Gökyüzünde bu ışıkları görürseniz korkmayın!
Bugünlerde gökyüzünde arka arkaya dizilmiş ışıklar görürseniz korkmayın. Bunlar UFO yani tanımlanamayan uçan nesneler değil. Tanımlanabiliyorlar. Peşpeşe gönderilen Starlink uyduları bunlar. Özellikle ilk fırlatıldığı günlerde ışıkları açık 60 vagonlu bir tren gibi geçtikleri için Starlink uydu treni olarak da adlandırılıyor.
Geçtiğimiz 22 Nisan Çarşamba günü 60 uydu daha gönderildi. Dolayısıyla bugünlerde görme şansımız biraz daha yüksek. Bu videoda sizlere nasıl görebileceğinizi de anlatacağım ama önce bunlar nedir, ne işe yarayacak ondan bahsedelim.
Starlink projesi dünyanın yörüngesinde oluşturulmaya başlanan bir uydu ağı. Arkasında dünyanın en popüler girişimcilerinden Elon Musk ve onun uzay şirketi SpaceX var. SpaceX'e ait roketler bugüne kadar genellikle dünyanın çeşitli ülkelerine ait uyduları yörüngeye yerleştirdi ya da geçen yıl benim de canlı olarak izleyip bu kanaldan sizlere aktardığım CRS görevlerinde olduğu gibi ISS'e bilimsel malzemeler taşıdı. Starlink projesinde ise kendi tasarımı olan telekomünikasyon uydularını yörüngeye yerleştiriyorlar. Bunları kullanarak dünyanın en ücra köşeleri de dahil olmak üzere her noktasına çok hızlı ve ekonomik fiyatlı internet hizmeti vermeyi planlıyorlar.
Oldukça iddialı ve bir o kadar da maliyetli bir proje bu. 2015 yılında Elon Musk tarafından anons edildiğinde her zamanki gibi inanılması çok zor bir proje olarak algılandı. Ve yine her zamanki gibi hedeflenen 2017 tarihi tutturulamadı. Ancak bu tarihten 1 yıl sonra TenTen A ve TenTen B adı verilen ilk 2 uydu yörüngeye yerleştirildi. Evet şu bildiğimiz çizgi-roman kahramanı TenTen bu uydulara ismini vermiş. Neden? Çünkü SpaceX ve Tesla projelerindeki hemen her araca bu tür isimler veriliyor. Gerekçesi açıklanmamış ama bence Ay'a gidilmeden 10 yıl önce yayımlanan bir TenTen macerasına “Ay Kaşifleri”ne gönderme yapmışlar 🙂 Hazır söz isimlerden açılmışken size magazinel bir bilgi daha vereyim. Starlink projesinin ismi bir YouTuber'dan geliyor. 2016'da “creators for change” programında kendisiyle aynı inisiyatifin içinde yer almaktan gurur duyduğum John Green'den. Onun kaleme aldığı ve daha sonra filme de uyarlanan, “Aynı yıldızın altında” şeklinde dilimize çevrilen “The fault in our stars”tan ilham alarak bu ismi verdiklerini bizzat Elon Musk açıklamıştı. Gördüğünüz gibi Starlink ismi de, bu projede gönderilen ilk iki uydunun ismi de modern kültürle yakın bir ilişki içerisinde.
Tabi iki uyduyla dünyanın her köşesine internet sağlayamazsınız. Bunun için yörüngede çok daha fazla sayıda uyduya ihtiyaç var. Öyle onlarca, yüzlerce filan değil. Binlerce, onbinlerce uyduya… Zaten ilk testler yapıldıktan kısa bir süre sonra, geçen yıl Mayıs ayında 60 Starlink uydusu uzaya gönderildi. Ve geçtiğimiz Kasım ayından beri her ay 60 tane daha gönderiliyor. Geçen Çarşamba yapılan Nisan fırlatışıyla uzaya gönderilen Starlink uydu sayısı 422'ye ulaştı. Peki daha ne kadar gönderilecek? Önümüzdeki 10 yıl boyunca her ay en az 60 ila 120 tane daha gönderilmesi planlanıyor. Ortalama günde 3-4 tane demek bu. Çünkü uzayda kurulmaya başlanan bu internet ağının hızlı ve stabil olarak çalışabilmesi için ilk etapta 12000 tane ve ikinci etapta da 30000 tane uydu gönderilmesi gerekecek. Elon Musk'ın nihai hedefi toplam 42000 uydu. 42 bin!
Evet, kulaklarımıza inanamıyoruz ama durum bu. Şimdi diyeceksiniz ki zaten uzayda toplam kaç uydu var ki bu kadar daha gönderilecek? Hemen söyleyeyim. Birleşmiş Milletler'in bu konuda hazırladığı bir veritabanı var ve ona göre insanlığın 1957'de uzaya gönderdiği ilk araçtan bugüne tüm uzay tarihinde gönderilen araç sayısı Nisan 2020 itibariyle 9447 tane. Bunlar bugüne kadar gönderilenlerin tamamı. Şu anda aktif olarak yörüngede bulunanlarsa 2000 civarında ve bunların da beşte biri zaten son 6 ayda gönderilen 422 Starlink uydusu olduğu için uzayda en fazla uyduya sahip şirket haline geldi bile. Proje tamamlandığında uzaydaki aktif uydu sayısı 20 katına çıkacak ve böylece SpaceX dünyadaki tüm ülkelerin bugüne kadar gönderdiği tüm araçların 4 katını tek başına göndermiş olacak. Bu projenin vaat ettiği şeyler kulağa çok güzel gelse de inanılması zor sayıdaki yeni uydunun oluşturabileceği potansiyel problemler haklı olarak büyük tartışmalara yol açıyor.
En önemli problemlerden biri ışık kirliliği. Gökyüzünde bu ışıkları görürseniz korkmayın diye boşuna demedim, çünkü gökyüzüne çok fazla bakmayan birisi olsanız bile muhtemelen önümüzdeki 10 yıl içerisinde en az birkaç kez denk geleceksiniz. Zaten dünyada köşe bucak karanlık bir nokta arayan astronomlar için felaket bir durum bu. Özellikle amatör astronomlar ve astrofotoğrafçılıkla ilgilenenlerin çektiği uzun pozlamalı fotoğraflarda beyaz çizgiler belirmeye başladı bile. Bu ışık kirliliği uydular yörüngeye yerleştikten sonra kalmıyor ama fırlatıldıktan sonraki ilk günlerde uyduların üzerindeki güneş panellerinden meydana gelen yansıma nedeniyle rahatsız edici oluyor. SpaceX gelen tepkiler üzerine bu ilk dönemdeki yansımayı azaltabilmek için çalıştıklarını ve deneme amacıyla gönderdikleri bir uydunun güneş panellerini özel bir malzemeyle kapladıklarını belirtti ama henüz kayda değer bir sonuç alınamadı.
Starlink uydularının her biri 260 kg ağırlığında ve yaklaşık bir masa büyüklüğünde. Üzerinde 4 tane güçlü anten var. Bunlar sayesinde hem kendi aralarında hem de dünyayla haberleşebiliyorlar. Enerjisini üzerindeki akordion şeklinde açılan güneş panellerinden elde ediyor. Bu uydular iyon motorlarının itki gücüyle hareket edebiliyor ve manevra yapabiliyor. Yörüngede yükselip alçalabiliyor ve hizmet süresi dolduktan sonra atmosfere girip kendisini yakarak imha edebiliyor. Starlink, iyon motorlarında kripton yakıtı kullanan ilk uzay aracı olarak da tarihe geçti. Evet Kripton sadece Süperman'in memleketi değil aynı zamanda kimyasal bir element. Güneş panelleri, antenler, kriptonla çalışan iyon motorları dışında yine bu uydular için özel olarak üretilmiş hassas bir navigasyon cihazı da yer alıyor. Tüm bu donanımın sebebi yörüngedeki diğer uydulara ve ISS gibi araçlara çarpmaktan kaçınmak. 1000'de 1 olasılıkla gerçekleşebilecek böyle bir durumu engellemek için her uyduya çarpışma önleyici bir sistem yerleştirilmiş. Bu uydulardan her seferinde 60 tanesi üstüste bir zincir gibi dizilerek fırlatılıyor. Hatırlarsanız Şubat 2018'de Elon Musk kendi arabasını bir ağırlık olarak kullanıp uzaya göndermişti. Starlink uyduları aynı kapsülün içerisinde böyle çok katlı bir bina gibi üst üste diziliyor. Fırlatıldıktan sonra kapsülün dış kapakları açılıyor ve uydular uzaya bırakılıyor. Sonra bu yığın yavaş yavaş çözülüyor. Uydular yörünge yolculuğuna başlıyor. Adeta uzaya bir apartman fırlatılıyor ve sonra da o apartman 60 vagonlu bir trene dönüşüyor gibi düşünebiliriz. Çok çarpıcı bir olay olduğu için arabanın fırlatılışı tüm dünyanın dikkatini çekmişti. Oysa her ay gönderilen ve henüz o kadar da yaygın olarak bilinmeyen bu proje her bakımdan daha etkileyici. Uyduların her biri uzaya gönderilen o arabanın neredeyse iki katı bir maliyetle üretiliyor. Tanesi 300.000 USD'dan toplamda 18 milyon dolarlık 60 uydu, 50 milyon dolarlık bir Falcon 9 göreviyle fırlatılıyor ve bu işlem önümüzdeki 10 yıl boyunca başlangıçta ayda bir kez daha sonra da her onbeş günde bir yapılacak. SpaceX için milyarlarca dolarlık bir yatırım demek bu. Üstelik bu kez başka müşterilerinin değil kendi cebinden çıkıyor tüm masraflar.
Peki neden böyle çılgın bir projeye girişiliyor? 100 yılı aşkın bir süredir okyanusların altına binbir güçlükle neden kablo döşenmeye çalışılıyorsa ondan. O kablolar bilgiyi bize mümkün olan en hızlı bir şekilde aktarıyor ve bunu yaparken hayatımızı her an değiştirmeye devam ediyor. Bilgi, günümüzün en önemli hammaddesi, en önemli para birimi arkadaşlar. Ve gelecekte bugünkünden çok daha önemli hale gelecek. O yüzden bu uyduların iletişimi optik kablolardan nasıl daha hızlı hale getireceğini anlatmadan önce bilgi çağına hazırlanmayı kolaylaştıran bir hizmeti bize sunan bu videonun sponsoru Storytel'den seçtiğim 3 kitaptan kısaca söz edeceğim. Storytel bir sesli kitap platformu. Binlerce kitabı dinleyerek keşfediyorsunuz ve bu kitaplardan biri “Robotların Yükselişi.” Geleceğin meslekleri neler? Ne kadar sayıda iş olacak? Peki bu işlere kimler sahip olacak? gibi soruların yanıtlarını arıyor. Storytel'de İngilizce sesli kitaplar da var. Bu videodaki çılgın projelerin nasıl bir zihinden çıktığını merak ediyorsanız Elon Musk'ın biyografisini mutlaka dinlemelisiniz. Ya da kendisinin ilham kaynaklarından biri olan Nikola Tesla'nın sıra dışı hayatı yine Türkçe sesli kitap olarak bu platformda bizlere sunuluyor. Storytel içinde bulunduğumuz bu döneme özel olarak geçici bir süre için ücretsiz deneme süresini 14 günden 30 güne çıkardı. Önümüzdeki 30 gün boyunca önerdiğim bu 3 kitabın ve daha binlercesinin yer aldığı Storytel'i ücretsiz olarak denemek için açıklamalar bölümünde verdiğim linki kullanabilirsiniz. Şu anda en hızlı internet altyapısı optik kablolarla sağlanabiliyor. Buna rağmen dünyanın en önemli hattı olarak kabul edilen ve Londra'yı New York'a bağlayan 12800 km'lik fiberoptik kablo hattında bile 62.7 milisaniyelik bir gecikme yaşanıyor. Daha önceki bir videomda ayrıntılarıyla anlattığım gibi Atlas Okyanusu'nun altında başka kablo hatları da var. Buna rağmen o hatlardan birkaç milisaniye daha hızlı olabilmesi için milyarlarca dolarlık yatırım yapılarak yeni kablo hatları döşenmeye devam ediyor. Çünkü özellikle bazı şirketler için, borsa yatırımcıları için her milisaniye çok büyük bir finansal değer taşıyor.
Uzaya daha önce gönderilmiş telekomünikasyon uyduları da var. Örneğin Türkiye'nin şu anda uzayda aktif 6 uydusundan 3'ü haberleşme amacıyla kullanılan Türksat 3A, 4A ve 4B gibi. Bu arada Türksat 5A'nın da bu yılın sonunda SpaceX Falcon 9 roketiyle fırlatılması bekleniyor. Fırlatma tarihi henüz belli değil ama 2020'nin son çeyreği dendiği için ben 2020'nin en önemli uzay olaylarını yazdığım astronomi takviminin Ekim ayına bir not olarak düşmüştüm belki 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı'nda gönderilir diye… Bu tür haberleşme uyduları bilginin iletimi için belli yerlerde çok avantajlı olmasına rağmen tipik olarak 36.000 km'lik bir yörüngede oldukları için okyanusların altındaki optik kablolarla hala rekabet edemiyorlar. Biraz daha yavaşlar. En hızlı optik kablolardaki 62.7 milisaniyelik gecikme aynı hatta var olan uydular yoluyla gerçekleşirse 240 milisaniyeye çıkıyor. Starlink uyduları 550 km gibi çok alçak bir yörüngede döndüğü için bu gecikmeyi ilk etapta 43 milisaniyenin altına indirmeyi nihai olarak da 25 – 35 milisaniyelere çekmeyi hedefliyor. Dünyanın en hızlı interneti demek bu. O zaman kesin dünyanın en pahalı interneti de olur diye düşünüyorsunuz değil mi? Ama öyle değil. Bu proje internet erişim maliyetlerini de düşürmeyi hedefliyor. Peki nasıl?
SpaceX 2030 yılına kadar sadece bu projeye 10 milyar dolarlık bir yatırım yapacak. Çok büyük bir miktar gibi gözüküyor ama önümüzdeki 7 yıl boyunca optik kablo hatları için harcanacak parayı biliyor musunuz? Bunun 15 katı, 150 milyar dolar. Eğer maliyetleri gerçekten de rakiplerine göre 15 kat daha verimli hale getirmeyi başarabilirlerse bunu internet bağlantı ücretlerine de yansıtabilirler. Elon Musk verimliliğe ve optimizasyona kafayı takmış biri. Az önce sizlere tavsiye ettiğim biyografisinde 2000'li yıllardan önce uzay teknolojilerinin devletlerin tekelinde yani bürokrasinin elinde olması nedeniyle ne kadar hantallaştığından söz ediyor. 200 bin dolara mal edilen bir cihazın, teknolojiyi akılcı ve verimli bir şekilde kullandığınızda 5000 dolara mal edilebileceğini görünce bu alanda çok büyük bir fırsat olduğunu fark ediyor ve SpaceX'i kuruyor. Uzaya gönderilen roketleri tekrar tekrar kullanarak fırlatma maliyetlerini en az 12 kat daha ekonomik hale getirdi. Neden eskiden uyduların Fransa, Rusya gibi devletler tarafından gönderilirken artık yeni fırlatılacak Türksat 5A'da olduğu gibi Falcon 9 roketleriyle fırlatıldığını sanıyorsunuz? 600 milyon dolar yerine 50 milyon dolara fırlatmayı başardıkları için.
Peki internet fiyatlarını ne kadar optimize edebilecekler? 2015'te projeyi anons ederken ücretsiz bile olabileceğini söylemişti. Maliyetleri karşılamak için reklam yerleştirmek gibi bir planları vardı, ancak bu fikirden uzaklaştılar. Normalde bu yaz aylık 60-100 dolar arasında bir fiyatla belli bölgelerde 1 Gigabite varan hızlarda hizmet vermeye başlayacaklardı. ABD için bu fiyatlar normal. Fiberoptik kablolarla sağlanan yüksek hızlı internet erişim fiyatları da bu seviyede. Hatta geleneksel uydulardan şu anda en fazla 100 Mbps hızı (240 milisaniyelere varan gecikmelerle) aylık 150 dolara alınabildiğini düşünürsek oldukça cazip bile diyebiliriz. 23 Nisan'da Elon Musk fiyat bilgisi vermeden 3 ay içerisinde kapalı beta ve 6 ay içerisinde de halka açık beta şeklinde Kanada'da ve ABD'nin kuzey bölgelerinde hizmet vermeye başlayacaklarını duyurdu. Gönderilen uydu sayısı arttıkça doğal olarak kapsama alanı ve hızı da artacak. Önümüzdeki yıl Avrupa ülkelerinden ve 2027 yılına kadar dünyanın her yerinden en hızlı internet erişimini sunmayı hedefliyorlar.
Henüz bu hızlı interneti kullanamıyoruz ama onu bize sağlayacak uyduları görmeye başladık bile. Eğer siz de görmek istiyorsanız sadece bununla ilgili yapılmış bir web sitesi var: https://findstarlink.com/ adresini ziyaret edebilirsiniz. Burada bulunduğunuz bölgeyi girince size hangi tarihte, hangi saatte ne kadar süre boyunca gözükeceğini gösteriyor. Mesela geçen Çarşamba günü fırlatılan son 60 uydu, bu videonun yayına girdiği 26 Nisan Pazar saat 21:37'de İstanbul'da 4 dakika boyunca görülebilecek. Burada Kuzeybatıdan Batıya doğru bakın diyor. Eğer yerini bulmakta güçlük yaşarsanız sadece Starlink'i değil daha pek çok uyduyu da gösteren bir uygulamadan faydalanabilirsiniz. Daha önce de bahsettiğim ücretsiz Heaven's Above uygulaması veritabanına bu yeni uyduları da ekledi. Fakat tek tek listeliyor. Arama kutusuna Starlink yazıp çıkan sonuçları ayrı ayrı incelemeniz gerekiyor. Info bölümünden yakın tarihte fırlatılmış birisini bulursanız, orbit kısmından yörüngesini görebilirsiniz. Size işinizi kolaylaştıracak bir ipucu da vereyim. 22 Nisan'da gönderilen son uydulardan birinin adı Starlink 1390. Önümüzdeki günlerde onu aratarak gözleme başlayabilirsiniz.
Starlink gerçekten de dünyadaki hemen herkesin hayatını etkileyecek heyecan verici bir girişim. Tabi böylesi bir girişimi duyunca doğal olarak rakipler de ortaya çıkıyor. Bunlardan biri olan OneWeb şimdiden uzaya 74 uydu gönderdi ancak Virgin havayollarının da sahibi Richard Branson'a ait bu şirket içinde bulunduğumuz zor ekonomik koşullara daha fazla dayanamayarak geçtiğimiz hafta iflas ettiğini duyurdu. Geçen yıl ise finansal olarak Richard Branson'dan da Elon Musk'tan da çok daha güçlü bir rakibi ortaya çıktı. Şu anda dünyanın en zengin kişisi Amazon'un sahibi Jeff Bezos. Biz de yapacağız bu işi dedi ve hemen Starlink'in müdür yardımcısını transfer ederek kendi uydu sistemlerini geliştirmeye başladı. Onlar da 3236 uydu göndermek üzere gerekli izin başvurularını yaptılar.
Tüm bu rekabete rağmen finansal analistler SpaceX'in bu projeden sonraki değerinin 120 milyar dolara çıkabileceğini tahmin ediyor. Peki SpaceX bu kadar parayı ne yapacak? Dünyadaki tüm ülkelerin uzay ajanslarının bütçesinin toplamı 18 milyar dolar civarında. NASA'nın bütçesi 20 milyar dolar civarında. Oysa SpaceX'in tek başına bunlardan kat kat daha fazla bütçesi olacak. Elon Musk bu projeden elde edilecek kazancı başka bir projesini fonlamak için kullanacağını söylüyor. Aslında tüm bu uyduların geliştirme sebebini de buna bağlıyor. Bu çok uzun vadeli projesinin adı Mars Misyonu.
“Eğer Mars'a 1 milyon kişi göndereceksek, bir şekilde onlarla iletişim kurmanın yolunu da bulmalıyız.”