×

Χρησιμοποιούμε cookies για να βελτιώσουμε τη λειτουργία του LingQ. Επισκέπτοντας τον ιστότοπο, συμφωνείς στην πολιτική για τα cookies.


image

Asım Yıldırım Hikayeler, Aşçı Kadın

Aşçı Kadın

''MÜZİK''

Size özellikle evlilerin çok iyi dinlemesi gereken bir hikaye aktarmak istiyorum.

Özellikle kaynana gelin problemleri yaşayan gelinlerin, kızlarımızın dinlemesini istiyorum.

Efendim aşçılığıyla ün yapmış yaşlı bir kadın, akşam yemeğine gelecek olan oğlu ve yeni gelini için yine mutfak kapanmış yemek yapıyordu.

Aynı akşam yemeğe eski bir aile dostları da davetliydi.

Beklenen misafirler gelip sofraya oturduklarında çok şaşırtıcı bir durumla karşılaştılar.

Yaşlı kadının o gece yaptığı yemekler değme oburların bile iştahını kapatacak cinstendi.

Berbattı. Tatlılar un kokuyordu, patatesler neredeyse yanmıştı, köftelerse neredeyse hiç pişmemişti.

Oğlu yeni gelini ve aile dostları kadıncağızın durumu fark ettirmemek için ellerinden geleni yaptılarsa da yemek sırasında pek iştahlı göründükleri de söylenemezdi.

Nihayet, nihayet yemek bitti ve yeni evli çift annelerinin ellerini öperek evlerine gittiler.

Aile dostlarıysa biraz daha kaldıktan sonra öğle ayrılmayı düşünüyor.

Oğlan da eşi gittikten sonra yaşlı kadına,

''Senin de harika bir aşçı olduğunu adım gibi biliyorum. Bana söyler misin bu akşamki yemekler niye bu kadar kötüydü?

Neden bu kadar berbattı? Bence sen ya hastasın ya da başka bir sorunun var.''

Yaşlı kadın tebessüm etti, cevap verdi aile dostuna.

''Hayır'' dedi. ''Hayır hiçbir şeyim yok elhamdülillah.''

Sapa sağlamı, ''Ben kasten yaptım bunu. Bu yemekten sonra, bu akşamki yemekten sonra oğlumu asla ikide bir annesinin yemeklerini hatırlatıp karısının kalbini kıramayacak, kıramayacak karısının kalbini.'' dedi.

Hoşçakalın efendim.

Aşçı Kadın Köchin Γυναίκα μαγείρισσα Cook Woman Cocinera Femme cuisinière Cuoco Donna クック・ウーマン Vrouw koken Mulher cozinheira Женщина-повар Kock Kvinna Кухарка. 厨师的女人

''MÜZİK'' "MUSIC "MUSIQUE

Size özellikle evlilerin çok iyi dinlemesi gereken bir hikaye aktarmak istiyorum. Size||married people|||listening to||||"to share"|I want Ich möchte Ihnen eine Geschichte erzählen, die sich vor allem verheiratete Menschen sehr gut anhören sollten. I want to tell you a story that especially married people should listen to very carefully. Je voudrais vous raconter une histoire que les personnes mariées devraient écouter attentivement.

Özellikle kaynana gelin problemleri yaşayan gelinlerin, kızlarımızın dinlemesini istiyorum. |mother-in-law|||experiencing|brides|our daughters|to listen| Ich möchte vor allem, dass unsere Schwiegertöchter und Schwiegersöhne unseren Schwiegertöchtern zuhören, wenn sie Probleme haben. I especially want our daughters-in-law and daughters-in-law who are experiencing problems to listen. Je veux surtout que nos belles-filles et nos belles-filles écoutent nos belles-filles qui ont des problèmes.

Efendim aşçılığıyla ün yapmış yaşlı bir kadın, akşam yemeğine gelecek olan oğlu ve yeni gelini için yine mutfak kapanmış yemek yapıyordu. Sir|with cooking|fame|has made|old|one|||||||||daughter-in-law|||kitchen|closed|| Eine alte Frau, die für ihre Kochkünste bekannt war, stand wieder in der Küche und kochte für ihren Sohn und ihre neue Schwiegertochter, die zum Abendessen kamen. An elderly woman, famous for her cooking, was in the kitchen again, cooking for her son and new daughter-in-law who were coming for dinner. Une vieille femme, réputée pour sa cuisine, est à nouveau dans la cuisine pour son fils et sa nouvelle belle-fille qui viennent dîner.

Aynı akşam yemeğe eski bir aile dostları da davetliydi. ||||||friends||was invited Auch ein alter Freund der Familie war an diesem Abend zum Essen eingeladen. An old family friend was also invited to dinner that evening. Un viejo amigo de la familia también fue invitado a cenar esa noche. Un vieil ami de la famille a également été invité à dîner ce soir-là.

Beklenen misafirler gelip sofraya oturduklarında çok şaşırtıcı bir durumla karşılaştılar. Expected|guests|come|to the table|when they sat||surprising||situation with|encountered Als die erwarteten Gäste eintrafen und sich an den Tisch setzten, erlebten sie eine sehr überraschende Situation. When the expected guests arrived and sat down at the table, they were surprised. Cuando llegaron los invitados esperados y se sentaron a la mesa, se encontraron con una situación muy sorprendente. Lorsque les invités attendus sont arrivés et se sont assis à table, ils ont rencontré une situation très surprenante.

Yaşlı kadının o gece yaptığı yemekler değme oburların bile iştahını kapatacak cinstendi. |the woman's|||||seasoned foodies|gluttons'|even those|appetite|will suppress|of the kind Das Essen, das die alte Frau an diesem Abend kochte, hätte den Appetit eines Vielfraßes gestillt. The food the old woman cooked that night would have satisfied the appetite of even the most gluttonous. La nourriture préparée par la vieille femme ce soir-là aurait satisfait l'appétit d'un glouton.

Berbattı. Tatlılar un kokuyordu, patatesler neredeyse yanmıştı, köftelerse neredeyse hiç pişmemişti. It was terrible.||||potatoes|almost|almost burnt||||wasn't cooked Es war furchtbar. Die Desserts rochen nach Mehl, die Kartoffeln waren fast verbrannt, und die Fleischbällchen waren kaum gekocht. It was awful. The desserts smelled of flour, the potatoes were almost burnt and the meatballs were barely cooked. C'était affreux. Les desserts sentaient la farine, les pommes de terre étaient presque brûlées et les boulettes de viande étaient à peine cuites.

Oğlu yeni gelini ve aile dostları kadıncağızın durumu fark ettirmemek için ellerinden geleni yaptılarsa da yemek sırasında pek iştahlı göründükleri de söylenemezdi. ||||||the poor woman||||||everything||||||eager||either|couldn't be said Sein Sohn, seine neue Schwiegertochter und die Freunde der Familie taten ihr Bestes, um ihr die Situation nicht anmerken zu lassen, aber sie schienen während des Essens keinen großen Appetit zu haben. His son, his new daughter-in-law and family friends did their best not to let her notice, but they didn't seem to have much appetite during the meal. Su hijo, su nueva nuera y los amigos de la familia hicieron todo lo posible para que no se diera cuenta de la situación, pero no parecían tener mucho apetito durante la comida. Son fils, sa nouvelle belle-fille et les amis de la famille ont fait de leur mieux pour qu'elle ne se rende pas compte de la situation, mais ils ne semblaient pas avoir beaucoup d'appétit pendant le repas.

Nihayet, nihayet yemek bitti ve yeni evli çift annelerinin ellerini öperek evlerine gittiler. Finally||||||||their mothers|||| Schließlich war das Essen zu Ende, und die Frischvermählten küssten ihrer Mutter die Hand und gingen nach Hause. Finally, finally the meal was over and the newlyweds kissed their mother's hands and went home. Enfin, le repas s'est terminé et les jeunes mariés ont embrassé les mains de leur mère et sont rentrés chez eux.

Aile dostlarıysa biraz daha kaldıktan sonra öğle ayrılmayı düşünüyor. |||||||leave| Die Freunde der Familie wollen noch ein wenig bleiben und dann am Nachmittag abreisen. Family friends plan to stay a little longer and then leave for the afternoon. Los amigos de la familia planean quedarse un poco más y luego marcharse por la tarde. Les amis de la famille prévoient de rester un peu plus longtemps, puis de partir dans l'après-midi.

Oğlan da eşi gittikten sonra yaşlı kadına, The boy|||||| Und der Junge sagte es der alten Frau, nachdem seine Frau gegangen war, The boy told the old woman after she left, Y el chico se lo contó a la anciana después de que su mujer se fuera, Et le garçon l'a dit à la vieille femme après le départ de sa femme,

''Senin de harika bir aşçı olduğunu adım gibi biliyorum. Bana söyler misin bu akşamki yemekler niye bu kadar kötüydü? "Ich weiß, dass du auch eine gute Köchin bist, also sag mir, warum war das Essen heute Abend so schlecht? "I know you're a great cook too, so tell me why was the food so bad tonight? "Je sais que tu es aussi un grand cuisinier, alors dis-moi, pourquoi la nourriture était-elle si mauvaise ce soir ?

Neden bu kadar berbattı? Bence sen ya hastasın ya da başka bir sorunun var.'' Warum war es so schrecklich? "Ich glaube, dass du entweder krank bist oder etwas anderes mit dir nicht stimmt. "Why was it so awful? I think you're either sick or you have something else wrong with you. Je pense que tu es malade ou que tu as quelque chose d'autre qui ne va pas.

Yaşlı kadın tebessüm etti, cevap verdi aile dostuna. ||smiled||||| Die alte Frau lächelte und antwortete ihrem Familienfreund. The old woman smiled and answered her family friend. La vieille femme sourit et répond à son ami de famille.

''Hayır'' dedi. ''Hayır hiçbir şeyim yok elhamdülillah.'' ||||||Thank God Er sagte: "Nein. "Nein, es ist alles in Ordnung mit mir, alhamdulillah. He said, "No. "No, there's nothing wrong with me, alhamdulillah. Dijo: "No. "No, no me pasa nada, alhamdulillah. Il a dit : " Non. "Non, il n'y a rien qui cloche chez moi, alhamdulillah.

Sapa sağlamı, ''Ben kasten yaptım bunu. Bu yemekten sonra, bu akşamki yemekten sonra oğlumu asla ikide bir annesinin yemeklerini hatırlatıp karısının kalbini kıramayacak, kıramayacak karısının kalbini.'' dedi. Sapa said|completely healthy||on purpose||||||||||||||||reminding of||heart||||| Der kräftige Mann sagte: "Ich habe es absichtlich getan. Nach diesem Abendessen, nach dem heutigen Abendessen, wird mein Sohn niemals mehr das Herz seiner Frau brechen können, indem er sie an die Kochkünste seiner Mutter erinnert, er wird niemals mehr das Herz seiner Frau brechen können. The sturdy one said, "I did it on purpose. After this dinner, after tonight's dinner, my son will never be able to break his wife's heart by reminding her of his mother's cooking, he will never be able to break his wife's heart. Le plus robuste a dit : "Je l'ai fait exprès. Après ce dîner, après le dîner de ce soir, mon fils ne pourra plus briser le cœur de sa femme en lui rappelant la cuisine de sa mère, il ne pourra plus briser le cœur de sa femme.

Hoşçakalın efendim. Auf Wiedersehen, Sir. Goodbye, sir. Au revoir, monsieur.