İnsanlığın Büyük X'i | Ece Temelkuran | TEDxIstanbul
Çeviri: Gözde Caymazer Gözden geçirme: Yunus ASIK
Ece Temelkuran Yazar
Amerikan üssü olan bir şehirde büyümüş bir arkadaşım,
kardeşiyle şöyle bir oyun oynuyormuş:
Amerikacılık oyunu.
Oyun şöyle.
Günün herhangi bir anında birbirlerine diyorlar ki,
hadi Amerikalılar gibi olalım.
Ondan sonra da böyle yapıyorlar,
filan, böyle davranmaya başlıyorlar.
Şimdi buralar bu tür sahneler,
bizden biraz Amerikacılık oyunu oynamamızı bekleyen sahneler.
Bu sahne benden size Anglo-Amerikan tarzında bir hikâye anlatmamı bekliyor. İşte bu hikâye kişisel olacak, muhakkak komik olacak
ve size dokunmam gerekiyor, dokunaklı olması gerekiyor
ve elbette hiç notlarıma bakmamam lazım.
Ama her ne kadar hani dünyanın ikisi hariç
bütün kıtalarında hikâye anlatmış,
hikâye yazmış bir insan olarak bir cephanem olsa da bu konuda,
benim bugün böyle bir şey yapmak içimden gelmiyor. Bu sahneler çünkü insandan çoğu zaman şöyle bir şey bekliyor. Siz buraya geleceksiniz,
motive olacaksınız,
ilham alacaksınız
ve tazelenerek zaten var olan hayatınızı
devam ettirmek üzere dışarı çıkacaksınız.
Ben, bugün burada niye varız? Ben de sizle.
İşte noktaları birleştireceğiz.
Nereden çıktı bu?
Steve Jobs'tan.
Steve Jobs kim?
Son kırk yıldır falan herhâlde iletişim kültürümüzü
ve sonrada bizi biçimlendiren bir adam.
Steve Jobs sayesindedir ki biz bugün
sadakat ve heyecanın mükemmel birleşimi olan tek aşk ilişkimizi
telefonlarımızla yaşıyoruz.
Ve Steve Jobs'un söylediği şey şu:
"Eğer geçmişe bakarak noktaları birleştirebilirsek,
ortaya bir resim çıkar ve hayatı anlayabiliriz."
Ben size bugün büyük resim veremeyeceğim.
Onun yerine bir X çizeceğim.
Buna şimdilik ''İnsanlığın Büyük X'i'' diyelim. TEDx'in küçük x'i gibi değil, daha büyük bir X.
Çünkü bence önümüzdeki yüzyılın meselesi,
İnsanlığın Büyük X'i olacak.
Neden?
Çünkü kendimize bakıyoruz.
Lüzumundan fazla kendimizle ilgiliyiz.
Dünyanın geri kalanı sanki çektiğimiz selfilerde,
sığdığı kadarıyla küçük bir manzara parçası. Ve bu büyük ahlaki yanılgımız o kadar meşru ki,
böyle yerlere gelip, bu kadar büyük toplantılar yapıp
--bugün böyle değil ama genelde böyle oluyor-- böyle büyük toplantılar yapıp dünyanın ciddi meselelerinden hiçbirini konuşmadan ayrılabiliyoruz.
Oysa bugün dünyada ne oluyor?
Batı medeniyetinin bildiğimiz anlamda sınırları daralıyor.
Batı medeniyetinin doğduğu yer olan
Ege denizi sahillerine çocuk cesetleri vuruyor.
İnsan hakları beyannamesinin imzalandığı şehirde
insanoğlu kendini bombalarla patlatıyor.
Eşitsizliği, adaletsizliği gezegenin güneyine depolamış,
outsource etmiş dünya,
artık orada biriken öfkeyi durdurabilecek kadar yüksek,
o kadar kalın duvarlar öremeyeceğinin farkına varıyor bir gün.
Keşke sadece bu kadar olsa.
Bir de şöyle bir şey oluyor.
Gezegen kuruyor.
Artık insanlar topraksız tarım yapmayı düşünüyorlar.
Bence önümüzdeki yüzyılın en büyük ahlaki sorunsalı,
insanoğlu için en büyük soru şu olacak:
Bu gezegendeki beceriksizliğimizi kabul edip buradan gidelim mi? Yoksa bir kere daha deneyelim mi?
Çözüm ne?
Da dad dad da daaa.
Şimdi...
Vatikan'da Papa,
ondan sonra Amerika'da Demokrat Parti aday adayı Bernie Sanders, arkasından dünyanın en zenginlerinden Bill Gates ve hatta Hollywood'da Brad Pitt
ve en son Türkiye'deki iş dünyasının devlerinden Ali Koç, sosyalizmden adlı adınca bahsettiğine göre
artık benim de böyle bir sahnede
sosyalizm demem garip kaçmayacaktır.
(Alkışlar)
Geçtiğimiz yüzyıl boyunca bu sözcükten hepimizi korkuttular.
Kötülüğün efendisi, şeytanların en başı.
Sosyalizm hep böyle oldu.
Oysa, sosyalizm çok basit bir şey.
Söylüyorum.
Rekabet yerine dayanışma.
Hırs yerine yaşam coşkusu.
Sahip olmak yerine olmak.
Korku değil sevgi.
Ama tabii en önemlisi, tek başına değil hep beraber.
Sadece bunu söyledikleri için 7 kıtada geçtiğimiz yüzyıl boyunca
katledilmiş milyonlarca insanın önünde saygıyla eğilerek söylüyorum ki,
X'imizin insanlık,
insanlığın büyük X'inin ilk çizgisi, kapitalizmle sosyalizm arasında çizilecek.
Önümüzdeki yüzyılın meselesi bu olacak.
Çünkü biraz önce zikrettiğim isimlerin aracılığıyla kapitalist utangaç da olsa kapitalistler,
sosyalizmi pazarlık masasına çağırdılar.
Kapitalistler çok akıllı adamlardır,
öyle durup dururken bir şey yapmazlar.
Muhtemelen kapitalizmin büyük krizini engellemek için,
bir yumuşak iniş yapmak için,
kendilerini kurtarmak için yapmış olabilirler.
Ama bir kez pazarlık masasına oturulduğunda,
ne olacağını kimse bilemez.
Peki bunu kim yapacak?
Bu büyük çizgiyi kim çekecek?
Bu da bizi X'in ikinci büyük çizgisine götürüyor. Bu çizgiye --İngilizce ismi daha havalı olduğu için öyle söyleyeceğim-- Andalusia Reloaded diyelim.
Endülüs Yeniden.
Yıllar yıllar yıllar önce, insanlığın doğusu ile batısı birbirine değdi ve oradan insanlığın en güzel fikirleri,
en güzel şarkıları,
en güzel şiirleri
ve en güzel şarapları çıktı.
Endülüs.
Bunun yeniden gündeme geleceği kanaatindeyim. Çünkü bu bir kere oldu.
Bir kere bunun küçük bir girişimi oldu.
Tahrir'deki insanlar,
İspanya meydanlarındaki insanlar,
Atina'daki insanlar,
İstanbul'daki, Gezi'deki, Türkiye'deki insanlar,
birbirleri ile konuşmaya başladılar,
ayaklanırken.
Ve tam o ayaklanma anında,
güven satın almak için milyonlarca dolar yatırılmış olan, o büyük logolu haber ağlarını bir kenara ittiler.
Hiç tanımadıkları, üstelik gerçek isimlerini bile bilmedikleri
takma isimli insanlara güvendiler.
Onlardan bilgi almak istediler,
onlardan haber almak istediler.
Bu çok önemlidir.
İnsan insanı seçmiştir.
Bu Endülüs Yeniden'in bir başlangıcı bence ve devamı gelecek diye düşünüyorum.
X'imiz dünyanın birbirine,
gezegenin, insanlığın birbirine en uzak
iki noktası, dört noktası arasında kurulacak. Kapitalizm'le Sosyalizm.
Doğu'yla Batı arasında.
Bunun, bu X'in tam ortasında insanlık cennetinin,
yeryüzündeki cennetin durduğunu düşünüyorum
ve oraya odaklanmamız gerektiği kanaatindeyim. Şu anda dağınık ve bulanık hâlde yaşadığımız 3. Dünya Savaşı'nın sonunun gelmesinin tek imkânının da bu olduğunu düşünüyorum.
Yıllar önce Arjantin'de kriz yaşanırken, barikat eylemcileri vardı,
2001'di galiba.
Ben de oradaydım, barikat eylemcileriyle birlikteydim,
gazeteciydim o zaman.
Ve gündüzleri sırtına bebeğini bağlayıp, yollara çıkıp elinde metal bir çubukla polislerle kavga eden
ve Buenos Aires'e giren dört ana arterden birini
kesenlerin lideri olan bir kızla tanıştım.
Gencecik ufak tefek bir kız.
Bebeği de var.
Böyle sarmış bebeğini sırtına.
Maria.
Onun kulübesine gittik,
bir yataktan başka hiçbir şeyi yok.
Ve çok uzun konuştuk konuştuk.
Sosyalizm o bu falan filan.
Ondan sonra dedim ki "Maria neden? Yani sonuç olarak neden? Neden yapıyorsun bunu?"
O da şöyle dedi:
"Hafta içi çalışmak istiyorum, hafta sonu da tangoya gitmek istiyorum." (Gülüşmeler)
İnsan devasa ve minnacık bir şey.
Korkunç ve hayranlık verici.
Gezegen de öyle.
Bir rezalet, büyük bir becerisizlik
ve hâlâ her nasılsa bizi kendine hayran bırakıyor. Ben burada ikinci bir şansı hak ettiğimizi düşünüyorum.
Bu yüzden de diyorum ki,
bu yaz sahillerde self-help kitapları yerine sosyalizm okuyun.
Çünkü önümüzdeki on yılın trendy topic'i bu olacak arkadaşlar. (Gülüşmeler) Teşekkürler.
(Alkışlar)