×

We use cookies to help make LingQ better. By visiting the site, you agree to our cookie policy.

image

Türkçe Okuyorum, Bayram

Bayram

- Yarın bayram, iyi bayramlar.

Demir - Evet, bayram. Akrabalarla ve arkadaşlarla görüşeceğiz.

- Arkadaşlarla görüşmek güzel.

- Evet, bayramlarda arkadaşlarımızı arıyoruz. Onlarla buluşuyoruz, görüşüyoruz. Bazı arkadaşlarımız başka şehirlerde oturuyor, çok az görüşüyoruz. Ama bayramlarda mutlaka arkadaşlarımızı hatırlıyoruz ve arıyoruz.

- Evet, bayramlar arkadaşlarla görüşmek için iyi bir fırsat. Demir, arkadaş ne demek biliyorum. Ama akraba ne demek?

- Benim amcam, teyzem, amcamın oğlu, teyzemin kızı ve onların çocukları benim akrabam.

Chris - Yani büyük ailen mi?

Demir - Çok yaşa Chris! Büyük aile

Chris - Ben de bayramlarda akrabalarımla ve arkadaşlarımla görüşüyorum. Gerçekten bayramlar yakınlarımızla görüşmek için iyi bir fırsat. Bazı kişiler bayram da tatile gidiyor, değil mi?

Demir - Evet, bazı insanlar bayramda tatile gidiyorlar. Çünkü çok çalışıyorlar ve tatil için onların başka zamanları yok.

Chris - Sen bu bayramda tatile gidecek misin?

Demir - Geçen bayramda eşimle tatile gittik ve herkese sadece telefon ettik.

Chris - Bu bayramda ne yapacaksın?

Demir - Bu bayramda İstanbul'da kalacağız. Bütün aile erken kalkacağız. Hazırlanacağız ve babamlara gideceğiz. Tabii, çocuklar yeni elbiselerini giyecek. Babamın ve annemin ellerini öpeceğiz ve hep beraber kahvaltı yapacağız. Sonra akrabalarımız, komşularımız ziyarete gelecek. Kuzenlerim, dayım, amcam, teyzem ve onların ailesi gelecek.

Chris - Niçin siz gitmiyorsunuz?

Demir - Birinci gün babamıza gidiyoruz. Sonra en büyük akrabaya.

Chris - Ailede en büyük kişi senin baban mı?

Demir - Evet. en büyük babam. Bütün akrabalar birinci gün onu ziyaret ediyor. Biz babamız ve annemizle kalıyoruz ve hizmet ediyoruz.

Chris - Siz mi hizmet ediyorsunuz?

Demir - Tam değil, gerçekte genç kuzenler hizmet ediyor, ama biz organize ediyoruz ve servise dikkat ediyoruz.

Chris - Evet! Bizde de gençler hizmet ediyor. Bütün dünyada aynı, değil mi?

Demir - Evet. Çünkü insanlar her yerde aynı. Sadece küçük farklar var.

Chris - Doğru.

Demir - Evet, doğru.

Learn languages from TV shows, movies, news, articles and more! Try LingQ for FREE

Bayram Fête عيد Holiday or festival Bayram عيد Bayram Celebration Bayram Bayram ベイラム Bayram Байрам Bayram 庆典 慶典

- Yarın bayram, iyi bayramlar. |||fêtes tomorrow|holiday|good|holidays |||أعياد Amanhã|||festa feriado - غدا عطلة سعيدة. - Morgen ist das Zuckerfest, frohes Zuckerfest. Chris - Tomorrow is a holiday, good holidays. - Demain, c'est l'Aïd, joyeux Aïd. - Завтра Ид, счастливый Ид.

Demir - Evet, bayram. Demir|| حديد|| iron||holiday دمير - نعم ، إنها عطلة. Eisen - Ja, Festessen. Iron - Yes, feast. Fer - Oui, festin. Akrabalarla ve arkadaşlarla görüşeceğiz. туыстармен|||кездесеміз |||We'll meet mit den Verwandten|||werden wir uns treffen مع الأقارب|||سنلتقي "with relatives"||with friends|we will meet سنلتقي مع الأقارب والأصدقاء. Wir werden Verwandte und Freunde treffen. We'il talk to friends and relatives. Nous rencontrerons des parents et des amis.

- Arkadaşlarla görüşmek güzel. |кездесу|жақсы |meeting|nice - من اللطيف رؤية الأصدقاء. - Es ist schön, Freunde zu sehen. Chris - Nice to meet friends. - C'est agréable de voir des amis.

- Evet, bayramlarda arkadaşlarımızı arıyoruz. ||unsere Freunde|call |في الأعياد|أصدقائنا|نبحث |on holidays|our friends|call |||procuramos - نعم ، نحن نبحث عن أصدقائنا خلال الإجازات. - Ja, wir suchen unsere Freunde in den Ferien. Demir - Yes, we are looking for our friends on holidays. - Oui, nous recherchons nos amis pendant les vacances. Onlarla buluşuyoruz, görüşüyoruz. |wir treffen uns|wir sehen uns We are meeting with them.|we are meeting|We are meeting. ||نلتقي ||nous nous rencontrons نلتقي معهم ونتناقش معهم. Wir treffen sie, wir sehen sie. We meet them, we meet. Nous les rencontrons, nous les voyons. Bazı arkadaşlarımız başka şehirlerde oturuyor, çok az görüşüyoruz. |||||||sehen some|our friends|other|cities|live||very little|meet up يعيش بعض أصدقائنا في مدن أخرى ، ونادرًا ما نرى بعضنا البعض. Einige unserer Freunde leben in anderen Städten, wir sehen uns nur sehr selten. Some of our friends live in other cities, we see very little. Certains de nos amis vivent dans d'autres villes, nous nous voyons très peu. Ama bayramlarda mutlaka arkadaşlarımızı hatırlıyoruz ve arıyoruz. ||definitely|||| but|on holidays|definitely|our friends|remember||we call ||||||appelons لكننا نتذكر دائمًا ونبحث عن أصدقائنا خلال العطلات. Aber wir denken immer daran und rufen unsere Freunde an den Feiertagen an. But we always remember our friends and we are looking for holidays. Mais nous nous souvenons toujours de nos amis et nous les appelons pendant les vacances.

- Evet, bayramlar arkadaşlarla görüşmek için iyi bir fırsat. |||||||Gelegenheit yes|holidays||meeting||||opportunity |||||||oportunidade - نعم ، الإجازات فرصة جيدة للقاء الأصدقاء. - Ja, Urlaub ist eine gute Gelegenheit, um Freunde zu sehen. Chris - Yes, holidays are a good opportunity to meet friends. - Oui, les vacances sont une bonne occasion de voir des amis. Demir, arkadaş ne demek biliyorum. Iron|friend|what|say|I know Demir|||| دمير ، أعرف ماذا يعني الصديق. Demir, ich weiß, was ein Freund bedeutet. Iron, I know what friends say. Iron, je sais ce qu'est un ami. Ama akraba ne demek? |Verwandte||bedeuten |relative||mean لكن ماذا يعني النسبي؟ Aber was ist ein Verwandter? But what does the relative mean? Mais qu'est-ce qu'un parent ? Но что такое родственник?

- Benim amcam, teyzem, amcamın oğlu, teyzemin kızı ve onların çocukları benim akrabam. |||mon oncle||ma tante||||||parents éloignés |my uncle|my maternal aunt|my uncle's|uncle's son|my aunt's|daughter|||children|my|my relatives |||عمي||عمة||||||قرابتي |||||||||||meus parentes |||Onkel||meine Tante|||||| - عمي وخالتي وابن عمي وابنة خالتي وأولادهم هم أقاربي. - Mein Onkel, meine Tante, der Sohn des Onkels, die Tochter der Tante und ihre Kinder sind meine Verwandten. Iron - My uncle, my aunt, my uncle's son, my aunt's daughter and their children are my kinsman. - Mon oncle, ma tante, le fils de mon oncle, la fille de ma tante et leurs enfants sont mes proches.

Chris - Yani büyük ailen mi? Chris|||| Chris|||Familie| كريس|||| |||familia| Chris - So your extended family?|so|big|family| كريس - إذن عائلتك الكبيرة؟ Chris - Du meinst deine Großeltern? Chris - So your big family? Chris - Tu veux dire tes grands-parents ?

Demir - Çok yaşa Chris! Büyük aile ||vive||| |very|Long live|Chris|big|family |عش|عش||| |||Chris|| الحديد - يعيش كريس! عائلة كبيرة Eisen - Lang lebe Chris! Große Familie Iron - Long live Chris! Iron - Longue vie à Chris, grande famille Айрон - Да здравствует Крис! Большая семья

Chris - Ben de bayramlarda akrabalarımla ve arkadaşlarımla görüşüyorum. ||||avec ma famille|||je vois |||on holidays|with my relatives||with my friends|I meet ||||مع أقاربي||| ||||mit meinen Verwandten||mit meinen Freunden|treffe كريس - أرى أيضًا الأقارب والأصدقاء خلال العطلات. Chris - Ich sehe meine Verwandten und Freunde auch im Urlaub. Chris - I've been seeing my relatives and friends on holidays. Gerçekten bayramlar yakınlarımızla görüşmek için iyi bir fırsat. ||с близкими||||| ||nos proches||||| really|holidays|"our loved ones"|to meet|to|||opportunity ||مع أقاربنا||||| ||Verwandten||||| في الواقع ، تعتبر الأعياد فرصة جيدة للقاء أقاربنا. Die Ferien sind eine gute Gelegenheit, sich mit unseren Verwandten zu treffen. It's a good opportunity to meet our relatives. En effet, les vacances sont une bonne occasion de rencontrer nos proches. Действительно, праздники - это хорошая возможность встретиться с родственниками. Bazı kişiler bayram da tatile gidiyor, değil mi? |Menschen|||||| |الأشخاص|||||| |Some people|holiday|too|vacation||not| بعض الناس يذهبون في إجازة خلال الإجازات ، أليس كذلك؟ Some people are going on holidays, right? Certains partent en vacances pendant les vacances, n'est-ce pas ? Некоторые люди уезжают в отпуск во время каникул, не так ли?

Demir - Evet, bazı insanlar bayramda tatile gidiyorlar. ||||à l'occasion de la fête|| Demir||||on the holiday|vacation|they are going دمير - نعم ، يذهب بعض الناس في إجازة خلال الإجازات. Demir - Yes, some people are going on holiday in the holidays. Çünkü çok çalışıyorlar ve tatil için onların başka zamanları yok. ||"they work"||vacation|for|their|other|time|none لأنهم يعملون بجد وليس لديهم وقت آخر لقضاء عطلة. Denn sie arbeiten hart und haben keine Zeit für Urlaub. Because they work very hard and do not have their other times for the holidays. Parce qu'ils travaillent dur et n'ont pas le temps de prendre des vacances.

Chris - Sen bu bayramda tatile gidecek misin? |||||gehen| |you|this|on the holiday|on vacation|will go|you كريس - هل أنت ذاهب في إجازة هذه العطلة؟ Chris - Fährst du in diesem Urlaub in den Urlaub? Chris - Are you going on holiday this holiday? Chris - Vous partez en vacances cette année ? Крис - Вы собираетесь в отпуск в эти каникулы?

Demir - Geçen bayramda eşimle tatile gittik ve herkese sadece telefon ettik. ||Feiertag|meiner Frau||||||| |last|during the holiday|with my spouse|vacation|||everyone|only|call|we called دمير - في العطلة الماضية ، ذهبت في عطلة مع زوجتي وقمنا للتو بالاتصال بالجميع. Demir - Im letzten Urlaub sind meine Frau und ich in den Urlaub gefahren und haben einfach alle angerufen. We went on holiday with my wife on the last holiday and we just telephoned everyone. Demir - Lors des dernières vacances, ma femme et moi sommes partis en vacances et avons téléphoné à tout le monde. Демир - В прошлый отпуск мы с женой поехали в отпуск и просто обзвонили всех.

Chris - Bu bayramda ne yapacaksın? ||on the holiday|| كريس - ماذا ستفعل في هذه العطلة؟ Chris - What are you gonna do on this holiday? Chris - Qu'allez-vous faire pour ces vacances ? Крис - Что вы собираетесь делать в этот праздник?

Demir - Bu bayramda İstanbul’da kalacağız. |||в Стамбуле| ||||werden bleiben Demir||||will stay ||||ficaremos دمير - سنبقى في اسطنبول هذا العيد. Demir - Wir werden diesen Urlaub in Istanbul verbringen. Demir - In this holiday we will stay in Istanbul. Demir - Nous séjournerons à Istanbul pendant les vacances. Демир - В эти каникулы мы остановимся в Стамбуле. Bütün aile erken kalkacağız. |||встанем |||nous nous lèverons whole||early|we will get up |||vamos acordar |||werden aufstehen |||سنستيقظ سوف تستيقظ الأسرة بأكملها مبكرا. Die ganze Familie steht früh auf. The whole family will get up early. Toute la famille se lève tôt. Вся семья встанет рано. Hazırlanacağız ve babamlara gideceğiz. nous préparerons||à nos pères| سنستعد||إلى والدي| Wir werden uns vorbereiten||zu meinen Vätern| We will get ready||to my dad's|we will go سنستعد ونذهب إلى والدي. Wir machen uns fertig und gehen zu meinem Vater. We're gonna get ready and go to my daddy. On se prépare et on va chez mon père. Мы соберемся и поедем к папе. Tabii, çocuklar yeni elbiselerini giyecek. |||clothes| of course|the children||their new clothes|will wear |||ملابسهم| |||Kleidung|tragen بالتأكيد ، سيرتدي الأطفال ملابسهم الجديدة. Natürlich werden die Kinder ihre neue Kleidung tragen. Of course, the kids will wear their new clothes. Bien entendu, les enfants porteront leurs nouveaux vêtements. Конечно, дети будут носить новую одежду. Babamın ve annemin ellerini öpeceğiz ve hep beraber kahvaltı yapacağız. |||أيديهما|سنقبل||||| ||||nous embrasserons||||| mein Vater|||Hände|küssen||||| My father's||my mother|their hands|we will kiss||always|together|breakfast|we will make ||||||||desayuno| سنقبل يدي والدي وأمي ونتناول الإفطار معًا. We're gonna kiss my father's and mom's hands, and we'il have breakfast together. Nous embrasserons les mains de mon père et de ma mère et nous prendrons le petit déjeuner ensemble. Мы поцелуем руки папе и маме и вместе позавтракаем. Sonra akrabalarımız, komşularımız ziyarete gelecek. |nos proches||| |our relatives|our neighbors|for a visit|will come |أقاربنا|جيراننا|| |unsere Verwandten||| ثم يأتي أقرباؤنا وجيراننا لزيارتنا. Dann werden unsere Verwandten und Nachbarn zu Besuch kommen. Then our relatives, our neighbors will come to visit. Ensuite, notre famille et nos voisins viendront nous rendre visite. Потом к нам придут родственники и соседи. Kuzenlerim, dayım, amcam, teyzem ve onların ailesi gelecek. mes cousins||||||| أبنائي العم||||||| My cousins|my maternal uncle|my uncle|my aunt||their family||will come Meine Cousins|mein Onkel|mein Onkel||||| سيأتي أبناء عمومتي ، عمي ، عمي ، خالتي وأسرهم. Meine Cousins, mein Onkel, mein Onkel, meine Tante und ihre Familie werden kommen. My cousins, my uncle, my uncle, my aunt and their family. Mes cousins, mon oncle, mon oncle, ma tante et leur famille viendront. Придут мои кузены, дядя, дядя, тётя и их семьи.

Chris - Niçin siz gitmiyorsunuz? |||vous ne partez pas |why|you (plural/formal)|"aren't you going" |||gehen كريس - لماذا لا تذهب يا رفاق؟ Chris - Warum gehst du nicht? Chris - Why don't you go? Chris - Pourquoi n'y vas-tu pas ? Крис - Почему вы не уходите?

Demir - Birinci gün babamıza gidiyoruz. |||à notre père| |first||to our father|we are going |||zu unserem Vater| دمير - في اليوم الأول نذهب إلى أبينا. Eisen - Am ersten Tag gehen wir zu unserem Vater. Demir - First day we go to our father. Fer - Le premier jour, nous allons voir notre père. Демир - В первый день мы идем к нашему отцу. Sonra en büyük akrabaya. |||parent "Then to the"||biggest|to the relative |||Verwandten ثم لأكبر قريب. Dann an den ältesten Verwandten. Then to the eldest relative. Puis au parent le plus âgé. Потом к самому большому родственнику.

Chris - Ailede en büyük kişi senin baban mı? |la famille|||||ton père| Chris - Is your father the eldest in the family?|"In the family"|the|oldest|person|your|dad|question particle |في العائلة|||||| |in der Familie|||||| كريس - هل والدك هو أكبر شخص في الأسرة؟ Chris - Ist Ihr Vater der Älteste in der Familie? Chris - Is the biggest person in the family your father? Chris - Votre père est-il l'aîné de la famille ? Крис - В семье самый большой человек это твой отец?

Demir - Evet. Demir| Iron - Yes. Железо - Да. en büyük babam. |biggest|my dad والدي الاكبر. my oldest father. mon père aîné. мой самый большой дедушка. Bütün akrabalar birinci gün onu ziyaret ediyor. all|relatives|first|day|him/her/it|visit| |الأقارب||||| يزوره جميع الأقارب في اليوم الأول. Alle Verwandten besuchen ihn am ersten Tag. All relatives visit him on the first day. Tous les membres de la famille lui rendent visite le premier jour. Все родственники посещают его в первый день. Biz babamız ve annemizle kalıyoruz ve hizmet ediyoruz. |notre père||notre mère|||| we|our father||with our mother|we are staying||serve|serving |أبانا||أمنا|||خدمة| |||mit unserer Mutter|||Dienst|leisten نبقى ونخدم مع أبينا وأمنا. Wir bleiben bei unserem Vater und unserer Mutter und dienen. We stay with our father and mother and we serve. Nous restons avec notre père et notre mère et nous servons. Мы живем с нашим отцом и мамой и предоставляем услуги.

Chris - Siz mi hizmet ediyorsunuz? |||Dienst| |أنت||| ||question particle|service|you are doing كريس - هل تخدم؟ Chris - Sind Sie im Dienst? Chris - Do you serve? Chris - Êtes-vous en train de servir ? Крис - Вы предоставляете услуги?

Demir - Tam değil, gerçekte genç kuzenler hizmet ediyor, ama biz organize ediyoruz ve servise dikkat ediyoruz. |||||أبناء العم|||||||||| |||||cousins|||||organiser||||| |voll||||||||||organisieren||Service|| |Not|not|"in reality"|young|young cousins|service|||we|coordinate|||service|pay attention to|"are organizing" الحديد - ليس بالضبط ، في الواقع يخدم أبناء عمومتهم الصغار ، لكننا ننظم ونعتني بالخدمة. Eisen - Nicht ganz, in Wirklichkeit dienen junge Cousins und Cousinen, aber wir organisieren und kümmern uns um den Gottesdienst. Iron - Not full, in reality the young cousins ​​serve, but we are organizing and taking care of the service. Fer - Pas exactement, en réalité les jeunes cousins servent, mais nous organisons et prenons en charge le service. Демир - Не совсем, на самом деле услуги предоставляют молодые кузены, но мы организуем это и следим за обслуживанием.

Chris - Evet! Chris - Yeah! Крис - Да! Bizde de gençler hizmet ediyor. "With us"||the young people|service|serve ||الشباب|| الشباب أيضا يخدموننا. Wir haben auch junge Menschen im Dienst. We also serve young people. Nous avons également des jeunes qui servent. У нас тоже молодежь на службе. Bütün dünyada aynı, değil mi? the whole|in the world|the same|not| إنه نفس الشيء في جميع أنحاء العالم ، أليس كذلك؟ Das ist überall auf der Welt so, nicht wahr? It's the same all over the world, isn't it? C'est la même chose partout dans le monde, n'est-ce pas ? По всему миру одно и то же, не так ли?

Demir - Evet. Iron - Yes. Железо - Да. Çünkü insanlar her yerde aynı. |people||everywhere|the same لأن الناس هم نفس الشيء في كل مكان. Denn die Menschen sind überall gleich. Because people are the same everywhere. Parce que les gens sont les mêmes partout. Sadece küçük farklar var. ||différences| only|small|small differences| ||اختلافات| لا يوجد سوى اختلافات طفيفة. Es gibt nur geringfügige Unterschiede. There are only minor differences. Il n'y a que des différences mineures.

Chris - Doğru. |Right |Certo كريس - صحيح. Chris - Right. Chris - C'est vrai.

Demir - Evet, doğru. ||correct الحديد - نعم ، هذا صحيح. Iron - Yes, right. Demir - Oui, c'est exact. Железо - да, верно.