×

We use cookies to help make LingQ better. By visiting the site, you agree to our cookie policy.

image

ZihinX, Tembellik ve erteleme hastalığını tamamen yok etmenin tek yolu

Tembellik ve erteleme hastalığını tamamen yok etmenin tek yolu

Daha çok zaman var, şimdi hiç uğraşasım yok,içimden de gelmiyor.

Canim isteyince devam ederim işime.

Şu an hiç zamanım yok,

olduğunda spor salonuna kaydımı yaptırcam

gece gündüz demeden spor yaparak vücudumu forma sokacağım.

Bu sigara paketini de bitireyim son, kesin bırakıcam sigarayı, söz.

Şu an hiç tadım yok, sonra bitiririm derslerimi.

Şu üniversite bir bitsin, kendimi geliştirmek için gece gündüz kitap okuyacağım, kurslara, seminerlere katılacağım.

Ya,bugün arkadaşlarla buluşayım, yarın bitiririm işimi.

Herkese tanıdık geldi değil mi bu düşünceler?

Kimi kandırıyoruz?

Kendimizi mi?..

Yok ‘Hevesim olduğunda yaparım', yok ‘Kendimi hazır hissettiğimde yaparım', yok ‘hevesim çok çabuk kaçıyor benim, yeniden bu işi yapabilmek için kendimi motive edemiyorum',

Bunların hepsi ne biliyor musunuz?

Boş boş bahaneler. Tembellikten başka bir şey değil bunlar.

Yapmak zorunda olduğunuz şeyleri yapmayarak kendinizi şuçlu hissetmemeniz için

bahaneler uydurarak sadece kendinizi kandırıyorsunuz.

Bir çoğumuz ancak hayalimizde bir şeyleri başarabildiğimizi düşünür ve

bir gün başarılı olacağımıza kendimizi inandırırız.

Fakat o ‘Bir gün' ne zaman, hangi gün bunu bilmiyoruz.

Ve bu şekilde de hayatımıza devam edip gidiyoruz.

Günler, aylar, seneler birbirini kovalıyor.

Bir bakıyoruz ki, 1 sene ,2 sene su gibi geçmiş, bizse hala aynı noktadayız ve düşünüyoruz,

daha hiçbir şeye başlayamamışız. Bence, kitabı okuyanlar, sizlerle su an hangi kitap hakkında konuşacağımı hemen tahmin etmiştir.

Evet, bu günkü kitabımız Brian Tracyi'nin ‘Bahane Yok- Kendi kendine disiplinin gücü' adli kitabı.

Büyük bir motivasyon ve heyecanla bir şey üzerinde çalışmak için

ideal şartların oluşması tabiki de çok güzel.

Keşke, işimizi yaparken önümüze hiçbir engel çıkmasa.

Fakat, trafikte, hiçbir zaman bütün ışıkların aynı anda yeşil yanmadığı gibi

hayatta da hiçbir başarı çok rahat bir şekilde elde edilmez.

Dikkat ettiyseniz, bizim için en yararlı olan işlerin büyük çoğunluğu hep sıkıcı ve yorucu işlerdir.

Sıkıcı bir işi erteleyerek, onu yapmak için

heves ve enerjimizin gelmesini beklersek sadece kendimizi kandırmış oluruz. Çünkü büyük ihtimalle, o heves hiç bir zaman gelmeyecek

ve böyle devam ederse de, biz hiç bir zaman amaçlarımıza ulaşamayacagiz.

Üstüne bir de o işler beynimizde ağır bir yüke dönüşüp ekstra stres yaratacak.

Bu yüzden, bir işi ne kadar ertelersek, o iş bize sanki 10 kat ağır bir iş yapıyormuşuz gibi gelmeye baslar

ve bizim için büyük bir eziyete dönüşür.

Kısacası şimdi yapmanız gereken bir işiniz varsa, onu ya şimdi yapmalısınız, ya da hiçbir zaman. Bunu unutmayın;

Başarı elde etmek için zahmet çekmeliyiz, enerji harcamalıyız ki,

bu enerji bize başarı şeklinde geri dönsün.

Motivasyonumuz olmadan kendimizi bir işi yapmaya zorlamamıza öz disiplin denir. Öz disiplin bir kasa benzer,

ona sürekli egzersiz yaptırmamız lazım.

Egzersiz yaptıkca o da gelişir ve bir süre sonra daha ağır ve sıkıcı işleri,

hic içimizden gelmese de yapmaya başlarız.

Tembel olmayan, çalışkan ve başarılı insanların en büyük meziyeti

öz disiplinlerinin diğer insanlardan daha güçlü olması

ve uzun yıllar çalışarak onu daha da iyi seviyeye getirmeleri..

Diyelim ki öğrencisiniz.

‘ Yaaa o kadar yorgunum ki, hic film izleyesim yok.

Keşke şu an çalışacağım bir ders olsaydı da, biraz üzerine çalışıp, sonra dinlenseydim'

diyen birini hiç gördünüz mü?

Ya da diyelim ki arkadaşlarınızla bir kafedesiniz.

O an bir arkadaşınızın ‘Keşke şu an işte olsaydım .

Müdürün bana verdiği binlerce detayı olan kontratlar listesini excele yazarak biraz eğlenirdim'

dediğini duydunuz mu hiç?

Ya da her hafta başkalari televizyonda sevdigi filmleri izlerken

veya bilgisayar oyunu oynarken,

benimse bu videolar için metin yazarken çok eğlendiğimi düşünmüyorsunuzdur herhalde. O yüzden ‘Benim hevesim çabuk kaçıyor, hic motivasyonum yok' gibi boş ve anlamsız bahaneler ureterek kendinizi haklı çıkarmaya calismayin lütfen.

Eğer hevesiniz yoksa ve çabuk bıkıyorsanız, bu sadece sizin suçunuz.

Öz disiplininizi yeterince geliştirememişsiniz demek ki.

Öz disiplini geliştirmenin tek yolu kendimiz için bir hedef koyarak kendimizi zorlamamızdır.

Mesela diyelim ki, her sabah erken uyanmak için 15 defa her 2 dakikada bir çalacak şekilde alarmı ayarlamak yerine,

yalnız bir kez çalacak şekilde alarmı ayarlayıp,

alarm çalar çalmaz da yatakta oyalanmadan hemen kalkacağımıza dair kendimize söz verebiliriz.

2-3 hafta bunu devamlı olarak yaptıktan sonra daha zor şeylere, mesela, 1 ay içinde çok sevdiğimiz fakat bizim için zararlı herhangi bir tatlı

veya yemekten uzak durmaya kendimizi zorlayabiliriz.

Bu şekilde her defasında sabah kalktığımızda soğuk duş almak gibi biraz daha zor şeyleri yapmaya

kendimizi zorlarsak öz disiplinimiz geliştikce sigarayı birakmak için bile bu yöntemi uygulayabiliriz. Öz disiplinimizi bu şekilde geliştirdikçe bizim için sıkıcı işleri yapmak

artık heves ve motivasyonumuza bağlı olmayacaktır.

Bu yolla işlerimize duygularımızla değil, mantığımızla yaklaşmis oluruz

ve onları zamanında başlayıp zamaninda bitirmeyi öğreniriz.

Böylece her gün meditasyon yapmaya, spor yapmaya, ya da dindar biriysek günlük ibadetlerimizi yapmaya

engel olan tembellik duygumuzun da üstesinden gelebiliriz.

Öz disiplinimizin güçlü olmasının bize kazandırdığı ikinci bir avantaj ise,

yaptığımız işin çokluğu, efektifliği ve güzel sonuçlarından dolayı kendimiz için çalışkan bir kişi imajı çizdiğimizde,

bu bizim yapmak zorunda olduğumuz işler icin,heves ve motivasyonumuzu arttıracaktır. Genelde insanoğlu doğası geregi iyi özelliklere (meziyetlere) sahip olduğunu karsi taraftan duyunca

kendini mutlu hisseder ve herhangi bir özelliğinden dolayı insanlar ona saygı gösterirse,

o zaman elinden geldigince o itibarı korumaya calisir. Kendinizi düşünün.

Diyelim ki, bir çok kişi sizi ‘ çok iyi sır tutan' biri olarak biliyor

ve birkaç kez size ‘helal olsun sana, gerçekten de ser verip sır vermeyen birisin' demişler.

Bu neye sebep olacak?

Siz buna benzer iltifatları duymaktan zamanla daha çok hoşlanacak,

bu konudaki itibarınızı kaybetmemek ve hep sizi bildikleri kişi olarak kalmanız için

o kişilerin sırlarına hassasiyetle yaklaşacaksınız.

Aynı şey ‘Çalışkan , gayretli‘ vs. gibi sözler için de geçerli.

Kisacasi siz öz disiplininizi geliştirip,

daha kısa zamanda daha çok verimli çalışarak daha iyi sonuçlar elde edebilirseniz,

etrafınızdakilerin, iş arkadaşlarınızın veya müdürünüzün gözünde çalışkan biri olarak itibar kazanacaksınız.

Sizi böyle biri olarak tanıdıklarındaysa, işiniz bayagi kolaylaşacaktır.

Çünkü siz artık işinizi hem de, yaratmis oldugunuz bu itibarı korumak icin yapacaksınız ve bu sizin motivasyonunuz olacak..

Yani hem güçlü bir öz disiplininiz hem de yeterli motivasyonunuz olacaktır.

Böylece yaptığınız işler size daha az sıkıcı gelecek ve iş yapma hızınız da artacaktır. Öz disiplininizi daha da güçlendirmek, aynı zamanda hayat kalitenizi daha da arttırmak için para biriktirmeyi öğrenmelisiniz. ‘Aldığım maaş belli, o kadarcik maaşla ben nasıl para biriktireyim?' dediğinizi duyar gibiyim.

Para biriktirebilmeniz için illaki gelirinizin yuksek olması gerekmez.

Önce gelirinizin sadece %1-ini bir kenara atmakla başlayıp, bunu daha sonra %10'a kadar çıkarabilirsiniz.

Diyelim ki, 1600 lira maaş alıyorsunuz ve bu miktar, ailenizin aylık harcamasına zar zor yetiyor.

Mesela, yarın müdürünüz size ‘Şirketimizin durumu çok kötü. Bu yüzden maaşları düşürmek zorundayiz.

Bundan sonraki aylık maaşın 1600 lira yerine %10 daha az, yani 1440 lira olacak.' dedi.

Simdi, o 160 lira yüzünden açlıktan ölecek misiniz?

Günümüzde iş bulmanın ne kadar zor olduğunu hepimiz biliyoruz.

O yüzden büyük ihtimalle, bir çoğumuz işten ayrılıp yeni bir iş arayışına girmeyi düşünmeyecektir. Tabi ki, 1600 lirayla ailenizi nasıl geçindirmeye çalıştıysanız,

bundan sonra da 1440 lirayla geçinmeyi bir şekilde başarmaya calisacaksiniz.

Başka çareniz olmadığı icin de başa gelen çekilir diyeceksiniz.

Yani istersek biz de az olan gelirimizin bile %10'unu bir kenara atarak para biriktirebiliriz.

Bunun için İllaki mudurun maaşımızı dusurmesine veya kendi işinizse satışların azalmasına gerek yok degil mi?

Çoğumuz bu miktari azimsayip, aylık 160 lira biriktirmekle ne yapabilirim ki diye dusunebilir.

O zaman şöyle bir soru sorayım ben size.

0 mı büyük yoksa 160mı?

Tabiki de 160.

En kotu senaryoda hayat şartlarınız veya kariyerinizde onunuzdeki 5 sene içerisinde hiçbir gelişme,

, maas zammi veya gelirinizin bir şekilde artması vs. gibi bir durum olmasa bile

o zaman bir kenarda birikmiş 9600 liranız olacak. Kenarda birikmiş bir paraninizin olması kendinizi daha rahat ve guvendehissetmenizi saglayacak.

Sizi yeni bir şeyler yapma konusunda motive edecek,

bir yerlere para yatırmak veya birileriyle ortak olup küçük bir girişim yapma şansınız olacak. Üstelik bu yatırımı yaptığınızda size daha önce riskli gorunen şeyler o kadar da riskli gelmeyecek. Çünkü siz artık aylik 1440 liraya alışmış olacaksınız ve sizin için o 9600 lira ek bir para.

Hem de kendi paranız,

hiç kimseden ödünç almadığınız, kredi çekmeden biriktirdiğiniz bir para.

Aslinda onu kaybetmenizle bir kenarda durmasının herhangi bir farkı yok.

Ama size daha kaliteli bir yasam şansı yaratan bir para.

Öz disiplinle elde ettiğimiz birçok şey zamanla alışkanlığa dönüşür ve hayatımızı daha da kolaylaştırır.

Kısacası öz disiplinimizi geliştirmekle zamanimizi daha kaliteli kullanmak kendimiz için

veya çocuklarımız için tamamen farklı bir gelecek oluşturmamızı sağlayabilir..

Sunu unutmayın,

, bugun bizi biz yapan geçmişte aldığımız kararlardir .

Bu gün vereceğimiz kararlar ise gelecekte nasıl biri olacağımızı belirleyecektir.

Learn languages from TV shows, movies, news, articles and more! Try LingQ for FREE

Tembellik ve erteleme hastalığını tamamen yok etmenin tek yolu ||procrastination|la maladie||||seule| ||Aufschub|||||| ||先延ばし|病気を||||| Der einzige Weg, um die Krankheit der Faulheit und des Zauderns vollständig auszurotten Ο μόνος τρόπος για να εξαλείψετε εντελώς την ασθένεια της τεμπελιάς και της αναβλητικότητας The only way to completely eradicate laziness and procrastination 怠惰と先延ばしの病を完全に根絶する唯一の方法 Единственный способ полностью искоренить болезнь лени и промедления Det enda sättet att helt utrota sjukdomen lathet och förhalning Єдиний спосіб повністю викорінити хворобу ліні та прокрастинації

Daha çok zaman var, şimdi hiç uğraşasım yok,içimden de gelmiyor. ||||||хочу заниматься|||| ||||||je n'ai pas envie|||| ||||||ich will nicht|||| ||||||したい||心の中から|| Es ist noch viel Zeit, ich habe jetzt keine Lust, ich habe keine Lust. There is more time, now I have nothing to worry about, I don't feel like it. Il y a encore beaucoup de temps, je n'ai pas envie de m'en occuper maintenant, ça ne me dit rien. 時間はたっぷりあるし、今はそんな気分じゃない。

Canim isteyince devam ederim işime. |when I want||| Mein Schatz|||| 私の|欲しいとき||| I will continue my work whenever I want. Quand j'en ai envie, je continue mon travail. 気が向いたら仕事に戻るよ。

Şu an hiç zamanım yok, I don't have any time right now Je n'ai pas du tout de temps en ce moment.

olduğunda spor salonuna kaydımı yaptırcam |||запись|запишу ||||je vais m'inscrire |||meine Anmeldung|ich werde anmelden ||||する Ich melde mich im Fitnessstudio an, wenn es soweit ist. I will sign up for the gym when そうなったらジムで申し込むよ。

gece gündüz demeden spor yaparak vücudumu forma sokacağım. |||||||je mettrai en |||exercise|by exercising||| |||||||in Form bringen |||||体を|調子|整える Ich werde meinen Körper in Form halten, indem ich Tag und Nacht Sport treibe. I will get my body in shape by doing sports day and night. 昼も夜もスポーツをすることで、体を鍛えておく。

Bu sigara paketini de bitireyim son, kesin bırakıcam sigarayı, söz. |||||||брошу|| ||la cigarette||||||| |||||||aufhören|| ||||終わらせよう||||タバコ| このタバコを吸い終わったら、絶対に禁煙するよ。

Şu an hiç tadım yok, sonra bitiririm derslerimi. |||goût|||| |||Probe|||| |||||later|I will finish|my classes |||||||授業 Ich habe jetzt keine Lust dazu, ich werde meine Lektionen später beenden. I don't have any taste at the moment, I'll finish my lessons later. 今はそんな気分じゃない。

Şu üniversite bir bitsin, kendimi geliştirmek için gece gündüz kitap okuyacağım, kurslara, seminerlere katılacağım. |||||||||||||я буду участвовать |||||||||||||je participerai |||||||||||Kursen||teilnehmen werde |||||||||||||I will attend |||||||||||コースに|セミナーに|参加する Wenn diese Universität vorbei ist, werde ich Tag und Nacht Bücher lesen, Kurse und Seminare besuchen, um mich zu verbessern. Let this university end, I will read books day and night to improve myself, I will attend courses and seminars. この大学が終わったら、昼夜を問わず本を読み、講座やセミナーに出席し、自分を向上させるつもりだ。

Ya,bugün arkadaşlarla buluşayım, yarın bitiririm işimi. |||встречусь||| |||je vais rencontrer||| |||ich treffe mich||| |||会おう||| Ya, let me meet with friends today, I'll finish my work tomorrow. まあ、今日は友達と会うし、明日仕事を終わらせるよ。

Herkese tanıdık geldi değil mi bu düşünceler? |||"Isn't it"||| Are these thoughts familiar to everyone? このような思いは誰にでもあることだろう?

Kimi kandırıyoruz? |обманываем кого |nous trompons |wir täuschen |騙しています Who are we fooling? 誰をバカにしているんだ?

Kendimizi mi?.. 私たち自身を|

Yok ‘Hevesim olduğunda yaparım', yok ‘Kendimi hazır hissettiğimde yaparım', |||||||je me sens| |My enthusiasm||||||| |||||||wenn ich fühle| |||||||感じたとき| No 'I do it when I have the urge', no 'I do it when I feel ready', 気が向いたらやる』でも『準備ができたらやる』でもない、 yok ‘hevesim çok çabuk kaçıyor benim, yeniden bu işi yapabilmek için kendimi motive edemiyorum', ||||s'en va||||||||| ||||verliert||||||||| |やる気|||逃げる||再び|||できる||||できません すぐに熱意を失ってしまい、またこの仕事をやろうという気になれない」、

Bunların hepsi ne biliyor musunuz? Do you know what all of these are? これがどういうことかわかるかい?

Boş boş bahaneler. ||des excuses ||言い訳 Empty excuses. 空虚な言い訳。 Tembellikten başka bir şey değil bunlar. лень||||| la paresse||||| Faulheit||||| 怠けから||||| They are nothing but laziness. 怠惰以外の何物でもない。

Yapmak zorunda olduğunuz şeyleri yapmayarak kendinizi şuçlu hissetmemeniz için |||||||чувствовать себя виновным| ||||en ne pas|||| |||||||nicht schuldig fühlen| ||||しないことで|||感じない| So that you don't feel guilty by not doing the things you have to do やらなければならないことをやらないことに罪悪感を感じないようにするためだ

bahaneler uydurarak sadece kendinizi kandırıyorsunuz. |ausreden||| ||||騙している Sie machen sich nur selbst etwas vor, wenn Sie Ausreden suchen. You are only fooling yourself by making excuses.

Bir çoğumuz ancak hayalimizde bir şeyleri başarabildiğimizi düşünür ve ||||||nous avons réussi|| |||unserem Traum|||wir es geschafft haben|| ||||||成功できる|| Many of us think that we can only achieve something in our dreams and

bir gün başarılı olacağımıza kendimizi inandırırız. |||будем успешными|| |||nous réussirons|| |||wir erfolgreich sein werden||überzeugen |||なる||信じさせる We convince ourselves that one day we will be successful.

Fakat o ‘Bir gün' ne zaman, hangi gün bunu bilmiyoruz. |||||||||わかりません But we don't know when or what day that 'Someday' is.

Ve bu şekilde de hayatımıza devam edip gidiyoruz. |||||||行っています

Günler, aylar, seneler birbirini kovalıyor. ||||se succèdent ||Jahre|| ||||chasing each other ||年||追いかけている

Bir bakıyoruz ki, 1 sene ,2 sene su gibi geçmiş, |nous regardons|||||| |wir schauen|||||| |見ている|||||| We see that 1 year, 2 years have passed like water, bizse hala aynı noktadayız ve düşünüyoruz, |||au même point|| wir|||Punkt|| |||地点||

daha hiçbir şeye başlayamamışız. |||nous n'avons pas commencé |||wir haben nicht begonnen |||始められなかった We haven't started anything yet. Bence, kitabı okuyanlar, sizlerle su an hangi kitap hakkında konuşacağımı hemen tahmin etmiştir. |||||||||je vais parler||| ||die Leser|||||||sprechen werde||| |||||||||話す||| I think those who read the book immediately guessed which book I'm going to talk to you about right now. この本を読んだ人は、私がどの本について話そうとしているのか、もう想像がついたと思う。

Evet, bu günkü kitabımız Brian Tracyi'nin ‘Bahane Yok- Kendi kendine disiplinin gücü' adli kitabı. |||наша книга|||||||||| ||||Brian Tracy||||||||| ||||Brian Tracy|Brian Tracy's|||||||| ||||Brian Tracy|Brian Tracy|||||||| |||私たちの本|ブライアン|トレーシー|言い訳||||||に関する| はい、今日の本はブライアン・トレーシーの『No Excuses - The power of self-discipline』です。

Büyük bir motivasyon ve heyecanla bir şey üzerinde çalışmak için ||||興奮して||||| Travailler sur quelque chose avec une grande motivation et excitation.

ideal şartların oluşması tabiki de çok güzel. ||образование|||| ||la formation|||| |Bedingungen|Entstehung|||| ||形成|||| Of course, it is very nice to create ideal conditions. Il est bien sûr très agréable que les conditions idéales se mettent en place.

Keşke, işimizi yaparken önümüze hiçbir engel çıkmasa. |||||obstacle|ne se présente ||||||entstehen würde ||する|||障害|出ない I wish there were no obstacles in our way while doing our job. Si seulement il n'y avait aucun obstacle sur notre chemin en faisant notre travail. 私たちの仕事を邪魔するものがなければいいのだが......。

Fakat, trafikte, hiçbir zaman bütün ışıkların aynı anda yeşil yanmadığı gibi |||||||||s'allument| |||||||||leuchtet| |||||信号の||||点灯しない| But in traffic, just as all the lights are never green at the same time. Cependant, dans le trafic, comme il n'y a jamais tous les feux au vert en même temps. しかし、交通渋滞では、すべての信号が同時に青になることはない。

hayatta da hiçbir başarı çok rahat bir şekilde elde edilmez. |||succès|||||| |||||||||erreicht |||成功||||||得られない Auch im Leben ist kein Erfolg zu leicht zu erreichen. No success in life is achieved easily. 人生においても、簡単に成功することはない。

Dikkat ettiyseniz, bizim için en yararlı olan işlerin büyük çoğunluğu hep sıkıcı ve yorucu işlerdir. ||||||||||||||sont ||||||||||||||sind |注意した場合||||||仕事の||||||| If you have noticed, most of the jobs that are most useful to us are always boring and tiring jobs. お気づきのように、私たちにとって最も有益な仕事のほとんどは、いつも退屈で疲れる仕事である。

Sıkıcı bir işi erteleyerek, onu yapmak için |||en reportant||| |||aufschiebend||| |||先延ばしにして||| Wenn Sie eine langweilige Arbeit aufschieben, schieben Sie sie auf. Postponing a tedious task to get it done

heves ve enerjimizin gelmesini beklersek sadece kendimizi kandırmış oluruz. |||||||tromper| Begeisterung||||wir warten|||| 意欲||エネルギー|||||騙して| Wenn wir darauf warten, dass unser Enthusiasmus und unsere Energie kommen, machen wir uns nur etwas vor. If we wait for our enthusiasm and energy to come, we are only deceiving ourselves. 熱意やエネルギーが湧いてくるのを待っていては、自分自身を欺くだけだ。 Çünkü büyük ihtimalle, o heves hiç bir zaman gelmeyecek ||||enthousiasme|||| ||||||||来ない

ve böyle devam ederse de, biz hiç bir zaman amaçlarımıza ulaşamayacagiz. |||||||||nos objectifs| |||||||||Ziele|werden erreichen |||||||||目標に|到達できない And if it goes on like this, we will never reach our goals.

Üstüne bir de o işler beynimizde ağır bir yüke dönüşüp ekstra stres yaratacak. ||||||||||supplémentaire|| ||||||||Lasten|verwandelt||| ||||仕事|私たちの脳の中で|||負担|||| Hinzu kommt, dass diese Tätigkeiten unser Gehirn stark belasten und zusätzlichen Stress verursachen. On top of that, those things will turn into a heavy load on our brain and create extra stress. その上、それらの仕事は私たちの脳にとって大きな負担となり、余計なストレスを生むことになる。

Bu yüzden, bir işi ne kadar ertelersek, o iş bize sanki 10 kat ağır bir iş yapıyormuşuz gibi gelmeye baslar ||||||откладываем|||||||||мы делаем|||начинает казаться ||||||plus|||||||||nous faisons||| |||||||||||||||wir machen|||beginnt |||||||||||||||しているようだ|||始まる So, the longer we delay a task, it starts to feel like we're doing 10 times harder work. そのため、仕事を先延ばしにすればするほど、10倍重い仕事をやっているように感じ始める。

ve bizim için büyük bir eziyete dönüşür. |||||souffrance| |||||苦痛|変わる and it becomes a great torment for us. そして、それは私たちにとって大きな痛手となる。

Kısacası şimdi yapmanız gereken bir işiniz varsa, ||すること|||| In short, if you have a job to do now, 要するに、今すぐやるべき仕事があるのなら、 onu ya şimdi yapmalısınız, ya da hiçbir zaman. |||vous devez|||| |||するべきです|||| You must do it now or never. Bunu unutmayın;

Başarı elde etmek için zahmet çekmeliyiz, enerji harcamalıyız ki, |||||должны потрудиться||| |||||||nous devons dépenser| ||||Mühe geben|wir müssen anstrengen||aufwenden| |||||しなければなりません||使わなければなりません| To achieve success, we must suffer, we must expend energy, 成功を収めるためには、労働し、エネルギーを消費しなければならない、

bu enerji bize başarı şeklinde geri dönsün. ||||||revienne ||||||zurückkommen ||||の形で||戻ってくる let this energy come back to us in the form of success.

Motivasyonumuz olmadan kendimizi bir işi yapmaya zorlamamıza öz disiplin denir. ||||||заставляем себя||| ||||||||auto-discipline| ||||||uns zwingen|Selbst|| ||||||私たちを無理やり||自己管理| Selbstdisziplin ist, wenn wir uns zwingen, etwas ohne Motivation zu tun. Forcing ourselves to do something without motivation is called self-discipline. 自己規律とは、やる気もないのに無理やり何かをすることだ。 Öz disiplin bir kasa benzer, |la discipline||coffre-fort| |||Kasten| Selbstdisziplin ist wie ein Safe, Self-discipline is like a safe, 自己規律は金庫のようなものだ、

ona sürekli egzersiz yaptırmamız lazım. |||lui faire faire| |||sie zum Trainieren bringen| |||する| We need to exercise it constantly. 彼を運動させ続ける必要がある。

Egzersiz yaptıkca o da gelişir ve bir süre sonra daha ağır ve sıkıcı işleri, ||||progrès||||||||| |je mehr|||entwickelt sich||||||||| ||||成長する||||||||| As you exercise, it also improves, and after a while, it does more heavy and boring tasks, À mesure que nous faisons de l'exercice, cela se développe et après un certain temps, nous commençons à faire des travaux plus lourds et ennuyeux,

hic içimizden gelmese de yapmaya başlarız. |de nous|||| ||er kommt||| |from within us|istemesek||başlamaya| ||来ない|||始めます Even if we don't feel like it, we start doing it. même si cela ne vient pas de nous.

Tembel olmayan, çalışkan ve başarılı insanların en büyük meziyeti paresseux||||||||qualité ||||||||Eigenschaft ||||||||長所 Die größte Tugend von fleißigen und erfolgreichen Menschen, die nicht faul sind The greatest virtue of lazy, hardworking and successful people La plus grande qualité des personnes qui ne sont pas paresseuses, qui travaillent dur et qui réussissent. 怠け者ではない勤勉な成功者の最大の美徳

öz disiplinlerinin diğer insanlardan daha güçlü olması |de leur discipline||||| |Disziplinen||||| |自分の дисциплины||||| their self-discipline is stronger than other people c'est que leur autodiscipline est plus forte que celle des autres. 自制心が人一倍強い

ve uzun yıllar çalışarak onu daha da iyi seviyeye getirmeleri.. |||||||||l'amener à |||||||||bringen |||働いて||||||持ってくること

Diyelim ki öğrencisiniz. ||学生です Let's say you are a student.

‘ Yaaa o kadar yorgunum ki, hic film izleyesim yok. |||||||je veux regarder| |||||||ich will| ああ|||||||見たい| ' I'm so tired that I can't watch any movies. ‘ Oh, je suis tellement fatigué que je n'ai même pas envie de regarder un film.

Keşke şu an çalışacağım bir ders olsaydı da, biraz üzerine çalışıp, sonra dinlenseydim' ||||||||||||я бы отдохнул ||||||||||||je me repose ||||||||||||ich mich ausruhen ||||||||||||休めたらよかったのに I wish I had a course to study right now so I could work on it a little and then rest" J'aimerais qu'il y ait un cours sur lequel je pourrais travailler en ce moment, puis me reposer un peu.

diyen birini hiç gördünüz mü? |||見ました| Have you ever seen someone say Avez-vous déjà vu quelqu'un dire ça?

Ya da diyelim ki arkadaşlarınızla bir kafedesiniz. ||||||un café ||||||im Café ||||||カフェにいます Oder nehmen wir an, Sie sind mit Ihren Freunden in einem Café. Or let's say you are in a cafe with your friends. Ou disons que vous êtes dans un café avec vos amis.

O an bir arkadaşınızın ‘Keşke şu an işte olsaydım . ||||||||いる 友人が『今、仕事中だったらよかったのに』と言っているのを聞いたときだ。

Müdürün bana verdiği binlerce detayı olan kontratlar listesini excele yazarak biraz eğlenirdim' ||||||контракты||Excel||| ||||||contrats||||| |||||||||||hätte ich Spaß あなたの上司||||||契約||エクセルに|書いて||楽しんでいた Ich hatte Spaß daran, die Liste der Verträge mit Tausenden von Details, die mir der Manager gab, in Excel zu schreiben. I used to have some fun writing the list of contracts with thousands of details that the manager gave me in excel. Je m'amuserais un peu à écrire dans Excel la liste des contrats avec des milliers de détails que le directeur m'a donnés. マネージャーから渡された何千もの詳細な契約書のリストをエクセルで書くのが楽しかった。

dediğini duydunuz mu hiç? 言っていること||| Did you ever hear it say? Avez-vous déjà entendu ce qu'il a dit ? 君は名誉を重んじる男ではないのか?

Ya da her hafta başkalari televizyonda sevdigi filmleri izlerken ||||другие||любимые|| ||||les autres|||| ||||and others||seine Lieblings-|| ||||他の人|||映画|見るとき Or every week while other people watch their favorite movies on TV. Ou chaque semaine, pendant que d'autres regardent leurs films préférés à la télévision. あるいは毎週、他の人がテレビで好きな映画を見ているとき。

veya bilgisayar oyunu oynarken, |||en jouant |||遊んでいる

benimse bu videolar için metin yazarken çok eğlendiğimi düşünmüyorsunuzdur herhalde. |||||||je m'amuse||je suppose ich denke||||Text(1)|||ich Spaß hatte|vermutlich| 私||||||||考えていないでしょう| Sie glauben wahrscheinlich nicht, dass ich viel Spaß beim Schreiben der Texte für diese Videos hatte. I guess you don't think I have a lot of fun writing the text for these videos. おそらく、私がこれらのビデオのために文章を書くのが楽しかったとは思わないだろう。 O yüzden ‘Benim hevesim çabuk kaçıyor, hic motivasyonum yok' gibi |||||||ma motivation|| |||||||meine Motivation|| |||||||モチベーション|| That's why it's like 'My enthusiasm runs away quickly, I have no motivation' だから、『すぐに熱が冷めてしまう、やる気が出ない』という感じなんだ。 boş ve anlamsız bahaneler ureterek kendinizi haklı çıkarmaya calismayin lütfen. ||||en produisant||justifier||| ||||||||versuchen| |||||||出す|| Bitte versuchen Sie nicht, sich mit leeren und sinnlosen Ausreden zu rechtfertigen. Please do not try to justify yourself by making empty and meaningless excuses. 空虚で意味のない言い訳をして自分を正当化しようとしないでほしい。

Eğer hevesiniz yoksa ve çabuk bıkıyorsanız, bu sadece sizin suçunuz. |||||вы быстро устаёте|||| |||||||||votre faute |||||||||Schuld |||||飽きるなら||||あなたの罪 熱意がなく、すぐに飽きてしまうなら、それは自分の責任でしかない。

Öz disiplininizi yeterince geliştirememişsiniz demek ki. |votre autodiscipline|||| |Ihre Disziplin||nicht entwickelt|| ||十分に|できていない|| It means that you haven't developed your self-discipline enough. 自己鍛錬が足りない。

Öz disiplini geliştirmenin tek yolu kendimiz için bir hedef koyarak kendimizi zorlamamızdır. |||||||||||devoir de se for ||Entwicklung|||||||||uns selbst zu fordern |自己管理||||||||||することです The only way to develop self-discipline is to push ourselves by setting a goal for ourselves. 自己規律を身につける唯一の方法は、自分自身に目標を設定して挑戦することだ。

Mesela diyelim ki, her sabah erken uyanmak için ||||||起きる| 例えば、毎朝、早起きするために、次のようなことをするとしよう。 15 defa her 2 dakikada bir çalacak şekilde alarmı ayarlamak yerine, ||||sonnera|||| ||||alle 2 Minuten||Alarm|einstellen| ||||||アラームを|設定する| Instead of setting the alarm to sound every 2 minutes 15 times, アラームを2分おきに15回鳴らす代わりに、

yalnız bir kez çalacak şekilde alarmı ayarlayıp, ||||||установив |||sonnera|||en réglant |||wird klingeln||den Wecker|einstellen ||||||設定して set the alarm to sound only once, アラームが一度だけ鳴るように設定する、

alarm çalar çalmaz da yatakta oyalanmadan hemen kalkacağımıza dair kendimize söz verebiliriz. ||не звенит|||не теряя времени||что мы встанем|||| alarme||||||||||| |||||ohne zu zögern||wir aufstehen|||| ||鳴る||ベッドで|||||||できる We can promise ourselves that as soon as the alarm goes off, we will get up immediately without lingering in bed. ベッドでぐずぐずせずに、目覚ましが鳴ったらすぐに起きると約束すればいい。

2-3 hafta bunu devamlı olarak yaptıktan sonra daha zor şeylere, ||||した|||| これを2-3週間続けていると、物事が難しくなってくる、 mesela, 1 ay içinde çok sevdiğimiz fakat bizim için zararlı herhangi bir tatlı ||||que nous aimons||||||| ||||好きな||||||| For example, in 1 month, any sweet that we like very much but is harmful for us. 例えば、1ヶ月でとても気に入ったデザートでも、私たちにとっては害になる。

veya yemekten uzak durmaya kendimizi zorlayabiliriz. |||||можем заставить себя |||||we can force |||||uns zwingen |食事から||止まること|| or we may force ourselves to abstain from food. あるいは、無理に食事を控えることもできる。

Bu şekilde her defasında sabah kalktığımızda soğuk duş almak gibi biraz daha zor şeyleri yapmaya |||||когда мы встаем||||||||| |||||quand nous nous lev||||||||| |||||wir aufstehen||||||||| |||||起きる||||||||| そうすれば、朝起きるたびに、冷たいシャワーを浴びるなど、少し難しいことをしなければならない。

kendimizi zorlarsak öz disiplinimiz geliştikce sigarayı birakmak için bile bu yöntemi uygulayabiliriz. |если мы постараемся||наша самодисциплина|развивается||бросить курить|||||можем применить ||||||arrêter de fumer|||||nous pouvons appliquer |||Selbstdisziplin|sich entwickeln|||||||anwenden |もし私たちが|||||やめる|||||適用できる If we force ourselves, we can even use this method to quit smoking as our self-discipline improves. この方法は、自制心を養えば禁煙にも応用できる。 Öz disiplinimizi bu şekilde geliştirdikçe bizim için sıkıcı işleri yapmak |нашу дисциплину|||по мере развития||||| ||||en développant||||| ||||je mehr wir||||| ||||発展させるほど||||| Doing tedious work for us as we develop our self-discipline in this way

artık heves ve motivasyonumuza bağlı olmayacaktır. |||notre motivation|| |||unserer Motivation|| |||私たちのモチベーション|| It will no longer depend on our enthusiasm and motivation. はもはや、私たちの熱意とやる気にかかっている。

Bu yolla işlerimize duygularımızla değil, mantığımızla yaklaşmis oluruz ||||||approchons| ||||||näheren| |方法で||||論理|アプローチする| In this way, we approach our work with our logic, not with our emotions. このように、私たちは感情ではなく論理で仕事に取り組む。

ve onları zamanında başlayıp zamaninda bitirmeyi öğreniriz. ||||à temps||nous apprenons |||||beenden|wir lernen |||||終わらせること|学びます and we learn to start and finish them on time. そして、時間通りに開始し、終了することを学ぶ。

Böylece her gün meditasyon yapmaya, spor yapmaya, ya da dindar biriysek günlük ibadetlerimizi yapmaya |||||||||religious|if we are religious||| ||||||||||if we are religious||unseren Gebeten| ||||||||||人であれば||私たちの礼拝| So versuchen wir jeden Tag zu meditieren, Sport zu treiben oder, wenn wir religiös sind, unsere täglichen Gebete zu verrichten. So we can meditate, exercise, or, if we are religious, our daily prayers. だから私たちは毎日、瞑想をしたり、スポーツをしたり、信心深ければ毎日の祈りを捧げたりする。

engel olan tembellik duygumuzun da üstesinden gelebiliriz. |||чувством||| |||notre sentiment|||nous pouvons |||Gefühl||| |||感情|||私たちは克服できる We can also overcome our sense of laziness that hinders us. 私たちは怠惰にも打ち勝つことができる。

Öz disiplinimizin güçlü olmasının bize kazandırdığı ikinci bir avantaj ise, |нашей дисциплины||||приносит нам|||| |notre autodiscipline||||nous apporte|||| |unserer Disziplin||||Vorteil bringt|||| |||||与えてくれる|||| A second advantage that our strong self-discipline gives us is, 私たちの強い自己規律が与えてくれる第二の利点は、次のようなものだ、

yaptığımız işin çokluğu, efektifliği ve güzel sonuçlarından dolayı |||efficacité|||| |||Effektivität|||Ergebnisse| |||効果iveness|||結果から| なぜなら、私たちの仕事の多様性、有効性、そして良い結果があるからだ。 kendimiz için çalışkan bir kişi imajı çizdiğimizde, ||||||en dessinant ||||||wir zeichnen ||||||描いたとき wenn wir ein Bild von uns selbst als fleißige Person vermitteln, 勤勉な人間というイメージを植え付けるとき、

bu bizim yapmak zorunda olduğumuz işler icin,heves ve motivasyonumuzu arttıracaktır. |||||||||notre motivation| |||||||||unsere Motivation| |||||||||私たちのモチベーション|上げる そうすることで、私たちの仕事に対する熱意とモチベーションが高まる。 Genelde insanoğlu doğası geregi iyi özelliklere (meziyetlere) sahip olduğunu karsi taraftan duyunca |||||caractéristiques||||||en entendant |der Mensch||Natur|||||||| ||性質|||特性||||反対||聞くと Wenn Menschen von der anderen Seite hören, dass sie von Natur aus gute Eigenschaften (Tugenden) haben, ist es im Allgemeinen so, dass 一般的に、人間は相手から「自分にはもともと良い資質(徳)がある」と言われると

kendini mutlu hisseder ve herhangi bir özelliğinden dolayı insanlar ona saygı gösterirse, ||||||caractéristique||||| |||||||||||Respekt zeigen ||||||特性||||| もし彼が幸福を感じ、人々が彼の資質のいずれかによって彼を尊敬するならば、

o zaman elinden geldigince o itibarı korumaya calisir. |||возможности||||попытается |||||||s'efforcera |||||Ruf||sich bemühen |||できる限り|||守ること|働く dann wird er versuchen, diesen Ruf so gut es geht zu schützen. ならば、彼はその評判をできる限り守ろうとするだろう。 Kendinizi düşünün. 自分自身について考えてみよう。

Diyelim ki, bir çok kişi sizi ‘ çok iyi sır tutan' biri olarak biliyor ||||||||secret|||| ||||||||秘密|守る||| 例えば、あなたのことを『秘密をよく守る人』として多くの人が知っているとしよう。

ve birkaç kez size ‘helal olsun sana, gerçekten de ser verip sır vermeyen birisin' demişler. |||||||||série||||| |||||||||cool||||| ||||||||||与え|||人| und ein paar Mal haben sie zu dir gesagt: "Schön für dich, du bist wirklich ein Mann, der nichts verschenkt". と何度か言われた。

Bu neye sebep olacak?

Siz buna benzer iltifatları duymaktan zamanla daha çok hoşlanacak, ||||||||aimerez ||||||||mögen werden ||||||||好きになる Mit der Zeit werden Sie solche Komplimente immer öfter hören, 時間が経てば経つほど、このような賛辞を聞くのが好きになっていくだろう、

bu konudaki itibarınızı kaybetmemek ve hep sizi bildikleri kişi olarak kalmanız için ||вашу репутацию||||||||| |||||||ils vous connaissent|||rester| ||Ihren Ruf|nicht verlieren|||||||| ||あなたの評判||||||||いる| damit Sie Ihren Ruf nicht verlieren und die Person bleiben, für die man Sie immer gehalten hat. そうすることで、あなたの評判を落とすことなく、彼らがいつも知っているあなたであり続けることができる。

o kişilerin sırlarına hassasiyetle yaklaşacaksınız. ||||вы будете подходить |||sensibilité| |||sensibel|werden Sie sich nähern ||秘密に|慎重に| werden Sie für die Geheimnisse dieser Menschen empfänglich sein. その人たちの秘密に敏感になる。

Aynı şey ‘Çalışkan , gayretli‘ vs. gibi sözler için de geçerli. |||diligent|||||| |||eifrig|||||| |||努力している||||||

Kisacasi siz öz disiplininizi geliştirip, ||||développez ||||向上させ

daha kısa zamanda daha çok verimli çalışarak daha iyi sonuçlar elde edebilirseniz, |||||||||||если сможете |||||||||||vous pouvez |||||||||||können Sie |||||効率的に||||||

etrafınızdakilerin, iş arkadaşlarınızın veya müdürünüzün gözünde çalışkan biri olarak itibar kazanacaksınız. ceux qui vous entour|||||||||réputation| ||||Ihrem Chef|||||| あなたの周りの人々の||||あなたの上司の|目の前で||||| Sie werden in den Augen Ihrer Umgebung, Ihrer Kollegen oder Ihres Vorgesetzten den Ruf eines fleißigen Arbeiters erlangen.

Sizi böyle biri olarak tanıdıklarındaysa, işiniz bayagi kolaylaşacaktır. |||||||will become easier |||||||deviendra plus facile ||||||ziemlich|wird einfacher ||||知り合いがそうなら||かなり|

Çünkü siz artık işinizi hem de, yaratmis oldugunuz bu itibarı korumak icin yapacaksınız |||||||vous avez créé||||| ||||||geschaffen haben|Sie haben||Ruf||| ||||||作った||||||する Denn jetzt werden Sie Ihre Arbeit tun, um den Ruf zu schützen, den Sie geschaffen haben. ve bu sizin motivasyonunuz olacak.. |||やる気|

Yani hem güçlü bir öz disiplininiz hem de yeterli motivasyonunuz olacaktır. |||||самодисциплина||||| |||||votre autodiscipline||||| |||||Selbstdisziplin||||| |||||あなたの自己管理||||| だから、強い自己規律と十分なモチベーションの両方を持つことができる。

Böylece yaptığınız işler size daha az sıkıcı gelecek ve iş yapma hızınız da artacaktır. |||||||||||votre vitesse|| |||||||||||Ihre Arbeitsgeschwindigkeit|| |||||||||||スピード|| こうして、あなたの仕事は退屈しなくなり、仕事のスピードも上がる。 Öz disiplininizi daha da güçlendirmek, aynı zamanda hayat kalitenizi daha da arttırmak için ||||renforcer||||votre qualité de vie|||| ||||||||Lebensqualität|||steigern| ||||||||質|||| 自己規律をさらに強化し、同時に生活の質を向上させる。 para biriktirmeyi öğrenmelisiniz. |сбережению денег| |épargner| |das Sparen| ||学ぶべきです お金を貯めることを学ばなければならない。 ‘Aldığım maaş belli, o kadarcik maaşla ben nasıl para biriktireyim?' dediğinizi duyar gibiyim. ||||столько|||||сэкономлю||| |||||||||je vais économiser||| ||||so wenig|||||sparen kann ich||| ||||少し|||||貯める|おっしゃっているのを||ような 給料は決まっているのに、こんな少ない給料でどうやって節約するんだ」という声が聞こえてきそうだ。

Para biriktirebilmeniz için illaki gelirinizin yuksek olması gerekmez. |вы можете сэкономить|||ваш доход|высокий|| ||||vos revenus||| |||nicht unbedingt|Einkommen|hoch|| |貯めることができる||||高い||必要ない Sie müssen nicht unbedingt ein hohes Einkommen haben, um Geld zu sparen.

Önce gelirinizin sadece %1-ini bir kenara atmakla başlayıp, bunu daha sonra %10'a kadar çıkarabilirsiniz. |||||||||||||vous pouvez augmenter ||||||beiseite legen|||||||erhöhen |||||||||||||上げることができます まずは収入の1%を積み立てることから始め、その後10%まで増やすこともできる。

Diyelim ki, 1600 lira maaş alıyorsunuz ve bu miktar, ailenizin aylık harcamasına zar zor yetiyor. ||||||||votre famille|mensuelle|||| |||||||||||gerade so|| ||||受け取っています|||||||さえ|| Nehmen wir an, Sie erhalten ein Gehalt von 1600 TL und dieser Betrag reicht kaum für die monatlichen Ausgaben Ihrer Familie. 例えば、あなたが1600TLの給料を受け取っていて、この金額で家族の毎月の支出を賄うのがやっとだとしよう。

Mesela, yarın müdürünüz size ‘Şirketimizin durumu çok kötü. Bu yüzden maaşları düşürmek zorundayiz. ||||||||||||обязаны это сделать ||votre directeur|||||||||| ||Ihrer||||||||||sind wir verpflichtet ||あなたの上司||私たちの会社の|||||||下げる| 例えば、明日上司から『会社の状況が非常に悪いので、給料を下げなければならない』と言われるだろう。

Bundan sonraki aylık maaşın 1600 lira yerine %10 daha az, yani 1440 lira olacak.' dedi.

Simdi, o 160 lira yüzünden açlıktan ölecek misiniz? ||||||ですか その160リラのために餓死するのか?

Günümüzde iş bulmanın ne kadar zor olduğunu hepimiz biliyoruz. ||trouver un emploi|||||| ||Arbeiten finden|||||| ||仕事|||||| 今日、仕事を見つけるのがいかに難しいかは誰もが知っている。

O yüzden büyük ihtimalle, bir çoğumuz işten ayrılıp yeni bir iş arayışına girmeyi düşünmeyecektir. |||||||||||||не будет думать |||||||||||||will not think |||||||||||||nicht denken |||||||||||探し|入ること|考えないでしょう Daher werden die meisten von uns wahrscheinlich nicht daran denken, ihren Arbeitsplatz aufzugeben und sich einen neuen zu suchen. そのため、ほとんどの人は仕事を辞めて新しい仕事を探そうとは思わないだろう。 Tabi ki, 1600 lirayla ailenizi nasıl geçindirmeye çalıştıysanız, ||лирами|||содержать|вы пытались ||avec 1600 livres|||| |||||unterhalten|versucht haben |||家族を||養う|働いていたら もちろん、1600リラでどうやって家族を養おうとしたのか、

bundan sonra da 1440 lirayla geçinmeyi bir şekilde başarmaya calisacaksiniz. ||||сводить концы||||будете стараться |||||||réussir à| |||mit 1440 Lira||||es wird gelingen|werden versuchen |||||||成功する|働くでしょう これからは何とか1440リラで生活できるように努力するんだ。

Başka çareniz olmadığı icin de başa gelen çekilir diyeceksiniz. |||||la tête||| |Option||||||| |||||頭に|||言います 他に選択肢がないのだから、来るものは拒まずだ。

Yani istersek biz de az olan gelirimizin bile %10'unu bir kenara atarak para biriktirebiliriz. |||||||||||||épargner |wenn wir wollen|||||unserem Einkommen||||||| ||||||収入|||||||貯金する つまり、やろうと思えば、わずかな収入の10%でも積み立てれば、お金を貯めることができるのだ。

Bunun için İllaki mudurun maaşımızı dusurmesine veya kendi işinizse satışların azalmasına gerek yok degil mi? |||директор|зарплату нашу|уменьшить|||вашей работе|||||| ||||||||votre travail|ventes||||| ||||unseren Gehalt|senken senken|||Ihr Geschäft|Verkäufen||||| ||||給料||||あなたの仕事なら|売上|減少|||ない| Dazu muss der Manager nicht unbedingt unser Gehalt kürzen oder, wenn es sich um Ihr eigenes Unternehmen handelt, den Umsatz verringern, richtig? 経営者が給料を減らしたり、自分のビジネスなら売上を減らしたりする必要はないでしょう?

Çoğumuz bu miktari azimsayip, aylık 160 lira biriktirmekle ne yapabilirim ki diye dusunebilir. |||considérant|||||||| ||Betrag|wenig betrachten||||||||nachdenken kann ||量|||||||||考えられる Viele von uns unterschätzen diesen Betrag und denken: Was kann ich mit 160 Lira im Monat anfangen? 私たちの多くはこの金額を過小評価し、月160リラの節約で何ができるのだろうと考えるかもしれない。

O zaman şöyle bir soru sorayım ben size. では質問させてください。

0 mı büyük yoksa 160mı? 0が大きいか、160が大きいか?

Tabiki de 160.

En kotu senaryoda hayat şartlarınız veya kariyerinizde onunuzdeki 5 sene içerisinde hiçbir gelişme, ||||||вашей карьере|вашем|||| ||||||votre carrière||||| ||||Ihre Bedingungen||Karriere|in den nächsten|||| ||||あなたの条件||あなたのキャリアで|あなたの前にある|||| 最悪の場合、今後5年間は生活環境もキャリアも改善されない、

, maas zammi veya gelirinizin bir şekilde artması vs. gibi bir durum olmasa bile |situation||||||||||| |Erhöhung||||||||||| 給料|||||||||||| Auch wenn es keine Gehaltserhöhung gibt oder sich Ihr Einkommen in irgendeiner Weise erhöht, usw. 昇給がなくても、何らかの形で収入が増えるなどしても。

o zaman bir kenarda birikmiş 9600 liranız olacak. ||||accumulated|| |||auf der Seite|angespart|Ihr Geld| ||||貯まっている|リラ| Kenarda birikmiş bir paraninizin olması kendinizi daha rahat ve guvendehissetmenizi saglayacak. |accumulé|||avoir|||||| |angespart||Ihr Geld||||||sicher fühlen| |||||||||安心している|提供する 貯蓄があれば、より快適で安全な生活を送ることができる。

Sizi yeni bir şeyler yapma konusunda motive edecek, 何か新しいことをしようという意欲が湧いてくる、

bir yerlere para yatırmak veya birileriyle ortak olup küçük bir girişim yapma şansınız olacak. |||investir|||||||||| |||investieren||mit jemandem|||||||| |||預ける||誰かと|||||||| どこかにお金を投資したり、誰かと組んで小さなベンチャー企業を作ったりするチャンスがあるだろう。 Üstelik bu yatırımı yaptığınızda size daha önce riskli gorunen şeyler o kadar da riskli gelmeyecek. ||||||||apparaissant|||||| ||||||||aussehen|||||| |||したとき||||リスクのある||||||リスクがある| さらに、この投資をすることで、以前はリスキーに思えたことも、それほどリスキーに思えなくなる。 Çünkü siz artık aylik 1440 liraya alışmış olacaksınız ve sizin için o 9600 lira ek bir para. |||ежемесячно||||||||||| |||mensuel||||||||||| |||月額||慣れている||||||||| 月1440リラに慣れているあなたにとって、9600リラは追加料金だからだ。

Hem de kendi paranız, |||お金 自分のお金だ、

hiç kimseden ödünç almadığınız, kredi çekmeden biriktirdiğiniz bir para. |||vous n'avez pas empr||||| |||nicht geliehen||ohne Kreditaufnahme||| ||借りる|||借りる||| 誰からも借りていないお金、ローンを組まずに貯めたお金。

Aslinda onu kaybetmenizle bir kenarda durmasının herhangi bir farkı yok. ||le fait de perdre||||||| ||Ihrem Verlust|||stehen|||| 実際||失うこと||||||| 実際、彼を失っても、ただ傍観していても違いはない。

Ama size daha kaliteli bir yasam şansı yaratan bir para. |||||||創造する||

Öz disiplinle elde ettiğimiz birçok şey zamanla alışkanlığa dönüşür ve hayatımızı daha da kolaylaştırır. |||||||||||||facilite |mit Selbstdisziplin||||||||||||erleichtert |||||||習慣||||||楽にする 自己鍛錬によって達成したことの多くは、時間の経過とともに習慣となり、私たちの生活をより快適なものにしてくれる。

Kısacası öz disiplinimizi geliştirmekle zamanimizi daha kaliteli kullanmak kendimiz için |||развивать|||||| ||||notre temps||||| ||||unsere Zeit||||| |||向上させること|私たちの時間|||||

veya çocuklarımız için tamamen farklı bir gelecek oluşturmamızı sağlayabilir.. |||||||de créer| |||||||gestalten| |||||||作ること|提供できる

Sunu unutmayın, notre| プレゼンテーション|

, bugun bizi biz yapan geçmişte aldığımız kararlardir . aujourd'hui|||||| ||||||Entscheidungen 今日|||||| 過去に下した決断が、今の自分を作っているんだ。

Bu gün vereceğimiz kararlar ise gelecekte nasıl biri olacağımızı belirleyecektir. ||que nous prendrons||||||| ||die wir treffen||||||werde| ||与える||||||なる|決める