×

Χρησιμοποιούμε cookies για να βελτιώσουμε τη λειτουργία του LingQ. Επισκέπτοντας τον ιστότοπο, συμφωνείς στην πολιτική για τα cookies.


image

ZihinX, Zengin Baba Yoksul Baba - Robert Kiyosaki

Zengin Baba Yoksul Baba - Robert Kiyosaki

Kitabın yazarı Robert Kiyosaki, benim iki babam var diyor.

Biri öz babası, diğeri ise yazarın sonradan multimilyoner olmasında büyükkatkısı olmuş

ve ona bildigi her şeyi öğretmiş olan, en yakın arkadaşının babası.

Yazarın öz babası, doktora yapmış ve üniversitede ders veriyordu.

Diğer babasıysa sekizinci sınıfı bitirdikten sonra hayata atılmış ve çogu şeyi yaşayarak öğrenmişti.

İki babasının da, başlarda, kendilerine tam yetecek kadar gelirleri vardı

fakat biri (2. Babası) Havai adalarının en zenginlerinden biri olarak vefat ediyor

ve evlatlarına milyonlarca dolar miras bırakıyorken, diğeri ise (kendi babası) vefat ettiğinde

evlatlarına ödenmesi gereken borçve vergiler bırakıyor.

Para kazanmak aslında bir bilim. Oyle bir bilim ki okullarda ve üniversitelerde öğretilmiyor.

Okullarda öğretilen ve insanlara aşılanan şey iyi bir kariyer yapmanın yolları sadece.

Bu yüzden çoğu aileler evlatlarına benzer şeyler öğreterek onları aynı yola yönlendiriyorlar.

Eğer anne babanız gelirlerini kendisi kazanmışsa ve o en zengin %1'lik kesimden değilse,

size bir nevi fakir olmanın yollarını öğretmiş olacaklar.

Sizin kötülüğünüzü istediklerinden değil tabi ki.

Böyle yapmalarının sebebi kendilerinin de bu konuda bilgisiz ve tecrubesiz olmaları

ve ilgili konuda hic kitap okumayarak hep aynı şekilde düşünmeye devam etmeleri.

Benim de benzer bir hikayem var.

Benim ailem de, o %1'lik kesimden değiller.

Onlar beni kendileri de fark etmeden aslında fakirligetesvik etmisler .

Bana her zaman üniversiteyi kazanıp bir meslek sahibi olmamı, ardından da iyi maaşlı,

sigortalı bir iş bulmamı söylüyorlardı.

Hatta yaşadığım ülkede kendi işimi kurmama rağmen,

bana hala : ‘Ah be çoçuğum keşke sen de maasli bir işe girseydin.. Ne kadar iyi olurdu.

İş arıyor musun bari evladım' diye soruyorlar.

Sırf bu yüzden ben hiç bir hevesim ve isteğim olmadan hukuk bölümünü kazanip okudum

ve boylece tam da onların istediği şekilde hayata başlamis oldum.

Ama Zengin Baba, Yoksul Baba tarzi kitaplar okudukça, bu kitapların sadece birinden bile,

4 yıllık lisans eğitimimde ogrenemeyecegim kadar çok şey öğrendiğimi fark etmeye başladim.

Okudukcabu kitapların yazarları benim için zengin baba olmaya başladılar

ve ben üniversite ilk sınıfin sonundan itibaren kendi işimi yapmaya başladım.

Eğer siz de benim gibi, bu bahsettigim en zengin %1'lik kesime mensup ailelerde doğmadıysanız,

o zaman Robert Kiyosakinin bu kitabını okumanızi siddetle tavsiye ederim.

Bir çoğumuz iyi bir maaşın bütün maddi sorunlarıı çözeceğini düşünüyoruz.

Fakat, daha çok para, sorunları çözmüyor.

Aslında asil sorunlarımızı çözen sey daha çok para kazanmanın yollarını bilmekten geciyor.

Şöyle ki, bir çoğumuzun asıl sorunu ömür boyu sadece para için çalışmak,

çektiğimiz zahmet ve verdiğimiz zamanin karşılığında sadece maaş almak.

Aslına bakarsak, bir çoğumuz “ilk önce para için çalışmalıyız ki, para biriktirelim”. Bu bir gerçek.

Fakat gercekten zengin olmak isteniyorsa öyle hareket edilmeliki, kisi para için değil,

parası onun için çalışsın ve katlanarak büyüsün.

Bunun için de biz bu iki finansal terimi öğrenip, cok iyi kavramaliyiz:

1)Aktifler

2) Pasifler

Eğer üniversitede muhasebe ve finans dersleri aldıysanız,

o zaman aktif ve pasifler konusundaki bildiklerimizi unutalım

ve bu terimleri çok basit bir dille anlamaya çalışalım.

Aktifler kisacasi, cebinize para koyar.

Pasifler ise cebinizden para çıkartır.

Her şey hem aktif hem pasif olabilir.

Mesela: eğer bir arabanız varsa ve onun icin aylık 200 lira gibi bir harcama yapıyorsanız, o zaman arabanız Pasif.

Eğer arabanız varsa ve onu kiraya vererek her ay 200 lira kazanıyorsanız o zaman arabanız Aktif.

Aktiflere örnek olarak kendi işletmeniz, size para kazandıran menkul ve gayri menkulleriniz,

hisse senetleri ve daha birçok şeyi söyleyebiliriz.

Pasiflerse sizin için hayati önemi olmadığı halde alınmış eşya ve emlaklardir.

Mesela pahalı telefonlar, lüks arabalar, daha büyük ev, krediyle alınmış eşyalar vs dir.

Bu farkı anlamak çok önemli.

Hiç düşündünüz mü?

Neden genelde zenginler daha da zengin oluyor, fakirlerse hep yerinde sayiyor veya daha da fakirlesiyor?

Çünkü zengin kazandığı parayı Aktife yatırıpdaha çok kazanıyorken, yoksulsa Pasife yatırıyor.

O yüzden fakirin zamanla hayat standartları aynı kalıyor veya daha da çok fakirlesiyor

Mesela ben her zaman, kazandığımla gidip kendime yeni bir telefon veya yeni bir araba almak yerine

paramı bana para getirme olasılığı olan şeylere harcarim.

Kendime markali kıyafetler, son model telefon, araba vs. almıyorum.

Sırf bu sayede 17 yaşımdan itibaren birçok iş ve projeyi hayata geçirebildim.

Çok para kaybettiğim de oldu, çok para kazandığım da.

Kaybettiklerimin karşısinda değeri ölçülemeyecek buyuk tecrübeler edindim

ve bu tecrübeler, sonraki yatırımlarımı nasıl yapmam gerektiği konusunda bir on calisma gibi oldu.

Eğer kendi işinizi kurmakla veya bir başkasının işine yatırım yapmakla paranızı riske attığınızı;

“ya iş tutmazsa, bu sefer elimdeki parayı da kaybederim” gibi şeyler düşünüyorsanız,

onun yerine mesela sizi idare eden bir telefonunuz olduğu halde

kendinize gidip son model bir telefon alıyorsanız,

veya evde televizyon olduğu halde daha büyük ekran televizyon veya arabanız olduğu halde

daha lüks bir araba alıyorsanız, o zaman, bilin ki, eşyalarınızın bir sene sonraki değeri

eşyaları aldığınız zamana kıyasla çok az olacak ve enflasyonu da göz önünde bulundurursak

o parayı zaten kaybetmiş olacaksınız.

Ve sonuç olarak hiçbir hayat tecrübesi de kazanmamış olmanin ustune

daha çok para kazanma şansınızı da kaybetmiş olacaksınız.

Ayrıca kredi çekerek alınan eşyalar konusu da var ki, çık işin içinden çıkabilirsen.

Diyelim ki bankadan kredi çektiniz ve istediyiniz esyalari aldiniz,

kendiniz için aylık ek harcama yaratarak ona bağlı kalacaksınız.

Gerçi insanlar “vay be” diyecekler. Filanca kişi baya zengin, bak kullandigi arabaya, kullandigi telefona.

Oysa gorundugunun aksine, sizin cebiniz boş olacak ve bu gidişle de hiç bir zaman zengin ol(a)mayacaksınız.

Ama iyi kotu herhangi bir işe yatırım yaparsanız, en kötü ihtimalle işiniz istediğiniz gibi gitmeyecek

ve elinizdeki parayı kaybetmiş olacaksınız.

Fakat sonuç olarak öyle bir tecrübe kazanmış olacaksınız ki,

sonraki yatırımlarınızın başarılı olma şansı kat be kat artmış olacak.

Herhalde siz de Kabul edersiniz ki, kazandığınız bu tecrübe peşin olarak aldığımız veya krediyle aldığımız

daha büyük ekran televizyonlarda izleyeceğimiz televizyon programlarından

veya dizilerinden daha çok değer katacak hayatımıza.

Unutmayın, tecrübelerimiz bizi hayata karşı güçlendiriyor.

Su an su soruyu sorabilirsiniz:

Peki istediğim gibi harcayamayacaksam ve kendime istediğim her şeyi alamayacaksam,

o zaman neden para kazanıyorum ki?

Aslında mevzu kazandığınız parayı hiç harcamamak değil,

asil mevzu kazancınızın artması ve biriktirdiğiniz paraya oranla ne kadarını harcayabileceginizdir.

Diyelim ki, ailenin aylık geliri $1,000 ve günlük ihtiyaçlarınız için aylık harcamanız $500.

Tabi ki de hepimiz her şeyin en iyisini istiyoruz. Bunda anormal bir şey yok.

O yüzden geri kalan $500-dan $150 veya $200-nı istediğimiz bir şeylere harcamakta sıkıntı yok.

Çünkü ne de olsa $300-350 artmış olacak

ve siz bunları biriktirerek her hangi bir aktife yatırım yapmış olacaksınız

ve bir süre sonra bu yatırımınızın sonucu olarak gelirinizi diyelim ki $1000-dan $1500-a çıkarma şansınız olmus olacak.

Söylediğim bu rakamlar hayali rakamlar ve $1000-ın yerine $1000000 da ola bilir $300 da.

Herkes gelir ve harcamalarını hesaplayarak, şimdiki durumuna gore bu kuralı uygulayabilir.

Önemli olan su ki, kazancınızı ne kadar gelir elde ettiğinizle değil,

ne kadar para toplaya bildiginize göre ölçmelisiniz.

O yüzden bu kitaptan öğrenmeniz gereken en önemli ders:

Hikayedeki Fakir kisi gibi düşünen (fakir düşünceli) insanlar hayatlarının sonuna kadar para için çalışır

ve maaşlarının artmasının, sorunlarını çözeceklerini düşünürler.

Zengin kisi gibi düşünen(zengin düşünceli) insanlar ise belli bir zaman para için çalışsalar da,

belli bir süreden sonra biriktirdikleri parayı işleterek, diger bir deyisle, paranın onlar için çalışmasını

ve daha çok para getirmesini sağlarlar.

Videomu beğendiyseniz ve bu tarz baska videolar da yapmamı istiyorsanız ZehinX adlı Youtube kanalıma

abone olmayı unutmayın.

Eğer size bu videoyla gerçekten bir faydam dokunduğunu düşünüyorsanız,

yaptığım işe verdiğiniz değeri göstermek için lutfen videomu arkadaşlarınızla da paylaşın ki,

başkaları da faydalanabilsin.

Teşekkürler.

Zengin Baba Yoksul Baba - Robert Kiyosaki |||||Robert Kiyosaki |||||Kiyosaki Rich Dad Poor Dad - Robert Kiyosaki Padre Rico Padre Pobre - Robert Kiyosaki 金持ち父さん貧乏父さん - ロバート・キヨサキ Богатый папа Бедный папа - Роберт Кийосаки Багатий тато, бідний тато - Роберт Кіосакі

Kitabın yazarı Robert Kiyosaki, benim iki babam var diyor. The author of the book, Robert Kiyosaki, says that I have two fathers.

Biri öz babası, diğeri ise yazarın sonradan multimilyoner olmasında büyükkatkısı olmuş |vrai père||l'autre||de l'auteur||multimillionnaire|dans la richesse|grande contribution| |own|his own father|||||||great contribution| One is his own father, and the other is the author's later becoming a multimillionaire. L'un est son propre père, l'autre est le père de son meilleur ami qui a beaucoup contribué à ce que l'auteur devienne multimillionnaire par la suite. Одним из них был его собственный отец, другим - отец автора, который впоследствии стал мультимиллионером.

ve ona bildigi her şeyi öğretmiş olan, en yakın arkadaşının babası. ||qu'il sait|||enseigné||||| ||"he knew"|||||||| and his best friend's father, who had taught him everything he knew. et qui lui a appris tout ce qu'il savait.

Yazarın öz babası, doktora yapmış ve üniversitede ders veriyordu. The author's|||||||| The author's natural father had a doctorate and taught at the university. Le père de l'auteur a fait un doctorat et enseignait à l'université.

Diğer babasıysa sekizinci sınıfı bitirdikten sonra hayata atılmış ve çogu şeyi yaşayarak öğrenmişti. |father|huitième|||||entré||beaucoup|||avait appris |||eighth grade||||||||| His other father, on the other hand, started life after finishing the eighth grade and learned most things by experience.

İki babasının da, başlarda, kendilerine tam yetecek kadar gelirleri vardı |||au début|||||revenus| ||||||||incomes| Both fathers initially had just enough income for them. Les deux pères avaient, au départ, des revenus suffisants pour vivre confortablement. Поначалу у обоих его отцов было достаточно средств к существованию.

fakat biri (2. Babası) Havai adalarının en zenginlerinden biri olarak vefat ediyor |||Hawaii|des îles||les plus riches|||décède| |||Hawaii||||||| but one (2nd father) dies as one of the wealthiest in the Hawaiian islands Mais l'un d'eux (le 2ème père) meurt en tant que l'un des plus riches des îles Hawaï. Но один из них (его второй отец) умирает одним из самых богатых людей на Гавайских островах.

ve evlatlarına milyonlarca dolar miras bırakıyorken, diğeri ise (kendi babası) vefat ettiğinde |à ses enfants||||leaving|||||| |to his children|||||||||| and he bequeathed millions of dollars to his children, while the other (his own father) passed away. Et il laisse des millions de dollars en héritage à ses enfants, tandis que l'autre (son propre père) meurt. и завещал миллионы долларов своим детям, в то время как другой (его собственный отец) умер

evlatlarına ödenmesi gereken borçve vergiler bırakıyor. |to be paid||et|| |||debts and taxes|| He leaves debts and taxes to be paid to his children. laisse des dettes et des impôts à payer à ses enfants.

Para kazanmak aslında bir bilim. Oyle bir bilim ki okullarda ve üniversitelerde öğretilmiyor. ||||science||||||||n'est pas enseigné Making money is actually a science. It is such a science that it is not taught in schools and universities. Gagner de l'argent est en réalité une science. Une science qui n'est pas enseignée dans les écoles et les universités. Зарабатывать деньги - это целая наука. Это такая наука, что ее не преподают в школах и университетах.

Okullarda öğretilen ve insanlara aşılanan şey iyi bir kariyer yapmanın yolları sadece. ||||inoculées inculquées||||||| ||||instilled in||||||| What is taught in schools and instilled in people is just ways to make a good career. Ce qui est enseigné dans les écoles et inculqué aux gens, ce sont seulement les voies pour faire une bonne carrière.

Bu yüzden çoğu aileler evlatlarına benzer şeyler öğreterek onları aynı yola yönlendiriyorlar. |||||||en enseignant||||dirigent That's why most families teach their children similar things and lead them on the same path.

Eğer anne babanız gelirlerini kendisi kazanmışsa ve o en zengin %1'lik kesimden değilse, |mother||||a gagné|||||1%|segment| If your parents earned their own income and he wasn't in the richest 1%, Si vos parents ont gagné leur revenu eux-mêmes et qu'ils ne font pas partie des 1 % les plus riches,

size bir nevi fakir olmanın yollarını öğretmiş olacaklar. ||une sorte de|fakir|d'être pauvre||aura enseigné| ||a kind of||||| they will have taught you how to be poor in a way. ils vous auront en quelque sorte appris les voies de la pauvreté.

Sizin kötülüğünüzü istediklerinden değil  tabi ki. |votre malice|||| |your harm|||| Not that they want your evil, of course. Ce n'est pas parce qu'ils souhaitent votre mal héritier.

Böyle yapmalarının sebebi kendilerinin de bu konuda bilgisiz ve tecrubesiz olmaları |their doing||||||ignorant||sans expérience| The reason they do this is because they are ignorant and inexperienced in this matter.

ve ilgili konuda hic kitap okumayarak hep aynı şekilde düşünmeye devam etmeleri. |||aucun||en ne lisant pas|||||| and they continue to think in the same way by not reading any books on the subject.

Benim de benzer bir hikayem var. I have a similar story.

Benim ailem de, o %1'lik kesimden değiller. |||||part of| My family is also not from that 1%.

Onlar beni kendileri de fark etmeden aslında fakirligetesvik etmisler . |||||||pauvreté|ont encouragé |||||||encouraged poverty|"encouraged" They actually encouraged me to be poor without realizing it themselves .

Bana her zaman üniversiteyi kazanıp bir meslek sahibi olmamı, ardından da iyi maaşlı, ||||obtenir||||mon|ensuite|||bien rémunéré It always tells me to win college and get a job, and then a well-paid,

sigortalı bir iş bulmamı söylüyorlardı. |||trouver un emploi|were saying They were telling me to get a job with insurance.

Hatta yaşadığım ülkede kendi işimi kurmama rağmen, |||||créer une entreprise|malgré Even though I started my own business in the country where I live, Même si j'ai créé ma propre entreprise dans le pays où je vis,

bana hala : ‘Ah be çoçuğum keşke sen de maasli bir işe girseydin.. Ne kadar iyi olurdu. ||||mon enfant||||salaire|||aurais trouvé un emploi|||| still to me: 'Oh boy, I wish you could get a paid job too.. How good would it be. on me dit encore : 'Ah mon enfant, j'aurais aimé que tu trouves un emploi salarié.. Ce serait si bien.

İş arıyor musun bari evladım' diye soruyorlar. |||au moins|mon enfant|| They ask, 'Are you looking for a job, my son? Ils me demandent quand même : 'Cherches-tu un emploi, mon enfant ?'

Sırf bu yüzden ben hiç bir hevesim ve isteğim olmadan hukuk bölümünü kazanip okudum ||||||enthousiasme||||||admis à| ||||||||my desire||||| Just for this reason, I won and studied law without any enthusiasm or desire. C'est seulement pour cette raison que j'ai obtenu mon diplôme en droit sans aucune envie ni motivation.

ve boylece tam da onların istediği şekilde hayata başlamis oldum. |ainsi|||||||commencé| And so I started life exactly the way they wanted.

Ama   Zengin Baba, Yoksul Baba tarzi kitaplar okudukça,  bu kitapların sadece birinden bile, |||||style||||||| But the more I read Rich Dad, Poor Dad style books, the more I get from even just one of these books, Cependant, en lisant des livres comme "Père riche, Père pauvre", même un seul de ces livres,

4 yıllık lisans eğitimimde ogrenemeyecegim kadar çok şey öğrendiğimi fark etmeye başladim. ||durant mes études|je ne vais pas apprendre||||que j'ai appris|||j'ai commencé I started to realize that I had learned so much that I could not have learned in my 4-year undergraduate education. J'ai commencé à réaliser que j'avais appris tant de choses durant mes quatre années d'études de licence que je ne pourrais jamais tout apprendre.

Okudukcabu kitapların yazarları benim için zengin baba olmaya başladılar Nous avons lu ça|||||||| As we read|||||||| As I read, the authors of these books became rich fathers for me. Les auteurs de ces livres que je lisais ont commencé à devenir pour moi des pères riches.

ve ben üniversite ilk sınıfin sonundan itibaren kendi işimi yapmaya başladım. ||||première année|de la fin||||| and I started my own business from the end of my first year of university. Et j'ai commencé à travailler pour moi-même depuis la fin de ma première année universitaire.

Eğer siz de benim gibi, bu bahsettigim en zengin %1'lik kesime mensup ailelerde doğmadıysanız, ||||||mentionné||||couche sociale|||weren't born |||||||||||belonging to|| If you, like me, were not born into families belonging to the wealthiest 1% I mentioned,

o zaman Robert Kiyosakinin bu kitabını okumanızi siddetle tavsiye ederim. |||Kiyosaki's|||votre lecture|avec insistance|| |||Kiyosaki's|||||| then I highly recommend you read this book by Robert Kiyosaki.

Bir çoğumuz iyi bir maaşın bütün maddi sorunlarıı çözeceğini düşünüyoruz. ||||salaire|||problèmes|résoudre| Many of us think that a good salary will solve all financial problems. Beaucoup d'entre nous pensent qu'un bon salaire résout tous les problèmes matériels.

Fakat, daha çok para, sorunları çözmüyor. But more money doesn't solve the problems. Cependant, avoir plus d'argent ne résout pas les problèmes.

Aslında asil sorunlarımızı çözen sey daha çok para kazanmanın yollarını bilmekten geciyor. |noble|nos problèmes|qui résout|ce qui||||gagner plus|les moyens|savoir|passe par In fact, what solves our real problems is knowing how to make more money. En fait, la véritable solution à nos problèmes réside dans la connaissance des moyens de gagner plus d'argent.

Şöyle ki, bir çoğumuzun asıl sorunu ömür boyu sadece para için çalışmak, |||la plupart d'entre nous|véritable||vie|durée de vie|||| Namely, the main problem of many of us is to work for money only for life, En fait, le véritable problème pour beaucoup d'entre nous est de travailler toute notre vie seulement pour de l'argent.

çektiğimiz zahmet ve verdiğimiz zamanin karşılığında sadece maaş almak. nous avons pris|||||en retour de||| just getting paid for the time and effort we put in. Nous recevons uniquement un salaire en retour des efforts que nous fournissons et du temps que nous investissons.

Aslına bakarsak, bir çoğumuz “ilk önce para için çalışmalıyız ki, para biriktirelim”. Bu bir gerçek. En réalité||||||||nous devons travailler|||épargner||| In fact, many of us “have to work for money first so we can save money”. This is real. En réalité, beaucoup d'entre nous pensent que nous devons d'abord travailler pour de l'argent afin d'économiser de l'argent. C'est un fait.

Fakat gercekten zengin olmak isteniyorsa öyle hareket edilmeliki, kisi para için değil, |vraiment|||s'il veut|||il faut agir|la personne||| But if you really want to be rich, you should act like that, not for money. Mais si l'on veut vraiment être riche, il faut agir de manière à ce que la personne ne travaille pas pour l'argent,

parası onun için çalışsın ve katlanarak büyüsün. ||||||tu grandisses let his money work for him and he grow exponentially. mais que son argent travaille pour elle et croisse exponentiellement.

Bunun için de biz bu iki finansal terimi öğrenip, cok iyi kavramaliyiz: |||||||termes financiers|||| For this, we need to learn and understand these two financial terms very well: Pour cela, nous devons apprendre ces deux termes financiers et bien les comprendre :

1)Aktifler 1)Assets

2) Pasifler les passifs

Eğer üniversitede muhasebe ve finans dersleri aldıysanız, ||comptabilité||finances||vous avez suivi If you took accounting and finance courses at university,

o zaman aktif ve pasifler konusundaki bildiklerimizi unutalım |||||sujet de|nos connaissances| so let's forget what we know about actives and passives

ve bu terimleri çok basit bir dille anlamaya çalışalım. ||les termes||||langue|| and let's try to understand these terms in very simple language.

Aktifler kisacasi, cebinize para koyar. ||votre poche|| Assets put money in your pocket, in short.

Pasifler ise cebinizden para çıkartır. ||votre poche||sortira Passives take money out of your pocket.

Her şey hem aktif hem pasif olabilir. Everything can be both active and passive.

Mesela: eğer bir arabanız varsa ve onun icin aylık 200 lira gibi bir harcama yapıyorsanız, o  zaman arabanız Pasif. |||votre voiture||||pour cela|||||dépense|vous dépensez|||| For example: if you have a car and you spend 200 liras per month for it, then your car is Passive.

Eğer arabanız varsa ve onu kiraya vererek her ay 200 lira kazanıyorsanız o zaman arabanız Aktif. |||||location|||||vous gagnez|||| If you have a car and earn 200 lira every month by renting it, then your car is Active.

Aktiflere örnek olarak kendi işletmeniz, size para kazandıran menkul ve gayri menkulleriniz, les actifs||||votre entreprise|||générant des revenus|valeurs mobilières||biens immobiliers|vos actifs Examples of assets are your own business, your money-making securities and real estate,

hisse senetleri ve daha birçok şeyi söyleyebiliriz. actions|actions|||||nous pouvons dire stocks and much more.

Pasiflerse sizin için hayati önemi olmadığı halde alınmış eşya ve emlaklardir. s'il est passif|||vitale|||alors que||||biens immobiliers Passive items are things and real estates that are not of vital importance to you. Ce sont des biens et des biens immobiliers acquis alors qu'ils n'ont pas d'importance vitale pour vous.

Mesela pahalı telefonlar, lüks arabalar, daha büyük ev, krediyle alınmış eşyalar vs dir. For example, expensive phones, luxury cars, bigger house, items bought on loan, etc. Par exemple, des téléphones coûteux, des voitures de luxe, une maison plus grande, des objets achetés à crédit, etc.

Bu farkı anlamak çok önemli. It is very important to understand this difference. Comprendre cette différence est très important.

Hiç düşündünüz mü? Have you ever thought?

Neden genelde zenginler daha da zengin oluyor, fakirlerse hep yerinde sayiyor veya daha da fakirlesiyor? ||||||||||||||devenir plus pauvres Why do the rich usually get richer, and the poor keep stagnating or get poorer?

Çünkü zengin kazandığı parayı Aktife yatırıpdaha çok kazanıyorken, yoksulsa Pasife yatırıyor. |||||||gagne|||investit Because while the rich invest the money they earn in the Assets and earn more, the poor invest in the Passive.

O yüzden fakirin zamanla hayat standartları aynı kalıyor veya daha da çok fakirlesiyor ||les pauvres|||||||||| Therefore, the living standards of the poor stay the same or get poorer over time.

Mesela ben her zaman, kazandığımla gidip kendime yeni bir telefon veya yeni bir araba almak yerine ||||avec ce que je gagne||||||||||| For example, instead of going with what I earn, I always buy myself a new phone or a new car.

paramı bana para getirme olasılığı olan şeylere harcarim. |||||||je dépense I spend my money on things that are likely to bring me money.

Kendime markali kıyafetler, son model telefon, araba vs. almıyorum. |de marque||||||| Branded clothes, latest phone, car etc. I'm not buying.

Sırf bu sayede 17 yaşımdan itibaren birçok iş ve projeyi hayata geçirebildim. ||grâce à cela||||||||j'ai pu réaliser Just because of this, I have been able to realize many works and projects since the age of 17. Grâce à cela, j'ai pu réaliser de nombreux travaux et projets depuis l'âge de 17 ans.

Çok para kaybettiğim de oldu, çok para kazandığım da. |||||||j'ai gagné| I've lost a lot of money, and I've made a lot of money. Il m'est arrivé de perdre beaucoup d'argent, et il m'est aussi arrivé d'en gagner beaucoup.

Kaybettiklerimin karşısinda değeri ölçülemeyecek buyuk tecrübeler edindim |face de||||| I have gained great experiences that cannot be measured against what I have lost. Face à mes pertes, j'ai acquis des expériences grandes qui ne peuvent être mesurées.

ve bu tecrübeler,  sonraki yatırımlarımı nasıl yapmam gerektiği konusunda bir on calisma gibi oldu. ||expériences||||||||un||| and these experiences have been like a preliminary study on how I should make my next investments. et ces expériences ont été comme un travail de préparation pour la manière dont je devrais réaliser mes futurs investissements.

Eğer kendi işinizi kurmakla veya bir başkasının işine yatırım yapmakla paranızı riske attığınızı; |||créer||||||||| If you risk your money by starting your own business or investing in someone else's business; Si vous pensez que vous mettez votre argent en risque en créant votre propre entreprise ou en investissant dans celle d'un autre ;

“ya iş tutmazsa, bu sefer elimdeki parayı da kaybederim” gibi şeyler düşünüyorsanız, ||||||||je vais perdre||| If you think things like "what if the job doesn't work, I will lose my money this time", si vous pensez des choses comme « si l'affaire ne fonctionne pas, cette fois je perdrai aussi l'argent que j'ai »

onun yerine mesela sizi idare eden bir telefonunuz olduğu halde ||||gère||||| instead, for example, even though you have a phone that manages you par exemple, alors que vous avez un téléphone qui vous gère

kendinize gidip son model bir telefon alıyorsanız, ||||||vous achetez if you go to yourself and buy a latest model phone, si vous allez vous acheter un téléphone dernier cri,

veya evde televizyon olduğu halde daha büyük ekran televizyon veya arabanız olduğu halde |||||||écran||||| or even if you have a larger screen TV or a car with a TV at home ou alors, même si vous avez une télévision chez vous, vous voulez une télévision à écran plus grand ou même si vous avez une voiture

daha lüks bir araba alıyorsanız, o zaman, bilin ki, eşyalarınızın bir sene sonraki değeri |||||||||vos affaires|||| If you are buying a more luxurious car, then know that your possessions are worth a year later.

eşyaları aldığınız zamana kıyasla çok az olacak ve enflasyonu da göz önünde bulundurursak ||||||||l'inflation|||| it will be very little compared to when you received the items, and considering the inflation

o parayı zaten kaybetmiş olacaksınız. You will have already lost that money.

Ve sonuç olarak hiçbir hayat tecrübesi de kazanmamış olmanin ustune |||||expérience de vie|||le fait de ne pas|de plus And on top of not having gained any life experience as a result. Et en plus de n'avoir acquis aucune expérience de vie

daha çok para kazanma şansınızı da kaybetmiş olacaksınız. ||||votre chance||| You will also lose your chance to earn more money. vous allez également perdre votre chance de gagner plus d'argent.

Ayrıca kredi çekerek alınan eşyalar konusu da var ki, çık işin içinden çıkabilirsen. |||||sujet des objets|||||||sors-en si tu There is also the issue of items bought by taking out loans, so get out of the way if you can. Il y a aussi la question des biens achetés à crédit, si vous pouvez sortir de cette situation.

Diyelim ki bankadan kredi çektiniz ve istediyiniz esyalari aldiniz, ||||||ce que vous voulez|| Let's say you took a loan from the bank and got the things you wanted,

kendiniz için aylık ek harcama yaratarak ona bağlı kalacaksınız. |||supplémentaire||en créant||| you will stick to it by creating additional monthly expenses for yourself.

Gerçi insanlar “vay be” diyecekler. Filanca kişi baya zengin, bak kullandigi arabaya, kullandigi telefona. Cependant|||||tel un|||||||| People will say "wow" though. That person is very rich, look at the car he drives, the phone he uses.

Oysa gorundugunun aksine, sizin cebiniz boş olacak ve bu gidişle de hiç bir zaman zengin ol(a)mayacaksınız. ||au contraire||votre poche||||||||||||| However, contrary to what it seems, your pocket will be empty and you will never (be) rich at this rate.

Ama iyi kotu herhangi bir işe yatırım yaparsanız, en kötü ihtimalle işiniz istediğiniz gibi gitmeyecek ||||||||||||||ira pas But if you invest in any good business, at worst your business will not go the way you want it to.

ve elinizdeki parayı kaybetmiş olacaksınız. |l'argent que vous avez||| and you will lose your money.

Fakat sonuç olarak öyle bir tecrübe kazanmış olacaksınız ki, But as a result, you will gain such an experience that

sonraki yatırımlarınızın başarılı olma şansı kat be kat artmış olacak. The chances of your next investments to be successful will increase exponentially.

Herhalde siz de Kabul edersiniz ki, kazandığınız bu tecrübe peşin olarak aldığımız veya krediyle aldığımız |||||||||au comptant|||||nous avons acheté You will probably agree that this experience you have gained, we have received in cash or with credit.

daha büyük ekran televizyonlarda izleyeceğimiz televizyon programlarından ||||||programmes de of the television programs we will watch on larger screen televisions.

veya dizilerinden daha çok değer katacak hayatımıza. ||||||à notre vie or series will add more value to our lives.

Unutmayın, tecrübelerimiz bizi hayata karşı güçlendiriyor. |nos expériences|||| Remember, our experiences strengthen us against life.

Su an su soruyu sorabilirsiniz: You can ask the following question right now:

Peki istediğim gibi harcayamayacaksam ve kendime istediğim her şeyi alamayacaksam, |||je ne pourrai pas|||||| What if I can't spend as I want and get myself everything I want,

o zaman neden para kazanıyorum ki? ||||je gagne| Then why am I making money?

Aslında mevzu kazandığınız parayı hiç harcamamak değil, |sujet||||ne pas dépenser| Actually, it's not about not spending the money you earn,

asil mevzu kazancınızın artması ve biriktirdiğiniz paraya oranla ne kadarını harcayabileceginizdir. ||votre gain|||||par rapport à||| The main issue is the increase in your earnings and how much you can spend compared to the money you have saved. Le sujet principal est l'augmentation de vos revenus et combien vous pouvez dépenser par rapport à l'argent que vous avez économisé.

Diyelim ki, ailenin aylık geliri $1,000 ve günlük ihtiyaçlarınız için aylık harcamanız $500. |||||||vos besoins||| Let's say your family's monthly income is $1,000 and your monthly expenses are $500 for your daily needs. Disons que le revenu mensuel de la famille est de 1 000 $ et que vos dépenses mensuelles pour vos besoins quotidiens s'élèvent à 500 $.

Tabi ki de hepimiz her şeyin en iyisini istiyoruz. Bunda anormal bir şey yok. Of course, we all want the best of everything. There is nothing abnormal about it. Bien sûr, nous voulons tous le meilleur de tout. Il n'y a rien d'anormal à cela.

O yüzden geri kalan  $500-dan $150 veya $200-nı istediğimiz bir şeylere harcamakta sıkıntı yok. ||||||de|||||| So it's okay to spend the remaining $500, $150 or $200 on something we want.

Çünkü ne de olsa $300-350 artmış olacak Because after all, $300-350 will be increased. Parce qu'après tout, cela aura augmenté de 300 à 350 $

ve siz bunları biriktirerek her hangi bir aktife yatırım yapmış olacaksınız |||en les accumulant||||||| and you will have invested in any asset by accumulating them et vous aurez investi dans un actif quelconque en les accumulant

ve bir süre sonra bu yatırımınızın sonucu olarak gelirinizi diyelim ki $1000-dan $1500-a çıkarma şansınız olmus olacak. |||||||||||||augmenter||| and after a while you will have the chance to increase your income from, say, $1000 to $1500 as a result of this investment. et au bout d'un certain temps, en raison de cet investissement, vous aurez la possibilité d'augmenter vos revenus, disons, de 1000 à 1500 $.

Söylediğim bu rakamlar hayali rakamlar ve $1000-ın yerine $1000000 da ola bilir $300 da. ce que j'ai dit||||||||||| These numbers I'm talking about are fictitious, and instead of $1000, it could be $1000000 or $300. Les chiffres que je mentionne sont des chiffres fictifs et au lieu de 1000 $, cela pourrait aussi être 1 000 000 $ ou 300 $.

Herkes gelir ve harcamalarını hesaplayarak, şimdiki durumuna gore bu kuralı uygulayabilir. ||||||situation actuelle||||appliquer cette règle Anyone can apply this rule according to their current situation by calculating their income and expenditures. Tout le monde peut appliquer cette règle en tenant compte de ses revenus et de ses dépenses par rapport à sa situation actuelle.

Önemli olan su ki, kazancınızı ne kadar gelir elde ettiğinizle değil, |||||||||vous avez obtenu| The important thing is that your earnings are not based on how much income you earn, Ce qui est important, c'est que vos gains ne dépendent pas seulement de combien vous gagnez.

ne kadar para toplaya bildiginize göre ölçmelisiniz. ||||vous pouvez|| You should measure by how much money you can collect.

O yüzden bu kitaptan öğrenmeniz gereken en önemli ders: ||||votre apprentissage|||| So the most important lesson you should learn from this book is:

Hikayedeki Fakir kisi gibi düşünen (fakir düşünceli) insanlar hayatlarının sonuna kadar para için çalışır ||||||||de leur vie||||| Like-minded (poor-minded) people in the story work for money until the end of their lives.

ve maaşlarının artmasının, sorunlarını çözeceklerini düşünürler. |||leurs problèmes|| They think that an increase in their salary will solve their problems.

Zengin kisi gibi düşünen(zengin düşünceli) insanlar ise belli bir zaman para için çalışsalar da, ||||||||certain|||||| People who think like the rich person (rich-minded) work for money for a certain time,

belli bir süreden sonra biriktirdikleri parayı işleterek, diger bir deyisle, paranın onlar için çalışmasını |||||||||autrement dit|||| after a certain period of time, by operating the money they have saved, in other words, making the money work for them.

ve daha çok para getirmesini sağlarlar. |||||ils font en sorte and they make more money.

Videomu beğendiyseniz ve bu tarz baska videolar da yapmamı istiyorsanız ZehinX adlı Youtube kanalıma |||||d'autres|||||||| If you like my video and you want me to make other videos like this, please visit my Youtube channel named ZehinX

abone olmayı unutmayın. don't forget to subscribe.

Eğer size bu videoyla gerçekten bir faydam dokunduğunu düşünüyorsanız, ||||||utilité|| If you think I really helped you with this video,

yaptığım işe verdiğiniz değeri göstermek için lutfen videomu arkadaşlarınızla da paylaşın ki, ||||||s'il vous plaît||||| Please share my video with your friends to show the value you give to my work.

başkaları da faydalanabilsin. so others can benefit.

Teşekkürler.