9 Tipos de Universos que te Sorprenderán
Types||Universes|||
|||||驚かせる
9 Arten von Universen, die Sie überraschen werden
9 Types of Universes that will Surprise You
9 types d'univers qui vous surprendront
9 Tipos de Universos que o vão surpreender
Sizi Şaşırtacak 9 Evren Türü
Hace ya casi 100 años, los padres de la cosmología dieron el primer paso para encontrar la naturaleza
||||||||cosmology||||||||
Almost 100 years ago, the fathers of cosmology took the first step in finding nature
Yaklaşık 100 yıl önce, kozmolojinin babaları doğayı bulma yolunda ilk adımı attılar
de nuestro universo.
of our universe.
evrenimizin.
Al igual que un detective delimita su búsqueda a un grupo de sospechosos, los cosmólogos
||||detective|delimits|||||||||cosmologists
||||探偵|絞り込む|||||||容疑者||
||||||||||||sospettosi||
Just as a detective limits his search to a group of suspects, cosmologists
Tıpkı bir dedektifin araştırmasını bir grup şüpheliye indirgemesi gibi, kozmologlar da
estudian un conjunto particular de tipos de universos en los que nosotros deberíamos
||set||||||||||
||küme||||||||||
study a particular set of types of universes in which we should
belirli bir dizi evren türü üzerinde çalışmalıyız.
estar, los universos de Friedmann-Lemaitre-Robertson-Walker.
||||Friedmann|Lemaître|Robertson|
be, the Friedmann-Lemaitre-Robertson-Walker universes.
Friedmann-Lemaitre-Robertson-Walker evrenleri.
Algunos de estos universos son una casa de locos, otros no son tan fáciles de diferenciar
Some of these universes are a madhouse, others are not so easy to differentiate
Bu evrenlerden bazıları tımarhanedir, diğerlerini ayırt etmek o kadar kolay değildir.
del nuestro… por eso, hasta hace unos cuantos años, no sabíamos en cuál vivíamos.
|||||||||||||住んでいた
ours ... that's why, until a few years ago, we didn't know which one we lived in.
Bu yüzden birkaç yıl öncesine kadar hangisinde yaşadığımızı bilmiyorduk.
Reales o no, me parecen muy interesantes, así que os voy a presentar nueve tipos significativos.
|||||||||||||||重要な
Real or not, I find them very interesting, so I am going to introduce you to nine significant types.
Gerçek ya da değil, onları çok ilginç buluyorum, bu yüzden size dokuz önemli türü tanıtacağım.
En el noveno, os contaré cómo se piensa que es el nuestro.
||ninth|||||||||
||dokuzuncu|||||||||
In the ninth, I'll tell you how ours is thought to be.
Dokuzuncu bölümde size bizimkinin nasıl bir şey olduğunu anlatacağım.
Pero, antes de empezar, vamos responder una pregunta importante: ¿qué hace que estos
But, before we start, let's answer an important question: what makes these
Ancak, başlamadan önce önemli bir soruya cevap verelim: bunları ne yapar?
universos sean distintos?
universes are different?
evrenler farklı mı?
Bueno, un universo consiste en cosas y el medio en el que esas cosas se mueven: el espacio
Well, a universe consists of things and the medium in which those things move: space.
Bir evren nesnelerden ve bu nesnelerin hareket ettiği ortamdan oluşur: uzay.
tiempo.
time.
Zaman.
Es más, una de las grandes ideas de Einstein es que el espacio tiempo no es un simple escenario,
What's more, one of Einstein's great ideas is that spacetime is not a simple stage,
Dahası, Einstein'ın büyük fikirlerinden biri de uzayzamanın basit bir sahne olmadığıdır,
sino que las cosas que contiene definen como es… Así que un universo se diferencia de
||||||定義する|||||||||
but the things it contains define how it is ... So a universe differs from
Ama içerdiği şeyler onun nasıl olduğunu tanımlar... Yani bir evren içerdiği şeylerden farklıdır.
otro dependiendo de qué cosas contenga.
|||||it contains
|||||içerir
|||||含むもの
other depending on what it contains.
İçinde ne olduğuna bağlı olarak bir diğeri.
En este sentido, podría decirse que estos universos son como una tortilla de patatas,
|||||||||||||potatoes
|||||||||||||ジャガイモ
In this sense, it could be said that these universes are like a potato omelet,
Bu anlamda, bu evrenlerin bir patates omleti gibi olduğu söylenebilir,
se puede hacer con tres ingredientes, ingredientes que tienen diferentes efectos en el espaciotiempo.
|||||||||||||uzayzaman
|||||||||||||時空
It can be made with three ingredients, ingredients that have different effects in space and time.
uzayzamanda farklı etkileri olan üç bileşenle yapılabilir.
¿Cuál es cada uno?
What is each one?
Hangisi hangisi?
Empecemos por la Materia.
Let's start with Matter.
Aquí englobamos dos entidades, por un lado la Materia Bariónica que, dicho toscamente,
|we encompass||||||||baryonic|||roughly
|kapsıyoruz||||||||Baryonik|||kabaca
|包含します||||||||バリオン物質|||粗雑に言えば
||||||||||||grossolanamente
Here we include two entities, on the one hand Baryonic Matter which, roughly stated,
Burada iki varlık söz konusudur; bir tarafta kabaca ifade etmek gerekirse Baryonik Madde,
son todas las cosas que contienen protones y demás familia.
||||||陽子|||
||||||prótons|||
they are all things that contain protons and other family.
proton ve diğer aileleri içeren her şeydir.
Hablo de Galaxias, Nebulosas, Planetas, patitos… Por otro lado está la Materia Oscura, una
|||||ducklings||||||||
|||nebulae||||||||||
|||星雲||小さな惑星||||||||
|||||anatroccoli||||||||
I'm talking about Galaxies, Nebulae, Planets, ducklings... On the other hand, there is Dark Matter, a
Galaksilerden, Nebulalardan, Gezegenlerden, ördek yavrularından bahsediyorum... Öte yandan, Karanlık Madde var.
sustancia invisible que nos rodea y de la que no sabemos su composición.
||||||||||||成分
invisible substance that surrounds us and of which we do not know its composition.
Bizi çevreleyen ve bileşimini bilmediğimiz görünmez madde.
Si queréis más detalles sobre ella, os dejo aquí un vídeo que hice; tenéis también
If you want more details about it, I leave here a video I made; you also have
Bu konuda daha fazla ayrıntı istiyorsanız, işte hazırladığım bir video; buradan da izleyebilirsiniz
un link en la descripción.
a link in the description.
açıklamada bir bağlantı.
Una cosa muy diferente es la Energía Oscura.
A very different thing is Dark Energy.
Çok farklı bir şey de Karanlık Enerji'dir.
Esta es la encarnación de la constante cosmológica de Einstein, una sustancia que expande el
|||incarnation|||||||||||
|||||||||||||genişletir|
|||具現化|||||||||||
This is the embodiment of Einstein's cosmological constant, a substance that expands the
Bu, Einstein'ın kozmolojik sabitinin cisimleşmiş halidir.
universo; que lo hace mayor.
universe; that makes it older.
Poco más os puedo decir con certeza sobre ella: su naturaleza es uno de los enigmas
||||||確信|||||||||謎
I can tell you little more with certainty about her: her nature is one of the enigmas
Bu konuda size kesin olarak söyleyebileceğim çok az şey var: doğası gizemlerden biridir
más grandes de la física.
of physics.
Tenéis más detalles en este otro vídeo que hice, también tenéis un link en la descripción.
You have more details in this other video I made, you also have a link in the description.
Yaptığım bu diğer videoda daha fazla ayrıntı var, açıklamada da bir bağlantı var.
Nos queda la Radiación.
|||放射線
We are left with Radiation.
Aquí entran las ondas electromagnéticas, los neutrinos y otras partículas que viajan
|||waves|||neutrinos|||||travel
||||||nötrinolar|||||
|||波|||ニュートリノ|||||
This is where electromagnetic waves, neutrinos and other traveling particles come in.
Elektromanyetik dalgalar, nötrinolar ve diğer gezici parçacıklar burada devreye girer.
cerca de la velocidad de la luz.
near the speed of light.
ışık hızına yakın.
Cosas rápidas.
Fast stuff.
Hızlı şeyler.
No le voy a dar mucha importancia porque (spoiler) la densidad de radiación en nuestro universo
||||||||||yoğunluk|||||
||||||||ネタバレ|||||||
I'm not going to give it much importance because (spoiler) the radiation density in our universe
Bunu büyütmeyeceğim çünkü (spoiler) evrenimizdeki radyasyon yoğunluğu
es bajísima.
|çok düşük
|非常に低い
it is very low.
çok düşüktür.
Esto se debe a que la expansión del universo “estira” las longitudes de onda, lo que
|||||||||stretches||||||
|||||||||uzatıyor||||||
|||||||||引き伸ばす||||||
This is because the expansion of the universe "stretches" the wavelengths, which
Bunun nedeni, evrenin genişlemesinin dalga boylarını "uzatmasıdır".
reduce la energía de la radiación y la hace menos relevante que el resto de sustancias.
reduces the energy of radiation and makes it less relevant than other substances.
radyasyon enerjisini azaltır ve diğer maddelerden daha az ilgili hale getirir.
En resumen: materia, radiación y energía oscura.
In short: matter, radiation and dark energy.
Kısaca: madde, radyasyon ve karanlık enerji.
Dependiendo de sus combinaciones sale un universo u otro.
|||組み合わせ|||||
Depending on their combinations, one universe or another will emerge.
Bunların kombinasyonlarına bağlı olarak, bir evren ya da başka bir evren ortaya çıkar.
¿Empezamos?
Shall we start?
Başlayalım mı?
Aquí van nueve tipos de universos que te sorprenderán.
Here are nine types of universes that will surprise you.
İşte sizi şaşırtacak dokuz evren türü.
El primero es El Universo Vacío, un universo que no contiene nada… y, sin embargo, se
The first is The Empty Universe, a universe that contains nothing... and yet, it is
İlki Boş Evren, hiçbir şey içermeyen bir evren... ve yine de
expande.
expands.
genişler.
Eso sí, a un ritmo constante.
However, at a steady pace.
Ama sabit bir hızda.
Me lo tomo como un recordatorio de que el espacio tiene entidad propia.
|||||reminder|||||||
|||||promemoria|||||||
|||||||||||実体|
I take it as a reminder that space has its own entity.
Bunu, mekânın kendine ait bir varlığı olduğunu hatırlatmak için alıyorum.
Pero vamos a darle vida a esto: si añado una pizca de materia obtengo el número dos,
||||||||||pinch||||||
||||||||加える|||||得る|||
||||||||||pizzico||||||
But let's bring this to life: if I add a pinch of matter I get the number two,
Ama bunu hayata geçirelim: Bir tutam madde eklersem iki sayısını elde ederim,
El Universo de Materia.
The Universe of Matter.
Maddenin Evreni.
Aunque el espacio se sigue expandiendo, la materia lo frena un poco hasta que llega a
|||||||||it slows||||||
|||||||||frenar||||||
|||||||||減速する||||||
Although space is still expanding, matter slows it down a bit until it reaches
Uzay genişlemeye devam etse de, madde genişlemeyi biraz yavaşlatır.
una velocidad estable...
a stable speed...
istikrarlı bir hız...
Cosa que no ocurre si le pongo mucha más materia.
Which does not happen if I put much more material on it.
İçine çok daha fazla malzeme koyarsam durum böyle olmaz.
En este caso, la expansión se ralentiza, se ralentiza, se ralentiza hasta que se detiene
||||||slows down||||slows down||||
||||||||yavaşlar||||||
||||||遅くなる||||||||止まる
||||||||||se desacelera||||
||||||rallenta||||||||
In this case, the expansion slows down, slows down, slows down until it stops.
Bu durumda genişleme yavaşlar, yavaşlar, durana kadar yavaşlar.
y empieza la contracción.
|||contraction
|||収縮
and the contraction begins.
ve kasılma başlar.
Este es el número tres, El Universo En Colapso, un universo con un final claro, un Big Crunch.
|||||||||||||||||Çöküş
||||||||崩壊|||||||||ビッグクランチ
|||||||||||||||||Crunch
This is number three, The Collapsing Universe, a universe with a clear end, a Big Crunch.
Bu üç numara, Çökmekte Olan Evren, sonu belli olan bir evren, Büyük Çatırtı.
Este tiene una peculiaridad interesante: se puede circunnavegar.
|||||||to circumnavigate
|||特異性||||周航する
This one has an interesting peculiarity: it can be circumnavigated.
Bunun ilginç bir özelliği var: etrafından dolaşılabiliyor.
Si eliges una dirección y sigues en línea recta, acabas volviendo al punto de partida.
|選ぶ|||||||直線||||||
If you choose a direction and continue in a straight line, you end up back at the starting point.
Ahora, si pongo la justa cantidad de materia, tenemos el número cuatro, el Universo Einstein-De
||||適切な|||||||||||
Now, if I put in just the right amount of matter, we have number four, the Einstein-De
Şimdi, eğer doğru miktarda madde koyarsam, dört numaramız var, Einstein-De
Sitter.
Sitter
座っている人
Sitter
Sitter.
Bakıcı.
Mucha gente pensaba que este era el nuestro.
Many people thought this was ours.
Birçok kişi bunun bizim olduğunu düşündü.
Al tener una densidad crítica de materia, la geometría de este universo es la que aprendemos
By having a critical density of matter, the geometry of this universe is what we learn
Kritik bir madde yoğunluğuna sahip olarak, bu evrenin geometrisi öğrendiğimiz şeydir
en el colegio, y el truco de circunnavegar el cosmos ya no funciona.
at school, and the trick of circumnavigating the cosmos no longer works.
ve evrenin etrafını dolaşma numarası artık işe yaramıyor.
Si vaciamos el universo de materia, y lo llenamos de energía oscura, tenemos el artificioso
|we empty|||||||we fill||||||artificial
|boşaltırsak|||||||||||||
|宇宙を空|||||||満たす||||||人工的な
If we empty the universe of matter, and fill it with dark energy, we have the artificial
Eğer evreni maddeden boşaltıp karanlık enerji ile doldurursak, şu uydurma sonucu elde ederiz
universo número cinco.
universe number five.
Aquí hacer turismo cósmico es un infierno porque, como la expansión es cada vez más
||tourism||||||||||||
|||宇宙的|||地獄||||||||
Here cosmic tourism is hell because, as the expansion is increasingly
Burada kozmik turizm cehennemdir, çünkü genişleme gittikçe daha fazla
y más veloz, las distancias acaban aumentando tan rápido que no te da tiempo a recorrerlas.
||fast|||||||||||||to travel across them
||hızlı|||||||||||||onları katetmek
||速く||距離|||||||||||それらを移動
and faster, the distances end up increasing so fast that you don't have time to cover them.
ve daha hızlı, mesafeler o kadar hızlı artar ki, onları kat etmek için zamanınız kalmaz.
Ya hablaremos de esto en otra ocasión.
We will talk about this on another occasion.
Bu konuyu başka bir zaman konuşacağız.
Podemos hacer el mismo ejercicio llenando el universo solo de radiación, lo que sería
We can do the same exercise by filling the universe with only radiation, which would be
el número seis, El Universo De Luz.
number six, The Universe Of Light.
Este universo se expande, pero cada vez lo hace más lento que antes, decelera.
|||||||||||||yavaşlıyor
|||||||||||||減速している
This universe is expanding, but every time it slows down than before, it decelerates.
Bu evren genişliyor, ama eskisinden daha yavaş ve daha yavaş genişliyor, yavaşlıyor.
La luz lucha por contraer el espacio.
||||縮めること||
Light struggles to contract space.
Y ¡oh!
And oh!
Ve oh!
¡es la hora de las mezclas!
it's time to mix it up!
Karıştırma zamanı!
Dos partes de energía oscura y una parte de materia aproximadamente y tenemos el número
Two parts of dark energy and one part of matter approximately and we have the number
Yaklaşık olarak iki parça karanlık enerji ve bir parça madde ve elimizde şu sayı var
siete: El Universo Rezagado.
|||Lagging
|||遅れた宇
|||Universo Atrasado
|||Rezagato
seven: The Lagging Universe.
Parece muy tranquilo, casi estático y, de repente un dia, ¡bam!
||||||||||bam
It seems very quiet, almost static, and suddenly one day, bam!
Çok sessiz, neredeyse durağan görünüyor ve sonra bir gün, bam!
se expande brutalmente rápido.
||非常に|
expands brutally fast.
acımasızca hızlı genişler.
A nadie le da tiempo a despedirse.
||||||to say goodbye
||||||別れを告げ
Nobody has time to say goodbye.
¡Otro cóctel!
|cocktail
Another cocktail!
Bir kokteyl daha!
Abundante energía oscura y un aderezo de materia.
Abundant|||||dressing||
|||||ilave||
|||||condimento||
Abundant dark energy and a garnish of matter.
Bol miktarda karanlık enerji ve bir tutam madde.
Este es el número ocho: El Universo Con Rebote.
||||||||Bounce
||||||||Rebote
||||||||反発
||||||||Rimbalzo
This is number eight: The Bouncing Universe.
Bu sekiz numara: Zıplayan Evren.
Este universo no tiene un Big Bang, comienza muy dilatado y contrayéndose, hasta que se
|||||||||expanded||contracting|||
|||||||||||daralıyor|||
|||||||||膨張した||収縮している|||
This universe does not have a Big Bang, it begins very dilated and contracting, until it
Bu evrende Büyük Patlama yoktur, çok genişlemiş ve daralmış olarak başlar, ta ki
detiene y vuelve a expandirse.
stops and expands again.
Un rebote.
|sıçrama
A rebound.
Bir toparlanma.
Y volvamos a casa.
And let's go home.
Ve eve gidelim.
Número nueve: nuestro universo.
Number nine: our universe.
Dokuz numara: Evrenimiz.
Antes de nada decir que todo lo que viene a continuación no son pajas mentales.
|||||||||||||nonsense|mental
|||||||||||||şeyler|
|||||||||||||pazzie|
||||||||||||||精神的な
First of all say that everything that comes next is not mental jerks.
Öncelikle şunu belirtmek isterim ki, bundan sonra anlatacaklarım sadece zihinsel şakalar değildir.
Me baso en las observaciones de miles de científicos de todo el mundo que, durante décadas, han
|基づいている|||||||||||||||
I draw on the observations of thousands of scientists around the world who, over decades, have
On yıllar boyunca dünyanın dört bir yanından binlerce bilim insanının gözlemlerinden yararlanıyorum.
estudiado con rigor la luz más antigua del universo y los objetos lejanos.
||厳密に||||||||||
rigorously studied the oldest light in the universe and distant objects.
¿Recordáis cuando os comenté que los cosmólogos han tenido que volver a activar la constante
Do you remember when I told you that cosmologists had to reactivate the constant
Size kozmologların sabiti tekrar açmak zorunda kaldıklarını söylediğimi hatırlıyor musunuz?
cosmológica?
cosmological?
Eso es porque está por todas partes: nuestro universo contiene, aproximadamente, un treinta
That's because it's everywhere: our universe contains approximately thirty percent of the world's
Çünkü her yerdedir: evrenimiz, dünyanın yaklaşık yüzde otuzunu içerir.
por ciento de materia y setenta por ciento de energía oscura.
percent matter and seventy percent dark energy.
yüzde yetmiş madde ve yüzde yetmiş karanlık enerji.
Es más, de ese treinta el veinticinco es materia oscura, y de ese cinco restante solo
||||||twenty-five||||||||remaining|
||||||||||||||残りの|
What's more, of that thirty twenty-five is dark matter, and of that remaining five only
Dahası, bu otuz maddenin yirmi beşi karanlık maddedir ve geriye kalan beşi sadece
observamos con nuestros instrumentos la mitad.
we observe half with our instruments.
Bunların yarısını aletlerimizle gözlemliyoruz.
Se acepta que ese dos coma cinco es polvo que no emite luz, pero, aun así, es bastante
||||||||dust|||||||||
It is accepted that two point five is dust that does not emit light, but, even so, it is quite
Bu iki nokta beşin ışık yaymayan toz olduğu kabul ediliyor, ancak yine de oldukça fazla toz.
impactante saber que no tenemos una idea clara de lo es el noventa y cinco por ciento del
||||||||||||||||hundred|
衝撃的な|||||||||||||||||
shocking to learn that we do not have a clear idea of what ninety-five percent of the
yüzde doksan beşinin ne yaptığına dair net bir fikrimizin olmadığını bilmek şok edici.
universo, aunque los físicos están trabajando en ello.
universe, although physicists are working on it.
Fizikçiler bunun üzerinde çalışıyor olsalar da.
Pasando a la biografía de nuestro cosmos: en el pasado tuvo una época en la que la
|||biography|||||||||||||
Moving on to the biography of our cosmos: in the past it had a time when the
expansión deceleraba, pero desde hace mucho tiempo la enorme cantidad de energía oscura
|yavaşlıyordu|||||||||||
|減速していた|||||||||||
expansion was decelerating, but for a long time now the enormous amount of dark energy
genişleme yavaşlıyordu, ancak uzun bir süredir muazzam miktarda karanlık enerji
hace que el ritmo aumente cada vez más.
||||artıyor|||
||||増加する|||
makes the pace increase more and more.
Vivimos en un universo en expansión acelerada.
||||||加速する
We live in a rapidly expanding universe.
Hızla genişleyen bir evrende yaşıyoruz.
Puede que no parezca gran cosa, pero creedme cuando os digo que afectará a cómo nos relacionamos
||||||||||||||||ilişki kuruyoruz
|||||||信じてください|||||影響する||||
It may not sound like a big deal, but believe me when I say it will affect how we relate.
con el resto del cosmos y cuál será su destino… Pero eso me lo reservo para otro vídeo.
||||||||||||||取っておく|||
with the rest of the cosmos and what will its destiny be ... But I will reserve that for another video.
Y, recuerda, si quieres más ciencia, solo tienes que suscribirte.
And, remember, if you want more science, just subscribe.
¡Y gracias por verme!
And thank you for seeing me!