Başarılı insan olmak istiyorsan bunu izlemelisin!
|||||tu dois regarder
|||||musst du verfolgen
Wenn Sie ein erfolgreicher Mensch sein wollen, sollten Sie sich das ansehen!
If you want to be a successful person, you should watch this!
成功者になりたいなら、これを見るべきでしょう!
Hepimizin bir çok hayalleri vardir.
We all have many dreams.
Kimimiz ünlü bir ressam, kimimiz dünyaca ünlü bir müzisyen, kimimizse başarılı bir iş adamı olmak isteriz.
Кто-то из нас|||||||||некоторые из нас||||||
certains d'entre nous|||||||||pour certains||||||
wer von uns||||manche von uns|||||wir||||||
Some of us want to be a famous painter, some of us a world-famous musician, and some of us want to be a successful businessman.
Her insanin olmak istedigi sey, kisiden kiseye oyle degiskenlik gosterir ki …
||||||||изменчивость|выражает такую изменчивость|
|chaque personne||||d'une personne|person||variabilité|varie|
|der Mensch||||von der Person|von Person zu Person||Veränderlichkeit||
Was jeder Mensch sein möchte, ist von Mensch zu Mensch sehr unterschiedlich ...
What every person wants to be varies so much from person to person...
Peki birçoğumuzu hayallerimizden uzaklastiran nedir?,
|beaucoup d'entre nous|nos rêves|éloigne de|
|||entfernt|
Was also treibt viele von uns von ihren Träumen ab?
So what drives many of us away from our dreams?
Alors qu'est-ce qui éloigne beaucoup d'entre nous de nos rêves ?
vHiç bunu kendinize sordunuz mu?
jamais||||
vielleicht||||
Vous vous êtes déjà posé cette question ?
İsterseniz ben cevap vereyim.
Si vous voulez, je peux répondre.
Önünüzde duran engeller, insanların ne söyleyecekleri,
devant vous||les obstacles|||ce qu'ils vont dire
|||||sagen werden
The obstacles standing in your way, what people will say,
“git işine Allah aşkına kendine adam akıllı bir iş bul” diyenler
|||||homme|||||ceux qui disent
Those who say "go to your job, find a decent job for God's sake"
« Ceux qui disent 'pour l'amour de Dieu, trouve-toi un vrai travail' »
veya bir sürü sayilabilecek başka nedenlerler…
|||nombreuses||raisons
|||zählbar||Gründe
oder viele andere Gründe, die man aufzählen kann...
or any number of other reasons…
ou une multitude d'autres raisons à énumérer...
Çok uzatmayacağım.
|je ne vais pas prolong
|ich werde nicht verlängern
I won't be too long.
Je ne vais pas m'éterniser.
Hepimiz, bizi hayallerimizdeki kişi olmaktan alıkoyan şeylerin ne olduğunu bir kağıda yazabilir
|||||empêchant|||||sur une feuille|
||in unseren Träumen|||||||||schreiben
Wir können alle auf einem Blatt Papier aufschreiben, was uns davon abhält, der Mensch unserer Träume zu sein
We can all write down on a piece of paper what is keeping us from being the person of our dreams.
ve yazdıklarımız üzerine tekrar düşünebiliriz
|ce que nous avons écrit|||
|was wir geschrieben haben|||
und überdenken, was wir geschrieben haben
and we can rethink what we wrote
Bunu yapmakla kendinizi bir köşeden seyr ede bilirsiniz
||||un coin|observer|observer|
|||||sehen|sehen|
By doing this, you can watch yourself from a corner.
Belki bu size ilk başda saçma bir şey gibi gorüne bilir.
||||в начале|||||кажется|
||||au début|||||semble|
|||||||||vorkommen|
Maybe this may seem silly to you at first.
Fakat sorgulamadan sadece yapın
|sans questionner||
|ohne zu hinterfragen||
But just do it without question
Neye tanık olacaksınız biliyor musunuz?
|témoin|||
Do you know what you will witness?
Korkuya.
la peur
Angst
To fear.
Hepimizi hayallerimizde olmak istediğimiz kişiden uzaklastiran tek bir şey var…
Nous tous|nos rêves|||la personne|||||
uns alle|in unseren Träumen||||||||
There is only one thing that drives us all away from the person we want to be in our dreams…
Korkularımız.
Наши страхи
nos peurs
unsere Ängste
Our fears.
Yenilmek korkusu, başkaları tarafından eleştirilmek korkusu, anlaşılamama korkusu,
поражение||||критике подвергаться||страх непонимания|
être vaincu||||être critiqué||peur de ne pas|
verloren werden||||||nicht verstanden werden|
Fear of being beaten, fear of being criticized by others, fear of not being understood,
ya istediğimi yapamazsam?, herkesin ‘ben söylemiştim ama' demesi korkusu.
||je ne peux pas||||||
||kann||||||
What if I can't do what I want?, the fear of everyone saying 'I told you so'.
Bütün bu sebepleri teker teker yazın ve o kağıda dikkatlice bakın.
|||einzeln|||||||
Write down all these reasons one by one and look carefully at that piece of paper.
Yaşınızın, medeni ve maddi durumunuzun hiçbir önemi yok…
votre âge|civil|||votre situation|||
Ihr Alter||||Ihrem Zustand|||
Your age, marital and financial status doesn't matter...
Eğer hayalinizdeki, olmak istediğiniz “siz”le olduğunuz, suanki siz arasında fark varsa bunu mutlaka yapın.
|votre rêve||||||vous actuel|||||||
|in Ihrem Traum||||||jetztige|||||||
If there is a difference between the “you” you dream of, the “you” you want to be and the you you are now, make sure to do it.
Bunlar hakkında sadece düşünmem yeterli diye düşünmeyin.
Bunlar hakkında sadece düşünmek yeterli değil malesef.
Kendinizle yüzleşmelisiniz.
|vous devez faire face
|müssen
O yüzden herseyi yazın ve bi koseden seyredin bakalim.
||||||un coin|regardez|let's see
|||||||sehen|mal sehen
Ve nihayet farkına varın!
|enfin||
|endlich|fällt dir|werden
Und endlich realisieren!
Ne kadar korkak olduğunuzun…
|||вы являетесь
||peureux|vous êtes
|||Sie
Ne kadar o ne der bu ne der korkusuyla yaşadığınızın..
|||||||||что вы живете
|||||||||vous vivez
||||||||aus Angst|lebens
.Bize verilen hayatı nasıl yaşamak isteyip de nasıl farklı yaşadığınızın… Farkına varın…
|||||en voulant||||||
|||||||||ihr lebt||
Prenez conscience de la façon dont vous souhaitez vivre la vie qui vous est donnée et de la façon dont vous la vivez différemment...
Bu defa herhangi bir kitap hakkında konuşmayacağım.
||||||je ne parlerai
||||||ich werde nicht sprechen
Cette fois, je ne vais parler d'aucun livre.
Şimdiye kadar okuduklarım ve yaşadıklarımdan öğrendiklerimi sizlerle paylaşacağım.
||ce que j'ai lu||de mes expériences|||
||was ich gelesen habe||von dem, was sie erlebt haben|||
Je vais partager avec vous ce que j'ai appris de ce que j'ai lu et vécu jusqu'à présent.
Başarılı bir insanla başarısız bir insan arasındaki asıl fark nedir biliyor musunuz ?
Başarısız insanlar korkarlar.
||ont peur
||haben Angst
Erfolglose Menschen haben Angst.
Yenilgiden, eleştiriden, başkaları tarafından kabullenilmemekten, elindekileri yitirmekten vs…
la défaite|la critique|||ne pas être accepté|ce que vous avez||
von der Niederlage|von der Kritik|||nicht akzeptiert werden||verlieren|
Niederlagen, Kritik, von anderen nicht akzeptiert zu werden, zu verlieren, was man hat, usw...
Hep korkarlar.
Üstelik bu korkularını kabullenemeyecek, onlarla yüzleşemeyecek kadar korkaktırlar.
|||не смогут принять||||
||ses peurs|n'acceptera pas||affronter||ils sont lâches
||ihre Ängste|akzeptieren||konfrontieren||sie sind feige
Güçsüzdürler.
ils sont faibles
sie sind schwach
Onlar hayatta bir oyunu kazanmak için değil, kaybetmemek için oynarlar.
O yüzden kendileri gibi korkak ve her şeyden şikayet eden insanlarla arkadaşlık ederler.
|||||||||||amitié|
|||||||||||Freundschaft|
Çevrelerinde hep karamsar ve engeller dünyasında yaşayan insanlar olur.
autour d'eux|||||monde|||
||pessimistisch||||||
Her buluştuklarında, surekli durumlarının ne kadar kötü olduğunu, hastalıklarını,
|quand ils se rencontr||leurs situations|||||leurs maladies
|||ihrem Zustand|||||ihre Krankheiten
başarıli olabilmeleri için hayat şartlarının ne kadar kotu olduğunu anlatırlar,
|могут быть||||||||
réussite|pouvoir être|||conditions|||||
|sie sein können|||Bedingungen|||||erzählen
diger zamanlarda ise hayatta başarılı olan kişilerde bir kusur arayip bulmaya çalışırlar.
||||||les personnes||défaut|chercher||
|||||||||suchen||
Her gün saatlerce bu konularda muhabbet eder, sonra eve gidip uyur,
sabah kalkar ve yine de aynı durumda olduklarından şikayet eder dururlar.
|se lèvent|||||||||
Onlar şikayet ettikleri sirada,
|plaint|qu'ils se plaign|en train de
Pendant qu'ils se plaignent,
birilerinin de bir yandan bir şeyler yaparak başarıya ulaştıklarınınsa farkına bile varmazlar.
||||||||что они достигли|||не замечают
||||||en faisant||ils ont atteint|||ne se rendent
||||||||erreichen|||
Sie merken nicht einmal, dass jemand anderes etwas nebenbei macht und Erfolg hat.
ils ne réalisent même pas que d'autres parviennent à réussir en agissant.
Genelde bu tip insanlar, piyango ve benzeri şans oyunlarına inanırlar
||||loterie||||jeux de hasard|
||Typ||||||spielen|
En général, ce type de personnes croit aux loteries et aux jeux de hasard similaires.
ve bir gün onların da şanslarının yaver gideceğini düşünüp,
|||||шансах|||
|||||de chance|favoriser||
|||||ihre Chancen|gut gehen||
und dass sie eines Tages Glück haben werden,
et pensent qu'un jour leur chance leur sourira également,
büyük ikramiyeyi kazanacaklarını ve zengin olacaklarını umarlar.
|призовой фонд|выиграют||||надеются
|le gros lot|qu'ils gagneront||||ils espèrent
||gewinnen||||hoffen
Sie hoffen, dass sie den Jackpot knacken und reich werden.
Onlar için her şey kader kısmettir.
|||||судьба
||||destin|destinée
|||||ist Schicksal
Bu tarz insanlar, ‘ Hareket bizden bereket Allah'tan' deyimini
|||||abondance||
|Art||||Segen||
Für diese Art von Menschen ist der Satz 'Maßnahmen von uns und Segen von Gott'
Ces types de personnes interprètent l'expression 'Le mouvement vient de nous, la bénédiction vient d'Allah'
sadece kulağa hoş gelen bir deyim olarak algılarlar
|||||||воспринимают
||||||comme|ils perçoivent
|||||||nehmen
simplement comme une expression agréable à l'oreille.
Onlar başarılı olmayı sadece isterler.
||être réussis||
Elles veulent seulement réussir.
Fakat hedeflerine ulaşmak için hiçbir caba sarfetmezler.
|leurs objectifs||||effort|ils ne font
||||||sparen
Sadece kısmetse Allah bir gün istediklerimi verecek diye oturup boş-boş beklerler.
|если суждено||||то что я хочу||||||
|si c'est écrit||||ce que je veux||||||
|||||meine Wünsche||||||
Belki de çocukluk hayallerini bile unutmuşlardır artık.
|||||они забыли|
|||||ils ont oublié|
|||||haben vergessen|
Bu insanlar, bu tarz videolara zaman kaybı olarak bakarlar.
O kadar buyuk korkulara sahiptirler ki, para kazanmaya
|||peurs|ont|||
|||Ängste||||
ve kazananlara sanki büyük bir suc işliyorlarmış gibi tepki verirler.
|||||suç|совершают преступление|||
|les gagnants||||crime|ils commettent|||
|den Gewinnern|||||verübt|||
Onlar için ya 1 vardır ya da 0.
Onlar için 1 ve 0 arasındaki sonsuz adet sayı bir anlam ifade etmez.
|||entre||nombre|nombres||||
|||||||||hat eine Bedeutung|
Bakış açıları işte bu kadar dardir.
|perspectives||||étroites
|Perspektiven||||engstir
Das zeigt, wie eng ihr Blickwinkel ist.
Les perspectives sont si étroites.
Her şeyde olumlu bir taraf gormeye calismak yerine, hep kötü bir şeyler bulmaya çalışırlar.
||||||essayer|||||||
|||||sehen|versuchen|||||||
Au lieu d'essayer de voir le bon côté des choses, ils cherchent toujours à trouver quelque chose de mauvais.
Hiç kimsenin fikirlerine de ihtiyaçları yoktur. Çünkü onlar zaten her şeyi doğuştan bilirler...
||opinions|||||||||inné|
||Ideen||||||||||
Sie brauchen die Meinung anderer nicht, denn sie wissen schon von Geburt an alles.
Ils n'ont besoin des idées de personne. Parce qu'ils savent déjà tout par nature...
Bu tarz kisiler, sanki zenginler onlara borçlularmışçasına - ‘Parası varsa tabiki de yapmalı' - diye düşünürler.
||||||comme s'ils|||||||
||||||als wären die Reichen ihnen etwas schuldig|||||||
Başarılı insanlarin geceleri uyumayarak, günlük bütün eğlencelerinden vazgeçerek,
|||не спят|||развлечений|
|||sans dormir|||de loisirs|en renonçant
|||nicht schlafen||||verzichten
her türlü zahmete katlanarak kazandıkları parayı ve başarıyı sanki onlarla paylaşmak zorundadır diye düşünürler.
||effort|||||||||||
||Zahm|||||||||||
Acaba bu para nasıl ve ne kosullarda kazanıldı, Ben de mi böyle yapıp para kazansam diye hiç düşünmezler.
||||||conditions|gagnée|||||||je gagnerais|||
||||||Bedingungen||||||||verdienen|||
Tam tersine ‘Ben hicbir şey yapmayayım, onlar beni her turlu beslesin' diye düşünürler.
|||||je ne fais||||toutes sortes|me nourrissent||
|||||||||Art|besen||
Onlar kendileri çalışıp başarılı olmak yerine, başarılı bir akrabası,
||||||||un parent
tanıdığı veya arkadaşı olmasıyla övünüp, etraflarına hava atarlar.
qu'il connaît||||en se vantant|leur entourage||se vanter
erkannten||||sie prahlen|ihnen||
Sie prahlen damit, dass sie Bekannte oder Freunde haben, und geben vor anderen damit an.
‘Falanca kişi benim arkadaşım. Ne gerekiyorsa söyle hallettiririm ben ona”.
|||||||я улажу||
|||||||je m'en occupe||
|||||||erledigen||
Cette personne là est mon ami. Dis-moi ce qu'il faut, je m'en occuperai.
Ya da.
Ou alors.
“Falanca kişi var yaa. Benim has be has köylüm. Hatta Kapı komşumuzdu, yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmezdi.
||||||||сосед|||наша соседка||||
|||||vraiment|||mon villageois|||notre voisine|||séparé|
||||||||Dorfbewohner|||war unser Nachbar||||
Cette personne là, tu sais. C'est mon ami de longue date de mon village. En fait, c'était notre voisin de porte, nous ne nous séparions jamais, nous mangions et buvions ensemble.
gibi şeyler söylemekle, kendileri ile değil de, başarılı birini tanımakla gururlanırlar.
||en parlant|||||||connaître|ils se vantent
||||||||||sind stolz
Sie sind nicht stolz auf sich selbst, sondern auf die Anerkennung eines erfolgreichen Menschen.
Başarılı birini tanıdıklarında kendilerinin de önemli biri olduğunu düşünür
||когда они знакомятся||||||
||quand ils rencontrent||||||
||kennen||||||
ve bunu başkalarına söylemekle sanki kendilerini hayatta kanıtladıklarını sanırlar.
|||||||ils se sont prouv|
||||||||glauben
und sie glauben, dass sie sich im Leben beweisen, wenn sie anderen davon erzählen.
Başarılı insanlar nasıl iolur biliyor musunuz?
|||devenir||
|||olur||
Onlar hayatta her şeyin nasıl zahmetle kazanıldığının farkındadırlar.
|||||||осознают это
|||||avec effort|comment on gagne|sont conscients
|||||Mühe|gewonnen|sind sich bewusst
Başkaları şikayet ederken onlar bir şeyler yapiyor, calisiyor oluyorlar.
|se plaignent|||||ils travaillent|ils travaillent|
||||||machen|arbeiten|
Onların da herkes gibi korkuları vardır . Ama onlar korkularının üzerine gitmeyi bilirler.
||||peurs|||||||
||||Ängste||||ihrer Ängste|||
O korkuyu yeninceye kadar korktukları şeyleri yapmaya devam ederler.
|la peur|jusqu'à ce qu||ce qu'ils craignent||||
||bis sie besiegen||sie fürchten||||
Kendilerine hiçbir sınır çizmezler.
||limite|ne pas tracer
|||ziehen
Sie ziehen keine Grenzen für sich selbst.
İnsanın yapabileceklerinin hayal edebildiği kadar olduğunun farkındadırlar.
|способностями человека|||||
|ce qu'il peut||peut rêver|||
|was sie tun können|||||
Onlar hiçbir oyunu kaybetmemek için oynamazlar.
|||||ne jouent pas
|||||spielen
Kazanmak için oynarlar.
Kazanırkan başarı, kaybederken tecrübe kazandıklarına inanırlar.
побеждая||||которые вы приобрели|
en gagnant||en perdant||ce qu'ils ont gagné|
Kazanırkan||||an das, was sie gewonnen haben|
O yüzden bu tarz insanlar aslında hiçbir zaman kaybetmezler.
||||||||не проигрывают
||||||||ne perdent jamais
||||||||verlieren
Projeleri başarısızlığa uğrasa da, iflas etseler de,
les projets||rencontrent||||
Projekte||geraten||Insolvenz||
aslında her zaman ne kadar büyük bir hayat tecrübesi kazandıklarının bilincindedirler.
|||||||||ils ont gagné|ils en sont conscients
|||||||||sie|sind sich bewusst
Bir sonraki yenilgiyi önleyecek güçte bir hayat tecrübesi..
||la défaite|preventing||||
|||verhindern|in der Lage|||
Bu tarz insanlar, sorunların insanı güçlendirdiğini cok iyi bilirler.
|||||укрепляют человека|||
|||des problèmes||renforcent|||
|||der Probleme||stärkt|||
Onlar için hiçbir sorun onların kendilerinden daha büyük değildir.
Onlar kendi sorunlarından daha büyükturler, onların üstesinden gelecek kadar da güçlüdurler.
||leurs problèmes||plus grands||||||ils sont forts
||||||||||sind stark
Onlar başarılı olmanın sadece hayalini kurmazlar, bunun için uğraşırlar, gecelerini gündüzlerine katarlar.
|||||ne rêvent pas||||leurs nuits|leurs journées|ils ajoutent
|||||||||nächte|zu ihren Tagen|fügen sie hinzu
Birilerinin tanıdığı veya arkadaşı olduklarıyla övünmezler.
||||ils sont|they do not boast
||||sie sind|sie prahlen
Sie rühmen sich nicht damit, dass sie ein Bekannter oder Freund von jemandem sind.
Onlar kendileri birilerinin övünülecek tanıdığı veya arkadaşıdırlar zaten.
|||à être fier|||amis|
||||||Freunde|
Onlar karamsar insanlardan uzak dururlar.
Sie halten sich von pessimistischen Menschen fern.
Etraflarini kendileri gibi çalışkan, iyimser ve pozitif insanlarla kuşatırlar, sonuç odaklıdırlar.
себя окружают||||||||окружают себя||ориентированы на результат
leur entourage||||optimiste||||entourent||axée sur les résultats
Ihre Umgebung||||||||||ist ergebnisorientiert
Kendi değerlerini çok iyi bilirler. Bundan para kazanmaktan da çekinmezler.
|ses valeurs||||||gagner de l'argent||n'hésitent pas
|||||||zu verdienen||
Onlar için böyle videolar izlemek asla zaman kaybı değildir.
Ne kadar çok şey bilseler de, bazı şeylerin onlara hatırlatılmasının kendi yararlarına olduğunun farkındadırlar.
|||||||||||их пользе||
||||ils savent|||||leur rappel||leur bien||
||||sie wüssten|||||erinnert werden||nützlich||
Onlar için bu fikirleri söyleyen kişinin yaşlı veya genç olması hiç fark etmez.
Her zaman başkalarının tavsiyelerini dinlerler,
|||les conseils|
|||Ratschläge|
fakat en doğru kararları kendilerinin vereceğini de bilirler.
|||||vont prendre||
|||||geben||
Bu tarz kisiler, hiç kimsenin onlara borçlu olmadığını iyi bilirler.
||||||detteur|||
||||||schuldig|||
Birisinin birisine borcu varsa o da kendileridir. Onlar kendilerine karşı borçludurlar.
||||||||||должны им
|quelqu'un|dette||||eux-mêmes||||débiteurs envers
||||||sie sind||||sind sie schuldig
Bu kisiler videolarda söylenilenleri ilk kez duyuyorlarsa,
|||сказанном|||
|||ce qui est dit|||ils entendent
|||das Gesagte|||hören
bu söylenilenlerin etkisi onlar için sadece 2-3 gün sürmez
|сказанном||||||
|ce qui est dit||||||dure pas
|||||||dauern
Öğrendiklerini hemen hayatlarında uygulamaya başlarlar.
ce qu'ils ont appris||||
Bu tarz şeylere, insanın kendi kendini kandırması olarak bakmazlar.
||||||se tromper||ils ne regardent
||||||täuschen||sehen
Tam tersi, onlar iyi bilirler ki,
insanın kendi kendini kandırması gibi algılanacak tek şey varsa,
|||||будет воспринято|||
|||||perçu|||
|||||wahrgenommen|||
wenn es nur eine Sache gibt, die als Selbstbetrug wahrgenommen werden kann,
o da kendilerini çaresiz ve beceriksiz olduklarına ikna etmeleridir...
||||||qu'ils sont||de les convaincre