Hayal kurmak boşa zaman kaybı mı? (GERÇEKLER)
||||perte de temps||réalités
||vergeblich||||
Ist Träumen Zeitverschwendung? (FACTS)
Is dreaming a waste of time? (TRUTHS)
夢を見るのは時間の無駄か(FACTS)
Является ли сон пустой тратой времени? (ФАКТЫ)
Hayali bile bize imkansız gibi görünen,
Even imagining it seems impossible to us,
Даже воображение кажется нам невозможным,
sanki hiç bize göre değilmiş gibi gelen bir sürü şey var hayatımızda.
|||||||||||dans notre vie
There are many things in our lives that seem like they are not for us at all.
В нашей жизни есть много вещей, которые, казалось бы, совсем не для нас.
Size şoyle bir gerçekten bahsedeyim.
|comme ça|||
Let me tell you a fact.
Her düşünce, beynimizde bir tohum gibidir.
||||graine|
||||Samen|
Jeder Gedanke ist wie ein Samen in unserem Gehirn.
Every thought is like a seed in our brain.
Önce onu ekeriz ve büyüyüp ağaç oluncaya kadar ona bakarız
||nous planterons||en grandissant|||||nous en prendrons soin
||||wächst|||||wir kümmern uns
Zuerst pflanzen wir ihn ein und kümmern uns um ihn, bis er zu einem Baum heranwächst.
First we plant it and look after it until it grows and becomes a tree
ve bir gün o ağaç, ondan yararlanmamız için bize meyve verir.
||||||наша польза||||
||||||notre profit||||
||||||nutzen können||||
and one day that tree will bear fruit for us to benefit from it.
Hayatımızda, büyük ve onemli bir işe imza atmak, yukselmek,
||||||||подняться
||||||||s'élever
||||||unterschreiben||aufsteigen
Eine große und wichtige Aufgabe in unserem Leben zu unterzeichnen, aufzusteigen,
In our life, to sign a big and important job, to rise,
veya zengin olmak gibi birçok şeyi başarmak için yapmamız gereken şeyler,
or the things we need to do to achieve many things, such as getting rich,
bazılarınıza biraz saçma bir yöntem gibi gelse de, öncelikle onu düşünmek,
некоторым из вас||||||||||
à certains d'entre vous||||||||d'abord||
einigen von euch||||||||||
Although it may seem like a silly method to some of you, to think about it first,
sonrasında beynimizde canlandırmak ve hayal dünyamızda gerçek hayattaymış gibi olacakları bire bir yaşamaktır.
|||||notre monde||dans la vie||ce qui va se passer|en personne||vivre
|||||||im echten Leben|||||leben
then envision it in our brains and live in our imagination what it would be like in real life.
ensuite, c'est de revivre quelque chose dans notre esprit et que cela semble se passer dans notre monde imaginaire, comme si c'était la vraie vie.
Başka bir videoda da soylediğim gibi, beyin gerçeklik ile hayali ayıramıyor.
||||я сказал||||||
|||||||réalité|||
||||ich sagte||||||trennen kann
As I said in another video, the brain cannot distinguish between reality and fantasy.
Comme je l'ai dit dans une autre vidéo, le cerveau ne peut pas distinguer la réalité de l'imaginaire.
bir şeyi beyninizde canlandırırsanız, beyniniz siz onu gerçek hayatta yaşıyormuşsunuz gibi algılar.
|||||||||вы живете||
|||vous visualisez||||||vous vivez||perçoit
|||||||||leben||wahrnimmt
Wenn Sie sich etwas in Ihrem Gehirn vorstellen, nimmt Ihr Gehirn es so wahr, als ob Sie es in Wirklichkeit erleben würden.
If you visualize something in your mind, your brain perceives it as if you are experiencing it in real life.
Si vous visualisez quelque chose dans votre esprit, votre cerveau le perçoit comme si vous le viviez dans la vraie vie.
Evet, bugün sizlerle bir çoğumuzun okuduğu, dünyaca ünlü
Yes, the world-famous one that many of us read with you today.
Napeleon Hill'in ‘Düşün ve Zengin ol' isimli kitabı hakkında konuşacağım.
Napoléon|de Napoleon Hill||||||||
|Hill||||||||
Napeleon Hill, bu kitabı yazmak için, tarih boyunca dünyanın gelmiş geçmiş en zengin insanlarından olan
|Hill|||||||||||||
|Hill|||||||||||||
ve günümüz parasıyla, yaklaşık 337 milyar dolar servet kazanmış Andrew Carnegie'nin desteği ile,
|notre époque|||||fortune||Andrew Carnegie|||
||||||||Andrew Carnegie|||
20 sene boyunca birçok başarılı kişinin hayatını, düşüncelerini ve başarı adımlarını araştırmış,
||||||ses pensées|||les étapes de réussite|a étudié
|||||||||Schritte|
onlarla bizzat görüşmüş ve bunların sonucunda,
|en personne|rencontré|||
|persönlich|gesprochen|||
und infolgedessen,
şimdiye kadarki kişisel gelişim kitapları arasında bir başyapıt ortaya koymuştur diyebiliriz.
||personnel|développement personnel||parmi||chef-d'œuvre||a produit|
|||||||Meisterwerk|||
Wir können sagen, dass er ein Meisterwerk unter den bisherigen Büchern zur persönlichen Entwicklung geschaffen hat.
Acaba bir şeyi beynimizde canlandırmak niye bu kadar önemli?
Ya da beynimizde canlandırdığımız zaman ne oluyor?
|||nous imaginons|||
|||wir uns vorstellen|||
Bir şey hakkında sadece bomboş hayal kurarak elimize ne geçer ki diye düşünebilirsiniz.
||||vide||||||||vous pouvez penser
Vous pourriez penser que rêver à vide sur quelque chose ne nous mène à rien.
Ama aslinda öyle değil.
Mais en réalité, ce n'est pas le cas.
Kendinizle ilgili kurduğunuz olumlu veya olumsuz hayaller geleceğinizi belirler.
||vous construisez|||||votre avenir|déterminent
|||||||Ihre Zukunft|
Les rêves positifs ou négatifs que vous avez sur vous-même déterminent votre avenir.
Şimdiye kadarki başarılarınızdan birini düşünün.
||vos succès||
||Ihren Erfolgen||
Biraz hafızanızı zorlayıp hatırlamaya çalışın,
|votre mémoire|||
|Ihr Gedächtnis|||
onu gerçekleştirmeden önceki zaman diliminde beyninizin neyle meşgul olduğunu bir düşünün.
|avant de le|||dans la période|votre cerveau|avec quoi||||
|ohne es zu realisieren|||||||||
Pensez à ce qui occupait votre esprit avant de réaliser cela.
İlk defa, o başarıyı elde edebilmek hakkında ne düşünmüştünüz?
||||||||вы думали
||||||||vous pensiez
||||||||Sie gedacht
Pour la première fois, qu'est-ce que vous pensiez à propos de cette réussite?
Ne zaman, hangi şartlarda ve neden o şeyi düşündüğünüzü hatırlayın.
|||||||||souvenez-vous
|||||||||erinnern Sie sich
Rappelez-vous quand, dans quelles conditions et pourquoi vous avez pensé à cela.
Böylece o başarınızın sadece bir düşünce olarak geçmiste aklınızdan geçtiğini anımsayacaksınız.
||votre succès|||||dans le passé|votre esprit||vous vous souviendre
||||||||in Gedanken||werden erinnern
Ainsi, vous vous rappellerez que ce succès n'était qu'une pensée dans le passé.
Sonra onun hakkında daha çok düşünmeye başladınız
Ensuite, vous avez commencé à y penser davantage.
ve sizde ‘Neden olmasın ki? Ben bunu yapabilirim' gibi düşünceler oluştu
|||ne pas|||||||sont apparues
Et des pensées comme 'Pourquoi pas ? Je peux le faire' sont apparues en vous.
ve sonuç olarak o sizin için artık bir amaca dönüştü.
||||||||objectif|
Sonra bu hayali gerçekleştirmek için çalıştınız ve başardınız.
|||||||vous avez réussi
Insanlık tarihindeki önemli buluşlar, Facebook, Google gibi şirketlerin kurulması,
Humanité|||inventions|||||la création
Menschheit|||Erfindungen|||||
yani kısacası bütün büyük başarıları düşündüğümüzde,
|||||en considérant
hepsi bir zamanlar onları yapan kişilerin aklından sadece birer düşünce olarak geçmiş,
sonra onlar bunu kafalarında canlandırmış,
|||dans leur esprit|imaginé
||||visualisiert
onun hakkında derin ve detayli düşünerek onu bir amaca dönüştürmüş ve o amaca doğru ilerlemişlerdir.
||||||||||||||они продвинулись
||||détaillée|||||transformé|||||ils ont avancé
||||||||||||||fortgeschritten
Indem sie tiefgründig und detailliert darüber nachgedacht haben, haben sie es zu einem Ziel gemacht und sind diesem Ziel näher gekommen.
Bu şekilde de çok başarılı olmuşlardır.
|||||ils ont été
|||||sind sehr erfolgreich
Tum zamanlarin en büyük bilim adamlarından biri olan Albert Aynştaynın
|de tous les temps||||||||d'Albert Einstein
|aller Zeiten||||||||Einstein
eşiyle boşanmak için aralarında bir anlaşmanın olduğunu biliyor muydunuz?
|||||accord|||
|||||Vereinbarung|||
Aynştayn, tüm zamanını bilimsel çalışmalara vermek isterken,
Einstein||||travaux scientifiques||
Einstein||||||
Einstein, tout en souhaitant consacrer tout son temps à des travaux scientifiques,
evliliğin getirdiği yükümlülükler yüzuünden eşiyle de ilgilenmesi gerekmiş.
|apportées|responsabilités|en raison de|||s'occuper de|il fallait
|||wegen|||sich um|muss er
a dû s'occuper de sa femme en raison des obligations que le mariage impose.
Tüm dikkat ve odağını sadece calismalarina vermek istedigi için eşine boşanmayi teklif etmiş.
||||||||||развод||
||||||||||divorce||
|||||seinen Arbeiten|||||Scheidung||
Comme il voulait concentrer toute son attention et son énergie uniquement sur ses travaux, il a proposé à sa femme de divorcer.
Ancak eşini kendi rızasıyla boşanmaya ikna edebilmek için de böyle ilginç bir anlaşma yapmış.
|||son consentement||||||||||
|||mit ihrem Einverständnis||||||||||
Cependant, pour convaincre sa femme de divorcer de son plein gré, il a fait un accord aussi intéressant.
Nobel almadan yıllar öncesinde, aralarındaki bu anlaşmada şöyle diyormuş.
||||||соглашении||
||||||accord||disait
||||||Vereinbarung||sollte sagen
"Sen şimdilik benden boşanmaya razı ol,
||||d'accord|
ben ileride Nobel aldığım zaman kazanacağım paranın tamamını sana vereceğim".
|||||je gagnerai||||
|||||ich gewinnen werde||||
Farklı ve şaşırtıcı bir örnek olduğunu biliyorum
ama burada, asıl dikkatinizi cekmek istediğim nokta,
||||привлечь внимание||
||||attirer||
||||aufmerksam machen||
Aynştayn'ın, bir bilim adamının alabileceği en yüksek ödülü alacağından ne kadar da emin olduğudur..
Эйнштейн||||||||получит|||||
d'Aynstein|||scientifique|puisse obtenir||||qu'il va recevoir|||||il est
Einsteins||||||||erhalten wird|||||
Neden böyle oluyor biliyor musunuz?
Çünkü siz bir şeyi düşünerek onu beyninizde canlandırdığınızda,
|||||||vous l'imaginez
|||||||visualisieren
beyninizdeki nöronlar kafanizdaki o düşüncelere uygun yeni yollar açmış oluyor.
votre cerveau|neurones|dans votre tête||||||ont ouvert|
|Neuronen|in Ihrem Kopf|||||||
Böylece siz o konuda daha derin düşündüğünüzde, onu daha gerçekçi bir şekilde beyninizde canlandırdığınızda
|||||profondément|en y réfléchissant|||||||
|||||||||||||visualisieren
Wenn Sie also tiefer darüber nachdenken, wenn Sie es sich realistischer vorstellen
ve her gün hayal ettiğinizde, siz nöronların açtığı o yolları daha da genişletiyor,
||||||нейронов||||||расширяет
||||vous imaginez||des neurones||||||élargit
||||||||||||erweitert
daha sonrasında, bu yolların etrafına sağlam bir duvar örüyorsunuz.
||||||||вы строите
|||des routes||solide|||vous construisez
|||Wegen|||||bauen
dann bauen Sie eine solide Mauer um diese Straßen.
Bu yüzden, beyin hayalde canlandırdığını gerçek hayatta yaşamadığı için,
|||dans l'imaginaire|représente|||il n'a pas vécu|
||||darstellt||||
gerçeklikle hayal alemi arasında büyük bir boşluk oluşuyor.
la réalité||monde||||écart|
der Realität||Welt|||||
Es gibt eine große Kluft zwischen Realität und Fantasie.
Ve beyin kendini zorlayarak aradaki boşluğu kapatmaya çalışıyor.
|||||le vide|fermer|
|||||Lücke|zu schließen|
Böylece arka planda, beynimiz artık amaca dönüşmüş olan o hayallerimizi gerçekleştirmek için uğraşıyor.
|arrière-plan|plan|||||||nos rêves|||s'efforce
|||||||||unsere Träume|||
Bu sebeple de, etrafında olup biten bütün olaylarda amacına hizmet edecek şeylerin farkına varıyor
|||||se déroulant||les événements|son but|||||prend conscience
|||||||Ereignisse|Ziel|||||
ve otomatik olarak bu yolda ona yardımcı olacak olay ve insanlar karşısına çıkmaya başlıyor.
Böylece, hedefine ulaşmak için gerekli olan herşeyi bir miknatıs gibi çektiğini düşündürüyor insana.
|objectif|||||||aimant|||fait réfléchir|
|Ziel|||||||||||
Çoğu zaman tesadüf gibi gözüken ve ‘vay be ne düşündüysem o gerçek oluyor'
|||||||||я думал|||
||coïncidence||semblant|||||ce que je pense|||
|||||||||was ich dachte|||
Oft scheint es wie ein Zufall zu sein und 'wow, was ich denke, wird wahr'.
veya ‘Vay be ben de dün bu konu hakkında düşünüyordum, bugün karşıma çıktı'
gibi tepki verdiğimiz durumlar da, iste bu yüzden oluyor.
|||||voilà|||
|||||hier|||
Çünkü biz, o olaylarla ilgili olan düşünce tohumunu bir zamanlar beynimize ekmişiz
|||||||||||посадили
|||||||graine de pensée||||avons planté
|||||||denke Saat||||gesät haben
Denn wir haben den Samen des Denkens über diese Ereignisse in unser Gehirn gepflanzt.
ve bütün hareketlerimiz biz farkında bile olmadan onun gerçekleşmesi için canla başla çalışıyor.
||наши действия||||||||||
||nos actions||||||réalisation|||avec détermination|
||unsere Bewegungen||||||Eintreffen||||
Aslında belki de bu gibi olaylar etrafımızda zaten hep olmaktaydi
En fait|||||||||se produisaient
|||||||||stattfinden
ama biz önceleri beynimize o düşünceyle ilgili tohum ekmemiştik.
||||||||не сажали
|||||la pensée|||nous n'avions pas
||||||||nicht gesät
Bu yüzden de bu tarz olaylara dikkat etmiyor ve bizim için gerekli olan şeylerin farkına varamıyorduk.
|||||||||||||||nous ne réalisions pas
|||||||||||||||nicht bemerken
Napeleon Hill'in ileri sürdüğü bu teoriyle ilgili bir sürü kitap yazılmış
|||||теорией|||||
||proposée|||théorie|||||
|||||Theorie|||||
ve bunlardan en meşhuru da çoğumuzun bildiği ‘Sır' kitabıdır.
||||||||это книга
|||le plus célèbre|||||est le livre
||||||||ist das Buch
Bu teoriye gore, düşündüklerimizi mıknatıs gibi kendimize çekmek,
|la théorie||nos pensées|aimant|||
|||was wir denken|Magnet|||
aslında sadece olumlu düşünceler, zengin olma isteği veya başarılı olmak için geçerli değildir.
|||thoughts|||||||||
En fait, les pensées positives, le souhait d'être riche ou de réussir ne sont pas les seuls valables.
Aynı şey olumsuz düşünceler için de geçerli.
La même chose s'applique aux pensées négatives.
Yani aynı prensiple, eğer siz hep hastalıklari veya hasta olmamaya çalısmayı düşünürseniz,
||||||||||travailler|
||Prinzip||||Krankheiten|||nicht krank werden||
C'est-à-dire, selon le même principe, si vous pensez toujours aux maladies ou à essayer de ne pas être malade,
aslında beyniniz düşündüğünüz hastalığa odaklanacaktır.
||||se concentrera
||||fokussiert sich
Çünkü böyle yaptığınızda, beyninizde o hastalığı canlandırıyorsunuz
||||||воссоздаете
||||||vous visualisez
||||||stellen Sie sich vor
ve onun tohumunu beyninize ekiyorsunuz.
||||вы сажаете
|||dans votre cerveau|vous plantez
||||pflanzen
Kisacası kendinize biraz da farkında olmadan kötülük yapıyorsunuz.
En résumé||||||malveillance|
Kurz gesagt||||||Böses|
En gros, vous faites un peu de mal sans même vous en rendre compte.
O hastalık hakkında daha çok düşünmekle sonunda hastalanıyor
|||||||заболевает
|||||||tombe malade
|||||||erkrankte
Penser davantage à cette maladie finit par vous rendre malade.
veya hastaysanız durumunuzu daha da kötüleştiriyor
|si vous êtes malade||||aggrave
|||||verschlechtert
ou si vous êtes déjà malade, cela aggrave encore votre état.
hatta ölümcül hale getiriyorsunuz.
|mortel|état|vous rendez
|tödlich||verändern
sogar tödlich.
Aynı şey başarısız olduğunuzu düşündüğünüz zamanlarda da geçerli.
Başarısız olduğunuzu, hiçbir işe yaramadığınızı ve hiç kimseye bir faydanızın olmadığını düşündüğünüz sürece,
||||vous ne servez|||||votre utilité|||tant que
||||nützen|||||Nutzen|||
bu durum hep böyle olmaya devam edecek ve etrafınıza da hep böyle kişileri çekmiş olacaksınız.
||||||||votre entourage||||||
||||||||um Sie herum||||||
Eğer herkese imkansız gibi görünen büyük hayallerini gerçekleştirebilmiş biri olmak istiyorsanız,
||||semble||tes rêves|avoir réalisé|||
||||||deine Träume|verwirklichen|||
büyük düşünmelisiniz.
|vous devez penser
|groß denken
Bizim ilk uçağı yapan Wright kardeşlerden veya
||||les frères Wright|les frères Wright|
|||||den Brüder|
3000 defadan çok deneme yaparak hepsinde başarısızlığa uğramış
с 3000||||||
environ 3000||||||rencontré l'é
||||||gescheitert
ve nihayet her gün evimizde kullandığımız ampülü icat etmis olan
||||||l'ampoule|l'ampoule|qui a inventé|
|||||wir benutzen||erfunden|erfunden hat|
und schließlich der Mann, der die Glühbirne erfunden hat, die wir tagtäglich in unseren Häusern verwenden.
Thomas Edissondan hiçbir farkımız yok.
|d'Edisson||différence|
|Thomas Edison||unterschied|
Wright kardeşler insanın gerçekten de uçabileceğine inanıyor ve bunu gerçekleştirebileceğini düşünüyorlardı.
|||||||||это осуществит|
|||||pouvait voler||||le réaliserait|
|||||||||verwirklichen könnte|
Veya Edisson da aynı şekilde evleri aydınlatmak için yağ lambasına gerek olmadığına,
|Эдиссон||||||||||
|Edisson|||||éclairer|||lampe à huile||
|Edisson(1)||||||||Öllampe||
bunun elektrikle de yapılabileceğine inanıyordu
|||можно сделать|
|électricité||pouvait être fait|croyait
|||möglich ist|
ve o yüzden gece gündüz demeden aynı şey için 3000den fazla deney yapmıştı.
|||||||||||expériences|
Gunumuze baktigimizda, gene ayni dusunce yapisindaki kisiler,
на наш взгляд|смотрим на|||||
notre journée|en regardant||même||structure|
unseren Tag|||derselben|||
mobil iletişimin mümkün olduğuna inanarak defalarca deneme yaparak
|communication|||en croyant|||
||||glaubend|||
şimdi kullandığımız mobil telefon ağını ortaya çıkarmıştır.
||||réseau||a révélé
||||Netz||hat hervorgebracht
Kısacası, bir şeyi başarmak istiyorsanız,ilk önce hayalinizde bunu başarmalısınız.
|||||||||вы должны добиться
|||||||||vous devez réussir
|||||||||müssen Sie
Aksine, hayalini bile kurmaktan korkarak birseyi kendinizden uzaklaştırıyorsanız,
|||||||удаляете от себя
|||construire|en ayant peur|quelque chose|de vous-même|vous éloignez
||||aus Angst||von sich selbst|entfernen
o zaman o şeyi başarmayi zaten hiç beklemeyin.
||||réussir à|||
||||erfolgen|||
Bizim örnek gösterilebilecek başarılı devletlerden, milletlerden hicbir eksik yanımız yok.
||можем показать|||||||
||pouvons être montr||des États|||manque|aspect|
||zeigen können||||||Seite|
Nous n'avons aucune lacune par rapport aux États et aux nations qui peuvent servir d'exemples de réussite.
Sadece onlarla aramızdaki fark, onların başarı anlayışı ile bizim başarı anlayışımızın biraz farklı olması.
||||||||||нашего понимания|||
||entre nous|||||||||||d'être
||||||||||unserem Verständnis|||
La seule différence entre eux et nous est que leur compréhension du succès est un peu différente de la nôtre.
O ülkelerdeki insanlar, mesela küçük bir iş kurduklarında bastan daha büyük düşünerek
|||||||когда они создают|с самого начала|||
|dans les pays||||||quand ils créent|au départ|||
|||||||wenn sie ein Unternehmen gründen|von Anfang an|||
Les gens dans ces pays, par exemple, quand ils créent une petite entreprise, pensent dès le départ plus grand.
o isi nasıl uluslararası bir iş haline getirecekleri hakkında planlar yapıyorlar.
|cela||internationale||||ils vont en faire|||
|||||||werden|||
Sie schmieden Pläne, wie sie es zu einem internationalen Unternehmen machen können.
Bu sebeple adımlarını büyük atıp daha büyük sonuçlar elde edebiliyorlar.
||||en prenant|||||
Kisacasi, aylık 4000-5000 lira kazanmak için bir çayevi açayım düşüncesiyle iş kuran biriyle,
||||||salon de thé||||entrepreneur|
||||||||mit dem Gedanken|||
restoran zincirim olsun en kısa zamanda yurtdışına açılayım
|ресторан||||||открою филиал
|mon restaurant|||||à l'étranger|je m'implante
||||||ins Ausland|expand abroad
ve uluslararası bir marka olayım düşüncesiyle iş kuran birinin başaracaklari arasında dağlar kadar fark olacaktır.
|||||||||успехи его|||||
|||marque||||||ce qu'ils réussiront|||||
|||||||||Erfolg|||||
Aynı örnek sadece kafe veya restoran açmak için değil,
iş hayatının bütün alanları için geçerli.
Tabi ki yurtdışından bir takim urunler getirip Türkiye'de satarak sadece yerel pazarla sınırlanan bir işle,
||||команда|товары||||||рынком|ограниченной||
||de l'étranger||équipe|produits|en les apportant||en vendant||local|marché|limité au||
||aus dem Ausland|||||||||Markt|auf den lokalen Markt||
Türkiye'de bir ürün veya bir hizmet hazırlayıp
onu yurtdışına satmayı hedefleyen iş fikirleri arasında illaki buyuk bir fark olacaktir.
|||направленные на||||||||будет большая
|||ciblant||idées||||||sera
|||die auf das Ziel||||||||wird geben
Sonuc olarak, kendinizi hiç kimseden güçsüz, zayıf veya daha şanssız gibi düşünmeyin.
|||||sans force||||||
|||||schwach||||||
İnanın, eğer hedefleriniz, hedefinin küçük olduğunu düşündüğünüz kişilerden büyükse,
|||objectif|||||
|||Ziel|||||
daha hizlı bir şekilde ve daha uzun bir yol katedecek
|plus rapidement||||||||parcourra
|schneller||||||||zurücklegen
schneller und über eine längere Strecke
ve de daha büyük başarılara imza atmis olacaksınız.
||||||достигли|
||||||vous aurez réalisé|
||||||verzeichnet|
Bunun için, herseyden once beyninizde kendi beceri ve potansiyelinize çizdiğiniz sınırları asin.
|||сначала|||||вашему потенциалу|||аргумент синуса
||tout||||||votre potentiel|||dépasser
|||zuerst|||||Ihrem Potenzial|||sinus(1)
Dazu müssen Sie zuallererst die Grenzen überwinden, die Sie Ihren eigenen Fähigkeiten und Möglichkeiten gesetzt haben.
En azından ortalama biri olmayı hedeflemeyin.
|||||ne visez pas
|||||setzen Sie sich kein Ziel
Her zaman en iyiden daha da iyi olmayı hedefleyin.
||||||||нацеливайтесь
|||le meilleur|||||visez
|||den Besten|||||setzen Sie sich
Unutmayın, insanın potansiyeli hayal gücünün sınırları kadardır.
||potentiel||de la imagination||
||Potenzial||||
Hayal gucunuzun siniriysa sizin kendi elinizde.
||граница|||
|votre imagination|limite|||votre main
|Ihrer Vorstellungskraft||||
Eğer videomu beğendiyseniz ve buna benzer videolar yapmamı istiyorsanız,
videoyu arkadaşlarınızla paylaşmayı
||partager
||teilen
beğenmeyi
ve ZihinX youtube kanalına abone olmayı unutmayın.
İzlediğiniz için teşekkürler😊