×

Χρησιμοποιούμε cookies για να βελτιώσουμε τη λειτουργία του LingQ. Επισκέπτοντας τον ιστότοπο, συμφωνείς στην πολιτική για τα cookies.

image

Nur's Turkish Coffee, Headscarf Ban in Turkey-Türkiye'de Başörtüsü Yasağı

Headscarf Ban in Turkey-Türkiye'de Başörtüsü Yasağı

TÜRKİYE'DE BAŞÖRTÜSÜ YASAĞI

Herkese merhaba arkadaşlar. Yeni bir bölümle karşınızdayım. Geçtiğimiz bölümlerde sizinle bir hikaye paylaşmıştım.Hikayenin ismi "Ben ve O"ydu. Dinlemenizi tavsiye ediyorum. Biraz bu hikaye hakkında konuşacağım.

Aslında bu hikayeyi paylaştığıma biraz pişman oldum. Pişman olmak ne demek? Yaptığın bir işin doğru olmadığını, yanlış olduğunu fark etmek ve bunun için üzülmek demek. Ben de sizinle bu hikayeyi paylaştığıma pişman oldum. Neden mi?

Çünkü bu hikaye bir Arap hikayesi. Yani bir Türk hikayesi değil.Arap ve Türk kültürü arasında bazı benzerlikler var ama yine de iki kültür de birbirinden çok farklı. Bu yüzden eğer bir Türk hikayesi paylaşsaydım daha güzel olurdu. öyle değil mi? Çünkü ben bir Türk'üm ve burada Türkçe öğretiyorum.Siz benden Türkçe öğreniyorsunuz. Ama sanırım Arap edebiyatına ilgili olduğum için çok fazla düşünmeden böyle bir seçim yapmış oldum. Bu yüzden de pişman oldum. Ama bir dahaki sefere sizinle bir Türk hikayesi paylaşacağım.

Bu hikayeyle ilgili yorumlarıma gelecek olursak, hikayenin ana karakteri olan Emel'in çok bencil biri olduğunu düşünüyorum. Bencil ne demek? Bunu önceki bölümlerde anlatmıştım. Bencil sadece kendini düşünen insanlara deniyor. Evet, dediğim gibi bence Emel çok bencil ve verdiği kararların sorumluluğunu almayan biri. Yaptığı seçimler için başkalarını suçluyor. Mesela kendi yıllarca evlenmek istemiyor ama sonra pişman olunca babasını suçluyor.

Bu hikayeyi okuduktan sonra Arap kültürü hakkında da biraz fikriniz olmuştur diye düşünüyorum. Ayrıca bu hikaye size biraz zor gelmiş de olabilir . Bu kelimeyi hatırladınız mı? Zor gelmek kelimesi Bundan da önceki bölümlerde bahsetmiştim. lütfen fikirlerinizi siz de benimle paylaşın. Bana mail gönderebilirsiniz. BEN de bir dahaki hikayeye yani gelecek hikayeyi daha dikkatli seçmiş olurum.

Çok fazla uzatmadan bugünkü konumuza geçmek istiyorum. Normalde ben bu tarz konuları çok sevmiyorum. Çok ilgilenmiyorum, ilgimi çekmiyor. Ama bu konu çok önemli olduğu, ve bilmenizi istediğim için sizinle paylaşmak istiyorum.

Aslında bu konu biraz hassas bir konu. Din ve politikayla ilgili. Bu iki konu da biraz tehlikeli konular. Tehlikeli derken demek istediğim şey şu. Yani bu konular hakkında konuşurken insanların çok dikkatli olması lazım. Çünkü yanlış anlaşılmalar olabilir. İnsanlar bazı kelimeleri yanlış anlayabilir.

Benim bu konuyu sizinle paylaşmamdaki tek sebep size bir şeyler öğretmek.Yani herhangi siyasi ya da dini bir hedefim yok bunu size anlatırken.

Bunu da belirttikten sonra bölümümüze başlayabiliriz.

Bugün sizlere Türkiye'deki başörtüsü yasağından bahsedeceğim. Başörtüsü ne demek? Başörtüsü; kadınların saçlarını örtmek, yani kapatmak için kullandıkları bir örtü. İslam dini kadınlara başörtüsü takmayı emrediyor. Yani Müslüman kadınlar, İslam dinine bağlı olan kadınlar, başlarını örtmek zorundalar, başörtüsü takmak zorundalar.Tabii ki bütün Müslüman kadınlar bu görevi yerine getirmiyor. Kimisi başını örtüyor, kimisi başını açıyor. Ve başı kapalı olan, başını örten kadınların da hepsi bunu dini sebeplerden dolayı yapmıyor. Hepsi bunu dini için yapmıyor. Din ve kültür çok farklı şeyler ama insanlar bunları birbirine karıştırabiliyorlar. Mesela bazı insanlar Allah istediği için kapanıyor, yani dinleri öyle emrettiği için kapanıyor, Allah istediği için başlarını örtüyor, başlarını kapatıyor. Ama bazıları da sadece adet olduğu için, adet ne demekti hatırladınız mı? Adet kelimesini önceden işlemiştik. Birinci bölümde sanıyorum ki adet kelimesinin ne olduğunu size anlatmıştım. Her neyse dediğim gibi bazı kadınlar Allah emrettiği için başlarını kapatıyorlar ama bazıları da sadece adet olduğu için ,gelenek olduğu için, ya da ne bileyim anneleri kapalı olduğu için örtüyor başını. Küçük bir kız çocuğu düşünün. Annesi kapalı, etrafındaki herkes kapalı.O da büyüdüğünde başını kapatıyor.Yani kapalı olsalar bile, başörtülü olsalar bile bunu neden yaptıklarını pek bilmiyorlar . Sadece taklit ediyorlar. Yani demek istediğim şey, kapalı olan herkes her zaman bilinçli bir şekilde yapmış olmuyor bunu. Bazıları gerçekten anlamını bilerek , Allah emrettiği için dinleri bunu gerektirdiği için kapanıyorlar. Ama bazıları da sadece başkalarından,ailelerinden gördükleri için; dediğim gibi bir adet olduğu için kapanıyorlar.

Türkiye bildiğiniz gibi %80-%90 ' ı Müslümanlardan oluşan bir ülke. Yani Türkiye'deki halkın, Türkiye'deki insanların çoğu Müslüman.

28 şubat 1997 tarihinde Türkiye'de üniversiteye başörtüsü ile gitmek yasaklandı. Yani yasaklandı ne demek? Kadınların üniversiteye başörtülü bir şekilde girmelerine izin verilmedi.Başörtülü kadınlar üniversitelere alınmadı. Yani mesela sen eğer başörtüsü takan bir kadınsan ve üniversitede okuyorsan , üniversiteye girmeden önce kapıda başörtünü çıkarman gerekirdi. Çünkü kapıda güvenlik görevlileri dururdu ve senden üniversiteye girmek istiyorsan eğer, başörtünü çıkarmanı isterlerdi. Eğer çıkarmazsan üniversiteye giremezdin.

Bu süreçte pek çok kadına teröristlermiş gibi davranıldı, pek çok başörtülü kadın gözaltına alındı. Gözaltına alınmak ne demek? Yani polis onları aldı ve karakola götürdü. Karakol da bu polislerin çalıştığı yere deniyor.Mezun olmak için son sınavları kalmış olan, tek bir sınavları kalmış olan başörtülü kadınlar bu yasaktan dolayı sınavlarına giremediler, mezun olamadılar.Yani şöyle düşünün, bu kadın dört yıl boyunca üniversitede okumuş, mezun olacak. Yani üniversite eğitimini tamamlayacak, okulu bitecek. Ama sadece bir tane sınavı kalmış. Ve bu sınava girmesi için başını açması gerekiyor, çünkü böyle bir yasak var. Bu da başını açmadığı için o son sınava giremiyor ve sırf bu yüzden mezun olamıyor. Diplomasını alamıyor.

Peki bu kadınlar sizce neden böyle yaptılar ? Neden başlarını açıp girmediler. Başörtüsünü alırsın, kafandan çıkarırsın ve sınava girersin. Bu aslında zor bir şey değil, değil mi? Kolay görünüyor. Peki neden bunu yapmadılar? Çünkü onlar için başörtünün sadece maddi bir anlamı yok. Yani başörtüsü sadece onlar için bir örtü değil, bir bez parçası değil , manevi bir anlamı var. Bu iki kelimenin anlamına da sözlükten bakmanızı tavsiye ediyorum. Maddi ve manevi kelimelerinin.Dediğim gibi başörtüsünün sadece maddi bir anlamı yok. Aslında bu başörtüsü onların inancını temsil ediyor.Yani o başörtüsü sadece bir bez parçası değil onların inancı. İşte bu yüzden çıkartıp atmak kolay değil.

İşte bu yüzden çoğu kişi başını açmadı, başörtüsünü çıkarmadı.Ama bazıları başlarını açmayı tercih ettiler. Bazı kadınlar başörtülerini çıkartıp okullarına devam ettiler, eğitim almaya devam ettiler.Bazı kadınlarsa peruk taktı. Peruk ne demek? Peruk bu sahte saçlara deniyor. Saç gibi ama gerçekten senin saçın değil, yani onu alıp kafana takıyorsun. Bazı kadınlar da peruk taktılar.Yani takma saç, sahte saç taktılar ve eğitimlerine bu şekilde devam ettiler.

Türkiye'deki pek çok kadın başörtüsü takıyordu o zamanlarda. Ve böyle bir yasak herkesi çok etkiledi. O yüzden insanlar bu duruma sessiz kalmadılar. Pek çok eylem yaptılar. Yani sokaklara çıkıp bu durumu protesto ettiler. Ama maalesef başarılı olamadılar.

Bu yasak yüzünden pek çok başörtülü kadın üniversiteye gidemedi. Eğitim alamadı. Yıllar boyunca. Belki bazıları sırf bu sebepten dolayı cahil kaldı. Eğitim görmeyen kişilere cahil deniyor.Tabii ki eğitim sadece okula giderek alınacak diye bir şey yok.İnsanlar kendilerini her türlü geliştirebilirler ama insanların okuma hakkını elinden almak da gerçekten çok kötü bir şey.

Bu yasak, bu başörtüsü yasağı 2008 yılında kalktı.Şu anda başkan olan Recep Tayyip Erdoğan bu yasağı kaldırdı. Ve bu tarihten itibaren kadınlar üniversiteye başörtülü bir şekilde gitmeye başladılar. Bu yasak kalkınca , eskiden bu yasak yüzünden eğitimini yarıda bırakmak zorunda kalmış olan bir sürü kadın da üniversitelere geri döndü.Ve şu anda Türkiye'deki üniversitelerde başörtülü bir şekilde eğitimine devam eden bir sürü kadın var.

Evet bölümümüzün burada sonuna geldik. Umarım sizin için faydalı olmuştur. Türkiye'nin tarihi hakkında daha fazla bilgiye sahip olmuşsunuzdur. Yeni kelimeler öğrenmişsinizdir. Hatırlatmak isterim, transkriptleri internet sitemde bulabilirsiniz. Aynı zamanda internet siteme bu konuyla ilgili bazı videolar ekledim, olayı daha iyi anlamak için.Kendinize iyi bakın, hoşça kalın.

"Ben başımı açmayı hiç düşünmedim."

"Sınıfı terk etmemizi istediğini söyledi. Bazı arkadaşlarımız başörtülerini açtılar. Bir kısmı da sınıftan çıktı. Ya insan gibi giyinin gelin , ya da sınıfı terk edin dediğinde biraz tartışmamız haraketlendi. Kameralarla birlikte sınıfın içine bir sürü polis bir anda daldı. Ve öğretmenimiz beni işaret ediyordu, onu alın diye."

"Başörtüsü ile okula giremezsiniz, sınavlara giremezsiniz, derse giremezsiniz denildiğinde yani önce bir travma yaşadık tabii ki. Ben daha o zaman on sekiz on dokuz yaşındaydım."

"Hayatımın en zor kararını aldığımı hatırlıyorum. Hayatımın en zor günüydü. Fakülteye başörtümü çıkartarak ve o bereyi takarak girdiğim gün."

Learn languages from TV shows, movies, news, articles and more! Try LingQ for FREE

Headscarf Ban in Turkey-Türkiye'de Başörtüsü Yasağı |||||платок на голове| le voile|Interdiction||la Turquie||le voile|interdiction Headscarf ban|Headscarf Ban|in|Turkey||Headscarf|ban |||||proibição do véu| Kopftuchverbot in der Türkei – Kopftuchverbot in der Türkei Απαγόρευση της μαντίλας στην Τουρκία Headscarf Ban in Turkey-Headscarf Ban in Turkey Prohibición del velo en Turquía Interdiction du foulard en Turquie トルコのヘッドスカーフ禁止令 Hoofddoekverbod in Turkije Proibição do lenço de cabeça na Turquia Запрет на ношение головных платков в Турции Slöjförbud i Turkiet Headscarf Ban in Turkey-Türkiye'de Başörtüsü Yasağı 土耳其头巾禁令-土耳其头巾禁令 土耳其頭巾禁令-土耳其頭巾禁令

TÜRKİYE'DE BAŞÖRTÜSÜ YASAĞI |headscarf|ban |الحجاب|حظر HEADSCARF BAN IN TURKEY INTERDICTION DU FOULARD EN TURQUIE Косынку BAN В ТУРЦИИ

Herkese merhaba arkadaşlar. to everyone|| Hallo zusammen, Freunde. Hello everyone, friends. Привет всем, друзья. Yeni bir bölümle karşınızdayım. |||I'm here Ich bin hier mit einer neuen Folge. I'm here with a new section. Je suis ici avec un nouvel épisode. Я здесь с новым эпизодом. Geçtiğimiz bölümlerde sizinle bir hikaye paylaşmıştım.Hikayenin ismi "Ben ve O"ydu. Previous|"in the episodes"||||I had shared||||||"was" Ich habe in den vorherigen Folgen eine Geschichte mit dir geteilt, deren Name „Ich und Er“ war. The story was called "Me and Him." В предыдущих эпизодах я поделился с вами историей, которая называлась «Я и Он». Dinlemenizi tavsiye ediyorum. I recommend listening|recommend| Ich empfehle Ihnen zuzuhören. I recommend you listen. Я рекомендую вам послушать. Biraz bu hikaye hakkında konuşacağım. a little||||I will talk Ich werde ein wenig über diese Geschichte sprechen. I'm going to talk a little bit about this story. Я немного расскажу об этой истории.

Aslında  bu hikayeyi paylaştığıma biraz pişman oldum. Actually|||that I shared||regret|I am ||||||شعرت بالندم Ich habe es tatsächlich ein wenig bereut, diese Geschichte geteilt zu haben. Actually, I regretted sharing this story a little. На самом деле, я пожалел, что поделился этой историей. Pişman olmak ne demek? Was bedeutet es zu bereuen? What does it mean to regret? Что значит сожалеть? Yaptığın bir işin doğru olmadığını, yanlış olduğunu fark etmek ve bunun için üzülmek demek. you did||work||"is not correct"|wrong||realize|||||Regret| Es bedeutet zu erkennen, dass etwas, das Sie getan haben, nicht richtig und falsch ist, und es zu bedauern. It means to realize that something you did was not right, that it was wrong, and to feel sad about it. Понимать, что работа, которую вы сделали, - это не правда и неправильно, и вам жаль ее. Ben de sizinle bu hikayeyi paylaştığıma pişman oldum. And I regret to share this story with you. Я пожалел, что поделился этой историей с вами. Neden mi? You ask why? Почему это?

Çünkü bu hikaye bir Arap hikayesi. Because this story is an Arab story. Потому что эта история арабская. Yani bir Türk hikayesi değil.Arap ve Türk kültürü arasında bazı benzerlikler var ama yine de iki kültür de birbirinden çok farklı. |||||||||between|some|similarities|||still|||culture||from each other|| Es gibt einige Ähnlichkeiten zwischen der arabischen und der türkischen Kultur, aber beide Kulturen sind sehr unterschiedlich. There are some similarities between Arab and Turkish culture, but the two cultures are very different. Другими словами, это не турецкая история. Есть некоторые сходства между арабской и турецкой культурой, но обе культуры очень разные. Bu yüzden eğer bir Türk hikayesi paylaşsaydım daha güzel olurdu. ||if||||"had shared"|more||it would be ||||||كنت سأشارك||| Es wäre also besser, wenn ich eine türkische Geschichte erzählen würde. So it would be nice if I shared a Turkish story. Так что было бы неплохо, если бы я поделился турецкой историей. öyle değil mi? nicht wahr? is not it? не так ли? Çünkü ben bir Türk'üm ve burada Türkçe öğretiyorum.Siz benden Türkçe öğreniyorsunuz. |||||||I teach||||are learning |||||||أعلّم|||| Weil ich Türke bin und hier Türkisch unterrichte und Sie bei mir Türkisch lernen. Because I'm a Turk and I teach Turkish here. You learn Turkish from me. Потому что я турок, и я преподаю здесь турецкий. Вы учите турецкий у меня. Ama sanırım Arap edebiyatına ilgili olduğum için çok fazla düşünmeden böyle bir seçim yapmış oldum. But|I think||literature|related to|I am||||without thinking|||choice|I made|I have made |||||||||دون تفكير||||| Aber ich glaube, ich habe diese Entscheidung getroffen, ohne zu viel darüber nachzudenken, weil ich mich für arabische Literatur interessierte. But I think because I'm interested in Arab literature, I made such a choice without thinking too much. Mais je pense que j'ai fait ce choix sans trop réfléchir parce que je m'intéressais à la littérature arabe. Но я думаю, что сделал такой выбор, не слишком задумываясь, потому что меня интересовала арабская литература. Bu yüzden de pişman oldum. |||I regret| Und ich bedauerte es. I also regret this floating. Я сожалею об этом плавании. Ama bir dahaki sefere sizinle bir Türk hikayesi paylaşacağım. ||next|next time||||| Aber das nächste Mal werde ich eine türkische Geschichte mit Ihnen teilen. But next time I'll share a Turkish story with you. Но в следующий раз я поделюсь с вами турецкой историей.

Bu hikayeyle ilgili yorumlarıma gelecek olursak, hikayenin ana karakteri olan Emel'in çok bencil biri olduğunu düşünüyorum. this|with the story||my comments on|future|if we come|the story's|main|main character||Emel's||selfish||is| |||تعليقاتي||||الرئيسي|||||||| Was meine Kommentare zu dieser Geschichte angeht, so denke ich, dass Emel, die Hauptfigur der Geschichte, eine sehr egoistische Person ist. As for my comments on this story, I think Emel, the main character of the story, is very selfish. En ce qui concerne mes commentaires sur cette histoire, je pense qu'Emel, le personnage principal de l'histoire, est une personne très égoïste. Что касается моих комментариев об этой истории, я думаю, что Эмель, главный герой этой истории, очень эгоистичный человек. Bencil ne demek? What is selfish? Что значит эгоистичный? Bunu önceki bölümlerde anlatmıştım. |previous||I had explained Ich habe dies in früheren Kapiteln erläutert. I've explained this in previous chapters. Я описал это в предыдущих главах. Bencil sadece kendini düşünen insanlara deniyor. selfish|only||thinking about||"is called" Das nennt man egoistische Menschen, die nur an sich selbst denken. It's called selfish people only. Эгоист только пытается думать о себе. Evet, dediğim gibi bence Emel çok bencil ve verdiği kararların sorumluluğunu almayan biri. ||||||||||die Verantwortung|| |أقول|||||أنانية|||القرارات|مسؤولية|| |"I said"||I think|||||"she made"|decisions|responsibility|"not taking responsibility"| Ja, wie ich schon sagte, denke ich, dass Emel sehr egoistisch ist und keine Verantwortung für ihre Entscheidungen übernimmt. Yes, as I said, I think Emel is very selfish and doesn't take responsibility for his decisions. Oui, comme je l'ai dit, je pense qu'Emel est très égoïste et qu'elle n'assume pas la responsabilité de ses décisions. Да, как я уже сказал, я думаю, что Эмель очень эгоистична и не несет ответственности за свои решения. Yaptığı seçimler için başkalarını suçluyor. |choices||others|blames |||الآخرين| Er gibt anderen die Schuld für die Entscheidungen, die er trifft. He blames others for his choices. Он обвиняет других в своем выборе. Mesela kendi yıllarca evlenmek istemiyor ama sonra pişman olunca babasını suçluyor. ||||не хочет|||||| ||for years||||||when||blames |||||||||والده| Zum Beispiel wollte sie jahrelang nicht heiraten, aber als sie es später bereut, gibt sie ihrem Vater die Schuld. He doesn't want to get married for years, but then he blames his father when he regrets it. Например, он не хочет жениться годами, но затем обвиняет своего отца, когда сожалеет об этом.

Bu hikayeyi okuduktan sonra Arap kültürü hakkında da biraz fikriniz olmuştur diye düşünüyorum. ||after reading||Arab|||||your opinion|will have|| Nachdem Sie diese Geschichte gelesen haben, denke ich, dass Sie eine gewisse Vorstellung von der arabischen Kultur haben. After reading this story, I think you have some idea about Arab culture. Прочитав эту историю, я думаю, у вас есть представление об арабской культуре. Ayrıca bu hikaye size biraz zor gelmiş de olabilir . Additionally||||||seems|| |||||صعبة||| Außerdem könnte diese Geschichte für Sie etwas schwierig gewesen sein. Besides, this story might be a little difficult for you. Кроме того, эта история может быть трудной для вас. Bu kelimeyi hatırladınız mı? ||remember| Kennen Sie dieses Wort? Remember that word? Ты помнишь это слово? Zor gelmek kelimesi Bundan da önceki bölümlerde bahsetmiştim. ||word/term|this||||I had mentioned Das Wort "schwer zu bekommen" habe ich bereits in früheren Kapiteln erwähnt. The word "hard to come" I mentioned in the previous chapters. Слово, которое трудно найти, я упоминал в предыдущих главах. lütfen fikirlerinizi siz de benimle paylaşın. |your ideas||||share with me Bitte teilen Sie mir Ihre Ideen mit. please share your ideas with me. Пожалуйста, поделитесь своими идеями со мной. Bana mail gönderebilirsiniz. |email|"can send" You can send me an email. Вы можете отправить мне письмо. BEN de bir dahaki hikayeye yani gelecek hikayeyi daha dikkatli seçmiş olurum. ||||||||||gewählt| |||next|||||more|carefully|chosen| I would have chosen the next story, the next story more carefully. Я бы выбрал следующую историю, следующую историю более тщательно.

Çok fazla uzatmadan bugünkü konumuza geçmek istiyorum. ||without further ado||topic|move on| Ich möchte nun ohne Umschweife zum heutigen Thema übergehen. I would like to move on to our current position without further ado. Я хочу перейти к сегодняшней теме без особого расширения. Normalde ben bu tarz konuları çok sevmiyorum. |||Stil||| ||هذا||المواضيع|| |||style|topics like this|| Normalerweise mag ich diese Art von Themen nicht. Normally, I don't like that kind of stuff. Обычно я не очень люблю подобные предметы. Çok ilgilenmiyorum, ilgimi çekmiyor. |I don't care|my interest|doesn't interest me |لا أهتم|| Ich bin nicht sehr interessiert, es interessiert mich nicht. I'm not interested, I'm not interested. Я не очень заинтересован, не заинтересован. Ama bu konu çok önemli olduğu, ve bilmenizi istediğim için sizinle paylaşmak istiyorum. |||||is||"for you to know"|||with you|| |||||||معرفتكم||||| Aber da dieses Thema sehr wichtig ist und ich möchte, dass Sie darüber Bescheid wissen, möchte ich es mit Ihnen teilen. But I want to share with you that this issue is very important, and I want you to know. Но я хочу поделиться с вами, потому что этот вопрос очень важен, и я хочу, чтобы вы знали.

Aslında bu konu biraz hassas bir konu. Actually||topic||sensitive topic|| Dieses Thema ist in der Tat ein wenig heikel. Actually, this is a bit sensitive. На самом деле, эта проблема немного чувствительна. Din ve politikayla ilgili. religion|and|with politics|related to ||السياسة| It's about religion and politics. Это о религии и политике. Bu iki konu da biraz tehlikeli konular. |||||dangerous| Diese beiden Punkte sind etwas fragwürdig. These two issues are dangerous. Эти два вопроса немного опасны. Tehlikeli derken demek istediğim şey şu. dangerous|while saying|to say|I mean|thing|this خطير|عندما|||| Was ich mit gefährlich meine, ist Folgendes. I mean, it's dangerous. Ce que j'entends par "dangereux" est le suivant. Что я имею в виду, когда говорю, что это опасно? Yani bu konular hakkında konuşurken insanların çok dikkatli olması lazım. ||||when talking||||being|necessary Man sollte also sehr vorsichtig sein, wenn man über diese Themen spricht. So people need to be very careful when talking about these issues. Поэтому люди должны быть очень осторожны, когда говорят об этих проблемах. Çünkü yanlış anlaşılmalar olabilir. |wrong|misunderstandings| ||سوء الفهم| Denn es kann zu Missverständnissen kommen. Because there may be misunderstandings. Потому что могут быть недоразумения. İnsanlar bazı kelimeleri yanlış anlayabilir. ||words||understand incorrectly People may misunderstand some words. Люди могут неправильно понять некоторые слова.

Benim bu konuyu sizinle paylaşmamdaki tek sebep size bir şeyler öğretmek.Yani herhangi siyasi ya da dini bir hedefim yok bunu size anlatırken. |||||einzige||||||||politisch||||||||| My||||"in sharing"|only|reason||||teach||any|political|||religious||goal|I don't have|||while explaining Der einzige Grund, warum ich dieses Thema mit Ihnen teile, ist, dass ich Ihnen etwas beibringen möchte, ich verfolge also keine politischen oder religiösen Ziele, wenn ich Ihnen dies erzähle. The only reason I share this with you is to teach you something. Единственная причина, по которой я делюсь этой темой с вами, - научить вас чему-то.

Bunu da belirttikten sonra bölümümüze başlayabiliriz. ||angegeben||| هذا||الإشارة||| ||after stating||our section|we can start Nachdem wir dies gesagt haben, können wir unseren Abschnitt beginnen. After specifying this, we can start our department. После этого мы можем начать наш отдел.

Bugün sizlere Türkiye'deki başörtüsü yasağından bahsedeceğim. ||in Turkey|headscarf|ban|I will talk about |||الحجاب|حظر| Heute möchte ich über das Kopftuchverbot in der Türkei sprechen. I will talk to you today from the headscarf ban in Turkey. Я буду говорить с вами сегодня из платков запрета в Турции. Başörtüsü ne demek? What does the headscarf mean? Что означает платок? Başörtüsü; kadınların saçlarını örtmek, yani kapatmak için kullandıkları bir örtü. |women's|their hair|cover||cover up||use||headscarf Das Kopftuch ist ein Schleier, mit dem Frauen ihr Haar bedecken, d. h. verdecken. Scarf; blanket Косынки; Это покрытие, которое женщины используют для покрытия своих волос. İslam dini kadınlara başörtüsü takmayı emrediyor. Islam||to women|headscarf|to wear|commands |||الحجاب|| Der Islam schreibt den Frauen das Tragen des Kopftuchs vor. Islam orders women to wear headscarves. Ислам предписывает женщинам носить платки. Yani Müslüman kadınlar, İslam dinine bağlı olan kadınlar,  başlarını örtmek zorundalar, başörtüsü takmak zorundalar.Tabii ki bütün Müslüman kadınlar bu görevi yerine getirmiyor. |Muslim|Muslim women|Islam|religion|adherent|||their heads|cover|they have to||wear|have to|Of course||||||duty|instead|"do not fulfill" ||||الدين|مُتَعَلِّقَة||||||||||||||||| Mit anderen Worten, muslimische Frauen, Frauen, die der islamischen Religion angehören, müssen ihren Kopf bedecken, sie müssen ein Kopftuch tragen. Natürlich erfüllen nicht alle muslimischen Frauen diese Pflicht. In other words, Muslim women, women who are committed to Islam, have to cover their heads, they have to wear headscarves. Of course not all Muslim women fulfill this duty. Другими словами, мусульманские женщины, женщины, приверженные религии ислама, должны закрывать голову и носить головные платки. Конечно, не все мусульманские женщины выполняют этот долг. Kimisi başını örtüyor, kimisi başını açıyor. Some people||covers|Some people|their head|is uncovering Einige bedecken ihr Haupt, andere entblößen ihr Haupt. Some cover her head, some open her head. Некоторые покрывают его голову, некоторые носят его голову. Ve başı kapalı olan, başını örten kadınların da hepsi bunu dini sebeplerden dolayı yapmıyor. |head|head covered|who are|her head|covering|women's||all of them|||reasons|because of|not doing Und nicht alle Frauen, die Kopftücher tragen, tun dies aus religiösen Gründen. And not all women who are covered, who cover their heads do it for religious reasons. И не все женщины с покрытыми и покрытыми головами делают это по религиозным соображениям. Hepsi bunu dini için yapmıyor. All of them|this|||doing it Not all of them do it for religion. Не все из них делают это для своей религии. Din ve kültür çok farklı şeyler ama insanlar bunları birbirine karıştırabiliyorlar. ||||||||these|to each other|can mix up ||||||||هذه الأمور|بعضهم البعض|يمكنهم خلطها Religion und Kultur sind sehr unterschiedliche Dinge, aber die Menschen können sie verwechseln. Religion and culture are very different things, but people can confuse them. Религия и культура очень разные, но люди могут смешивать их вместе. Mesela bazı insanlar Allah istediği için kapanıyor, yani dinleri öyle emrettiği için kapanıyor, Allah istediği için başlarını örtüyor, başlarını kapatıyor. ||||"wants"||wearing a hijab||their religion's teachings|that way|commanded||||||their heads|covers|their heads|covers |||||||||||||الله|||رؤوسهم||| Manche Menschen bedecken zum Beispiel ihren Kopf, weil Allah es von ihnen verlangt, das heißt, sie bedecken ihren Kopf, weil ihre Religion es ihnen befiehlt, sie bedecken ihren Kopf, weil Allah es von ihnen verlangt. For example, some people close for what Allah wants, that is, they close for ordering religions, Allah covers their heads because they want, they cover their heads. This English sentence does not make sense at all Например, некоторые люди закрываются, потому что Аллах хочет, то есть потому, что они заказывают религию, они закрываются, они закрывают свои головы, потому что Аллах хочет, и они закрывают свои головы. Ama bazıları da sadece adet olduğu için, adet ne demekti hatırladınız mı? but||||piece|||||"did mean"|"do you remember"| Aber manche, nur weil es üblich ist, wissen Sie noch, was üblich bedeutet? But some of them are just menstruation, remember what menstruation meant? Но так как некоторые из них просто менструальные, вы помните, что имел в виду менструальный? Adet kelimesini önceden işlemiştik. word|||had covered عدد|||عالجنا Wir haben das Wort Menstruation bereits behandelt. We've already used the word menstruation. Мы уже обработали часть слова. Birinci bölümde sanıyorum ki adet kelimesinin ne olduğunu size anlatmıştım. ||I think|||word||||I had explained Ich glaube, ich habe Ihnen im ersten Kapitel erklärt, was das Wort Menstruation bedeutet. In part one, I think I told you what the word menstruation is. В первой части, я думаю, я рассказал вам, что такое слово менструация. Her neyse dediğim gibi bazı kadınlar Allah emrettiği için başlarını kapatıyorlar ama bazıları da sadece adet olduğu için ,gelenek olduğu için, ya da ne bileyim anneleri kapalı olduğu için örtüyor başını. Her|anyway|I said|||||commanded|||they are covering||||||||tradition|||or|||I don't know|mothers|closed|||covering their heads|their heads |||||||||||||||عادة||||||||||||||تغطي| Wie gesagt, manche Frauen bedecken ihren Kopf, weil Allah es ihnen befiehlt, andere bedecken ihren Kopf, weil es üblich ist, weil es Tradition ist, oder weil, ich weiß nicht, ihre Mütter ihren Kopf bedecken. Anyway, as I said, some women cover their heads because of God's command, but others cover their heads just because it is customary, because it is tradition, or, I don't know, because their mother is closed. Во всяком случае, как я уже сказал, некоторые женщины прикрывают свои головы, потому что Аллах повелел им, но некоторые из них прикрывают свои головы только потому, что у них менструация, по традиции или потому, что их мать закрыта. Küçük bir kız çocuğu düşünün. |||a little girl|imagine Stellen Sie sich ein kleines Mädchen vor. Think of a little girl. Imaginez une petite fille. Рассмотрим маленькую девочку. Annesi kapalı, etrafındaki herkes kapalı.O da büyüdüğünde başını kapatıyor.Yani kapalı olsalar bile, başörtülü olsalar bile bunu neden yaptıklarını pek bilmiyorlar . |closed|around|everyone around||||when she grows|her head|covers her head|||even if they|even if|headscarf-wearing|if they are||||they did|very|don't know exactly |||||||عندما يكبر|||||||||||||| Seine Mutter ist verschlossen, alle um ihn herum sind verschlossen, und wenn er erwachsen ist, bedeckt er seinen Kopf, also selbst wenn sie verschlossen sind, selbst wenn sie ein Kopftuch tragen, wissen sie nicht wirklich, warum sie es tun. His mother is closed, everyone around him is closed. Ее мать закрыта, все вокруг нее покрыты, и она закрывает голову, когда вырастет. Sadece taklit ediyorlar. |Sie imitieren nur.| |Just imitating.| Sie imitieren nur. They're just mimicking. Они просто подражают. Yani demek istediğim şey, kapalı olan herkes her zaman bilinçli bir şekilde yapmış olmuyor bunu. ||||||||||||||das hier |||||||||بشكل واع||||| |||||||||consciously|||has done|| Was ich damit sagen will, ist, dass nicht jeder, der sich verschließt, dies immer bewusst tut. I mean, not everyone who is closed doesn't always do it consciously. Так что я имею в виду, что каждый, кто замкнут, не всегда делает это сознательно. Bazıları gerçekten anlamını bilerek , Allah emrettiği için dinleri bunu gerektirdiği için kapanıyorlar. |||bewusst|||||||| Some people|really|meaning|knowingly||||their religions||requires||cover themselves ||معناها|||||||يتطلب|| Einige von ihnen wissen wirklich, was es bedeutet, sie bedecken sich, weil Allah es angeordnet hat und ihre Religion es verlangt. Some of them really know their meaning, and because of their commandment of Allah, their religion requires it to close. Некоторые из них действительно закрыты, зная их значение, потому что их религия требует этого, потому что Аллах повелевает им. Ama bazıları da sadece başkalarından,ailelerinden gördükleri için; dediğim gibi bir adet olduğu için kapanıyorlar. ||||"from others"|"from their families"|they see||I said||||is||they cover up ||||من الآخرين|من عائلاتهم||||||||| Aber einige von ihnen bedecken sich nur, weil sie es von anderen, von ihren Familien sehen; wie ich schon sagte, sie bedecken sich, weil es ein Brauch ist. But some of them only because they see from others, their families; As I said, they close because it is a custom. Но некоторые только потому, что они видят это от других, их семей; Как я уже сказал, они закрываются, потому что есть один.

Türkiye bildiğiniz gibi %80-%90 ' ı Müslümanlardan oluşan bir ülke. ||wie||||| |as you know|||from Muslims|consisting of|| Wie Sie wissen, ist die Türkei ein Land, in dem 80-90 % der Bevölkerung Muslime sind. As you know, Turkey 80% to 90% of a country made up of Muslims. Как вы знаете, Турция 80% до 90% от страны составляют мусульмане. Yani Türkiye'deki halkın, Türkiye'deki insanların çoğu Müslüman. |في تركيا|الشعب|||| ||the people's||people|most| Mit anderen Worten: Die meisten Menschen in der Türkei sind Muslime. So people in Turkey, most of the Muslim people in Turkey. Таким образом, люди в Турции, большинство мусульман в Турции.

28 şubat 1997 tarihinde Türkiye'de üniversiteye başörtüsü ile gitmek yasaklandı. February||||||going|was banned |||||||تم حظره On 28 February 1997 Turkey banned headscarves to go to college. С 28 февраля 1997 года Турция запретила хиджаб, чтобы поступить в колледж. Yani yasaklandı ne demek? |was banned|| What do you mean, banned? Так что же значит быть забаненным? Kadınların üniversiteye başörtülü bir şekilde girmelerine izin verilmedi.Başörtülü kadınlar üniversitelere alınmadı. women's||with headscarves|||to enter|permission|not allowed|||universities|were not admitted |||||دخولهن|إذن|لم يُسمح||||لم يُقبل Frauen durften die Universitäten nicht mit Kopftuch betreten. Women were not allowed to enter the university in a headscarf manner. Women with headscarves were not admitted to universities. Женщинам не разрешали поступать в университет с головными платками, а женщинам с головными платками не разрешали поступать в университеты. Yani mesela sen eğer başörtüsü takan bir kadınsan ve üniversitede okuyorsan , üniversiteye girmeden önce kapıda başörtünü çıkarman gerekirdi. ||you|if||wearing a headscarf||a woman|||are studying||before entering|before||headscarf|take off|"had to" Wenn Sie zum Beispiel eine Frau sind, die ein Kopftuch trägt und an einer Universität studiert, müssen Sie Ihr Kopftuch an der Tür ablegen, bevor Sie die Universität betreten. So if you're a woman wearing a headscarf and you're studying at university, you'd have to take off your head scarf before you go to college. Так, например, если вы женщина в платке и учитесь в университете, вам придется снять платок у двери перед поступлением в университет. Çünkü kapıda güvenlik görevlileri dururdu ve senden üniversiteye girmek istiyorsan eğer, başörtünü çıkarmanı isterlerdi. |عند الباب|الأمن|||||||||حجابك|| ||security guards|security personnel|"would stand"||you||enter|if you want|if|your headscarf|take off|"would ask" Weil Sicherheitsleute vor der Tür standen und dich aufforderten, deinen Hijab abzulegen, wenn du die Universität betreten wolltest. Because the security guards would stop at the door, and if you wanted to get into college, they'd ask you to take off your headscarf. Поскольку охранники остановятся у двери, и если вы захотите поступить в университет, они попросят вас снять платок. Eğer çıkarmazsan üniversiteye giremezdin. |wouldn't take|to university|"you couldn't enter" You wouldn't be in college if you didn't. Если вы этого не сделаете, вы не сможете поступить в колледж.

Bu süreçte pek çok kadına teröristlermiş gibi davranıldı, pek çok başörtülü kadın gözaltına alındı. |In diesem Prozess|||||||||||festgenommen| in this|in this process||||"as terrorists"||was treated|||||taken into custody|was detained |||||كانوا إرهابيات|||||||اعتُقلت| Während dieses Prozesses wurden viele Frauen als Terroristen behandelt, viele Frauen mit Kopftuch wurden inhaftiert. In this process, many women were treated as terrorists and many headscarved women were detained. В этом процессе многие женщины рассматривались как террористы, многие женщины с платками были задержаны. Gözaltına alınmak ne demek? Taken into custody|to be taken|| |القبض|| Was bedeutet es, inhaftiert zu sein? What does detention mean? Что значит быть взятым под стражу? Yani polis onları aldı ve karakola götürdü. ||them|took them||police station|took them |||||إلى مركز الشرطة| Die Polizei griff sie auf und brachte sie auf die Polizeiwache. So the police took them and took them to the police station. Поэтому полиция забрала их и отвезла в полицейский участок. Karakol da bu polislerin çalıştığı yere deniyor.Mezun olmak için son sınavları kalmış olan, tek bir sınavları kalmış olan  başörtülü kadınlar   bu yasaktan dolayı sınavlarına giremediler, mezun olamadılar.Yani şöyle düşünün, bu kadın dört yıl boyunca üniversitede okumuş, mezun olacak. |||||||Absolvent|||||||||||||||||||||||||||||||| police station|||"the police's"|"work"||is called|Graduate|||last|exams|remaining||only||||||||ban|due to|exams|take the exam|graduate|couldn't graduate|so||think about it|||four||for four years||studied||will ||||||||||||||||||||||||||تخرج||||||||||||| Frauen mit Kopftuch, die nur noch eine Prüfung vor sich hatten, konnten wegen dieses Verbots ihre Prüfungen nicht ablegen, sie konnten ihren Abschluss nicht machen. The police station is also the place where these cops work. Полицейский участок также проходит проверку в том месте, где работают эти полицейские: женщины с головными платками, которые сдали выпускные экзамены и у которых был только один экзамен, не могли сдать экзамены из-за этого запрета, они не могли получить высшее образование. Yani üniversite eğitimini tamamlayacak, okulu bitecek. |الجامعة|||| ||education|will complete|the school|will finish Mit anderen Worten: Er wird seine Hochschulausbildung abschließen. So he's going to finish college and finish school. Другими словами, он завершит свое университетское образование, и его школа будет закончена. Ama sadece bir tane sınavı kalmış. but|only||one||remaining But he only has one exam left. Но остался только один экзамен. Ve bu sınava girmesi için başını açması gerekiyor, çünkü böyle bir yasak var. ||||||Kopftuch abnehmen|||||| And||the exam|entering||head|open||because|such||ban| |هذا||الدخول||رأسه|فتح|||||| And he has to open his head to take this exam because there is such a ban. И он должен открыть голову, чтобы сдать этот экзамен, потому что есть такой запрет. Bu da başını açmadığı için o son sınava giremiyor ve sırf bu yüzden mezun olamıyor. ||||||||||nur|||| |||didn't open|||last||"cannot enter"||just because of|||graduate|cannot graduate Da sie ihren Kopf nicht bedeckt hatte, konnte sie die Abschlussprüfung nicht ablegen und den Abschluss nicht schaffen. This does not open his head because he can not take the final exam and can not graduate just for this reason. Поскольку это не открывает его голову, он не может сдать итоговый экзамен и, следовательно, не может получить высшее образование. Diplomasını alamıyor. His diploma|Can't get دبلومه| Er kann sein Diplom nicht erhalten. He can't get his diploma. Он не может получить свой диплом.

Peki bu kadınlar sizce neden böyle yaptılar ? Well|||you think|||did Und warum, glauben Sie, haben diese Frauen das getan? Why do you think these women did that? Так почему вы думаете, что эти женщины сделали это? Neden başlarını açıp girmediler. |||did not enter Warum sind sie nicht mit unbedecktem Kopf hineingegangen? Why didn't they open their heads? Почему они не открыли головы? Başörtüsünü alırsın, kafandan çıkarırsın ve sınava girersin. headscarf|put on|from your head|take off|||You enter Du nimmst das Kopftuch vom Kopf und legst die Prüfung ab. You take the headscarf, take it off your head and take the exam. Вы берете хиджаб, снимаете его с головы и сдаете экзамен. Bu aslında zor bir şey değil, değil mi? Das ist doch nicht wirklich schwierig, oder? It's not that hard, is it? Это на самом деле не сложно, правда? Kolay görünüyor. easy|seems easy It looks easy. Это выглядит просто. Peki neden bunu yapmadılar? ||هذا|لم يفعلوا |||"did not do" Und warum haben sie das nicht getan? Why didn't they do it? Так почему же они этого не сделали? Çünkü onlar için başörtünün sadece maddi bir anlamı yok. |||||materiellen||| |||the headscarf's||material||meaning| Denn für sie hat das Kopftuch nicht nur eine materielle Bedeutung. Because the headscarf doesn't mean anything to them. Car pour elles, le foulard n'a pas seulement une signification matérielle. Потому что для них платок имеет не только финансовое значение. Yani başörtüsü sadece onlar için bir örtü değil,  bir bez parçası değil , manevi bir anlamı var. |headscarf|||||covering|||piece of cloth|piece of cloth||spiritual||meaning| |||||||||خرقة|||روحي||| Mit anderen Worten: Das Kopftuch ist für sie nicht nur ein Schleier, es ist nicht nur ein Stück Stoff, sondern hat eine spirituelle Bedeutung. So the hijab is not only a cover for them, it is not a piece of cloth, it has a spiritual meaning. Таким образом, головной платок имеет духовное значение, не просто чехол для них, а кусок ткани. Bu iki kelimenin anlamına da sözlükten bakmanızı tavsiye ediyorum. I|||||the dictionary|"to look up"|recommend| Ich schlage vor, Sie schlagen die Bedeutung dieser beiden Wörter im Wörterbuch nach. I also recommend that you look at the meaning of these two words in the dictionary. Я предлагаю вам взглянуть на значение этих двух слов из словаря. Maddi ve manevi kelimelerinin.Dediğim gibi başörtüsünün sadece maddi bir anlamı yok. ||geistig|||||||||keine مادي||||||||مادي||| material||spiritual|"of the words"|||headscarf's||||| As I said, the headscarf has no material meaning. Материальные и духовные слова. Как я уже сказал, платок имеет не только материальное значение. Aslında bu başörtüsü onların inancını temsil ediyor.Yani o başörtüsü sadece bir  bez parçası değil  onların inancı. ||||Glauben|repräsentieren||||||||||| Actually||||belief|representation||||headscarf|||piece of cloth||||belief ||||إيمانهم|||||||||قطعة قماش|||إيمانهم Tatsächlich stellt dieses Kopftuch ihren Glauben dar. Das Kopftuch ist also nicht nur ein Stück Stoff, es ist ihr Glaube. In fact, this headscarf represents their faith. На самом деле, этот платок представляет их веру, так что это не просто кусок ткани, это их вера. İşte bu yüzden çıkartıp atmak kolay değil. here|||taking out|throwing|| ||لذلك||رميها|| Deshalb ist es auch nicht einfach, sie abzunehmen. That's why it's not easy to throw it out. C'est pourquoi il n'est pas facile de l'enlever. Вот почему это не легко вынуть.

İşte bu yüzden çoğu kişi başını açmadı, başörtüsünü çıkarmadı.Ama bazıları başlarını açmayı tercih ettiler. |||most||their heads|did not uncover||did not remove|But||their heads|to uncover|preferred| ||||||||||بعضهم|||| Deshalb haben die meisten Menschen ihren Kopf nicht entblößt, haben ihr Kopftuch nicht abgenommen, aber einige zogen es vor, ihren Kopf zu entblößen. That's why most people didn't open their heads, they didn't take off their headscarves. Вот почему большинство людей не носили свои платки, но некоторые предпочитали носить их платки. Bazı kadınlar başörtülerini çıkartıp okullarına devam ettiler, eğitim almaya devam ettiler.Bazı kadınlarsa  peruk taktı. ||their headscarves||their schools|to school||education|taking||||"as for women"|wore wigs|wore |||||||||||||باروكة| Einige Frauen legten ihr Kopftuch ab und gingen wieder zur Schule, um ihre Ausbildung fortzusetzen, und einige Frauen trugen Perücken. Some women took off their headscarves and continued their education and continued to receive education. Some women wore wigs. Некоторые женщины снимали платки и посещали школу, продолжали учиться, а некоторые женщины носили парики. Peruk ne demek? Wig|| باروك||تعني What's a wig? Что значит парик? Peruk bu sahte saçlara deniyor. ||künstlich|| wig||fake|fake hair strands|"is called" Perücken sind falsches Haar. The wig is called this fake hair. Парик примеряет эти искусственные волосы. Saç gibi ama gerçekten senin saçın değil, yani onu alıp kafana takıyorsun. hair|||really||your hair||||taking|head|put on Es ist wie Haar, aber es ist nicht wirklich dein Haar, also nimmst du es und legst es auf deinen Kopf. It's like hair, but it's not really your hair, so you take it and put it on your head. Это как волосы, но на самом деле это не ваши волосы, поэтому вы берете их и надеваете на голову. Bazı kadınlar da peruk taktılar.Yani  takma saç, sahte saç taktılar ve eğitimlerine bu şekilde devam ettiler. |||wig|put on||wore||||||their training|||continued| ||||||||زائف|||||||| Einige Frauen trugen auch Perücken, das heißt, sie trugen falsches Haar und setzten auf diese Weise ihre Ausbildung fort. Some women wear wigs. Некоторые женщины также носили парики, поэтому они носили накладные волосы, искусственные волосы и продолжали свое обучение таким образом.

Türkiye'deki pek çok kadın  başörtüsü takıyordu o zamanlarda. in Turkey|||||was wearing|| Damals trugen viele Frauen in der Türkei ein Kopftuch. Many women wore headscarves in Turkey at that time. Многие женщины носили платки в Турции в то время. Ve böyle bir yasak herkesi çok etkiledi. ||||||beeinflusst |||ban|everyone||affected Und ein solches Verbot trifft alle hart. And such a ban affected everyone. И такой запрет очень сильно повлиял на всех. O yüzden insanlar bu duruma sessiz kalmadılar. ||||situation|silent|did not remain |||||صامت| Aus diesem Grund haben die Menschen nicht geschwiegen. So people didn't stay silent. Так что люди не молчали в этой ситуации. Pek çok eylem yaptılar. ||many protests| Sie haben viele Maßnahmen ergriffen. They did a lot of action. Они сделали много действий. Yani sokaklara çıkıp bu durumu protesto ettiler. |to the streets||||protest| |||||احتجاج| Also gingen sie auf die Straße und protestierten gegen diese Situation. So they went out on the streets and protested. Поэтому они вышли на улицы и протестовали против этой ситуации. Ama maalesef başarılı olamadılar. |unfortunately|successful|"could not succeed" Doch leider ist es ihnen nicht gelungen. Unfortunately, they didn't succeed. К сожалению, они не смогли.

Bu yasak yüzünden pek çok başörtülü kadın üniversiteye gidemedi. ||because of|very|||||"could not go" Aufgrund dieses Verbots konnten viele Frauen mit Kopftuch nicht zur Universität gehen. Because of this ban, many women with headscarves could not go to college. Из-за этого запрета многие женщины с платками не могли поступить в университет. Eğitim alamadı. Didn’t receive education.|could not receive Er hat keine Ausbildung erhalten. No training. Он не мог получить образование. Yıllar boyunca. years|For years سنوات| Im Laufe der Jahre. Over the years. На протяжении многих лет. Belki bazıları sırf bu sebepten dolayı cahil kaldı. ||||||unwissend| Maybe||just||reason|because of|ignorant| ||||årsag||| Vielleicht blieben einige von ihnen gerade aus diesem Grund unwissend. Maybe some people were ignorant just because of this. Может быть, некоторые остались невежественными только по этой причине. Eğitim görmeyen kişilere cahil deniyor.Tabii ki eğitim sadece okula giderek alınacak diye bir şey yok.İnsanlar kendilerini her türlü geliştirebilirler ama insanların okuma hakkını elinden almak da gerçekten çok kötü bir şey. ||||||||||||||||||||sich entwickeln können|||||||||||| التعليم|||||||||||||||||أنفسهم||||||||||||||| education|"without education"||ignorant||Of course|||||by attending|"to be received"|saying|||||themselves||every way|"can improve themselves"||people|reading|their right|from their hands|take away|||||| Menschen, die nicht gebildet sind, werden als ungebildet bezeichnet. Natürlich ist Bildung nicht etwas, das man nur durch den Besuch einer Schule erlangen kann. Menschen können sich in jeder Hinsicht verbessern, aber es ist wirklich schlecht, Menschen das Recht auf Lesen zu nehmen. People who are not educated are called ignorant. Of course there is no such thing as going to school only. Людей, которые не имеют образования, называют невежественными. Конечно, образование нужно не только брать в школу.

Bu yasak, bu başörtüsü yasağı 2008 yılında kalktı.Şu anda başkan olan Recep Tayyip Erdoğan bu yasağı kaldırdı. |||||||||Präsident||||||| |||headscarf|||was lifted|at this||president||Recep Tayyip Erdoğan|Tayyip|Recep Tayyip Erdoğan||ban|lifted |||||||||||||||المنع|ألغى Dieses Verbot, das Kopftuchverbot, wurde 2008 aufgehoben. Recep Tayyip Erdoğan, der jetzige Präsident, hob dieses Verbot auf. This ban, this headscarf ban was lifted in 2008. Currently, President Tayyip Erdogan lifted the ban. Этот запрет, этот запрет на платок был снят в 2008 году. В настоящее время президент Реджеп Тайип Эрдоган снял этот запрет. Ve bu tarihten itibaren kadınlar üniversiteye başörtülü bir şekilde gitmeye başladılar. And||from this date|"from then on"|||with headscarves||||started Von diesem Zeitpunkt an begannen die Frauen, mit Kopftuch an die Universität zu gehen. And from that date on, women went to university with headscarves. И с этой даты женщины начали ходить в университет с платком. Bu yasak kalkınca , eskiden bu yasak yüzünden eğitimini yarıda bırakmak zorunda kalmış olan bir sürü kadın da üniversitelere geri döndü.Ve şu anda Türkiye'deki üniversitelerde başörtülü bir şekilde eğitimine devam eden bir sürü kadın var. ||||||||abbrechen|abbrechen||||||||||||||||||||||||| |حظر|||||||نصفه|||||||||||||||||||||||مجموعة||| ||when lifted|before|||because of|her education|halfway through|quit||had to|||a lot of|||universities|back||And|right now|now||"in universities"|with a headscarf||in a way|education|continuing|education||a lot of|| Als dieses Verbot aufgehoben wurde, kehrten viele Frauen, die in der Vergangenheit aufgrund dieses Verbots ihre Ausbildung abbrechen mussten, an die Universitäten zurück. This lifting of the ban, there used to be a lot of women in universities döndü.v currently a lot going back to the way education headscarves at universities in Turkey are women who have stayed in the training because of the prohibition to leave the half. Это снятие запрета, раньше было много женщин в университетах döndü.v в настоящее время много восходящих к платкам образования пути в университетах в Турции женщина, которые находились в обучении из-за запрет, чтобы оставить половину.

Evet bölümümüzün burada sonuna geldik. Ja, wir sind hier am Ende unseres Abschnitts angelangt. Yeah, that's the end of our department. Да, мы подошли к концу нашего отдела здесь. Umarım sizin için faydalı olmuştur. I hope|||useful| Ich hoffe, es war nützlich für Sie. I hope it has been useful to you. Я надеюсь, что это было полезно для вас. Türkiye'nin tarihi hakkında daha fazla bilgiye sahip olmuşsunuzdur. |historical||more||more information|you have|"you have gained" Vielleicht haben Sie mehr über die Geschichte der Türkei erfahren. hope you got more information about the history of Turkey. надеюсь, что вы получили больше информации об истории Турции. Yeni kelimeler öğrenmişsinizdir. ||You have learned ||قد تعلمتم You've learned new words. Вы выучили новые слова. Hatırlatmak isterim, transkriptleri internet sitemde bulabilirsiniz. |möchte erinnern|||| I would like|"I would like"|the transcripts||| ||السجلات||| Zur Erinnerung: Abschriften sind auf meiner Website verfügbar. I would like to remind you that you can find the transcripts on my website. Я хотел бы напомнить вам, что вы можете найти стенограммы на моем сайте. Aynı zamanda internet siteme bu konuyla ilgili bazı videolar ekledim, olayı daha iyi anlamak için.Kendinize iyi bakın, hoşça kalın. |||||this topic|||videos|"added"|event|||understand the event|||||| |||||||||أضفت|||||||||| I've also added some videos to my website about this topic, to better understand the situation. Я также добавил несколько видео по этой теме на свой веб-сайт, чтобы лучше понять происходящее. Берегите себя, до свидания.

"Ben başımı açmayı hiç düşünmedim." |my headscarf|uncovering my head|ever|"I never considered" "Ich habe nie daran gedacht, meinen Kopf freizulegen." "I never thought about opening my head." «Я никогда не думал об открытии моей головы».

"Sınıfı terk etmemizi istediğini söyledi. The class|leave|"leave"|wanted| „Er sagte, er wollte, dass wir das Klassenzimmer verlassen. "He said he wanted us to leave the class. «Он сказал, что хочет, чтобы мы покинули класс. Bazı arkadaşlarımız başörtülerini açtılar. |||opened Einige unserer Freundinnen öffneten ihre Kopftücher. Some of our friends opened their headscarves. Некоторые из наших друзей открыли свои платки. Bir kısmı da sınıftan çıktı. |Some of them||the classroom| Einige von ihnen verließen das Klassenzimmer. Some of them are out of class. Некоторые из них покинули класс. Ya insan gibi giyinin gelin , ya da sınıfı terk edin dediğinde biraz tartışmamız haraketlendi. ||||||или||||||| Hey|||"dress properly"|bride|or||class|leave|leave|"when he said"|a little|our argument escalated|heated up |إنسان|||||||||||| Als er sagte, sich entweder wie ein Mensch anzuziehen oder das Klassenzimmer zu verlassen, begann unsere Diskussion. Either you dress up like a bride, or you leave class, we got a little heated up. Когда мы сказали, что одевайся как мужчина или уходи из класса, мы немного поговорили. Kameralarla birlikte sınıfın içine bir sürü polis bir anda daldı. With cameras||the classroom||"a"|a bunch of||||burst in Viele Polizisten stürmten mit den Kameras in das Klassenzimmer. With the cameras, a lot of policemen plunged into the classroom. Много полицейских нырнуло в класс с камерами. Ve öğretmenimiz beni işaret ediyordu, onu alın diye." |our teacher||sign||it|take it| Und unser Lehrer hat auf mich gezeigt, um ihn zu holen." And our teacher was pointing at me, saying, take her. " А наш учитель указывал мне на него".

"Başörtüsü ile okula giremezsiniz, sınavlara giremezsiniz, derse giremezsiniz denildiğinde yani önce bir travma yaşadık tabii ki. ||||||||когда сказали||||||| |||"cannot enter"||"cannot enter"|class||"when it was said"||first||trauma|we experienced|| ||||الامتحانات||||عندما قيل||||||| "Als uns gesagt wurde, dass wir mit Kopftuch nicht zur Schule gehen dürfen, dass wir keine Prüfungen ablegen dürfen, dass wir nicht am Unterricht teilnehmen dürfen, waren wir natürlich erst einmal traumatisiert. "You can not go to school with the headscarf, you can not take exams, you can not enter the course of course before we experienced a trauma. "Когда нам сказали, что мы не можем ходить в школу в платках, что мы не можем сдавать экзамены, что мы не можем посещать занятия, мы, конечно, сначала были травмированы. Ben daha o zaman on sekiz on dokuz yaşındaydım." |then||||eighteen||nineteen|"I was" Ich war damals erst achtzehn oder neunzehn Jahre alt. I was eighteen and nineteen at that time. " Мне тогда было всего восемнадцать или девятнадцать лет".

"Hayatımın en zor kararını aldığımı hatırlıyorum. |||my decision|"I made"|I remember "Ich erinnere mich, dass ich die schwerste Entscheidung meines Lebens getroffen habe. "I remember making the hardest decision of my life. «Я помню, что принял самое сложное решение в моей жизни. Hayatımın en zor günüydü. моей жизни||| |||it was Es war der härteste Tag meines Lebens. It was the hardest day of my life. Это был самый трудный день в моей жизни. Fakülteye başörtümü çıkartarak ve o bereyi takarak girdiğim gün." "to the faculty"|my headscarf|"by removing"|||the beanie|putting on|"I entered"| إلى الكلية|||||بِرَايَة||| Der Tag, an dem ich in die Fakultät eintrat, indem ich mein Kopftuch abnahm und diese Baskenmütze trug." The day I entered the faculty by removing my headscarf and wearing that cap. " В тот день, когда я поступил на факультет, снял платок и надел этот берет ».