×

Χρησιμοποιούμε cookies για να βελτιώσουμε τη λειτουργία του LingQ. Επισκέπτοντας τον ιστότοπο, συμφωνείς στην πολιτική για τα cookies.

image

ZihinX, Konfor Alanını Terk Et ve Başarılı Ol

Konfor Alanını Terk Et ve Başarılı Ol

Herhalde hepimizin ücra bir köy veya kasabadan büyük bir şehre göç etmiş

ya da çok zor şartlarda yaşayan bir aileden çıkmış ve bu zor şartlara rağmen

kendine çok iyi bir hayat kurarak bizi imrendiren bir tanıdığımız vardır.

Üstüne bir de, o insanlar hakkında konuştuğumuzda onları başkalarına örnek göstererek

͞Helal olsun, öyle bir ortamda doğup büyüyeceksin, sonra da kalkıp kilometrelerce uzağa göçüp,

kendine mükemmel bir hayat kuracaksın. Vay be, hayatta ne insanlar var͟ deriz.

Dikkat ettiyseniz,

neredeyse her başarılı insanın başarısının arkasında onu daha çok çalışmaya iten vemotive eden negatif,

hüzünlü bir olay vardır.

Hepsinin kendine özel farklı hikâyeleri vardır.

Kimi önceleri çok fakir olup çocukluğunu sokakta bir şeyler satmakla geçirir,

kimi müzik yarışmasına başvurur ama başvurusu kabul edilmez, sonra gider tek başına yıldız olmayıbaşarır vs.

Hatırlarsanız, ͞6 dakikada daha mutlu ol͟ isimli videomda,

yıllar önce üniversite sınavlarına hazırlandığım dönemde yaşadığım zorlukları

ve bu zorlukların beni nasıl daha çok çalışmaya ittiğini sizlere anlatmıştım.

ZihinX projesinin doğmasına da aslında olumsuz bir olay vesile oldu.

Beni hep bildikleri Fuat olarak gördüklerinden,

hayatlarını olumlu yönde değiştirmeleri için etkileyemediğim

ama benim için çok değerli olan birkaç arkadaşım vardı.

Bu kanalı açmamla birlikte, zihinlerinde sadece onlarıdeğiştirmek için uğraşıyormuşum gibi

bir imaj oluşmayacak ve herkes için paylaştığım videoları onlar da ciddiye alarak,

kendileri için gereken dersleri çıkarabileceklerdi.

Neden hep böyle oluyor?

Neden hep zorluklar ve negatif olaylar pozitif sonuçlar için imkânlar yaratmış oluyor?

Başka bir örneğe bakalım.

Diyelim ki, spor yaparak vücudumuzun belli kaslarını güçlendirmek istiyoruz.

-Bunun için ne yapmalıyız? O kasları daha çok kullanmalı ve onlarla daha çok ağırlık çalışmalıyız.

Ya da beynimizi geliştirmek istiyoruz. Peki, bunun için ne yapmalıyız?

Kulağa pek hoş gelmese de, faydalı kitaplar, yazılar okuyup, videolar izleyip,

bazen sıkıcı gelse de meditasyon yapmalıyız vs.

Bütün bu örneklerin hepsinin bir ortak yanı var. Bence artık fark ettiniz ne olduğunu.

Rahatsızlık ve zorluklar sizi geliştirir, konfor yani rahatlık ise sizin gelişiminizi engeller.

Bildiğiniz gibi vücudumuz trilyonlarca hücre ve bakteriden oluşuyor.

Bu hücre ve bakteriler, bilince bağlı olmaksızın durmadan bizim sağlıklı ve

rahat yaşamamız için tehlikeli olabilecek her tür problemi ortadan kaldırmak için çalışır

ve bir problem gördükleri anda vücudumuzun o sorunla savaşacak kısmını geliştirirler.

Yani şöyle de diyebiliriz;

o kısma yardım etmesi için hemen bir ekip oluştururlar.

Bu yüzden zorlanan kaslar savunma mekanizması geliştirerek büyürler,

meditasyon yaptığımızda veya düşünürken de beynin bazı kısımları büyür vs.

Aynışey psikolojik durumlar için de geçerli.

Çünkü diyelim ki, birisi köyden şehre geldiğinde hiç kimseyi tanımadığı,

tamamen yeni ve çok daha zor bir ortama girmiş oluyor.

Otomatik olarak beynin bu durumdan kurtulmak için gerekli olan kısımları,

mesela kreatiflik, duygusal istikrar vs. ile alakalıolan kısımları gelişiyor

ve insan kendisi de farkına varmadan artık daha iyi düşünüyor,

daha iyi işler ortaya koyuyor ve bulunduğu kötü durumdan çıkmayıbaşarmış oluyor.

Üstüne bir de o kısımlar artık gelişmiş olduğundan bu onun önceden şehirde yaşamış

birçok başarılıkişiden daha başarılı olmasınısağlıyor.

Yani kısacası rahatsızlık ve zor durumda olmamız bizi başarıya itmiş oluyor.

Aynışey çocuklarımızı eğitme konusunda da geçerli.

Birçok anne-baba evlatlarını͞Okuman için her türlü imkânı senin için seferber ettik. Niye okumuyorsun?͟

Veya ͞niye şunu yapmıyorsun? Bak falanca kişiye, nasıl şartlarda yaşıyor, ama bir de onun not ortalamasına bak

.' diye azarlıyor.

Deminden beri anlattığım bu prensibi burası için de uygularsak,

acaba evlatlarınızın istediğiniz gibi olmamasının sebebi onlar için her şeyi yapmanız olabilir mi?

Onlar da size güveniyor ve uğraşmaya gerek duymuyor olamazlar mı?

Şimdi de beyninizde şöyle bir soru oluşmuşolabilir.

Peki, kendimizde konfor alanı dışına çıkmayı nasıl alışkanlık haline getirebiliriz?

Bunun için ilk olarak şunu anlamanız gerek ki, şu anda devamlı olarak yaptığınız şeylerin birçoğu

sizin kendi kendinize çizdiğiniz sınırlar.

Siz bu sınırlar dâhilinde yaptığınız şeyleri rahat hissetmek için yapıyorsunuz.

Ya da başka bir deyişle, siz şu andaki rahatlığınızı bozmamak için o sınırların içinde kalmışoluyorsunuz.

Bunun için de şimdiki hayatınıza kendi ellerinizle yarattığınız bir kafes gibi bakın

ve onun sınırlarını görmeye çalışın.

İkinci olarak anlamanız gereken şey ise şu:

konfor alanı dediğimiz zaman konfor kelimesine takılıp da onun dâhilinde olan şeylerin

mutlaka sizin hoşunuza giden şeyler olduğunu düşünmemelisiniz.

Konfor alanı dahilinde bizim hoşumuza gitmeyen pek çok şey olabilir.

Ama o hoş olmayan şeyleri değiştirmeye çalışmak bizim için daha zor görünüyor olabilir.

Mesela diyelim ki, işinizi sevmiyorsunuz.

Her sabah uykudan kalkıp ta o hiç sevmediğiniz işinize gidiyorsunuz.

Bu hoş bir şey mi? Hayır. Ama sizin konfor alanınız mı? Evet.

Birçok insan bu şekilde senelerce işe gidip gelir, eve geldiklerinde de ne kadar

çok yorgun olduklarını dile getirirler, geri kalan zamanını da sosyal medya sitelerinde geçirir,

hafta sonlarında da birileriyle buluşup bir şeyler içer

ve mazeret uydurarak dinlenmeye ihtiyaçlarıolduğunu söylerler.

Kendi konfor alanlarında olduğu için de çok az insan işten eve geldiğinde işlerini değiştirerek

daha çok zevk alacakları işler yapabilmeleri için ilaveten 2-3 saat yeni şeyler öğrenmeye

zaman harcarlar veya hafta sonları kendileri için yeni kapılar açma ihtimali olan bazı gerekli tedbirlere katılırlar.

Konfor bölgenizi terk etmeye kendinizi alıştırmak için yapmanız gereken üçüncü şeyse

hayatınıza yararlı rahatsızlıklar eklemektir.

Mesela her gün sabah uyandığınız vakitten 1 saat önce kalkın.

Her gün aynı zamanda belirli bir sürede yararlı kitaplardan azıcık okumaya kendiniz zorlayın

, telefonunuzu kapatıp çekmeceye koyun ve başka yararlı bir işle kendinizi meşgul edin.

Kendiniz için yarattığınız bu rahatsızlıklar ya da zorluklar belirli

bir süre sonra sizin için bir zevke dönüşmüş olacak,

daha çok tatmin olmuş gibi hissettirecek ve daha mutlu olmanızısağlayacak.

Ve bu zevk ve mutluluk sizin sosyal medyada arkadaşlarınızın paylaşımları ve resimlerini izlerken

aldığınız zevkten daha çok olacak, bunu kesinlikle söyleyebilirim.

Mesela şu an sabahin 7'si ve ben bu metni hazır hale getirmek icin çalışıyorum ki,

Türk ortağıma bir an once gönderebileyim ve o da metni düzgün bir Istanbul Türkçesine çevirsin.

Telefonumu kapattım ve çekmecenin içine koyduktan sonra kilitledim.

Boylece kolayca ulasip açabilecegim bir durumda olmayacak.

Telefonumu, yalnizca bu metni bitirdikten sonra bir kez arkadasima mesaj atmak icin açacagim

cunku kendisi metni kontrol etmek icin benden haber bekliyor.

Daha sonra yine telefonumu kapatıp diger işlerime döneceğim.

Sizce şimdi ben sosyal medyada kim ne yazmış bakmak istemiyor muyum?

Tabii ki de istiyorum.

Veya yatakta daha çok kalmak istemez miydim? Tabii ki, isterdim.

Peki, niye kendim için bu yararlı rahatsızlıkları yaratayım ki?

Çünkü ben ZihinX kanalının daha da gelişmesinin beni daha çok tatmin edeceğini

ve neticede de hayatımın daha da iyiye doğru değişeceğinin farkındayım.

Bu da bana zor gibi görünen bu şeyleri yapmak için gerekli bir neden yaratmış oluyor.

Biz bu kuralla hayatımızın birçok alanında karşılaşıyoruz.

Bunların hepsini teker teker anlatmama gerek yok.

Önemli olan nokta şu ki, hayatta bir şeyler başarmak istiyorsanız,

rahatınızın kaçmasından ve zorluktan korkmamalısınız.

Tam tersi bilinçli olarak böyle durumları kullanmalı ve onlarıdoğru istikamete yöneltmelisiniz.

Konfor bölgenizi bilerek terk edin.

Mücadele etmeyi ve bazen de kaybetmeyi öğrenmeliyiz ki, sonuçta zafer kazanabilelim.

Eger video hakikaten faydaliysa ZihinX kanalina abone olun

ve abone ol butonunun yanindaki zil butonunu da tiklayin ki,

her hafta yeni video ekledigimde size bildirim gelsin.

Dinlediyiniz için teşekkürler

Learn languages from TV shows, movies, news, articles and more! Try LingQ for FREE

Konfor Alanını Terk Et ve Başarılı Ol Confort|zone de confort||||| Komfort|Bereich|Verlassen|||Erfolgreich sein|Be Verlassen Sie Ihre Komfortzone und haben Sie Erfolg Leave Your Comfort Zone and Succeed コンフォートゾーンを出て、成功する

Herhalde hepimizin ücra bir köy veya kasabadan büyük bir şehre göç etmiş ||isolée||||||||| wahrscheinlich|von uns allen|abgelegen||||Kleinstadt||||Migration|sind gezogen ||remote||||||||| Wahrscheinlich ist jeder von uns aus einem abgelegenen Dorf oder einer Stadt in eine Großstadt gezogen. Probably all of us have migrated from a remote village or town to a big city.

ya da çok zor şartlarda yaşayan bir aileden çıkmış ve bu zor şartlara rağmen ||||||||||||conditions|malgré cela ||||Bedingungen|||aus einer Familie|||||Bedingungen|trotz oder er stammt aus einer Familie, die unter sehr schwierigen Bedingungen lebt, und trotz dieser schwierigen Bedingungen or came from a family living in very difficult conditions and despite these difficult conditions

kendine çok iyi bir hayat kurarak bizi imrendiren bir tanıdığımız vardır. |||||||вдохновляющий нас||| |||||en construisant||qui nous inspire||une connaissance| |||||aufbauen||bewundernswert|gutes|Bekannten| |||||||admiring||| Wir haben einen Bekannten, der sich ein sehr gutes Leben macht und uns neidisch macht. We have an acquaintance who makes us envy by building a very good life for himself.

Üstüne bir de, o insanlar hakkında konuştuğumuzda onları başkalarına örnek göstererek ||||||quand nous parlons||||en les montrant |||||über diese Menschen|wenn wir sprechen||anderen||showing Und wenn wir über diese Menschen sprechen, können wir sie außerdem als Beispiel für andere nutzen. On top of that, when we talk about those people, citing them as examples to others.

͞Helal olsun, öyle bir ortamda doğup büyüyeceksin, sonra da kalkıp kilometrelerce uzağa göçüp, ||||||вырастешь|||||| Bravo||||environnement||tu grandiras||||des kilomètres|à des kilomètres|migrer Das ist rechtens|gut gemacht|||||will grow|||aufstehen|Kilometer weit|far|migrieren ͞Gut für dich, dass du in einer solchen Umgebung geboren wirst und aufwächst, um dann viele Kilometer weit wegzuziehen, ͞Good luck, you will be born and raised in such an environment, then get up and migrate miles away,

kendine mükemmel bir hayat kuracaksın. Vay be, hayatta ne insanlar var͟ deriz. |parfaite|||tu vas construire||||||il y a| |perfekt|||du wirst aufbauen|Wow|||||wow|sagen ||||||||||are| Du wirst dir ein perfektes Leben schaffen, und wir werden sagen: "Wow, was für Menschen es im Leben gibt. You will make a perfect life for yourself. Wow, what kind of people are there in life?

Dikkat ettiyseniz, |si vous avez fait attention |if you have noticed Wenn Sie aufmerksam sind, If you noticed,

neredeyse her başarılı insanın başarısının arkasında onu daha çok çalışmaya iten vemotive eden negatif, |||||||||||мотивирующий фактор|| ||||||||||qui pousse|motivationnel|| fast||erfolgreich|Menschen|Erfolg||es, ihn||||Motivation, Antrieb|Motivation durch Negatives|| |||||||||||motive|| Hinter dem Erfolg fast jedes erfolgreichen Menschen steht das Negative, das ihn antreibt und motiviert, noch härter zu arbeiten, Behind almost every successful person's success is the negative that pushes and motivates him to work harder, Derrière le succès de presque chaque personne réussie, il y a un élément négatif qui la pousse à travailler plus dur et à être motivée.

hüzünlü bir olay vardır. triste||| traurig||Ereignis|gibt es sad||| Es gibt eine traurige Geschichte. There is a sad event. Il y a toujours un événement triste.

Hepsinin kendine özel farklı hikâyeleri vardır. |||différentes|histoires| Alle ihre||special||Geschichten| Sie alle haben ihre eigenen Geschichten. All of them have their own different stories. Chacun d'eux a des histoires uniques et différentes.

Kimi önceleri çok fakir olup çocukluğunu sokakta bir şeyler satmakla geçirir, |autrefois||||son enfance||||à vendre|passait son enfance Manche|früher||poor|sein|Kindheit||||selling|spends Einige sind sehr arm und verbringen ihre Kindheit damit, Dinge auf der Straße zu verkaufen, Some used to be very poor and spend their childhood selling things on the street,

kimi müzik yarışmasına başvurur ama başvurusu kabul edilmez, sonra gider tek başına yıldız olmayıbaşarır vs. ||au concours|postule||candidature||n'est pas acceptée||||||devenir une étoile| |||bewerbt sich||Bewerbung|akzeptiert|nicht akzeptiert||||||Stern werden| |||||||||||||succeeds| Manche bewerben sich für einen Musikwettbewerb, aber ihre Bewerbung wird nicht angenommen, dann werden sie auf eigene Faust ein Star usw. some apply to a music competition but their application is not accepted, then they go and succeed in becoming a star alone etc.

Hatırlarsanız, ͞6 dakikada daha mutlu ol͟ isimli videomda, ||||(1)|| Si vous vous souvenez||||titre||ma vidéo Remember|in 6 Minuten|||ol|mit dem Titel|meinem Video ||||be|| Wenn Sie sich erinnern, in meinem Video ͞Be happier in 6 minutes͟, If you remember, in my video ͞Be happier in 6 minutes͟,

yıllar önce üniversite sınavlarına hazırlandığım dönemde yaşadığım zorlukları ||||когда я готовился||| les années||||où je me préparais||| ||||ich mich vorbereitete|in der Zeit|erlebten|the challenges die Schwierigkeiten, die ich vor Jahren hatte, als ich mich auf die Universitätsprüfungen vorbereitete The difficulties I experienced when I was preparing for university exams years ago.

ve bu zorlukların beni nasıl daha çok çalışmaya ittiğini sizlere anlatmıştım. ||||||||pousse|| ||Schwierigkeiten||||||veranlasst||erklärt und wie diese Schwierigkeiten mich dazu gebracht haben, noch härter zu arbeiten. and I told you how these difficulties pushed me to work harder.

ZihinX projesinin doğmasına da aslında olumsuz bir olay vesile oldu. ||||en fait|négatif|||catalyseur| ZihinX|des Projekts|Geburt||eigentlich|negativ||Ereignis|Anlass|war ||||||||a reason| In der Tat war ein negatives Ereignis ausschlaggebend für die Entstehung des ZihinX-Projekts. A negative event actually contributed to the birth of the ZihinX project. En fait, un événement négatif a été à l'origine de la naissance du projet ZihinX.

Beni hep bildikleri Fuat olarak gördüklerinden, ||ils connaissent|Fuat||ce qu'ils voient ||sie wissen|Fuat||gesehen haben Weil sie mich immer als den Fuat gesehen haben, den sie kennen, Since they see me as Fuat they always knew, Parce qu'ils m'ont toujours vu comme Fuat.

hayatlarını olumlu yönde değiştirmeleri için etkileyemediğim |||||не смог повлиять leurs vies|||les changer||je n'ai pas pu ihr Leben|positiv|Richtung|Änderungen||couldn't influence die ich nicht beeinflussen kann, um ihr Leben positiv zu verändern. I cannot influence them to positively change their lives. Je n'ai pas pu les influencer pour qu'ils changent leur vie dans le bon sens.

ama benim için çok değerli olan birkaç arkadaşım vardı. ||||wertvoll|die sind|einige|| aber ich hatte ein paar Freunde, die mir viel bedeuteten. but I had a few friends who were very dear to me. Mais j'avais quelques amis qui étaient très précieux pour moi.

Bu kanalı açmamla birlikte, zihinlerinde sadece onlarıdeğiştirmek için uğraşıyormuşum gibi ||en ouvrant||dans leur esprit||les changer||je m'efforç| Dieser|Kanal|mit meinem Öffnen|gemeinsam|in ihren Köpfen|nur|sie zu verändern||trying| ||||||to change them||| Wenn ich diesen Kanal öffne, ist es in ihren Köpfen so, als würde ich versuchen, sie zu verändern. As I opened this channel, in their minds it was like I was just trying to change them Avec l'ouverture de cette chaîne, j'avais l'impression de ne lutter que pour les changer dans leur esprit.

bir imaj oluşmayacak ve herkes için paylaştığım videoları onlar da ciddiye alarak, ||will not form||||||||| ||will not form||||||||au sérieux|en tenant compte |Bild|entstehen wird||alle||geteilt||||ernst nehmen|indem sie ernst nehmen ||will not be formed||||||||| und die Videos, die ich für alle freigebe, und sie nehmen sie ernst, an image will not be formed and they take the videos I share for everyone seriously, il n'y aura pas d'image et tout le monde prendra également au sérieux les vidéos que je partage pour eux,

kendileri için gereken dersleri çıkarabileceklerdi. ||||ils auraient pu sie selbst||erforderlichen||sie könnten ziehen sie die Lektionen lernen konnten, die sie für sich selbst lernen mussten. they would be able to draw the necessary lessons for themselves. ils pourraient tirer les leçons nécessaires pour eux-mêmes.

Neden hep böyle oluyor? |||passiert Warum passiert das immer? Why does this always happen?

Neden hep zorluklar ve negatif olaylar pozitif sonuçlar için imkânlar yaratmış oluyor? ||||||||||créent| ||Herausforderungen|||Ereignisse||Ergebnisse||Möglichkeiten|geschaffen| Wie kommt es, dass Schwierigkeiten und negative Ereignisse immer wieder Chancen für positive Ergebnisse schaffen? Why do difficulties and negative events always create opportunities for positive outcomes?

Başka bir örneğe bakalım. Another||ein anderes Beispiel| Schauen wir uns ein anderes Beispiel an. Let's look at another example.

Diyelim ki, spor yaparak vücudumuzun belli kaslarını güçlendirmek istiyoruz. ||||нашего тела|||| |||en faisant||||renforcer| Let's say||||unserem Körper|bestimmte|Muskeln|stärken| Nehmen wir an, wir wollen bestimmte Muskeln unseres Körpers durch Sport stärken. Let's say we want to strengthen certain muscles of our body by doing sports.

-Bunun için ne yapmalıyız? O kasları daha çok kullanmalı ve onlarla daha çok ağırlık çalışmalıyız. Das|||wir sollten tun|||||verwenden||||||train more -Wir sollten diese Muskeln mehr benutzen und mehr Krafttraining mit ihnen machen. -What should we do about it? We need to use those muscles more and work harder with them.

Ya da beynimizi geliştirmek istiyoruz. Peki, bunun için ne yapmalıyız? ||notre cerveau||||||| |oder|unser Gehirn|entwickeln||||||wir sollten machen Oder wir wollen unser Gehirn entwickeln, aber was sollen wir dafür tun?

Kulağa pek hoş gelmese de, faydalı kitaplar, yazılar okuyup, videolar izleyip, à l'oreille|||ne semble||utiles||||| Für das Ohr|nicht sehr||kommen würde||||Schriften||Videos|anschauen So unangenehm es auch klingen mag, Sie können nützliche Bücher und Artikel lesen und Videos ansehen, Even if it doesn't sound good, you can read useful books, articles, watch videos, Bien que cela ne semble pas très agréable à l'oreille, nous devrions lire des livres et des articles utiles, regarder des vidéos,

bazen sıkıcı gelse de meditasyon yapmalıyız vs. ||||la méditation|| |langweilig|kommt||Meditation|| Wir sollten meditieren, auch wenn es manchmal langweilig ist, usw. même si cela peut sembler ennuyeux parfois, nous devons méditer, etc.

Bütün bu örneklerin hepsinin bir ortak yanı var. Bence artık fark ettiniz ne olduğunu. ||exemples|||point commun|point||||||| ||Beispielen|||gemeinsam|gemeinsame Eigenschaft||||||| Alle diese Beispiele haben eines gemeinsam. Ich denke, Sie wissen jetzt, was es ist. All these examples have something in common. I think you now realize what happened. Tous ces exemples ont un point commun. Je pense que vous avez maintenant compris de quoi il s'agit.

Rahatsızlık ve zorluklar sizi geliştirir, konfor yani rahatlık ise sizin gelişiminizi engeller. ||||развивает вас||||||| ||||développe|||||||entrave Discomfort||||entwickelt|||Bequemlichkeit|||your development|Hindernisse Unannehmlichkeiten und Schwierigkeiten entwickeln dich, Bequemlichkeit, d.h. Leichtigkeit, hemmt deine Entwicklung. Discomfort and difficulties develop you, while comfort prevents your development. L'inconfort et les difficultés vous développent, tandis que le confort vous empêche de grandir.

Bildiğiniz gibi vücudumuz trilyonlarca hücre ve bakteriden oluşuyor. ||||cellules||| ||unser Körper|Billionen|Zelle||Bakterien|besteht aus Wie Sie wissen, besteht unser Körper aus Billionen von Zellen und Bakterien. As you know, our body is made up of trillions of cells and bacteria.

Bu hücre ve bakteriler, bilince bağlı olmaksızın durmadan bizim sağlıklı ve |cellule||||||||| |Zelle||Bakterien|Bewusstsein|verbunden|ohne Bewusstsein|ständig ununterbrochen||| |cell||||||||| Diese Zellen und Bakterien arbeiten unabhängig von ihrem Bewusstsein ständig daran, unsere Gesundheit und unser Wohlbefinden zu erhalten. These cells and bacteria are constantly forming our healthy and Cette cellule et les bactéries, sans lien avec la conscience, travaillent constamment pour notre santé.

rahat yaşamamız için tehlikeli olabilecek her tür problemi ortadan kaldırmak için çalışır |notre vie|||||||supprimer|éliminer|| |leben|für|||||||beseitigen|| arbeitet daran, alle Probleme zu beseitigen, die für unser angenehmes Leben gefährlich sein könnten

ve bir problem gördükleri anda vücudumuzun o sorunla savaşacak kısmını geliştirirler. |||||||||partie|développent |||sie sehen||||Problem|kämpfen||entwickeln und sobald sie ein Problem sehen, entwickeln sie den Teil unseres Körpers, der es bekämpfen wird. and as soon as they see a problem, they develop the part of our body that will fight that problem. et aussitôt qu'ils voient un problème, ils développent la partie de notre corps qui va lutter contre ce problème.

Yani şöyle de diyebiliriz; Wir können also auch sagen; So we can say that; On peut donc dire ceci :

o kısma yardım etmesi için hemen bir ekip oluştururlar. |||||||équipe| |Abteilung, Teil||||||ein Team|bilden sie |part||||||| organisieren sie sofort ein Team, das bei diesem Teil hilft. they immediately form a team to help with that part. ils forment immédiatement une équipe pour aider cette partie.

Bu yüzden zorlanan kaslar savunma mekanizması geliştirerek büyürler, |||мышцы|||| ||sous tension||mécanisme de||| ||überforderten|Muskeln|Verteidigung|Mechanismus|entwickeln|grow Daher entwickeln beanspruchte Muskeln einen Abwehrmechanismus, der sie wachsen lässt, Therefore, the strained muscles grow by developing a defense mechanism,

meditasyon yaptığımızda veya düşünürken de beynin bazı kısımları büyür vs. |||||le cerveau|||| Meditation|als wir machen||beim Nachdenken|||einige|Teile|wächst| Wenn wir meditieren oder denken, wachsen bestimmte Teile des Gehirns usw. some parts of the brain grow when we meditate or think, etc.

Aynışey psikolojik durumlar için de geçerli. также||||| ||états|||valable Same thing|psychologische Zustände|Zustände|||gültig the same thing||||| Das Gleiche gilt für psychologische Zustände. Cette situation est également valable pour des états psychologiques.

Çünkü diyelim ki, birisi köyden şehre geldiğinde hiç kimseyi tanımadığı, |||||||||ne connaît pas ||||aus dem Dorf||||niemanden|doesn't know Denn nehmen wir an, jemand kommt aus dem Dorf in die Stadt und kennt niemanden, Because let's say that when someone comes from the village to the city, he doesn't know anyone, Parce que disons qu'une personne, lorsqu'elle vient du village en ville, ne connaît personne,

tamamen yeni ve çok daha zor bir ortama girmiş oluyor. |||||||environnement|| |||||||Umgebung|eingetreten ist|wird zu in ein völlig neues und viel schwierigeres Umfeld. enters a completely new and much more difficult environment. elle se retrouve dans un environnement complètement nouveau et beaucoup plus difficile.

Otomatik olarak beynin bu durumdan kurtulmak için gerekli olan kısımları, automatisch|||||entkommen||||Bereiche Automatisch die Teile des Gehirns, die notwendig sind, um aus dieser Situation herauszukommen, The parts of the brain that are required to automatically get rid of this situation,

mesela kreatiflik, duygusal istikrar vs. ile alakalıolan kısımları gelişiyor |||stabilité émotionnelle||||| |Kreativität|emotional stability|emotionale Stabilität|||relevanten Bereichen||entwickelt sich ||||||related|| z. B. die Teile, die mit Kreativität, emotionaler Stabilität usw. zu tun haben, entwickeln sich such as creativity, emotional stability, etc. parts related to

ve insan kendisi de farkına varmadan artık daha iyi düşünüyor, |||||sans s'en rendre compte|||| ||||bewusst wird|bewusst werden|||| und man denkt besser, ohne es selbst zu merken, and man thinks better now without realizing it himself,

daha iyi işler ortaya koyuyor ve bulunduğu kötü durumdan çıkmayıbaşarmış oluyor. |||||||||s'en sortir| |||entstehen||||||entkommen ist| |||||||||has managed to get out| und es hat es geschafft, sich aus der schlechten Lage zu befreien, in der es sich befindet. he performs better works and manages to get out of the bad situation he is in.

Üstüne bir de o kısımlar artık gelişmiş olduğundan bu onun önceden şehirde yaşamış ||||parties|||||||| Darauf|ein|||Teile|now|entwickelt|has|||früher|| Da diese Teile jetzt bebaut sind, bedeutet dies außerdem, dass er zuvor in der Stadt gelebt hat. On top of that, since those parts are now developed, it means that he lived in the city before. En plus, comme ces parties sont désormais développées, cela signifie qu'il a déjà vécu dans la ville auparavant.

birçok başarılıkişiden daha başarılı olmasınısağlıyor. |personnes réussies||| viele|erfolgreichen Personen|||ermöglicht |person|||ensures erfolgreicher als viele erfolgreiche Menschen. makes him more successful than many successful people. Cela lui permet d'être plus réussi que de nombreuses personnes réussies.

Yani kısacası rahatsızlık ve zor durumda olmamız bizi başarıya itmiş oluyor. |en résumé||||||||| Das heißt|in short|||||||Erfolg|hat gebracht| Kurz gesagt, das Unbehagen und die schwierige Situation haben uns zum Erfolg geführt. In short, being uncomfortable and in a difficult situation pushes us to success. En d'autres termes, le fait d'être mal à l'aise et en difficulté nous pousse vers le succès.

Aynışey çocuklarımızı eğitme konusunda da geçerli. |nos enfants|||| Das gleiche|unsere Kinder|erziehen||| Das Gleiche gilt für die Erziehung unserer Kinder. The same goes for educating our children. Il en va de même pour l'éducation de nos enfants.

Birçok anne-baba evlatlarını͞Okuman için her türlü imkânı senin için seferber ettik. Niye okumuyorsun?͟ |||чтению детей|||||||||| |||||||||||||tu lis pas |||Kinder|||verschiedene Arten|Möglichkeiten|||mobilisieren|||liest du nicht Viele Eltern ermutigen ihre Kinder͞Wir haben alle möglichen Möglichkeiten für dich mobilisiert, um zu studieren. Warum studierst du nicht? Many parents have mobilized all kinds of opportunities for you to read their children. Why don't you read?͟ De nombreux parents ont mobilisé tous les moyens possibles pour que tu puisses étudier. Pourquoi ne lis-tu pas ?

Veya ͞niye şunu yapmıyorsun? Bak falanca kişiye, nasıl şartlarda yaşıyor, ama bir de onun not ortalamasına bak |||||||||||||||moyenne des notes| |||machst du nicht||so und so|||unter diesen Bedingungen|||||||Notendurchschnitt| Oder ͞Warum machst du das nicht? Sieh dir an, unter welchen Bedingungen er lebt, aber sieh dir seinen Notendurchschnitt an Or why don't you do this? Look at that person, how he lives, but look at his grade point average. Ou bien, pourquoi ne fais-tu pas ceci ? Regarde cette personne, dans quelles conditions elle vit, mais regarde aussi sa moyenne.

.' diye azarlıyor. |réprimande |schimpft ." schimpft er mit mir. .' he scolds. dit-il en le réprimandant.

Deminden beri anlattığım bu prensibi burası için de uygularsak, depuis tout à l||que j'explique|||||| seit eben||||Prinzip||||anwenden Wenn wir das Prinzip, das ich gerade erklärt habe, auf diesen Ort anwenden, If we apply this principle, which I have been telling you all along, for this place as well,

acaba evlatlarınızın istediğiniz gibi olmamasının sebebi onlar için her şeyi yapmanız olabilir mi? |vos enfants||||||||||| vielleicht|Kinder|||nicht sein||||||machen|| Könnte es sein, dass Ihre Kinder nicht so sind, wie Sie sie haben wollen, weil Sie alles für sie tun? I wonder if the reason why your children are not what you want is because you do everything for them? Est-ce que la raison pour laquelle vos enfants ne sont pas comme vous le souhaitez pourrait être que vous faites tout pour eux ?

Onlar da size güveniyor ve uğraşmaya gerek duymuyor olamazlar mı? |||||s'efforcer|||| They|||trust||sich bemühen||hören|cannot| Könnte es sein, dass sie Ihnen vertrauen und sich nicht darum kümmern müssen? Couldn't they be trusting you and not needing to deal with you? Ne pourraient-ils pas aussi vous faire confiance et ne pas sentir le besoin de lutter ?

Şimdi de beyninizde şöyle bir soru oluşmuşolabilir. ||||||может возникнуть ||dans votre tête|||| ||||||may have formed Jetzt haben Sie vielleicht eine Frage wie diese im Kopf. Now, a question may have arisen in your mind. Peut-être qu'une question comme celle-ci s'est maintenant formée dans votre esprit.

Peki, kendimizde konfor alanı dışına çıkmayı nasıl alışkanlık haline getirebiliriz? |себе|||||||| |nous|||||||| |bei uns||Komfortzone|außerhalb|austreten||Gewohnheit||wir können bringen Wie können wir es uns also zur Gewohnheit machen, aus unserer Komfortzone herauszutreten? So, how can we make a habit of stepping out of our comfort zone?

Bunun için ilk olarak şunu anlamanız gerek ki, şu anda devamlı olarak yaptığınız şeylerin birçoğu ||zuerst||das hier|Ihr Verständnis|||||ständig||||viele Dinge Als Erstes müssen Sie sich darüber im Klaren sein, dass viele der Dinge, die Sie tun To do this, you first need to understand that many of the things you are constantly doing right now are

sizin kendi kendinize çizdiğiniz sınırlar. ||||les limites |||gezeichneten|Grenzen die Grenzen, die Sie sich selbst setzen. boundaries you set for yourself.

Siz bu sınırlar dâhilinde yaptığınız şeyleri rahat hissetmek için yapıyorsunuz. ||limites||||||| ||Grenzen|innerhalb von|gemachten||||| Sie tun das, was Sie tun, innerhalb dieser Grenzen, um sich wohl zu fühlen. You do what you do within these limits to feel comfortable.

Ya da başka bir deyişle, siz şu andaki rahatlığınızı bozmamak için o sınırların içinde kalmışoluyorsunuz. |||||||||не нарушать||||| ||||autrement dit|||||ne pas déranger||||| ||||mit anderen Worten|||derzeitige|Ihr Komfort|nicht stören|||Grenzen||ihr bleibt drin Oder anders ausgedrückt: Sie bleiben innerhalb dieser Grenzen, um Ihren derzeitigen Komfort nicht zu stören. Or in other words, you stay within those limits so as not to disturb your current comfort.

Bunun için de şimdiki hayatınıza kendi ellerinizle yarattığınız bir kafes gibi bakın |||||||vous avez créé|||| Das|||jetzig|Ihr Leben|eigenen|mit euren Händen|geschaffen||Käfig|| Betrachten Sie dazu Ihr gegenwärtiges Leben als einen Käfig, den Sie mit Ihren eigenen Händen geschaffen haben.

ve onun sınırlarını görmeye çalışın. ||les limites|| ||Grenzen|sehen| und versuchen, ihre Grenzen zu erkennen.

İkinci olarak anlamanız gereken şey ise şu: |als||||| Die zweite Sache, die Sie verstehen müssen, ist die folgende: The second thing you need to understand is this:

konfor alanı dediğimiz zaman konfor kelimesine takılıp da onun dâhilinde olan şeylerin Komfort|Bereich|wir sagten|||Wort|festhalten|||innerhalb|die| Wenn wir von der Komfortzone sprechen, bedeutet das, dass die Dinge, die in dem Wort Komfort enthalten sind When we say comfort zone, we get stuck on the word comfort and see what's in it. Quand nous parlons de la zone de confort, nous ne devons pas nous limiter au mot confort et penser que tout ce qui y est inclus

mutlaka sizin hoşunuza giden şeyler olduğunu düşünmemelisiniz. ||||||vous ne devez pas unbedingt||gefällt euch||||nicht denken sollten Sie sollten nicht unbedingt denken, dass es Dinge gibt, die Sie mögen. You shouldn't necessarily think that there are things you like. vous ne devez pas penser que ce sont forcément des choses que vous aimez.

Konfor alanı dahilinde bizim hoşumuza gitmeyen pek çok şey olabilir. ||||нравится нам||||| ||||nous plaît||||| |Bereich|im Bereich||gefällt uns|nicht gefallen|||| Innerhalb der Komfortzone mag es viele Dinge geben, die wir nicht mögen. Il peut y avoir beaucoup de choses qui ne nous plaisent pas dans la zone de confort.

Ama o hoş olmayan şeyleri değiştirmeye çalışmak bizim için daha zor görünüyor olabilir. Aber||schön|||ändern||||||scheint zu sein| Aber es mag uns schwieriger erscheinen, diese unangenehmen Dinge zu ändern. But trying to change those unpleasant things may seem more difficult for us.

Mesela diyelim ki, işinizi sevmiyorsunuz. |||Arbeit|lieben Sie nicht Nehmen wir zum Beispiel an, Sie mögen Ihren Job nicht.

Her sabah uykudan kalkıp ta o hiç sevmediğiniz işinize gidiyorsunuz. |||||||que vous n'aimez|| ||Schlaf|aufstehen|zu|||nicht geliebte||gehen Sie Jeden Morgen stehen Sie auf und gehen zu Ihrer Arbeit, die Sie überhaupt nicht mögen. Every morning you wake up and go to that job you never liked.

Bu hoş bir şey mi? Hayır. Ama sizin konfor alanınız mı? Evet. |||||||||zone de confort|| |||||||||Bereich|| Ist das schön? Nein. Aber ist es Ihre Komfortzone? Ja.

Birçok insan bu şekilde senelerce işe gidip gelir, eve geldiklerinde de ne kadar ||||pendant des années|||||||| |||Art und Weise|Jahrelang|||||nach Hause kommen||| Viele Menschen pendeln jahrelang auf diese Weise zur Arbeit, und wenn sie nach Hause kommen, merken sie, wie viel

çok yorgun olduklarını dile getirirler, geri kalan zamanını da sosyal medya sitelerinde geçirir, |||expriment||||||||sur les sites| ||sie sind|ausdrücken|bringen|zurück|übrige|deine Zeit|||Medien|auf ihren Seiten| Sie äußern, dass sie sehr müde sind und den Rest ihrer Zeit auf Social-Media-Seiten verbringen, they say that they are very tired, they spend the rest of their time on social media sites,

hafta sonlarında da birileriyle buluşup bir şeyler içer |||avec quelqu'un|||| |am Wochenende||jemandem|treffen||| und an den Wochenenden kann man sich mit jemandem treffen und etwas trinken. on the weekends to meet up and have a drink

ve mazeret uydurarak dinlenmeye ihtiyaçlarıolduğunu söylerler. ||||что им нужно| ||||ont besoin de| |excuse|fabricating|ausruhen|sie brauchen|sagen sie und sie entschuldigen sich und sagen, dass sie eine Pause brauchen. and they make excuses and say they need rest.

Kendi konfor alanlarında olduğu için de çok az insan işten eve geldiğinde işlerini değiştirerek ||domaines||||||||||| ||Bereichen|||||||||||verändern Weil sie sich in ihrer Komfortzone befinden, wechseln nur sehr wenige Menschen ihren Arbeitsplatz, wenn sie von der Arbeit nach Hause kommen. Few people change their jobs when they come home from work because they are in their comfort zone. Étant donné qu'ils se trouvent dans leur zone de confort, très peu de personnes, lorsqu'elles rentrent du travail chez elles, changent de travail.

daha çok zevk alacakları işler yapabilmeleri için ilaveten 2-3 saat yeni şeyler öğrenmeye |||||pouvoir faire|||||| ||Freude|sie werden||fähig sein||darüber hinaus|||| 2-3 zusätzliche Stunden, um neue Dinge zu lernen, damit sie die Arbeit, die ihnen Spaß macht, besser erledigen können An additional 2-3 hours of learning new things so that they can do things that they will enjoy more. Elles passent en plus 2-3 heures à apprendre de nouvelles choses pour pouvoir faire des travaux qu'elles apprécieront davantage.

zaman harcarlar veya hafta sonları kendileri için yeni kapılar açma ihtimali olan bazı gerekli tedbirlere katılırlar. |ils passent|||||||||possibilité||||mesures nécessaires| |spend|||||||Türen|Öffnung neuer Türen|Wahrscheinlichkeit||||Maßnahmen|teilnehmen Sie verbringen Zeit oder nehmen an notwendigen Maßnahmen an den Wochenenden teil, die ihnen neue Türen öffnen können. they spend time or participate in some necessary measures on the weekends that are likely to open new doors for them. Ou bien, pendant le week-end, elles participent à certaines mesures nécessaires qui pourraient leur ouvrir de nouvelles portes.

Konfor bölgenizi terk etmeye kendinizi alıştırmak için yapmanız gereken üçüncü şeyse |вашу зону||||||||| |votre zone||||||||troisième| |Ihren Bereich||||sich gewöhnen|||||dritte Sache Die dritte Sache, die Sie tun müssen, um sich daran zu gewöhnen, Ihre Komfortzone zu verlassen The third thing you need to do is to accustom yourself to leaving your comfort zone. La troisième chose que vous devez faire pour vous habituer à quitter votre zone de confort est

hayatınıza yararlı rahatsızlıklar eklemektir. |||ajouter des nuisances |nützlich|Unannehmlichkeiten|hinzuzufügen ist es, nützliche Störungen in Ihr Leben zu bringen. is to add beneficial inconveniences to your life. d'ajouter des désagréments utiles à votre vie.

Mesela her gün sabah uyandığınız vakitten 1 saat önce kalkın. ||||vous vous réveillez|||| ||||Sie aufwachen|Zeitpunkt|||stehen Stehen Sie zum Beispiel jeden Tag eine Stunde vor dem Aufwachen auf.

Her gün aynı zamanda belirli bir sürede yararlı kitaplardan azıcık okumaya kendiniz zorlayın ||||||||||||заставьте себя ||||certain||||||||forcez-vous |||||||nützlich||ein bisschen|||zwingen Zwingen Sie sich, jeden Tag zur gleichen Zeit eine kleine Anzahl nützlicher Bücher zu lesen.

, telefonunuzu kapatıp çekmeceye koyun ve başka yararlı bir işle kendinizi meşgul edin. ||dans le tiroir|mettez|||||||occupez-vous| Ihr Telefon|abschalten|in die Schublade|schieben||eine andere|nützliche||Aktivität||beschäftigen Sie sich| Schalten Sie Ihr Mobiltelefon aus, legen Sie es in eine Schublade und beschäftigen Sie sich mit etwas anderem Nützlichem. , turn off your phone, put it in the drawer, and engage yourself in another useful business.

Kendiniz için yarattığınız bu rahatsızlıklar ya da zorluklar belirli ||die Sie schaffen|||||| Diese Unannehmlichkeiten oder Schwierigkeiten, die Sie sich selbst schaffen These inconveniences or difficulties you have created for yourself

bir süre sonra sizin için bir zevke dönüşmüş olacak, |||||||deviendra| |Zeitspanne|||||Vergnügen|verwandelt| Nach einer Weile wird es Ihnen ein Vergnügen sein, after a while it will become a pleasure for you,

daha çok tatmin olmuş gibi hissettirecek ve daha mutlu olmanızısağlayacak. |||||заставит чувствовать||||вас сделает ||satisfaction||||||| ||zufriedener|||fühlen lassen||||Sie werden glücklicher werden Sie sich erfüllter fühlen und glücklicher sein.

Ve bu zevk ve mutluluk sizin sosyal medyada arkadaşlarınızın paylaşımları ve resimlerini izlerken |||||||||||leurs photos| ||Vergnügen|||||||Beiträge||Bilder| Und diese Freude und dieses Glück beim Betrachten der Posts und Bilder Ihrer Freunde in Ihren sozialen Medien And this pleasure and happiness is when you watch your friends' posts and pictures on social media.

aldığınız zevkten daha çok olacak, bunu kesinlikle söyleyebilirim. |plaisir|||||| bekommenen|Vergnügen|||||| als das Vergnügen, das Sie haben, das kann ich Ihnen versichern. It will be more than the pleasure you get, I can say that for sure.

Mesela şu an sabahin 7'si ve ben bu metni hazır hale getirmek icin çalışıyorum ki, |||sept heures||||||||||je travaille| |||Morgen|||||text||||für|| Es ist zum Beispiel 7 Uhr morgens und ich arbeite an diesem Text, For example, it's 7 am right now and I'm working on getting this text ready,

Türk ortağıma bir an once gönderebileyim ve o da metni düzgün bir Istanbul Türkçesine çevirsin. |||||I can send||||||||стандартному турецкому|переведет |mon partenaire|||||||||correcte|||| |meinem Partner|||sofort|schicken kann ich|||||richtig||Istanbul|Türkisch|übersetzen kann Ich kann sie so schnell wie möglich an meinen türkischen Partner schicken, der sie dann ins richtige Istanbuler Türkisch übersetzen kann. Let me send it to my Turkish partner as soon as possible and he/she will translate the text into proper Istanbul Turkish.

Telefonumu kapattım ve çekmecenin içine koyduktan sonra kilitledim. |j'ai éteint|||||| Mein Telefon|ausgeschaltet||Schublade||gelegt||sperrte ich Ich schaltete mein Telefon aus und schloss es ab, nachdem ich es in die Schublade gelegt hatte. I turned off my phone and locked it after putting it in the drawer.

Boylece kolayca ulasip açabilecegim bir durumda olmayacak. |||je pourrai ouvrir||| So werde ich||reaching|ich öffnen kann|||will not be Es wird also nicht so liegen, dass ich es leicht erreichen und öffnen kann. So it won't be in a situation where I can easily reach and open it.

Telefonumu, yalnizca bu metni bitirdikten sonra bir kez arkadasima mesaj atmak icin açacagim ||||||||à mon ami|||| |nur|||beendet habe||||meinem Freund||eine Nachricht senden||aufmachen werde Ich werde mein Telefon nur einmal einschalten, nachdem ich diesen Text beendet habe, um meinem Freund zu schreiben. I will open my phone to text my friend only once after finishing this text

cunku kendisi metni kontrol etmek icin benden haber bekliyor. car|||||||| weil|||||||| weil er darauf wartet, von mir zu hören, um den Text zu überprüfen.

Daha sonra yine telefonumu kapatıp diger işlerime döneceğim. ||||||mes affaires| |||||andere|meinen Arbeiten|I'll return Dann schalte ich mein Telefon wieder aus und kehre zu meiner Arbeit zurück.

Sizce şimdi ben sosyal medyada kim ne yazmış bakmak istemiyor muyum? ||||||||||je ne veux pas Glauben Sie, ich will nicht sehen, wer was in den sozialen Medien geschrieben hat? Do you think I don't want to see who wrote what on social media now?

Tabii ki de istiyorum. Natürlich weiß ich das.

Veya yatakta daha çok kalmak istemez miydim? Tabii ki, isterdim. |im Bett|||||||| Oder würde ich gerne länger im Bett bleiben? Natürlich würde ich das.

Peki, niye kendim için bu yararlı rahatsızlıkları yaratayım ki? |||||||je crée| |warum|||||Unannehmlichkeiten|| So why would I create these beneficial discomforts for myself?

Çünkü ben ZihinX kanalının daha da gelişmesinin beni daha çok tatmin edeceğini ||||||son développement||||| ||||||Entwicklung|||||will Denn ich glaube, dass die weitere Entwicklung des ZihinX-Kanals Because I believe that the further development of the ZihinX channel will satisfy me more.

ve neticede de hayatımın daha da iyiye doğru değişeceğinin farkındayım. ||||||||va changer| |letztendlich|||||||will change| und ich weiß, dass sich mein Leben dadurch zum Besseren verändern wird. And I realize that my life will change for the better as a result.

Bu da bana zor gibi görünen bu şeyleri yapmak için gerekli bir neden yaratmış oluyor. Das gibt mir einen Grund, diese Dinge zu tun, die mir schwierig erscheinen. This creates a necessary reason to do these things that seem difficult to me.

Biz bu kuralla hayatımızın birçok alanında karşılaşıyoruz. ||правило|||| |||notre vie||domain|nous rencontrons ||Regel|||Bereichen|begegnen Diese Regel begegnet uns in vielen Bereichen unseres Lebens.

Bunların hepsini teker teker anlatmama gerek yok. ||un par un|||| ||einzeln||explaining|| Ich muss das nicht alles einzeln erklären.

Önemli olan nokta şu ki, hayatta bir şeyler başarmak istiyorsanız, ||||||||réussir à| ||||||||erreichen| Der wichtige Punkt ist, dass man etwas im Leben erreichen kann,

rahatınızın kaçmasından ve zorluktan korkmamalısınız. вашего комфорта|потери спокойствия||трудностей|не должны бояться |perte de votre confort||| Ihr Komfort|Entkommen||Schwierigkeit|You shouldn't be afraid Sie dürfen keine Angst vor Unannehmlichkeiten und Schwierigkeiten haben. You should not be afraid of your comfort and difficulty.

Tam tersi bilinçli olarak böyle durumları kullanmalı ve onlarıdoğru istikamete yöneltmelisiniz. ||consciencieusement|||||||direction| |das Gegenteil|bewusst|||Situationen|||sie richtig|direction|lenken Im Gegenteil: Sie sollten solche Situationen bewusst nutzen und in die richtige Richtung lenken. On the contrary, you should consciously use such situations and direct them in the right direction.

Konfor bölgenizi bilerek terk edin. ||en toute connaissance|| |||verlassen| Verlassen Sie absichtlich Ihre Komfortzone.

Mücadele etmeyi ve bazen de kaybetmeyi öğrenmeliyiz ki, sonuçta zafer kazanabilelim. ||||||||||мы могли победить |||||||||la victoire|nous puissions gagner Kampf|||||verliert zu|lernen||||siegen können Wir müssen lernen, zu kämpfen und manchmal zu verlieren, um am Ende zu triumphieren. We must learn to fight and sometimes lose so that we can ultimately triumph.

Eger video hakikaten faydaliysa ZihinX kanalina abone olun |||полезно||канал ZihinX|| |||est utile|||| wenn||wirklich|wenn es nützlich ist||Kanal|abonniere| Wenn das Video wirklich nützlich ist, abonnieren Sie den ZihinX-Kanal

ve abone ol butonunun yanindaki zil butonunu da tiklayin ki, |||du bouton|||||| |||button|nebenstehenden||Knopf||klicken| und klicken Sie auf die Schaltfläche mit der Glocke neben der Schaltfläche für die Anmeldung,

her hafta yeni video ekledigimde size bildirim gelsin. ||||j'ajoute||| ||||hinzufüge||Benachrichtigung| Ich werde Sie jede Woche benachrichtigen, wenn ich ein neues Video einstelle.

Dinlediyiniz için teşekkürler Danke fürs Zuhören|| Danke fürs Zuhören Thanks for listening