×

Usamos cookies para ayudar a mejorar LingQ. Al visitar este sitio, aceptas nuestras politicas de cookie.

image

Beyhan Budak, Aşkın Psikolojisi

Aşkın Psikolojisi

Merhaba arkadaşlar, ben Uzman Psikolog Beyhan Budak.

Psikoloji TV Youtube kanalına hoşgeldiniz.

Size bu videoda "Aşkın Psikolojisi"nden bahsetmek istiyorum.

Aşk hayatımızın neredeyse her alanında diyebilirim.

O kadar çok bu konu hakkında şeyler söylenmiş, müzikler yapılmış, filmler çekilmiş ki bu aslında aşkın hayatımızda ne kadar büyük bir yer kapsadığını ispat eder nitelikte diyebilirim.

Yani birçok insan görüyorum ya aşkı bekliyor, ya aşkın içinde onun rüzgarına kapılmış uçuyor ya da yere çakılmış durumda ya da aşk acısı çekiyor diyebilirim.

Aşk birçok insanın hayatına en az bir sefer uğramıştır diye düşünüyorum.

Peki aşk bu kadar çok yaygınken bu kadar çok hayatımızı etkiliyorken nasıl başlıyor aşk süreci?

Aşkın nasıl başladığına ilişkin birçok araştırma var.

Bu işin psikolojik altyapısından tutun ki bu konuda da çok fazla görüş var biyolojik altyapısına kadar birçok sebebi ve etkeni olduğu söyleniyor.

Ben işin biraz daha psikoloji kısmından bahsetmek istiyorum.

Bana göre aşk aslında çocukluktan itibaren şekillenen bir durum; aşka bakış açımız ya da bu konudaki beklentilerimiz içinde bulunduğumuz aile ortamıyla birlikte

aslında şekilleniyor. Anne babanız hayatınızda önemli bir yer kaplıyor; bir kadın için belki babası bir erkek için belki annesi onun hayata bakış açısını şekillendiriyor.

Şimdi hayatımızda eğer örnek aldığımız insanla bir ilişki kurduğumuz zaman o ilişkiyi sonraki süreçlerde hep tekrar ediyor.

Ben buna aslında "Oluşan Şablonlar" diyorum. Anne-baba ilişkileri, çevre ilişkileri, aile ilişkileri ile beraber zihnimizde belirli şablonlar oluşuyor. Bu şablonlar öyle bir hale geliyorki aslında şöyle bir durum ortaya çıkıyor, o şablonlara uygun erkek ya da kadın aramaya başlıyoruz.

Bir kadını ya da erkeği bizim için çekici yapan unsurların birçoğu bana göre bu şablonlara göre belirleniyor.

Peki bu şablonların farkında mıyız? Yani böyle bir şablona göre hareket ettiğimizin. Ben çoğu insanın bunun farkında olmadığını düşünüyorum.

Aşkı aslında hayatımızdaki tesadüfler olarak nitelendiriyoruz. Ama şöyle birşey hayatınıza giren çıkan erkekleri-kadınları bir düşünün gözünüzün önüne getirin

Şöyle, şunun garantisini verebilirim birçoğunun ortak noktası vardır. Belirli bir tema içinde toplanmış diyebiliriz.

Mesela şöyle bir kadın düşünün ki babası alkolik şiddete meyilli bir adam ve hem anneye hem çocuğa zarar vermiş bir adam.

Bu kız çocuğu babasından çok fazla çekmiş, sonraki süreçte bakıyoruz bu kadar nefret etmesine bu kadar sıkıntı yaşamasına rağmen hayatına giren erkek,

evlendiği erkek alkolik ve şiddet eğilimli olabiliyor. Sizce burada bir tesadüf mü var?

Bu duruma başka bir örnek daha vermek istiyorum. Bir erkek çocuk, annesi çok baskın dominant karaktere sahip. Sonrasında yetişkin olduğu zaman bu erkek

çocuğu hayatına aldığı kadın çok baskın ve dominant olabiliyor. Yani bunlarda çok tesadüf olduğunu düşünmüyorum ben.

Bir şekilde ordaki ilişkiyi insan hep tekrar etmek istiyor. Çünkü onun orası güvenli bölgesi, alışkın olduğu ilişki kötü bir ilişki olsa bile kişi çoğu zaman o ilişkiyi

tanıdık olan o ilişkiyi arıyor. Peki zihnimizdeki başlangıç noktasını birazcık açıkladık. Sonraki süreçte ne oluyor?

Diyelim ki karşımıza birisi çıktı fiziksel çekim olabilir, ortak noktalar olabilir bir şekilde birinden hoşlanmaya başlıyoruz.

Ve o kişi aslında karşımızda bambaşka bir insan olsa bile kafamızda oluşturduğumuz şablon diyebiliriz çerçeve diyebiliriz orda bir beklenti var.

Herkesin kendine göre bir beyaz atlı prensi/prensesi var onu bekliyor ve hayatına o karşısına çıkan insana sanki oymuş gibi davranıyor.

Burda aslında başlangıcında aşk iki kişilik bir olay değil, ben burda aşkın tek kişilik başladığını düşünüyorum.

Karşı taraf bambaşka karakterde olsa bile sanki o an o aşkın coşkusuyla, tutkusuyla beraber kişi "evet, aradığımı buldum" gibi düşüncelere kapılabiliyor.

Bir düşünürün bir sözü var. Diyor ki : "Aşk bir kişinin sazan balığına benzediğini anlayana kadar geçen süre"

Aslında burada biraz daha göze sokarcasına söylemiş ama hakkaten böyle bir durum var burada. Kişi o an o aşkın gözüne indirdiği perde ile farkına varamıyor.

ve kişiyi zannediyor ki "evet, aradığımı buldum" hataları, kusurları görmüyor. Sadece kafasındaki şablonu, kafasındaki kıyafeti karşı tarafa giydiriyor.

Ve o ilk başta çok mutlu coşkulu bir dönem başlıyor.

Bu süreçte göze inen perde ne kadar kalınsa ne kadar kişinin önünü görmesini engelliyorsa, ilişkinin geleceğine dair sorunların ihtimali o kadar çok artıyor.

Eric From'un bir sözü var diyor ki "Bir kişinin çok aşırı tutkuyla birini sevmesi o kişiyi aslında çokçok sevdiğinden değil daha önce yaşadığı sevgi eksikliğinden" der.

Şimdi burada böyle bir şey var kişi kendi sürecini ne kadar doğru anlayabilirse, kendi içindeki olan bitenin ne kadar farkına varabilirse, bu perde herkesin gözüne

iner ama kiminin gözünün önünü karartır ve çok yalnış şeyler yapmasına neden olur. Kimini de hafif hatalarla tolare ettirebilir.

Böyle bir durumda kişi ne kadar farkındaysa doğru kararlar alma ihtimali o kadar artar.

Çoğu zaman aşkı "ben"leri feda ederek "biz" olmak olarak görüyoruz. Ama böyle olduğu zaman aşk çok benmerkezcil ve bencil bir duruma giriyor.

Aşk aslında benleri de koyarak "ben benim sen sensin ama biz ikimiz birbirimize zenginlik katarak, birbirimizin sınırlarını ve kişiliklerini kabul ederek biz olursak

iş o zaman sevgiye dönüyor. Aşk, hep diyorlar ya aşkın ömrü iki yıldır. Hakkaten iki yıl bile sürmüyor çoğu zaman, iş aşkı sevgiye dönüştürebilmekte

Ben aşkı çiğ bir çaya benzetiyorum aslında. O an tadının farkına varmıyorsunuz ama aşkı güzel bir şekilde demleyebilirsek ortaya böyle tavşan kanı, tadından

içilmeyecek o kadar güzel bir çay çıkar ki, o kadar güzel bir hale gelir ki, aşkı sevgiye çevirebilirsek bu iş ömürlük olur.

Hani varya böyle mutlu güzel yaşlı çiftler, o halde beraber yaşlanmak istiyorsanız aşkı biraz sevgiye çevirebilmemiz çok önemli.

Aşk müthiş bir coşkuyu içinde barındırabilir. Gözünüzün önünü dahi göremezsiniz ama sonu çok hayırlı olmuyor diyebilirim aslında çok uzun ömürlü olmuyor.

Ama sevgi olursa bu iş, aşkı sevgiye çevirirsek sevgi içinde dostluğu barındırır, arkadaşlığı barındırır, sevgi sabrı barındırır ilk başta o yüzden aşkı mümkün mertebe

sevgiye çevirebilirsek ilişkilerimiz çok çok uzun ömürlü olacaktır.

Beni dinlediğiniz için çok teşekkür ediyorum. Eğer bu videoyu beğendiyseniz Psikoloji TV Youtube kanalına da abone olmayı unutmayın.

Kendinize çok iyi bakın. Görüşmek üzere.

Learn languages from TV shows, movies, news, articles and more! Try LingQ for FREE

Aşkın Psikolojisi The Psychology of Love|Psychology Psychologie der Liebe The Psychology of Love

Merhaba arkadaşlar, ben Uzman Psikolog Beyhan Budak. Hello|friends|I|Specialist|Psychologist|Beyhan|Budak Hello friends, I am Specialist Psychologist Beyhan Budak.

Psikoloji TV Youtube kanalına hoşgeldiniz. Psychology|TV|YouTube|to the channel|welcome Welcome to the Psychology TV YouTube channel.

Size bu videoda "Aşkın Psikolojisi"nden bahsetmek istiyorum. I|this|in the video|Love's|Psychology|from|to talk|I want In this video, I want to talk about "The Psychology of Love."

Aşk hayatımızın neredeyse her alanında diyebilirim. Love|of our life|almost|every|area|I can say I can say that love is present in almost every area of our lives.

O kadar çok bu konu hakkında şeyler söylenmiş, müzikler yapılmış, filmler çekilmiş ki bu aslında aşkın hayatımızda ne kadar büyük bir yer kapsadığını ispat eder nitelikte diyebilirim. |||||||gesagt|||||||||||||||umfasst|ispat||in der Art| It|so|much|this|topic|about|things|have been said|music|have been made|movies|have been shot|that|this|actually|love's|in our lives|how|much|big|one|place|occupies|proof|proves|in nature|I can say So many things have been said about this topic, music has been made, and movies have been filmed that I can say this actually proves how significant a place love occupies in our lives.

Yani birçok insan görüyorum ya aşkı bekliyor, ya aşkın içinde onun rüzgarına kapılmış uçuyor ya da yere çakılmış durumda ya da aşk acısı çekiyor diyebilirim. |||||||||||Wind|gefangen|fliegt||||gefallen|||||Schmerz|| So|many|people|I see|either|love|is waiting|either|love|in|its|wind|caught|flies|or|also|to the ground|crashed|in a state|or|also|love|pain|suffers|I can say I see many people either waiting for love, swept away by its winds, crashing down, or suffering from heartache.

Aşk birçok insanın hayatına en az bir sefer uğramıştır diye düşünüyorum. Love|many|people's|life|at least|one||time|has visited|I think|I think I believe that love has touched the lives of many people at least once.

Peki aşk bu kadar çok yaygınken bu kadar çok hayatımızı etkiliyorken nasıl başlıyor aşk süreci? |||||verbreitet|||||beeinflusst|||| well|love|this|so|much|when it is common|this|so|much|our lives|when it affects|how|starts|love|process So, when love is so widespread and affects our lives so much, how does the process of love begin?

Aşkın nasıl başladığına ilişkin birçok araştırma var. ||beginnt|||Forschung| Love's|how|began|regarding|many|research|there is There are many studies on how love begins.

Bu işin psikolojik altyapısından tutun ki bu konuda da çok fazla görüş var biyolojik altyapısına kadar birçok sebebi ve etkeni olduğu söyleniyor. |||der Grundlage||||||||Meinung||biologisch|Infrastruktur|||||Faktoren|| This|job|psychological|infrastructure|including|that|this|issue|also|very|much|opinion|there are|biological|infrastructure|up to|many|reasons|and|factors|that are|are said It is said that there are many reasons and factors, ranging from the psychological background of this issue, where there are also many opinions, to its biological background.

Ben işin biraz daha psikoloji kısmından bahsetmek istiyorum. I|work|a little|more|psychology|part|to talk|I want I would like to talk a bit more about the psychological aspect of the matter.

Bana göre aşk aslında çocukluktan itibaren şekillenen bir durum; aşka bakış açımız ya da bu konudaki beklentilerimiz içinde bulunduğumuz aile ortamıyla birlikte ||||von der Kindheit||formt|||Liebe||unserer Sichtweise|||||unsere Erwartungen||||Umgebung| to me|according to|love|actually|from childhood|onwards|shaped|a|situation|to love|perspective|our view|or|also|this|regarding this|our expectations|within|we are in|family|environment|together In my opinion, love is actually a situation that shapes from childhood; our perspective on love or our expectations regarding it are shaped along with the family environment we are in.

aslında şekilleniyor. Anne babanız hayatınızda önemli bir yer kaplıyor; bir kadın için belki babası bir erkek için belki annesi onun hayata bakış açısını şekillendiriyor. |formt|||||||einnimmt||||||||||||||sichtweise|prägt actually|is shaped|Mother|your father|in your life|important|a|place|occupies|a|woman|for|maybe||a|man|for|maybe|his mother|his|life|perspective||shapes Parents occupy an important place in your life; for a woman, perhaps her father shapes her perspective on life, and for a man, perhaps his mother does.

Şimdi hayatımızda eğer örnek aldığımız insanla bir ilişki kurduğumuz zaman o ilişkiyi sonraki süreçlerde hep tekrar ediyor. ||||||||wir aufbauen|||||||| Now|in our life|if|example|we take|with the person|a|relationship|we establish|when|that|relationship|subsequent|processes|always|repeats|does Now, when we establish a relationship with a person we take as an example in our lives, we keep repeating that relationship in the following processes.

Ben buna aslında "Oluşan Şablonlar" diyorum. Anne-baba ilişkileri, çevre ilişkileri, aile ilişkileri ile beraber zihnimizde belirli şablonlar oluşuyor. ||||Schablonen|||||Umfeld|Beziehungen|||||in unserem Kopf|bestimmte|| I|to this|actually|Formed|Templates|I call|||relationships|environment|relationships|family|relationships|with|together|in our minds|certain|templates|are formed I actually call this "Formed Templates." Certain templates are formed in our minds along with parent relationships, environmental relationships, and family relationships. Bu şablonlar öyle bir hale geliyorki aslında şöyle bir durum ortaya çıkıyor, o şablonlara uygun erkek ya da kadın aramaya başlıyoruz. |||||kommt||||||||den diesen Schablonen||||||| This|templates|such|one|state|become|actually|like this|one|situation|into|emerges|those|to templates|suitable|man|or||woman|searching|we start These templates are becoming such that a situation arises where we start looking for men or women that fit those templates.

Bir kadını ya da erkeği bizim için çekici yapan unsurların birçoğu bana göre bu şablonlara göre belirleniyor. |||||||||Faktoren|||||||bestimmt A|woman|or|also|man|our|for|attractive|making|elements|many|to me|according to|these|templates|according to|are determined Many of the elements that make a man or a woman attractive to us are determined according to these templates, in my opinion.

Peki bu şablonların farkında mıyız? Yani böyle bir şablona göre hareket ettiğimizin. Ben çoğu insanın bunun farkında olmadığını düşünüyorum. ||der Vorlagen||||||Vorlage|||wir handeln||||||| Well|these|templates|aware|are we|So|such|a|template|according to|action|that we act|I|most|people|this|aware|of not being|I think So, are we aware of these templates? I mean, that we are acting according to such a template. I think most people are not aware of this.

Aşkı aslında hayatımızdaki tesadüfler olarak nitelendiriyoruz. Ama şöyle birşey hayatınıza giren çıkan erkekleri-kadınları bir düşünün gözünüzün önüne getirin |||Zufälle||bezeichnen|||||||||||Ihrem Auge|| Love|actually|in our lives|coincidences|as|we characterize|But|like this|something|into your life|entering|exiting|||one|think|your|in front of|bring We actually describe love as coincidences in our lives. But think about the men and women who come in and out of your life, bring them to your mind.

Şöyle, şunun garantisini verebilirim birçoğunun ortak noktası vardır. Belirli bir tema içinde toplanmış diyebiliriz. ||Garantie||von vielen||||||||versammelt| like this|that|guarantee|I can give|of many|common|points|exist|Certain|one|theme|within|gathered|we can say I can guarantee that many of them have a common point. We can say that they are gathered within a certain theme.

Mesela şöyle bir kadın düşünün ki babası alkolik şiddete meyilli bir adam ve hem anneye hem çocuğa zarar vermiş bir adam. |||||||Alkoholiker|||||||der Mutter|||||| For example|like this|a|woman|think|that||alcoholic|to violence|prone|a|man|and|both|to the mother|both|to the child|harm|had given|a|man For example, imagine a woman whose father is an alcoholic and prone to violence, a man who has harmed both the mother and the child.

Bu kız çocuğu babasından çok fazla çekmiş, sonraki süreçte bakıyoruz bu kadar nefret etmesine bu kadar sıkıntı yaşamasına rağmen hayatına giren erkek, |||von ihrem Vater|||genommen|||||||||||leben|||| This|girl|child|from her father|very|much|has suffered|next|in the process|we see|this|so much|hatred|to hate|this|so much|trouble|to live|despite|into her life|entering|man This girl has suffered a lot from her father, and later we see that despite her hatred and struggles, the man who enters her life,

evlendiği erkek alkolik ve şiddet eğilimli olabiliyor. Sizce burada bir tesadüf mü var? ||||Gewalt|geneigt|||||Zufall|| she married|man|alcoholic|and|violence|prone|can be|In your opinion|here|a|coincidence|question particle|exists the man she marries can also be an alcoholic and prone to violence. Do you think there is a coincidence here?

Bu duruma başka bir örnek daha vermek istiyorum. Bir erkek çocuk, annesi çok baskın dominant karaktere sahip. Sonrasında yetişkin olduğu zaman bu erkek ||||||||||||||dominant|charakter||||||| This|situation|another|one|example|more|to give|I want|A|male|child|his mother|very|dominant|dominant|character|has|Later|adult|he is|when|this|male I want to give another example of this situation. A boy has a mother with a very dominant character. Later, when he becomes an adult, this boy

çocuğu hayatına aldığı kadın çok baskın ve dominant olabiliyor. Yani bunlarda çok tesadüf olduğunu düşünmüyorum ben. ||||||||||darin||||| the child|into his life|he took|woman|very|assertive|and|dominant|can be|So|in these|very|coincidence|to be|I don't think|I might have a woman in his life who is very dominant and assertive. So, I don't think there are many coincidences in these cases.

Bir şekilde ordaki ilişkiyi insan hep tekrar etmek istiyor. Çünkü onun orası güvenli bölgesi, alışkın olduğu ilişki kötü bir ilişki olsa bile kişi çoğu zaman o ilişkiyi ||dortige||||||||||||gewöhnt||Beziehung|||||||||| A|way|there|relationship|person|always|repeat|to|wants|Because|his|that place|safe|zone|accustomed|to|relationship|bad|a|relationship|were|even|person|most|of the time|that|relationship Somehow, people always want to repeat the relationship they had there. Because that is their safe zone, even if the relationship they are used to is a bad one, most of the time, the person

tanıdık olan o ilişkiyi arıyor. Peki zihnimizdeki başlangıç noktasını birazcık açıkladık. Sonraki süreçte ne oluyor? ||||||in unserem Kopf|Start|||haben wir erklärt|||| familiar|that|he|relationship|seeks|well|in our mind|starting|point|a little|we explained|Next|in the process|what|happens is looking for that familiar relationship. So, we have explained the starting point in our minds a little bit. What happens in the next process?

Diyelim ki karşımıza birisi çıktı fiziksel çekim olabilir, ortak noktalar olabilir bir şekilde birinden hoşlanmaya başlıyoruz. ||||||||||||||mögen| Let's say|that|in front of us|someone|appeared|physical|attraction|may be|common|points||one|somehow|from someone|liking|we start Let's say someone appears in front of us, it could be physical attraction, there could be common points, in some way we start to like someone.

Ve o kişi aslında karşımızda bambaşka bir insan olsa bile kafamızda oluşturduğumuz şablon diyebiliriz çerçeve diyebiliriz orda bir beklenti var. |||||||||||erstellten|||Rahmen||||Erwartung| And|that|person|actually|in front of us|completely different|one|human|were|even|in our mind|we created|template|we can say|framework|||one|expectation|exists And that person may actually be a completely different person in front of us, but we can say that the template we create in our minds, we can say it's a framework, there is an expectation there.

Herkesin kendine göre bir beyaz atlı prensi/prensesi var onu bekliyor ve hayatına o karşısına çıkan insana sanki oymuş gibi davranıyor. ||||||Prinz||||||||||||gewesen ist||verhält Everyone's|to themselves|according to|a|white|horse-riding|prince||exists|him/her|is waiting|and|to their life|that|in front of|appearing|person|as if|it were him/her|like|behaves Everyone has their own white knight/princess that they are waiting for, and they act as if the person in front of them is that.

Burda aslında başlangıcında aşk iki kişilik bir olay değil, ben burda aşkın tek kişilik başladığını düşünüyorum. ||zu Beginn||||||||||||| Here|actually|at the beginning|love|two|person|a|event|not|I|here|love|single|person|starts|I think Here, at the beginning, love is not a two-person event; I think love starts as a one-person affair.

Karşı taraf bambaşka karakterde olsa bile sanki o an o aşkın coşkusuyla, tutkusuyla beraber kişi "evet, aradığımı buldum" gibi düşüncelere kapılabiliyor. |||||||||||Euphorie|Leidenschaft||||was ich suche||||verfällt The|other|completely different|in character|were|even|as if|that|moment|that|love's|with excitement|with passion|together|person|yes|I was looking for|found|like|thoughts|can be caught Even if the other person has a completely different character, in that moment, with the excitement and passion of love, one can think "yes, I have found what I was looking for."

Bir düşünürün bir sözü var. Diyor ki : "Aşk bir kişinin sazan balığına benzediğini anlayana kadar geçen süre" ||||||||||Schnäpel|Fisch||||| A|thinker's|one|saying|exists|He says|that|Love|one|person's|carp|to fish|resembling|realizing|until|passing|time There is a saying by a thinker. It goes: "Love is the time it takes to realize that a person is like a carp."

Aslında burada biraz daha göze sokarcasına söylemiş ama hakkaten böyle bir durum var burada. Kişi o an o aşkın gözüne indirdiği perde ile farkına varamıyor. |||||sokarcasına|gesagt||wirklich||||||||||||indiziert||||versteht actually|here|a little|more|to the eye|provocatively|had said|but|truly|such|one|situation|exists|here|The person|that|moment|that|love|to the eye|lowered|veil|with|awareness|cannot realize Actually, it has been said a bit more bluntly here, but there is indeed such a situation. The person does not realize it due to the veil that love has placed over their eyes.

ve kişiyi zannediyor ki "evet, aradığımı buldum" hataları, kusurları görmüyor. Sadece kafasındaki şablonu, kafasındaki kıyafeti karşı tarafa giydiriyor. ||||||||Fehler|sieht nicht||im Kopf|Vorlage||||| and|the person|thinks|that|yes|I was looking for|I found|mistakes|flaws|doesn't see|Only|in his mind|template|in his mind|clothing|the other|side|dresses And the person thinks "yes, I have found what I was looking for," not seeing the mistakes and flaws. They are simply dressing the other person in the template and outfit they have in their mind.

Ve o ilk başta çok mutlu coşkulu bir dönem başlıyor. And|it|first|at the beginning|very|happy|enthusiastic|one|period|begins And at first, a very happy and enthusiastic period begins.

Bu süreçte göze inen perde ne kadar kalınsa ne kadar kişinin önünü görmesini engelliyorsa, ilişkinin geleceğine dair sorunların ihtimali o kadar çok artıyor. |||fallende||||dick||||||behindert||Zukunft||||||| This|in the process|to the eye|falling|curtain|how much|as|thick|how much|as|person's|front|seeing|is preventing|relationship's|future|regarding|problems|probability|that|as|much|increases In this process, the thicker the curtain that falls over the eyes, the more it prevents a person from seeing ahead, the more the likelihood of problems regarding the future of the relationship increases.

Eric From'un bir sözü var diyor ki "Bir kişinin çok aşırı tutkuyla birini sevmesi o kişiyi aslında çokçok sevdiğinden değil daha önce yaşadığı sevgi eksikliğinden" der. Eric|From's|a|quote|exists|says|that|One|person's|very|excessively|passionately|someone|loving|that|person|actually|very much|loved|not|more|previously|experienced|love|lack of| Eric Fromm has a saying that goes, "Loving someone with excessive passion does not mean that the person loves them very much, but rather that they are compensating for a previous lack of love."

Şimdi burada böyle bir şey var kişi kendi sürecini ne kadar doğru anlayabilirse, kendi içindeki olan bitenin ne kadar farkına varabilirse, bu perde herkesin gözüne ||||||||Prozess||||verstehen||||Geschehen||||verstehen|||| Now|here|such|a|thing|exists|person|own|process|how|much|correctly|can understand|own|inside|happening|being|how|much|awareness|can become|this|veil|everyone's|eye Now, there is something here: the more a person can understand their own process correctly, the more they can become aware of what is happening within themselves, the more this curtain becomes visible to everyone.

iner ama kiminin gözünün önünü karartır ve çok yalnış şeyler yapmasına neden olur. Kimini de hafif hatalarla tolare ettirebilir. |||||vernebelt|||falsche||tun|||||||| descends|but|some people's|their eyes|in front of|darkens|and|very|wrong|things|doing|causes|happens|Some of them|also|slight|with slight mistakes|tolerates|can make It can descend, but it can darken the eyes of some and cause them to do very wrong things. It can also allow some to tolerate minor mistakes.

Böyle bir durumda kişi ne kadar farkındaysa doğru kararlar alma ihtimali o kadar artar. such|a|in situation|person|how|much|is aware|correct|decisions|making|probability|it|as|increases In such a situation, the more aware a person is, the higher the likelihood of making the right decisions.

Çoğu zaman aşkı "ben"leri feda ederek "biz" olmak olarak görüyoruz. Ama böyle olduğu zaman aşk çok benmerkezcil ve bencil bir duruma giriyor. |||||||||||||||||egoistisch||||| Most|of the time|love|||||we|to be|as|we see|But|like this|being|time|love|very|self-centered|and|selfish|a|situation|enters Most of the time, we see love as becoming "we" by sacrificing "I"s. But when it is like this, love enters a very self-centered and selfish state.

Aşk aslında benleri de koyarak "ben benim sen sensin ama biz ikimiz birbirimize zenginlik katarak, birbirimizin sınırlarını ve kişiliklerini kabul ederek biz olursak ||Grenzen||legen|||||||wir|||hinzufügen||Grenzen||Persönlichkeiten||||wir Love|actually|I|also|including|I|my|you|you are|but|we|both of us|to each other|richness|adding|each other's|boundaries|and|personalities|acceptance|by|we|become Love actually means that if we include the "I"s, saying "I am me, you are you, but if we become "we" by enriching each other, accepting each other's boundaries and personalities.

iş o zaman sevgiye dönüyor. Aşk, hep diyorlar ya aşkın ömrü iki yıldır. Hakkaten iki yıl bile sürmüyor çoğu zaman, iş aşkı sevgiye dönüştürebilmekte |||||||||||||||||hält|||||| work|it|time|to love|turns|Love|always|they say|you know|love's|lifespan|two|years|Truly|two|year|even|lasts|most|time|work|love|to love|can turn into then it turns into love. They always say that the lifespan of love is two years. In fact, it often doesn't even last two years; the key is to transform love into affection.

Ben aşkı çiğ bir çaya benzetiyorum aslında. O an tadının farkına varmıyorsunuz ama aşkı güzel bir şekilde demleyebilirsek ortaya böyle tavşan kanı, tadından |||||vergleiche||||Geschmack||seid ihr euch nicht bewusst||||||brauen||||Tee|von seinem Geschmack I|love|raw|a|tea|compare|actually|It|moment|its taste|awareness|you don't realize|but|love|beautifully|a|way|we can brew|to emerge|such|rabbit|blood|from the taste I actually compare love to raw tea. At that moment, you don't realize its taste, but if we can brew love beautifully, it can turn into such a rabbit's blood tea, that it becomes so delicious.

içilmeyecek o kadar güzel bir çay çıkar ki, o kadar güzel bir hale gelir ki, aşkı sevgiye çevirebilirsek bu iş ömürlük olur. nicht trinkbar|||||||||||||||||übersetzen|||lebenslang| undrinkable|that|so|beautiful|a|tea|comes out|that|it|so|beautiful|a|state|becomes|that|love|to affection|if we can turn|this|matter|lifelong|becomes A tea that is so beautiful that if we can turn love into affection, it can last a lifetime.

Hani varya böyle mutlu güzel yaşlı çiftler, o halde beraber yaşlanmak istiyorsanız aşkı biraz sevgiye çevirebilmemiz çok önemli. |ja|||||||||||||||| you know|if|like this|happy|beautiful|old|couples|that|case|together|to grow old|if you want|love|a little|to affection|we can turn|very|important You know, those happy, beautiful old couples; if you want to grow old together like that, it's very important that we can transform love into a bit of affection.

Aşk müthiş bir coşkuyu içinde barındırabilir. Gözünüzün önünü dahi göremezsiniz ama sonu çok hayırlı olmuyor diyebilirim aslında çok uzun ömürlü olmuyor. |||Freude||birhalten||||sehen||||||||||lebendig| Love|tremendous|a|joy|within|can harbor|Your|front|even|you cannot see|but|end|very|good|is not|I can say|actually|very|long|lasting|is not Love can harbor an incredible enthusiasm. You may not even be able to see in front of you, but I can say that it doesn't end well, in fact, it doesn't last very long.

Ama sevgi olursa bu iş, aşkı sevgiye çevirirsek sevgi içinde dostluğu barındırır, arkadaşlığı barındırır, sevgi sabrı barındırır ilk başta o yüzden aşkı mümkün mertebe |||||||übersetzen|||Freundschaft|birbehalten|||||birbehalten||||||| But|love|if|this|work|love|to love|if we turn|love|within|friendship|contains|companionship|contains|love|patience|contains|first|initially|that|reason|love|possible|extent But if there is love, if we can turn love into affection, it will harbor friendship, it will harbor companionship, love initially harbors patience, that's why we should try to turn love into affection as much as possible.

sevgiye çevirebilirsek ilişkilerimiz çok çok uzun ömürlü olacaktır. to love|if we can turn|our relationships|very|very|long|lasting|will be If we can turn love into affection, our relationships will last a very long time.

Beni dinlediğiniz için çok teşekkür ediyorum. Eğer bu videoyu beğendiyseniz Psikoloji TV Youtube kanalına da abone olmayı unutmayın. me|you listened|for|very|thank|I do|If|this|video|you liked|Psychology|TV|YouTube|to the channel|also|subscribe|to|don't forget Thank you very much for listening to me. If you liked this video, don't forget to subscribe to the Psychology TV YouTube channel.

Kendinize çok iyi bakın. Görüşmek üzere. Take care of yourself|very|well|look|See|soon Take good care of yourself. See you soon.

SENT_CWT:AFkKFwvL=4.19 PAR_TRANS:gpt-4o-mini=2.06 en:AFkKFwvL openai.2025-02-07 ai_request(all=67 err=0.00%) translation(all=53 err=0.00%) cwt(all=933 err=2.36%)