×

Χρησιμοποιούμε cookies για να βελτιώσουμε τη λειτουργία του LingQ. Επισκέπτοντας τον ιστότοπο, συμφωνείς στην πολιτική για τα cookies.

image

Baha's Stories, TÜRKİYE'DE FUTBOL

TÜRKİYE'DE FUTBOL

Türklerin çoğu futbol bağımlısıdır. Milyonlarca Türk en az bir futbol takımını destekler. En popüler olanları Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş'tır.

Trabzonspor da büyük takımlardan biri olarak kabul edilir. Ancak onu genellikle Karadenizliler desteklerler.

Dünyada en çok bilinen Türk takımı sanırım Galatasaray. Çünkü o UEFA Kupası'nı aldı. 4 büyük takımın dışında insanlar kendi şehirlerinin takımlarını da desteklerler.

Örneğin Mersinliler Mersinspor'u, Rizeliler Rizespor'u destekler.

Türk milli takımı, 2002 FIFA Dünya Kupası'nda üçüncü oldu.

Bu, inanılmaz bir başarıydı. Türkler buna deli gibi sevindiler. Bütün Türkiye o dönemde milli takımın maçlarını izliyordu.

Ayrıca milli takım 2008 Avrupa Futbol Şampiyonasında da üçüncü oldu. Ancak son yıllarda Türk milli takımı pek bir başarı gösteremiyor.

Türkler de bu yüzden hayal kırıklığına uğruyorlar. "Bu kadar para harcanıyor ama neden başarısız oluyoruz?" diye soruyorlar.

Futbolun sosyolojik yönüne bakalım. Bazı insanlar için futbol bir yaşam tarzıdır. Hiç futbol oynamasalar da sabah akşam onun hakkında konuşurlar.

Ateşli, hırslı ve fanatik futbol takipçilerine holigan denir. Onlar sinirlenince kargaşa çıkarabilirler. Futbol yüzünden suç bile işleyebilirler.

Futbol sebebiyle çıkan tartışmalar sonucu birbirini bıçaklayan, vuran insanlar var.

Futbol birçok Türk için kendini ifade etme şeklidir. Onun sayesinde sosyalleşirler. Yeni arkadaşlar edinirler.

Onlarla maç izlemek, futbol hakkında konuşmak için beraber zaman geçirirler. Maç saati bazı kimseler lokantaya, bara giderler.

Bazıları maçı evde izlemeyi tercih ederler. Maçı evde izlemek için abonelik gerekir. Yani internete para öder gibi futbol maçlarını yayımlayan kanallara para ödemek gerekir.

2011'de Türkiye'de şike(match-fixing) skandalı yaşandı. Onlarca futbolcu, menajer, antrenör gözaltına alındı. Bazıları tutuklandı.

Hatta hapse atılanlar arasında Fenerbahçe'nin o dönemki başkanı da vardı. Fenerbahçe taraftarları buna çok sinirlendiler.

Polisle çatıştılar. Başkanları ve bazı yöneticileri maçların sonucunu manipüle etmekle suçlanıyorlardı.

Kimi futbolculara maçtan önce para ödendiği, maçların satın alındığı iddia ediliyordu.

Maalesef her şeye olduğu gibi futbola da son yıllarda siyaset karıştı. Örneğin Başakşehir adlı futbol takımı açık bir biçimde hükümet tarafından desteklendi.

Çünkü o takımı cumhurbaşkanı kurdu.

O takıma milyonlarca lira destek sağlandı. Bu da halkı ikiye böldü. İnsanlar vergilerinin o takıma aktarılmasından rahatsız oldular.

Her yerde olduğu gibi Türkiye'de de futbolun ekonomik bir yönü var. Takımlar, forma ve bilet satışından; sponsorluklardan para kazanıyorlar.

Çocuklar 8-10 yaşındayken futbol oynamaya başlıyorlar. Çoğu genç, futbolu fakirlikten kurtulmak için bir araç olarak görüyor.

Takımların "altyapı" denen oluşumlarında genç yetenekler eğitiliyorlar. 18 yaşına geldikten sonra büyük maçlarda oynuyorlar.

İyi teklif alan genç futbolcular başka takımlara transfer oluyorlar. Avrupa'daki takımlara transfer olan pek çok Türk futbolcu var.

Cumhurbaşkanı Erdoğan da eskiden profesyonel futbol oynuyordu. Başarılı bir futbolcu olduğu söylenir.

1980'deki darbeden sonra futbolu bıraktı. Siyasete yoğunlaştı. Bazı futbolcular milletvekili oluyorlar. Çünkü halk başarılı futbolcuları çok seviyor.

Onlara düşünmeden oy veriyorlar. Ama milletvekili seçilen futbolcular mecliste neredeyse hiç çalışmıyorlar.

"İddia", Türkiye'deki resmi bahis kurumudur. İddiaa aracılığıyla insanlar legal bir biçimde bahis oynarlar. Kaçak bahis organizasyonları da var.

Onlar genellikle internetten faaliyet gösteriyorlar. Para kazanmak isteyenler paralarını bahse yatırıyorlar. Bu yüzden elindeki tüm parayı kaybeden kumar bağımlıları var.

Devlet de bu kaçak bahis siteleriyle mücadele etmeye çalışıyor.

Learn languages from TV shows, movies, news, articles and more! Try LingQ for FREE

TÜRKİYE'DE FUTBOL FUSSBALL IN DER TÜRKEI ΠΟΔΌΣΦΑΙΡΟ ΣΤΗΝ ΤΟΥΡΚΊΑ SOCCER IN TURKEY FUTEBOL NA TURQUIA ФУТБОЛ В ТУРЦИИ FOTBOLL I TURKIET

Türklerin çoğu futbol bağımlısıdır. |||ist süchtig nach The Turks'|||are addicted to معظم الأتراك مدمنون على كرة القدم. Die meisten Türken sind süchtig nach Fußball. Most Turks are soccer addicts. Большинство турок - футбольные наркоманы. Milyonlarca Türk en az bir futbol takımını destekler. |||||||unterstützen ||||||their team|supports الملايين من الأتراك يدعمون فريق كرة قدم واحد على الأقل. Millions of Turks support at least one football team. Миллионы турок поддерживают хотя бы одну футбольную команду. En popüler olanları Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş'tır. ||||||это Бешикташ ||||||ist Beşiktaş ||most popular ones|Galatasaray|Fenerbahçe||is Beşiktaş الأكثر شعبية هي غلطة سراي وفنربخشة وبشيكتاش. The most popular ones are Galatasaray, Fenerbahçe and Beşiktaş. Самые популярные из них - Галатасарай, Фенербахче и Бешикташ.

Trabzonspor da büyük takımlardan biri olarak kabul edilir. Трабзонспор|||команд|||| Trabzonspor|||den großen Mannschaften|||| Trabzonspor|also||teams|one||| يعتبر طرابزون سبور أيضًا أحد الفرق الكبيرة. Trabzonspor gilt ebenfalls als eine der großen Mannschaften. Trabzonspor is also considered one of the big teams. Трабзонспор также считается одной из больших команд. Ancak onu genellikle Karadenizliler desteklerler. ||||поддерживают его |||die Schwarzmeerbewohner|unterstützen |||Black Sea people|support him ومع ذلك، فإن سكان البحر الأسود يدعمونه بشكل عام. However, the Black Sea people generally support it. Тем не менее, жители Черного моря в целом поддерживают это.

Dünyada en çok bilinen Türk takımı sanırım Galatasaray. |||||team|| أعتقد أن الفريق التركي الأكثر شهرة في العالم هو غلطة سراي. I think Galatasaray is the best known Turkish team in the world. Я думаю, что Галатасарай - самая известная турецкая команда в мире. Çünkü o UEFA Kupası'nı aldı. |||den Pokal| ||UEFA Cup|the Cup| لأنه فاز بكأس الاتحاد الأوروبي. Because he got the UEFA Cup. Потому что он получил Кубок УЕФА. 4 büyük takımın dışında insanlar kendi şehirlerinin takımlarını da desteklerler. |команды||||||| |||||ihrer Städte|ihre Mannschaften|| |of the team||||their cities'|their teams||support وبصرف النظر عن الفرق الأربعة الكبرى، يدعم الناس أيضًا فرق مدينتهم. Neben den 4 großen Teams unterstützen die Menschen auch die Mannschaften ihrer eigenen Städte. Apart from the 4 big teams, people also support the teams of their city. Помимо 4 больших команд, люди также поддерживают команды своего города.

Örneğin Mersinliler Mersinspor'u, Rizeliler Rizespor'u destekler. |жители Мерсина|Мерсинспор|жители Ризе|Ризеспор| |die Mersinler|||Rizespor| |People from Mersin|Mersinspor team|people from Rize|Rizespor| على سبيل المثال، الناس من مرسين يدعمون مرسين سبور، والناس من ريزي يدعمون ريز سبور. For example, Mersin residents support Mersinspor and Rizeliler support Rizespor. Например, жители Мерсина поддерживают Мерсинспор, а Ризелилер - Ризеспор.

Türk milli takımı, 2002 FIFA Dünya Kupası'nda üçüncü oldu. |||||на Кубке|| |||||Weltmeisterschaft|| |||FIFA||"in the Cup"|third| احتل المنتخب التركي المركز الثالث في كأس العالم لكرة القدم 2002. Die türkische Nationalmannschaft wurde bei der FIFA-Weltmeisterschaft 2002 Dritter. The Turkish national team came third in the 2002 FIFA World Cup. Сборная Турции заняла третье место на чемпионате мира по футболу 2002 года.

Bu, inanılmaz bir başarıydı. |||it was success لقد كان إنجازا لا يصدق. This was an incredible success. Это был невероятный успех. Türkler buna deli gibi sevindiler. ||verrückt|| ||crazy||were very happy وكان الأتراك سعداء للغاية بهذا الأمر. Die Türken waren darüber wahnsinnig glücklich. The Turks are happy about it. Турки этому рады. Bütün Türkiye o dönemde milli takımın maçlarını izliyordu. ||||||Spiele| ||||||their matches|was watching وكانت تركيا كلها تشاهد مباريات المنتخب الوطني في ذلك الوقت. Die ganze Türkei verfolgte zu dieser Zeit die Spiele der Nationalmannschaft. All were watching the national team's match in Turkey at that time. Все смотрели матч сборной Турции в то время.

Ayrıca milli takım 2008 Avrupa Futbol Şampiyonasında da üçüncü oldu. |||||чемпионате Европы||| |||||Meisterschaft||| |national||||championship||| بالإضافة إلى ذلك، حصل المنتخب الوطني على المركز الثالث في بطولة أوروبا لكرة القدم عام 2008. In addition, the national team came third in the 2008 European Football Championship. Кроме того, национальная команда заняла третье место в чемпионате Европы по футболу 2008 года. Ancak son yıllarda Türk milli takımı pek bir başarı gösteremiyor. |||||||||показывает успех |||||||||zeigt sich |||||||||cannot show ومع ذلك، لم يتمكن المنتخب التركي من تحقيق الكثير من النجاح في السنوات الأخيرة. In den letzten Jahren hat die türkische Nationalmannschaft jedoch nicht viel erreicht. However, the Turkish national team has not been very successful in recent years. Тем не менее, сборная Турции не была очень успешной в последние годы.

Türkler de bu yüzden hayal kırıklığına uğruyorlar. ||||disappointment|disappointment|are disappointed ولهذا السبب يشعر الأتراك بخيبة أمل. Deshalb sind die Türken enttäuscht. That's why Turks are disappointed. Вот почему турки разочарованы. "Bu kadar para harcanıyor ama neden başarısız oluyoruz?" |||тратится|||| |||wird ausgegeben|||| |||being spent|||| "يتم إنفاق الكثير من الأموال، ولكن لماذا نفشل؟" "Warum geben wir so viel Geld aus und scheitern?" "So much money is spent, but why do we fail?" "Так много денег потрачено, но почему мы терпим неудачу?" diye soruyorlar. |sie fragen |they are asking هم يسألون. they ask. они спрашивают.

Futbolun sosyolojik yönüne bakalım. футбола||аспекту футбола| des Fußballs|soziologischen|Aspekt| "of football"|sociological|sociological aspect|let's look at دعونا نلقي نظرة على الجانب الاجتماعي لكرة القدم. Betrachten wir den soziologischen Aspekt des Fußballs. Let's look at the sociological aspect of football. Давайте посмотрим на социологический аспект футбола. Bazı insanlar için futbol bir yaşam tarzıdır. ||||||стиль жизни ||||||Lebensstil ||||||is a lifestyle بالنسبة لبعض الناس، كرة القدم هي أسلوب حياة. Für manche Menschen ist der Fußball eine Lebenseinstellung. For some people, football is a lifestyle. Для некоторых футбол - это стиль жизни. Hiç futbol oynamasalar da sabah akşam onun hakkında konuşurlar. ||не играют|||||| ||spielen|||||| ||don't play|||||| على الرغم من أنهم لا يلعبون كرة القدم أبدًا، إلا أنهم يتحدثون عنها ليلًا ونهارًا. Auch wenn sie nie Fußball spielen, reden sie Tag und Nacht über ihn. Even if they don't play football, they talk about it morning and night. Даже если они не играют в футбол, они говорят об этом утром и ночью.

Ateşli, hırslı ve fanatik futbol takipçilerine holigan denir. ||||||хулиган| leidenschaftlich|ehrgeizig|||||Hooligans| "Passionate"|ambitious||fanatical||football supporters|hooligan| يُطلق على أتباع كرة القدم المتحمسين والطموحين والمتعصبين اسم المشاغبين. Hot, ambitious and fanatic football followers are called hooligans. Горячих, амбициозных и фанатичных поклонников футбола называют хулиганами. Onlar sinirlenince kargaşa çıkarabilirler. |||могут вызвать ||Chaos|können verursachen They|when they get angry|chaos|"may cause" يمكن أن يسببوا الفوضى عندما يغضبون. Wenn sie wütend werden, können sie ein Chaos anrichten. When they get angry, they can cause confusion. Когда они злятся, они могут вызвать замешательство. Futbol yüzünden suç bile işleyebilirler. ||||могут совершить ||||verbrechen |because of football|crime|even|commit crimes بل وربما يرتكبون جرائم بسبب كرة القدم. Sie könnten sogar wegen des Fußballs ein Verbrechen begehen. They can even commit a crime because of football. Они могут даже совершить преступление из-за футбола.

Futbol sebebiyle çıkan tartışmalar sonucu birbirini bıçaklayan, vuran insanlar var. ||||||ножом ударившие|ударившие|| ||||||mit dem Messer stechen||| |||arguments|||stabbing each other|hitting|| هناك أشخاص يطعنون ويطلقون النار على بعضهم البعض نتيجة الخلافات حول كرة القدم. Es gibt Menschen, die sich gegenseitig erstechen und erschießen, weil sie sich über Fußball streiten. There are people stabbing and hitting each other as a result of discussions about football. Есть люди, которые наносят удары и бьют друг друга в результате дискуссий о футболе.

Futbol birçok Türk için kendini ifade etme şeklidir. |||||||способ |||||Ausdruck||Art der Soccer|||||||way تعتبر كرة القدم شكلاً من أشكال التعبير عن الذات بالنسبة للعديد من الأتراك. Für viele Türken ist der Fußball eine Form der Selbstdarstellung. Football is a way of expressing itself for many Turks. Футбол - это способ самовыражения для многих турок. Onun sayesinde sosyalleşirler. ||социализируются ||sie sozialisieren sich |thanks to|socialize وبفضل ذلك، فإنهم يتواصلون اجتماعيًا. Auf diese Weise knüpfen sie Kontakte. Thanks to him, they socialize. Благодаря ему они общаются. Yeni arkadaşlar edinirler. ||they make إنهم يصنعون أصدقاء جدد. They make new friends. Они заводят новых друзей.

Onlarla maç izlemek, futbol hakkında konuşmak için beraber zaman geçirirler. |||||||||verbringen |match||||talk||||spend time يقضون الوقت معًا في مشاهدة المباريات والتحدث عن كرة القدم. Sie verbringen Zeit mit ihnen, sehen sich Spiele an und sprechen über Fußball. They spend time together to watch matches and talk about football. Они проводят время вместе, чтобы посмотреть матчи и поговорить о футболе. Maç saati bazı kimseler lokantaya, bara giderler. ||||в ресторан|| |||einige Leute||Bar| |||some people|to the restaurant|bar| يذهب بعض الأشخاص إلى المطاعم أو الحانات أثناء وقت المباراة. Manche Leute gehen zur Spielzeit in ein Restaurant oder eine Kneipe. Some people go to the restaurant and the bar. Некоторые люди идут в ресторан, бар, чтобы соответствовать времени.

Bazıları maçı evde izlemeyi tercih ederler. |the match|||| بعض الناس يفضلون مشاهدة المباراة في المنزل. Some prefer to watch the match at home. Некоторые предпочитают смотреть матч дома. Maçı evde izlemek için abonelik gerekir. ||||подписка| The match||||subscription| مطلوب الاشتراك لمشاهدة المباراة في المنزل. Um das Spiel zu Hause zu sehen, ist ein Abonnement erforderlich. A subscription is required to watch the match at home. Подписка необходима для просмотра матча дома. Yani internete para öder gibi futbol maçlarını yayımlayan kanallara para ödemek gerekir. |||||||транслирующие матчи|каналам которые||| |||bezahlen|||||den Sender||| |the internet||pay|||football matches|broadcasting|channels broadcasting them||| بمعنى آخر، لا بد من دفع الأموال للقنوات التي تبث مباريات كرة القدم، تماماً مثل دفع الأموال إلى الإنترنت. Mit anderen Worten, man muss für die Kanäle, die Fußballspiele übertragen, genauso bezahlen wie für das Internet. In other words, it is necessary to pay money to the channels that broadcast football matches like paying the internet. Другими словами, необходимо платить деньги каналам, которые транслируют футбольные матчи, как, например, интернет.

2011'de Türkiye'de şike(match-fixing) skandalı yaşandı. |||матч|договорной|скандал| ||Spielmanipulation||Manipulation|| ||match-fixing|match-fixing|match-fixing|scandal occurred|occurred وفي عام 2011، كانت هناك فضيحة التلاعب بنتائج المباريات في تركيا. Im Jahr 2011 gab es in der Türkei einen Skandal um Spielmanipulationen. 2011 match-fixing in Turkey (match-fixing) scandal took place. В Турции состоялся скандал с договорными матчами в Турции. Onlarca futbolcu, menajer, antrenör gözaltına alındı. |||тренер|| ||Manager|Trainer|| dozens of|football player|manager|coach|detained|were detained وتم اعتقال العشرات من لاعبي كرة القدم والمديرين والمدربين. Dutzende von Fußballspielern, Managern und Trainern wurden festgenommen. Dozens of football players, managers and coaches were detained. Десятки футболистов, менеджеров и тренеров были задержаны. Bazıları tutuklandı. |were arrested تم القبض على البعض. Einige wurden verhaftet. Some were arrested. Некоторые были арестованы.

Hatta hapse atılanlar arasında Fenerbahçe'nin o dönemki başkanı da vardı. ||||Фенербахче||того периода||| ||||Fenerbahçe's||damaligen||| ||those imprisoned|among|Fenerbahçe's||at the time||| وفي الواقع، كان رئيس فنربخشة آنذاك من بين المسجونين. Auch der damalige Präsident von Fenerbahçe war unter den Inhaftierten. In fact, Fenerbahçe's president was among those who were imprisoned. На самом деле президент Фенербахче был среди заключенных. Fenerbahçe taraftarları buna çok sinirlendiler. |болельщики Фенербахче||| |||sehr| Fenerbahçe fans|fans|||they got angry كان مشجعو فنربخشة غاضبين جدًا من هذا الأمر. Die Fenerbahçe-Fans waren darüber sehr verärgert. Fenerbahçe fans were very angry with this. Поклонники Фенербахче были очень злы на это.

Polisle çatıştılar. с полицией|с полицией |Sie kämpften mit. |clashed with police واشتبكوا مع الشرطة. Es kam zu Zusammenstößen mit der Polizei. They clashed with the police. Они столкнулись с полицией. Başkanları ve bazı yöneticileri maçların sonucunu manipüle etmekle suçlanıyorlardı. ||||||||обвинялись die Präsidenten||||der Spiele|Ergebnis|||wurden beschuldigt Their presidents|||managers|matches'|result|manipulate|making|were being accused واتهم رئيسهم وبعض المديرين بالتلاعب بنتائج المباريات. Their heads and some managers were accused of manipulating the outcome of the matches. Их руководители и некоторые менеджеры были обвинены в манипулировании результатами матчей.

Kimi futbolculara maçtan önce para ödendiği, maçların satın alındığı iddia ediliyordu. |игрокам|матча||||||||говорилось |einigen Fußballspielern|vor dem Spiel|||gezahlt wurde|Spiele||gekauft wurden|Behauptung| Some|players|before the match|||was paid to|the matches|buy|were being bought||was being وزُعم أن بعض لاعبي كرة القدم حصلوا على رواتبهم قبل المباراة وتم شراء المباريات. Es wurde behauptet, dass einige Fußballspieler vor den Spielen bezahlt wurden und dass die Spiele gekauft wurden. Some footballers were claimed to have been paid before the match and the matches were bought. Утверждалось, что некоторым футболистам заплатили до матча, а спички были куплены.

Maalesef her şeye olduğu gibi futbola da son yıllarda siyaset karıştı. |||||Fußball||||Politik| |everything||as||football|||||mixed in لسوء الحظ، كما هو الحال مع كل شيء آخر، أصبحت السياسة تدخل في كرة القدم في السنوات الأخيرة. Leider hat sich die Politik in den letzten Jahren im Fußball wie in allen anderen Bereichen engagiert. Unfortunately, like everything else, politics has been involved in football in recent years. К сожалению, как и все остальное, в последние годы в футбол вовлечена политика. Örneğin Başakşehir adlı futbol takımı açık bir biçimde hükümet tarafından desteklendi. |Башакшехир||||||||| |Başakşehir||||||klarer Weise|Regierung||unterstützt wurde |Başakşehir||||clearly|clear|manner|||was supported على سبيل المثال، حظي فريق باشاك شهير لكرة القدم بدعم علني من قبل الحكومة. So wurde beispielsweise der Fußballverein Başakşehir von der Regierung offen unterstützt. For example, the football team called Başakşehir was explicitly supported by the government. Например, футбольная команда под названием Башакшехир была явно поддержана правительством.

Çünkü o takımı cumhurbaşkanı kurdu. ||||gründete ||||founded لأن الرئيس هو الذي شكل هذا الفريق. Weil der Präsident dieses Team aufgebaut hat. Because the president formed the team. Потому что президент сформировал команду.

O takıma milyonlarca lira destek sağlandı. |dem Team||||bereitgestellt |to the team||||provided وتم تقديم دعم بملايين الليرات لهذا الفريق. Für dieses Team wurden Millionen von Lira bereitgestellt. That team was supported by millions of lira. Эту команду поддержали миллионы лир. Bu da halkı ikiye böldü. |||in zwei Teile|spaltete |||in two|divided وهذا ما قسم الناس إلى قسمين. Dies spaltete das Volk. This divided the people into two. Это разделило людей на две части. İnsanlar vergilerinin o takıma aktarılmasından rahatsız oldular. ||||перевода налогов|| |ihrer Steuern|||übertragen werden|| |their taxes|||being transferred||they were كان الناس منزعجين من تحويل ضرائبهم إلى هذا الفريق. Die Menschen hatten kein Verständnis dafür, dass ihre Steuergelder an dieses Team gingen. People were uncomfortable with their taxes being transferred to that team. Людям было неудобно, когда их налоги переводили в эту команду.

Her yerde olduğu gibi Türkiye'de de futbolun ekonomik bir yönü var. |||||||||wirtschaftliche Seite| |||||||||aspect| لكرة القدم جانب اقتصادي في تركيا، كما في أي مكان آخر. Wie überall hat auch der Fußball in der Türkei einen wirtschaftlichen Aspekt. As everywhere in the economic aspect of football in Turkey. Как и везде в экономическом аспекте футбола в Турции. Takımlar, forma ve bilet satışından; sponsorluklardan para kazanıyorlar. |||||спонсорских сделок|| Mannschaften|Trikot|||aus dem Verkauf|aus Sponsoring-Einnahmen|| Teams|jersey||ticket|from the sale|sponsorships||they earn مبيعات الفرق والقمصان والتذاكر؛ إنهم يكسبون المال من الرعاية. Die Mannschaften verdienen Geld mit dem Verkauf von Trikots und Eintrittskarten sowie mit Sponsorengeldern. Teams, form and ticket sales; they make money from sponsorships. Команды, форма и продажа билетов; они делают деньги от спонсорства.

Çocuklar 8-10 yaşındayken futbol oynamaya başlıyorlar. ||||start playing يبدأ الأطفال بلعب كرة القدم عندما تتراوح أعمارهم بين 8 و10 سنوات. Children start playing soccer when they are 8-10 years old. Дети начинают играть в футбол в возрасте 8-10 лет. Çoğu genç, futbolu fakirlikten kurtulmak için bir araç olarak görüyor. |||бедности|||||| ||den Fußball|Armut||||Mittel|| ||football|poverty|escape from||a|means|| يرى الكثير من الشباب أن كرة القدم وسيلة للهروب من الفقر. Viele junge Menschen sehen den Fußball als Mittel, um der Armut zu entkommen. Many young people see football as a means to get rid of poverty. Многие молодые люди видят в футболе средство избавления от бедности.

Takımların "altyapı" denen oluşumlarında genç yetenekler eğitiliyorlar. |||||таланты| der Mannschaften|Nachwuchsabteilung||Formationen||junge Talente|werden ausgebildet teams'|youth academy|called|formations||young talents| ويتم تدريب المواهب الشابة في تشكيلات الفرق التي يطلق عليها "البنية التحتية". Junge Talente werden in der so genannten "Infrastruktur" der Teams ausgebildet. Young talents are trained in the formations of the teams called "infrastructure". Молодые таланты обучаются в формированиях команд под названием «инфраструктура». 18 yaşına geldikten sonra büyük maçlarda oynuyorlar. |nachdem sie erreicht|||großen Spielen|spielen |turning|||big matches|"they play" بعد أن يبلغوا 18 عامًا، يلعبون في مباريات كبيرة. After they turn 18, they play in big games. Они играют в больших матчах после 18 лет.

İyi teklif alan genç futbolcular başka takımlara transfer oluyorlar. ||||||команды|| ||||||Mannschaften|wechseln zu anderen| |offer|receiving||||other teams|transfer| يتم نقل لاعبي كرة القدم الشباب الذين يتلقون عروضًا جيدة إلى فرق أخرى. Junge Fußballer, die gute Angebote erhalten, werden zu anderen Mannschaften versetzt. Young football players who receive good offers are transferred to other teams. Юных футболистов, которые получают хорошие предложения, переводят в другие команды. Avrupa'daki takımlara transfer olan pek çok Türk futbolcu var. in Europa|den Mannschaften||||||| in Europe|teams|transferred||many|||| هناك العديد من لاعبي كرة القدم الأتراك الذين تم نقلهم إلى فرق في أوروبا. Es gibt viele türkische Fußballspieler, die zu Mannschaften in Europa wechseln. There are many Turkish footballers who have been transferred to the teams in Europe. Есть много турецких футболистов, которые были переведены в команды в Европе.

Cumhurbaşkanı Erdoğan da eskiden profesyonel futbol oynuyordu. ||||||spielte Fußball President||||||was playing football اعتاد الرئيس أردوغان أيضًا على لعب كرة القدم الاحترافية. Präsident Erdoğan hat früher professionell Fußball gespielt. President Erdoğan was also playing professional football. Президент Эрдоган также играл в профессиональный футбол. Başarılı bir futbolcu olduğu söylenir. successful|||is|is said ويقال أنه كان لاعب كرة قدم ناجح. Er soll ein erfolgreicher Fußballer sein. It is said to be a successful footballer. Говорят, он успешный футболист.

1980'deki darbeden sonra futbolu bıraktı. |nach dem Putsch||| |the coup|after||quit ترك كرة القدم بعد الانقلاب عام 1980. Nach dem Staatsstreich von 1980 gab er den Fußball auf. After the coup in 1980, he quit football. После переворота в 1980 году он бросил футбол. Siyasete yoğunlaştı. Auf die Politik|konzentrierte sich auf Politics|focused on politics ركز على السياسة. Er konzentrierte sich auf die Politik. He focused on politics. Он сосредоточился на политике. Bazı futbolcular milletvekili oluyorlar. |||werden ||members of parliament|become members بعض لاعبي كرة القدم يصبحون أعضاء في البرلمان. Manche Fußballer werden Abgeordnete. Some footballers become deputies. Некоторые футболисты становятся депутатами. Çünkü halk başarılı futbolcuları çok seviyor. |||футболистов|| |||erfolgreiche Fußballspieler|| |||football players|| لأن الجمهور يحب لاعبي كرة القدم الناجحين. Weil die Menschen erfolgreiche Fußballer lieben. Because the public loves successful footballers. Потому что публика любит успешных футболистов.

Onlara düşünmeden oy veriyorlar. ويصوتون لهم دون تفكير. Sie stimmen für sie, ohne nachzudenken. They vote for them without thinking. Они голосуют за них, не задумываясь. Ama milletvekili seçilen futbolcular mecliste neredeyse hiç çalışmıyorlar. ||||в парламенте||| ||gewählte||im Parlament||| ||elected||in the parliament|almost|| لكن لاعبي كرة القدم الذين يتم انتخابهم كأعضاء في البرلمان لا يعملون أبدًا في البرلمان. Aber Fußballer, die als Abgeordnete gewählt werden, arbeiten fast nie im Parlament. But footballers elected as deputies almost do not work in the assembly. Но избранные депутаты почти не работают в собрании.

"İddia", Türkiye'deki resmi bahis kurumudur. ||||учреждение Sportwettenanbieter|||Wetten|offizielle Wettinstitution "İddia" is the official betting institution in Turkey.||official|"betting"|official betting institution "Iddia" هي مؤسسة المراهنة الرسمية في تركيا. "İddia" ist die offizielle Wettorganisation in der Türkei. "Allegations", is the official betting institutions in Turkey. «Утверждения», является официальным учреждением по ставкам в Турции. İddiaa aracılığıyla insanlar legal bir biçimde bahis oynarlar. беттинг||||||| Wetten|durch||gesetzlich|||Wetten|wetten abschließen Betting system|through||legal||way|betting|place bets من خلال الرهان، يراهن الناس بشكل قانوني. Über İddiaa können die Menschen auf legale Weise wetten. By bet, people bet legally. Ставки, люди делают ставки на законных основаниях. Kaçak bahis organizasyonları da var. ||организации азартных игр|| illegal||illegale Wettorganisationen|| Illegal||betting operations|| هناك أيضًا منظمات مراهنة غير قانونية. Es gibt auch illegale Wettorganisationen. There are also illegal betting organizations. Существуют также нелегальные букмекерские организации.

Onlar genellikle internetten faaliyet gösteriyorlar. |||tätig sein| |||operate| وهي تعمل عمومًا عبر الإنترنت. Sie arbeiten in der Regel über das Internet. They usually operate on the internet. Они обычно работают в интернете. Para kazanmak isteyenler paralarını bahse yatırıyorlar. ||||ставка| ||||Wette|setzen ein ||those who want||betting|are betting أولئك الذين يريدون كسب المال يراهنون بأموالهم. Diejenigen, die Geld verdienen wollen, setzen ihr Geld ein. Those who want to make money bet their money. Те, кто хочет зарабатывать деньги, ставят свои деньги. Bu yüzden elindeki tüm parayı kaybeden kumar bağımlıları var. |||||Geld verlieren|Glücksspiel|Spielsüchtige| ||||||gambling|gambling addicts| ولهذا السبب هناك مدمنون على القمار يخسرون كل الأموال التي يملكونها. Es gibt Spielsüchtige, die dadurch ihr ganzes Geld verlieren. That's why there are gambling addicts who lose all their money. Вот почему есть наркоманы, которые теряют все свои деньги.

Devlet de bu kaçak bahis siteleriyle mücadele etmeye çalışıyor. |||||сайтами ставок||| |||illegal||mit den Seiten|bekämpfen|| |||illegal|betting|with sites||| تحاول الدولة أيضًا مكافحة مواقع الرهان غير القانونية هذه. The state is also trying to combat these illegal betting sites. Государство также пытается бороться с этими незаконными ставками.