×

Χρησιμοποιούμε cookies για να βελτιώσουμε τη λειτουργία του LingQ. Επισκέπτοντας τον ιστότοπο, συμφωνείς στην πολιτική για τα cookies.

image

TEDx Turkey, Galileo mu haklı, Giordano Bruno mu? | Levent Ülgen | TEDxMETUAnkara

Galileo mu haklı, Giordano Bruno mu? | Levent Ülgen | TEDxMETUAnkara

Çeviri: Esra Çakmak Gözden geçirme: Gözde Zülal Solak

Bak heyecanlı değilim dedim, ama ne yaptım.

Daha gelir gelmez kağıtları düşürdüm.

Gerçekten çok heyecanlıyım, sahneye çıkmaktan çok farklı bir şey bu.

Hepiniz hoşgeldiniz.

Gerçekten heyecanlıyım, kimse inanmıyor ama.

(Kahkaha)

Ben heyecanlıyım, bak şimdi gördüm.

Şimdi efendim, hoşgeldiniz dedim mi? Dedim dedim.

Sosyal medyada kim niye paylaşmış bilmiyorum ama,

şöyle bir şey var, birçoğunuz okumuşsunuz bana soruyorsunuz.

Akasya Durağı'nda Sinan rolünde oynayan Levent Ülgen,

ODTÜ Fizikten 4.00 ortalama ile mezun olmuştur.

(Kahkaha)

Şimdi efendim, transkriptimi getirdim.

(Kahkaha)

Valla, notlarım sağ olsun.

(Alkış)

Yıl 79, ODTÜ'ye girdim, hazırlık yılları, peşinden darbe oldu.

(Kahkaha)

Birinci sınıfta zaten zar zor İngilizce öğrendim.

İğrenç, her gün kavga dövüş.

İlk sömestr 0.83,

ikinci sömestr 1.50.

(Kahkaha)

Çaktık, repeat.

(Kahkaha)

İkinci sene okuyorum birinci sınıfı; 2,25.

İkinci sömestr 2,74.

İkinci sınıfta 2,03 kompleks matematik yaktı beni orada, complex calculus.

Ondan sonra ne yapmışım, 2,17, üçüncü sınıfa geçtim.

2,47. 2,83.

Son sınıf: 3,07. Şeref listesi.

(Alkış)

Ve son sömestr: 4,00.

(Alkış)

Vallahi belge.

Aldığım dersler ne: Silikon Teknoloji ve Dünya Tiyatro Tarihi.

Biri seçmeli ders, ama 4.00'la bitirdim mi?

Bitirdim.

Belgem var mı? Var.

Bazılarının diploması bile yok.

(Alkış)

Benim şükürler olsun, iki tane kapı gibi diplomam var.

Biri ODTÜ'den, biri Hacettepe'den.

Bu kadar, bu sır aramızda kalsın, tamam mı?

Herkes 4.00'la bitirdiğimi zannediyor, ama dört senede bitirdiğimi zannediyor.

Bu aramızda kalsın.

Ama 4.00 var transkriptte, isteyene gösteririm.

Şimdi efendim, babamın görevi nedeniyle

liseyi Konya'nın Bozkır kasabasında okudum iki seneyi.

Üçüncü sene Ankara'ya tayin olduk.

Babam bir memurdu,

işte malum ortalık siyasi dönem falan, babam bir akşam eve geldi.

Bana bir 250 lira verdi o zamanın parasıyla dedi,

''Dershaneye ilk kaydını yaptırdım. Taksiti ödedim, bu senin ikinci taksitin.

İstersen bu parayla git barda pavyonda eğlen,

istersen git dershaneye taksitini yatır,

üniversiteyi kazan,

adam gibi oku,

kendini kurtar, çünkü ben sana ne bir fabrika verebilirim,

ne bir tezgâh verebilirim, ne bir dükkan, ne bir tarla, tek yolun okumak,'' dedi.

O gece sabaha kadar ağladım.

Üh, babam niye böyle diyor, diye.

Niye maddi durumumuz iyi değil, diye.

Ertesi gün tabii ki dershaneye yazıldım.

O sırada, dershanede Kızılay'da gelip gidirken,

tiyatro merakım başladı.

Oyun izlemeye başladım.

İlk seyrettiğim oyun, tabii uzun yıllar Ankara'dan dışarıda olduğumuz için,

pek tiyatro şansım yoktu, izleme şansım.

İlk izlediğim oyun, Ankara Sanat Tiyatrosunun

''Sakıncalı Piyade''si, Uğur Mumcu.

Çok etkilendim, çok hoşuma gitti tiyatro.

Başka bir dünyada gibiydim.

Sonra her hafta bir tiyatro izledim, dershaneye gittiğim her haftasonu

mutlaka bir tiyatro izlemeye başladım.

Sonra sınavlara girdik, şimdiki gibi iki dakikada hemen sonuçlar gelmiyor,

iki üç ay beklemeniz lazım o zaman.

Sonuçları beklerken bir gün, Menekşe sokaktan

aşağı doğru yürüyorum arkadaşlarımla.

Ankara Halk Tiyatrosunun tabelasını gördüm.

Bir an dedim ki, ben tiyatrocu olacağım.

Oyuncu olacağım, dedim. Arkadaşlarım güldü bayağı.

Ben gittim, kurslar varmış.

Kurslara yazıldım.

Orada bir ay sonra haber geldi, ODTÜ Fizik'i kazandım, güzel.

Babama birinci aşamayı geçtik yani, ODTÜ'yü kazandık işte, iyi bir üniversite.

Bu arada, 17. tercihim.

(Kahkaha)

18 tercih yapıyoruz, benimki 17. tercih.

18. tercihim de Dil Tarih Tiyatroydu. Tiyatro kursları, ODTÜ, hazırlık çok zor geçtim.

İngilizcem her zaman kötü oldu, her zaman sorun oldu.

Bu arada parantez, o beş sene fizik okuduğum boyunca

bir tek soruyu İngilizce okuyup anlamadım.

Hep tahmini; ulan ivmeyi vermişse, hızı soruyordur.

Hızı vermişse, zamanı soruyordur, diye.

Hani Matematik kolaydı; find the value dedim mi onu çözüyordum da,

bir tek soruyu anlayarak çözmedim.

Bunu da belirteyim.

Derken hazırlığı zar zor geçtim.

Birinci sene, biraz önce anlattığım gibi, transkriptte kaldım.

Babam bütün bunları, benim tiyatroyla ilgilenmeme yordu.

Ki kendisi sanatla ilgilenen bir insandı.

Çok iyi şiir okurdu, hatta yazardı da, denerdi en azından.

Dedim ki, sen benim tiyatroma karışma, ben sana bu diplomayı getireceğim.

Söz mü? Söz.

İşte o yüzden bu yükseliş.

Sırf bir an önce tiyatroya kaçabilmek için.

Harçlığımı hep tiyatro yaparak Ankara Halk Tiyatrosu

ve Ankara Sanat Tiyatrosundan kazanarak harçlığımı biriktirdim.

Tiyatro yaptım

ve bu transkripti babama diplomayı hediye eder etmez,

ilk işim konservatuvara kaçmak oldu.

Tiyatro bölümünü kazandım.

Vallahi orayı da birincilikle bitirdim.

Ama bu sefer şey değil yani, hakikaten birincilikle bitirdim.

Sonra, Devlet Tiyatroları öyküsü başladı.

Devlet Tiyatrolarına girdim.

Trabzon'a tayin oldum.

O dönemde, tabii tiyatroyu çok seviyorum,

o ilk adım attığım gün, tiyatroyu ilk izlediğim gün,

yani hani ilk bakışta aşk derler ya,

öyle bir şey oldu.

Yani, bir canavar girdi içime.

Onsuz uyuyamıyorum, gece rüyalarıma bile tiyatro giriyor.

Trabzon'a gittim, artık bir okul mezunuyum, tiyatrocuyum

ve Devlet Tiyatrolarında bir elemanım

ve çok büyük bir baskı hissediyorum üzerimde siyasi görüşlerimden dolayı.

Çünkü Ankara Devlet Tiyatrosunda başlamış, Ankara Sanat Tiyatrosunda devam etmişim,

ODTÜ mezunuyum, e görüşümün ne olduğunu söylememe herhalde gerek yok.

Müthiş bir baskı hissediyorum idare tarafından üzerimde.

Ya da ben öyle sanıyorum.

Ve ben her türlü yanlışlığa, haksızlığa müdahale ediyorum

ve itiraz ediyorum, tam bir muhalifim, asi bir insanım.

Bu, idareyi çok kızdırdı.

Bana birsürü cezalar verdiler.

Ve ben, biraz yorulmaya ve yılmaya başladım, gözüm korkmaya başladı.

Bir gece dedim ki, bu kadar muhalif olmanın,

bu kadar itiraz etmenin bir anlamı yok, en iyisi ben idare ile biraz iyi geçineyim

pes edeyim, dedim.

Tam o sırada kütüphanemde kitaplarımı gördüm.

Nazım'ın kitapları vardı.

Bir tanesini aldım: Bursa Hapishanesi, okudum.

13 yıl hapis yattın, 13 yıl.

Orada şiirler yazdın, destanlar yazdın.

Oradaki insanlara resim yapmayı öğrettin.

Sen onlardan dokumacılık öğrendin, 13 yıl dayandın.

Ben 13 ay dayanamadım, öyle mi.

Çok ayıp! Çok utandım kendimden.

Dedim ki, ''Mesele esir düşmekte değil, teslim olmamakta bütün mesele.''

Ve ilk kez orada, bundan sonra teslim olmamaya karar verdim.

Sonra, Trabzon'daki hayatım devam ederken,

bir gün Melih Cevdet Anday geldi Trabzon'a.

Yine ben böyle hararetli hararetli muhalefet yapıyorum idareye.

Bağırıp çağırıyorum.

Melih Cevdet Anday'ın dikkatini çekti.

Size bir şey sorabilir miyim delikanlı, dedi.

Tabii, dedim.

Siz, dedi, Galileo'yu tanır mısınız, dedi.

Galileo'yu tanımaz mıyım efendim, ben dedim fizikçiyim,

aynı zamanda Ankara Sanat'da oyunu oynandı Bertolt Brecht'in yazdığı,

onda da oynadım ben, ilk kursiyerlik oyunum oydu, dedim.

Peki, dedi.

Giordano Bruno'yu tanır mısınız, dedi.

Tanımaz mıyım, dedim. Giordano Bruno'nun da oyunu var.

Onu da dedim, okudum.

Çok beğendim, dedim.

Ki anlatacağım öyküyü, sonra bana Ankara Devlet Tiyatrosunda

Giordano Bruno'yu, rolünü oynamak nasip oldu.

Dedim, onu da tanırım.

Peki, dedi, sence hangisi haklı?

Hangisini, dedi, kabul ediyorsun?

Tabii ki Giordano Bruno'yu, dedim.

Neden, dedi.

Çünkü, dedim, Galileo pes etmiş, korkmuş, geri adım atmış,

Dünya'nın, evrenin merkezi olmadığını söylemiş,

ama engizisyonun işkence aletlerini görünce

korkmuş geri adım atmış, bile bile yalan söylemiş.

Tamam evinde gitmiş o hapiste, yıllarında son eserini yazmış ama,

yine de kendini inkar etmiş.

Ama Giordano öyle mi, dedim.

Yedi yıl engizisyonun işkencesine direnmiş,

yedi yıl dayanmış, hatta konuşmasın diye dilini damağına çakmışlar,

damağını yırtmış, yine ''Tanrı insanın içindedir,

Dünya, evrenin merkezi değildir,'' demiş.

Tabii ki ben bu adamı destekliyorum, buna inanıyorum.

Kaç yaşındasınız evladım, dedi.

28, dedim.

48 yaşına gel de bir daha konuşalım, dedi.

(Kahkaha)

Allah'a şükür 55 yaşındayım, hâlâ Giordano Bruno'ya inanıyorum,

hâlâ ona hak veriyorum.

(Alkış)

Elbette Giordano Bruno kadar inatçı, onun kadar cesur olmam mümkün değil,

ama en azından yüreğimde hep Giordano Bruno yatıyor.

Ve Ankara Devlet Tiyatrosunda bu rolü oynadığımda,

bir cumartesi günüydü.

Bu işi seçmemdeki, kararlı olmamdaki,

inat etmemdeki nedeni ve kararlılığı bir kez daha takdir etmeme sebep olan

bir olay yaşadım.

Gençler vardı.

İçeriden cıvıl cıvıl sesler geliyordu.

Hatta bazı arkadaşlarımız, ya çoluk çocuk getirmişler,

orta okuldan insanlar getirmişler, oynamasak mı, ağır bir oyun bu, dedi.

Çünkü işkence görüyor, en sonunda yakılıyor Giordano,

yakılırken bile dilini parçalıyor.

Dedik ki, olsun ya oynayalım ve biz oynamaya karar verdik.

Oyun bitti, bir grup öğrenci çıkışa koştu.

Hakikaten böyle giyimlerinden, kuşamlarından biraz

kenar mahalle çocukları gibiydi, biraz yoksul gibilerdi.

İşte, benle konuşmak istediler.

Nereden geliyorsunuz, hatırlamıyorum adını şu okuldan dediler, ama herhalde

yine böyle yoksul semtlerimizden biriydi.

Dedim ya siz orta okul öğrencisi misiniz,

yok dedi, biz lise öğrencisiyiz.

Ha lise bir öğrencisisiniz?

Hayır dedi, lise son.

E yarın dedim üniversite sınavı var, üniversiteye gireceksiniz.

Evet dediler, öğretmenimiz bize hani son gün sınavı düşünmeyin,

moral olsun diye getirdi bizi buraya.

Aa ne güzel, dedim. Oradan bir tane kız çıktı,

Özür dilerim, gerçekten, burnumun direği sızlıyor.

Ben dedi üniversite okumayı çok istiyorum.

Üniversite okumanın çok önemli olduğunu biliyorum.

Ama bu oyunu seyrettikten sonra, mutlaka üniversite okuyacağım, dedi.

Bir kişi kazanmak bile, bu meslekte benim için bir rekordu.

En büyük başarıydı.

(Alkış)

Heyecanlanacağımı biliyordum da, ağlayacağımı hiç düşünmemiştim.

Gerçekten tiyatroyla ilgili benim hayatımda hiçbir zaman bir gelgit olmadı.

En başından beri karar verdim, en başından beri aşık oldum,

hep sevdim, çünkü ben tiyatroya inandım.

Ben, tiyatronun beni daha doğru ve daha iyi bir insan yapacağına inandım.

Umarım da öyle yapar.

Teşekkür ederim.

(Alkış)

Learn languages from TV shows, movies, news, articles and more! Try LingQ for FREE

Galileo mu haklı, Giordano Bruno mu? | Levent Ülgen | TEDxMETUAnkara Galileo|or|right|Giordano|Bruno|or|Levent|Ülgen|TEDxMETUAnkara Hat Galileo Recht oder Giordano Bruno? | Levent Ülgen | TEDxMETUAnkara Έχει δίκιο ο Γαλιλαίος ή ο Τζορντάνο Μπρούνο; | Levent Ülgen | TEDxMETUAnkara ¿Tiene razón Galileo o Giordano Bruno? | Levent Ülgen | TEDxMETUAnkara Galilée a-t-il raison ou Giordano Bruno ? | Levent Ülgen | TEDxMETUAnkara ガリレオが正しいのか、ジョルダーノ・ブルーノが正しいのか|レヴェント・ウルゲン|TEDxMETUAnkara Прав ли Галилей или Джордано Бруно? | Левент Ульген | TEDxMETUАнкара Is Galileo right, or is Giordano Bruno? | Levent Ülgen | TEDxMETUAnkara

Çeviri: Esra Çakmak Gözden geçirme: Gözde Zülal Solak Translation|Esra|Çakmak|From|review|Gözde|Zülal|Solak Перевод: Эсра Чакмак Обзор: Gözde Zülal Solak Translation: Esra Çakmak Review: Gözde Zülal Solak

Bak heyecanlı değilim dedim, ama ne yaptım. Look|excited|am not|I said|but|what|I did قلت أني لست متوترًا لكن انظر ماذا فعلت. Слушай, я сказал, что не в восторге, но что я сделал? Look, I said I'm not excited, but what did I do.

Daha gelir gelmez kağıtları düşürdüm. As soon as|he/she/it arrives|he/she/it arrives|the papers|I dropped لم آتي بعد وقمت بإسقاط الأوراق Я бросил бумаги, как только они прибыли. I dropped the papers as soon as I arrived.

Gerçekten çok heyecanlıyım, sahneye çıkmaktan çok farklı bir şey bu. really|very|I am excited|to the stage|from performing|very|different|one|thing|this أنا حقًا متوتر، هذا أمرٌ مختلف تمامًا عن مجرد الصعود إلى مسرح Я очень взволнован, это нечто совсем другое, чем выход на сцену. I am really very excited, this is something very different from going on stage.

Hepiniz hoşgeldiniz. All of you|welcome مرحبًا بكم جميعًا Welcome everyone.

Gerçekten heyecanlıyım, kimse inanmıyor ama. really|I'm excited|nobody|believes|but أنا حقًا متوتر لا أحد يصدق لكن... I'm really excited, but no one believes it.

(Kahkaha) Laughter (ضحك) (Laughter)

Ben heyecanlıyım, bak şimdi gördüm. I|am excited|look|now|I saw أنا متوتر. ها هو، رأيته الآن! Я взволнован, смотрите, теперь я вижу это. I'm excited, look I just saw it.

Şimdi efendim, hoşgeldiniz dedim mi? Dedim dedim. Now|sir|welcome|I said|question particle|I said|I said الآن... رحبت بكم أليس كذلك؟ نعم قلت لكم مرحبًا بكم Now, did I say welcome? I did, I did.

Sosyal medyada kim niye paylaşmış bilmiyorum ama, Social|on media|who|why|shared|I don't know|but لا أعرف من قام بمشاركة شيء على وسائل التواصل الاجتماعي ولم لكن Я не знаю, кто поделился этим в социальных сетях и почему, но, I don't know who shared it on social media and why,

şöyle bir şey var, birçoğunuz okumuşsunuz bana soruyorsunuz. ||||многие из вас||| like this|one|thing|exists|many of you|have read|to me|are asking لكن يوجد أمر، أغلبكم قرأ ذلك وتسألوني Есть что-то подобное, многие из вас читали и спрашивают меня. but there is something like this, many of you have read it and are asking me.

Akasya Durağı'nda Sinan rolünde oynayan Levent Ülgen, Acacia|at the stop|Sinan|in the role|playing|Levent|Ülgen ليفانت أولغن الذي لعب دور سنان في المسلسل الكوميدي محطة أكاسيا، Левент Ульген, сыгравший роль Синана в Akasya Durağı, Levent Ülgen, who played the role of Sinan in Akasya Durağı,

ODTÜ Fizikten 4.00 ortalama ile mezun olmuştur. METU||||| METU|in Physics|GPA|with|graduated|has تخرج من جامعة الشرق الأوسط التقنية بمعدل 4.00 بتخصص الفيزياء Он окончил METU Physics со средним баллом 4.00. graduated from METU with a 4.00 GPA.

(Kahkaha) Laughter (ضحك) (Laughter)

Şimdi efendim, transkriptimi getirdim. Now|sir|my transcript|I brought حسنًا الآن، أحضرت كشف علاماتي Now, gentlemen, I have brought my transcript.

(Kahkaha) Laughter (ضحك) (Laughter)

Valla, notlarım sağ olsun. honestly|my grades|healthy|may it be والله! أشكر علاماتي Что ж, спасибо за мои заметки. Honestly, thank my notes.

(Alkış) Applause (تصفيق) (Applause)

Yıl 79, ODTÜ'ye girdim, hazırlık yılları, peşinden darbe oldu. Year|to ODTÜ|I entered|preparatory|years|after that|coup|happened ذهبت إلى جامعة الشرق الأوسط عام 1979، السنوات التحضيرية وعقِبها حصل إنقلاب Год был 79, я поступил в METU, за подготовительными годами последовал переворот. It's the year 79, I entered METU, the preparatory years, and then the coup happened.

(Kahkaha) Laughter (ضحك) (Laughter)

Birinci sınıfta zaten zar zor İngilizce öğrendim. First|in class|already|barely|difficult||I learned في السنة الأولى، تعلمت الإنجليزية بصعوبة أصلًا В любом случае, я едва выучил английский в первом классе. I barely learned English in the first grade.

İğrenç, her gün kavga dövüş. |every|day|fight|brawl مقرف! كل يوم مشاجرة وضرب Отвратительно, ругаемся каждый день. Disgusting, fighting every day.

İlk sömestr 0.83, |semester في أول فصل حصلت على 0.83 первый семестр 0,83 First semester 0.83,

ikinci sömestr 1.50. second|semester الفصل الثاني: 1.50 segundo semestre 1,50. second semester 1.50.

(Kahkaha) Laughter (ضحك) (Laughter)

Çaktık, repeat. We got it| فهمنا، كرر Наносим удар, повторяем. We got it, repeat.

(Kahkaha) Laughter (ضحك) (Laughter)

İkinci sene okuyorum birinci sınıfı; 2,25. |year|I study|first|grade في السنة الثانية، الفصل الأول 2.25 Я учусь на втором курсе, первый класс; 2.25. I'm in my second year studying first grade; 2.25.

İkinci sömestr 2,74. |semester الفصل الثاني: 2.74 Second semester 2.74.

İkinci sınıfta 2,03 kompleks matematik yaktı beni orada, complex calculus. |in class|complex|mathematics|burned|me|there|complex|calculus في الفصل الثاني حصلت على 2.03 في مقرر رياضيات معقد أرهقني، رياضيات معقدة Во втором классе 2.03 меня жгли там по сложной математике, сложному исчислению. In the second grade, I burned out with 2.03 complex mathematics, complex calculus.

Ondan sonra ne yapmışım, 2,17, üçüncü sınıfa geçtim. After that|what|I|had done|third|to grade|I passed وبعدها ماذا فعلت... عبرت إلى السنة الثالثة بمعدل 2.17 Что я делал после этого, 2.17, я пошел в третий класс. After that, what did I do, I moved on to the third grade with 2.17.

2,47. 2,83. 2.47 2.83 2.47. 2.83.

Son sınıf: 3,07. Şeref listesi. Last|class|Honor|list آخر فصل: 3.07 على قائمة الشرف Старший класс: 3.07. Список наград. Final year: 3.07. Honor roll.

(Alkış) Applause (تصفيق) (Applause)

Ve son sömestr: 4,00. And|last|semester وآخر فصل: 4.00 And the last semester: 4.00.

(Alkış) Applause (تصفيق) (Applause)

Vallahi belge. |das Dokument I swear to God|document الوثيقة موجودة! Чертов документ. I swear it's a document.

Aldığım dersler ne: Silikon Teknoloji ve Dünya Tiyatro Tarihi. The courses I take|courses|what|Silicon|Technology|and|World|Theater|History المقررات التي درستها: تكنولوجيا السيليكون وتاريخ المسرح العالمي Какие уроки я брал: Кремниевые технологии и Мировая история театра. The courses I took: Silicon Technology and World Theater History.

Biri seçmeli ders, ama 4.00'la bitirdim mi? One|elective|course|but|with 400|I finished|question particle إحداهم مسلك اختياري، لكن هل أنهيت بمعدل 4.00؟ Один факультативный, но я закончил с 4.00? One is an elective course, but did I finish it with 4.00?

Bitirdim. I finished نعم أنهيت I finished.

Belgem var mı? Var. my document|is there|question particle|Yes هل لدي الوثيقة؟ نعم Do I have a document? Yes.

Bazılarının diploması bile yok. Some people's|diploma|even|is not present البعض ليس لديه دبلوما (شهادة ثانوية) حتى У некоторых нет даже диплома. Some of them don't even have a diploma.

(Alkış) Applause (تصفيق) (Applause)

Benim şükürler olsun, iki tane kapı gibi diplomam var. My|thanks|be|two|piece|door|like|diploma|has أنا والحمدلله لدي شهادتان عظيمتان واحدة من الشرق الأوسط Слава богу у меня два диплома как двери. Thank God, I have two diplomas like doors.

Biri ODTÜ'den, biri Hacettepe'den. One|from METU|one|from Hacettepe والأخرى من هاجى تبه -أقوى جامعات المنطقة- Один из МЕТУ, один из Хаджеттепе. One is from METU, the other is from Hacettepe.

Bu kadar, bu sır aramızda kalsın, tamam mı? this|much|this|secret|between us|should remain|okay|question particle أكتفي بهذا فليبق بيننا هذا السر، حسنًا؟ Вот и все, давай сохраним этот секрет между нами, ладно? That's it, let's keep this secret between us, okay?

Herkes 4.00'la bitirdiğimi zannediyor, ama dört senede bitirdiğimi zannediyor. Everyone|with 400|I graduated|thinks|but|four|in years|I graduated|thinks يعتقد الجميع أني أنهيت بمعدل 4.00 ولكن أنهيت الأربع سنين كلها بهذا المعدل Все думают, что я закончил с 4.00, но они думают, что я закончил его за четыре года. Everyone thinks I graduated with a 4.00, but they think I finished in four years.

Bu aramızda kalsın. This|between us|should stay قليبقى هذا بيننا Let's keep this between us.

Ama 4.00 var transkriptte, isteyene gösteririm. But|is|on the transcript|to whoever wants|I will show ولكن "4.00" موجودة في كشف العلامات لمن أراد أريها له Но в расшифровке есть 4.00, покажу всем желающим. But there is a 4.00 on the transcript, I can show it to anyone who wants.

Şimdi efendim, babamın görevi nedeniyle Now|sir|my father's|duty|due to Теперь, сэр, из-за долга моего отца Now, sir, because of my father's job,

liseyi Konya'nın Bozkır kasabasında okudum iki seneyi. I high school|Konya's|Bozkir|in the town|I studied|two|years Я два года учился в средней школе в городе Бозкир в Конье. I studied high school in the town of Bozkır in Konya for two years.

Üçüncü sene Ankara'ya tayin olduk. |||Versetzung| Third|year|to Ankara|assignment|we were وفي السنة الثالثة عُيِّنَ في أنقرة На третий год нас назначили в Анкару. In the third year, we were assigned to Ankara.

Babam bir memurdu, My father|a|civil servant أبي موظف في الحكومة My father was a civil servant,

işte malum ortalık siyasi dönem falan, babam bir akşam eve geldi. |wie bekannt||||||||| here|as you know|environment|political|period|etc|my father|one|evening|home|came ومن المعلوم أن الأجواء كانت، الفترة سياسية وكذا، أبي قدِم للمنزل مساءً Ну, вы знаете, это политический период или что-то в этом роде, мой отец пришел домой однажды вечером. you know, the political situation was what it was, my father came home one evening.

Bana bir 250 lira verdi o zamanın parasıyla dedi, He gave me|a|lira|he said|that|time|with money|said Он дал мне 250 лир и сказал на деньги того времени: He gave me 250 lira, the money of that time,

''Dershaneye ilk kaydını yaptırdım. Taksiti ödedim, bu senin ikinci taksitin. to the tutoring center|first|registration|I completed|The installment|I paid|this|your|second|installment «Я впервые зарегистрировалась в классе. Я заплатил взнос, это ваш второй взнос. ''I made my first registration at the tutoring center. I paid the installment, this is your second installment.

İstersen bu parayla git barda pavyonda eğlen, |this|with this money|go|to the bar|in the brothel|have fun إن أردت اذهب إلى حانة وإقضِ وقتًا If you want, go have fun at the bar or the nightclub with this money,

istersen git dershaneye taksitini yatır, |go|to the tutoring center|your installment|deposit if you want, go to the tutoring center and pay your installment,

üniversiteyi kazan, the university|pass واحصل على قبولك بالجامعة выиграть университет, and win the university,

adam gibi oku, man|like|read واقرأ وتعلم مثل باقي البشر read like a man,

kendini kurtar, çünkü ben sana ne bir fabrika verebilirim, save yourself|save|because|I|you|what|a|factory|can give وأنقذ نفسك بنفسك لأني أنا لا أستطيع أن أعطيك مصنعًا спасайся, ведь какую фабрику я тебе подарю, save yourself, because I can give you neither a factory,

ne bir tezgâh verebilirim, ne bir dükkan, ne bir tarla, tek yolun okumak,'' dedi. neither|a|stall|I can give|neither|a|shop|neither|a|field|only|path|studying|he said Я не могу дать вам скамейку, магазин, поле, ваш единственный путь — это читать», — сказал он. nor a workshop, nor a shop, nor a field, your only way is to read,'' he said.

O gece sabaha kadar ağladım. That|night|until morning|for|I cried وتلك الليلة بكيت حتى اليوم الذي تلاه В ту ночь я проплакала до утра. I cried all night long.

Üh, babam niye böyle diyor, diye. Ugh|my dad|why|like this|says|thinking أقول لماذا يقول أبي هذا الكلام А почему мой отец так говорит? Ugh, why is my father saying this, I wondered.

Niye maddi durumumuz iyi değil, diye. Why|financial|our situation|good|not|he/she said Почему у нас не очень хорошее финансовое положение? Why is our financial situation not good?

Ertesi gün tabii ki dershaneye yazıldım. The next|day|of course|that|to the tutoring center|I enrolled واليوم التالي طبعًا ذهبت وتم تسجيلي في المدرسة Of course, I enrolled in a tutoring center the next day.

O sırada, dershanede Kızılay'da gelip gidirken, That|time|at the tutoring center|in Kızılay|coming|going وتلك الأثناء، عند ذهابي وقدومي للمدرسة في كزل آي В то время, пока он приходил и уходил в Кызылай, в классе, At that time, while going to and from the tutoring center in Kızılay,

tiyatro merakım başladı. theater|my curiosity|started بدأ حبي للمسرح my interest in theater began.

Oyun izlemeye başladım. The game|to watch|I started وبدأت مشاهدة المسرحيات Я начал смотреть игру. I started watching plays.

İlk seyrettiğim oyun, tabii uzun yıllar Ankara'dan dışarıda olduğumuz için, |I watched|play|of course|long|years|from Ankara|outside|we were|for وأول مسرحية شاهدتها، وبالطبع لكوننا بعيدين عن أنقرة لسنوات عدة مضت Первый спектакль, который я посмотрел, конечно, так как мы много лет не были в Анкаре, The first play I watched, of course, since we had been outside of Ankara for many years,

pek tiyatro şansım yoktu, izleme şansım. not much|theater|my chance|was|watching|my chance لم تسنح لي الكثير من الفرص لمشاهدة المسرح У меня не было особого шанса в театре, возможности посмотреть. I didn't have much chance to go to the theater, to watch.

İlk izlediğim oyun, Ankara Sanat Tiyatrosunun |I watched|play|Ankara|Art|Theater’s Первый спектакль, который я посмотрел, был Художественный театр Анкары. The first play I watched was the Ankara Art Theater's

''Sakıncalı Piyade''si, Uğur Mumcu. |Infanterie|| Dangerous||Uğur|Mumcu «Неугодная пехота» Угура Мумджу. ''Sakıncalı Piyade'', by Uğur Mumcu.

Çok etkilendim, çok hoşuma gitti tiyatro. very|was impressed|very|to my liking|went|theater تأثرت كثيرًا، أعجبني كثيرًا المسرح I was very impressed, I really liked the theater.

Başka bir dünyada gibiydim. Another|one|in the world|I was like وكأنني في عالم آخر I felt like I was in another world.

Sonra her hafta bir tiyatro izledim, dershaneye gittiğim her haftasonu Then|every|week|one|play|I watched|to the tutoring center|I went|every|weekend وبعد ذلك شاهدت مسرحية كل أسبوع في كل نهاية أسبوع أذهب للمدرسة Then I watched a play every week, every weekend I went to the tutoring center.

mutlaka bir tiyatro izlemeye başladım. definitely|a|theater|to watch|I started أذهب دائمًا لمشاهدة مسرحية I started to definitely watch a play.

Sonra sınavlara girdik, şimdiki gibi iki dakikada hemen sonuçlar gelmiyor, Then|to the exams|we took|current|like|two|in minutes|immediately|results|do not come وبعدها قدّمنا الامتحانات. ليس كامتحانات اليوم تعلن النتائج فورًا بعد دقيقتين Потом мы сдавали экзамены, как сейчас результаты не приходят сразу через две минуты, Then we took the exams, results didn't come immediately in two minutes like now,

iki üç ay beklemeniz lazım o zaman. two|three|months|you need to wait|necessary|that|time Тогда придется ждать два-три месяца. you had to wait two or three months back then.

Sonuçları beklerken bir gün, Menekşe sokaktan Results|while waiting|one|day|Violet|from the street وعندما كنا ننتظر النتائج يومًا ما كنت أمشي مع رفاقي مرورًا بشارع أحمر Однажды в ожидании результатов, Вайолет Стрит While waiting for the results one day, I am walking down Menekşe street.

aşağı doğru yürüyorum arkadaşlarımla. down|straight|I walk|with my friends Я спускаюсь вниз с друзьями. I am walking down with my friends.

Ankara Halk Tiyatrosunun tabelasını gördüm. Ankara|Public|Theater|sign|I saw رأيت إعلان لمسرح أنقرة للفنون Я увидел вывеску Общественного театра Анкары. I saw the sign of the Ankara Public Theater.

Bir an dedim ki, ben tiyatrocu olacağım. One|moment|I said|that|I|actor|will be وقلت أنا سأصبح مسرحيًا На мгновение я сказал, что собираюсь стать актером. For a moment, I said, I will be an actor.

Oyuncu olacağım, dedim. Arkadaşlarım güldü bayağı. Actor|I will be|I said|My friends|laughed|quite a lot وأصبح ممثلًا... ضحك رفاقي كثيرًا I said I will be an actor. My friends laughed a lot.

Ben gittim, kurslar varmış. I|went|courses|there were Я пошел, есть курсы. I went, there were courses.

Kurslara yazıldım. to the courses|I enrolled Я записалась на курсы. I enrolled in the courses.

Orada bir ay sonra haber geldi, ODTÜ Fizik'i kazandım, güzel. There|a|month|later|news|came|Middle East Technical University|Physics|I passed|good وهناك، أتاني بعد عام خبر قبولي في جامعة الشرق الأوسط في قسم الفيزياء، جميل A month later, I got the news that I passed the METU Physics exam, great.

Babama birinci aşamayı geçtik yani, ODTÜ'yü kazandık işte, iyi bir üniversite. to my father|first|stage|we passed|so|ODTÜ|we won|here|good|a|university بالنسبة لأبي فقد تخطينا مرحلة كبيرة فجامعة الشرق الأوسط جامعة جيدة Для моего отца мы прошли первый этап, поэтому выиграли METU, это хороший университет. I told my dad that we passed the first stage, so we got into METU, a good university.

Bu arada, 17. tercihim. ||Wahl This|in the meantime|preference وبالمناسبة كانت خياري السابع عشر Кстати, это мой 17-й выбор. By the way, it was my 17th choice.

(Kahkaha) Laughter (ضحك) (Laughter)

18 tercih yapıyoruz, benimki 17. tercih. preference|we make|mine|preference نقوم بترجيح 18 جامعة وقُبلت في جامعة كانت خياري السابع عشر Мы делаем 18 выборов, мой выбор 17-й. We are making 18 choices, mine is the 17th choice.

18\. tercihim de Dil Tarih Tiyatroydu. my preference|also|Language|History|was Theater وخياري الثامن عشر كان مسرح اللغة والتاريخ 18\\. Мой выбор пал на Театр истории языка. My 18th choice was Language History Theater. Tiyatro kursları, ODTÜ, hazırlık çok zor geçtim. Theater|courses|Middle East Technical University|preparatory|very|difficult|I passed Театральные курсы, МЕТУ, подготовка была очень сложной. The theater courses at METU were very difficult, I barely passed.

İngilizcem her zaman kötü oldu, her zaman sorun oldu. |my|always|bad|was|always|time|problem|was ولغتي الإنجليزية كانت سيئة طوال الوقت وكانت دائمًا مشكلة لي Мой английский всегда был плохим, всегда была проблема. My English has always been bad, it has always been a problem.

Bu arada parantez, o beş sene fizik okuduğum boyunca This|in the meantime|parenthesis|that|five|years|physics|I studied|during وبالمناسبة بين قوسين، طوال الخمس سنوات التي درست فيها الفيزياء Кстати, скобки, за те пять лет изучения физики By the way, during those five years I studied physics,

bir tek soruyu İngilizce okuyup anlamadım. a|only|question||reading|I did not understand سؤال واحد فقط كان باللغة الإنجليزية قرأته ولم أفهمه Я не прочитал и не понял ни одного вопроса на английском языке. I didn't understand a single question in English.

Hep tahmini; ulan ivmeyi vermişse, hızı soruyordur. |||vermutlich||| always|assumption|dude|impulse|has given|speed|must be asking كله بالتخمين " إذا قال التسارع إذا يقصد السرعة! Всегда угадывать; Если дал ускорение, то спрашивает про скорость. I always guessed; if they gave the acceleration, they must be asking for the speed.

Hızı vermişse, zamanı soruyordur, diye. If the speed|has been given|the time|he/she must be asking|thinking وإذا أعطاك السرعة يطلب الزمان" Если он давал скорость, он спрашивал время. If they gave the speed, they must be asking for the time.

Hani Matematik kolaydı; find the value dedim mi onu çözüyordum da, Remember when|Mathematics|was easy|find|the|value||question particle|it|I was solving|too الرياضيات كانت بسيطة؛ يقول جد القيمة كنت أحلها Вы знаете, математика была легкой; Я сказал найти значение, которое я расшифровывал, You know, math was easy; when I said find the value, I could solve it,

bir tek soruyu anlayarak çözmedim. a|single|question|by understanding|I did not solve ولكن ولا أي سؤال قمت بحله عن فهم! Я не решил ни одного вопроса по пониманию. I didn't solve a single question by understanding it.

Bunu da belirteyim. this|also|I should point out دعوني أوضح هذا. Let me also point this out.

Derken hazırlığı zar zor geçtim. Then|the preparation|barely|with difficulty|I passed وبعدها، تخطيت السنة التحضيرية بصعوبة Тогда я еле прошел подготовку. In the meantime, I barely passed the preparation.

Birinci sene, biraz önce anlattığım gibi, transkriptte kaldım. ||||||demonstration| First|year|a little|earlier|I explained|like|in the transcript|I stayed والسنة الأولى، كما أخبرتكم قبل قليل بقينا في كشف العلامات В первый год, как я только что описал, я остался на транскрипте. In the first year, as I mentioned earlier, I was stuck in the transcript.

Babam bütün bunları, benim tiyatroyla ilgilenmeme yordu. ||||||schob zu My father|all|these|my|with theater|interest in|attributed وكان أبي يتعب لكون كل هذا لأجل اهتمامي بالمسرح Отец приписывал все это моему интересу к театру. My father attributed all of this to my interest in theater.

Ki kendisi sanatla ilgilenen bir insandı. And|he|with art|interested|a|was a person وهو نفسه شخص متعلق بالفن Он был человеком, который интересовался искусством. He was a person interested in art.

Çok iyi şiir okurdu, hatta yazardı da, denerdi en azından. very|good|poetry|he/she read|even|he/she wrote|also|he/she tried|at least|at least كان يقرأ شعرًا جيدًا جدًا وكان كاتبًا حتى، أو يقال عنه كذا على الأقل Он очень хорошо читал и даже писал стихи, по крайней мере, пытался. He read poetry very well, and he even wrote it, at least he tried.

Dedim ki, sen benim tiyatroma karışma, ben sana bu diplomayı getireceğim. I said|that|you|my|theater|don't interfere|I|to you|this|diploma|will bring قلت له لا تتدخل في مسألة المسرح أنا سأحضر لك تلك الشهادة Я сказал, не мешайте моему театру, я принесу вам этот диплом. I said, don't interfere with my theater, I will bring you this diploma.

Söz mü? Söz. Promise|question particle| وعد؟ وعد. Обещать? Обещать. Deal? Deal.

İşte o yüzden bu yükseliş. ||||Anstieg |that|reason|this|rise ولهذا السبب كان ذلك الارتفاع في المعدل That's why this rise.

Sırf bir an önce tiyatroya kaçabilmek için. Just|one|moment|as soon as possible|to the theater|to be able to escape|for لكي أستطيع الذهاب للمسرح Лишь бы поскорее сбежать в театр. Just to be able to escape to the theater as soon as possible.

Harçlığımı hep tiyatro yaparak Ankara Halk Tiyatrosu my pocket money|always|theater|by doing|Ankara|Public|Theater جمعت مصروفي كله لأجل المسرح كله لأجل مسرح أنقرة للفنون Я всегда трачу свои деньги на театр и общественный театр Анкары. I always earned my pocket money by doing theater at Ankara People's Theater.

ve Ankara Sanat Tiyatrosundan kazanarak harçlığımı biriktirdim. and|Ankara|Art|Theater|by winning|my pocket money|I saved وجمعت كل مصروفي للنجاح في مسرح أنقرة للفنون и я сэкономил свои карманные деньги, зарабатывая на Художественном театре Анкары. and I saved my pocket money by earning from Ankara Art Theater.

Tiyatro yaptım Theater|I did قمت بعمل مسرحية я играл в театре I did theater

ve bu transkripti babama diplomayı hediye eder etmez, and|this|transcript|to my father|diploma|gift|he gives|as soon as وحال إعطاء والدي هذه الشهادة كهدية، فورًا и как только я представил эту стенограмму отцу с дипломом, and I will give this transcript to my father as soon as I gift him the diploma,

ilk işim konservatuvara kaçmak oldu. first|job|to the conservatory|to escape|was وأول أمر بعدها الذهاب للمعهد المسرحي Моей первой задачей было сбежать в консерваторию. My first job was to run away to the conservatory.

Tiyatro bölümünü kazandım. Theater|department|I passed قُبِلتُ في قسم المسرح Я выиграл театральный факультет. I got into the theater department.

Vallahi orayı da birincilikle bitirdim. I swear|that place|also|with first place|I finished والله نجحت وبالمركز الأول هناك Клянусь Аллахом, я занял первое место. I swear I graduated from there with honors.

Ama bu sefer şey değil yani, hakikaten birincilikle bitirdim. But|this|time|thing|not|I mean|really|with first place|I finished ولكن هذه المرة ليس كتلك أقصد حقًا نجحت وبالمركز الأول Но на этот раз все в порядке, я действительно финишировал первым. But this time it's not just talk, I really graduated with honors.

Sonra, Devlet Tiyatroları öyküsü başladı. Then|State|The Theaters|story|began Then, the story of the State Theaters began.

Devlet Tiyatrolarına girdim. State|Theaters|I entered ذهبت لمسرح للدولة Я поступил в Государственные театры. I entered the State Theaters.

Trabzon'a tayin oldum. to Trabzon|assignment|I was assigned وعُيِّنت في طرابزون I was assigned to Trabzon.

O dönemde, tabii tiyatroyu çok seviyorum, That|in period|of course|theater|very|I love At that time, of course, I love theater very much,

o ilk adım attığım gün, tiyatroyu ilk izlediğim gün, that|first|step|I took|day|the theater|first|I watched|day день, когда я сделал этот первый шаг, день, когда я впервые увидел театр, the day I took that first step, the day I first watched theater,

yani hani ilk bakışta aşk derler ya, so|you know|first|at sight|love|they say|you know أقصد، يقال الحب من أول نظرة صحيح؟ Я имею в виду, они говорят любовь с первого взгляда, I mean, you know how they say love at first sight,

öyle bir şey oldu. such|a|thing|happened حصل أمرٌ كهذا что-то подобное случилось. Something like that happened.

Yani, bir canavar girdi içime. I mean|a|monster|entered|into me В смысле, монстр вошел в меня. I mean, a monster entered me.

Onsuz uyuyamıyorum, gece rüyalarıma bile tiyatro giriyor. Without him|I can't sleep|at night|into my dreams|even|theater|enters بدونه لا أنام، في أحلامي في الليل حتى يأتي المسرح Я не могу без него спать, театр даже в моих ночных снах. I can't sleep without it, even theater enters my dreams at night.

Trabzon'a gittim, artık bir okul mezunuyum, tiyatrocuyum to Trabzon|I went|now|a|school|I am a graduate|I am a theater actor ذهبت لطرابزون، أصبحت خريجًا جامعيًا الآن، مسرحيّ I went to Trabzon, I am now a school graduate, I am a theater actor.

ve Devlet Tiyatrolarında bir elemanım and|State|Theaters|a|I am an employee وأعمل في مسرح للدولة а я сотрудник государственных театров And I am a member of the State Theaters.

ve çok büyük bir baskı hissediyorum üzerimde siyasi görüşlerimden dolayı. and|very|big|a|pressure|I feel|on me|political|from my views|due to и я чувствую большое давление на меня из-за моих политических взглядов. and I feel a lot of pressure on me because of my political views.

Çünkü Ankara Devlet Tiyatrosunda başlamış, Ankara Sanat Tiyatrosunda devam etmişim, Because|Ankara|State|Theater|I started|Ankara|Art|Theater|continued|I have done Поскольку я начал в Государственном театре Анкары и продолжил в Художественном театре Анкары, Because I started at the Ankara State Theatre and continued at the Ankara Art Theatre,

ODTÜ mezunuyum, e görüşümün ne olduğunu söylememe herhalde gerek yok. Middle East Technical University|I am a graduate|and|my opinion|what|is|to me saying|probably|need|not Я выпускник METU, думаю, мне не нужно говорить вам, каково мое мнение. I am a graduate of METU, so I probably don't need to say what my opinion is.

Müthiş bir baskı hissediyorum idare tarafından üzerimde. tremendous|a|pressure|I feel|administration|by|on me Я чувствую огромное давление со стороны администрации. I feel tremendous pressure from the administration.

Ya da ben öyle sanıyorum. Or|but|I|that way|think أو أنا أظن ذلك Или я так думаю. Or at least, that's what I think.

Ve ben her türlü yanlışlığa, haksızlığa müdahale ediyorum And|I|every|kind of|wrong|injustice|intervene|do وأنا أتدخل وأقف ضد الخطأ والظلم أيًا كان И я вмешиваюсь во все виды зла и несправедливости. And I intervene in every kind of wrong and injustice.

ve itiraz ediyorum, tam bir muhalifim, asi bir insanım. |||||Gegner|rebellious|| and|I object|I am|completely|a|I am an opponent|rebellious|a|I am a person а я возражаю, я полная оппозиция, бунтующий человек. And I object, I am a complete opposition, I am a rebellious person.

Bu, idareyi çok kızdırdı. |die Verwaltung|| This|administration|very|angered وأغضبتُ تلك الإدارة كثيرًا Это возмутило администрацию. This made the administration very angry.

Bana birsürü cezalar verdiler. They gave me|a bunch of|penalties|they gave They gave me a lot of penalties.

Ve ben, biraz yorulmaya ve yılmaya başladım, gözüm korkmaya başladı. |||||verzagen|||| And|I|a little|to get tired|and|to give up|started|my eye|to be afraid|started وأنا، بدأت أتعب وأنهار، وبدأت أخاف И я начал немного уставать и уставать, я начал бояться. And I started to get a little tired and weary, I began to feel afraid.

Bir gece dedim ki, bu kadar muhalif olmanın, One|night|I said|that|this|much|oppositional|being في ليلة ما، قلت لا معنى لكونك معارضًا Однажды ночью я сказал, что, будучи таким оппозиционным, One night I said, there is no point in being so oppositional,

bu kadar itiraz etmenin bir anlamı yok, en iyisi ben idare ile biraz iyi geçineyim this|much|objection|to object|one|meaning|there is not|the|best|I|administration|with|a little|well|get along Нет смысла так много спорить, я лучше немного пообщаюсь с администрацией. there is no point in objecting so much, it is best for me to get along a bit with the administration.

pes edeyim, dedim. give up|I should|I said فالأستسلم.. قلت Я сказал сдавайся. I said, I should give up.

Tam o sırada kütüphanemde kitaplarımı gördüm. Just|that|moment|in my library|my books|I saw وتمامًا تلك اللحظة رأيت كتبي في المكتبة Именно тогда я увидел свои книги в моей библиотеке. Just then, I saw my books in my library.

Nazım'ın kitapları vardı. Nazım's|books|had كان يوجد كتب لناظم حكمت У Назима были книги. There were books by Nazım.

Bir tanesini aldım: Bursa Hapishanesi, okudum. One||I bought|Bursa|Prison|I read Я купил одну: «Тюрьма Бурсы», я прочитал ее. I took one: Bursa Prison, I read.

13 yıl hapis yattın, 13 yıl. year||you served|year Вы провели 13 лет в тюрьме, 13 лет. You served 13 years in prison, 13 years.

Orada şiirler yazdın, destanlar yazdın. |||Epen| There|poems|you wrote|epics|you wrote وهناك، كتبت الأشعار والملحميات You wrote poems there, you wrote epics.

Oradaki insanlara resim yapmayı öğrettin. The people there|to the people|drawing|to do|you taught Вы учили тамошних людей рисовать. You taught the people there how to paint.

Sen onlardan dokumacılık öğrendin, 13 yıl dayandın. ||weaving||| ||Weberei||| You|from them|weaving|learned|years|endured Ты научился у них ткать, ты терпел 13 лет. You learned weaving from them, you endured for 13 years.

Ben 13 ay dayanamadım, öyle mi. I|months|couldn't endure|like that|question particle وأنا لم أتحمل 13 شهر، صحيح؟ Я не мог продержаться 13 месяцев, верно? I couldn't hold on for 13 months, could I?

Çok ayıp! Çok utandım kendimden. very|shame|very|I was ashamed|of myself إنه لأمرٌ مشين! خجلت من نفسي كثيرًا What a shame! I was very embarrassed of myself.

Dedim ki, ''Mesele esir düşmekte değil, teslim olmamakta bütün mesele.'' |||||||не подчинении|| |||Gefangener|||||| I said|that|The issue|captive|falling|not|surrender|not being|whole|issue Я сказал: «Дело не в том, чтобы попасть в плен, а в том, чтобы не сдаться». I said, 'The issue is not about being captured, the whole issue is about not surrendering.'

Ve ilk kez orada, bundan sonra teslim olmamaya karar verdim. And|first|time|there|from this|after|surrender|not to|decision|I gave ولأول مرة هناك، قررت أن لا أستسلم بعد ذلك أبدًا И там я впервые решил не сдаваться после этого. And for the first time there, I decided not to surrender from then on.

Sonra, Trabzon'daki hayatım devam ederken, Later|in Trabzon|my life|continues|while وبعدها، عند استمرار حياتي في طرابزون Затем, пока продолжается моя жизнь в Трабзоне, Then, while my life in Trabzon continued,

bir gün Melih Cevdet Anday geldi Trabzon'a. one|day|Melih|Cevdet|Anday|came|to Trabzon يومًا ما قدمَ إلى طرابزون مليح جودت أنداي Однажды в Трабзон приехал Мелих Джевдет Андай. One day, Melih Cevdet Anday came to Trabzon.

Yine ben böyle hararetli hararetli muhalefet yapıyorum idareye. |||leidenschaftlich|||| Again|I|like this|heatedly||opposition|do|to the administration وأنا مجددًا أعارض الحكومة بحرارة للإدارة Я опять так горячо выступаю против администрации. Again, I am making a heated opposition to the administration.

Bağırıp çağırıyorum. shouting|I am calling وأصرخ Я кричу. I am shouting and yelling.

Melih Cevdet Anday'ın dikkatini çekti. |||внимание| Melih|Cevdet|Anday's|attention|attracted ولفت هذا انتباه مليح جودت أنداي Мелих Джевдет привлек внимание Андая. It caught Melih Cevdet Anday's attention.

Size bir şey sorabilir miyim delikanlı, dedi. to you|a|thing|can I ask|me|young man|he said قال: "هلّا سألتك سؤالًا أيها الشاب؟" - Могу я спросить вас кое о чем, молодой человек? - сказал он. Can I ask you something, young man, he said.

Tabii, dedim. Of course|I said قلت طبعًا Of course, I said.

Siz, dedi, Galileo'yu tanır mısınız, dedi. You|said|Galileo|recognize|do you|said قال هل تعرف غاليليو؟ Он сказал, ты знаешь Галилея? Do you know Galileo, he said.

Galileo'yu tanımaz mıyım efendim, ben dedim fizikçiyim, Galileo|wouldn't recognize|I|sir|I|said|am a physicist قلت وكيف لا أعرفه؟ أنا فيزيائي Разве я не знаю Галилея, сэр, я сказал, что я физик, How could I not know Galileo, sir, I said, I am a physicist,

aynı zamanda Ankara Sanat'da oyunu oynandı Bertolt Brecht'in yazdığı, same|time|Ankara|at Sanat|play|was performed|Bertolt|Brecht's|written في نفس الوقت، مثلت أيضًا مسرحيته التي كتبها بيرتل بريخت в то же время в Анкаре была сыграна пьеса «Санат по сценарию Бертольта Брехта», and I also played in a play written by Bertolt Brecht at Ankara Sanat,

onda da oynadım ben, ilk kursiyerlik oyunum oydu, dedim. |||||Kurs spielen||| he|also|I played|I|first|student|game|was|I said وأول مسرحية في مسيرتي المهنية كانت تلك المسرحية Я тоже играл в нее, я сказал, что это была моя первая стажёрская игра. that was my first student play, I said.

Peki, dedi. Okay|he said Ну, сказал он. Well, he said.

Giordano Bruno'yu tanır mısınız, dedi. Giordano|Bruno|you know|do you|he said أتعرف جوردانو برونو؟ - Вы знаете Джордано Бруно? - спросил он. Do you know Giordano Bruno, he said.

Tanımaz mıyım, dedim. Giordano Bruno'nun da oyunu var. I wouldn't recognize|would I|I said|Giordano|Bruno's|also|play|exists قلت كيف لا أعرفه يوجد مسرحية أيضًا لجوردانو برونو Я сказал, что не знаю. У Джордано Бруно тоже есть игра. How could I not know, I said. Giordano Bruno has a play too.

Onu da dedim, okudum. I|also|said|I read هذه أيضًا قرأتها I said I read it too.

Çok beğendim, dedim. very|liked|I said وأعجبتني كثيرًا Мне это очень нравится, сказал я. I liked it a lot, I said.

Ki anlatacağım öyküyü, sonra bana Ankara Devlet Tiyatrosunda that|I will tell|the story|later|to me|Ankara|State|in the Theater والتي في القصة التي سأخبرها لكم حصل لي نصيب Которую я расскажу, потом мне в Государственном театре Анкары. The story I will tell is about how I later had the chance to play Giordano Bruno at the Ankara State Theatre.

Giordano Bruno'yu, rolünü oynamak nasip oldu. Giordano|Bruno|his role|to play|destined|was Мне выпала честь сыграть роль Джордано Бруно. I said, I know him too.

Dedim, onu da tanırım. I said|him|also|I know Я сказал, что тоже его знаю. Well, he said, which one do you think is right?

Peki, dedi, sence hangisi haklı? Okay|he said|in your opinion|which one|is right قال برأيك أيهم أحق؟ Ну, сказал он, как вы думаете, какой из них правильный? Which one do you accept?

Hangisini, dedi, kabul ediyorsun? Which one|he said|accept|do you "Which one do you approve of?" Какой из них, сказал он, вы принимаете?

Tabii ki Giordano Bruno'yu, dedim. Of course|(particle)|Giordano|Bruno|I said قلت بالطبع جوردانو برونو Of course Giordano Bruno, I said.

Neden, dedi. Why|he said قال لماذا Why, he said.

Çünkü, dedim, Galileo pes etmiş, korkmuş, geri adım atmış, Because|I said|Galileo|gave up|had|feared|back|step|taken قلت لأن غاليليو استسلم وخاف، وانسحب Потому, сказал я, Галилей сдался, испугался, сделал шаг назад, Because, I said, Galileo gave up, was afraid, took a step back,

Dünya'nın, evrenin merkezi olmadığını söylemiş, ||Zentrum|| the Earth|universe|center|is not|had said وقال أن كوكب الأرض ليس مركز الكون Он сказал, что Земля не является центром Вселенной, he said that the Earth is not the center of the universe,

ama engizisyonun işkence aletlerini görünce but|of the inquisition|torture|instruments|upon seeing وعند رؤيته لمحاكم الكاثوليك وآلات التعذيب التي كانت ضد كل مخالف but when he saw the torture instruments of the inquisition.

korkmuş geri adım atmış, bile bile yalan söylemiş. scared|back|step|had taken|even|knowing|lie|had told خاف وانسحب وكذب عن عمد he stepped back in fear, knowingly lied.

Tamam evinde gitmiş o hapiste, yıllarında son eserini yazmış ama, Okay|at home|he has gone|he|in prison|in his years|last|work|he wrote|but Ладно, побывал дома и в тюрьме, последнее в свои годы произведение написал, но, Okay, he went to his house, wrote his last work in prison, but,

yine de kendini inkar etmiş. again|also|himself|denial|has denied لكن مجددَا، هو أنكر نفسه И все же он отрекся от себя. he still denied himself.

Ama Giordano öyle mi, dedim. But|Giordano|like that|question particle|I said قلت ولكن هل جوردانو كهذا. But what about Giordano, I said.

Yedi yıl engizisyonun işkencesine direnmiş, Seven|years|of the inquisition|to the torture|had resisted تحمل تعذيب المحاكم تلك طوال سبع سنين Семь лет сопротивлялся пыткам инквизиции, He resisted the torture of the Inquisition for seven years,

yedi yıl dayanmış, hatta konuşmasın diye dilini damağına çakmışlar, seven|years|had endured|even|he shouldn't talk|in order to|his tongue|to his palate|they had nailed وحتى أنه شقوا حنكه لأن لا يتكلم Он продержался семь лет, даже язык в рот засунул так, что не мог говорить, he endured for seven years, and they even pinned his tongue to the roof of his mouth to prevent him from speaking,

damağını yırtmış, yine ''Tanrı insanın içindedir, Gaumen||||| his palate|has torn|again|God|man's|is within شقوا حنكه وقام وكرر "الله موجود بداخل الإنسان он разорвал себе нёбо, опять "Бог в человеке, he tore his palate, yet he said, ''God is within man,

Dünya, evrenin merkezi değildir,'' demiş. The Earth|universe's|center|is not|he/she said والكرة الأرضية ليست مركز المجرة" Земля не является центром Вселенной», — сказал он. The Earth is not the center of the universe.''

Tabii ki ben bu adamı destekliyorum, buna inanıyorum. Of course|that|I|this|man|support|to this|believe بالطبع أنا مع هذا الشخص وأؤمن بهذا Конечно, я поддерживаю этого человека, я в это верю. Of course, I support this man, I believe in this.

Kaç yaşındasınız evladım, dedi. How many|old are you|my child|he said قال ما عمرك بُنًي؟ - Сколько тебе лет, сынок? - спросил он. How old are you, my child, he asked.

28, dedim. I said I said 28.

48 yaşına gel de bir daha konuşalım, dedi. to your age|come|then|one|more|we will talk|he said قال عندما تصل لسن الثامنة والأربعين تعال لنتحدث مجددًا «Доживем до 48 лет и поговорим еще раз», — сказал он. "Come back when you're 48, and then we'll talk," he said.

(Kahkaha) Laughter (ضحك) (Laughter)

Allah'a şükür 55 yaşındayım, hâlâ Giordano Bruno'ya inanıyorum, to God|thanks|I am years old|still|Giordano|Bruno|I believe Слава Богу, мне 55 лет, я до сих пор верю в Джордано Бруно, Thank God I'm 55, and I still believe in Giordano Bruno,

hâlâ ona hak veriyorum. still|to him|right|I give Я до сих пор отдаю ему должное. I still agree with him.

(Alkış) Applause (تصفيق) (Applause)

Elbette Giordano Bruno kadar inatçı, onun kadar cesur olmam mümkün değil, Of course|Giordano|Bruno|as|stubborn|him|as|brave|I can be|possible|not بالطبع ليس من الممكن أن أكون عنيدًا أو شجاعًا مثل جاردانو برونو Конечно, я не могу быть таким упрямым, как Джордано Бруно, таким смелым, как он, Of course, I cannot be as stubborn as Giordano Bruno, nor as brave as him,

ama en azından yüreğimde hep Giordano Bruno yatıyor. but|at least|least|in my heart|always|Giordano|Bruno|lies ولكن على الأقل جاردانو برونو محفوظ في قلبي but at least Giordano Bruno always resides in my heart.

Ve Ankara Devlet Tiyatrosunda bu rolü oynadığımda, And|Ankara|State|Theater|this|role|when I played وعند تمثيلي لدوره في مسرح أنقرة الحكومي And when I played this role at the Ankara State Theatre,

bir cumartesi günüydü. a|Saturday|it was day it was a Saturday.

Bu işi seçmemdeki, kararlı olmamdaki, This|job|in my choosing|determined|in my being وقد مررت بحادثة جعلتني أكثر عزمًا وجعلتني أقدّر Выбирая эту работу, по моему решению, The reason for my choice of this job, my determination,

inat etmemdeki nedeni ve kararlılığı bir kez daha takdir etmeme sebep olan stubbornness|in my stubbornness|reason|and|determination|one|time|again|appreciation|to me|reason|that что заставляет меня еще раз оценить причину и решимость в моей настойчивости. the reason that made me appreciate my stubbornness and determination once again,

bir olay yaşadım. a|event|I experienced У меня было событие. was an event I experienced.

Gençler vardı. The young people|were كان هناك مجموعة شبان Были подростки. There were young people.

İçeriden cıvıl cıvıl sesler geliyordu. |chirpy|lively|sounds|were coming وكانت أصوات فرحتهم تأتي من الداخل Изнутри доносились чирикающие звуки. There were lively sounds coming from inside.

Hatta bazı arkadaşlarımız, ya çoluk çocuk getirmişler, Even|some|our friends|or|children|child|have brought حتى أن بعض رفاقنا قالوا "أحضروا أطفالًا أو طلاب إعدادية Некоторые из наших друзей даже привели детей, In fact, some of our friends brought their kids,

orta okuldan insanlar getirmişler, oynamasak mı, ağır bir oyun bu, dedi. middle|from school|people|they had brought|should we not play|question particle|heavy|a|game|this|he/she said ما رأيكم أن لا نكمل ونلعب الدور؟ هذه مسرحية ثقيلة وصعبة" «Они привели людей из средней школы, если мы не будем играть, это тяжелая игра», — сказал он. they brought people from middle school, saying, should we not play, this is a heavy game.

Çünkü işkence görüyor, en sonunda yakılıyor Giordano, Because|torture|he experiences|finally|in the end|he is burned|Giordano لأنه يُعذًَب، وبالنهاية يحرَق جاردانو Because Giordano is being tortured, in the end, he is burned,

yakılırken bile dilini parçalıyor. while burning|even|his tongue|tears apart وحتى عند إحتراقه كان يقطع لسانه даже когда его обожгут, он разорвет свой язык. even while being burned, he is tearing his tongue.

Dedik ki, olsun ya oynayalım ve biz oynamaya karar verdik. We said|that|let it be|or|we play|and|we|to play|decision|we made قلنا فليكن فلنلعب الدور ثم قررنا لعب الدور Мы сказали, ну давай поиграем и решили поиграть. We said, well, let's play and we decided to play.

Oyun bitti, bir grup öğrenci çıkışa koştu. The game|ended|a|group|students|to the exit|ran انتهت المسرحية وركض مجموعة من الطلاب نحو المخرج Игра окончена, группа студентов устремилась к выходу. The game is over, a group of students ran to the exit.

Hakikaten böyle giyimlerinden, kuşamlarından biraz |||Kleidung und Auf| really|like this|from their clothing|from their dressing|a little وبالحقيقة من ملابسهم وهندامهم كانوا يبدون مثل Действительно, немного такой одежды Indeed, from their clothing and attire, they looked a bit like kids from the outskirts.

kenar mahalle çocukları gibiydi, biraz yoksul gibilerdi. |Stadtteil||||| edge|neighborhood|children|were like|a little|poor|seemed like Они были как дети из пригорода, немного бедные. They seemed a bit poor.

İşte, benle konuşmak istediler. |with me|to talk|they wanted وأرادوا التحدث معي Well, they wanted to talk to me.

Nereden geliyorsunuz, hatırlamıyorum adını şu okuldan dediler, ama herhalde Where|are you coming from|I don't remember|your name|that|from school|they said|but|probably من أين أتيتم؟ من تلك المدرسة لا أذكر أسمها ولكن أغلب الظن Я не помню, откуда ты родом, твое имя сказали из той школы, но я думаю Where are you coming from, I don't remember the name of that school, they said, but probably...

yine böyle yoksul semtlerimizden biriydi. |||unseren Stadtteilen| again|such|poor|from our neighborhoods|was one كانوا من أحد أحيائنا الفقيرة это снова был один из наших бедных районов. it was one of our poor neighborhoods again.

Dedim ya siz orta okul öğrencisi misiniz, I said|you know|you (plural/formal)|middle|school|student|are you قلت أنتم طلاب في المرحلة الإعدادية؟ Я сказал, ты учишься в средней школе, I told you, are you middle school students?

yok dedi, biz lise öğrencisiyiz. no|he said|we|high school|are students قالوا لا نحن طلاب ثانوية No, they said, we are high school students.

Ha lise bir öğrencisisiniz? Are|high school|a|student ها أنتم طلاب ثانوية. Вы старшеклассник? Oh, you are a first-year high school student?

Hayır dedi, lise son. No|he said|high school|senior قالوا لا في آخر الثانوية Он сказал нет, он старшеклассник. No, they said, we are seniors.

E yarın dedim üniversite sınavı var, üniversiteye gireceksiniz. And|tomorrow|I said|university|exam|is|to university|you will enter قلت إذا لديكم امتحان الجامعة وتدخلون الجامعة Я сказал, что завтра в университете экзамен, ты поступишь в университет. I said, 'Well, tomorrow there is a university entrance exam, you will be entering the university.'

Evet dediler, öğretmenimiz bize hani son gün sınavı düşünmeyin, Yes|they said|our teacher|to us|you know|last|day|exam|don't worry about قالوا نعم، معلمنا قال لنا أن لا نفكر كثيرًا بامتحان آخر يوم Они сказали да, наш учитель сказал нам, не думайте об экзамене в последний день, They said, 'Yes, our teacher brought us here so that we wouldn't think about the exam on the last day,'

moral olsun diye getirdi bizi buraya. morale|to be|so that|he brought|us|here وأحضرنا هنا لأجل لتعديل مزاجنا ونفسيتنا Он привел нас сюда для боевого духа. 'to boost our morale.'

Aa ne güzel, dedim. Oradan bir tane kız çıktı, Oh|how|beautiful|I said|From there|one|piece|girl|came out قلت ما أجمل ذلك وهناك ظهرت فتاة О, как мило, сказал я. Оттуда вышла девушка, I said, 'Oh how nice,' and then a girl came out from there,

Özür dilerim, gerçekten, burnumun direği sızlıyor. |||meiner Nase|Stütze| I apologize|sincerely|really|my nose|bridge|hurts Извините, правда, у меня болит нос. 'I apologize, really, my nose is aching.'

Ben dedi üniversite okumayı çok istiyorum. I|said|university|to study|very|want Я сказал, что очень хочу поступить в университет. He said, I really want to go to university.

Üniversite okumanın çok önemli olduğunu biliyorum. University|studying|very|important|that|I know أعرف من هو مهم أمر الدراسة الجامعية I know that going to university is very important.

Ama bu oyunu seyrettikten sonra, mutlaka üniversite okuyacağım, dedi. But|this|game|after watching|later|definitely|university|I will study|he said قالت ولكن بعد مشاهدة هذا المسرحية حتمًا سأدخل الجامعة Но после просмотра этого спектакля я обязательно пойду в университет, — сказал он. But after watching this game, I will definitely go to university, he said.

Bir kişi kazanmak bile, bu meslekte benim için bir rekordu. A|person|to win|even|this|in the profession|my|for|one|record كسب الأشخاص ولو شخص واحد في هذا المهنة كانت بالنسبة لي رقم قياسي Даже победа одного человека была для меня рекордом в этой профессии. Winning even once is a record for me in this profession.

En büyük başarıydı. The|biggest|was success كانت أكبر نجاح لي It was the greatest success.

(Alkış) Applause (تصفيق) (Applause)

Heyecanlanacağımı biliyordum da, ağlayacağımı hiç düşünmemiştim. I would get excited|I knew|too|I would cry|ever|I hadn't thought I knew I would get excited, but I never thought I would cry.

Gerçekten tiyatroyla ilgili benim hayatımda hiçbir zaman bir gelgit olmadı. Really|with theater|related to|my|in life|no|time|a|fluctuation|was حقًا، لم يكن هناك أي مد وجزر في حياتي في ما يخص المسرح В моей жизни никогда не было прилива с театром. There has never been a tide in my life regarding theater.

En başından beri karar verdim, en başından beri aşık oldum, From|the beginning|since|decision|I made||||in love|I became من أول لحظة أتخذت قرارًا ومن البداية عشقته Я решил с самого начала, влюбился с самого начала, I decided from the very beginning, I fell in love from the very beginning,

hep sevdim, çünkü ben tiyatroya inandım. |||||верил always|loved|because|I|to theater|believed Я всегда любил его, потому что верил в театр. I have always loved it, because I believed in theater.

Ben, tiyatronun beni daha doğru ve daha iyi bir insan yapacağına inandım. I|of the theater|me|more|right|and|more|good|a|person|will make|I believed أعتقدت أن المسرح سيجعل مني إنسانًا أفضل وأقوم Я верил, что театр сделает меня честнее и лучше. I believed that theater would make me a more correct and better person.

Umarım da öyle yapar. I hope|too|like that|does وأتمنى أن يفعل ذلك Надеюсь, он тоже. I hope it does.

Teşekkür ederim. Thank|you شكرًا لكم Thank you.

(Alkış) Applause (تصفيق) (Applause)

SENT_CWT:AFkKFwvL=4.83 PAR_TRANS:gpt-4o-mini=4.34 en:AFkKFwvL openai.2025-01-22 ai_request(all=287 err=0.00%) translation(all=239 err=0.42%) cwt(all=1388 err=1.80%)