×

We use cookies to help make LingQ better. By visiting the site, you agree to our cookie policy.

image

Asım Yıldırım Hikayeler, Asım Yıldırım - BIRAK SEVGI SENI BULSUN - Bir Yudum Hikaye - YouTube

Asım Yıldırım - BIRAK SEVGI SENI BULSUN - Bir Yudum Hikaye - YouTube

İyi kalpli yalnız bir adam, bir gün bir koza bulur. Kozanın içinde küçük bir tırtıl vardır. Adam çok sever tırtılı. Onunla bütün yalnızlığını ve bütün sevgisini paylaşır; hem de yüreğimden gele gele. Gel zaman git zaman, tırtıl büyür ve güzel bir kelebek olur. Adam kelebeğine hayran, bırakamaz bir türlü. Aslında kelebeğin aklında dağlar, kırlar, çayırlar, çiçekler vardır da, kıyamaz bir türlü adama ve sevgisine. Bırakamaz yalnız onu.

Üç günlük ömrünü sevildiği ve sevdiği yerde geçirmeye hazırdır. Ama adam bilir ki sevmek bazen vazgeçmeyi de bilmektir. Kelebeğine son kez bakar ve onu salıverir özgürlüğüne. Kırlarına, çiçeklerine, tepelerine doğru. Kelebek mutlu olmasına, mutlu olur ama hiçbir meltem, hiçbir çiçek yaprağı adamın avucunun sıcaklığını aldırmaz. Aklında adam, o çiçek senin, bu çiçek benim der, dolaşır saatlerce. Adam bir kelebeğe sevdalı bakıp durur boşluğuna, kelebekse hala konacak sıcak bir avuç aramaktadır. Böylece kelebek şunu anlar: Bazen ait olduğumuz yer sıcak bir avuçtur biliriz. Ama o yerin bize ait olma ihtimali bir hiçtir. Böylece adam şunu anlar: Hiçbir sevdayı yalnızca sevgiyle yaşatamazsınız.

O günden sonra kelebek, adama duyduğu özlemi gömücek bir dağ aramaya başlar. Ama gücü tükenene kadar arayıp da bulamayınca anlar ki, hiçbir dağ bir özlemi gömebilecek kadar büyük değildir. Adamsa sevdasını koyar sımsıcak avuçlarına kelebeğin yerine ve ardından içine hapseder sevgisini, yüreğine gömer o derin muhabbetini. Hoşçakalın...

Learn languages from TV shows, movies, news, articles and more! Try LingQ for FREE

Asım Yıldırım - BIRAK SEVGI SENI BULSUN - Bir Yudum Hikaye - YouTube Асы́м|Yıldırım||любовь|тебя|||глоток|| Asım Yıldırım|Lightning|LET|LOVE|you|Let it find|one|Sip|story|YouTube |||||||Yudum|| Asım|Yıldırım|lass|Liebe|dich|finden|ein|Yudum|| Asım||||seni||bir||Hikaye| 阿斯姆|Yıldırım||爱|你|找到||一口|故事|YouTube أصım||اترك||سَتَجِدُكَ|يجد|||| アスım|ユルドゥリム|離れて|愛|あなたを|見つける|一||物語|YouTube عاصم يلدريم - دع الحب يجدك - رشفة من القصة - YouTube Asim Yildirim - LET LOVE FIND YOU - Bir Yudum Hikaye - YouTube Asim Yildirim - LET LOVE FIND YOU - Bir Yudum Hikaye - YouTube Asim Yildirim - LET LOVE FIND YOU - Bir Yudum Hikaye - YouTube アシム・ユルディリム - LET LOVE FIND YOU - Bir Yudum Hikaye - YouTube Asim Yildirim - LET LOVE FIND YOU - Bir Yudum Hikaye - YouTube Asım Yıldırım - 讓愛找到你 - 故事的一小段 - YouTube

İyi kalpli yalnız bir adam, bir gün bir koza bulur. ||||||||кокон| good|kind-hearted|lonely||man|one|day||cocoon|find |hartelijke|||||||cocon| |de bom coração|||||||casulo| |herzlich|||||||Kokon|findet ||孤独||人||天|一个|茧| طيب|طيب القلب||||||كوكب|كوكب|يجد 優しい||孤独な|||一|||繭|見つける رجل وحيد طيب القلب يجد شرنقة ذات يوم. Ein gutmütiger einsamer Mann findet eines Tages einen Kokon. A lonely man with a good heart finds a cocoon one day. Добросердечный одинокий человек однажды находит кокон. 一个心地善良的孤独男人,有一天发现了一个茧。 Kozanın içinde küçük bir tırtıl vardır. Кокона||||| In the cocoon|inside the cocoon|small||caterpillar|there is ||||rups| do casulo||||lagarta| Kozan||||Raupe| 蚕茧|里|小|一|虫子|有 كوزا|فيه||دودة|يرقة| |中に||小さな|毛虫| يوجد داخل الشرنقة يرقة صغيرة. Im Kokon ist eine kleine Raupe. Inside the cocoon is a small caterpillar. В коконе находится маленькая гусеница. 茧里有一只小毛虫。 Adam çok sever tırtılı. |||гусеницу ||loves|the caterpillar |||den kleinen Wurm |||毛虫 آدم|||اليرقة アダム|||いもむし الرجل يحب اليرقات. Der Mann mag die Raupe sehr. He loves the caterpillar. Человек очень любит гусеницу. Adam çok sever tırtılı. 男人非常喜欢这只毛虫。 Onunla bütün yalnızlığını ve bütün sevgisini paylaşır; hem de yüreğimden gele gele. с ней||||||делит|||||придет with him|entire|loneliness|||his love|share|even|even|from my heart|come|come |||||||||uit mijn hart|komen| |||||||||do meu coração|vem| ||Einsamkeit|||Liebe|teilt|||von meinem Herzen|kommt| 和她||孤独|和||爱||还|也|从我心里|来|来 ||||||يشارك|||من قلبي|يأتي| يشاركها كل وحدته وكل حبه. وتأتي من قلبي. Mit ihm teilt sie all ihre Einsamkeit und all ihre Liebe; von ganzem Herzen. He shares with her all his loneliness and all his love, and that too from my heart. Он делится всей своей одиночеством и всей своей любовью; и делает это из глубины сердца. 他与她分享了所有的孤独和所有的爱,都是由心而发。 Gel zaman git zaman, tırtıl büyür ve güzel bir kelebek olur. |||||||||бабочка| Come||go|time|Caterpillar|grows up||||butterfly| |||||||||borboleta| ||||Raupe|wächst||||Schmetterling| 到|时||时间|毛虫|长||美丽||蝴蝶|变得 |||||ينمو||||فراشة| تعال واذهب، تنمو اليرقة وتصبح فراشة جميلة. Die Zeit vergeht, die Raupe wächst und wird zu einem schönen Schmetterling. Time after time, the caterpillar grows up and becomes a beautiful butterfly. Проходит время, гусеница вырастает и становится красивой бабочкой. 时光流逝,毛虫长大,变成美丽的蝴蝶。 Adam kelebeğine hayran, bırakamaz bir türlü. |бабочке|восхищен|не может оставить||никак Adam|to his butterfly|admiring|can't let go||various ||onder de indruk|||manier ||admirar|não pode deixar||jeito |Schmetterling|bewundert|lassen||Art ||喜欢|放下||总是 |فراشته||يستطيع|| آدم معجب بالفراشة، ولا يستطيع تركها. Der Mann ist fasziniert von seinem Schmetterling, er kann ihn einfach nicht loslassen. The man adores his butterfly, he can't let it go. Человек восхищён бабочкой, не может её отпустить. 这个人对他的蝴蝶赞不绝口,无法放手。 Aslında kelebeğin aklında dağlar, kırlar, çayırlar, çiçekler vardır da, kıyamaz bir türlü adama ve sevgisine. |бабочки||горы|поля|луга||||||всё равно||| actually|the butterfly's|mind|mountains|meadows|meadows|flowers|||can't bear to||somehow|the man||his love ||in gedachten|bergen|velden|weiden||||kan||||| ||||campos|prados||||não consegue||de jeito nenhum||| |des Schmetterlings|im Kopf|Berge|Wiesen|Wiesen||||kann nicht|||||seiner Liebe 其实|蝴蝶的|在它的脑海里||草原|草地|花|有||舍不得||总是|人||爱 |الفراشة||جبال|السهول|المروج|||||||||حبه في الحقيقة، لدى الفراشة أفكار عن الجبال والسهول والمروج والزهور، لكنها لا تستطيع أن تترك آدم وحبه. Eigentlich hat der Schmetterling Berge, Wiesen, Weiden, Blumen in seinem Kopf, aber er kann einfach nicht dem Menschen und seiner Liebe widerstehen. In fact, the butterfly has mountains, fields, meadows, flowers in mind, but she cannot spare the man and his love. На самом деле, в голове бабочки есть горы, поля, луга, цветы, но она не может не жалеть человека и его любовь. 实际上,蝴蝶的心中有山脉、田野、草地和花朵,但它始终舍不得人和它的爱。 Bırakamaz yalnız onu. kann nicht lassen|| não pode deixar|| لكنها لا تستطيع أن تتركه وحده. Er kann ihn einfach nicht verlassen. He can't leave her alone. Она не может оставить его одного. 它无法仅仅放下他。

Üç günlük ömrünü sevildiği ve sevdiği yerde geçirmeye hazırdır. ||жизни|где его любили|||||готов |three-day|life|he was loved||he loved|place|spending|is ready ||leven|||||| ||Leben|geliebt||||verbringen|ist bereit 三|日的|生命|||爱的|地方||准备 ||||||||جاهز هو مستعد لقضاء أيامه الثلاثة في المكان الذي يحب فيه ويحبُّه. Er ist bereit, sein dreitägiges Leben an dem Ort zu verbringen, an dem er geliebt wird und liebt. He is ready to spend his three days of life where he is loved and where he loves. Она готова провести свои три дня жизни в месте, где её любили и где она любила. 它愿意把自己三天的生命花在被爱和爱的地方。 Ama adam bilir ki sevmek bazen vazgeçmeyi de bilmektir. ||||||||معرفة |||那|爱|有时|放弃|也|是知道 ||||lieben||||wissen ||||to love||giving up||to know لكن الرجل يعلم أن الحب أحيانًا يعني معرفة متطلبات التنازل. Aber der Mann weiß, dass lieben manchmal auch loslassen bedeutet. But he knows that to love is sometimes to know how to give up. Но человек знает, что любить иногда значит также уметь отказаться. 但是他知道,爱有时也意味着放弃。 Kelebeğine son kez bakar ve onu salıverir özgürlüğüne. ||||||отпустит| ||time|||it|releases it|to freedom ||||||laat vrij|in zijn vrijheid ||||||liberta| ||||||lässt frei|in die Freiheit 蝴蝶|最后||看||它|放走|自由 |||||له|يحرره|إلى حريته يُلقي نظرة أخيرة على فراشته ويتركها حرة. Er schaut ein letztes Mal auf seinen Schmetterling und lässt ihn in seine Freiheit fliegen. He takes one last look at his butterfly and releases it to freedom. Он в последний раз смотрит на свою бабочку и отпускает её на свободу. 他最后一次看着他的蝴蝶,然后让它回归自由。 Kırlarına, çiçeklerine, tepelerine doğru. ||на их вершины| to the fields|to their flowers|to their peaks|towards naar de velden||naar hun toppen| para os campos||| zu den Wiesen|zu ihren Blumen|zu ihren Höhen| 草原||山顶| إلى سهولها|إلى زهورها|إلى تلالهم| Auf seine Wiesen, Blumen und Hügel zu. Towards its fields, its flowers, its hills. В сторону его полей, цветов, гор. 朝着它的草原、花朵和山顶。 Kelebek mutlu olmasına, mutlu olur ama hiçbir meltem, hiçbir çiçek yaprağı adamın avucunun sıcaklığını aldırmaz. |||||||ветерок||||||теплоты| ||being|happy||||breeze||flower|leaf|the man|your palm's|warmth|mind |||||||zucht|||||handpalm|| |||||||vento|nenhum|||do homem|da mão|| |||||||Luftzug|||Blatt|des Mannes|Handfläche|Wärme|kümmert sich nicht um ||||||لا شيء|نسيم||زهرة|||يده||يهمه Ein Schmetterling mag glücklich sein, wird aber von keiner leichten Brise oder von keinem Blütenblatt von der Wärme der Handfläche des Mannes beeinflusst. The butterfly is happy, happy, happy, but no breeze, no flower petals care about the warmth of his palm. Бабочка счастлива, но ни один ветерок, ни один лепесток цветка не может забрать тепло из ладоней человека. Aklında adam, o çiçek senin, bu çiçek benim der, dolaşır saatlerce. |||||||||يتجول| im Kopf|||||||||wandert|stundenlang |||flower|||||says|it wanders|for hours Der Mann hat den Gedanken, dass diese Blume dir gehört und jene Blume mir, und er wandert stundenlang umher. In his mind, the man wanders for hours, saying this flower is yours, that flower is mine. В голове у человека, этот цветок твой, тот цветок мой, говорит он и блуждает так часами. Adam bir kelebeğe sevdalı bakıp durur boşluğuna, kelebekse hala konacak sıcak bir avuç aramaktadır. |||влюблённый|смотря|остается|||всё ещё||||ладонь|ищет ||to the butterfly|infatuated with|looking|stays|to the void|if it's a butterfly||to land|warm||handful|is looking for |||verliefd|||in zijn leegte|||landen|||handvol| |||apaixonado||||||pousar|||| |||verliebt|schaut||in seine Leere|wenn es ein Schmetterling ist|immer noch|landen|||Händchen|sucht ||فراشة||||إلى فراغه|فإذا كانت الفراشة||يهبط||يد|كفّ| يواصل الرجل النظر بحب إلى فراشة في فراغه، بينما تستمر الفراشة في البحث عن كف دافئ لتستقر عليه. Der Mann schaut verliebt auf einen Schmetterling, während der Schmetterling immer noch nach einer warmen Handfläche sucht, auf der er landen kann. The man is in love with a butterfly and stares into the void, while the butterfly is still looking for a warm palm to land on. Человек с любовью смотрит на бабочку, в то время как бабочка все еще ищет теплую ладонь, чтобы сесть. Böylece kelebek şunu anlar: Bazen ait olduğumuz yer sıcak bir avuçtur biliriz. так||это|понимает||принадлежащего|находящимся||||ладонь|мы знаем |||versteht|||||||Handvoll| so||this|understands||belonging||place|warm||warm hand|we know |فراشة||||||||||نعلم |||||behorend|||||handpalm| وهكذا تدرك الفراشة: أحيانًا نعرف أن المكان الذي ننتمي إليه هو كف دافئ. So erkennt der Schmetterling: Manchmal wissen wir, dass wir in eine warme Handfläche gehören. So the butterfly realizes: Sometimes we know that a warm palm is where we belong. Таким образом, бабочка понимает: иногда место, к которому мы принадлежим, - это теплая ладонь. Ama o yerin bize ait olma ihtimali bir hiçtir. ||место||||вероятность||ничто ||place|||being|possibility||nothing ||||toebehoren||||niets ama||||||probabilidade|| ||Platz||||Wahrscheinlichkeit||Nichtigkeit ||||||||لا شيء لكن احتمال أن يكون ذلك المكان ملكًا لنا هو لا شيء. Aber die Wahrscheinlichkeit, dass dieser Ort uns gehört, ist gleich null. But the chances of that place belonging to us are nil. Но вероятность того, что это место принадлежит нам, ничтожно мала. Böylece adam şunu anlar: Hiçbir sevdayı yalnızca sevgiyle yaşatamazsınız. так||||||||вы не сможете поддерживать |||||Liebe||mit Liebe|könnt ihr nicht am Leben erhalten thus|man|||no|love|only|with love|you cannot live ||||لا شيء|حب|||تستطيعون |||||liefde||| لذا، يفهم الرجل هذا: لا يمكنك إحياء أي حب فقط بالحب. So wird dem Mann klar, dass keine Liebe von der Liebe allein leben kann. So the man realizes: No love can be kept alive by love alone. Таким образом, человек понимает: никакую любовь нельзя поддерживать только любовью.

O günden sonra kelebek, adama duyduğu özlemi gömücek bir dağ aramaya başlar. |||||душевного|тоску|погребет||гора|поискать| O(1)|that day||butterfly|the man|hearing|longing|will bury||mountain|searching|begins |||||||verstoppen|||| |||||||esconderá|||| |||||duyunges|Sehnsucht|vergraben|||suchen| ||||للرجل||الحنين|سيخفي||جبال|| منذ ذلك اليوم، تبدأ الفراشة في البحث عن جبل لتدفن فيه شوقها إلى الرجل. Nach diesem Tag macht sich der Schmetterling auf die Suche nach einem Berg, um ihre Sehnsucht nach ihm zu begraben. From that day on, the butterfly searches for a mountain to bury her longing for him. С тех пор бабочка начинает искать гору, в которую она могла бы похоронить свою тоску по человеку. Ama gücü tükenene kadar arayıp da bulamayınca anlar ki, hiçbir dağ bir özlemi gömebilecek kadar büyük değildir. |силы|||искать|||он понимает||||||похоронить|||не есть |Kraft|tükenene||suchen||finden|versteht|||||Sehnsucht|begraben||| |القوة|ينفد||يبحث||عندما لا يجد|||||||يستطيع دفن||| ||tijde||||||||||verlangen|begraven||| |strength|exhausted||searching||when he can't find|he realizes|that||mountain||longing|buried|||isn't لكن عندما تبحث ولا تستطيع العثور على شيء حتى تنفد قوتها، تدرك أن أي جبل ليس كبيرًا بما يكفي ليخفي شوقًا. Doch als er bis zur Erschöpfung sucht und sie nicht findet, wird ihm klar, dass kein Berg groß genug ist, um eine Sehnsucht zu begraben. But when he searches until his strength is exhausted and cannot find it, he realizes that no mountain is big enough to bury a longing. Но когда она ищет и не находит, пока не иссякнет её сила, она понимает, что ни одна гора не достаточно велика, чтобы похоронить тоску. Adamsa sevdasını koyar sımsıcak avuçlarına kelebeğin yerine ve ardından içine hapseder sevgisini, yüreğine gömer o derin muhabbetini. Адамса|любовь||||||||||||||глубокую|любовь if it's Adam|his love||warmly|your palms||||afterwards|it|traps it|his love|heart|buries||deep|affection |haar liefde|legt|smeuwerig|in je handen||||||hijst||in zijn hart|begraaft|||liefde ||||||||em seguida|||||enterrar|||amor Adamsa|seine Liebe||simmernd|in deine Hände||||danach||einsperren||in dein Herz|gräbt||tiefe|Liebe أدم||يضع||||||||||قلبه|||عميق| Wenn Adams seine Liebe anstelle des Schmetterlings in seine warmen Hände legt und dann seine Liebe darin einsperrt, vergräbt er seine tiefe Zuneigung in seinem Herzen. The man, on the other hand, puts his love in his warm palms in place of the butterfly, and then traps his love inside him, burying that deep affection in his heart. А человек берет свою любовь и крепко кладет её в ладони вместо бабочки, а затем запирает свою любовь внутри, погружая её в своё сердце, в глубокое чувство. Hoşçakalın... Auf Wiedersehen goodbye Lebt wohl... Virgo.