×

Χρησιμοποιούμε cookies για να βελτιώσουμε τη λειτουργία του LingQ. Επισκέπτοντας τον ιστότοπο, συμφωνείς στην πολιτική για τα cookies.

image

Asım Yıldırım Hikayeler, Ben Onu Tanıyorum

Ben Onu Tanıyorum

İNTRO

İNTRO

İbret verici hikayelerle dolu bir yurum hikaye için merhaba kendinize iyi bakın.

Oldukça meşguliyetimin olduğu bir sabahtı.

Tahminen saat 8.30'da 80'lerinde yaşlı bir adam baş parmağındaki dikişleri aldırmak üzere içeri girdi.

Hikayeyi bir doktor anlatıyor.

Çok acelesi olduğunu söyledi.

Saat tam 9'da bir randevusu varmış.

Onun canlı titreşimlerini hissettim adeta ve kendisine oturmasını söyledi.

Çünkü tedavisinin bitmesi ve onun birisini görmesi en azından 1 saat sürerdi.

Saatine baktığını görünce başka bir hastam da olmadığı için yarasıyla ben meşgul oldum.

Tepkik ettiğimde yaranın çok güzel iyileştiğini görünce doktorlardan birisine bantları açmasını ve yeniden sarmasını söyledim.

Yaranın tedavisi esnasında konuşmaya başladık.

Bu kadar acelesi olduğuna göre acaba bu sabah bir doktorla mı randevusu olduğunu sordum.

Bana hayır diye cevap verdi.

Bana bakım evine gidip eşiyle kahvaltı etmek için acelesi olduğunu söyledi.

O zaman eşinin sıhhatinin nasıl olduğunu sordum.

Bana orada uzun bir süredir kaldığını ve Alzheimer hastalığının bir kurbanı olduğunu anlattı.

Konuşurken de yarasını da sarmış bulundum ve karısı onu beklerken biraz da geç kalmış olmasından dolayı acaba eşiniz endişe duyar mı diye sordum.

Bana 5 seneden beri onun kim olduğunu bile bilmediğini ve kendisini tanımadığını söyledi.

Şaşırmıştım.

Sizi tanımadığı halde yine de her sabah onu görmeye mi gidiyorsunuz diye sorunca elimi okşayarak gülümsedi.

O beni tanımıyor ama ben halen onun kim olduğunu biliyorum.

Altyazı M.K.

Learn languages from TV shows, movies, news, articles and more! Try LingQ for FREE

Ben Onu Tanıyorum I Know Him Je le connais Я знаю Его 我認識他

İNTRO

İNTRO INTRO

İbret verici hikayelerle dolu bir yurum hikaye için merhaba kendinize iyi bakın. Hello for a yurum story full of cautionary tales take care of yourself. Bonjour pour une histoire de yurum pleine d'avertissement, prenez soin de vous.

Oldukça meşguliyetimin olduğu bir sabahtı. It was a very busy morning. La matinée a été très chargée.

Tahminen saat 8.30'da 80'lerinde yaşlı bir adam baş parmağındaki dikişleri aldırmak üzere içeri girdi. At about 8.30 am, an elderly man in his 80s came in to have stitches removed from his thumb. Vers 20 h 30, un octogénaire est venu se faire enlever des points de suture sur son pouce.

Hikayeyi bir doktor anlatıyor. Un médecin raconte l'histoire.

Çok acelesi olduğunu söyledi. Il a dit qu'il était pressé.

Saat tam 9'da bir randevusu varmış. Elle avait rendez-vous à 9 heures précises.

Onun canlı titreşimlerini hissettim adeta ve kendisine oturmasını söyledi. |||||and||| I felt his vivid vibrations and he told her to sit down. J'ai senti ses vives vibrations et il lui a dit de s'asseoir.

Çünkü tedavisinin bitmesi ve onun birisini görmesi en azından 1 saat sürerdi. Parce qu'il faudrait au moins une heure pour qu'il finisse son traitement et qu'il puisse voir quelqu'un.

Saatine baktığını görünce başka bir hastam da olmadığı için yarasıyla ben meşgul oldum. Quand je l'ai vu regarder sa montre, j'étais occupé à soigner sa plaie car je n'avais pas d'autre patient.

Tepkik ettiğimde yaranın çok güzel iyileştiğini görünce doktorlardan birisine bantları açmasını ve yeniden sarmasını söyledim. When I reacted and saw that the wound was healing very well, I asked one of the doctors to remove the tape and rewrap it. Lorsque j'ai vu que la plaie cicatrisait très bien, j'ai demandé à l'un des médecins d'enlever le ruban adhésif et de l'enrouler à nouveau.

Yaranın tedavisi esnasında konuşmaya başladık. During the treatment of the wound we started talking. Pendant le traitement de la plaie, nous avons commencé à parler.

Bu kadar acelesi olduğuna göre acaba bu sabah bir doktorla mı randevusu olduğunu sordum. Since he was in such a hurry, I asked him if he had an appointment with a doctor this morning. Comme il était très pressé, je lui ai demandé s'il avait un rendez-vous avec un médecin ce matin.

Bana hayır diye cevap verdi. Il m'a répondu non.

Bana bakım evine gidip eşiyle kahvaltı etmek için acelesi olduğunu söyledi. He told me he was in a hurry to go to the nursing home and have breakfast with his wife. Il m'a dit qu'il était pressé d'aller à la maison de retraite et de prendre le petit déjeuner avec sa femme.

O zaman eşinin sıhhatinin nasıl olduğunu sordum. Then I asked him how his wife's health was. Je lui ai ensuite demandé comment allait sa femme.

Bana orada uzun bir süredir kaldığını ve Alzheimer hastalığının bir kurbanı olduğunu anlattı. He told me that he had been staying there for a long time and that he was a victim of Alzheimer's disease. Il m'a dit qu'il y séjournait depuis longtemps et qu'il était victime de la maladie d'Alzheimer.

Konuşurken de yarasını da sarmış bulundum ve karısı onu beklerken biraz da geç kalmış olmasından dolayı acaba eşiniz endişe duyar mı diye sordum. As we talked, I bandaged his wound and asked him if his wife would be worried because he was a little late while she was waiting for him. Tout en lui parlant, j'ai pansé sa blessure et je lui ai demandé si sa femme s'inquiétait parce qu'il était un peu en retard alors qu'elle l'attendait.

Bana 5 seneden beri onun kim olduğunu bile bilmediğini ve kendisini tanımadığını söyledi. She told me that for 5 years she didn't even know who he was and that she didn't recognize him. Elle m'a dit qu'elle ne savait même pas qui il était et qu'elle ne l'avait pas reconnu pendant cinq ans.

Şaşırmıştım. J'ai été surpris.

Sizi tanımadığı halde yine de her sabah onu görmeye mi gidiyorsunuz diye sorunca elimi okşayarak gülümsedi. When I asked him if he didn't know you and yet you still went to see him every morning, he patted my hand and smiled. Quand je lui ai demandé s'il ne te reconnaissait pas et si tu allais quand même le voir tous les matins, il m'a tapoté la main et a souri.

O beni tanımıyor ama ben halen onun kim olduğunu biliyorum. He doesn't know me, but I still know who he is. Il ne me reconnaît pas, mais je sais qui il est.

Altyazı M.K.