×

We use cookies to help make LingQ better. By visiting the site, you agree to our cookie policy.

image

ZihinX, Hayal kurmak boşa zaman kaybı mı? (GERÇEKLER)

Hayal kurmak boşa zaman kaybı mı? (GERÇEKLER)

Hayali bile bize imkansız gibi görünen,

sanki hiç bize göre değilmiş gibi gelen bir sürü şey var hayatımızda.

Size şoyle bir gerçekten bahsedeyim.

Her düşünce, beynimizde bir tohum gibidir.

Önce onu ekeriz ve büyüyüp ağaç oluncaya kadar ona bakarız

ve bir gün o ağaç, ondan yararlanmamız için bize meyve verir.

Hayatımızda, büyük ve onemli bir işe imza atmak, yukselmek,

veya zengin olmak gibi birçok şeyi başarmak için yapmamız gereken şeyler,

bazılarınıza biraz saçma bir yöntem gibi gelse de, öncelikle onu düşünmek,

sonrasında beynimizde canlandırmak ve hayal dünyamızda gerçek hayattaymış gibi olacakları bire bir yaşamaktır.

Başka bir videoda da soylediğim gibi, beyin gerçeklik ile hayali ayıramıyor.

bir şeyi beyninizde canlandırırsanız, beyniniz siz onu gerçek hayatta yaşıyormuşsunuz gibi algılar.

Evet, bugün sizlerle bir çoğumuzun okuduğu, dünyaca ünlü

Napeleon Hill'in ‘Düşün ve Zengin ol' isimli kitabı hakkında konuşacağım.

Napeleon Hill, bu kitabı yazmak için, tarih boyunca dünyanın gelmiş geçmiş en zengin insanlarından olan ve günümüz parasıyla, yaklaşık 337 milyar dolar servet kazanmış Andrew Carnegie'nin desteği ile, 20 sene boyunca birçok başarılı kişinin hayatını, düşüncelerini ve başarı adımlarını araştırmış,

onlarla bizzat görüşmüş ve bunların sonucunda,

şimdiye kadarki kişisel gelişim kitapları arasında bir başyapıt ortaya koymuştur diyebiliriz.

Acaba bir şeyi beynimizde canlandırmak niye bu kadar önemli?

Ya da beynimizde canlandırdığımız zaman ne oluyor?

Bir şey hakkında sadece bomboş hayal kurarak elimize ne geçer ki diye düşünebilirsiniz.

Ama aslinda öyle değil.

Kendinizle ilgili kurduğunuz olumlu veya olumsuz hayaller geleceğinizi belirler. Şimdiye kadarki başarılarınızdan birini düşünün.

Biraz hafızanızı zorlayıp hatırlamaya çalışın,

onu gerçekleştirmeden önceki zaman diliminde beyninizin neyle meşgul olduğunu bir düşünün.

İlk defa, o başarıyı elde edebilmek hakkında ne düşünmüştünüz?

Ne zaman, hangi şartlarda ve neden o şeyi düşündüğünüzü hatırlayın.

Böylece o başarınızın sadece bir düşünce olarak geçmiste aklınızdan geçtiğini anımsayacaksınız.

Sonra onun hakkında daha çok düşünmeye başladınız

ve sizde ‘Neden olmasın ki? Ben bunu yapabilirim' gibi düşünceler oluştu ve sonuç olarak o sizin için artık bir amaca dönüştü.

Sonra bu hayali gerçekleştirmek için çalıştınız ve başardınız. Insanlık tarihindeki önemli buluşlar, Facebook, Google gibi şirketlerin kurulması,

yani kısacası bütün büyük başarıları düşündüğümüzde,

hepsi bir zamanlar onları yapan kişilerin aklından sadece birer düşünce olarak geçmiş,

sonra onlar bunu kafalarında canlandırmış,

onun hakkında derin ve detayli düşünerek onu bir amaca dönüştürmüş ve o amaca doğru ilerlemişlerdir.

Bu şekilde de çok başarılı olmuşlardır.

Tum zamanlarin en büyük bilim adamlarından biri olan Albert Aynştaynın

eşiyle boşanmak için aralarında bir anlaşmanın olduğunu biliyor muydunuz?

Aynştayn, tüm zamanını bilimsel çalışmalara vermek isterken,

evliliğin getirdiği yükümlülükler yüzuünden eşiyle de ilgilenmesi gerekmiş.

Tüm dikkat ve odağını sadece calismalarina vermek istedigi için eşine boşanmayi teklif etmiş.

Ancak eşini kendi rızasıyla boşanmaya ikna edebilmek için de böyle ilginç bir anlaşma yapmış.

Nobel almadan yıllar öncesinde, aralarındaki bu anlaşmada şöyle diyormuş.

"Sen şimdilik benden boşanmaya razı ol,

ben ileride Nobel aldığım zaman kazanacağım paranın tamamını sana vereceğim".

Farklı ve şaşırtıcı bir örnek olduğunu biliyorum

ama burada, asıl dikkatinizi cekmek istediğim nokta,

Aynştayn'ın, bir bilim adamının alabileceği en yüksek ödülü alacağından ne kadar da emin olduğudur..

Neden böyle oluyor biliyor musunuz?

Çünkü siz bir şeyi düşünerek onu beyninizde canlandırdığınızda,

beyninizdeki nöronlar kafanizdaki o düşüncelere uygun yeni yollar açmış oluyor.

Böylece siz o konuda daha derin düşündüğünüzde, onu daha gerçekçi bir şekilde beyninizde canlandırdığınızda ve her gün hayal ettiğinizde, siz nöronların açtığı o yolları daha da genişletiyor,

daha sonrasında, bu yolların etrafına sağlam bir duvar örüyorsunuz.

Bu yüzden, beyin hayalde canlandırdığını gerçek hayatta yaşamadığı için,

gerçeklikle hayal alemi arasında büyük bir boşluk oluşuyor.

Ve beyin kendini zorlayarak aradaki boşluğu kapatmaya çalışıyor.

Böylece arka planda, beynimiz artık amaca dönüşmüş olan o hayallerimizi gerçekleştirmek için uğraşıyor.

Bu sebeple de, etrafında olup biten bütün olaylarda amacına hizmet edecek şeylerin farkına varıyor

ve otomatik olarak bu yolda ona yardımcı olacak olay ve insanlar karşısına çıkmaya başlıyor.

Böylece, hedefine ulaşmak için gerekli olan herşeyi bir miknatıs gibi çektiğini düşündürüyor insana.

Çoğu zaman tesadüf gibi gözüken ve ‘vay be ne düşündüysem o gerçek oluyor'

veya ‘Vay be ben de dün bu konu hakkında düşünüyordum, bugün karşıma çıktı'

gibi tepki verdiğimiz durumlar da, iste bu yüzden oluyor.

Çünkü biz, o olaylarla ilgili olan düşünce tohumunu bir zamanlar beynimize ekmişiz

ve bütün hareketlerimiz biz farkında bile olmadan onun gerçekleşmesi için canla başla çalışıyor.

Aslında belki de bu gibi olaylar etrafımızda zaten hep olmaktaydi ama biz önceleri beynimize o düşünceyle ilgili tohum ekmemiştik.

Bu yüzden de bu tarz olaylara dikkat etmiyor ve bizim için gerekli olan şeylerin farkına varamıyorduk.

Napeleon Hill'in ileri sürdüğü bu teoriyle ilgili bir sürü kitap yazılmış

ve bunlardan en meşhuru da çoğumuzun bildiği ‘Sır' kitabıdır.

Bu teoriye gore, düşündüklerimizi mıknatıs gibi kendimize çekmek,

aslında sadece olumlu düşünceler, zengin olma isteği veya başarılı olmak için geçerli değildir.

Aynı şey olumsuz düşünceler için de geçerli.

Yani aynı prensiple, eğer siz hep hastalıklari veya hasta olmamaya çalısmayı düşünürseniz,

aslında beyniniz düşündüğünüz hastalığa odaklanacaktır.

Çünkü böyle yaptığınızda, beyninizde o hastalığı canlandırıyorsunuz

ve onun tohumunu beyninize ekiyorsunuz.

Kisacası kendinize biraz da farkında olmadan kötülük yapıyorsunuz.

O hastalık hakkında daha çok düşünmekle sonunda hastalanıyor

veya hastaysanız durumunuzu daha da kötüleştiriyor hatta ölümcül hale getiriyorsunuz.

Aynı şey başarısız olduğunuzu düşündüğünüz zamanlarda da geçerli.

Başarısız olduğunuzu, hiçbir işe yaramadığınızı ve hiç kimseye bir faydanızın olmadığını düşündüğünüz sürece,

bu durum hep böyle olmaya devam edecek ve etrafınıza da hep böyle kişileri çekmiş olacaksınız.

Eğer herkese imkansız gibi görünen büyük hayallerini gerçekleştirebilmiş biri olmak istiyorsanız,

büyük düşünmelisiniz.

Bizim ilk uçağı yapan Wright kardeşlerden veya

3000 defadan çok deneme yaparak hepsinde başarısızlığa uğramış

ve nihayet her gün evimizde kullandığımız ampülü icat etmis olan

Thomas Edissondan hiçbir farkımız yok.

Wright kardeşler insanın gerçekten de uçabileceğine inanıyor ve bunu gerçekleştirebileceğini düşünüyorlardı.

Veya Edisson da aynı şekilde evleri aydınlatmak için yağ lambasına gerek olmadığına,

bunun elektrikle de yapılabileceğine inanıyordu

ve o yüzden gece gündüz demeden aynı şey için 3000den fazla deney yapmıştı.

Gunumuze baktigimizda, gene ayni dusunce yapisindaki kisiler,

mobil iletişimin mümkün olduğuna inanarak defalarca deneme yaparak

şimdi kullandığımız mobil telefon ağını ortaya çıkarmıştır.

Kısacası, bir şeyi başarmak istiyorsanız,ilk önce hayalinizde bunu başarmalısınız.

Aksine, hayalini bile kurmaktan korkarak birseyi kendinizden uzaklaştırıyorsanız,

o zaman o şeyi başarmayi zaten hiç beklemeyin.

Bizim örnek gösterilebilecek başarılı devletlerden, milletlerden hicbir eksik yanımız yok.

Sadece onlarla aramızdaki fark, onların başarı anlayışı ile bizim başarı anlayışımızın biraz farklı olması. O ülkelerdeki insanlar, mesela küçük bir iş kurduklarında bastan daha büyük düşünerek

o isi nasıl uluslararası bir iş haline getirecekleri hakkında planlar yapıyorlar.

Bu sebeple adımlarını büyük atıp daha büyük sonuçlar elde edebiliyorlar.

Kisacasi, aylık 4000-5000 lira kazanmak için bir çayevi açayım düşüncesiyle iş kuran biriyle,

restoran zincirim olsun en kısa zamanda yurtdışına açılayım

ve uluslararası bir marka olayım düşüncesiyle iş kuran birinin başaracaklari arasında dağlar kadar fark olacaktır.

Aynı örnek sadece kafe veya restoran açmak için değil,

iş hayatının bütün alanları için geçerli.

Tabi ki yurtdışından bir takim urunler getirip Türkiye'de satarak sadece yerel pazarla sınırlanan bir işle,

Türkiye'de bir ürün veya bir hizmet hazırlayıp

onu yurtdışına satmayı hedefleyen iş fikirleri arasında illaki buyuk bir fark olacaktir. Sonuc olarak, kendinizi hiç kimseden güçsüz, zayıf veya daha şanssız gibi düşünmeyin.

İnanın, eğer hedefleriniz, hedefinin küçük olduğunu düşündüğünüz kişilerden büyükse,

daha hizlı bir şekilde ve daha uzun bir yol katedecek

ve de daha büyük başarılara imza atmis olacaksınız.

Bunun için, herseyden once beyninizde kendi beceri ve potansiyelinize çizdiğiniz sınırları asin.

En azından ortalama biri olmayı hedeflemeyin.

Her zaman en iyiden daha da iyi olmayı hedefleyin.

Unutmayın, insanın potansiyeli hayal gücünün sınırları kadardır.

Hayal gucunuzun siniriysa sizin kendi elinizde.

Eğer videomu beğendiyseniz ve buna benzer videolar yapmamı istiyorsanız,

videoyu arkadaşlarınızla paylaşmayı

beğenmeyi

ve ZihinX youtube kanalına abone olmayı unutmayın.

İzlediğiniz için teşekkürler😊

Learn languages from TV shows, movies, news, articles and more! Try LingQ for FREE

Hayal kurmak boşa zaman kaybı mı? (GERÇEKLER) ||||perte de temps||réalités ||vergeblich|||| sonho|ter|em vão|tempo|perda|partícula interrogativa|REALIDADES Ist Träumen Zeitverschwendung? (FACTS) Is dreaming a waste of time? (TRUTHS) 夢を見るのは時間の無駄か(FACTS) Является ли сон пустой тратой времени? (ФАКТЫ) Sonhar é uma perda de tempo? (FATOS)

Hayali bile bize imkansız gibi görünen, sonho|até|para nós|impossível|como|que parece Even imagining it seems impossible to us, Даже воображение кажется нам невозможным, Há muitas coisas em nossas vidas que parecem impossíveis até mesmo em sonho,

sanki hiç bize göre değilmiş gibi gelen bir sürü şey var hayatımızda. |||||||||||dans notre vie como se|nunca|a nós|para|não fosse|como|que vem|um|monte|coisa|há|em nossas vidas There are many things in our lives that seem like they are not for us at all. В нашей жизни есть много вещей, которые, казалось бы, совсем не для нас. como se não fossem feitas para nós.

Size şoyle bir gerçekten bahsedeyim. |comme ça||| a você|assim|um|realmente|eu te conte Let me tell you a fact. Deixe-me falar sobre uma verdade.

Her düşünce, beynimizde bir tohum gibidir. ||||graine| ||||Samen| Cada||em nosso cérebro|um|semente|é como Jeder Gedanke ist wie ein Samen in unserem Gehirn. Every thought is like a seed in our brain. Cada pensamento é como uma semente em nosso cérebro.

Önce onu ekeriz ve büyüyüp ağaç oluncaya kadar ona bakarız ||nous planterons||en grandissant|||||nous en prendrons soin ||||wächst|||||wir kümmern uns Primeiro|ele|plantamos|e|crescendo|árvore|até|que|ele|cuidamos Zuerst pflanzen wir ihn ein und kümmern uns um ihn, bis er zu einem Baum heranwächst. First we plant it and look after it until it grows and becomes a tree Primeiro, a plantamos e cuidamos dela até que cresça e se torne uma árvore.

ve bir gün o ağaç, ondan yararlanmamız için bize meyve verir. ||||||наша польза|||| ||||||notre profit|||| ||||||nutzen können|||| e|um|dia|aquele|árvore|dele|nosso aproveitamento|para|nós|fruto|dará and one day that tree will bear fruit for us to benefit from it. E um dia, essa árvore nos dará frutos para aproveitarmos.

Hayatımızda, büyük ve onemli bir işe imza atmak, yukselmek, ||||||||подняться ||||||||s'élever ||||||unterschreiben||aufsteigen Em nossa vida|grande|e|importante|um|trabalho|assinatura|fazer|ascender Eine große und wichtige Aufgabe in unserem Leben zu unterzeichnen, aufzusteigen, In our life, to sign a big and important job, to rise, Na nossa vida, deixar uma marca em um grande e importante trabalho, subir,

veya zengin olmak gibi birçok şeyi başarmak için yapmamız gereken şeyler, ou|rico|ser|como|muitos|coisas|alcançar|para|que devemos|necessárias|coisas or the things we need to do to achieve many things, such as getting rich, ou coisas como ficar rico, as coisas que precisamos fazer para alcançar muitas delas,

bazılarınıza biraz saçma bir yöntem gibi gelse de, öncelikle onu düşünmek, некоторым из вас|||||||||| à certains d'entre vous||||||||d'abord|| einigen von euch|||||||||| a alguns de vocês|um pouco|bobo|um|método|como|parecer|para|primeiramente|isso|pensar Although it may seem like a silly method to some of you, to think about it first, pode parecer um método um pouco bizarro para alguns de vocês, mas, em primeiro lugar, é pensar sobre isso,

sonrasında beynimizde canlandırmak ve hayal dünyamızda gerçek hayattaymış gibi olacakları bire bir yaşamaktır. |||||notre monde||dans la vie||ce qui va se passer|en personne||vivre |||||||im echten Leben|||||leben depois|em nossa mente|imaginar|e|sonho|em nosso mundo|real|vida|como|coisas que acontecerão|um|um|viver then envision it in our brains and live in our imagination what it would be like in real life. ensuite, c'est de revivre quelque chose dans notre esprit et que cela semble se passer dans notre monde imaginaire, comme si c'était la vraie vie. depois visualizar em nossas mentes e vivenciar como se fosse a vida real em nosso mundo imaginário.

Başka bir videoda da soylediğim gibi, beyin gerçeklik ile hayali ayıramıyor. ||||я сказал|||||| |||||||réalité||| ||||ich sagte||||||trennen kann Outro|um|vídeo|também|que eu disse|como|cérebro|realidade|com|imaginação|não consegue distinguir As I said in another video, the brain cannot distinguish between reality and fantasy. Comme je l'ai dit dans une autre vidéo, le cerveau ne peut pas distinguer la réalité de l'imaginaire. Como eu disse em outro vídeo, o cérebro não consegue distinguir entre realidade e fantasia.

bir şeyi beyninizde canlandırırsanız, beyniniz siz onu gerçek hayatta yaşıyormuşsunuz gibi algılar. |||||||||вы живете|| |||vous visualisez||||||vous vivez||perçoit |||||||||leben||wahrnimmt um|coisa|em sua mente|você imaginar|seu cérebro|você|isso|real|vida|você estivesse vivendo|como|percebe Wenn Sie sich etwas in Ihrem Gehirn vorstellen, nimmt Ihr Gehirn es so wahr, als ob Sie es in Wirklichkeit erleben würden. If you visualize something in your mind, your brain perceives it as if you are experiencing it in real life. Si vous visualisez quelque chose dans votre esprit, votre cerveau le perçoit comme si vous le viviez dans la vraie vie. se você visualizar algo em sua mente, seu cérebro o percebe como se você estivesse vivendo isso na vida real.

Evet, bugün sizlerle bir çoğumuzun okuduğu, dünyaca ünlü Sim|hoje|com vocês|um|de muitos de nós|leu|mundialmente|famoso Yes, the world-famous one that many of us read with you today. Sim, hoje vou falar com vocês sobre o livro ‘Pense e Enriqueça’ de Napoleon Hill, que muitos de nós lemos e é mundialmente famoso.

Napeleon Hill'in ‘Düşün ve Zengin ol' isimli kitabı hakkında konuşacağım. Napoléon|de Napoleon Hill|||||||| |Hill|||||||| Napoleão|Hill|Pense|e|Rico|seja|intitulado|livro|sobre|eu falarei Napoleon Hill escreveu este livro, para isso, ele se baseou em algumas das pessoas mais ricas que já viveram na história.

Napeleon Hill, bu kitabı yazmak için, tarih boyunca dünyanın gelmiş geçmiş en zengin insanlarından olan |Hill||||||||||||| |Hill||||||||||||| Napoleão|Hill|este|livro|escrever|para|história|ao longo de|do mundo|passado|anterior|mais|rico|pessoas|que são ve günümüz parasıyla, yaklaşık 337 milyar dolar servet kazanmış Andrew Carnegie'nin desteği ile, |notre époque|||||fortune||Andrew Carnegie||| ||||||||Andrew Carnegie||| e|atual|com dinheiro|aproximadamente|bilhões|dólares|riqueza|adquirido|Andrew|Carnegie|apoio|com e com o apoio de Andrew Carnegie, que acumulou uma fortuna de aproximadamente 337 bilhões de dólares com o dinheiro de hoje, 20 sene boyunca birçok başarılı kişinin hayatını, düşüncelerini ve başarı adımlarını araştırmış, ||||||ses pensées|||les étapes de réussite|a étudié |||||||||Schritte| anos|durante|muitos|bem-sucedidos|pessoa|vida|pensamentos|e|sucesso|passos|pesquisou pesquisou a vida, os pensamentos e os passos de sucesso de muitas pessoas bem-sucedidas durante 20 anos,

onlarla bizzat görüşmüş ve bunların sonucunda, |en personne|rencontré||| |persönlich|gesprochen||| com eles|pessoalmente|se encontrado|e|destes|como resultado und infolgedessen, se encontrou pessoalmente com elas e, como resultado disso,

şimdiye kadarki kişisel gelişim kitapları arasında bir başyapıt ortaya koymuştur diyebiliriz. ||personnel|développement personnel||parmi||chef-d'œuvre||a produit| |||||||Meisterwerk||| até agora|||desenvolvimento|livros|entre|um|obra-prima|em|colocou|podemos dizer Wir können sagen, dass er ein Meisterwerk unter den bisherigen Büchern zur persönlichen Entwicklung geschaffen hat. podemos dizer que ele produziu uma obra-prima entre os livros de desenvolvimento pessoal até agora.

Acaba bir şeyi beynimizde canlandırmak niye bu kadar önemli? afinal|um|coisa|em nossa mente|visualizar|por que|isso|tão|importante Por que é tão importante imaginar algo em nossa mente?

Ya da beynimizde canlandırdığımız zaman ne oluyor? |||nous imaginons||| |||wir uns vorstellen||| Ou|de|em nosso cérebro|que imaginamos|tempo|o que|acontece Ou o que acontece quando imaginamos algo em nossa mente?

Bir şey hakkında sadece bomboş hayal kurarak elimize ne geçer ki diye düşünebilirsiniz. ||||vide||||||||vous pouvez penser Um|coisa|sobre|apenas|completamente vazia|sonho|ao sonhar|em nossas mãos|o que|conseguimos|que|por isso|você pode pensar Vous pourriez penser que rêver à vide sur quelque chose ne nous mène à rien. Você pode pensar: o que ganhamos apenas sonhando vazios sobre algo?

Ama aslinda öyle değil. Mas|na verdade|assim|não Mais en réalité, ce n'est pas le cas. Mas na verdade não é assim.

Kendinizle ilgili kurduğunuz olumlu veya olumsuz hayaller geleceğinizi belirler. ||vous construisez|||||votre avenir|déterminent |||||||Ihre Zukunft| consigo|sobre||positivas|ou|negativas|sonhos|seu futuro|determinam Les rêves positifs ou négatifs que vous avez sur vous-même déterminent votre avenir. Os sonhos positivos ou negativos que você tem sobre si mesmo determinam seu futuro. Şimdiye kadarki başarılarınızdan birini düşünün. ||vos succès|| ||Ihren Erfolgen|| até agora||de seus sucessos|um deles|pense Pense em um de seus sucessos até agora.

Biraz hafızanızı zorlayıp hatırlamaya çalışın, |votre mémoire||| |Ihr Gedächtnis||| Um pouco|sua memória|desafiando|a lembrar|tentem Tente forçar um pouco sua memória e se lembrar,

onu gerçekleştirmeden önceki zaman diliminde beyninizin neyle meşgul olduğunu bir düşünün. |avant de le|||dans la période|votre cerveau|avec quoi|||| |ohne es zu realisieren||||||||| isso|realizar|anterior|tempo|em|seu cérebro|com o que|ocupado|estava|um|pense Pensez à ce qui occupait votre esprit avant de réaliser cela. pense no que sua mente estava ocupada antes de realizá-lo.

İlk defa, o başarıyı elde edebilmek hakkında ne düşünmüştünüz? ||||||||вы думали ||||||||vous pensiez ||||||||Sie gedacht |vez|o|sucesso|obter|poder|sobre|o que|vocês pensaram Pour la première fois, qu'est-ce que vous pensiez à propos de cette réussite? Pela primeira vez, o que você pensou sobre conseguir aquele sucesso?

Ne zaman, hangi şartlarda ve neden o şeyi düşündüğünüzü hatırlayın. |||||||||souvenez-vous |||||||||erinnern Sie sich Quando|tempo|qual|condições|e|por que|aquele|coisa|você pensou|lembrem-se Rappelez-vous quand, dans quelles conditions et pourquoi vous avez pensé à cela. Lembre-se de quando, em quais condições e por que você pensou naquela coisa.

Böylece o başarınızın sadece bir düşünce olarak geçmiste aklınızdan geçtiğini anımsayacaksınız. ||votre succès|||||dans le passé|votre esprit||vous vous souviendre ||||||||in Gedanken||werden erinnern Assim|o|seu sucesso|apenas|um|pensamento|como|no passado|de sua mente|passou|você se lembrará Ainsi, vous vous rappellerez que ce succès n'était qu'une pensée dans le passé. Assim, você se lembrará de que aquele sucesso foi apenas um pensamento que passou pela sua mente no passado.

Sonra onun hakkında daha çok düşünmeye başladınız Depois|dele|sobre|mais|muito|a pensar|você começou Ensuite, vous avez commencé à y penser davantage. Depois, você começou a pensar mais sobre isso.

ve sizde ‘Neden olmasın ki? Ben bunu yapabilirim' gibi düşünceler oluştu |||ne pas|||||||sont apparues e|você também|'Por que|não poderia ser|né|Eu|isso|posso fazer|como|pensamentos|surgiram Et des pensées comme 'Pourquoi pas ? Je peux le faire' sont apparues en vous. e você começou a ter pensamentos como 'Por que não? Eu posso fazer isso' ve sonuç olarak o sizin için artık bir amaca dönüştü. ||||||||objectif| e|resultado|como|ele|seu|para|mais|um|objetivo|se tornou e, como resultado, isso se tornou um objetivo para você.

Sonra bu hayali gerçekleştirmek için çalıştınız ve başardınız. |||||||vous avez réussi Depois|este|sonho|realizar|para|vocês trabalharam|e|vocês conseguiram Então você trabalhou para realizar esse sonho e conseguiu. Insanlık tarihindeki önemli buluşlar, Facebook, Google gibi şirketlerin kurulması, Humanité|||inventions|||||la création Menschheit|||Erfindungen||||| Humanidade|na história|importantes|invenções|Facebook|Google|como|empresas|fundação As importantes invenções na história da humanidade, como a fundação de empresas como Facebook e Google,

yani kısacası bütün büyük başarıları düşündüğümüzde, |||||en considérant ou seja|em resumo|todos|grandes|sucessos|quando pensamos ou seja, em resumo, quando pensamos em todos os grandes sucessos,

hepsi bir zamanlar onları yapan kişilerin aklından sadece birer düşünce olarak geçmiş, todos|um|tempos|eles|fazendo|pessoas|da mente|apenas|um por um|pensamento|como|passado todos eles um dia passaram pela mente das pessoas que os realizaram apenas como um pensamento,

sonra onlar bunu kafalarında canlandırmış, |||dans leur esprit|imaginé ||||visualisiert depois|eles|isso|em suas mentes|imaginaram depois elas visualizaram isso em suas mentes,

onun hakkında derin ve detayli düşünerek onu bir amaca dönüştürmüş ve o amaca doğru ilerlemişlerdir. ||||||||||||||они продвинулись ||||détaillée|||||transformé|||||ils ont avancé ||||||||||||||fortgeschritten dele|sobre|profundo|e|detalhado|pensando|ele|um|objetivo|transformou|e|esse|objetivo|corretamente|progrediram Indem sie tiefgründig und detailliert darüber nachgedacht haben, haben sie es zu einem Ziel gemacht und sind diesem Ziel näher gekommen. refletindo profundamente sobre isso, transformaram-no em um objetivo e avançaram em direção a esse objetivo.

Bu şekilde de çok başarılı olmuşlardır. |||||ils ont été |||||sind sehr erfolgreich Este|jeito|também|muito|bem-sucedidos|foram Eles também foram muito bem-sucedidos dessa forma.

Tum zamanlarin en büyük bilim adamlarından biri olan Albert Aynştaynın |de tous les temps||||||||d'Albert Einstein |aller Zeiten||||||||Einstein Todos|tempos|o|grande|ciência|homens|um|que é|Albert|Einstein Você sabia que Albert Einstein, um dos maiores cientistas de todos os tempos,

eşiyle boşanmak için aralarında bir anlaşmanın olduğunu biliyor muydunuz? |||||accord||| |||||Vereinbarung||| com a esposa|divorciar-se|para|entre eles|um|acordo|que||estavam tinha um acordo com sua esposa para se divorciar?

Aynştayn, tüm zamanını bilimsel çalışmalara vermek isterken, Einstein||||travaux scientifiques|| Einstein|||||| Einstein|todo|seu tempo|científico|trabalhos|dedicar|enquanto Einstein, tout en souhaitant consacrer tout son temps à des travaux scientifiques, Einstein queria dedicar todo o seu tempo ao trabalho científico,

evliliğin getirdiği yükümlülükler yüzuünden eşiyle de ilgilenmesi gerekmiş. |apportées|responsabilités|en raison de|||s'occuper de|il fallait |||wegen|||sich um|muss er do casamento|trazidas|obrigações|devido a|com o cônjuge|também|cuidar|era necessário a dû s'occuper de sa femme en raison des obligations que le mariage impose. Devido às obrigações que o casamento traz, ele precisou se preocupar com sua esposa.

Tüm dikkat ve odağını sadece calismalarina vermek istedigi için eşine boşanmayi teklif etmiş. ||||||||||развод|| ||||||||||divorce|| |||||seinen Arbeiten|||||Scheidung|| Todo|atenção|e|foco|apenas|estudos|dar||para|sua esposa|divórcio|proposta|fez Comme il voulait concentrer toute son attention et son énergie uniquement sur ses travaux, il a proposé à sa femme de divorcer. Como ele queria dedicar toda a sua atenção e foco apenas ao seu trabalho, ele propôs o divórcio à sua esposa.

Ancak eşini kendi rızasıyla boşanmaya ikna edebilmek için de böyle ilginç bir anlaşma yapmış. |||son consentement|||||||||| |||mit ihrem Einverständnis|||||||||| Mas|sua esposa|própria|com seu consentimento|a se divorciar|convencer|poder|para|também|tal|interessante|um|acordo|fez Cependant, pour convaincre sa femme de divorcer de son plein gré, il a fait un accord aussi intéressant. No entanto, para conseguir convencer sua esposa a se divorciar com seu consentimento, ele fez um acordo interessante.

Nobel almadan yıllar öncesinde, aralarındaki bu anlaşmada şöyle diyormuş. ||||||соглашении|| ||||||accord||disait ||||||Vereinbarung||sollte sagen Nobel|recebendo|anos|antes|entre eles|este|acordo|assim|dizia Anos antes de ganhar o Nobel, ele dizia o seguinte sobre esse acordo entre eles.

"Sen şimdilik benden boşanmaya razı ol, ||||d'accord| Você|por enquanto|de mim|divorciar||seja "Você concorda em se divorciar de mim por enquanto,

ben ileride Nobel aldığım zaman kazanacağım paranın tamamını sana vereceğim". |||||je gagnerai|||| |||||ich gewinnen werde|||| eu|no futuro|Nobel|eu receber|quando|eu ganhar|do dinheiro|todo|a você|eu darei quando eu ganhar o Nobel no futuro, eu te darei todo o dinheiro que ganhar".

Farklı ve şaşırtıcı bir örnek olduğunu biliyorum Diferente|e|surpreendente|um|exemplo|que é|eu sei Eu sei que é um exemplo diferente e surpreendente

ama burada, asıl dikkatinizi cekmek istediğim nokta, ||||привлечь внимание|| ||||attirer|| ||||aufmerksam machen|| mas|aqui|realmente|sua atenção|chamar|que eu queria|ponto mas aqui, o ponto que eu realmente quero chamar sua atenção,

Aynştayn'ın, bir bilim adamının alabileceği en yüksek ödülü alacağından ne kadar da emin olduğudur.. Эйнштейн||||||||получит||||| d'Aynstein|||scientifique|puisse obtenir||||qu'il va recevoir|||||il est Einsteins||||||||erhalten wird||||| de Einstein|um|ciência|do cientista|que poderia receber|o|mais alto|prêmio|que receberia|quão|quanto|de|certo|estava A certeza de que Einstein receberia o prêmio mais alto que um cientista poderia receber.

Neden böyle oluyor biliyor musunuz? Por que|assim|acontece|sabe|vocês Você sabe por que isso acontece?

Çünkü siz bir şeyi düşünerek onu beyninizde canlandırdığınızda, |||||||vous l'imaginez |||||||visualisieren Porque|você|um|coisa|pensando|isso|em sua mente|quando você imagina Porque quando você pensa em algo e o visualiza em sua mente,

beyninizdeki nöronlar kafanizdaki o düşüncelere uygun yeni yollar açmış oluyor. votre cerveau|neurones|dans votre tête||||||ont ouvert| |Neuronen|in Ihrem Kopf||||||| em seu cérebro|neurônios|em sua cabeça|os|pensamentos|adequados|novas|caminhos|aberto|se tornam os neurônios em seu cérebro estão abrindo novos caminhos que correspondem a esses pensamentos.

Böylece siz o konuda daha derin düşündüğünüzde, onu daha gerçekçi bir şekilde beyninizde canlandırdığınızda |||||profondément|en y réfléchissant||||||| |||||||||||||visualisieren Assim|você|sobre|assunto|mais|profundamente|quando você pensou|isso|mais|realisticamente|um|maneira|em sua mente|quando você imaginou Wenn Sie also tiefer darüber nachdenken, wenn Sie es sich realistischer vorstellen Assim, quando você pensa mais profundamente sobre isso, quando o imagina de forma mais realista em sua mente, ve her gün hayal ettiğinizde, siz nöronların açtığı o yolları daha da genişletiyor, ||||||нейронов||||||расширяет ||||vous imaginez||des neurones||||||élargit ||||||||||||erweitert e|cada|dia|sonho|quando vocês sonham|você|neurônios|que abriram|os|caminhos|mais|também|amplia e quando o imagina todos os dias, você está ampliando ainda mais os caminhos que os neurônios abriram,

daha sonrasında, bu yolların etrafına sağlam bir duvar örüyorsunuz. ||||||||вы строите |||des routes||solide|||vous construisez |||Wegen|||||bauen mais|tarde|este|das estradas|ao redor|forte|um|muro|vocês constroem dann bauen Sie eine solide Mauer um diese Straßen. e, em seguida, você constrói uma parede sólida ao redor desses caminhos.

Bu yüzden, beyin hayalde canlandırdığını gerçek hayatta yaşamadığı için, |||dans l'imaginaire|représente|||il n'a pas vécu| ||||darstellt|||| Isso|por causa de|cérebro|na imaginação|o que ele imagina|real|na vida|não viveu|porque Por isso, o cérebro não vive na vida real o que imagina.

gerçeklikle hayal alemi arasında büyük bir boşluk oluşuyor. la réalité||monde||||écart| der Realität||Welt||||| com a realidade|sonho|mundo|entre|grande|um|vazio|está se formando Es gibt eine große Kluft zwischen Realität und Fantasie. uma grande lacuna se forma entre a realidade e o mundo dos sonhos.

Ve beyin kendini zorlayarak aradaki boşluğu kapatmaya çalışıyor. |||||le vide|fermer| |||||Lücke|zu schließen| E|cérebro|a si mesmo|forçando|entre|espaço|a preencher|tenta E o cérebro se esforça para tentar preencher essa lacuna.

Böylece arka planda, beynimiz artık amaca dönüşmüş olan o hayallerimizi gerçekleştirmek için uğraşıyor. |arrière-plan|plan|||||||nos rêves|||s'efforce |||||||||unsere Träume||| Assim|de trás|plano|nosso cérebro|já|objetivo|transformado|que|os|nossos sonhos|realizar|para|se esforça Assim, nos bastidores, nosso cérebro está lutando para realizar aqueles sonhos que agora se tornaram um objetivo.

Bu sebeple de, etrafında olup biten bütün olaylarda amacına hizmet edecek şeylerin farkına varıyor |||||se déroulant||les événements|son but|||||prend conscience |||||||Ereignisse|Ziel||||| Este|motivo|também|ao redor|acontecendo||todos|eventos|seu objetivo|servir|que servem|coisas|consciência|se dá Por isso, ele se dá conta das coisas ao seu redor que servirão ao seu propósito.

ve otomatik olarak bu yolda ona yardımcı olacak olay ve insanlar karşısına çıkmaya başlıyor. e|automaticamente|como|este|caminho|a ele|ajudando|será|eventos|e|pessoas|diante de|aparecer|começam e automaticamente eventos e pessoas que o ajudarão começam a aparecer neste caminho.

Böylece, hedefine ulaşmak için gerekli olan herşeyi bir miknatıs gibi çektiğini düşündürüyor insana. |objectif|||||||aimant|||fait réfléchir| |Ziel||||||||||| Assim|objetivo|alcançar|para|necessário|que|tudo|um|ímã|como|que atrai|faz pensar|na pessoa Assim, faz com que a pessoa pense que está atraindo tudo o que precisa para alcançar seu objetivo, como um ímã.

Çoğu zaman tesadüf gibi gözüken ve ‘vay be ne düşündüysem o gerçek oluyor' |||||||||я думал||| ||coïncidence||semblant|||||ce que je pense||| |||||||||was ich dachte||| A maioria|tempo|coincidência|como|parece|e|uau|bem|o que|pensei|aquilo|real|acontece Oft scheint es wie ein Zufall zu sein und 'wow, was ich denke, wird wahr'. Muitas vezes parece uma coincidência e 'uau, o que eu pensei está se tornando realidade'

veya ‘Vay be ben de dün bu konu hakkında düşünüyordum, bugün karşıma çıktı' ou|Uau|bem|eu|também|ontem|este|assunto|sobre|estava pensando|hoje|na minha frente|apareceu ou 'uau, eu também estava pensando sobre isso ontem, hoje apareceu para mim'

gibi tepki verdiğimiz durumlar da, iste bu yüzden oluyor. |||||voilà||| |||||hier||| como|reação|que damos|situações|também|isso|isso|por causa de|acontece as situações em que reagimos assim, é por isso que acontece.

Çünkü biz, o olaylarla ilgili olan düşünce tohumunu bir zamanlar beynimize ekmişiz |||||||||||посадили |||||||graine de pensée||||avons planté |||||||denke Saat||||gesät haben Porque|nós|aquele|com os eventos|relacionados|que|pensamento|sua semente|um|tempos|em nosso cérebro|plantamos Denn wir haben den Samen des Denkens über diese Ereignisse in unser Gehirn gepflanzt. Porque nós, em algum momento, plantamos a semente do pensamento relacionada a esses eventos em nossas mentes.

ve bütün hareketlerimiz biz farkında bile olmadan onun gerçekleşmesi için canla başla çalışıyor. ||наши действия|||||||||| ||nos actions||||||réalisation|||avec détermination| ||unsere Bewegungen||||||Eintreffen|||| e|todos|nossos movimentos|nós|cientes|até|sem|dele|realização|para|com determinação|de cabeça|trabalha E todos os nossos movimentos trabalham arduamente para que isso aconteça, mesmo sem que percebamos.

Aslında belki de bu gibi olaylar etrafımızda zaten hep olmaktaydi En fait|||||||||se produisaient |||||||||stattfinden na verdade|talvez|de|esses|como|eventos|ao nosso redor|já|sempre|aconteciam Na verdade, talvez esses tipos de eventos já estivessem sempre ao nosso redor. ama biz önceleri beynimize o düşünceyle ilgili tohum ekmemiştik. ||||||||не сажали |||||la pensée|||nous n'avions pas ||||||||nicht gesät mas|nós|anteriormente|em nosso cérebro|essa|pensamento|relacionado|semente|não havíamos plantado mas nós não havíamos plantado sementes dessa ideia em nossas mentes antes.

Bu yüzden de bu tarz olaylara dikkat etmiyor ve bizim için gerekli olan şeylerin farkına varamıyorduk. |||||||||||||||nous ne réalisions pas |||||||||||||||nicht bemerken Isso|por|de|este|tipo|eventos|atenção|não presta|e|nosso|para|necessários|que são|coisas|percepção|não estávamos cientes Por isso, não prestávamos atenção a esse tipo de evento e não percebíamos as coisas que eram necessárias para nós.

Napeleon Hill'in ileri sürdüğü bu teoriyle ilgili bir sürü kitap yazılmış |||||теорией||||| ||proposée|||théorie||||| |||||Theorie||||| Napoleão|Hill|avançada|proposta|esta|teoria|relacionada|um|monte|livro|foi escrito Muitos livros foram escritos sobre essa teoria proposta por Napoleon Hill,

ve bunlardan en meşhuru da çoğumuzun bildiği ‘Sır' kitabıdır. ||||||||это книга |||le plus célèbre|||||est le livre ||||||||ist das Buch e|deles|o|mais famoso|também|de muitos de nós|conhecido|Segredo|é o livro e o mais famoso deles é o livro ‘O Segredo’, que a maioria de nós conhece.

Bu teoriye gore, düşündüklerimizi mıknatıs gibi kendimize çekmek, |la théorie||nos pensées|aimant||| |||was wir denken|Magnet||| Esta|teoria|de acordo com|nossos pensamentos|ímã|como|a nós mesmos|atrair De acordo com esta teoria, atrair o que pensamos como um ímã,

aslında sadece olumlu düşünceler, zengin olma isteği veya başarılı olmak için geçerli değildir. |||thoughts||||||||| na verdade|apenas|positivas|pensamentos|rico|ser|desejo|ou|bem-sucedido|ser|para|válidas|não é En fait, les pensées positives, le souhait d'être riche ou de réussir ne sont pas les seuls valables. na verdade, não se aplica apenas a pensamentos positivos, ao desejo de ser rico ou ao desejo de ter sucesso.

Aynı şey olumsuz düşünceler için de geçerli. Mesmo|coisa|negativas|pensamentos|para|também|válido La même chose s'applique aux pensées négatives. A mesma coisa se aplica a pensamentos negativos.

Yani aynı prensiple, eğer siz hep hastalıklari veya hasta olmamaya çalısmayı düşünürseniz, ||||||||||travailler| ||Prinzip||||Krankheiten|||nicht krank werden|| Então|mesmo|princípio|se|você|sempre|doenças|ou|doente|não|trabalhar|pensar C'est-à-dire, selon le même principe, si vous pensez toujours aux maladies ou à essayer de ne pas être malade, Ou seja, com o mesmo princípio, se você sempre pensar em doenças ou em não ficar doente,

aslında beyniniz düşündüğünüz hastalığa odaklanacaktır. ||||se concentrera ||||fokussiert sich na verdade|seu cérebro|que você pensa|doença|se concentrará na verdade, seu cérebro se concentrará na doença que você está pensando.

Çünkü böyle yaptığınızda, beyninizde o hastalığı canlandırıyorsunuz ||||||воссоздаете ||||||vous visualisez ||||||stellen Sie sich vor Porque|assim|quando vocês fazem||a|doença|vocês estão vivenciando Porque ao fazer isso, você está evocando essa doença em seu cérebro.

ve onun tohumunu beyninize ekiyorsunuz. ||||вы сажаете |||dans votre cerveau|vous plantez ||||pflanzen e|sua|semente|| E você está plantando a semente dela em seu cérebro.

Kisacası kendinize biraz da farkında olmadan kötülük yapıyorsunuz. En résumé||||||malveillance| Kurz gesagt||||||Böses| Em resumo|a si mesmos|um pouco|também|consciente|sem|mal|fazem En gros, vous faites un peu de mal sans même vous en rendre compte. Em resumo, você está fazendo um pouco de mal a si mesmo, mesmo sem perceber.

O hastalık hakkında daha çok düşünmekle sonunda hastalanıyor |||||||заболевает |||||||tombe malade |||||||erkrankte O|doença|sobre|mais|muito|pensando|finalmente|adoece Penser davantage à cette maladie finit par vous rendre malade. Pensar mais sobre a doença acaba fazendo você adoecer.

veya hastaysanız durumunuzu daha da kötüleştiriyor |si vous êtes malade||||aggrave |||||verschlechtert ou|se você estiver doente|sua condição|ainda|mais|piora ou si vous êtes déjà malade, cela aggrave encore votre état. Ou, se você já está doente, isso piora ainda mais a sua condição. hatta ölümcül hale getiriyorsunuz. |mortel|état|vous rendez |tödlich||verändern até|mortal|estado|vocês tornam sogar tödlich. Você pode até torná-la fatal.

Aynı şey başarısız olduğunuzu düşündüğünüz zamanlarda da geçerli. mesma|coisa|falhar|que vocês|pensam|momentos|também|válida A mesma coisa acontece quando você pensa que falhou.

Başarısız olduğunuzu, hiçbir işe yaramadığınızı ve hiç kimseye bir faydanızın olmadığını düşündüğünüz sürece, ||||vous ne servez|||||votre utilité|||tant que ||||nützen|||||Nutzen||| fracassado|vocês|nenhum|trabalho|ajudaram|e|nenhum|a ninguém|um|benefício|não|pensaram|enquanto Enquanto você pensar que é um fracasso, que não serve para nada e que não é útil para ninguém,

bu durum hep böyle olmaya devam edecek ve etrafınıza da hep böyle kişileri çekmiş olacaksınız. ||||||||votre entourage|||||| ||||||||um Sie herum|||||| esta|situação|sempre|assim|a ser|||e|ao seu redor|também|sempre|assim|pessoas|atraído|estará essa situação continuará assim e você sempre atrairá pessoas assim ao seu redor.

Eğer herkese imkansız gibi görünen büyük hayallerini gerçekleştirebilmiş biri olmak istiyorsanız, ||||semble||tes rêves|avoir réalisé||| ||||||deine Träume|verwirklichen||| Se|a todos|impossível|como|parecem|grandes|sonhos|realizado|alguém|ser|se você quer Se você quer ser alguém que conseguiu realizar grandes sonhos que parecem impossíveis para todos,

büyük düşünmelisiniz. |vous devez penser |groß denken grande|deve pensar você deve pensar grande.

Bizim ilk uçağı yapan Wright kardeşlerden veya ||||les frères Wright|les frères Wright| |||||den Brüder| Nosso|primeiro||que fez|Wright|dos irmãos|ou Não somos diferentes dos irmãos Wright que fizeram o primeiro avião ou

3000 defadan çok deneme yaparak hepsinde başarısızlığa uğramış с 3000|||||| environ 3000||||||rencontré l'é ||||||gescheitert vezes|muito|tentativa|fazendo|em todas|fracasso|enfrentou daqueles que falharam em mais de 3000 tentativas

ve nihayet her gün evimizde kullandığımız ampülü icat etmis olan ||||||l'ampoule|l'ampoule|qui a inventé| |||||wir benutzen||erfunden|erfunden hat| e|finalmente|cada|dia|em nossa casa|que usamos|lâmpada|invenção||que und schließlich der Mann, der die Glühbirne erfunden hat, die wir tagtäglich in unseren Häusern verwenden. e finalmente inventaram a lâmpada que usamos todos os dias em casa,

Thomas Edissondan hiçbir farkımız yok. |d'Edisson||différence| |Thomas Edison||unterschied| Thomas||nenhum|diferença|não há Thomas Edison.

Wright kardeşler insanın gerçekten de uçabileceğine inanıyor ve bunu gerçekleştirebileceğini düşünüyorlardı. |||||||||это осуществит| |||||pouvait voler||||le réaliserait| |||||||||verwirklichen könnte| Wright|irmãos|do homem|realmente|também|pudesse voar|acreditavam|e|isso|pudesse realizar|pensavam Os irmãos Wright acreditavam que o homem realmente poderia voar e pensavam que poderiam realizar isso.

Veya Edisson da aynı şekilde evleri aydınlatmak için yağ lambasına gerek olmadığına, |Эдиссон|||||||||| |Edisson|||||éclairer|||lampe à huile|| |Edisson(1)||||||||Öllampe|| Ou|Edisson|também|mesma|maneira|casas|iluminar|para|óleo|lâmpada|necessidade|não havia Ou Edison também acreditava que não era necessário usar lâmpadas a óleo para iluminar casas,

bunun elektrikle de yapılabileceğine inanıyordu |||можно сделать| |électricité||pouvait être fait|croyait |||möglich ist| disso|com eletricidade|também|poderia ser feito|acreditava que isso poderia ser feito com eletricidade.

ve o yüzden gece gündüz demeden aynı şey için 3000den fazla deney yapmıştı. |||||||||||expériences| e|o|por isso|noite|dia|sem parar|mesma|coisa|para|de 3000|mais de|experimento|tinha feito E por isso, sem descansar dia e noite, ele fez mais de 3000 experimentos para a mesma coisa.

Gunumuze baktigimizda, gene ayni dusunce yapisindaki kisiler, на наш взгляд|смотрим на||||| notre journée|en regardant||même||structure| unseren Tag|||derselben||| nosso dia|quando olhamos|novamente|mesma||estrutura|pessoas Quando olhamos para o nosso dia, novamente encontramos pessoas com a mesma mentalidade,

mobil iletişimin mümkün olduğuna inanarak defalarca deneme yaparak |communication|||en croyant||| ||||glaubend||| móvel|comunicação|possível|que|acreditando|várias vezes|tentativa|fazendo acreditando que a comunicação móvel era possível e tentando várias vezes

şimdi kullandığımız mobil telefon ağını ortaya çıkarmıştır. ||||réseau||a révélé ||||Netz||hat hervorgebracht agora|que usamos|móvel|telefone||publicamente|revelou para criar a rede de telefonia móvel que usamos hoje.

Kısacası, bir şeyi başarmak istiyorsanız,ilk önce hayalinizde bunu başarmalısınız. |||||||||вы должны добиться |||||||||vous devez réussir |||||||||müssen Sie Em resumo|um|coisa|ter sucesso|se você quiser|primeiro|antes|em sua imaginação|isso|você deve ter sucesso Em resumo, se você quer alcançar algo, primeiro deve realizá-lo em sua imaginação.

Aksine, hayalini bile kurmaktan korkarak birseyi kendinizden uzaklaştırıyorsanız, |||||||удаляете от себя |||construire|en ayant peur|quelque chose|de vous-même|vous éloignez ||||aus Angst||von sich selbst|entfernen Ao contrário|seu sonho|nem mesmo|de realizar|com medo de|algo|de você mesmo|está afastando Pelo contrário, se você está afastando algo de si mesmo com medo até de sonhar com isso,

o zaman o şeyi başarmayi zaten hiç beklemeyin. ||||réussir à||| ||||erfolgen||| isso|tempo|aquele|coisa||já|nunca|esperem então não espere conseguir isso de jeito nenhum.

Bizim örnek gösterilebilecek başarılı devletlerden, milletlerden hicbir eksik yanımız yok. ||можем показать||||||| ||pouvons être montr||des États|||manque|aspect| ||zeigen können||||||Seite| Nosso|exemplo|que pode ser mostrado|bem-sucedidos|estados|nações|nenhum|deficiente|lado|está ausente Nous n'avons aucune lacune par rapport aux États et aux nations qui peuvent servir d'exemples de réussite. Não temos nenhuma deficiência em relação aos estados e povos bem-sucedidos que podem ser citados como exemplo.

Sadece onlarla aramızdaki fark, onların başarı anlayışı ile bizim başarı anlayışımızın biraz farklı olması. ||||||||||нашего понимания||| ||entre nous|||||||||||d'être ||||||||||unserem Verständnis||| Apenas|com eles|entre nós|diferença|deles|sucesso|compreensão|e|nosso|sucesso|compreensão|um pouco|diferente|ser La seule différence entre eux et nous est que leur compréhension du succès est un peu différente de la nôtre. A única diferença entre eles e nós é que a nossa compreensão de sucesso é um pouco diferente da deles. O ülkelerdeki insanlar, mesela küçük bir iş kurduklarında bastan daha büyük düşünerek |||||||когда они создают|с самого начала||| |dans les pays||||||quand ils créent|au départ||| |||||||wenn sie ein Unternehmen gründen|von Anfang an||| Os|países|pessoas|por exemplo|pequeno|um|negócio|quando|desde o início|mais|grande|pensando Les gens dans ces pays, par exemple, quand ils créent une petite entreprise, pensent dès le départ plus grand. As pessoas nesses países, por exemplo, quando abrem um pequeno negócio, pensam em grande desde o início.

o isi nasıl uluslararası bir iş haline getirecekleri hakkında planlar yapıyorlar. |cela||internationale||||ils vont en faire||| |||||||werden||| o|trabalho|como|internacional|um|negócio|em|trarão|sobre|planos|fazem Sie schmieden Pläne, wie sie es zu einem internationalen Unternehmen machen können. Elas fazem planos sobre como transformar esse negócio em uma empresa internacional.

Bu sebeple adımlarını büyük atıp daha büyük sonuçlar elde edebiliyorlar. ||||en prenant||||| Este|motivo|seus passos|grandes|dando|mais|grandes|resultados|obtendo|podem Por isso, conseguem dar passos grandes e obter resultados maiores.

Kisacasi, aylık 4000-5000 lira kazanmak için bir çayevi açayım düşüncesiyle iş kuran biriyle, ||||||salon de thé||||entrepreneur| ||||||||mit dem Gedanken||| em resumo|mensal|liras|ganhar|para|um|casa de chá|eu abra|com a ideia de|negócio|que|com alguém Em resumo, com a mentalidade de abrir um bar para ganhar 4000-5000 liras por mês,

restoran zincirim olsun en kısa zamanda yurtdışına açılayım |ресторан||||||открою филиал |mon restaurant|||||à l'étranger|je m'implante ||||||ins Ausland|expand abroad restaurante|cadeia|que seja|o mais|curto|tempo|no exterior|eu abra que minha rede de restaurantes seja aberta ao exterior o mais rápido possível

ve uluslararası bir marka olayım düşüncesiyle iş kuran birinin başaracaklari arasında dağlar kadar fark olacaktır. |||||||||успехи его||||| |||marque||||||ce qu'ils réussiront||||| |||||||||Erfolg||||| e|internacional|um|marca|eu me torne|com o pensamento|negócio|que inicia|de alguém|sucessos|entre|montanhas|de|diferença|haverá e haverá uma diferença enorme entre o que alguém que começa um negócio com a ideia de se tornar uma marca internacional conseguirá.

Aynı örnek sadece kafe veya restoran açmak için değil, Mesmo|exemplo|apenas|café|ou|restaurante|abrir|para|não O mesmo exemplo não se aplica apenas para abrir um café ou restaurante,

iş hayatının bütün alanları için geçerli. trabalho|da vida|todos|áreas|para|válido mas é válido para todas as áreas do mundo dos negócios.

Tabi ki yurtdışından bir takim urunler getirip Türkiye'de satarak sadece yerel pazarla sınırlanan bir işle, ||||команда|товары||||||рынком|ограниченной|| ||de l'étranger||équipe|produits|en les apportant||en vendant||local|marché|limité au|| ||aus dem Ausland|||||||||Markt|auf den lokalen Markt|| claro|que|do exterior|um|conjunto|produtos|trazendo|na Turquia|vendendo|apenas|local|mercado|limitado|um|negócio Claro que trazer alguns produtos do exterior e vendê-los na Turquia é um negócio limitado ao mercado local,

Türkiye'de bir ürün veya bir hizmet hazırlayıp Na Turquia|um|produto|ou|um|serviço|preparando preparar um produto ou um serviço na Turquia

onu yurtdışına satmayı hedefleyen iş fikirleri arasında illaki buyuk bir fark olacaktir. |||направленные на||||||||будет большая |||ciblant||idées||||||sera |||die auf das Ziel||||||||wird geben ele|para o exterior|vender|visando|negócio|ideias|entre|certamente|grande|um|diferença|haverá e ter como objetivo vendê-lo no exterior certamente terá uma grande diferença entre as ideias de negócios. Sonuc olarak, kendinizi hiç kimseden güçsüz, zayıf veya daha şanssız gibi düşünmeyin. |||||sans force|||||| |||||schwach|||||| Resultado|como|a si mesmo|nunca|de ninguém|fraco|fraco|ou|mais|azarado|como|pense Como resultado, não se considere fraco, impotente ou mais azarado do que ninguém.

İnanın, eğer hedefleriniz, hedefinin küçük olduğunu düşündüğünüz kişilerden büyükse, |||objectif||||| |||Ziel||||| |se|seus objetivos|do objetivo|pequeno|que|você pensa|pessoas| Acredite, se seus objetivos são maiores do que os que você considera pequenos,

daha hizlı bir şekilde ve daha uzun bir yol katedecek |plus rapidement||||||||parcourra |schneller||||||||zurücklegen mais||um|de|e|mais|longo|um|caminho|percorrerá schneller und über eine längere Strecke você percorrerá um caminho mais rápido e mais longo

ve de daha büyük başarılara imza atmis olacaksınız. ||||||достигли| ||||||vous aurez réalisé| ||||||verzeichnet| e|de|mais|grandes|conquistas|assinatura|dado|vocês estarão e também alcançará conquistas maiores.

Bunun için, herseyden once beyninizde kendi beceri ve potansiyelinize çizdiğiniz sınırları asin. |||сначала|||||вашему потенциалу|||аргумент синуса ||tout||||||votre potentiel|||dépasser |||zuerst|||||Ihrem Potenzial|||sinus(1) Isso|para|de tudo|primeiro|em seu cérebro|próprio|habilidade|e|seu potencial|que você desenhou|limites|ultrapasse Dazu müssen Sie zuallererst die Grenzen überwinden, die Sie Ihren eigenen Fähigkeiten und Möglichkeiten gesetzt haben. Para isso, antes de tudo, quebre as barreiras que você desenhou em sua mente sobre suas próprias habilidades e potencial.

En azından ortalama biri olmayı hedeflemeyin. |||||ne visez pas |||||setzen Sie sich kein Ziel Pelo menos|ao menos|médio|pessoa|ser|não almejem Não se contente em ser apenas uma pessoa média.

Her zaman en iyiden daha da iyi olmayı hedefleyin. ||||||||нацеливайтесь |||le meilleur|||||visez |||den Besten|||||setzen Sie sich Sempre|tempo|do|melhor|ainda|mais|bom|ser|foquem Sempre busque ser melhor do que o melhor.

Unutmayın, insanın potansiyeli hayal gücünün sınırları kadardır. ||potentiel||de la imagination|| ||Potenzial|||| Não se esqueçam|do homem|potencial|imaginação|de sua|limites| Lembre-se, o potencial de uma pessoa é tão grande quanto os limites da sua imaginação.

Hayal gucunuzun siniriysa sizin kendi elinizde. ||граница||| |votre imagination|limite|||votre main |Ihrer Vorstellungskraft|||| sonho|de sua|limite|seu|próprio|em suas mãos Se os limites da sua imaginação estão em suas próprias mãos.

Eğer videomu beğendiyseniz ve buna benzer videolar yapmamı istiyorsanız, Se|meu vídeo|vocês gostaram|e|isso|semelhantes|vídeos|eu fazer|vocês querem Se você gostou do meu vídeo e quer que eu faça vídeos semelhantes,

videoyu arkadaşlarınızla paylaşmayı ||partager ||teilen o vídeo|com seus amigos|compartilhar não se esqueça de compartilhar o vídeo com seus amigos

beğenmeyi gostar de e de curtir.

ve ZihinX youtube kanalına abone olmayı unutmayın. e|ZihinX|youtube|ao canal|inscreva-se|a|não esqueçam E não se esqueça de se inscrever no canal do YouTube ZihinX.

İzlediğiniz için teşekkürler😊 |por|obrigado Obrigado por assistir😊

SENT_CWT:AFkKFwvL=5.84 PAR_TRANS:gpt-4o-mini=4.45 pt:AFkKFwvL openai.2025-02-07 ai_request(all=167 err=0.00%) translation(all=133 err=0.75%) cwt(all=1239 err=2.10%)