×

Nous utilisons des cookies pour rendre LingQ meilleur. En visitant le site vous acceptez nos Politique des cookies.

image

Daha Türkçe Okuyorum, Günlük Hayattan Kesitler

Günlük Hayattan Kesitler

GÜNLÜK HAYATTAN KESİTLER

Salim - Affedersiniz, on dakikadan beri bekliyorum, Eminönü otobüsü gelmedi. Otobüsler her zaman böyle geç mi gelir?

Süheyla - Bu duraktan Eminönü otobüsü geçmez. Siz yanlış tarafta bekliyorsunuz. Caddenin karşısına geçin, oradaki durakta bekleyin.

Salim - Tamam, teşekkür ederim. Boşuna on dakika bekledim. Ben karşıya geçeyim.

Süheyla - Bir dakika bakar mısınız?

Salim - Buyurun.

Süheyla - Karşıdaki durağa otobüs hemen de gelebilir, geç de gelebilir. İstanbul trafiğinde belli olmaz. Bunun için beklemeye devam edin.

Salim - Trafik her gün böyle mi?

Süheyla - Özellikle pazartesi ve cuma günleri daha sıkışık.

Salim - Neden?

Süheyla - Çünkü pazartesi ilk iş günü. Herkes hafta sonunda dinlenir ve enerjik olur. Erkenden işe gitmek isterler ve trafik erken saatlerde sıkışır. Cuma günü de son iş günü, insanlar saat altıda sokağa fırlar. Bazı insanlar yorgundur ve hemen evine gitmek ister. Bazıları da arkadaşlarıyla buluşmak, yemeğe veya eğlenceye gitmek ister. Bunun için cuma günleri trafik geç saatlere kadar sıkışık olur.

Salim - İstanbul çok güzel, ama biraz stresli bir şehir.

Süheyla - Siz nerelisiniz?

Salim - Manisalıyım. Neyse, yardımınız için tekrar teşekkür ederim, hoşça kalın!

Süheyla - Güle güle!

Learn languages from TV shows, movies, news, articles and more! Try LingQ for FREE

Günlük Hayattan Kesitler |жизни| ||extraits Daily|Life|Slices شرائح من الحياة اليومية Das tägliche Leben Daily Life Vida cotidiana Tranches de vie quotidienne Vita quotidiana Dagelijks leven Vida quotidiana Кусочки повседневной жизни Dagligt liv Повсякденне життя

GÜNLÜK HAYATTAN KESİTLER ||фрагменты ||Ausschnitte diary|life|snippets أقسام من الحياة اليومية TÄGLICHE LEBEN Abschnitte DAILY LIFE CUTTERS TRANCHES DE VIE QUOTIDIENNE

Salim - Affedersiniz, on dakikadan beri bekliyorum, Eminönü otobüsü gelmedi. Salim||||||Eminönü|autobus| |Excuse me|||||Eminönü|| ||||seit|||| سالم - معذرة ، لقد كنت أنتظر لمدة عشر دقائق ، لم تأت حافلة Eminönü. Salim - Excuse me, I've been waiting ten minutes, the Eminonu bus didn't show up. Salim - Excusez-moi, cela fait dix minutes que j'attends, le bus Eminönü n'est pas arrivé. Салим - Извините, я ждал десять минут, автобус Эминёню не приехал. Otobüsler her zaman böyle geç mi gelir? هل الحافلات دائما تأتي متأخرا؟ Are buses always such late? Les bus sont-ils toujours aussi en retard ?

Süheyla - Bu duraktan Eminönü otobüsü geçmez. Süheyla||arrêt|||passes Süheyla||the stop|||does not pass ||Haltestelle||| لا تتوقف حافلة سهيلا - إمينونو عند هذه المحطة. Süheyla - This stop will not pass the Eminönü bus. Le bus Süheyla - Eminönü ne passe pas par cet arrêt. Siz yanlış tarafta bekliyorsunuz. |||vous attendez |wrong||are waiting أنت تنتظر على الجانب الخطأ. You're waiting on the wrong side. Vous attendez du mauvais côté. Caddenin karşısına geçin, oradaki durakta bekleyin. ||||at the stop| the street|across from|cross over||bus stop| اعبر الشارع وانتظر عند المحطة هناك. Geh über die Straße und warte dort an der Haltestelle. Get across the street, wait at the station. Traversez la rue, attendez à l'arrêt de bus qui s'y trouve.

Salim - Tamam, teşekkür ederim. سليم--حسنًا، شكرًا لك. - Okay, thank you. Boşuna on dakika bekledim. for nothing||| انتظرت عشر دقائق دون جدوى. I waited ten minutes for nothing. J'ai attendu dix minutes pour rien. Ben karşıya geçeyim. |de l'autre côté|je passe |across|let me cross سوف أعبر. I crossed over. Je vais traverser. Я перейду.

Süheyla - Bir dakika bakar mısınız? ||||would you سهيلة - هل يمكنك أن تنظر إليها لدقيقة؟ Süheyla - Entschuldigen Sie mich einen Moment. Suheyla - Are you a minute? Süheyla - Excusez-moi une minute. Сухейла – Не могли бы вы уделить минутку?

Salim - Buyurun. سليم - تفضل . Salim - Hier, bitte sehr. Salim - Here you go. Salim - Voilà.

Süheyla - Karşıdaki durağa otobüs hemen de gelebilir, geç de gelebilir. ||arrêt de bus||||||| ||bus stop||||||| سهيلة - يمكن أن تأتي الحافلة إلى المحطة المقابلة على الفور ، أو قد تأتي متأخرة. Süheyla - Der Bus kann sofort oder mit Verspätung an der Haltestelle ankommen. Süheyla - The bus to the opposite station can come right away and it may come late. Süheyla - Le bus peut arriver à l'arrêt tout de suite ou en retard. Süheyla - Автобус может сразу прийти на противоположную остановку, а может и опоздать. İstanbul trafiğinde belli olmaz. |traffic|| Istanbul|traffic|can't be predicted| ليس واضحا في حركة المرور في اسطنبول. Istanbul traffic is unclear. On ne sait jamais dans le trafic d'Istanbul. В пробках Стамбула непонятно. Bunun için beklemeye devam edin. استمر في انتظار ذلك. Warte weiter darauf. Keep on waiting for it. Nous l'attendons toujours.

Salim - Trafik her gün böyle mi? سليم - هل المرور هكذا كل يوم؟ Salim - Is it like this every day? Salim - Le trafic est-il tel tous les jours ?

Süheyla - Özellikle pazartesi ve cuma günleri daha sıkışık. |||||||chargé Süheyla - Especially crowded.||Monday (1)|||||busy سهيلة - يكون الجو أكثر ازدحامًا بشكل خاص يومي الاثنين والجمعة. Suheyla - especially monday and friday days are more cramped. Süheyla - C'est surtout le lundi et le vendredi qu'il y a le plus d'embouteillages.

Salim - Neden? سليم - لماذا؟ Salim - Why?

Süheyla - Çünkü pazartesi ilk iş günü. سهيلة - لأن يوم الاثنين هو أول يوم عمل. Süheyla - Because it's the first working day on Monday. Süheyla - Parce que le lundi est le premier jour de travail. Herkes hafta sonunda dinlenir ve enerjik olur. |||se repose||| |||rests||energetic| |||ruht||energetisch| الجميع مرتاحون وحيويون في عطلة نهاية الأسبوع. Jeder ruht am Wochenende und wird energisch. Everyone rests at the end of the week and becomes energetic. Tout le monde est reposé et plein d'énergie le week-end. Erkenden işe gitmek isterler ve trafik erken saatlerde sıkışır. ||||||||se bloque Early|||||||in the early hours|traffic jams يريدون الذهاب إلى العمل مبكرًا والاختناقات المرورية مبكرًا. They want to go to work early and traffic gets stuck in the early hours. Ils veulent aller travailler tôt et il y a des embouteillages aux premières heures. Cuma günü de son iş günü, insanlar saat altıda sokağa fırlar. ||||||||||sautent |||||||||to the street|rush out يوم الجمعة ، آخر يوم عمل ، هرع الناس إلى الشوارع في الساعة السادسة صباحًا. On Friday, the last working day, people rush into the street at six o'clock. Le vendredi est le dernier jour de travail, les gens sortent dans les rues à six heures. В пятницу, в последний рабочий день, люди выбегают на улицы в шесть часов. Bazı insanlar yorgundur ve hemen evine gitmek ister. ||fatigué||||| ||is tired||||| يشعر بعض الناس بالتعب ويريدون العودة إلى منازلهم على الفور. Some people are tired and want to go home immediately. Certaines personnes sont fatiguées et veulent rentrer chez elles immédiatement. Bazıları da arkadaşlarıyla buluşmak, yemeğe veya eğlenceye gitmek ister. |||meet|||divertissement|| some people|||meet up|to eat||entertainment|| يريد الآخرون أيضًا مقابلة الأصدقاء أو الخروج لتناول العشاء أو الاستمتاع. Some of them want to go out to meet friends, to eat or to have fun. D'autres veulent rencontrer des amis, aller au restaurant ou se divertir. Bunun için cuma günleri trafik geç saatlere kadar sıkışık olur. ||||traffic||late hours||| ولهذا السبب، تكون حركة المرور مزدحمة حتى ساعات متأخرة من أيام الجمعة. For this, traffic on Fridays will be tight until late. C'est pourquoi le trafic est congestionné jusqu'à tard le vendredi.

Salim - İstanbul çok güzel, ama biraz stresli bir şehir. ||||||stressful|| سليم - اسطنبول مدينة جميلة جدًا ولكنها مرهقة بعض الشيء. Salim - Istanbul is a beautiful city, but a little stressful. Salim - Istanbul est une ville très belle, mais un peu stressante.

Süheyla - Siz nerelisiniz? ||where are you from سهيلة - من أين أنت؟ Süheyla - Where are you from? Süheyla - D'où venez-vous ?

Salim - Manisalıyım. |je suis de Manisa |I'm from Manisa |Ich komme aus Manisa سالم - أنا من مانيسا. Salim - Manisalıyım. Neyse, yardımınız için tekrar teşekkür ederim, hoşça kalın! Anyway|your help|||||| على أي حال ، شكرا مرة أخرى على مساعدتك ، وداعا! Anyway, thank you again for your help, bye! Quoi qu'il en soit, merci encore pour votre aide, au revoir !

Süheyla - Güle güle! Süheyla|| سهيلة - وداعا! Süheyla - Goodbye!