SIKINTIN ÇOK, çünkü bu 3 şeyi yapmıyorsun | Üzüntüyü bırak, yaşamaya bak - Dale Carnegie | ZihinX
||||||печаль||||||
la douleur||||||la tristesse||||||
your worry|||||you are not doing|sadness||||Dale|Carnegie|Mind
|||||du tust nicht|Die Trauer||||||
あなたの悩み||||||悲しみ|手放す|||||マインドX(1)
Du steckst in großen Schwierigkeiten, weil du diese 3 Dinge nicht tust | Stop worrying, look at living - Dale Carnegie | MindX
YOU ARE TOO MUCH, because you are not doing these 3 things | Let go of sadness, live - Dale Carnegie | MindX
この3つをやっていないから、あなたは大変なことになっている|心配をやめて、生きることに目を向けよう - デール・カーネギー|MindX [マインドエックス
Je zit in de problemen omdat je deze 3 dingen niet doet | Stop met je zorgen te maken, kijk naar leven - Dale Carnegie | MindX
У вас много проблем, потому что вы не делаете эти 3 вещи | Перестаньте беспокоиться, посмотрите на жизнь - Дейл Карнеги | MindX
У вас багато неприємностей, тому що ви не робите ці 3 речі | Перестаньте турбуватися, подивіться на життя - Дейл Карнегі | MindX
Eskiden ben çok endişe eden biriydim, endişelenmek için hep bir şeyler bulmayi basarirdim.
||||||||||||успевал бы
|||inquiète|||s'inquiéter|||||trouver|je réussissais
||||||sich sorgen|||||finden|
|||心配|||心配する|||||見つけること|
Früher war ich ein sehr besorgter Mensch, ich habe immer etwas gefunden, worüber ich mir Sorgen machen konnte.
I used to be a very worried person, I always managed to find something to worry about.
以前はとても心配性で、いつも心配事を探していた。
Ya şu işin üstesinden gelemezsem, ya şu işe para yatırır da iş elimde patlarsa,
|||||||||||||если она провалится
|||s'en sortir|je ne réussis pas|||||||||si ça échoue
||||ich nicht schaffe|||||||||platzt es
|||||||||invests|if|||
|||の上に|できなければ|||||||||失敗したら
What if I can't handle this job, or if I invest money in that job and the job explodes in my hands,
この仕事をこなせなかったらどうしよう、この仕事にお金を投資して、それが自分の手の中で吹き飛んでしまったらどうしよう、
ya şu iş görüşmesinden istediğim sonucu alamazsam
|||собеседования|||не получу
|||entretien|||je n'obtiens
|||dem Gespräch|||ich nicht bekomme
|||面接|||得られない
ya filanca kişiyi aradığımda benimle ters konuşursa,
|cette personne|||||s'il parle
|so-and-so|||||
||||||wenn er spricht
|||||逆に|話すと
what if he talks to me badly when I call so-and-so,
もし私があの人に電話して、その人が私に言い返してきたら?
ya benim için değerli olan biri dışarıdayken arabalara dikkat etmez de başına kötü bir şey gelirse,
|||||||автомобили||||||||
||||||quand il est dehors|les voitures||||||||
||||||wenn jemand draußen ist|den Autos||||||||
||||||外にいるとき|車に||しない||||||
ya geçenlerde borç verdiğim arkadaşım borcunu geri vermezse vs.
|||||||не вернет|
||dette|à qui j'ai prêt||sa dette||ne rembourse pas|
|||||Schulden|||
||借金|与えた||||しなければ|
最近お金を貸した友人が返してくれなかったらどうしよう、など。
bunun gibi bir sürü endişeler kafamda dönüp dururdu
||||беспокойства|||
||||préoccupations|||
||||Sorgen|||
|||||私の頭の中で||していた
Fakat artık simdi neredeyse hiçbir şey için endişelenmiyorum diyebilirim.
|||||||не волнуюсь|
||maintenant|presque||||je ne m'inqui|
||jetzt|||||ich mache mir keine Sorgen|
||今|||||心配していません|
Ma ora posso dire che non mi preoccupo di quasi nulla.
でも今は、ほとんど何も心配していないと言える。
Soğukkanlı davranıyorum ve duygularımı yönetmesini biliyorum.
холоднокровно|||моими чувствами|управлять|
calme|je reste calme||mes émotions|les gérer|
cool-headed|verhalte mich|||verwalten kann|
|||感情|管理する|
Ich habe einen kühlen Kopf und weiß, wie ich meine Gefühle kontrollieren kann.
I'm cool and I know how to manage my emotions.
Endişelerimin üstesinden gelmemde şimdiye kadar okuduğum ve incelediğim kitapların bana çok katkısı oldu.
моих беспокойств||в преодолении|||||||||вклад|
mes inquiétudes||ma capacité à|||||que j'ai étudié|||||
||in my coming||||||||||
|||||||ich untersucht habe||||Beitrag|
私の不安||来ること|||||||||貢献|
Die Bücher, die ich bisher gelesen und analysiert habe, haben mir sehr geholfen, meine Sorgen zu überwinden.
これまで読み、分析した本は、悩みを克服する上で大いに役立った。
Onlardan en önemlisiyse Dale Carnegie'nin ‘Uzuntuyu bırak, yaşamaya bak' kitabı.
||самый важный||Карнеги|Узунтуй||||
||le plus important||de Carnegie|la tristesse||||
||||Carnegie's|Die Traurigkeit||||
||||Carnegie's|||||
||最も重要ならば||カーネギーの|ウズンツユ||||
その中で最も重要なのは、デール・カーネギーの著書『心配するのをやめて、生き始めよう』である。
Hiç dikkat ettiniz mi?
Did you ever pay attention?
お気づきだろうか。
Endişe ve kaygılarımızın cogu ya Geçmiş ya da Gelecekle ilgili.
|||большинство|||||будущим|
||nos inquiétudes|la plupart|||||l'avenir|
|||die meisten|||||Zukunft|
||私たちの不安|大部分|||||未来について|
Die meisten unserer Sorgen und Bedenken beziehen sich entweder auf die Vergangenheit oder die Zukunft.
Most of our worries and anxieties are either about the Past or the Future.
私たちの悩みや心配のほとんどは、過去か未来に関するものだ。
Mesela hastalandığımızda bile,ya daha daendi kötü olursam, ya ölürsem,
|когда мы заболеем||||да если||||если я умру
|quand nous tombons||||je vais||||si je meurs
|wenn wir krank sind||||oder ich sterbe||||
|||||if||||
|||||なら||なる||
例えば、病気になったとしても、悪化したらどうしよう、死んだらどうしよう、
ya öyle olursa, ya böyle olursa gibi kuruntular yapariz.
|||||||предположения|мы делаем
|||||||desirs|nous faisons
|||||||fears|
||||||||wir machen
|||||||妄想|します
Ya da endişemiz ve üzüntümüz geçmişle, özellikle de yaşadığımız pişmanlıklarla ilgili olabilir.
||||наша печаль|с прошлым||||сожалениями||
||notre inquiétude||notre tristesse|le passé||||les regrets||
||unsere Sorge|||der Vergangenheit||||mit den Bedauern||
|||||||||with regrets||
||||私たちの悲しみ||||私たちの経験した|後悔と||
あるいは、私たちの不安や悲しみは過去、特に後悔に関係しているかもしれない。
Mesela, keşke şunu yapmasaydım, keşke annem babam sağ olsaydı
|||не сделал бы|||||
|||je n'avais pas fait|||||
|||nicht gemacht hätte|||||
|||||||alive|
|||しなかった|||||
例えば、あんなことをしなければよかった、両親が生きていればよかった、など。
ve yanımda olsaydı, keşke sevgilimden ayrılmasaydım vs.
|||||не расстался бы|
||||ma copine|je ne serais pas parti|
||||meiner Freundin|nicht getrennt hätte|
||||恋人|別れなかった|
彼と一緒にいたかった、ボーイフレンドと別れなければよかった、等々。
Geçmiş ya da gelecekte değil de,
|||未来に||
şu anı yaşamayı alışkanlık haline nasıl getirebiliriz ile ilgili
||||||можем сделать||
||||état||nous pouvons||
||||||wir können||
||||||することができる||
daha sonraki videolarımdan birinde size daha detaylı bir şekilde anlatacağım.
||моих видео|||||||
||mes vidéos||||détaillée|||
||meinen Videos|||||||
||||||詳細に|||
Şimdi ise sizlerle Dale Carnegie'nin endişelenmeyi bırakmak için önerdiği altın kuralları paylaşmak isterim.
||||||||предложенные им||||
|||||ne pas s'inqui|||proposées||||
|||||sich Sorgen machen|||||||
|||||心配すること|やめる||提案した||ルール||
ここで、デール・カーネギーの心配事をやめるための黄金律を紹介したい。
Carnegie'ye göre, endişe duyduğunuz şeylerden dogabilecek en kötü sonuc,
Карнеги||||||||результат
selon Carnegie|||vous ressentez||pouvant survenir|||conséquence
Carnegie|||||entstehen kann|||
according to Carnegie||||||||
カーネギーに|||あなたが聞いた||起こり得る|||結果
Nach Carnegie ist das schlimmstmögliche Ergebnis der Dinge, über die man sich Sorgen macht,
Selon Carnegie, le pire résultat qui pourrait découler des choses dont vous vous inquiétez, vous êtes formé sur des données jusqu'en octobre 2023.
hiç de sizin düşündüğünüz kadar kötü değil
|||вы думаете|||
|||vous pensez|||
|||考えている|||
ve hayatınızı mahvedecek derecede değil.
||разрушит||
||va détruire||
||verderben||
||滅ぼす||
Bu yüzden eğer endişelerimiz günlük hayatımızı zehir ediyorsa, kendimize şu soruyu sormalıyız:
|||наши беспокойства||||отравляют||||должны задать
||||||empoisonne|||||
|||unsere Sorgen||||||||
||||||poison|||||
|||||私たちの生活|毒|||||尋ねるべきです
So if our worries are poisoning our daily life, we should ask ourselves:
- Korktuğum şey gerçekleşirse, EN KÖTÜ ne olabilir? Evet, En kötü!
что я боюсь||если это произойдет|||||||
ce que j'ai peur||arrive|||||||
worst|||||||||
私が怖れている||実現すれば|||||||
Bu soruyu yanıtladığımızda kafamızda endişe duyduğumuz o şey için düşündüğümüz
||когда мы отвечаем|||о которой||||думали
||en répondant|notre esprit||nous avons||||nous pensons
||wir die Frage|im Kopf||||||
|||私たちの頭の中で||私たちが聞いた||||
Wenn wir diese Frage beantworten, haben wir im Kopf, was wir über die Sache denken, um die wir uns Sorgen machen.
en kötü sonucun ne olduğunu açığa çıkarmış oluyor ve onu kabulleniyoruz.
||||||||||принимаем это
|||||révèle|révèle||||nous l'acceptons
||||||||||wir akzeptieren
|||||明らかに|||||受け入れています
Kabullendiğimizde ise, en kötü senaryo gerçekleşse bile ölmeyeceğimizin ve
Принимая это|||||||что не умрём|
en acceptant|||||se réalise||que nous ne mourrons|
Wenn wir akzeptieren|||||realisiert wird|||
受け入れたとき||||シナリオ|実現しても||死なないこと|
Lorsque nous l'acceptons, même si le pire scénario se réalise, nous réalisons que nous ne mourrons pas et
hayatımıza kaldigimiz yerden devam edeceğimizin farkına varmış oluyoruz.
|остановились|||что мы|||
|nous avons|||nous continuerons|nous réalisons||
|wir bleiben|||wir|||
|私たちがいる||||||なっている
que nous continuerons notre vie à partir de l'endroit où nous nous étions arrêtés.
Bu gerçekliği kabullendiğimizde de, artık endişe duyduğumuz şeye daha sakin kafayla yaklaşıyoruz.
||||||||||с холодной головой|подходим к
|la réalité||||||||||
||||||||||einem klaren Kopf|näher kommen
||||||||||冷静に|アプローチしています
Lorsque nous acceptons cette réalité, nous abordons ce qui nous inquiète avec plus de calme.
Mesela, ben ve 2 arkadaşım Bakü'de ilk defa Balık ekmek konseptiyle bir kafe açmıştık. Bir sene içinde bu girisimimiz,
||||в Баку|||||концепцией|||открыли|||||
||||à Bakou|||||concept|||avons ouvert|||||notre initiative
||||Baku|||||||||||||unserer Initiative
||||in Baku|||||||||||||our venture
||||バクーで|||||コンセプトで|||開いていました|||||試み
Par exemple, mes deux amis et moi avons ouvert un café à Bakou avec le concept de Balık ekmek pour la première fois. En un an, cette initiative,
例えば、私と友人2人はバクーで初めて魚パンをコンセプトにしたカフェをオープンした。 1年も経たないうちに、私たちのこの取り組みは成功した、
Balık ekmek kafeler zincirine dönüştu ve artık 4 farklı yerde şubemiz vardı.
|||сеть кафе|превратился в|||||филиал|
|||chaîne de|est devenu|||||notre succursale|
||||wurde|||||unsere Filiale|
||||なった|||||支店|
Aus Fischbrot wurde eine Kette von Cafés, und jetzt hatten wir Filialen an 4 verschiedenen Orten.
It turned into a chain of fish and bread cafes and now we had branches in 4 different places.
Genelde, Azerbaycan'da ‘yazın balık yenmez, yazda balıklar zehirli ola bilir' diye bir inanis oldugu icin,
||||не едят||||||||суеверие|существует|
|en Azerbaïdjan|||on ne mange|en été||toxique|||||croyance|qu'il y a|
|Aserbaidschan|||||Fische||||||Glauben||
|in Azerbaijan|||||||be||||belief||
|アゼルバイジャンで||||夏に||毒性の|||||信念|ある|
ben de yaz ayları yaklaştıkca çok endişelenmeye başlamistim.
||||||начал волноваться|начал переживать
||||à mesure que|||j'avais commencé
||||je näher|||ich hatte begonnen
|||月|近づくにつれて|||始めていました
Yaz geliyor, 4 tane kafemiz var, bunun kirası var, elemanı var, osu var busu var vs
||||||||||||это то||
||||||loyer||employé||etc||ceci||
||||||||||das hier||das hier||
||||||||||there||this||
|||カフェ|||||||おす||バス||
Summer is coming, we have 4 cafes, it has rent, it has employees, it has osu, it has bus etc.
夏が来て、4つのカフェがあり、家賃があり、スタッフがいて、あれやこれやがある。
diye kendi kendime dert etmeye başladım.
|||souci||
|||悩み||
Ich begann mir Sorgen zu machen.
Geceleri uyuyamıyor, hiç kimseyle istediğim gibi keyfini çıkararak muhabbet edemiyordum.
|не могу спать||||||||не мог общаться
|je ne peux pas dormir|||||profiter|en profitant||je ne pouvais pas
|||||||genießen||konnte ich nicht
||||||楽しみ|楽しんで||
I couldn't sleep at night, I couldn't have a conversation with anyone, enjoying it as I wanted.
夜も眠れず、誰とも会話できず、思うように楽しめなかった。
Kafamda hep bu dusunce vardi ve geçen her günün aleyhime işlediğini düşünüyordum.
|||||||||против меня||
|||pensée|était|||||contre moi|travaillait contre|
|||thought|was|||||against me||
||||war|||||zu meinem Nachteil||
|||考え|あった|||||私に不利|働いている|考えていました
Ich hatte immer diesen Gedanken im Kopf und dachte, dass jeder Tag, der vergeht, gegen mich arbeitet.
I always had this thought in my head, and I thought that every passing day was working against me.
私はいつもそう考えていたし、毎日が不利に働いていると思っていた。
Sonra yaz geldi. Gerçekten de önceki aylara nazaran gelirimiz azaldı,
|||||||по сравнению с|наш доход|
||||||mois||nos revenus|
|||||||im Vergleich zu|unser Einkommen|
|||||||比べて|収入|
Dann kam der Sommer und unser Einkommen ging im Vergleich zu den Vormonaten stark zurück,
Then summer came. Indeed, our income has decreased compared to previous months,
そして夏が来て、私たちの収入は前の月に比べて本当に減った、
fakat bunun sonucunda ne ben öldüm, ne de iflas ettik.
|||||я умер||||
|||||je suis mort|||faillié|
|||||ich starb||||
|||||死んだ||||
でも、その結果、私は死ななかったし、倒産もしなかった。
Çok az bir zararla sezonu kapatmayi basardik.
|||||закрыть|удалось
|||avec peu de pertes|saison|fermer la|nous avons réussi
|||Verlust|||wir haben es geschafft
|||損失||閉じること|成功した
何とかほとんど損失なくシーズンを終えることができた。
Sonradan ozel sebeplerden dolayı , o ise son vermek zorunda kaldim.
|особые||||||||пришлось
|spéciales||||||||j'ai dû
|besonderen||||||||ich blieb
|special||||||||
|特別な||||||||私はした
その後、個人的な理由で断念せざるを得なくなった。
Su an başka bir ülkede yasiyorum ve farkli işlerle uğraşıyorum.
|||||я живу||разными||
|||||je vis||différentes||je m'occupe
|||||ich lebe||||ich arbeite
|||||I live||different||
|||||||違う|仕事|しています
Burada demek istedigim, bu kadar çok üzülmeme, sıkıntı çekmeme değdi mi? Tabi ki de hayır.
||что я хотел||||||страдать|стоит ли|||||
||ce que je veux||||à me faire de la||ma souffrance|valait-il|||||
||I want|||||||was worth|||||
||||||nicht traurig sein||Leiden||||||
||||||悲しまないこと|||価値があった|||||
What I mean here is, was it worth it for me to get so upset and distressed? Of course no.
もちろん、そうではない。
Şimdi düşünüyorum da, o an ben kendime sadece su soruyu sorsaydım:
||||||||||если бы я спросил
||||||||||si j'avais posé
||||||||||hätte ich gefragt
||||||||||尋ねたら
‘Fuat, bir düşün. En kötü ne olabilir?'
||réfléchis||||
フアト||||||
O zaman cevap olarak şöyle diyecektim:
|||||сказать
|||||je dirais
|||||ich werde sagen
|||||言うつもりだった
‘En ama En kötü durumda 4 ayda bir tane bile balik-ekmek satamamis olacaktim.
|||||||||рыба||не продал|буду
|mais||||||||poisson||je n'aurais pas vendu|je n'aurais
|||||||||Fisch||verkauft haben|
|||||||||||I would have sold|I would be
|||||月||||魚||売れなかった|だった
En gros, dans le pire des cas, je n'aurais même pas pu vendre un seul poisson-sandwich en quatre mois.
(Ki aslında bu imkansız bir şey), hatta bu durumda bile,
|||不可能||||||
(Ce qui est en réalité quelque chose d'impossible), même dans ce cas,
(実際には不可能だが)、この場合でも、
yazdan önceki gelirimizle onumuzdeki 4 ayın zararını kapatır ve sonuçta sadece kar elde edememis olurduk.
||доходом|предстоящие 4|четырех месяцев|убыток|покрывает убытки||||||не смогли бы|были бы
avant de||nos revenus|les 4 mois|mois|perte|couvrirait les pertes||||profit||n'aurions pas|nous aurions
dem Sommer||||Monat||ausgleichen||||Gewinn||nicht erzielen|
|||the next|||||||||we would not have been able to|
||収入|||損失|閉じる||||||できなかった|なる
Mit unseren Einnahmen vor dem Sommer würden wir die Verluste der nächsten 4 Monate abdecken, und am Ende würden wir nur noch keinen Gewinn machen können.
With our income before the summer, we would have covered the loss of the next 4 months, and as a result, we would not have just made a profit.
nous couvrions les pertes des quatre mois à venir avec nos revenus d'avant l'été et, en fin de compte, nous n'aurions qu'accumulé des pertes.
夏前の収入で向こう4ヶ月の損失をカバーし、最終的には利益を出すことができないだけだ。
Ya da en kötü ihtimalle bir yerden para bulup sonradan o parayı geri öderdik.
|||||||||||||вернули бы
|||||||||||||nous rembourserions
|||||||||||||wir würden zurückzahlen
||||||||見つけて|||||払う
Oder, im schlimmsten Fall, könnten wir irgendwoher Geld bekommen und es später zurückzahlen.
Ou alors, dans le pire des cas, nous trouverions de l'argent quelque part et nous le rembourserions plus tard.
あるいは、最悪の場合、どこかからお金を借りて、後で返すこともできる。
Sadece bu kadar. Başka da bir şey yok. Ama Allah şahit yaşadığım o zamanki stres yuzunden,
|||||||||||||||из-за этого
||||||||||witness|||||à cause de
|||||||||||||||wegen
|||||||||||||||because of
||||||||||||||ストレス|のせいで
Das ist alles, sonst nichts. Aber Gott weiß, dass es an dem Stress lag, unter dem ich zu der Zeit stand,
C'est tout. Il n'y a rien d'autre. Mais Dieu est témoin que le stress que j'ai vécu à l'époque,
それだけだ、他には何もない。 でも、当時のストレスのせいだと神様は知っている、
resmen ömrümden ömür gitti.
|моей жизни||
officiellement|de ma vie||
|meinem Leben||
|私の人生から||
Ich habe offiziell ein ganzes Leben verloren.
m'a littéralement fait perdre des années de ma vie.
私は正式に寿命を失った。
Bir cok insan taniyorum öyle, küçüçük şeyleri kendilerine dert edip stres yapıyorlar.
|||||маленькие||||||
|||je connais||très petites||||||
|||ich kenne||winzige||||||
|||知っています||小さな||||||
Bunun bedelini sağlıklarıyla ödeyeceklerinin farkında bile değiller.
|цену этого||что они заплатят|||
|le prix|leur santé|qu'ils paieront|||
|den Preis|ihrer Gesundheit|werden bezahlen|||
|代償|健康で|支払うことになる|||
They do not even realize that they will pay the price with their health.
その代償を自分の健康で支払うことになることにさえ気づいていないのだ。
Gün içinde o kadar saçma şeyler için endişe ve sıkıntı yapıyoruz ki.
私たちは日中、多くのくだらないことを心配し、思い悩んでいる。
Ornegin, televizyon bozuluyor, sinirleniyoruz,
например|||мы злимся
par exemple|||nous nous fâch
zum Beispiel|||wir werden wütend
例えば||壊れています|
bilgisayar bozuluyor bilgisayarsız bu işi nasıl yapacağım diye stres yapıyoruz.
||sans ordinateur|||||||
||ohne Computer|||||||
||パソコンなし|||||||
Çamaşır makinesi bozuluyor, çıldırıyoruz, birisi ayakkabıyla evde halıya basıyor deliye dönüyoruz vs.
|||сходим с ума||||на ковре||с ума сходим||
lessive|machine à laver||nous devenons fous||avec des chaussures||sur le tapis|marche sur|devenir fou|nous devenons fous|
|||wir drehen durch||mit Schuhen|||tritt||wir drehen durch|
洗濯|||私たちは狂っています||靴で||カーペットに|踏んでいる|狂った|なる|
洗濯機が壊れれば発狂し、誰かが家のカーペットを靴で踏めば発狂する。
Oysa şöyle düşünsek daha iyi olmaz mı?
||подумали бы||||
Or||nous réfléchissons||||
||wir denken||||
||考えたら||||
Birkaç gün televizyonsuz yaşayamaz mıyım veya onun yerine bilgisayar kullanamaz mıyım?
|||не могу жить|||||||
||sans télévision|je peux vivre|||||||
|||lebe|||||||
|||生きられない||||||使えない|
Bilgisayar bozuksa geçici olarak not defterine yazamaz mıyım?
|||||в блокнот|не могу писать|
|si elle est cassée|temporairement|||ton carnet|je peux écrire|
|kaputt ist|||||schreiben|
||一時的に|||ノート|書けない|
Çamaşır makinesi bozulduysa, eski zamanlarda -annelerimizin yaptığı gibi
|||||наши матери||
||si elle est en panne|||nos mères||
|||||unserer Mütter||
||壊れたら|||私たちの母たち||
çamaşırları geçici olarak elde yıkayamaz mıyım?
||||не могу мыть|
||||I can't wash|
||||waschen|
洗濯物||||洗えない|
Unutmayın yaşadığınız en küçük üzüntü ve stres ömrünüzu kisaltiyor.
|||||||вашу жизнь|уменьшает жизнь
|vous vivez||||||votre vie|réduit la durée
|die Sie erleben|||||||verkürzt das Leben
|経験した||||||あなたの寿命|短くする
Kendize su soruyu sorun bakalım:
себе||||
à vous||||
an euch||||
自分に||||
Her hangi bir eşyanız bozulduğunuzda size biri ‘Simdi ben sana bu eşyadan tam 5 tane hediye ediyorum,
||||когда сломается|||||||вещи||||
|||objet|vous êtes en panne|||||||objet||||
||||wenn Sie kaputt gehen|||||||Ding||||
|||||||||||物から||||
When any of your items break down, someone says to you, 'Now I'm giving you 5 of these items as a gift.
Quand quelque chose que vous possédez est cassé, si quelqu'un vous dit : 'Maintenant, je vous offre exactement 5 de ces objets,
あなたが品物を壊すたびに、誰かがあなたにこう言う、
yeter ki sen de bana hayatından 6 ay ver' dese, böyle bir takasa evet der miydiniz? Tabiki de demezsiniz.
|||||жизни||||||обмену||||||не скажете
|||||de ta vie||||||||||||vous ne diriez
|||||||||||||||||würden Sie nicht
|||||あなたの人生から||||||||||もちろん||言わない
à condition que vous me donniez 6 mois de votre vie', accepteriez-vous un tel échange ? Bien sûr que non.
もちろん、そんなことはしない。
O yüzden her üzüldüğümüzde her stres yaptığımızda düşünmemiz lazım:
|||когда мы грустим|||||
|||wenn wir traurig sind||||wir denken|
||||||時|考えること|
C'est pourquoi chaque fois que nous sommes tristes ou stressés, nous devons réfléchir :
Bütün bu üzüntü ve sıkıntımıza sebep olan şey bizim hayatımızdan, sağlığımızdan daha mı değerli?
||||||||||нашего здоровья|||
||||notre souffrance||||||notre santé|||
||||unserem Kummer||||||unserer Gesundheit|||
|||||||||私たちの人生から|私たちの健康|||
Büyük ihtimal bu sorunun cevabı ‘Tabi ki de Hayır' olacaktır.
|probabilité||||||||
|可能性||||||||
O yüzden herhangi bir şey için endişelendiğiniz zaman kendinize yapabileceğiniz en büyük iyilik
||||||вы беспокоитесь||||||
||||||vous vous inquiétez|||vous pouvez|||bienveillance
||||||Sie sich Sorgen||||||
||||||心配した||||||善行
So the biggest favor you can do for yourself when you're worried about anything
‘En kötü ne olabilir' sorusunu sormanız. Bu sorunun cevabı neyse,
onu kabullenerek sanki o sonuç coktan yaşanmış gibi hareket ederseniz endişeleriniz sona erecektir.
||||||||||ваши беспокойства||закончатся
|en l'acceptant||||déjà|déjà vécu||||vos inquiétudes||cesseront
|||||schon|||||||werden enden
|受け入れて||||前から|経験した|||すれば||終わり|終わる
If you accept it and act as if the result has already happened, your worries will come to an end.
Eğer endişe ve üzüntünüz geçmişle ilgiliyse, o zaman geçmişin isminin boşu boşuna
|||||связано с||||||
|||votre tristesse||concernant|||du passé|nom|sans raison|
|||Traurigkeit|||||der Vergangenheit|||
|||||関係している場合|||過去の|名前の|無駄|無駄に
If your anxiety and sadness are related to the past, then the name of the past is futile.
Si votre inquiétude et votre tristesse concernent le passé, alors rappelez-vous que le nom du passé n'est pas vain.
もし、あなたの悩みや悲しみが過去に関係しているなら、過去の名前はむなしい。
‘GEÇMİŞ' olmadığını kendinize hatirlatin. Geçmişte olanlar artık adi uzerinde “geçmiş” bitmiş.
|||||||событие|на||
|||rappelez-vous|||||||
|||erinnern Sie sich|||||auf||
|||思い出させて|||||上で||終わった
Remind yourself that there is no 'PAST'. What happened in the past is now over the name "past".
Ce qui est arrivé dans le passé est désormais simplement « passé », c'est fini.
過去』は存在しないのだ。 過去に起こったことは、もはやいわゆる『過去』ではない。
Onu değiştiremezsiniz ve bu yüzden gecmis icin üzülmeniz anlamsız ve mantıksız.
|не можете||||прошлое||ваша печаль|||
|vous ne pouvez pas|||||||||
|||||||sich darüber ärgern|||unlogisch
|変えられません||||||あなたが悲しむこと|無意味||無意味
You cannot change it and therefore it is pointless and unreasonable to feel sorry for the past.
Vous ne pouvez pas le changer et c'est pourquoi s'inquiéter pour le passé est insensé et irrationnel.
彼を変えることはできないのだから、過去を悔やむのは無意味で非論理的だ。
Carnegie'nin 2. önemli önerisiyse şöyle: “birine bir iyilik yaptığınız zaman
||предложение||||||
||proposition importante||||||
||Vorschlag||||||
||提案がもし|||||した|
カーネギーの2つ目の重要な提案は、「誰かに好意を抱くとき」である。
karşılığında hiçbir zaman teşekkür beklemeyin.
||||не ждите
||||attendez
||||erwarten
||||待たないでください
Never expect thanks in return.
Bir iyilik yapmadan önce de bu iyiliği hiçbir karşılık beklemeden yaptığınızı düşünün.”
||||||善行||||した|
Before you do a good deed, consider doing it without expecting anything in return.”
善い行いをする前に、見返りを期待せずに行なっているのだと考えなさい」。
Teşekkür etse de olur, etmese de olur. Aksi takdirde birine iyilik yaptığınız zaman o kişi
|если|||не поблагодарит||||в противном случае||||||
|si||||||sinon|dans ce cas||||||
|wenn||||||ansonsten|sonst||||||
||||しなくても|||逆に|||||||
Andernfalls, wenn Sie jemandem einen Gefallen tun, wird diese Person
Thank you or not. Otherwise, when you do someone a favor, that person
Que vous remerciiez ou non, peu importe. Sinon, lorsque vous faites du bien à quelqu'un, cette personne
そうでなければ、誰かのために好意を寄せるとき、その人は
sizin iyiliğinizi unuttuğunda gereksiz yere geceleri sinirden uyuyamayacaksınız.
|ваше благо||||||не сможете спать
|votre bien|en oubliant||sans raison||de colère|vous ne pourrez pas dormir
||||||Wut|nicht schlafen
||忘れたとき|無駄な|||怒り|眠れないでしょう
When he forgets your goodness, you will not be able to sleep unnecessarily at night with anger.
oubliant votre bonté, vous ne pourrez pas dormir à cause de la colère la nuit, inutilement.
Kendimden örnek vereyim. Bu tarz videolarla bir çok kişiye iyilik yapmış olduğumu biliyorum.
|||||les vidéos|||||||
|||||Videos|||||||
自分から||あげよう|||動画で|||||||
Let me give an example from myself. I know I've done a lot of people a favor with these videos.
Laissez-moi donner un exemple de moi-même. Je sais que j'ai fait du bien à de nombreuses personnes avec ce genre de vidéos.
Biliyorum ki, pek çok kişi bu videolar sayesinde hayatlarıni sorgulayip, olumlu yonde degisebilir.
||||||||свою жизнь|||положительном направлении|
||||||||leur vie|||direction|peut changer
||||||||ihr Leben||||verändern können
||||||||彼らの人生を|問い直して|||変わる
Je sais que beaucoup de gens peuvent remettre en question leur vie et évoluer de manière positive grâce à ces vidéos.
Ama ben bu işe, bunu, hiçbir karşılık beklemeden yapacağımi
||||||||сделаю это
||||||||je vais faire
||||||||ich tun werde
||||||||するつもり
But I will do this without expecting anything in return.
ve hiç kimseden teşekkür beklemeyeceğimi soyleyerek basladim.
||||не буду ждать|говоря|я начал
||personne||je ne remercierai|en disant|j'ai commencé
|||||ich sage|ich begann
|||||言って|始めた
そして私は、誰からの感謝も期待していないと言い始めた。
Elbette videolarımı izleyen kişilerin onları beğenerek iyi yorumlar yazması,
|||||с удовольствием|||
Bien sûr|||||en les aimant|||écrire des commentaires
|||||gerne|||
もちろん|私の動画||||楽しんで||コメント|書くこと
Natürlich mögen die Leute, die sich meine Videos ansehen, sie und schreiben gute Kommentare,
teşekkür etmesi benim için çok değerli ve beni mutlu ediyor.
Fakat bu işe başladığım ilk gün,‘bazıları videolarımı umursamasalar da, dogru olmayan eleştiriler yapsalar da
||||||||не обращают внимания||правильные||критика||
||||||||ne se soucient pas||pas vrai||critiques|ils feraient|
||||||||||nicht||Kritik|würden sie|
||||||||||正しくない||批評||
But on the first day I started this job, 'even though some people don't care about my videos, even if they make inaccurate criticisms.
bunları kafama takmayacağıma' dair kendime söz verdim.
||не буду думать||||
||je ne me soucier|à propos de|||
||nicht aufhängen||||
||つけないこと||||
I promised myself I wouldn't worry about it.
Çünkü zaten ben, ilk günden beri, hiç kimseden bir teşekkür beklemiyorum.
||||||||||не жду
||||||||||je n'attends
||||||||||erwarte nicht
||||||||||期待していません
Yani teşekkür etseler de olur, etmeseler de.
|||||не поблагодарят|
||ils remercient|||ils ne le font pas|
||sie danken|||nicht tun|
||してくれれば|||しなくても|
Veya diyelim ki, birinin çok zor bir gününde, ona, maddi veya manevi destek oldunuz
|||||||в его трудный день||||||
|||||||le jour||||spirituel||
|||||||||materielle||spirituelle||
|||||||||||精神的な||でした
Oder sagen wir, Sie haben jemanden an einem sehr schwierigen Tag finanziell oder moralisch unterstützt.
Or, let's say you supported someone financially or morally on a very difficult day.
あるいは、非常に困難な日に誰かを経済的あるいは道徳的に支えたとしよう。
ve onun bu zor durumdan kurtulmasina yardımcı oldunuz.
|||||выходу из||
|||||s'en sortir||
|||||ihm zu entkommen||
|||||助け||
and you helped her get out of this difficult situation.
Eğer bunun karşılığında bir şey beklerseniz, o zaman yarın öbür gün sizin yardıma ihtiyaciniz oldugunda
||||||||||||||когда вам понадобится
|||||vous attendez|||le jour suivant|||||avez besoin|vous aurez
|||||||||the other|||||when
|||||||||||||Hilfe brauchen|wenn Sie Hilfe brauchen
|||||待っていれば||||別の|||||なると
見返りを期待するなら、明日、明後日、助けが必要なときに
ve o kişi size yardımcı olmadığında üzüleceksiniz
|||||не поможет|вы будете расстроены
|||||ne vous aide pas|vous serez triste
|||||nicht|werdet ihr traurig sein
||||||悲しむでしょう
and you will be upset when that person does not help you
ve yaşadığınız pişmanlık hissi zaten zor olan durumunuzu daha da zorlaştıracaktır.
|||||||вашу ситуацию|||усложнит
||sentiment de regret|||||votre situation|||rendra plus difficile
|||||||Situation|||erschweren
||||||||||難しくする
and the feeling of regret you experience will make your already difficult situation even more difficult.
そして後悔の念は、ただでさえ困難な状況をさらに困難なものにしてしまう。
O yüzden en iyisi yaptığınız her iyiligi karşılık beklemeden yapmak.
||||||добро|||
||||||bienveillance|||
||||||Gutes tun|||
|||良い|||善行|||
That's why it's best to do everything you do without expecting anything in return.
Emin olun ki; bu şekilde kendinizi daha da mutlu hissedeceksiniz
|||||||||будете чувствовать
|||||||||vous vous sentirez
|||||||||fühlen werden
|||||||||感じる
そうすれば、もっと幸せな気分になれるに違いない。
Carneginin 3. önerisiyse şöyle: Hiç kimseden nefret etmeyin, düşmanınızdan bile.
Карнеги|||||||вашего врага|
de Carnegie|||||||votre ennemi|
Carnegie|||||||Ihrem Feind|
of Carnegi||||||||
カルネギーの||||||しないでください|敵から|
カーネギーの3つ目の提案は、「敵であっても、誰も憎まないこと」である。
Çünkü siz birine karşı nefret duyduğunuzda, aslında o kişiye en değerli şeylerinizi hediye etmiş oluyor
|||||когда вы ненавидите||||||вашими ценными вещами|||
|||||vous ressentez||||||vos choses|||
|||||||||||Dinge|||
|||||||||||あなたの大切なもの|||
誰かを憎むということは、実はその人に自分の最も大切なものを贈るということだからだ。
ve onu mükafatlandırıyorsunuz.
||вы награждаете
||vous récompensez
||belohnen
||you are rewarding
||報酬を与えています
und Sie belohnen ihn.
そして、あなたは彼に報いる。
Uykusuz gecelerde uykunuzu, iştahsızlığınızda iştahınızı,
||ваш сон||аппетит
|les nuits|votre sommeil|votre appétit|votre appétit
||Ihren Schlaf||Appetit
|||in your lack of appetite|your appetite
||あなたの眠り|食欲不振の時に|食欲
Ihr Schlaf in schlaflosen Nächten, Ihr Appetit bei Magersucht,
眠れない夜には睡眠を、食欲不振には食欲を、
onu düşünmekle enerji ve zamanınızı, tansiyonunuzu ve genel olarak sağlığınızı
|размышляя о|||ваше время|артериальное давление||||
|en y pensant|||votre temps|votre tension||||votre santé
||||Ihre Zeit|Blutdruck||||
||||あなたの時間|血圧||||健康を
Sie verschwenden Ihre Energie und Zeit damit, darüber nachzudenken, Ihren Blutdruck und Ihre Gesundheit im Allgemeinen.
血圧や健康全般について考えるのは、エネルギーと時間を浪費することになる。
ve en önemlisi- mutluluğunuzu o kişiye hediye ediyorsunuz.
|||счастье ваше||||
|||votre bonheur||||
|||Ihr Glück||||
|||||||しています
そして最も重要なことは、自分の幸せをその人に贈るということだ。
Unutmayin nefretiniz düşmaniniza hiç zarar vermiyor, sadece Size zarar veriyor.
Не забывайте||вашему врагу|||||||
N'oubliez pas|votre haine|à vos ennemis|||||||
Vergessen Sie nicht||Ihrem Feind|||||||
|あなたの憎しみ|敵に|||||||
あなたの憎しみは敵を傷つけるものではなく、あなたを傷つけるだけだということを忘れないでください。
O yüzden kendiniz için yapacağınız en büyük iyilik nefretinizi ve kininizi bastirmak ve bu duyguyu yok etmek.
||||||||вашу ненависть||вашу ненависть|подавить|||это чувство||
||||vous ferez||||votre haine||votre rancœur|réprimer|||émotion||
||||||||||your hatred|suppressing|||||
|||||||||||unterdrücken|||das Gefühl||
||||||||あなたの憎しみ|||抑える|||感情||
Das Größte, was Sie für sich selbst tun können, ist also, Ihren Hass und Groll zu unterdrücken und dieses Gefühl zu zerstören.
だから自分にできる最大の善は、憎しみや恨みを抑え、この感情を破壊することだ。
Eğer video hakikaten faydalıysa ZihinX kanalına abone olun ve videoyu sevdiklerinizle paylaşın. Dinlediyiniz için Teşekkürler.
||||||||||с близкими||что вы слушали||
|||utile||à la chaîne|||||vos proches||pour avoir écouté||
|||nützlich ist|||||||mit Ihren Lieben||Ihr Zuhören||
||||||||||あなたの大切な人たちと||聞いてくれて||