×

Usamos cookies para ayudar a mejorar LingQ. Al visitar este sitio, aceptas nuestras politicas de cookie.


image

TEDx Turkey, Ters Momentum Mümkün mü? | Kaan Kayabalı | TEDxIstanbul

Ters Momentum Mümkün mü? | Kaan Kayabalı | TEDxIstanbul

Transcriber: Selen Yetiş Gözden geçirme: Figen Ergürbüz Herkese selamlar. Ben Kaan.

Onedio.com'un kurucusuyum.

''TED'de konuşma yapmak ister misin?'' dediler. Gurur duyarım dedim.

Ne anlatacağım? Momentum dediler.

Ben elektronik mühendisiyim.

Momentum denilince benim aklıma

kütle çarpı hız geliyor.

Yani bunu nasıl anlatacağım?

Bir Google'a gireyim, momentum yazayım

bakalım benim bilmediğim başka anlamı var mı konuşmamı üzerine kurabileceğim diye Google'a girdim.

Momentum yazdım.

Yani beklenildiği gibi kütle çarpı hız çıktı. Ama orada çok kritik bir nokta vardı.

Momentum vektörel bir niceliktir.

Yani bir yönü ve büyüklüğü vardır diyordu.

Ben de konuşmamı bunun üzerine kurgulamaya karar verdim. Şimdi momentum sanki hep iyi bir şey gibi anlatıyoruz. Ama söylediğim gibi bunun bir yönü var.

Hayatımızda hep momentum bize pozitif etkide bulunmuyor. O kadar kötü zamanlar geçiriyoruz ki.

Yani bu dibe vuruşlarımız da aslında bir momentum. Ama önemli olan o dibe vurduğumuz anlardan nasıl çıkıyoruz? Girişimcilik hayatımdan örneklerle, keyifli örneklerle, eğlenceli örneklerle. Ankaralı, memur çocuğu, bir elektronik mühendisi nasıl geldi; şuan İstanbul'da dijital medya sektörünü değiştirmeye çalışıyor, bu noktaya nasıl geldim onu anlatmak istiyorum. Şimdi bahsettiğim gibi aslında hayat da iş dünyası da hep böyle gidiyor. İşte yukarı momentumlar aşağı momentumlar. Sonunda amaç o dibe vurduğunuz noktadan

tecrübe ile daha yukarıya çıkmak.

Yıl 2005, ODTÜ Elektronik Mühendisliği son sınıf öğrencisiyim. Bitirme projemiz var.

Bitirme projemiz: Bir tane eğik düzlem var, eğik düzlem üzerine çiviler çakılmış,

bir tane pinpon topu bırakılıyor tepeden.

O pinpon topu çivilere çarpa çarpa

rastgele bir yerden düşüyor.

Bizim projemiz de bunu yakalayacak robot bir kol yapmak. Bir tane kamera koyduk.

Kamera topun hareketlerini analiz edip,

o robot kolu hareket ettirerek topun yakalanmasını sağlıyor. Çok güzel bir proje oldu.

Bununla uğraşırken bir gün arkadaşlarla oturuyoruz. İşte üniversite ortamı.

Başka bir arkadaş geldi muhabbete yeni.

Dedi ki: "Abi bugün halı sahada o kadar güzel bir gol attım ki, keşke bunun videosu olsaydı da size gösterebilseydim." Orada hemen tabi biz de dedik pinpon topunu takip edebiliyoruz kamerayla. Herhalde halı sahada da futbol topunu takip ederiz. Bir tane kamera sistemi yaparız, maçları kaydeder. Böylece insanlar da işte güzel hareketlerini, güzel gollerini maç sonrası arkadaşlarına gösterirler.

İşte süper fikir, parayı vurduk.

Türkiye'de on iki bin tane halı saha var.

Bin tanesi alsa, tanesi on bin liradan on milyon dolar... Oh yürüdük.

Tabii aile memur olunca, üniversite de bitecek, beklenti işte oğlum Türkiye'nin en iyi okullarından birinde okudun. Gir işte ASELSAN'da çalış, Turkcell'de çalış. Türkiye'nin büyük şirketlerinden birinde çalış. Ben dedim: "Baba işte halı sahalarda top takip sistemi yapacağım." (Gülüşmeler)

Annem bir süre konuşmadı benimle,

babam harçlıkları kesti.

Ama biz bu işe devam ettik ortakla.

Tam da o zaman "Yeni Fikirler Yeni İşler" yarışması var ODTÜ'de. O yarışmaya katıldık bu fikirle.

O yarışmada da ikinci olduk.

Bize on bin lira verdiler, bir de ofis verdiler. Her şey müthiş gidiyor, momentumu almışız. Başladık biz halı saha halı saha dolaşmaya. Yani sistemi yaptık.

Benim ortağım Demirhan, teknik tarafı yapıyor; ben de satışı üstlendim.

Ankara, İstanbul ve İzmir'deki bütün halı sahaları dolaştım. Bir tane satabildim.

(Gülüşmeler)

6 ay önce her şey çok güzel giderken

birdenbire öğle yemeklerinde evden

ekmek arası salam kaşar getirdiğimiz bir noktaya geldik. Kara kara düşünüyoruz ne yapacağız, ne edeceğiz diye. Ondan sonra baktık bizim çok güzel bir teknolojimiz var aslında orada. Şampiyonlar Ligi maçlarında hani kim kaç kilometre koştu gösterilir ya. Biz aynı şeyi yapıyoruz aslında.

Kameradan insanları ve topu takip edebiliyoruz. Bu teknoloji ile neler yapabiliriz diye araştırmaya başladık ve insan sayma sistemi diye bir şeyin popüler olduğunu gördük. Yani kamera koyuyorsunuz mağaza girişine, alışveriş merkezi girişine. Giren çıkan insanı sayıyor, işte hangi saatlerde kaç kişi giriyor, giren kişilerin kaçı alışveriş yapıyor

gibi çok güzel bir business analytics veren bir sistem var. Yurtdışında yeni trend oluyor.

Biz hemen sistemi buraya değiştirdik.

Yani halı sahada takip ettiğimiz adamları

alışveriş merkezinde takip etmeye başladık

ve bu sistem gerçekten tuttu.

Çok güzel işler almaya başladık.

İşte İstanbul'da Kanyon Alışveriş Merkezi, Cevahir Alışveriş Merkezi, havaalanlarındaki free shoplar, vs.

Gerçekten işler güzel gidiyor.

Sonra bize dediler ki:

"Ya siz insan sayıyorsanız çuval da sayarsınız." "E sayarız."

Gittik işte çimento fabrikasında, şeker fabrikasında çuval saydık. Sonra dediler:

"Siz insan sayıyorsunuz, çuval sayıyorsunuz. Zeytin sayabilir misiniz?" "Sayarız." dedik.

Mamara Birlik'e gittik zeytin saydık.

Sonra araç saymaya başladık trafikte,

bu EDS sistemlerine geçtik.

İşler her yerden gelmeye başladı bize.

(Gülüşmeler)

Ben 2010 yılında Hac'a gittim, Mekke'ye koyun saymaya. Orada 4milyon tane koyun kesiliyormuş.

İşler çok güzel.

Ama yine her zaman ki gibi 1 saniye sonra olacak kötü şeyi göremiyorsunuz. Türkmenistan'da bir projemiz vardı.

Türkmenistan bayağı değişik bir yer.

Nasıl anlatsam bilemiyorum ama.

Böyle bir presidenti var, başkan.

Darbe ile, yani orada seçim yok.

Her president darbe ile geliyor

ve önceki tüm yönetimi öldürüyorlar, asıyorlar falan. Değişik bir ülke yani.

O presidentin her gün kullandığı yolda

biz oraya plaka tanıma sistemi koyacağız.

Yani oradan geçen tüm araçların plakalarını okuyacağız ve onu sisteme kaydedeceğiz.

Çok güzel bir proje, çok büyük bir proje.

Benim ortağım artı 5 tane bizim ekipten mühendis Türkmenistan'a giti.

Şimdi çok güvenlikli bir proje ya

girerken bunların pasaportlarına el koydular. Dediler ki işte bu proje tamamlanınca size vereceğiz pasaportları, gideceksiniz. Bizim tahminimiz 2-3 haftada proje biter, dönerizdi. En son 4 ay geçmişti, benim ortağım beni arıyordu: "Kaan buraya gel! Bizi kurtar, bizi buradan göndermiyorlar." Mühendislerin aileleri arıyor:

"Oğlumuz nerede, ne yapacağız? Artık sorumluları devreye sokalım." Ben de diyorum ki:

"Buraya yeni gelen president orada iş yapan bir Türk iş adamının, önceki presidentle iş yaptığı için tüm mal varlığına el koydu, ülkeden çıkmasını engelledi.

Onu Türkiye'ye getirmek için

Cumhurbaşkanlığı'nın Ata Uçağı'nın gitmesi gerekti." Yani ben de Ata Uçağı'nı gönderemeyeceğime göre bu işi bir şekilde çözmemiz lazım.

Problem de şu: Şimdi biliyorsunuz plakalar gece üstüne ışık vurunca parlar. Reflektör bir yüzeyi vardır onun.

Türkmenistan'daki devlet plaklarında da bu reflektörlü yüzey yokmuş. O yüzden gece biz devlet plakalarını okuyamıyoruz ki president de asıl devlet plakalarından korkuyor.

O yüzden diyorlar ki sizin sisteminiz çalışmıyor. Bu sistemi tamamlamadan buradan adam çıkmaz. İşte ortağım arıyor.

"Kaan gel kurtar beni. Farelerle birlikte yaşıyoruz burada, kiralık evde."

Bir de o arada Türkiye'de olan projeler de sekteye uğradı. Bizim 6 kişi orada.

Türkiye'de iş olmuyor, para dönmüyor.

Birden bire bakmışız biz işler çok güzel giderken bankalara, sağa sola 700bin lira borçlanmışız. Bayağı dibe çökmüş bir duruma gelmişiz.

İşleri tamamlayamıyoruz.

Artık en son ODTÜ'den bilgisayar mühendisliği bölüm başkanı sağolsun bir yazı yazdı.

Teknik olarak bu mümkün değildir,

plakaların yenilenmesi gerekmektedir diye. O yazı gitti oraya, bakanlığa vesaire.

Çözüldü, sonra neyse geldi arkadaşlar.

Ama tabii biz de orda işler bayağı dibe vurma noktasına gelmişti. Dönünce zaten 5 mühendisin 5'i de istifa etti. Ortağım da neredeyse istafa edecekti, o edemedi. Bir şekilde biz ne yapacağız diye yeniden düşünmeye başladık. Yine çok radikal bir karar verdik

ve insan sayma sistemi dışındaki tüm ürünlerimizi öldürdük. Yani milyonlarca lira para harcadığımız,

aylarca üstünde emek olan,

işte plaka tanıma sistemleri olsun,

trafik analiz sistemleri olsun, diğer sayma sistemleri olsun hepsini ortadan kaldırdık ve tek bir ürüne odaklandık. Bu bizim gerçekten o negatif momentumdan pozitif momentuma geçmemizi sağladı

ve daha sonra Dünya çapında şuan 55 ülkede kullanılan bir insan sayma cihazı geliştirdik.

Şuan gün itibariyle 55'ten fazla ülkede kullanılıyor. Önümüzdeki yıl bu sayıyı 100'ün üstüne çıkartmaya çalışıyoruz. Belki Dünya'da kullanılan yüksek teknoloji, tamamen Türk üretimi birkaç üründen bir tanesi. Peki Onedio ne alaka, nasıl geldi?

Bir gün ben ofisteyim,

ODTÜ Teknokent'ten çeşitli basın mensuplarını başarılı firmalarla görüştürmeye getiriyorlar. Bize getirmişler.

Ben neler yaptığımızı anlatıyorum basın mensuplarına. Dedim ki işte insan sayma sistemleri yapıyoruz, trafik sistemleri yapıyoruz.

Bizim trafik sistemlerimiz de çok güzel.

Bir tane kamerayı koyuyorsun,

tüm yoldan geçen arabaların plakalarını algılayabiliyorsun. Çünkü yüksek çözünürlüklü bir sistemimiz var. Normal sistemler, İstanbul'da da görmüşsünüzdür, yolların üstünde konstrüksiyonlar vardır,

her şeride bakan bir tane kamera vardır.

Dedim ki: "Bunların arasından eğer geçilirse kör nokta olduğu için sistem okumayabiliyor."

Ha tamam falan, gittiler.

Ertesi gün bununla uyandım.

Tüm gazetelerde manşet:

Büyük kurnazlık! ODTÜ'lü bir firmanın sahibi EDS'yi yanıltma yöntemini buldu falan filan. Böyle tüm haberler şey yapıyor.

Beni bir yandan televizyon kanalları arıyor, gelin ana haber bültenine çıkın. Bu işi birlikte test edelim.

Bir yandan rektör arıyor. Ulan diyo sana sistem anlat diye getirdim, sen çakallık anlatmışsın.

Çünkü yorumlar falan, haberlerde görseniz. "İşte ODTÜ'lüler de böyle, kafası anca çakallıklara çalışıyo." filan diye millet giydirmiş.

Dedim ya hani ben onu anlatmadım orada. Ben aslında sistemin ne kadar iyi olduğunu, kendi avantajlarını anlattım.

Ama gazeteciler tabii bunu click yaratmak için, okunmak için bir şekilde kendilerine çevirmişler.

Herkesin aslında kendisini anlatabileceği,

neden geleneksel medyada insanların haberlerini başkası yapıyor ki? Herkes zaten sosyal medyada çok aktif. Twitter, facebook... Yani herkes, birer haber verme noktası hâline dönüşmüş zaten. Tek yapılması gereken bunu bir çatı altında toplayalım, firmalar girsin buraya, gazeteciler girsin, insanlar girsin kendi haberlerini,

kendi içeriklerini kendileri üretsinler

ve halk belirlesin hangi haber manşete çıkacak, hangi haber çok popüler dedik, Onedio'yu kurduk.

Yıl 2012.

Onedio'nun ilk hâli bu şekildeydi.

Tabii o zamanlar tamamen haber üzerine odaklandığımız için, insanlar haber yapsın, konular üzerinde konuşsun, haberciliği değiştirelim, medyayı değiştirelim, gazeteciliği değiştirelim gibi

bir vizyonumuz vardı.

Tabii kontrolü insanların eline bırakınca,

konuşmanın başında Esra Hanım'ın bahsettiği gibi daha eğlenceli, daha popüler, daha vakit geçirmeye yönelik içerikler konuşulmaya başlandı, onlar ön plana çıkmaya başladı. Onedio yavaş yavaş evrim geçirmeye başladı. Haberler her zaman oldu ama,

insanlar daha çok kendilerini ifade etmek için içerik üretmeye başladılar. Mesela geleneksel medyada asla göremeyeceğiniz, gerçekten İstanbul'da yaşayan; bir transeksüel birey girip Onedio'da profil oluşturup,

üzerine "İstanbul'da Transeksüel Olmanın Zorlukları" diye bir içerik oluşturabildi.

Geleneksel medyada bu nasıldı?

Ayşe Arman gider, bir transseksüelle

konuşur, bunu sansasyonel bir şekilde

köşesine taşır veya transeksüel kılığına girer, sokaklarda dolaşır, anılarını yazardı.

Yani bizde gerçekten bir transseksüel kadın yaşadığı zorlukları anlatabiliyor.

Bu tabii ki çok farklı noktalara geldi.

Gezi Parkı olaylarında mesela inanılmaz patladı Onedio, o momentum. Geleneksel medya gözlerini kapamışken

herkes gördüğü, bildiği şeyleri Onedio'da paylaşmaya başladı. Biz bunları derledik, insanlara sunduk.

Türkiye'den başlayıp İspanya'ya, Japonya'ya kadar çok büyük medya mecraları Onedio'yu kaynak göstererek Gezi Olayları'nı report eti.

Daha sonra tabii bu sistem kendisini geliştirdiği için daha çok insan içeri girdi, daha çok insan içerik üretmeye başladı, daha çok insan Onedio linki paylaşmaya başladı ve sadece 2 yılda Türkiye'nin en çok ziyaret edilen 19. sitesi olduk. Dünya'nın en çok ziyaret edilen ilk 1000 sitesi arasına girdik ve bu sürekli yükselmeye devam ediyor.

Hedefimiz 2015 yılı içerisinde ilk 10'a girmek. Özetlemek gerekirse; hepimizin hayatında kötü şeyler oluyor, bunun farkındayız. Önemli olan oradan bir şekilde çıkacağımızı bilip, orada hep mutlu kalmak ve geleceğe umutla bakmak. Teşekkürler.

(Alkışlar)

Ters Momentum Mümkün mü? | Kaan Kayabalı | TEDxIstanbul Reverse||Possible|||Kayabalı| Ist umgekehrtes Momentum möglich? | Kaan Kayabalı | TEDxIstanbul Is Reverse Momentum Possible? | Kaan Kayabali | TEDxIstanbul La dynamique inverse est-elle possible ? | Kaan Kayabalı | TEDxIstanbul L'inversione di tendenza è possibile? | Kaan Kayabalı | TEDxIstanbul 逆転の発想は可能か|カーン・カヤバル|TEDxIstanbul Возможен ли обратный импульс? | Kaan Kayabalı | TEDxIstanbul

Transcriber: Selen Yetiş Gözden geçirme: Figen Ergürbüz Herkese selamlar. Ben Kaan.

Onedio.com'un kurucusuyum. Onedio|of Onedio.com|I am the founder

''TED'de konuşma yapmak ister misin?'' dediler. at TED||||| Gurur duyarım dedim. Pride||

Ne anlatacağım? Momentum dediler.

Ben elektronik mühendisiyim.

Momentum denilince benim aklıma

kütle çarpı hız geliyor. mass|mass|speed|

Yani bunu nasıl anlatacağım?

Bir Google'a gireyim, momentum yazayım

bakalım benim bilmediğim başka anlamı var mı konuşmamı üzerine kurabileceğim |||||||||I can build diye Google'a girdim.

Momentum yazdım.

Yani beklenildiği gibi kütle çarpı hız çıktı. |as expected||||| Ama orada çok kritik bir nokta vardı.

Momentum vektörel bir niceliktir. |vector quantity||quantity

Yani bir yönü ve büyüklüğü vardır diyordu. ||direction||size||

Ben de konuşmamı bunun üzerine kurgulamaya karar verdim. |||||structure|| Şimdi momentum sanki hep iyi bir şey gibi anlatıyoruz. Ama söylediğim gibi bunun bir yönü var.

Hayatımızda hep momentum bize pozitif etkide bulunmuyor. |||||positive impact| O kadar kötü zamanlar geçiriyoruz ki.

Yani bu dibe vuruşlarımız da aslında bir momentum. ||bottom|our setbacks|||| Ama önemli olan o dibe vurduğumuz anlardan nasıl çıkıyoruz? |||||we hit||| Girişimcilik hayatımdan örneklerle, keyifli örneklerle, eğlenceli örneklerle. Entrepreneurship|||enjoyable||fun| Ankaralı, memur çocuğu, bir elektronik mühendisi nasıl geldi; Ankara native|civil servant|||||| şuan İstanbul'da dijital medya sektörünü değiştirmeye çalışıyor, bu noktaya nasıl geldim onu anlatmak istiyorum. Şimdi bahsettiğim gibi aslında hayat da iş dünyası da hep böyle gidiyor. İşte yukarı momentumlar aşağı momentumlar. ||upward momenta|| Sonunda amaç o dibe vurduğunuz noktadan

tecrübe ile daha yukarıya çıkmak. experience|||up|

Yıl 2005, ODTÜ Elektronik Mühendisliği son sınıf öğrencisiyim. Bitirme projemiz var.

Bitirme projemiz: Bir tane eğik düzlem var, ||||inclined|inclined plane| eğik düzlem üzerine çiviler çakılmış, |||nails|nailed into

bir tane pinpon topu bırakılıyor tepeden. ||ping pong ball|||

O pinpon topu çivilere çarpa çarpa |||nails||

rastgele bir yerden düşüyor. random|||

Bizim projemiz de bunu yakalayacak robot bir kol yapmak. |||||||arm| Bir tane kamera koyduk.

Kamera topun hareketlerini analiz edip,

o robot kolu hareket ettirerek topun yakalanmasını sağlıyor. ||||moving||catching| Çok güzel bir proje oldu.

Bununla uğraşırken bir gün arkadaşlarla oturuyoruz. İşte üniversite ortamı. ||environment

Başka bir arkadaş geldi muhabbete yeni. ||||chat|

Dedi ki: "Abi bugün halı sahada o kadar güzel bir gol attım ki, ||||turf field|||||||| keşke bunun videosu olsaydı da size gösterebilseydim." ||||||could show Orada hemen tabi biz de dedik pinpon topunu takip edebiliyoruz kamerayla. Herhalde halı sahada da futbol topunu takip ederiz. |||||ball|| Bir tane kamera sistemi yaparız, maçları kaydeder. ||||||records Böylece insanlar da işte güzel hareketlerini, güzel gollerini |||||||beautiful goals maç sonrası arkadaşlarına gösterirler.

İşte süper fikir, parayı vurduk. ||||hit the jackpot

Türkiye'de on iki bin tane halı saha var.

Bin tanesi alsa, tanesi on bin liradan on milyon dolar... Oh yürüdük.

Tabii aile memur olunca, üniversite de bitecek, Of course||civil servant|||| beklenti işte oğlum Türkiye'nin en iyi okullarından birinde okudun. ||||||schools|| Gir işte ASELSAN'da çalış, Turkcell'de çalış. ||at ASELSAN||at Turkcell| Türkiye'nin büyük şirketlerinden birinde çalış. Ben dedim: "Baba işte halı sahalarda top takip sistemi yapacağım." ||||carpet|fields|||| (Gülüşmeler)

Annem bir süre konuşmadı benimle,

babam harçlıkları kesti. |allowance|

Ama biz bu işe devam ettik ortakla. ||||||with the partner

Tam da o zaman "Yeni Fikirler Yeni İşler" yarışması var ODTÜ'de. ||||||||competition|| O yarışmaya katıldık bu fikirle. ||joined||

O yarışmada da ikinci olduk.

Bize on bin lira verdiler, bir de ofis verdiler. Her şey müthiş gidiyor, momentumu almışız. ||great||the momentum| Başladık biz halı saha halı saha dolaşmaya. Yani sistemi yaptık.

Benim ortağım Demirhan, teknik tarafı yapıyor; ||Demirhan||| ben de satışı üstlendim. |||I took on

Ankara, İstanbul ve İzmir'deki bütün halı sahaları dolaştım. Bir tane satabildim. ||I could sell

(Gülüşmeler)

6 ay önce her şey çok güzel giderken

birdenbire öğle yemeklerinde evden

ekmek arası salam kaşar getirdiğimiz bir noktaya geldik. ||salami|cheese|||| Kara kara düşünüyoruz ne yapacağız, ne edeceğiz diye. Ondan sonra baktık bizim çok güzel bir teknolojimiz var aslında orada. Şampiyonlar Ligi maçlarında hani kim kaç kilometre koştu gösterilir ya. ||matches||||||| Biz aynı şeyi yapıyoruz aslında.

Kameradan insanları ve topu takip edebiliyoruz. From the camera||||| Bu teknoloji ile neler yapabiliriz diye araştırmaya başladık ve insan sayma sistemi diye bir şeyin popüler olduğunu gördük. Yani kamera koyuyorsunuz mağaza girişine, alışveriş merkezi girişine. Giren çıkan insanı sayıyor, işte hangi saatlerde kaç kişi giriyor, giren kişilerin kaçı alışveriş yapıyor

gibi çok güzel bir business analytics veren bir sistem var. |||||business analytics|||| Yurtdışında yeni trend oluyor.

Biz hemen sistemi buraya değiştirdik.

Yani halı sahada takip ettiğimiz adamları

alışveriş merkezinde takip etmeye başladık

ve bu sistem gerçekten tuttu.

Çok güzel işler almaya başladık.

İşte İstanbul'da Kanyon Alışveriş Merkezi, Cevahir Alışveriş Merkezi, havaalanlarındaki free shoplar, vs. airports'||duty-free shops|

Gerçekten işler güzel gidiyor.

Sonra bize dediler ki:

"Ya siz insan sayıyorsanız çuval da sayarsınız." |||"if you count"|sack||count as well "E sayarız." |"We count it."

Gittik işte çimento fabrikasında, şeker fabrikasında çuval saydık. |||in the factory||||counted sacks Sonra dediler:

"Siz insan sayıyorsunuz, çuval sayıyorsunuz. Zeytin sayabilir misiniz?" |||||Olives|| "Sayarız." dedik.

Mamara Birlik'e gittik zeytin saydık. Mamara Union|to Birlik|||

Sonra araç saymaya başladık trafikte, |vehicle|||

bu EDS sistemlerine geçtik. |speed cameras|systems|

İşler her yerden gelmeye başladı bize.

(Gülüşmeler)

Ben 2010 yılında Hac'a gittim, Mekke'ye koyun saymaya. ||to Hajj|||| Orada 4milyon tane koyun kesiliyormuş. ||||are being slaughtered

İşler çok güzel.

Ama yine her zaman ki gibi 1 saniye sonra olacak kötü şeyi göremiyorsunuz. |||||||||||can't see Türkmenistan'da bir projemiz vardı. In Turkmenistan|||

Türkmenistan bayağı değişik bir yer. |quite|quite different||

Nasıl anlatsam bilemiyorum ama.

Böyle bir presidenti var, başkan. ||such a president||

Darbe ile, yani orada seçim yok. coup|||||

Her president darbe ile geliyor |Her president comes by coup.|coup d'état||

ve önceki tüm yönetimi öldürüyorlar, asıyorlar falan. |||management||hang them| Değişik bir ülke yani.

O presidentin her gün kullandığı yolda |the president's||||

biz oraya plaka tanıma sistemi koyacağız. ||license plate|||

Yani oradan geçen tüm araçların plakalarını okuyacağız |||||license plates| ve onu sisteme kaydedeceğiz. |||we will save

Çok güzel bir proje, çok büyük bir proje.

Benim ortağım artı 5 tane bizim ekipten mühendis |my partner|plus|||from our team| My partner plus 5 engineers from our team Türkmenistan'a giti. To Turkmenistan|went went to Turkmenistan.

Şimdi çok güvenlikli bir proje ya ||high-security||| Now it's a very secure project.

girerken bunların pasaportlarına el koydular. while entering||their passports|| Dediler ki işte bu proje tamamlanınca size vereceğiz pasaportları, gideceksiniz. |||||is completed|||passports| Bizim tahminimiz 2-3 haftada proje biter, dönerizdi. |our estimate||||we would return En son 4 ay geçmişti, benim ortağım beni arıyordu: "Kaan buraya gel! Bizi kurtar, bizi buradan göndermiyorlar." |||||||"won't let go" Mühendislerin aileleri arıyor: Engineers'||

"Oğlumuz nerede, ne yapacağız? Artık sorumluları devreye sokalım." |||||responsible parties|involved| Ben de diyorum ki:

"Buraya yeni gelen president orada iş yapan bir Türk iş adamının, ||||||||||businessman önceki presidentle iş yaptığı için tüm mal varlığına el koydu, |with the president|||||all assets|assets|| ülkeden çıkmasını engelledi. ||prevented from leaving

Onu Türkiye'ye getirmek için

Cumhurbaşkanlığı'nın Ata Uçağı'nın gitmesi gerekti." Presidency's||"of the plane"|| Yani ben de Ata Uçağı'nı gönderemeyeceğime göre ||||the plane|can't send| bu işi bir şekilde çözmemiz lazım.

Problem de şu: Şimdi biliyorsunuz plakalar gece üstüne ışık vurunca parlar. |||||license plates||||reflects light| Reflektör bir yüzeyi vardır onun. Reflective surface||surface||

Türkmenistan'daki devlet plaklarında da bu reflektörlü yüzey yokmuş. in Turkmenistan's||license plates|||reflective surface|| O yüzden gece biz devlet plakalarını okuyamıyoruz ki president de ||||||can't read||| asıl devlet plakalarından korkuyor. real||license plates|

O yüzden diyorlar ki sizin sisteminiz çalışmıyor. |||||your system| Bu sistemi tamamlamadan buradan adam çıkmaz. İşte ortağım arıyor.

"Kaan gel kurtar beni. Farelerle birlikte yaşıyoruz burada, kiralık evde." rental|

Bir de o arada Türkiye'de olan projeler de sekteye uğradı. ||||||||stalled|was affected Bizim 6 kişi orada.

Türkiye'de iş olmuyor, para dönmüyor.

Birden bire bakmışız biz işler çok güzel giderken |suddenly|we have seen||||| bankalara, sağa sola 700bin lira borçlanmışız. |||||we owe Bayağı dibe çökmüş bir duruma gelmişiz. |bottom low point|sunk|||we have come

İşleri tamamlayamıyoruz. |can't complete

Artık en son ODTÜ'den bilgisayar mühendisliği bölüm başkanı sağolsun bir yazı yazdı.

Teknik olarak bu mümkün değildir,

plakaların yenilenmesi gerekmektedir diye. the plates||| O yazı gitti oraya, bakanlığa vesaire.

Çözüldü, sonra neyse geldi arkadaşlar.

Ama tabii biz de orda işler bayağı dibe vurma noktasına gelmişti. ||||||||bottoming out|| Dönünce zaten 5 mühendisin 5'i de istifa etti. ||the engineer|||| Ortağım da neredeyse istafa edecekti, o edemedi. |||resign||| Bir şekilde biz ne yapacağız diye yeniden düşünmeye başladık. Yine çok radikal bir karar verdik

ve insan sayma sistemi dışındaki tüm ürünlerimizi öldürdük. ||||outside of||our products|killed off Yani milyonlarca lira para harcadığımız,

aylarca üstünde emek olan, ||effort|

işte plaka tanıma sistemleri olsun,

trafik analiz sistemleri olsun, diğer sayma sistemleri olsun hepsini ortadan kaldırdık ve tek bir ürüne odaklandık. |||||||focused on Bu bizim gerçekten o negatif momentumdan |||||negative momentum pozitif momentuma geçmemizi sağladı |positive momentum|transition to|provided

ve daha sonra Dünya çapında şuan 55 ülkede kullanılan bir insan sayma cihazı geliştirdik. |||device|developed

Şuan gün itibariyle 55'ten fazla ülkede kullanılıyor. Önümüzdeki yıl bu sayıyı 100'ün üstüne çıkartmaya çalışıyoruz. ||||hundred||| Belki Dünya'da kullanılan yüksek teknoloji, tamamen Türk üretimi birkaç üründen bir tanesi. Peki Onedio ne alaka, nasıl geldi?

Bir gün ben ofisteyim, |||I am at work

ODTÜ Teknokent'ten çeşitli basın mensuplarını |from Teknokent||press|press members başarılı firmalarla görüştürmeye getiriyorlar. ||meet with| Bize getirmişler.

Ben neler yaptığımızı anlatıyorum basın mensuplarına. |||||to the press Dedim ki işte insan sayma sistemleri yapıyoruz, trafik sistemleri yapıyoruz.

Bizim trafik sistemlerimiz de çok güzel.

Bir tane kamerayı koyuyorsun, ||the camera|

tüm yoldan geçen arabaların plakalarını algılayabiliyorsun. |||||You can detect Çünkü yüksek çözünürlüklü bir sistemimiz var. Normal sistemler, İstanbul'da da görmüşsünüzdür, yolların üstünde konstrüksiyonlar vardır, ||constructions|

her şeride bakan bir tane kamera vardır. |lane|that||||

Dedim ki: "Bunların arasından eğer geçilirse kör nokta olduğu için |||among them||if passed through|blind||| sistem okumayabiliyor." |can read

Ha tamam falan, gittiler.

Ertesi gün bununla uyandım.

Tüm gazetelerde manşet: ||headline

Büyük kurnazlık! ODTÜ'lü bir firmanın sahibi |Great cunning!|METU graduate||| EDS'yi yanıltma yöntemini buldu falan filan. EDS system|deceiving|||| Böyle tüm haberler şey yapıyor.

Beni bir yandan televizyon kanalları arıyor, gelin ana haber bültenine çıkın. |||||||||news bulletin| Bu işi birlikte test edelim.

Bir yandan rektör arıyor. Ulan diyo sana sistem anlat diye getirdim, |||||says||||| sen çakallık anlatmışsın. |slyness|you described cunning

Çünkü yorumlar falan, haberlerde görseniz. |comments|||if you see "İşte ODTÜ'lüler de böyle, kafası anca çakallıklara çalışıyo." filan diye |ODTÜ students||||only|sly tricks|working on|| millet giydirmiş. nation|dressed the nation

Dedim ya hani ben onu anlatmadım orada. Ben aslında sistemin ne kadar iyi olduğunu, kendi avantajlarını anlattım. |its advantages|

Ama gazeteciler tabii bunu click yaratmak için, okunmak için |||||||to be read| bir şekilde kendilerine çevirmişler.

Herkesin aslında kendisini anlatabileceği,

neden geleneksel medyada insanların haberlerini başkası yapıyor ki? |||||someone else|| Herkes zaten sosyal medyada çok aktif. Twitter, facebook... Yani herkes, birer haber verme noktası hâline dönüşmüş zaten. ||one|||||| Tek yapılması gereken bunu bir çatı altında toplayalım, |||||roof||bring together firmalar girsin buraya, gazeteciler girsin, ||||come in insanlar girsin kendi haberlerini,

kendi içeriklerini kendileri üretsinler |||produce themselves

ve halk belirlesin hangi haber manşete çıkacak, hangi haber çok popüler dedik, ||"decide"|||headline|||||| Onedio'yu kurduk. Onedio|

Yıl 2012.

Onedio'nun ilk hâli bu şekildeydi. Onedio's||||

Tabii o zamanlar tamamen haber üzerine odaklandığımız için, insanlar haber yapsın, konular üzerinde konuşsun, |||||talk about it haberciliği değiştirelim, medyayı değiştirelim, gazeteciliği değiştirelim gibi journalism||

bir vizyonumuz vardı. |our vision|

Tabii kontrolü insanların eline bırakınca, ||||when you leave

konuşmanın başında Esra Hanım'ın bahsettiği gibi daha eğlenceli, daha popüler, daha vakit geçirmeye yönelik içerikler |||||||toward| konuşulmaya başlandı, onlar ön plana çıkmaya başladı. Onedio yavaş yavaş evrim geçirmeye başladı. |||evolution|| Haberler her zaman oldu ama,

insanlar daha çok kendilerini ifade etmek için içerik üretmeye başladılar. |||||||content|| Mesela geleneksel medyada asla göremeyeceğiniz, gerçekten İstanbul'da yaşayan; bir transeksüel birey girip ||||transsexual individual living|| Onedio'da profil oluşturup, On Onedio||

üzerine "İstanbul'da Transeksüel Olmanın Zorlukları" diye bir içerik oluşturabildi. ||could create

Geleneksel medyada bu nasıldı?

Ayşe Arman gider, bir transseksüelle |Arman|||a transsexual

konuşur, bunu sansasyonel bir şekilde ||sensationally||

köşesine taşır veya transeksüel kılığına girer, sokaklarda dolaşır, anılarını yazardı.

Yani bizde gerçekten bir transseksüel kadın ||||transsexual| yaşadığı zorlukları anlatabiliyor.

Bu tabii ki çok farklı noktalara geldi.

Gezi Parkı olaylarında mesela inanılmaz patladı Onedio, o momentum. ||"in the events"|||||| Geleneksel medya gözlerini kapamışken |||while closing eyes

herkes gördüğü, bildiği şeyleri Onedio'da paylaşmaya başladı. ||||||started Biz bunları derledik, insanlara sunduk. ||compiled||presented

Türkiye'den başlayıp İspanya'ya, Japonya'ya kadar |||to Japan| çok büyük medya mecraları Onedio'yu kaynak göstererek |||media outlets||source| Gezi Olayları'nı report eti. |the protests||

Daha sonra tabii bu sistem kendisini geliştirdiği için daha çok insan içeri girdi, daha çok insan içerik üretmeye başladı, ||||||||content|| daha çok insan Onedio linki paylaşmaya başladı ve sadece 2 yılda Türkiye'nin en çok ziyaret edilen 19. sitesi olduk. Dünya'nın en çok ziyaret edilen ilk 1000 sitesi arasına girdik |||||||among the| ve bu sürekli yükselmeye devam ediyor.

Hedefimiz 2015 yılı içerisinde ilk 10'a girmek. Özetlemek gerekirse; hepimizin hayatında kötü şeyler oluyor, bunun farkındayız. To summarize||||||||aware of it Önemli olan oradan bir şekilde çıkacağımızı bilip, |||||we will get out| orada hep mutlu kalmak ve geleceğe umutla bakmak. Teşekkürler.

(Alkışlar)