Viajar por el mundo (con @SpanishCCAE) (1)
|||||Spanish language center
Eine Reise um die Welt (mit @SpanishCCAE) (1)
Traveling the world (with @SpanishCCAE) (1)
Voyager dans le monde (avec @SpanishCCAE) (1)
In viaggio per il mondo (con @SpanishCCAE) (1)
Podróżowanie po świecie (z @SpanishCCAE) (1)
Muy buenas y bienvenidos de nuevo al podcast de profedeespañol.com.
|||||||||Spanish teacher|
Yo soy Miguel y hoy traigo a
|||||I bring|
dos invitadas increíbles.
|Gäste|
|guests|
Ellas son Belén y Nerea y nos van a contar qué hacen y por qué están aquí.
||||Nerea||||||||||||
Onlar Belén ve Nerea ve bize ne yaptıklarını ve neden burada olduklarını anlatacaklar.
Bueno, nosotras somos profesoras de español en el SpanishCCAE.
|||teachers|||||
Bizler SpanishCCAE'de İspanyolca öğretmenleriyiz.
Y damos clases también de español,
İspanyolca da öğretiyoruz,
subimos un poquito de contenido tanto de español, traducido al inglés para los hablantes ingleses y...
we uploaded||||||||||||||English speakers|
Hem İspanyolca hem de İngilizce konuşanlar için İngilizceye çevrilmiş bir miktar içerik yükledik ve...
Bueno, cuéntanos un poquito, Nerea, tú también.
|tell us|||||
Bize biraz anlatsana Nerea, sen de.
Pues nada, empezamos en la época del Covid, cuando todo estaba un poco... difícil.
Covid zamanında, her şeyin biraz zor olduğu bir zamanda başladık.
Nosotras somos
Biz
maestras y trabajar en el colegio no era una opción en ese momento.
teachers||||||||||||
öğretmenler ve okulda çalışmak o zamanlar bir seçenek değildi.
Entonces empezamos a investigar
Bu yüzden araştırmaya başladık
un poquito y empezamos a dar clases de español, pues a precio de café, porque no sabíamos nada en
||||a||||||||||||we knew||
ve kahve fiyatına İspanyolca dersleri vermeye başladık, çünkü İspanyolca hiçbir şey bilmiyorduk.
ese momento y nos gustó mucho, nos obsesionamos y ahora pues ya hemos descartado el colegio y de
|||||||||||||écarté||||
|||||||haben uns besessen||||||||||
|||||||we obsessed||||||discarded||||
ve çok sevdik, takıntı haline getirdik ve şimdi okulu çoktan bir kenara bıraktık ve
momento nos quedamos en esto.
||bleiben||
Şimdilik bununla yetinmek zorundayız.
Nos gusta mucho.
Çok beğendik.
Sí, y pues eso también, no lo habéis dicho, pero tenéis una cuenta bastante grande, bastante potente y
|||||||||||||||quite|puissante|
|||||no||||||||||||
Evet, bu da öyle, söylemediniz ama oldukça büyük bir hesabınız var, oldukça güçlü ve
muy interesante.
Çok ilginç.
Entonces, bueno, lo dejaré aquí en la descripción de toda... De la plataforma en la que
|||lasse||||||||||||
||it|||||||||||||
Bu yüzden, bunu burada bırakacağım. platformun
estéis escuchando esto y así las podéis ver.
bunu dinliyor ve siz de onları bu şekilde görebiliyorsunuz.
Pero hoy no vamos a hablar de español, ni de dar clase, ni
Ama bugün İspanyolca ya da öğretmenlik hakkında konuşmayacağız.
de nada necesariamente educativo.
eğitici bir şey olması gerekmiyor.
Porque las he traído para hablar de viajes.
|||gebracht||||
Çünkü onları buraya seyahat hakkında konuşmak için getirdim.
Hace poco estuvisteis en
||ihr wart|
Geçenlerde
Rumanía, en Francia, en Suiza... ¿Dónde estuvisteis?
||||||wart ihr
Romania|||||Where|
Romanya, Fransa, İsviçre? Sen neredeydin?
Sí, estuvimos... Paramos el primer día en Suiza, en concreto la ciudad de Ginebra.
||We stopped|||day|||in|concrete||||
Evet, öyleydik... İlk gün İsviçre'de, özellikle de Cenevre şehrinde durduk.
Pero bueno,
Ama iyi,
estuvimos un periodo muy breve porque es una ciudad conocida por lo cara que es.
Pahalı olmasıyla bilinen bir şehir olduğu için çok kısa bir süre kaldık.
Hay que tener
Şunlara sahip olmak gereklidir
dinero para estar ahí.
Orada olmak için para.
Y posteriormente nos fuimos a Lyon unos tres días y ya acabamos la estancia en
|später|||||||||||||
Sonra yaklaşık üç günlüğüne Lyon'a gittik ve orada kalışımızı tamamladık.
Rumanía.
Romanya.
Creo que estuvimos cinco días, pero los números no los calculo mucho, pero sí, ¿no?
Sanırım beş gün boyunca oradaydık, ama sayıları çok iyi hesaplayamıyorum, ama evet, değil mi?
Pero este verano hemos estado trotando un poco por el mundo porque también hemos estado en
|||||en courant||||||||||
|||||jogging||||||||||
|||||trotend||||||||||
Ancak bu yaz dünyayı biraz dolaştık çünkü aynı zamanda
Menorca, fuimos a Madrid, también.
Menorca||||
Menorca, Madrid'e de gittik.
Seguro que se me olvida alguno por ahí, alguna escapada.
Eminim bazılarını unutuyorumdur, bazı kaçamakları.
Fuimos
Gittik.
a Mojácar, también.
|Mojácar|
|Mojácar|
Mojácar'a da.
Mojácar.
Estuvimos en Mojácar.
Mojácar'daydık.
Eso es.
Qué maravilla.
Ne kadar harika.
¿Y siempre viajáis juntas o ha dado la casualidad?
||reist||||||
||you all travel|||has|||
Her zaman birlikte mi seyahat edersiniz yoksa bu sadece bir tesadüf mü?
Este año sí.
Bu yıl, evet.
Pues sí.
Evet, öyle.
Ha dado la casualidad también de que este año, con el tema de que estamos con este nuevo
||||also|||||||||||||
Ayrıca bu yıl, bu yeni tema ile birlikte
proyecto de español, pues nos hemos animado un poco a compartir nuestras experiencias y vivencias
||||||||||||||Erlebnisse
||||||excited||||||||
İspanyolca dil projesi, deneyimlerimizi ve tecrübelerimizi paylaşmaya teşvik edildiğimiz için
con nuestro público.
halkımızla birlikte.
Nos parece muy interesante ver el tipo de ocio que tenemos o el tipo de viajes... No
||||||||leisure||||||||
Ne tür boş zamanlarımız olduğunu ya da ne tür geziler yaptığımızı görmeyi çok ilginç buluyoruz... Hayır
sé, compartir las experiencias.
Biliyorum, deneyimleri paylaşmak.
Nada, está fenomenal.
||phenomenal
Hiçbir şey, bu harika.
A ver, desde luego por vuestras historias se veía... se veía divertido.
|||||||||was||
Bakalım, tabii ki anlattıklarınızdan... eğlenceli görünüyordu.
¿Y cuál es el
Ve ne
mejor viaje que recordáis en general?
|||you remember||
Hatırlayabildiğiniz en iyi seyahatiniz?
O sea, no necesariamente de los últimos años, sino un viaje que
Başka bir deyişle, ille de son birkaç yıla ait olması gerekmeyen, ancak
hayáis dicho "Wow, este ha sido EL VIAJE".
you have|||||||
"Vay canına, bu bir yolculuktu" dediniz.
Bueno, tú tienes más trote, Nerea.
||||Ausdauer|
||||stamina|
Well, you have more trot, Nerea.
Eh bien, tu as plus de trot, Nerea.
Sende daha çok tırıs var, Nerea.
Pues, a ver.
Pekala, bir bakalım.
El mejor viaje que he hecho es cuando fui a México en 2018, creo, antes del Covid.
Yaptığım en iyi seyahat, sanırım Covid'den önce 2018'de Meksika'ya gittiğim zamandı.
Fui con
Ben de
mis compañeros de clase de la universidad y fue brutal.
|||||||||brutal
Üniversite sınıf arkadaşlarım ve çok acımasızdı.
Fue brutal porque teníamos todo incluido,
Çok acımasızdı çünkü her şey dahildi,
puedes comer cuando quieras, barra libre... Y bueno, pues es como un viaje súper largo.
||||bar|free||good|||||||
Ne zaman istersen yiyebilirsin, açık bar. Ve çok uzun bir yolculuk gibi.
Muchas horas
Birçok saat
de avión y fue muy emocionante.
|||||exciting
ve çok heyecan vericiydi.
La playa era fantástica para relajarte.
|||||to relax
Plaj dinlenmek için harikaydı.
Además, la compañía era
Buna ek olarak, şirket
bastante agradable.
oldukça hoş.
Es cierto que no eran mis mejores amigas.
En iyi arkadaşlarım olmadıkları doğru.
Es decir, justo mis amigas no hicieron
||||friends||
Yani, sadece arkadaşlarım
ese viaje, pero hubo un ambiente bastante, bastante bonito.
|||there was|||||
ama oldukça hoş bir atmosfer vardı.
Me gustó mucho, se portaron muy bien
||||behaved||
Çok beğendim, çok iyi davrandılar.
conmigo y lo pasamos bien.
|||we had|
ve iyi vakit geçirdik.
Qué maravilla.
Ne kadar harika.
Todo el mundo dice lo mismo de México, que cuando van, que dicen que es la hostia.
||||||||||||||is||awesome thing
Everyone says the same thing about Mexico, that when they go, they say it's the best.
Herkes Meksika hakkında aynı şeyi söylüyor, oraya gittiklerinde oranın bok gibi olduğunu söylüyorlar.
Repetiría.
ich würde wiederholen
I would repeat
Tekrar ediyorum.
Sí, sí.
Evet, evet.
Qué bien.
Ne güzel.
Y tú, Belén, ¿hay algún viaje que digas "Qué bueno fue"?
||||||||What||
Peki ya sen Belén, "Ne kadar güzeldi" dediğin bir seyahat var mı?
Sí, yo recuerdo Polonia y de hecho fuimos a visitar a Nerea en su Erasmus y no estaba Nerea.
|||Poland||of|||||||||exchange program||||
Evet, Polonya'yı hatırlıyorum ve aslında Nerea'yı Erasmus'u sırasında ziyarete gitmiştik ve Nerea orada değildi.
No estaba en esa ciudad.
O şehirde değildim.
Iba con mi mejor amiga a visitar a Nerea y Nerea tuvo la magnífica idea de irse a Berlín justo en ese
En iyi arkadaşımla birlikte Nerea'yı ziyarete gidiyorduk ve Nerea'nın aklına tam o anda Berlin'e gitmek gibi harika bir fikir geldi.
periodo.
dönem.
Pero bueno, estuvimos muy bien en Cracovia y me impactó, aparte de que es una ciudad que
||||||Krakau|||beeindruckt|||||||
||||||Krakow||to me|impacted|||||||
Ama Krakow'da harika zaman geçirdik ve çok etkilendim.
yo pensaba que al estar más en el centro de Europa iba a ser una cultura más cerrada, yo me lo pasé
Avrupa'nın merkezinde olmanın daha kapalı bir kültür olacağını düşünmüştüm, iyi vakit geçirdim.
muy bien.
Tuve muchos momentos de fiesta, de ocio nocturno, también de visitar lugares y fuimos al
||||||Freizeit||||||||
|||||of|leisure|nightlife|||||||
Parti ve gece hayatının yanı sıra ziyaret ettiğim birçok yer oldu.
campo de concentración de Auschwitz y eso es algo que me dejó muy impactada.
||||Auschwitz|||||||||
||||Auschwitz|||is||||||shocked
Auschwitz toplama kampı ve bu benim üzerimde büyük bir etki bıraktı.
El conocer ese
Bunu bilerek
pedacito de historia creo que fue brutal.
Stückchen||||||
biraz tarih bence acımasızdı.
Yo vomité allí.
|vomitierte|
|I vomited|
I threw up there.
No jodas.
|verars
Don't|
Hadi canım.
Cuando fui, vomité.
als|ging|
When I went, I threw up.
Gittiğimde kustum.
Era muy impactante.
||beeindruckend
||impactful
Çok şok ediciydi.
¿Qué habías desayunado?
||frühstücken
||had eaten breakfast
Kahvaltıda ne yedin?
Pollo.
Tavuk.
Normal.
Normal.
A mí me impactó muchísimo cuando fui y claro, es una cosa que te deja mal cuerpo.
|||beeindruckte|||||||||||lässt||
Gittiğimde üzerimde çok büyük bir etki bıraktı ve tabii ki insanda kötü bir his bırakan bir şey.
Igual no para
Hala durmuyor
vomitar, pero... Pero sí que, durante un ratito... Sí, sí.
to vomit|||||during||||
Kusacağım, ama... Ama evet, kısa bir süre için. Evet, evet, evet, evet.
Pues yo creo que mi mejor viaje... Está feo que lo
Sanırım en iyi yolculuğum... Bu çok çirkin.
diga porque viví tres años allí, pero Praga, Praga.
|||||||Prague|
Üç yıl orada yaşadığım için söylüyorum, ama Prag, Prag, Prag.
He estado igual 60 veces en Praga.
Prag'a 60 kez gittim.
Entonces lo
O zaman
conozco súper bien.
Çok iyi biliyorum.
¿Qué hacías allí?
|machtest|
Orada ne yapıyordun?
Yo vivía en Brno.
|||Brno
Brno'da yaşadım.
O sea, yo vivía en República Checa, me fui de Erasmus y me contrataron.
|||||||||||||they hired
I mean, I was living in the Czech Republic, I went on Erasmus and they hired me.
Yani Çek Cumhuriyeti'nde yaşıyordum, Erasmus'a gittim ve beni işe aldılar.
Entonces ya
Then now
O zaman zaten
me quedé tres años.
Üç yıl kaldım.
Y yo también soy maestro, entonces empecé en un colegio y ya pues fui escalando.
||||||begann||||||||aufgestiegen
And I am also a teacher, so I started in a school and then I climbed up the ladder.
Ben de bir öğretmenim, bu yüzden bir okulda başladım ve sonra yükseldim.
Lo mismo que vosotras, pero voy con dos años de retraso.
|||ihr|||||||Verzögerung
||||but||||||delay
Seninle aynı, ama ben iki yıl geciktim.
¿De español?
İspanyolca mı?
¿Profe de español?
İspanyolca öğretmeni mi?
Sí, claro.
Evet, tabii ki.
Yo hice magisterio de inglés, pero después llegó el máster de ELE.
||teaching degree|||||||master||
İngilizce öğretmenliği okudum, ancak daha sonra yabancı dil olarak İspanyolca üzerine yüksek lisans yapmaya devam ettim.
Y eso, entonces Praga.
Ve bu, sonra Prag.
Praga para mí es increíble.
Prag benim için inanılmaz.
O sea, es un viaje que es que... Lo puedo hacer mil veces y me seguirá
Ich meine, es ist eine Reise, die... ich kann sie tausendmal machen und sie wird mir immer noch folgen.
Başka bir deyişle.... bu bir yolculuktur. Binlerce kez yapabilirim ve o beni takip edecek
gustando.
Sevdim.
No sé, no sé qué tiene.
Ich weiß es nicht, ich weiß nicht, was es hat.
I don't know, I don't know what it has.
Bilmiyorum, bunun nesi var bilmiyorum.
Desde luego, la gente no es, la comida tampoco, pero... el clima
||||||||either|||
Of course, the people are not, neither is the food, but... the weather.
Tabii ki insanlar öyle değil, yemekler de öyle değil ama... iklim
tampoco.
Öyle de değil.
Eso iba a preguntar, ¿cómo es la gente de Praga?
That|||||||||
Ben de bunu soracaktım, Prag halkı nasıldır?
Un poco cómo es, ¿qué percibiste de la gente de...?
|||||hast du wahrgenommen||||
|||||you perceived||||
Biraz nasıl bir yer, insanları nasıl algıladınız...?
Los checos son... Los checos son maravillosos, pero claro, no de primeras.
|Czechs||||||||||first
Tschechen sind... Tschechen sind wunderbar, aber natürlich nicht am Anfang.
Czechs are... Czechs are wonderful, but of course, not at first glance.
Çekler... Çekler harikadır, ama tabii ki ilk bakışta değil.
Hay que... Hay que
Sie müssen... Sie müssen
Yapmak zorundasın. Yapmak zorundasın
conocerlos, o sea, hay que darles un poquito de tiempo y ya, ya son maravillosos, pero al principio, pues
Ich meine, man muss ihnen ein bisschen Zeit geben, und sie sind schon wunderbar, aber am Anfang, na ja, am Anfang sind sie
Yani, onlara biraz zaman vermelisiniz ve onlar zaten harikalar, ama başlangıçta, şey, başlangıçta, onlar
bueno, un poco desinteresados.
|||desinteressiert
|a||uninterested
Yani, biraz ilgisiz.
Serios también un poco ¿no?
Serious||||
Es ist auch ernst, nicht wahr?
Ciddi de, değil mi?
Sí, sí.
Evet, evet.
Entiendo que, Nerea, te pasaría lo mismo en Polonia.
Ich verstehe, Nerea, dass Ihnen in Polen das Gleiche passieren würde.
Anladığım kadarıyla Nerea, aynı şey Polonya'da senin de başına gelebilir.
Sí.
Evet.
Hacer amigos polacos pues a lo mejor te costó un poco.
||Polish people||||||||
Polnische Freunde zu finden, könnte ein bisschen schwierig sein.
Polonyalı arkadaşlar edinmek biraz zor olabilirdi.
Bastante.
Oldukça fazla.
Más internacionales.
Daha fazla uluslararası.
Pero bueno.
Ama iyi.
Sí, claro.
Evet, tabii ki.
Muy bien.
Çok iyi.
Y, dentro de todos estos viajes, ¿cuál ha sido el peor alojamiento en el que os habéis
|||||||||||Unterkunft|||||
|||||||||||accommodation|||||
Ve tüm bu seyahatlerinizde kaldığınız en kötü konaklama yeri hangisiydi?
quedado?
Sola mı?
Pues yo en un camping de Mojácar que venía ya la tienda de campaña, que era como una jaima, pero
||||||||||||||||||jaima|
||||campground|||||||||camping||||a|tent|
Mojácar'da bir kamp alanına gittim, çadır çoktan kurulmuştu, çadır gibiydi ama
tenía agujeros y aparte había bichos por dentro.
|Löcher||||Ungeziefer||
|holes||||bugs||
It had holes and there were bugs inside.
delikler vardı ve içinde böcekler vardı.
Pero bueno, por 5 € la noche pues no podía pedir más.
||||||||fordern|
||for|||||||
Ama geceliği 5 €'ya daha fazlasını isteyemezdim.
Vale.
TAMAM.
Aparte era octubre, hacía frío.
||October||
Ayrıca, Ekim ayıydı, hava soğuktu.
La ducha era con agua... No sé si recuerdo que era agua de la lluvia.
||||||||||||||Regen
Duşta su vardı. Yağmur suyu muydu hatırlamıyorum.
Era
Era
una mujer muy hippy.
|||hippie
|||hippy
çok hippi bir kadın.
No quería que usásemos jabón.
|||wir benutzen|
|||use|
Sabun kullanmamızı istemedi.
No sé, menos mal que fue día porque no lo voy a
I don't know, thank goodness it was day because I'm not going to
Bilmiyorum, bir gün olması iyi bir şey çünkü
repetir.
tekrarla.
Que horror.
|horror
Ne kadar korkunç.
Sí, fue un poco... traumático.
Yes||||
Evet, biraz... travmatikti.
Desde entonces, hoteles de cinco estrellas siempre, ¿no?
O zamandan beri, her seferinde beş yıldızlı oteller, değil mi?
Sí, nosotras somos princesas.
Evet, biz prensesiz.
Ya no más.
Artık yok.
Muy bien, ya tenemos una edad.
Pekala, yaşımız tutuyor.
¿Y tú, Nerea?
Ya sen, Nerea?
Pues recuerdo que fui a Italia con una amiga y en este momento, o sea, unos días antes, reservé el
||||||||||||||||||reservierte|
||||||||||||||||||I booked|
Bir arkadaşımla İtalya'ya gittiğimi hatırlıyorum ve o sırada, birkaç gün öncesinden
apartamento y le dije a mi amiga si podía revisarlo, pero ella me dijo que no, que confiaba en mí.
|||||||||to check it||||||||||
apartment and I asked my friend if I could check it, but she said no, she trusted me.
Arkadaşıma kontrol edip edemeyeceğimi sordum ama hayır dedi, bana güveniyordu.
Entonces dije bueno, pues lo reservo, este parece bien barato... Bah.
|||||I reserve|||||Bah
Ben de dedim ki, rezervasyon yaptırayım, bu gerçekten ucuz görünüyor... Bah.
Venga, vamos.
Hadi, gidelim.
Porque en el
Çünkü
Erasmus se viaja mucho, entonces se prioriza el precio.
||||||priorisiert||
||||||it prioritizes||
Bir Erasmus öğrencisi olarak çok seyahat ediyorsunuz, bu yüzden fiyat bir öncelik.
Cuando llegamos nadie abría la puerta.
Oraya vardığımızda kimse kapıyı açmadı.
Entonces mi amiga me dijo "Mira los comentarios, mira los comentarios".
Sonra arkadaşım bana "Yorumlara bak, yorumlara bak" dedi.
Y ponía "Nadie abrió la puerta".
|||öffnetе||Tür
|was putting||||
Ve "Kimse kapıyı açmadı" yazıyordu.
Entonces justo salió una persona de ese postigo y le dije "Perdona, perdona, ¿conoces a esta persona?
|||||||Tor|||||||||
|||||||small door|||||||||
Sonra o kepenkten bir kişi çıktı ve ben de "Affedersiniz, affedersiniz, bu kişiyi tanıyor musunuz?
Es que vamos a dormir en su casa, en teoría".
Sadece teoride onun evinde uyuyacağız.
Y me dijo "Sí, claro, acompáñame", un vecino.
|||||begleite mich||
|||Yes||to accompany me||
And he said, "Yes, sure, come with me," a neighbor.
"Evet, tabii, benimle gel" dedi bir komşusu.
Y cuando
Ve ne zaman
el vecino llamó a la puerta, se abre y aparece una anciana, pero anciana... Yo creo que unos 93 fácil, eh.
||hatte geklingelt|||||||||alte Frau||alte Frau||||||
Komşu kapıyı çaldı, kapı açıldı ve yaşlı bir kadın belirdi, ama yaşlı bir kadın... Sanırım 93 kolay, eh.
Y empezó a hablarnos en italiano, no sé qué.
Ve bizimle İtalyanca konuşmaya başladı, ne olduğunu bilmiyorum.
Y nos enseñó la habitación.
||zeigte||
And he showed us the room.
Ve bize odayı gösterdi.
En ese momento no había
O zamanlar hiç
nadie, pero yo veía muchas camas.
Kimse yoktu ama bir sürü yatak gördüm.
Bueno, nos alojamos.
||unterbringen
||we stay
Biz de kaldık.
Fuimos de turismo y cuando volvimos, la señora tenía tres perros inmensos encima de las camas.
|||||wir zurückkamen||||||||||
We went|||and||we returned||||||immense||||
Gezmeye gittik ve geri döndüğümüzde kadının yatakların üstünde üç büyük köpeği vardı.
Y
Y
aparte compartíamos la habitación con seis personas.
|we shared|||||
Bunun dışında bir odayı diğer altı kişiyle paylaştık.
Uf, ¡qué horror!
Vay be, ne korkunç!
Uno de ellos roncaba muchísimo y al día siguiente mi amiga empezó a rascarse por todas partes.
|||rief||||||||||sich kratzen|||
One|||snored||||||||||to scratch|||
İçlerinden biri çok horladı ve ertesi gün arkadaşım her yerini kaşımaya başladı.
Parece
Görünüşe göre
ser que además la cama tenía chinches o insectos o no sé.
||||||Bettwanzen|||||
|||the|||bedbugs|||||
Yatakta tahtakurusu ya da böcek de olabilir, bilemiyorum.
Vamos, que... una fantasía.
|||fantasy
Let's go... a fantasy.
Hadi gidelim... bir fantezi.
Oh, Dios mío.
Bueno, esta es una cuestión que me surge.
||||question|||
Bu benim için ortaya çıkan bir soru.
Soléis... Cuando viajáis... Porque hay un
Ihr pflegt|||||
You usually|||||
Sen kullanıyorsun. Seyahat ederken... Çünkü orada bir
nuevo concepto como eso de habitaciones compartidas, ¿tenéis buena experiencia con eso?
||||||geteilten|||||
||||||shared|||||
Paylaşımlı odalar gibi yeni bir konsept, bu konuda iyi bir deneyiminiz var mı?
Tipo los
Yazın
albergues del Camino de Santiago.
Herbergen||||
hostels||||
Santiago de Compostela'ya giden Hacılar Yolu üzerindeki pansiyonlar.
¿Lo habéis...?
Bueno, tú lo has hecho, Nerea.
|||||Nerea
Başardın, Nerea.
¿Tú lo has hecho
Sen
alguna vez, Miguel?
Hiç Miguel?
Yo sí.
Benim var.
Y en principio, todas las experiencias han sido buenas.
Ve prensip olarak, tüm deneyimler iyi olmuştur.
Bueno, a ver, dadas las circunstancias,
|||given||
Bakalım, bu şartlar altında,
¿no?
Değil mi?
No es tan bueno como estar solo, pero... Pero sí, nunca he tenido problema.
Yalnız olmak kadar iyi değil ama.... Ama evet, hiç sorun yaşamadım.
Lo he hecho a lo
Ben bunu
mejor en cuatro sitios diferentes y... sí.
dört farklı yerde daha iyi ve... Evet.
Ibas con más las personas, ¿no?
You went with more people, didn't you?
Daha fazla kişiyle gittin, değil mi?
Nunca solo.
Asla yalnız değilsin.
Eh, no.
Eh, hayır.
Sí que he ido solo muchas veces.
Birçok kez yalnız kaldım.
En general suelo viajar más solo que con gente.
Genel olarak, insanlardan çok yalnız seyahat etme eğilimindeyim.
Pero... Pero
claro, entiendo que es otra historia.
Elbette bunun farklı bir hikaye olduğunu anlıyorum.
Por Europa también es diferente.
Avrupa'da da durum farklıdır.
Es muy fácil, muy cómodo, muy
Çok kolay, çok rahat, çok
seguro.
Sigorta.
Yo creo que es importante informarse de hostales a los que va gente joven o hay buen ambiente.
|||||||Hostels||||||||||
|||||to inform oneself||hostels||||||||||
Gençlerin gittiği ya da iyi bir atmosferin olduğu pansiyonlar hakkında bilgi edinmenin önemli olduğunu düşünüyorum.
Es
importante.
Önemli.
Sí, sí.
Evet, evet.
Si vais a Praga os puedo recomendar uno.
|you go|||||to recommend|
Prag'a giderseniz size bir tane tavsiye edebilirim.
Más allá de eso...
Yo fui a uno, pero no recuerdo cómo se llama.
Éramos nueve en la habitación.
Por suerte, todos amigos,
entonces ningún problema.
Pero era muy barato, eh.
Sí, sí, sí.
Bueno, eso es la única ventaja de estas cosas.
¿Y tú, Miguel?
Cuéntanos.
Pues mi peor alojamiento también ha sido en República Checa, en un sitio que se llama Karlovy Vary.
|||Unterkunft|||||||||||||Karlovy|Vary
||||||||||||||||Karlovy|Vary
En kötü konaklama yerim de Çek Cumhuriyeti'nde, Karlovy Vary adlı bir yerdeydi.
Es
un lugar en el que hay como aguas termales y tal.
||||||||thermal||
Kaplıcaların falan olduğu bir yer.
También muy turístico, pero es un turismo diferente.
||tourist|||||
Es un turismo sobre todo para rusos, que por la razón que sea les encanta y siempre van ahí.
||||alles||||||||||||||
||||||Russians||||||||||||
Es ist ein Tourismus vor allem für Russen, die aus irgendeinem Grund dort gerne hinfahren und immer wieder dorthin gehen.
Y hay
Und es gibt
como dos pensiones.
||pensions
ungefähr zwei Pensionen.
Y son una mierda.
And|||
Und sie sind scheiße.
Ve berbatlar.
Bueno, por lo menos a la que fui yo.
Naja, zumindest die, die ich besucht habe.
Una mierda.
Eine Scheiße.
Saçmalık.
La habitación
llena de humo de que alguien había estado fumando.
||||||||geraucht
||||||||smoking
voll mit Rauch, dass jemand geraucht hatte.
Pero vamos, es que a lo mejor se fumó la
||||||||it smoked|
Aber kommen wir, vielleicht hat er die
habitación entera.
ganze Wohnung geraucht.
Horrible.
Submarino ahí.
Submarine|
Te lo juro, eh.
O sea, una pasada.
Y diciendo "¿Cmo puede ser con las ventanas abiertas que huela
||wie||||||||
||How||||||open||smell
Ve "Pencereler açıkken nasıl olur da
todavía?
Hala mı?
O sea, yo creo que ahí se fabricaba el tabaco.
Oh|||||there||it was made||tobacco
In other words, I think that is where tobacco was manufactured.
Başka bir deyişle, sanırım tütün burada üretiliyordu.
Porque si no, no me lo explico.
Çünkü eğer değilse, bunu açıklayamam.
¡Qué horror!
Ne kadar korkunç!
Sí, sí.
Era también compartida, pero no había nadie más.
Bu da paylaşıldı ama başka kimse yoktu.
Entonces, pues estaba yo solo con la que era
Yani, ben yalnızdım
mi pareja entonces y asqueroso.
||||disgusting
ortağım o zaman ve iğrenç.
Las camas asquerosas, el suelo pegajoso, no había cocina... Se
||ekelhaft|||klebrig||||
The||disgusting|the||sticky|||kitchen|
Yataklar iğrençti, yerler yapış yapıştı, mutfak yoktu.... Görmek
suponía que había cocina, pues había un hervidor de agua y, pues... ya.
es war anzunehmen|||||||Wasserkocher|||||
it was supposed||||||a|kettle|||||
Bir mutfak olduğunu varsaydım, bu yüzden bir su ısıtıcısı vardı ve şey... evet.
¿Pero ni en la recepción ni nada?
Nada.
Hiçbir şey.
Nada, nada.
Eso era el típico edificio de paneles comunista que ahí se quedó y lo han convertido
||||||panels|communist||||||||
Bu tipik bir komünist panel binasıydı, orada kaldı ve onu dönüştürdüler
en un hotelito.
||Hotelchen
||in a small hotel
küçük bir otelde.
Pero vamos, que...
Ama hadi ama.
Claro, casi mejor que dormir en un banco a la intemperie.
||||||||||Freien
||||||a||||the open air
Elbette, açıkta bir bankta uyumaktan neredeyse daha iyi.
Además creo que había nevado.
||||geschneit
Sanırım kar da yağmıştı.
En fin, horrible.
Y no era barato.
Ve ucuz da değildi.
Es que lo peor es que no era barato
En kötüsü de ucuz olmamasıydı.
porque como era un sitio muy turístico, no había más oferta.
||||||||||offer
Horrible.
Korkunç.
Había buen marketing.
Sí, sí, desde luego.
Evet, evet, tabii ki.
Desde luego.
|of course
Of course.
Me lo comí.
Ben yedim.
A ver, es que era eso o nada entonces... Pero sí, ya no lo
Yani, ya o ya da hiçbir şeydi.... Ama evet, artık değil.
haría.
Creo que... Imagino que a todos nos ha pasado el ir a un sitio demasiado turístico y decir "Voy a
Sanırım... Sanırım hepimiz çok turistik bir yere gitme deneyimi yaşamışızdır ve "Ben
hacer noche en el pueblo de al lado".
Geceyi bir sonraki köyde geçireceğim."
Sí, sí, sí.
Evet, evet, evet.
En Venecia, por ejemplo.
|Venedig||
|Venice||
Yo nunca he dormido en Venecia.
Ni dormiría, porque...
|I would sleep|
Ben de uyuyamazdım, çünkü...
Uf, yo tampoco.
||either
Ben de öyle.
Sí.
Evet.
¿Y el mejor alojamiento?
|||Unterkunft
|||accommodation
Peki ya en iyi konaklama yeri?
Buf.
Buf
Tendría que pensar.
Düşünmek zorundayım.
Bueno, siempre ha sido cuando viajo con mis padres, precisamente.
|||||reise||||
Será porque ellos son los que
Çünkü onlar
ponen la parte económica, pero PortAventura.
legen|||||PortAventura
they put|||||PortAventura
ekonomik kısmı koymuşlar, ama PortAventura.
No sé si conocéis el parque de atracciones situado en
||||||||situated|
Bu bölgede bulunan eğlence parkına aşina mısınız bilmiyorum.
Tarragona, el resort turístico que tienen dentro.
Tarragona||||||
Tarragona||||||
Tarragona, içindeki turizm merkezi.
Las instalaciones son brutales, es muy limpio, la comida
The|facilities|||||||
Tesisler harika, çok temiz, yemekler harika.