La Dualidad Onda-Partícula es una 💩 Der Welle-Teilchen-Dualismus ist ein 💩 The Wave-Particle Duality is a 💩 La dualité onde-particule est une 💩 De golf-deeltjes dualiteit is een 💩 Dualizm falowo-cząsteczkowy jest 💩 A dualidade onda-partícula é uma 💩 Dalga-Parçacık İkiliği bir 💩'dir

Hoy vamos a empezar a adentrarnos en el mundo de la mecánica cuántica por el buen camino, |||||to enter||||||||||| |||||girmek||||||||||| Today we are going to begin to enter the world of quantum mechanics on the right track, Bugün, kuantum mekaniği dünyasına doğru iyi bir yoldan girmeye başlayacağız,

lo que quiere decir que de Dualidad Onda Partícula… NADA. Estoy harto de su uso indiscriminado |||||||||||fed up||||indiscriminate which means that Particle Wave Duality ... NOTHING. I'm sick of its indiscriminate use Bu da Dalga Parçacık İkiliği'nin… HİÇBİR ŞEY olduğu anlamına geliyor. Keyfi kullanımından bıktım.

en la divulgación científica. Os diré por qué. Ejem. ||dissemination|||||| I'll tell you why. ahem. bilimsel yayılmada. Nedenini söyleyeceğim. Ehem.

La dualidad onda partícula es una idea de la vieja escuela, usada por nuestros Antiguos Particle-wave duality is an old-school idea, used by our Ancient ones. dalga-parçacık ikiliği, Eski Okul'un bir fikri, Antik'lerimiz tarafından kullanıldı

para entender este experimento que tenía a los físicos acojonados: el experimento ||||that|||||scared|| |||||||||korkmuş|| |||||||||spaventati|| |||||||||apavorados|| to understand this experiment that had physicists freaked out: the experiment bu deneyi anlamak için, fizikçileri tedirgin eden: deneyi

de la doble rendija, que ya explique un vídeo anterior. Y es que el patrón que aparece |||fenda||||||||||||| I have already explained in a previous video, and the pattern that appears in this video is the daha önce bir videoda açıkladığım çift yarıdan. Ve aslında görünen desen

cuando abrimos las dos cajas a la vez es muy similar al que obtendríamos con una onda. |||||||||||||we would get||| |||||||||||||alırdık||| when we open the two boxes at the same time it is very similar to what we would obtain with a wave. iki kutuyu aynı anda açtığımızda, elde edeceğimiz dalgaya çok benzer.

Parece que el átomo sale de las cajas comportándose de manera ondulatoria, sumándose en ciertas ||||||||behaving|||wave-like|adding|| |||||||||||dalga gibi||| It seems that the atom comes out of the boxes behaving in a wave-like manner, adding to certain Atomun kutulardan dalga gibi davranarak çıktığı ve belirli bazı noktalarda toplandığı görünüyor.

zonas y cancelándose en otras. Pero cuando llega a la pantalla, se comporta como una ||being canceled|||||||||||| ||iptal edilerek|||||||||||| But when it gets to the screen, it behaves like a bazı bölgelerde görünür ve diğerlerinde iptal edilir. Ama ekrana geldiğinde, bir

partícula y la golpea en un solo lugar. Esta idea de que un objeto cuántico parece tener This idea that a quantum object appears to have a quantum particle and hits it in one place. parçacık gibi davranır ve onu tek bir yerde vurur. Bir kuantum nesnesinin böyle görünmesi

una naturaleza bipolar, a veces de onda y a veces de partícula, es la llamada Dualidad ||bipolar||||||||||||| ||ikili||||||||||||| a bipolar nature, sometimes wave and sometimes particle, is the so-called Duality. bipolar bir doğaya sahip olduğu düşüncesi, bazen dalga bazen parçacık olarak, sözde İkiliğe

Onda Partícula o Dualidad Onda Corpúsculo. El señor De Broglie utilizó esta dualidad |||||Particle||||Broglie||| |||||parçacık||||Broglie||| |||||||||Broglie||| Particle Wave or Corpuscle Wave Duality. M. de Broglie used this duality Dalga Parçacık veya Dalga Parçacık İkiliği. Bay De Broglie, bu ikiliği kullandı

para entender las órbitas de los electrones dentro del átomo de Bohr con muy buenos resultados |||||||||||Bohr|||| |||||||||||Bohr|||| |||||||||||Bohr|||| |||||||||||de Bohr|||| to understand the electron orbits inside the Bohr atom with very good results. Bohr atomu içindeki elektronların yörüngelerini çok iyi sonuçlarla anlamak için

y, como no, nuestra amiga la luz ya llevaba un tiempo exhibiendo este comportamiento indeciso. |||||||||||exhibiting|||indecisive and, of course, our friend the light had already been exhibiting this indecisive behavior for some time. ve, elbette, arkadaşımız ışık da bir süredir bu belirsiz davranışı sergiliyordu.

¡Sí! La dualidad onda partícula estaba muy guay en 1920, pero ahora estamos en el |||||||fixe|||||| Yes! Particle-wave duality was very cool in 1920, but now we're in the Evet! Dalga-parçacık ikiliği 1920'lerde çok havalıydı, ama şimdi 2017'deyiz.

maldito 2017. El entendimiento que tenemos de la mecánica cuántica es muy superior damn 2017. the understanding we have of quantum mechanics is far superior. Berbat 2017. Kuantum mekaniği konusundaki anlayışımız çok daha üstün.

y la realidad es que esta dualidad está obsoleta. No estoy diciendo que esté mal; la dualidad and the reality is that this duality is obsolete. I'm not saying it's wrong; duality is not the same. Ve gerçek şu ki, bu ikilik modası geçmiş durumda. Yanlış olduğunu söylemiyorum; ikilik

usada en el momento correcto es una herramienta poderosa, lo que quiero decir es que sabemos |||||||strumento|||||||| used at the right time is a powerful tool, what I mean by that is that we know doğru zamanda kullanıldığında güçlü bir araçtır, söylemek istediğim, biliyoruz

que no refleja bien como es el mundo. La odio porque cuando hablamos sin contexto I hate it because when we talk without context, I hate it because when we talk without context. dünyanın nasıl olduğunu iyi yansıtmıyor. Bağlam olmadan konuştuğumuzda nefret ediyorum

de la onda-partícula estamos dando a entender que todas las maravillas que un objeto cuántico of the wave-particle we are implying that all the wonders that a quantum object dalga-parçacık hakkında bir nesnenin kuantum harikalarının tümünü anladığını düşündürüyoruz

puede hacer, ya sea un átomo, un electrón o un fotón, las puedo explicar simplemente |||||||electron|||photon|||| ||||||||||foton|||| whether it is an atom, an electron or a photon, I can explain them simply as follows Bir atom, bir elektron veya bir foton olabilir, bunları basitçe açıklayabilirim.

pensando en él a veces como una partícula y a veces como una onda... ¡lo que es falso! thinking of it sometimes as a particle and sometimes as a wave... which is false! Bazen onu bir parçacık, bazen de bir dalga olarak düşünmek... bu yanlıştır!

El efecto túnel, el entrelazamiento, los detalles finos de la estructura atómica. ||||entanglement||||||| ||||entanglement||||||| Tünel etkisi, dolanıklık, atomik yapının ince detayları.

Estas son cosas que no se pueden explicar solo con esta dualidad. Pensar de esta manera Bu, yalnızca bu ikiliyle açıklanamayacak şeylerdir. Bu şekilde düşünmek

ambivalente no basta para comprender todo lo que el mundo cuántico nos ofrece. ambivalent|||||||||||| ambivalan|||||||||||| ambivalent is not enough to understand all that the quantum world has to offer. çelişkili olmak, kuantum dünyasının bize sunduğu her şeyi anlamak için yeterli değil.

¿Por qué? Bueno, yo diría que el problema está en que queremos entender algo radicalmente Why? Well, I would say that the problem is that we want to understand something radically different from what we want to understand. Neden? İyi, ben derim ki sorun, radikal bir şekilde bir şeyi anlamak istememizde yatıyor.

nuevo en términos de cosas que ya conocemos, de conceptos clásicos y esto no tiene por new in terms of things we already know, of classic concepts, and this does not have to be new in terms of things we already know, of classic concepts, and this does not have to be new. zaten bildiğimiz şeyler, klasik kavramlarla yeni ve bunun işe yaraması için bir neden yok

qué funcionar. De hecho, no funciona. Una vez aclarado esto, os voy contar exactamente In fact, it doesn't. That being said, I'll tell you exactly how it works. gerçekten işe yaramıyor. Bunu netleştirdikten sonra, size tam olarak

como un físico ve el experimento de doble rendija sin la onda, la partícula y sus respectivas as a physicist views the double-slit experiment without the wave, the particle and their respective bir fizikçinin dalga, parçacık ve bunların ilgili olanları olmadan çift yarık deneyine nasıl baktığını anlatacağım

madres. Todo comienza con el señor Schrödinger. Un buen día nos salió con una entidad matemática mothers||||||Schrödinger|A|||||||| ||||||Schrödinger||||||||| ||||||Schrödinger||||||||| ||||||Schrödinger||||||||| It all starts with Mr. Schrödinger. One fine day he came up with a mathematical entity anneler. Her şey Schrödinger beyefendi ile başlıyor. Bir gün bize matematiksel bir varlıkla geldi.

que lo cambiaría todo para siempre. Esta entidad era una especie de campo, una cosa This entity was a kind of field, a thing that would change everything forever. her şeyi sonsuza dek değiştirecek olan. Bu varlık bir çeşit alan, bir şeydi.

que llenaba todos los lugares y que tenía un valor concreto en cada punto del espacio. |preenchia|||||||||||||| that filled every place and had a specific value at every point in space. her yeri dolduran ve uzaydaki her noktada belirli bir değeri olan.

Algo parecido a un campo de temperaturas, que te dice los grados a los que esta cada Something similar to a temperature field, which tells you the degrees at which each temperature is Her noktada sıcaklıkların derecelerini söyleyen bir sıcaklık alanına benzer bir şey,

punto del espacio… Solo que en este caso en vez de grados en cada punto del espacio point of space... Only in this case instead of degrees at each point of space nokta… Sadece bu durumda her noktada derecelerin yerine

había un número complejo. No puedo daros un curso avanzando ahora mismo, I can't give you an advanced course right now, bir karmaşık sayı vardı. Şu anda size ileri bir kurs veremem.

pero quedaos con que un número complejo es equivalente a una flecha en un plano: apunta |but stay with the fact that a complex number is equivalent to an arrow in a plane: it points||||||||||arrow|||| but keep in mind that a complex number is equivalent to an arrow in a plane: it points to Ama şunu unutmayın ki, karmaşık bir sayı bir düzlemdeki bir okla eşdeğerdir: yön gösterir.

hacia algún lugar y tiene un cierto tamaño. Schrödinger le dio a todo este conjunto infinito Schrödinger gave this whole infinite set a certain size. bir yere doğru ve belirli bir boyutu var. Schrödinger bu sonsuz ok kümesine bir isim verdi:

de flechas un nombre: La Función de Onda. ¿por qué la llamó así? Bueno, Schrödinger Dalga Fonksiyonu. Neden böyle adlandırdı? Şey, Schrödinger

no solo había parido la criatura, también había descifrado cómo cambiaba dependiendo |||given birth|||||deciphered||| |||doğurmuş|||||||| not only had the creature given birth, he had also figured out how it changed depending on sadece bu varlığı doğurmadı, ayrıca nasıl değiştiğini de çözdü.

de la situación: si metías la función de onda dentro de una caja las flechas eran de ||||you would put|||||||||||| durumdan: dalga fonksiyonunu bir kutunun içine koyarsan, oklar şöyleydi

una manera; si la ponías cerca de un muro, eran de otra y si la dejabas suelta, de otra one way; if you put them near a wall, they were one way; if you let them loose, they were another way; if you put them near a wall, they were another way; if you let them loose, they were another way. bir yol; eğer bir duvara yakın koyarsan, başka bir şeydi ve serbest bırakırsan, başka bir şeydi

distinta. La cuestión es que en las mayoría de los casos estas flechas parecían oscilar, ||||||||||||||to oscillate different. The point is that in most cases these arrows seemed to oscillate, farklı. Mesela çoğu durumda bu oklar salınıyormuş gibi görünüyordu,

al igual que lo hace una onda. Supongo que Schrodinger se inspiró en eso. |||||||||Schrodinger|||| |||||||||Schrödinger|||| |||||||||Schrodinger|||| |||||||||Schrödinger|||| I guess Schrodinger was inspired by that. tıpkı bir dalga gibi. Sanırım Schrodinger bununla ilham aldı.

Por cierto, la “bola de cristal” que te dice cómo se va comportar la función de ||||||||||||to behave||| |||palla|||||||||||| Incidentally, the "crystal ball" that tells you how the function of the Elbette, "kristal top" işlevin nasıl davranacağını sana söyleyen.

onda dependiendo de dónde la metas es la famosa Ecuación de Schrödinger. wave depending on where you put it is the famous Schrödinger Equation.

Vamos a lo jugoso: este bicho matemático ¿qué tiene que ver con la realidad? Bien, |||||bug||||||||| |||succoso||mostro||||||||| |||Vamos ao ponto||||||||||| Let's get down to the juicy stuff: what does this mathematical bug have to do with reality? Okay,

Born se dio cuenta que si cogía la longitud de cada flechita, elevaba ese valor al cuadrado |||||||||||little arrow|was raising|||| noktası|||||||||||okçuk||||| Born|||||||||||||||| Nasceu|||||||||||||||| Born realized that if he took the length of each arrow, he squared that value. Born, her ok ok işaretinin uzunluğunu alırsa, bu değeri karesine yükseltir,

y reemplazaba la flecha por ese número, obtenía otro campo que conseguía capturar la esencia |was replacing||||||was getting||||||| and replaced the arrow with that number, I got another field that managed to capture the essence ve ok işaretini bu sayı ile değiştirirse, özünü yakalamayı başaran başka bir alan elde ederdi,

del mundo cuántico. En particular, cuando ponían juntos un montón In particular, when they put together a bunch of kuantum dünyasının. Özellikle, bir yığın ok işaretini bir araya getirdiklerinde

de resultados de la doble rendija, se percataron que el valor de este nuevo campo era muy alto |||||||they realized|||||||||| |||||||fark ettiler|||||||||| |||||||si accorsero|||||||||| from the results of the double slit, they realized that the value of this new field was very high çift yarık deneyinin sonuçlarından, bu yeni alanın değerinin çok yüksek olduğunu fark ettiler

en los lugares en donde habían chocado muchos átomos, y muy bajo en los que habían chocado in the places where many atoms had collided, and very low in those where many atoms had collided. birçok atomun çarpıştığı yerlerde ve çok az çarpışma olan yerlerde

muy pocos. Este cuadrado de la función de onda te estaba diciendo cuál iba a ser la This square of the wave function was telling you what was going to be the çok az. Bu dalga fonksiyonu karesi, senin hangi olasılığın olacağını söylüyordu

colocación de los átomos si lanzabas un montón de ellos. |||||you were throwing|||| |||||atıyordun|||| placement of the atoms if you threw a lot of them. eğer bir sürü atom fırlatırsan atomların yerleşimi.

Dicho de otra manera, si lanzabas un solo átomo, el cuadrado de la función de onda |||||you were throwing|||||||||| |||||atıyorsan|||||||||| In other words, if you were to launch a single atom, the square of the wave function Başka bir deyişle, eğer tek bir atom fırlatırsan, dalga fonksiyonunun karesi,

te está contando qué probabilidad tienes de encontrar al átomo en un determinado lugar. is telling you what probability you have of finding the atom in a certain place. seni belirli bir yerde atomu bulma olasılığını anlatıyor.

Es utilizando esto como los físicos entendemos la doble rendija: nos olvidamos que el átomo It is by using this that physicists understand the double slit: we forget that the atom Bunu kullanarak fizikçilerin çift yarığı nasıl anladığını açıklıyoruz: atomun

es una bolita que sigue un camino, cogemos la ecuación de schrödinger, sacamos la función is a little ball that follows a path, we take the schrödinger equation, we get the function bir yol izleyen küçük bir top olduğunu unutuyoruz, Schrödinger'in denklemini alıyoruz,

de onda correspondiente a esta situación, hacemos el truco de coger la longitud de la corresponding to this situation, we do the trick of taking the length of the wave corresponding to this situation. bu duruma karşılık gelen dalga fonksiyonunu çıkarıyoruz, uzunluğu almak için numarayı yapıyoruz.

flecha al cuadrado, y ya tengo las probabilidades en medir el átomo en un cierto lugar y en square arrow, and I already have the probabilities in measuring the atom in a certain place and in a certain place. karek içinde ok ve atomu belirli bir yerde ve belirli bir zaman diliminde ölçme olasılıklarını zaten elde ettim.

un cierto momento del tiempo. Si hago un montón de detecciones, el cuadrado de la función ||||||||||detections||||| ||||||||||tespitler||||| ||||||||||rilevamenti||||| If I make a bunch of detections, the square of the function Bir sürü tespit yaparsam, dalga fonksiyonunun karesi bu ölçümlerin dağılımını temsil eder.

de onda me está representado la distribución de estas medidas. En todos los casas: La función The distribution of these measurements is represented. In all houses: The function Her durumda: Fonksiyon

de onda funciona como un reloj. La gran pregunta es ¿cómo lo hace? ¿qué The big question is how does it do it? what does it do? dalga bir saat gibi çalışıyor. Büyük soru şu: nasıl yapıyor? Ne

es verdaderamente la función de onda? ¿que está reflejando del mundo real? La respuesta ||||||||reflecting||||| ||||||||riflettendo||||| What is it really the wave function? What is it reflecting from the real world? The answer Dalga fonksiyonu gerçekten nedir? Gerçek dünyadan neyi yansıtıyor? Kısa cevap şu ki bunu bilmiyoruz.

corta es que no lo sabemos. Una vez te cuestionas esto, entras en el fangoso terreno de las ||||||||||||||muddy||| |||||||||sorguluyorsun|||||çamurlu||| ||||||||||||||terreno pantanoso de||| Once you question this, you enter the muddy realm of the "short answer" is that we don't know. Bunu sorgulamaya başladığınızda, kuantum mekaniğinin yorumlarının bulanık alanına girmiş olursunuz.

interpretaciones de la mecánica cuántica. Hablaré de ellas en próximos vídeos. yorumlar|||||||||| I will talk about them in future videos. Bunlardan bahsedeceğim bir sonraki videolarda.

Y recuerda, si quieres más ciencia, solo tienes que suscribirte… y gracias por verme.