×

Utilizziamo i cookies per contribuire a migliorare LingQ. Visitando il sito, acconsenti alla nostra politica dei cookie.

image

TEDx Turkey, Hayal Kur! Harekete Geç! | Abdulkadir ÖZBEK | TEDxAnkara

Hayal Kur! Harekete Geç! | Abdulkadir ÖZBEK | TEDxAnkara

Çeviri: Nihal Aksakal Gözden geçirme: Figen Ergürbüz

Benim lisedeyken bir hayalim vardı.

Lisede öğrenciyken hayalim bankacı olmaktı.

Çünkü benim dedem bankacıydı.

Babam bankacı, amcam bankacı, halam bankacı, kuzenim bankacı.

Bizde sülale mesleği bankacılık.

Ben de dedim ki madem öyle bütün sülale bankacı, ben de bankacı olayım.

Hacettepe Üniversitesi İktisat bölümünü yazdım.

Üniversitede okumaya başladım.

Birinci sınıfa giderken bir aile dostumuz bana bir tavsiyede bulundu

ve hayatımı değiştiren olaylar öyle başladı.

Dedi ki; "Albdulkadir sen bankacı olmak istiyorsun

ama kaliteli bir bankacı olmak istiyorsan

ya da herhangi bir mesleği kaliteli bir şekilde yapmak istiyorsan

çok ama çok kitap okumalısın" dedi.

"Bunun için de sana tavsiyem bir hızlı okuma kursuna katılman."

Ben de tavsiyesine uydum, anlayarak hızlı okuma kursuna katıldım.

Yaklaşık iki ayın sonunda okuma hızım üç katına çıktı ve bu sayede çok daha hızlı okuduğum için daha fazla kitap okumaya başladım.

Sonrasında benim çok büyük bir problemim vardı. Üniversitedeyken, öğrenciyken Türkçe dersi alıyordum.

Türkçe dersinde hocamız bize ödev veriyordu, kitap okutturuyordu,

özetini çıkarttırıyordu ve bunu gelip bizim amfide anlatmamızı istiyordu.

İlk dönem bir sunum yapmıştım, inanılmaz derecede heyecanlanmıştım.

Heyecanım o kadar yüksek seviyedeydi ki

bir siyasetçinin başından geçenler az daha benim başımdan da geçiyordu.

Siyasetle ilgilenen birisi bir gün milletvekili olmaya karar veriyor,

aday adaylığı başvurusunda bulunuyor, aday gösteriyorlar

ve tabii biliyorsunuz bu süreçte seçim kampanyalarında mitingler gerçekleşiyor

ve mitingde de binlerce kişi toplanıyor, burada olduğu gibi.

Burada kişinin ilk konuşması olacağı için o kadar çok heyecanlanıyor ki

elleri ayakları titriyor, yüzü kızarıyor, kalbi çarpıyor.

En son ismini anons ettiklerinde kürsünün başına geldiğinde heyecandan öldü ölecek, o seviyede geliyor kürsünün başına

ve diyor ki;

''Sevgiili hemşehrilerim.

Buraya gelmeden önce anlatacaklarımı bir Allah biliyordu,

bir de ben biliyordum.

Şu an sadece Allah biliyor.'' diyor.

(Kahkaha)

Heyecandan her şeyi unutuyor.

Ben de onun gibi heyecandan her şeyi unutacak seviyede heyecanlanıyorum.

Allahım dedim, ben bunu çözemezsem iş hayatında başarılı olamayacağım,

bunun muhakkak ama muhakkak bir çözümü olmalı.

Topluluk karşısında konuşmanın bir eğitimi olmalı dedim

ve araştırdım

ve buldum.

Bir eğitime katıldım

ve o eğitim benim hayatımı değiştiren, belki de en faydalı eğitim olmuştu.

Hocam, o dönemde bana

topluluk karşısında konuşma heyecanımı kontrol altına alabilmek için

dört tane alıştırma tavsiye etti.

Dört tane alıştırma o kadar etkili oldu ki

şu anda sizin karşınıza gelip de binlerce kişi karşısında konuşabiliyorsam

belki de o alıştırmaları denilen şekilde yapmama borçluyum.

Şimdi, sizlerle bu dört tane alıştırmayı paylaşacağım.

Bu topluluk karşısında konuşma heyecanı olan yani hocam, ben de şu sahneye çıktığımda

böyle kalabalık bir grup karşısında

konuşma yapacak olsam çok heyecanlanırım diyen varsa

eminim ki bu alıştırmaları yaptıktan sonra

heyecanını çok daha rahat bir şekilde kontrol altına alacak.

Şimdi paylaşacağım bu dört tane alıştırmayı

her kim ki iyi bir şekilde dinler,

anlar, uygular ve gider yedi kişiye anlatırsa büyük sevaptır

bu aynı zamanda -

(Kahkaha)

Çünkü gerçekten yapılan dünyadaki araştırmalarda - ben çok araştırma yaptım bununla alakalı -

korkuları sıralamışlar, birinci sırada

topluluk karşısında konuşma heyecanı geliyor.

İkinci sırada yaşamın sonlanması geliyor.

Yani çoğu kişi diyor ki böyle konuşacağıma

insanlar karşısında ölsem daha iyi.

(Kahkaha)

Şimdi ilk alıştırma şuydu:

Bana dedi ki, ''Buradan çıkar çıkmaz

her gün, hiç ama hiç tanımadığın on kişiye selam vereceksin.''

Nasıl yani? Bir dükkâna girdin, dükkânın sahibini tanımıyorum,

selam vereceğim. Olur mu? ''Hayır olmaz.''

Yolda yürürken, karşından insanlar geliyor, onlardan birini

gözüne kestireceksin,

karşıdakine bakacaksın, güler yüzünle

''Merhaba, iyi günler. Selamın aleyküm.'' selamlarından

birini yapıştırıp geçeceksin dedi.

Ben tabii bunu yapacağım ama

çok merak ediyorum ne olacak, nasıl bir tepki verecekler.

Çekinerek de olsa yapmaya başladım

ve inanılmaz derecede hoşuma gitti.

İnsanlara selam verdim, birçoğu selamımı aldılar, bir kısmı selam almadan geçerken baktılar,

kimdi bu diye,

bir kısmı göz göze gelince korkup kafayı öne eğdi.

Ama ben hiç bırakmadım. Her gün o alıştırmayı yaptım.

İkinci haftaya geldiğimizde şunu tavsiye etti:

Hergün iki yada üç kişiyle

iki-üç dakika konuşma yapacaksın.

Ama konuşmayı sen başlatacaksın.

Durakta duran insanların yanına gideceksin,

kantinde sıra bekleyenlerin yanına gideceksin

ya da herhangi bir yerde bir insanın oturduğunu gördün,

sen inisiyatifi ele alarak iletişimi başlatacaksın

ve bir şekilde muhabbet edeceksin.

Bunu da yaptım ve gerçekten de

iletişim becerimin gitgide arttığını hissettim.

Üçüncü haftaya geldik. Üçüncü haftada işi zorlaştırdı.

Dedi ki; bir şehrin, bir işlek cadddesine çıkacaksın ve o caddede

karşı tarafa doğru bağıracaksın.

Ne diye bağıracağım dedim.

''Ahmet! Mehmet ! Süleyman! Ayşe!'' Bir isim telaffuz edeceksin

ama orada öyle biri olmayacak.

Dedim ben rezil olurum o zaman.

Dedi ki ''Zaten topluluk karşısında konuşma heyecanı duymanın

en büyük sebebi rezil olma korkun ve bir korkunun üzerine

gitmeden, o korku ile yüzleşmeden

onunla baş etmen çok zor,

adım adım yıkacağız bu korkunu.''dedi

ve caddelere çıktım, bağırmaya başladım.

Ahmetler, Mehmetler, Süleymanlar...

Baktım kimse bakmıyor, daha da coştum.

(Kahkaha)

Sonra dördüncü haftaya geldim.

Dedi ki ''İşte bu alıştırma var ya senin rezil olma korkunu

yerle bir edecek, özgüvenini de tavan yaptıracak alıştırma olacak.''dedi.

Ben de merakla bekliyorum ne olacak diye.

''Şimdi ki çalışmamız eczane çalışması.''dedi.

''Ne yapacağız eczanede? '' dedim

''Eczacıya gideceksin ve şunu soracaksın.

Kandil simiti çıktı mı? ''

(Kahkaha)

Dedim ki ''Ben üniversite öğrecisiyim, beni bilinçli

rezil edeceksin.''

''Evet, bilinçli bir şekilde gideceksin ve rezil olacaksın.'' dedi.

Eczaneyi niye seçiyoruz?

''Onlar hergün hastalarla uğraştığı için.'' dedi.

(Kahkaha)

''Çok bir tepki vermezler. Kasap filan elinde-

bir şey fırlatır mazallah-

Neyse dedim, gideyim yapayım.

Gittim, yaptım ve harbiden acayip bir duygu hissettim. Bilinçli bir şekilde rezil olmuştum

ve rezil olma korkum yerle bir olmuştu.

Benimle birlikte bir sürü kişi kursa katıldı.

Kursa katılanlardan biri daha sonra anılarını anlattı.

Bu işin esprisi, bir dükkâna girip o dükkânda olmayan bir şey istemek.

Bilinçli bir şekilde rezil oluyorsunuz ama adım adım.

Selam, muhabbet, cadde, eczane. İşte en son bu geliyor.

Bizim kursa katılan adamlardan bir tanesi kuyumcuya gitmiş.

Demiş ki ''Burada kıyma var mı? ''

Kuyumcu ''Kardeşim burası kuyumcu. Görmüyor musun?

Burada kıyma ne gezer?'' demiş.

Adam da ''Tamam.'' demiş, dışarıya çıkmış.

Sonrasını kendi şöyle anlattı, dedi ki:

''Hocam, ben kuyumcuya gittim ve burada kıyma var mı diye sordum ya

sonra dışarı çıktığımda şuramda bir şey hissettim,

bir özgüven patlaması yaşadım,

dayanamadım, coştum,

içeri tekrar girdim ve dedim ki

''Burada kıyma olmadığına emin misiniz?''

(Kahkaha)

Dedim ki ''Bunu tavsiye ediyor musunuz insanlara?'' ''İlkini tavsiye ediyorum ama ikinci kez girmemek lazım.'' dedi.

Kovalamış adam.

Şimdi bunları yaptıktan sonra, gerçekten şunu fark ettim: Ikinci dönem bir sunum yaptım, Türkçe dersinde, amfide, 100 almıştım

hocam '' Sen evrim mi geçirdin?'' dedi bana.

''Hocam kursa katıldım.'' dedim.

Sonra hızlı okuma, hitabet, ders çalışıyorum

ama hafızama alamıyorum, dedim ki bunları da yeneceğim.

Hafıza kursu, beyin dili programlaması ile ilgili

kurslara katıldım.

Gördüm ki bizim muhteşem bir beynimiz var

ve bu beyinde iki tane lob var,

biri sağ lob, biri sol lob.

Ama bizim eğitim sistemimiz devamlı solu çalıştırıyor.

Mantık, sayı, yazma, listeleme, detaylarla uğraşıyoruz.

Sağ taraf, hayal gücü, renk, görüntü, duygu, his.

Bunlarla ilgili olan taraf sanki stand-by modunda.

Neticesinde sol taraf sağ tarafa göre daha çok geliştiği için

sol taraf daha fazla gelişiyor

ve aynen şuna benziyor:

Burada bir kuş var, diyelim ki,

salonun başından sonuna kadar uçacak,

ben bu kuşun sağ kanadını kırsam uçabilir mi? Uçamaz.

Aynen böyle, eğitim sisteminde sağ taraf fazla geliştirilmediği için

sanatsal faaliyetler, hayal gücü,

hayal gücünün öğrenme sürecine aktif katılımı, hayal gücünü kullanarak öğrenme nasıl gerçekleşir, bunu bilmediğimiz için

tek kanatlı kuşlar olarak uçmaya çalışıyoruz.

Uçamayan çocuklarımıza da baskı yapıyoruz,

sınavlarda başarısız oldukları için.

Dedim ki bunların hepsini ben uyguladım, faydasını gördüm,

bankacılık hayallerimden vazgeçiyorum.

Bunları insanların öğrenmesi lazım.

Yıllar boyunca öğrenme gerçekleştiriyoruz,

öğrenmeyi öğrenmeden öğrenme gerçekleştirmeye çalışıyoruz.

Ne yapabilirim dedim. Hacettepe Üniversitesi'nde

önce Kişisel Gelişim Kulübü'nü kurdum. Uzmanları üniversiteye çağırdım.

Bunların anlatılmasını sağladım.

Baktım ki salonlar doluyor, taşıyor -

Kayseri'de ilkokul okumuştum, girişimcilik ruhum kabardı.

Dedim ki ''Şirket kuralım.''

Eğitim Danışmanlık Şirketi kurdum. Üçüncü sınıfta.

Etkinlikler yapmaya, kurslar açmaya başladım.

Ama olay kulüpteki gibi gitmedi.

Kimse kursa gelmedi.

Bedava olduğu için geliyorlarmış.

Sonra, zorlandım. Düştüm. Acı çektim.

O günlerde yanımda destekçi olarak annem babam olmasaydı-

ki çoğu Türk ailesinin yapmadığı bir şeyi yaptılar.

''Oğlum sen devam et bu işe.

Pes etme. Hayallerinden vazgeçme.'' dediler.

Onların desteğiyle devam ettim.

Sonrasında, evlendikten sonra eşimin desteği ile devam ettim.

Hepsine burada, sizlerin huzurunda binlerce kez

teşekkür ediyorum.

(Alkış)

Bir anne babanın evladına yapabileceği en büyük şey

düştüğünde yardımcı olması, bir tekme de onların atmamasıdır.

Ama bizde böyle olmuyor maalesef.

Devam ettim. Dedim ki ''Bunu daha çok yayacağım.

Binlerce öğrenciye konuşacağız. Türkiye turnesine çıkacağız.''

Hayaller kurdum, dedim ki ''Ben Türkiye'nin

seksen bir iline gideceğim.'' Nasıl gideceğim? Para lazım.

Dedim ki sponsor bulacağız.

O dönemde TTNET'e gittim, onun öncesinde birçok kişiye gittim

ama kimse sponsor olmadı.

Bırakmadım, bulacağım bu sponsoru ve gezeceğim, bu üniversite öğrencilerinin ufkunu açacağız, dedim.

Seksen bir illik bir proje yaptım.

Yetmiş yedisine kadar gidebildik.

TTNET ile Geleceğini Netleştir Etkinlikleri kapsamında.

Belki burada da bu etkinliklere katılan öğrenciler vardır. 2010-2011 yıllarında yetmiş yedi farklı ilde,

doksan yedi farklı üniversitede,

yüz kırk etkinlik yaptık,

yetmiş iki bin öğrenci bu eğitimlere katıldı.

Nasıl daha kolay iş bulabilirler, hafızalarını nasıl geliştirebilirler,

iletişimi nasıl daha etkili kurabilirler, bunları anlattık.

Birçok arkadaş bu sayede iş sahibi oldu.

Ufukları açıldı, daha çok okumaya başladılar.

Başkalarına anlattılar.

Dedim ki ''Bu da yetmez.''.

Biz bir saat konuşuyoruz, burada on beş dakika sürem var.

Bunları yapmakta yetmez. Ne yapacağız?

Okul açacağız.

Dedim ki ''Eğitim, eğitim, eğitim.''

En önemli kısım eğitim, buradan çıkmayacağım.

Atatürk de diyor ya,

''Eğitimdir ki bir milleti, hür, şanlı, bağımsız,

yüksek bir topluluk hâline getirir ya da sefalete ve esarete terk ettirir.''

Eğitimden başka bir çıkışı yoktur bu toplumun.

Okullar kurmaya başladım. Şu an iki tane okulum var.

2019'da başta Ankara olmak üzere, on tane daha okul açacağım.

Nitelikli eğitimi Türkiye'nin her tarafına ulaştırmak için çalışıyorum.

İnşallah, bu beş yıl içerisinde de hedefim, hayalim

bir üniversite kurmak.

İş hayatına daha nitelikli insanlar yetiştirmek -

(Alkış)

Çünkü dünya çok değişti.

Bu eğitim sisteminin revize edilmesi lazım.

Milli Eğitim Bakanlığı yetkilileri canhıraş bir şekilde çalışıyorlar.

Hiç kimsenin eğitimi kötüye götürmeye çalıştığını düşünmeyin. Hepsi iyi niyetle çalışıyorlar.

Ama özel sektörün, insanların da inisiyatif alması,

elini taşın altına sokması lazım.

O yüzden çok daha fazla nitelikli eğitim kurumuna ihtiyacımız var. Son olarak şunu söylemek istiyorum,

bu kısacık vakit içerisinde

hayatımı kısaca özetlemeye çalıştım

ve bazen soruyorlar:

''Hocam başarı ile ilgili neyi tavsiye edersiniz? ''

''Hayatınızdaki prensipler nedir?'' diye sorduklarında,

Mehmet Akif Ersoy'un İstiklal Marşı şairimizin

bir sözünü söylüyorum.

Mehmet Akif Ersoy diyor ki:

''Allah'a dayan, sa'ye sarıl,

hikmete ram ol,

varsa çıkar yol budur,

bilmiyorum başka yol.''

(Alkış)

Ben buna -

Başına iki şey daha eklemek istiyorum:

Hayal kurun, harekete geçin,

Allah'a dayanın,

çalışmaya sarılın,

O'nun takdirine rıza gösterin.

Yol varsa budur,

bilmiyorum başka çıkar yol.

Teşekkür ediyorum. Çok sağolun.

(Alkış)

Learn languages from TV shows, movies, news, articles and more! Try LingQ for FREE

Hayal Kur! Harekete Geç! | Abdulkadir ÖZBEK | TEDxAnkara Dream|Build|Action|Get|Abdulkadir|Özbek|TEDxAnkara Träume! Handle! | Abdulkadir ÖZBEK | TEDxAnkara Rêve ! Abdulkadir ÖZBEK | TEDxAnkara 夢!行動を起こそう!|アブドゥルカディル・エズベク|TEDxAnkara Представлять себе! Двигаться дальше! | Абдулкадир ОЗБЕК | TEDxАнкара Dream! Take Action! | Abdulkadir ÖZBEK | TEDxAnkara

Çeviri: Nihal Aksakal Gözden geçirme: Figen Ergürbüz |||Гёзден|просмотр|| Translation|Nihal|Aksakal|From|review|Figen|Ergürbüz Übersetzung: Nihal Aksakal Rezension: Figen Ergürbüz Перевод: Нихал Аксаكال Редактирование: Фиген Эргюрбюз Translation: Nihal Aksakal Review: Figen Ergürbüz

Benim lisedeyken bir hayalim vardı. My|when I was in high school|a|dream|was كان لدي حلم عندما كنت في الثانوية. У меня была мечта, когда я учился в старшей школе. I had a dream when I was in high school.

Lisede öğrenciyken hayalim bankacı olmaktı. In high school|when I was a student|my dream|banker| كان حلمي وأنا طالب بالثانوية أن أصبح موظفًا بنكيًا. Als ich ein Gymnasiast war, war mein Traum, Banker zu werden. Когда я был учеником в старшей школе, моя мечта была стать банкиром. My dream was to be a banker when I was a student in high school.

Çünkü benim dedem bankacıydı. Because|my|grandfather|was a banker لأن جدي كان موظفًا بنكيًا. Because my grandfather was a banker.

Babam bankacı, amcam bankacı, halam bankacı, kuzenim bankacı. ||||тётя||| My father|is a banker|My uncle|is a banker|My aunt|is a banker|My cousin|is a banker أبي موظف بنكي، عمي موظف بنكي، عمتي موظفة بنكية، ابن عمي موظف بنكي. My father is a banker, my uncle is a banker, my aunt is a banker, my cousin is a banker.

Bizde sülale mesleği bankacılık. ||профессия| In our family|extended family|profession|banking لدينا مهنة عائلية وهي العمل بالبنوك. Unser Familienberuf ist das Bankwesen. La profession de notre famille est la banque. Banking is the family profession.

Ben de dedim ki madem öyle bütün sülale bankacı, ben de bankacı olayım. ||||раз уж|||родословная|банкир|||| I|also|said|that|since|like that|whole|family|banker|I|also|banker|should be لذلك قلت ما دامت العائلة كلها هكذا يعملون بالبنوك، فلأكن أنا أيضًا موظفًا بنكيًا. Je me suis donc dit que si toute la famille était banquière, je devais l'être aussi. So I said, since the whole family is bankers, I should be a banker too.

Hacettepe Üniversitesi İktisat bölümünü yazdım. Хаджеттепе||Экономика|| ||Volkswirtschaftslehre|| Hacettepe|University||department|I wrote التحقت بقسم الاقتصاد جامعة حجة تبة. Je me suis inscrit à l'université Hacettepe, au département d'économie. I applied to the Economics department of Hacettepe University.

Üniversitede okumaya başladım. At the university|to study|I started وبدأت الدراسة بالجامعة. I started studying at the university.

Birinci sınıfa giderken bir aile dostumuz bana bir tavsiyede bulundu First|to grade|while going|one|family|friend|to me|one|in advice|gave عندما كنت في الصف الأول، قدم لي صديق لعائلتنا نصيحة Lorsque j'étais en première année, un ami de la famille m'a donné un conseil When I was going to first grade, a family friend gave me a piece of advice.

ve hayatımı değiştiren olaylar öyle başladı. |||события|| and|my life|changing|events|so|began وهكذا بدأت الأحداث التي غيرت حياتي. et c'est ainsi qu'ont commencé les événements qui ont changé ma vie. And that's how the events that changed my life began.

Dedi ki; "Albdulkadir sen bankacı olmak istiyorsun ||Албдулькадир|||| He said|that|Albdulkadir|you|banker|to be|want ما قاله: "عبد القادر، أنت تريد أن تصبح موظفًا بنكيًا، Он сказал; «Альбдулкадир, ты хочешь быть банкиром He said, "Abdulkadir, you want to be a banker,

ama kaliteli bir bankacı olmak istiyorsan but|quality|a|banker|to be|if you want لكن إذا كنت تريد أن تصبح موظفًا بنكيًا ذا كفاءة но если вы хотите быть качественным банкиром but if you want to be a quality banker,

ya da herhangi bir mesleği kaliteli bir şekilde yapmak istiyorsan or|also|any|a|profession|quality|a|manner|to do|if you want أو إذا كنت تريد أن تمارس أي مهنةٍ كانت بكفاءة، ou si vous voulez exercer une profession de qualité или если вы хотите сделать любую профессию качественно or if you want to do any profession in a quality way,

çok ama çok kitap okumalısın" dedi. very|but|very|book|you should read|he/she said فعليك أن تقرأ الكثير والكثير من الكتب". "You should read a lot of books," he said.

"Bunun için de sana tavsiyem bir hızlı okuma kursuna katılman." ||||совет|||||участие For this|for|also|you|my advice|a|speed|reading|course|to participate "ومن أجل هذا أيضًا نصيحة مني لك أن تلتحق بدورة للقراءة السريعة." "For this, my advice is to join a speed reading course."

Ben de tavsiyesine uydum, anlayarak hızlı okuma kursuna katıldım. ||совету|подошел|понимая||||я записался I|also|to your advice|followed|by understanding|fast|reading|to the course|I attended وأنا بدوري اتبعت نصيحته، والتحقت بدورة للقراة السريعة بفهم. J'ai suivi son conseil et j'ai assisté à un cours de lecture rapide avec compréhension. Я последовал его совету и с пониманием прошел курс скорочтения. I followed his advice and joined a speed reading course, understanding it.

Yaklaşık iki ayın sonunda okuma hızım üç katına çıktı |||||скорость||раза| Approximately|two|months|later|reading|speed|three|times|increased وبعد شهرين تقريبًا، تضاعفت سرعتي في القراءة ثلاثة أضعاف، Après environ deux mois, ma vitesse de lecture a triplé Примерно через два месяца моя скорость чтения увеличилась втрое. After about two months, my reading speed tripled. ve bu sayede çok daha hızlı okuduğum için daha fazla kitap okumaya başladım. ||благодаря|||||||||| and|this|thanks to|much|more|quickly|I read|because|more|many|books|to read|I started وبفضل هذا، نتيجةً لقراءتي بسرعة أكبر بكثير، بدأت أقرأ كتبًا أكثر. et j'ai commencé à lire plus de livres parce que je lisais beaucoup plus vite grâce à cela. And thanks to this, I started reading more books because I was reading much faster.

Sonrasında benim çok büyük bir problemim vardı. Afterwards|my|very|big|a|problem|was وبعد هذا كانت لدي مشكلة كبيرة جدًا. J'ai alors rencontré un très gros problème. After that, I had a very big problem. Üniversitedeyken, öğrenciyken Türkçe dersi alıyordum. When I was at university|when I was a student|Turkish|class|I was taking عندما كنت طالبًا بالجامعة، كنت أدرس مادة اللغة التركية. Когда я учился в университете, я проходил курс турецкого языка. When I was in university, I was taking a Turkish course as a student.

Türkçe dersinde hocamız bize ödev veriyordu, kitap okutturuyordu, ||||домашнее задание|||читал Turkish|in class|our teacher|to us|homework|was giving|book|was making (us) read وفي محاضرة اللغة التركية، كان أستاذنا يعطينا الواجب، ويجعلنا نقرأ كتبًا، En cours de turc, notre professeur nous donnait des devoirs et nous faisait lire des livres, На уроке турецкого языка наш преподаватель задавал нам домашнее задание, заставлял читать книги, In the Turkish class, our teacher would give us assignments, make us read books,

özetini çıkarttırıyordu ve bunu gelip bizim amfide anlatmamızı istiyordu. резюме|делал выводить|||||аудитории|рассказать| ||||||im Amphitheater|| summary|was having us extract|and|this|coming|our|in the auditorium|to explain|wanted ويجعلنا نصنع لها ملخصًا، ويطلب منا إحضاره وشرحه في المدرج. et nous a demandé de venir en parler dans l'amphithéâtre. просил подводить итоги и заставлял нас приходить и рассказывать их в нашем амфитеатре. have us summarize them, and wanted us to present them in front of our classmates.

İlk dönem bir sunum yapmıştım, inanılmaz derecede heyecanlanmıştım. |||Präsentation|||| |semester|a|presentation|I had done|incredibly|degree|I had been excited قدمتُ عرضًا في الفصل الدراسي الأول، وكنت متوترًا بدرجة لا تصدق. J'ai fait une présentation au cours du premier semestre, j'étais incroyablement enthousiaste. Я делал презентацию в первом семестре, я был невероятно взволнован. In the first semester, I made a presentation, and I was incredibly nervous.

Heyecanım o kadar yüksek seviyedeydi ki My excitement|that|so|high|was at a level| كان توتري بالغًا لدرجة أن... Мое волнение было настолько высоким My excitement was so high that

bir siyasetçinin başından geçenler az daha benim başımdan da geçiyordu. |политика|||||||| |Politiker|||||||| a|politician|from his head|things that happened|almost|more|my||also|were happening ما يمر بعقل أحد السياسيين يعد أقل مما كان يجول في رأسي. ce qui est arrivé à un homme politique a failli m'arriver. То, что произошло с политиком, почти произошло и со мной. what happened to a politician almost happened to me as well.

Siyasetle ilgilenen birisi bir gün milletvekili olmaya karar veriyor, |||||депутат||| Politics|interested||one|day|member of parliament|to be|decision|gives الشخص المهتم بالسياسة، يقرر أن يصبح نائبًا عن الشعب في أحد الأيام، Тот, кто интересуется политикой, однажды решает стать парламентарием, Someone interested in politics decides to become a member of parliament one day,

aday adaylığı başvurusunda bulunuyor, aday gösteriyorlar |||находится|| candidate|candidacy|in the application|is made||they nominate يبحث المرشح عن من يدعم ترشيحه، يقدمون المرشح، они выдвигают кандидатуры, они выдвигают applies to be a candidate, they nominate him

ve tabii biliyorsunuz bu süreçte seçim kampanyalarında mitingler gerçekleşiyor and|of course|you know|this|during the process|election|in the campaigns|rallies|take place وبالطبع كما تعرفون، تٌقام اجتماعات للحملات الخاصة بهذه العملية الانتخابية and of course, you know that during this process, rallies take place in election campaigns.

ve mitingde de binlerce kişi toplanıyor, burada olduğu gibi. and|at the rally|also|thousands|people|gather|here|is|like ويحتشد في الاجتماع آلاف الأشخاص، كما هو الحال هنا. и тысячи людей собираются на митинг, как и здесь. and thousands of people are gathering at the rally, just like here.

Burada kişinin ilk konuşması olacağı için o kadar çok heyecanlanıyor ki Here|person's|first|speech|will be|for|he|so|much|gets excited|that هنا شخص بسبب أول حديث له، يتوتر كثيرًا بالقدر الذي... Since this will be the person's first speech, they are so excited that

elleri ayakları titriyor, yüzü kızarıyor, kalbi çarpıyor. ||||краснеет|| his hands|his feet|tremble|his face|turns red|his heart|beats ترتعش له يداه وقدماه، ويحمر وجهه، ويخفق قلبه. their hands and feet are shaking, their face is turning red, their heart is racing.

En son ismini anons ettiklerinde kürsünün başına geldiğinde |||||пьедестала|| |||||Pult der|| The|last|his name|announced|when we|of the podium|to the front|when he came وفي النهاية عندما يُنادى اسمه، ويعتلي المنصة В последний раз они объявляют ваше имя, когда вы выходите на подиум When we last announced their name and they came to the podium, heyecandan öldü ölecek, o seviyede geliyor kürsünün başına ||||||трибуны| from excitement|died|will die|he|at that level|comes|podium's|to the front يكون كالذي مات من التوتر، يصل إلى هذه الدرجة ويعتلي المنصة، он умер от волнения, он умрет, он дойдет до головы трибуны на этом уровне they were so nervous they looked like they were about to die, they were coming to the podium at that level.

ve diyor ki; and|he says|that ويقول: и говорит; and he says;

''Sevgiili hemşehrilerim. |meine Landsleute Dear|my fellow townspeople "أعزائي المواطنين، ''Dear fellow citizens.

Buraya gelmeden önce anlatacaklarımı bir Allah biliyordu, Here|coming|before|what I would tell|one|God|knew قبل أن آتي إلى هنا، ما كنت سأقوله كان الله وحده يعلمه، Бог знал, что я собирался сказать, прежде чем я пришел сюда. Before coming here, only God knew what I was going to tell,

bir de ben biliyordum. a|also|I|knew وكنت أنا أيضًا فقط أعلمه. и я знал. and I knew.

Şu an sadece Allah biliyor.'' diyor. now|moment|only|God|knows|he says أما الآن، فلا يعلمه إلا الله." Теперь только Бог знает». Right now, only God knows.'' he says.

(Kahkaha) Laughter (ضحك) (Laughter)

Heyecandan her şeyi unutuyor. From excitement|he|everything|forgets ينسى كل شيء من التوتر. He forgets everything out of excitement.

Ben de onun gibi heyecandan her şeyi unutacak seviyede heyecanlanıyorum. I|also|his|like|from excitement|every|everything|will forget|to the level of|I get excited وأنا أيضًا، أشعر مثله بالتوتر بالدرجة التي يُنسى فيه كل شيء من التوتر. Как и он, я так волнуюсь, что забываю обо всем от волнения. I get so excited that I forget everything just like him.

Allahım dedim, ben bunu çözemezsem iş hayatında başarılı olamayacağım, my God|I said|I|this|cannot solve|work|in life|successful|will not be قلت يا الله، إن لم أحل هذا، فلن أكون ناجحًا في حياة العمل، I said, God, if I can't solve this, I won't be successful in my professional life,

bunun muhakkak ama muhakkak bir çözümü olmalı. this|definitely|but|definitely|one|solution|should be لكن لابد من إيجاد حل لهذا، بكل تأكيد. Там должно быть решение для этого наверняка. there must definitely be a solution to this.

Topluluk karşısında konuşmanın bir eğitimi olmalı dedim The community|in front of|speaking|a|training|should|I said قلت لابد من دورة لتعلم التحدث أمام الجمهور، Я сказал, что публичные выступления должны быть образованием. I said there should be a training for speaking in front of an audience.

ve araştırdım and|I researched وبحثت، And I researched.

ve buldum. and|I found ووجدت واحدة. And I found.

Bir eğitime katıldım ||я参加л I|training|attended التحقت بدورة تدريبية، I attended a training.

ve o eğitim benim hayatımı değiştiren, belki de en faydalı eğitim olmuştu. ||образование||||||||| and|that|education|my|life|changing|perhaps|also|the most|beneficial|education|had been وغيرت هذه الدورة حياتي، وربما أصبحت هي الدورة الأكثر فائدة. и это обучение изменило мою жизнь, пожалуй, самое полезное. And that training was the one that changed my life, perhaps the most beneficial training.

Hocam, o dönemde bana My teacher|that|during that period|to me نصحني أستاذي في ذلك الوقت Сэр, в то время Teacher, at that time you recommended to me

topluluk karşısında konuşma heyecanımı kontrol altına alabilmek için ||||||смочь| audience|in front of|speech|my excitement|control|under|to be able to|in order to من أجل التمكن من السيطرة على توتري عند التحدث أمام الجمهور контролировать свое волнение в публичных выступлениях four exercises to help me control my excitement when speaking in front of an audience.

dört tane alıştırma tavsiye etti. ||упражнение|| four|exercises|practice|recommended|he/she/it بأربع تمارين. The four exercises were so effective that

Dört tane alıştırma o kadar etkili oldu ki Four|exercises|practice|it|so|effective|became|that أربع تمارين كانت فعالة لدرجة... if I can now come before you and speak in front of thousands of people

şu anda sizin karşınıza gelip de binlerce kişi karşısında konuşabiliyorsam this|moment|your|in front of you|coming|also|thousands of|people|in front of|I can speak أنني إذا كنت الآن أقف أمامكم وأستطيع أن أتحدث أمام الآلاف، If I can come across you and speak in front of thousands of people right now Если бы я мог стоять перед вами и говорить перед тысячами людей прямо сейчас

belki de o alıştırmaları denilen şekilde yapmama borçluyum. maybe|also|that|exercises|called|in the way|to me doing|I owe فربما أنا أدين بالفضل لهذه التمارين في قيامي بهذا بالشكل. может быть, я обязан этим выполнять эти упражнения, как они называются. maybe I owe it to doing those exercises as they are called.

Şimdi, sizlerle bu dört tane alıştırmayı paylaşacağım. Now|with you all|this|four|pieces|exercise|I will share الآن، سأشارك معكم هذه التمارين الأربعة. Now, I will share these four exercises with you.

Bu topluluk karşısında konuşma heyecanı olan This|community|in front of|speech|excitement|having إذا كان هناك من يقول: هذا التوتر الناتج The excitement of speaking in front of this audience yani hocam, ben de şu sahneye çıktığımda I mean|my teacher|I|also|that|to the stage|when I step out عن التحدث أمام الجمهور، يعني يا أستاذي، عند خروجي على ذلك المسرح Я имею в виду, учитель, когда я вышел на сцену I mean, when I step onto this stage,

böyle kalabalık bir grup karşısında such|crowded|a|group|in front of ومواجهتي لحشد كهذا، in front of such a large group.

konuşma yapacak olsam çok heyecanlanırım diyen varsa speech|would give|if I were|very|would get excited|saying|if there is إذا كنت سألقي حديثًا، فإنني أتوتر كثيرًا، Если кто-нибудь скажет, что они были бы очень взволнованы, если бы я выступил с речью If anyone says they get very excited when they have to give a speech,

eminim ki bu alıştırmaları yaptıktan sonra I am sure|that|these|exercises|after doing|later فأنا متأكد من أنه بعد عمل هذه التمارين I am sure that after doing these exercises,

heyecanını çok daha rahat bir şekilde kontrol altına alacak. your excitement|much|more|easily|one|way|control|under|will take سيتمكن من السيطرة على توتره بشكل مريح أكثر. Ему будет намного легче контролировать свое волнение. they will be able to control their excitement much more easily.

Şimdi paylaşacağım bu dört tane alıştırmayı Now|I will share|this|four|pieces|exercise سأشارككم الآن هذه التمارين الأربعة Теперь я поделюсь этими четырьмя упражнениями Now, these four exercises I will share,

her kim ki iyi bir şekilde dinler, everyone|who|that|well|one|manner|listens أيًا من سيستمع، ويفهم، тот, кто будет внимательно слушать, whoever listens to them well,

anlar, uygular ve gider yedi kişiye anlatırsa büyük sevaptır ||||||||благо ||||||||gute Tat understands|applies|and|goes|seven|to the person|if he/she explains|great|is a virtue ويطبق جيدًا، ويذهب ويخبر سبعة أشخاص، يكُن له ثواب كبير понимает, применяет и рассказывает семи людям, будет иметь большую заслугу If he explains it to seven people, it is a great virtue.

bu aynı zamanda - this|same|time وفي نفس الوقت это также - This is also -

(Kahkaha) смех Laughter (ضحك) (Смех) (Laughter)

Çünkü gerçekten yapılan dünyadaki araştırmalarda - |||в мире|в исследованиях Because|really|conducted|in the world|in research لأنه في الحقيقة كل الأبحاث التي أُجريت في العالم- Потому что действительно в проведенных исследованиях в мире - Because in the research conducted in the world - ben çok araştırma yaptım bununla alakalı - ||исследование||с этим|связанное I|a lot|research|did|with this|related أنا قمت بالكثير من البحث فيما يتعلق بذلك- Я провел много исследований по этому поводу - I have done a lot of research related to this -

korkuları sıralamışlar, birinci sırada |рассортировали||месте fears|they have listed|first|in line ذكرت قائمة من المخاوف، يحتل صدارتها они перечислили страхи, в первую очередь they have listed their fears, at the top

topluluk karşısında konuşma heyecanı geliyor. |перед||| audience|in front of|speaking|excitement|comes توتر التحدث أمام الحشود. Приходит азарт выступления перед публикой. is the excitement of speaking in front of a crowd.

İkinci sırada yaşamın sonlanması geliyor. |||окончание| |in line|life|ending|comes وتأتي في المرتبة الثانية مفارقة الحياة. Второй наступает конец жизни. In second place comes the end of life.

Yani çoğu kişi diyor ki böyle konuşacağıma So|most|||that|like this|I will speak يعني معظم الناس يقولون لو أمُت يكُن أفضل Так много людей говорят, что я буду так говорить So most people say that they would rather

insanlar karşısında ölsem daha iyi. ||умру|| people|in front of|I die|more|better من أن أتحدث بهذا الشكل أمام الناس. die in front of people than speak like this.

(Kahkaha) смех Laughter (ضحك) (Laughter)

Şimdi ilk alıştırma şuydu: ||упражнение| Now|first|exercise|was this الآن، أول تمرين كان هكذا: Now the first exercise was this:

Bana dedi ki, ''Buradan çıkar çıkmaz to me|said|that|from here|I exit| قال لي، "بمجرد الخروج من هنا، He said to me, ''As soon as you get out of here,

her gün, hiç ama hiç tanımadığın on kişiye selam vereceksin.'' every|day|ever|but|ever|you don't know|ten|people|hello|you will give كل يوم، ستلقي السلام على عشرة أشخاص لا تعرفهم إطلاقًا." Каждый день вы будете здороваться с десятью людьми, которых никогда не встречали. you will greet ten people you have never met every day.''

Nasıl yani? Bir dükkâna girdin, dükkânın sahibini tanımıyorum, How|do you mean|A|to the store|you entered|the store|owner|I don't know كيف ذلك؟ تدخل إلى أحد الدكاكين، لا أعرف صاحب الدكان، What do you mean? You entered a shop, you don't know the shop owner,

selam vereceğim. Olur mu? ''Hayır olmaz.'' greeting|I will give|Is it okay|question particle|No|it won't work ألقي السلام. أيمكن هذا؟ "لا، لا يمكن." Я буду приветствовать вас. Является ли это возможным? ''Нет нет.'' I will greet. Is that okay? ''No, it is not.''

Yolda yürürken, karşından insanlar geliyor, onlardan birini On the road|while walking|from the front|people|are coming|from them|one of them وقال: أثناء سيرك بالطريق، يمر أمامك أشخاص، ستصوب While walking on the road, people are coming towards you, you will pick one of them

gözüne kestireceksin, to your eye|you will estimate نظرك نحو أحدهم، ты поймаешь взгляд, to focus on,

karşıdakine bakacaksın, güler yüzünle to the person opposite|you will look|smiling|with your face وستنظر إلى أمامك، بوجهٍ بشوش you will look at the person across from you, with a smiling face

''Merhaba, iyi günler. Selamın aleyküm.'' selamlarından Hello|good|days|Your greeting|upon you| "مرحبًا، يوم سعيد. السلام عليكم." saying ''Hello, good day. Peace be upon you.'' as your greetings.

birini yapıştırıp geçeceksin dedi. one|pasting|you will pass|he/she said ستلقي إحدى هذه التحيات وتعبر. Он сказал, что ты приклеишь один и сдашь. He said you will stick one and move on.

Ben tabii bunu yapacağım ama I|of course|this|will do|but وأنا طبعًا سأقوم بذلك، لكن ينتابني конечно сделаю, но Of course, I will do this, but

çok merak ediyorum ne olacak, nasıl bir tepki verecekler. very|curious|I am|what|will happen|how|a|reaction|they will give الفضول حول ما سيحدث، كيف ستكون ردة فعلهم. Интересно, что будет, как они отреагируют. I am very curious about what will happen, how they will react.

Çekinerek de olsa yapmaya başladım hesitantly|also|if|to do|I started رغم ترددي بدأت الأمر، Я начал это делать, хотя и нерешительно. I started doing it hesitantly,

ve inanılmaz derecede hoşuma gitti. and|incredibly|degree|to me|it went وأعجبني لدرجة لا تصدق. и я получил огромное удовольствие. and I liked it incredibly.

İnsanlara selam verdim, birçoğu selamımı aldılar, |greeting|I gave|many of them|my greeting|received ألقيت التحية على الناس، والكثير منهم ردوا عليَّ السلام، I greeted people, many of them received my greeting, bir kısmı selam almadan geçerken baktılar, a|part|greeting|without receiving|while passing|they looked ونظر إليَّ بعضهم دون رد السلام أثناء مروروهم некоторые из них смотрели, как они проходили без приветствия, some looked while passing by without acknowledging,

kimdi bu diye, who was|this|saying نظرة تساؤل: من هذا الرجل، кто это был wondering who this was,

bir kısmı göz göze gelince korkup kafayı öne eğdi. a|part|eye|to eye|when|frightened|head|forward|bowed وبعضهم خافوا عندما تلاقت أعيننا وأحنوا رؤوسهم إلى الأمام. Некоторые из них испугались, когда их взгляды встретились, и склонили головы. some bowed their heads in fear when they made eye contact.

Ama ben hiç bırakmadım. Her gün o alıştırmayı yaptım. But|I|never|gave up|Every|day|that|exercise|did لكنني لم أترك هذا التمرين مطلقًا، وواظبت عليه كل يوم. But I never gave up. I practiced that every day.

İkinci haftaya geldiğimizde şunu tavsiye etti: |week|when we arrived|this|recommended|he/she/it وعندما جئنا للأسبوع الثاني، نصحني بالتالي: Ко второй неделе он посоветовал: By the time we reached the second week, he recommended this:

Hergün iki yada üç kişiyle Every day|two|or|three|with people ستتحدث إلى شخصين أو ثلاثة с двумя-тремя людьми в день You will talk to two or three people every day,

iki-üç dakika konuşma yapacaksın. ||minute|speech|you will give كل يوم، لمدة دقيقتين أو ثلاثة. you will have a two to three minute conversation.

Ama konuşmayı sen başlatacaksın. But|the conversation|you|will start إلا أنك أنت من سيبادر بالحديث. Но вы начнете разговор. But you will start the conversation.

Durakta duran insanların yanına gideceksin, At the bus stop|standing|people|to you|you will go ستذهب إلى جانب الواقفين بمحطة الحافلات، You will go to the people waiting at the bus stop,

kantinde sıra bekleyenlerin yanına gideceksin in the cafeteria|line|of those waiting|to you|you will go ستذهب إلى جانب من ينتظرون دورهم في الكانتين، you will go to the people waiting in line at the cafeteria

ya da herhangi bir yerde bir insanın oturduğunu gördün, or|also|any|one|place|one|human|sitting|you saw أو إلى أي مكان ترى فيه شخصًا جالسًا، или везде, где вы видели сидящего человека, or if you see a person sitting somewhere,

sen inisiyatifi ele alarak iletişimi başlatacaksın you|initiative|take|by|communication|will start ستمسك أنت بزمام المبادرة وتبدأ الحوار، you will take the initiative and start a conversation

ve bir şekilde muhabbet edeceksin. and|one|somehow|conversation|you will have وبطريقة ما ستدردش معه. и как-то вы будете любить. and somehow you will chat.

Bunu da yaptım ve gerçekten de This|also|I did|and|really|too قمت بهذا أيضًا، وفي الحقيقة I did this too and really

iletişim becerimin gitgide arttığını hissettim. Kommunikation|||| communication|my skill|gradually|increasing|I felt شعرت بتحسن مهاراتي في التواصل تدريجيًا. I felt that my communication skills were gradually improving.

Üçüncü haftaya geldik. Üçüncü haftada işi zorlaştırdı. Third|to week|we arrived|Third|in week|the job|made difficult جئنا للأسبوع الثالث. زادت الصعوبة في الأسبوع الثالث. We have reached the third week. In the third week, it got harder.

Dedi ki; bir şehrin, bir işlek cadddesine çıkacaksın ve o caddede He said|that|a|city's|a|busy|to street|you will go out|and|that|on street قال لي: ستخرج إلى طريق عام مزدحم بالمدينة، وعلى هذا الطريق Он сказал; Вы выйдете на оживленную улицу города и увидите He said; you will go out to a busy street of a city and on that street

karşı tarafa doğru bağıracaksın. opposite|to|towards|you will shout ستصيح باتجاه الطرف المقابل. Ты будешь кричать на другую сторону. you will shout towards the other side.

Ne diye bağıracağım dedim. What|to say|I will shout|I said قلت بم سأصيح؟ I asked, what will I shout?

''Ahmet! Mehmet ! Süleyman! Ayşe!'' Bir isim telaffuz edeceksin Ahmet|Mehmet|Süleyman|Ayşe|One|name|pronounce|you will "أحمد! محمد! سليمان! عائشة!" ستتلفظ باسم ما «Ахмет! Мехмет! Соломон! Айше!» Вы произнесете имя. ''Ahmet! Mehmet! Süleyman! Ayşe!'' You will pronounce a name.

ama orada öyle biri olmayacak. but|there|such|person|will not be لكن لن يكون هناك شخص بهذا الاسم. но такого человека там не будет. But there won't be anyone like that there.

Dedim ben rezil olurum o zaman. I said|I|humiliated|will be|that|time قلت سأُحرَج إذن. Я сказал, что буду позором тогда. I said I would be embarrassed then.

Dedi ki ''Zaten topluluk karşısında konuşma heyecanı duymanın He said|that|Already|audience|in front of|speaking|excitement|feeling قال لي: أصلًا الشعور بالتوتر عند التحدث أمام الجمهور Он сказал: «Вы уже взволнованы, чтобы выступить публично. He said, ''The biggest reason for feeling nervous when speaking in front of an audience is your fear of embarrassment, and on top of that fear...

en büyük sebebi rezil olma korkun ve bir korkunun üzerine the|biggest|reason|disgrace|being|your fear|and|one|fear|over سببه الأكبر هو الخوف من الإحراج، ودون التغلب على الخوف، The biggest reason is to be disgrace over your fear

gitmeden, o korku ile yüzleşmeden without leaving|that|fear|with|without confronting ودون مواجهة هذا الخوف، не идя, не сталкиваясь с этим страхом without facing that fear before going,

onunla baş etmen çok zor, with him|head|dealing|very|difficult سيكون تعاملك معه صعبًا جدًا، Тебе так тяжело с этим смириться, it's very hard to deal with it,

adım adım yıkacağız bu korkunu.''dedi step|step|we will destroy|this|fear|he said وأردف: خطوةً بخطوة سنهزم هذا الخوف. Мы разрушим этот страх шаг за шагом. "we will break down this fear step by step," he said.

ve caddelere çıktım, bağırmaya başladım. and|to the streets|I went out|to shout|I started خرجت إلى الطرق العامة، وبدأت أصيح، and I went out to the streets, started shouting.

Ahmetler, Mehmetler, Süleymanlar... the Ahmets|the Mehmets|the Süleymans بأسماء أحمد، محمد، سليمان-- Ahmets, Mehmets, Suleymans...

Baktım kimse bakmıyor, daha da coştum. I looked|nobody|was looking|more|also|I got excited ونظرتُ، ووجدت أن لا أحد ينظر، فشعرت ببهجة أكبر. I looked around and saw that no one was watching, so I got even more excited.

(Kahkaha) Laughter (ضحك) (Laughter)

Sonra dördüncü haftaya geldim. Then|fourth|week|I arrived ثم وصلت إلى الأسبوع الرابع. Then I reached the fourth week.

Dedi ki ''İşte bu alıştırma var ya senin rezil olma korkunu He said|that||this|exercise|exists|you know|your|embarrassment|being|fear of قال لي: "هذا هو التمرين الذي سيقضي على خوفك من الإحراج، He said, 'This exercise will destroy your fear of embarrassment,

yerle bir edecek, özgüvenini de tavan yaptıracak alıştırma olacak.''dedi. to the ground|one|will bring|his/her self-confidence|also|ceiling|will make|exercise|will be|he/she said وسيكون التمرين الذي يجعل ثقتك في نفسك في أوجها." Это будет упражнение, которое разрушит вашу уверенность в себе и поднимет вашу уверенность в себе. and it will boost your self-confidence to the maximum.'

Ben de merakla bekliyorum ne olacak diye. I|also|with curiosity|am waiting|what|will happen|saying وأنا كنت أنتظر بفضول ما سيكون. I am also eagerly waiting to see what will happen.

''Şimdi ki çalışmamız eczane çalışması.''dedi. |||Apotheke||sagte Now|current|our study|pharmacy|study|he said قال: "الآن عملنا في الصيدلية." «Наша текущая работа — это работа в аптеке», — сказал он. ''Our current work is a pharmacy study,'' he said.

''Ne yapacağız eczanede? '' dedim What|will we do||I said قلت "ماذا سنفعل في الصيدلية؟" ''What are we going to do at the pharmacy?'' I asked.

''Eczacıya gideceksin ve şunu soracaksın. to the pharmacist|you will go|and|this|you will ask قال: "ستذهب إلى الصيدلية، وستسأل هذا السؤال. «Вы пойдете к аптекарю и спросите: ''You will go to the pharmacist and ask this.

Kandil simiti çıktı mı? '' Sesame||| Ramadan|bagel|available|question particle هل وصل كعك الموسم؟" Бублик со свечой закончился? '' Has the Kandil bagel come out?''

(Kahkaha) Laughter (ضحك) (Laughter)

Dedim ki ''Ben üniversite öğrecisiyim, beni bilinçli I said|that|I|university|am a student|me|consciously قلت: "أنا طالب جامعي، ستجعلني Я сказал: «Я студент университета, я сознательно I said, ''I am a university student, you will deliberately

rezil edeceksin.'' disgrace|you will make أُحرج نفسي عمدًا." Вы опозоритесь». embarrass me.''

''Evet, bilinçli bir şekilde gideceksin ve rezil olacaksın.'' dedi. Yes|consciously|one|in a way|you will go|and|disgrace|you will be|he/she said قال: "نعم، ستذهب وتُحرَج عن عمد." «Да, вы пойдете сознательно, и вы будете опозорены», — сказал он. ''Yes, you will go deliberately and you will be embarrassed.'' he said.

Eczaneyi niye seçiyoruz? The pharmacy|why|do we choose لماذا اخترنا الصيدلية؟ Почему мы выбираем аптеку? Why are we choosing the pharmacy?

''Onlar hergün hastalarla uğraştığı için.'' dedi. They|every day|with patients|they deal with|because|said قال: "لأنهم يتعاملون مع المرضى (المختلين) كل يوم." "They deal with patients every day," he said.

(Kahkaha) Laughter (ضحك) (Laughter)

''Çok bir tepki vermezler. Kasap filan elinde- ||||Metzger|| very|a|reaction|they don't give|The butcher|or something|in hand "لا يعطون ردة فعل قوية. الجزار أو ما شابه، يقذف «Они мало реагируют. Мясник что-ли... "They don't react much. The butcher, for instance, might throw something at you—

bir şey fırlatır mazallah- a|thing|throws|God forbid ما بيده لا قدر الله." бросает что-то, мазаллах- God forbid—

Neyse dedim, gideyim yapayım. Anyway|I said|let me go|let me do it قلت على أيٍّ، لأذهب وأفعل ذلك. Я сказал в любом случае, пойдем и сделаем это. Anyway, I said, let me go and do it."

Gittim, yaptım ve harbiden acayip bir duygu hissettim. I went|I did|and|really|incredibly|a|feeling|I felt ذهبت وقمت بالأمر، وأصدقكم القول شعرت بشيء غريب. I went, I did it, and I really felt an incredible feeling. Bilinçli bir şekilde rezil olmuştum consciously|a|manner|humiliated|had been أحرجت نفسي عن عمد، I had consciously embarrassed myself.

ve rezil olma korkum yerle bir olmuştu. and|humiliated|being|my fear|to the ground|one|had been وتبدد خوفي من الإحراج تمامًا. And my fear of embarrassment had been shattered.

Benimle birlikte bir sürü kişi kursa katıldı. with me|together|one|a lot of|people|to the course|attended حضر هذه الدورة معي الكثير من الأشخاص. Вместе со мной на курс пришло много людей. A lot of people joined the course with me.

Kursa katılanlardan biri daha sonra anılarını anlattı. The course|from the participants|one|later|afterwards|his memories|narrated أحد الذين حضروا الدورة أخبرنا فيما بعد بذكرياته. One of the participants later shared their memories.

Bu işin esprisi, bir dükkâna girip o dükkânda olmayan bir şey istemek. This|job's|punchline|a|to the store|entering|that|in the store|not existing|a|thing|to ask for جوهر هذا الأمر هو الدخول إلى أحد المحال وطلب شيء غير موجود بهذا المحل. Смысл этого бизнеса в том, чтобы пойти в магазин и попросить что-то, чего нет в этом магазине. The essence of this job is to enter a shop and ask for something that is not available in that shop.

Bilinçli bir şekilde rezil oluyorsunuz ama adım adım. consciously|a|manner|humiliated|you are becoming|but|step|step أن تُحرجوا بهذا الشكل عمدًا، لكن خطوةً بخطوة. Ты намеренно становишься позором, но шаг за шагом. You are consciously embarrassing yourself, but step by step.

Selam, muhabbet, cadde, eczane. İşte en son bu geliyor. Hello|conversation|street|pharmacy||most|last|this|is coming إلقاء السلام، تبادل الحديث، الطريق، الصيدلية. يأتي هذا في النهاية. Здравствуй, разговор, улица, аптека. Вот оно последнее. Hello, chit-chat, street, pharmacy. This is the latest.

Bizim kursa katılan adamlardan bir tanesi kuyumcuya gitmiş. Our|course|attending||one|of them|to the jeweler|had gone أحد الذين حضروا الدورة ذهب إلى الصائغ. Один из мужчин, посетивших наш курс, пошел в ювелирный магазин. One of the guys who joined our course went to a jeweler.

Demiş ki ''Burada kıyma var mı? '' He said|that|Here|minced meat|is|question particle وعندما ذهب إلى الصائغ قال: "هل يوجد لحم مفروم؟" Он сказал: «Здесь есть говяжий фарш? '' He said, 'Is there any minced meat here?'

Kuyumcu ''Kardeşim burası kuyumcu. Görmüyor musun? The jeweler|My brother|this place|jeweler|Do you not see|(question particle) قال الصائغ "هنا محل مجوهرات يا أخي. ألا ترى؟ The jeweler said, 'Brother, this is a jewelry store. Can't you see?'

Burada kıyma ne gezer?'' demiş. Here|minced meat|what|roams|he/she said ماذا يفعل اللحم المفروم هنا؟" 'What would minced meat be doing here?'

Adam da ''Tamam.'' demiş, dışarıya çıkmış. The man|also|''Okay''|said|outside|has gone out قال الرجل "حسنًا." وخرج. Мужчина сказал «Хорошо» и вышел на улицу. The man said, 'Okay.' and went outside.

Sonrasını kendi şöyle anlattı, dedi ki: the rest|he|like this|explained|he said|that وروى بنفسه ما حدث بعد ذلك هكذا، قال: Он описал то, что произошло дальше, сказав: He later narrated the rest like this, saying:

''Hocam, ben kuyumcuya gittim ve burada kıyma var mı diye sordum ya my teacher|I|to the jeweler|went|and|here|minced meat|is|question particle|so|I asked|you know "أستاذي، لقد ذهبت إلى الصائغ وسألت إذا كان هناك لحمٌ مفروم «Ходжа, я пошел к ювелиру и спросил, есть ли здесь говяжий фарш. 'Teacher, I went to the jeweler and asked if there was minced meat here.

sonra dışarı çıktığımda şuramda bir şey hissettim, then|outside|when I went out|in my throat|a|thing|I felt بعد ذلك عند خروجي شعرت بشيء هنا، потом, когда я вышел, я почувствовал что-то там, then when I went outside, I felt something in my chest,

bir özgüven patlaması yaşadım, |Selbstvertrauen|| a|self-confidence|explosion|I experienced أحسست ببركان من الثقة بالنفس، I experienced a burst of confidence,

dayanamadım, coştum, I couldn't resist|I got carried away لم أتمالك نفسي، وتحمست، I couldn't resist, I got excited,

içeri tekrar girdim ve dedim ki inside|again|I entered|and|I said|that دخلت إلى المحل مرة أخرى، وقلت: Я вернулся и сказал I went back inside and said,

''Burada kıyma olmadığına emin misiniz?'' Here|minced meat|that there is not|sure|are you "هل أنت متأكد أنه لا يوجد لحم مفروم هنا؟" — Ты уверен, что здесь нет говяжьего фарша? ''Are you sure there is no minced meat here?''

(Kahkaha) Laughter (ضحك) (Laughter)

Dedim ki ''Bunu tavsiye ediyor musunuz insanlara?'' I said|that|this|recommend|do|you|to people قلت: "هل تنصح الناس بهذا؟" Я сказал: «Вы рекомендуете это людям?» I said, ''Do you recommend this to people?'' ''İlkini tavsiye ediyorum ama ikinci kez girmemek lazım.'' dedi. |recommend|I am|but|second|time|to enter|necessary|he said قال: "أنصح الناس بالمرة الأولى لكن عليهم ألا يدخلوا الثانية." Он сказал: «Я рекомендую первый, но вы не должны входить во второй раз». He said, ''I recommend the first one, but you shouldn't go in a second time.''

Kovalamış adam. chased|man لقد طارده الرجل. Преследуемый мужчина. The guy was chasing.

Şimdi bunları yaptıktan sonra, gerçekten şunu fark ettim: Now|these|after doing|later|really|this|realization|I noticed الآن بعد فعل هذه الأشياء، في الحقيقة أدركت الآتي: Теперь, проделав все это, я действительно заметил, что: Now, after doing these things, I really noticed this: Ikinci dönem bir sunum yaptım, Türkçe dersinde, amfide, 100 almıştım второй|||||||| Second|semester|a|presentation|I did|Turkish|in class|in the auditorium|I had received قدمت عرضًا في الفصل الدراسي الثاني، بمحاضرة اللغة التركية، في المدرج، وحصلت Сделал презентацию во втором семестре, получил 100 на уроке турецкого, в лектории. I gave a presentation in the second term, in Turkish class, in the auditorium, and I got a 100.

hocam '' Sen evrim mi geçirdin?'' dedi bana. my teacher|You|evolution|question particle|underwent|said|to me على 100، وقال لي أستاذي: "هل طورت مهاراتك؟" Мой учитель сказал мне: «Ты эволюционировал?» My teacher asked me, 'Did you go through an evolution?'

''Hocam kursa katıldım.'' dedim. My teacher|to the course|I attended|I said قلت "لقد التحقت بدورة، يا أستاذي." Я сказал: «Сэр, я посещал курс». I said, 'I attended a course.'

Sonra hızlı okuma, hitabet, ders çalışıyorum |||Rhetorik|| Then|fast|reading|public speaking|study|I study بعدها كنت أدرس القراءة السريعة، وفن الخطابة، Затем скорочтение, ораторское искусство, изучение Then I am studying speed reading, public speaking, and studying.

ama hafızama alamıyorum, dedim ki bunları da yeneceğim. |mein Gedächtnis||||||ich werde essen but|my memory|I can't take|I said|that|these|also|I will overcome لكنني لم أتمكن من الحفظ، فقلت لأتغلب على هذا أيضًا. но я этого не помню, я сказал, что тоже их побью. But I can't retain it in my memory, I said that I will overcome these as well.

Hafıza kursu, beyin dili programlaması ile ilgili Memory|course|brain|language|programming|with|related التحقت بدورة الذاكرة، ودورات عن برمجة Курс памяти, о программировании языка мозга I attended memory courses related to brain language programming.

kurslara katıldım. to the courses|I attended لغة الدماغ. I participated in the courses.

Gördüm ki bizim muhteşem bir beynimiz var I saw|that|our|magnificent|one|brain|exists ووجدت أن لدينا دماغًا رائعًا Я видел, что у нас есть удивительный мозг I saw that we have a magnificent brain.

ve bu beyinde iki tane lob var, |||||Lappen| and|this|in the brain|two|pieces|lobes|there are وبهذا الدماغ يوجد فصان، и этот мозг имеет две доли, And in this brain, there are two lobes,

biri sağ lob, biri sol lob. one|right|lobe|one|left|lobe أحدهما الفص الأيمن، والآخر الفص الأيسر. one is the right lobe, the other is the left lobe.

Ama bizim eğitim sistemimiz devamlı solu çalıştırıyor. But|our|education|system|constantly|left|drives إلا أن نظامنا التعليمي يشغل الفص الأيسر دائمًا. Но в нашей системе образования всегда работают левые. But our education system constantly works the left side.

Mantık, sayı, yazma, listeleme, detaylarla uğraşıyoruz. Logic|number|writing|listing|with details|we are dealing نتعامل مع المنطق والأعداد والكتابة والقوائم والتفاصيل. Мы занимаемся логикой, числами, письмом, перечислением, деталями. We deal with logic, numbers, writing, listing, and details.

Sağ taraf, hayal gücü, renk, görüntü, duygu, his. Right|side|imagination|power|color|image|emotion|feeling الجانب الأيمن، قوة الخيال، الألوان، المناظر، الأحاسيس، المشاعر. Правая сторона, воображение, цвет, образ, эмоция, чувство. The right side involves imagination, color, image, emotion, and feeling.

Bunlarla ilgili olan taraf sanki stand-by modunda. with these|related|the|side|as if|||in mode الجانب الذي يخص هذه الأشياء كأنه في وضع الانتظار. The side related to these seems to be in stand-by mode.

Neticesinde sol taraf sağ tarafa göre daha çok geliştiği için Increased||||||||| As a result|left|side|right|side|compared to|more|much|developed|because ونتيجة ذلك نظرًا لتطور الجانب الأيسر مقارنةً بالجانب الأيمن... В результате левая сторона развивается больше, чем правая. As a result, the left side has developed more than the right side.

sol taraf daha fazla gelişiyor left|side|more|much|is developing يتطور الجانب الأيسر أكثر بكثير، لأنه يُشغَّل أكثر левая сторона развивается больше the left side is developing more

ve aynen şuna benziyor: and|exactly|to this|resembles ويشبه هذا بالضبط: и это выглядит примерно так: and it looks exactly like this:

Burada bir kuş var, diyelim ki, Here|a|bird|is|let's say|that فلنقل أن هنا يوجد طائر Вот птица, скажем, There is a bird here, let's say,

salonun başından sonuna kadar uçacak, the hall|from the beginning|to the end|until|will fly سيطير من أول القاعة إلى آخرها، полетит от начала до конца зала, it will fly from the beginning to the end of the room,

ben bu kuşun sağ kanadını kırsam uçabilir mi? Uçamaz. I|this|bird's|right|wing|if I broke|could fly|question particle|It cannot fly إذا كسرت جناحه الأيمن، هل سيستطيع الطيران؟ لن يستطيع. if I break the right wing of this bird, can it fly? It cannot.

Aynen böyle, eğitim sisteminde sağ taraf fazla geliştirilmediği için Exactly|like this|education|in the system|right|side|much|was not developed|because هكذا بالضبط، لأن الفص الأيمن لا يطور أكثر في نظامنا التعليمي Exactly like this, because the right side has not been developed much in the education system,

sanatsal faaliyetler, hayal gücü, künstlerisch|Aktivitäten|| artistic|activities|imagination|power الفعاليات الفنية، قوة الخيال художественная деятельность, воображение, artistic activities, imagination,

hayal gücünün öğrenme sürecine aktif katılımı, imagination|of imagination|learning|process|active|participation المشاركة الفعالة في تعلم قوة الخيال the active participation of imagination in the learning process, hayal gücünü kullanarak öğrenme nasıl gerçekleşir, bunu bilmediğimiz için imagination|your power|by using|learning|how|occurs|this|we do not know|for كيف يصبح تعلم استعمال قوة الخيال حقيقة، لأننا لا نعلم هذا как происходит обучение с помощью воображения, ведь мы этого не знаем how learning occurs by using imagination, we do not know,

tek kanatlı kuşlar olarak uçmaya çalışıyoruz. single|winged|birds|as|to fly|we try نحاول أن نحلق مثل الطائر ذي الجناح الواحد. Мы пытаемся летать как однокрылые птицы. so we are trying to fly like one-winged birds.

Uçamayan çocuklarımıza da baskı yapıyoruz, Non-flying|to our children|also|pressure|we apply نضغط على أطفالنا الذين لا يستطيعون التحليق، Мы также оказываем давление на наших нелетающих детей, We are also putting pressure on our children who cannot fly,

sınavlarda başarısız oldukları için. in the exams|failed|they|because لأنهم لا ينجحون في الامتحانات. because they are unsuccessful in exams.

Dedim ki bunların hepsini ben uyguladım, faydasını gördüm, I said|that|all of these|all of them|I|applied|benefit|saw قلت أني قد جربت كل هذه الأشياء، ورأيت فائدتها، Я сказал, что все это применял, я видел пользу, I said that I applied all of these, I saw the benefits,

bankacılık hayallerimden vazgeçiyorum. banking|from my dreams|I am giving up قلت سأتخلى عن أحلام الوظيفة البنكية. Я отказываюсь от своих банковских мечтаний. I am giving up on my dreams of banking.

Bunları insanların öğrenmesi lazım. These|people's|learning|necessary ينبغي على الناس تعلم هذه الأشياء. People need to learn these.

Yıllar boyunca öğrenme gerçekleştiriyoruz, Years|throughout|learning|we achieve على مدار سنوات ونحن نجعل التعلم ماديًا، We have been learning for years,

öğrenmeyi öğrenmeden öğrenme gerçekleştirmeye çalışıyoruz. learning|without learning|learning|to realize|we are trying نحاول أن نجعل التعلم ماديًا دون أن نعرف ما هو التعلم. Мы пытаемся учиться, не учась учиться. trying to learn without learning how to learn.

Ne yapabilirim dedim. Hacettepe Üniversitesi'nde What|can I do|I said|Hacettepe|at the University قلت ماذا بإمكاني أن أفعل. أنشأت في بادئ الأمر بجامعة حجة تبة Я сказал, что я могу сделать. в университете Хаджеттепе I asked myself what I could do. At Hacettepe University,

önce Kişisel Gelişim Kulübü'nü kurdum. |Persönlich||| first|Personal|Development|Club| نادي التنمية الذاتية. Сначала я основал Клуб личностного развития. I first established the Personal Development Club. Uzmanları üniversiteye çağırdım. I called the experts|to the university|I called ودعوت المختصين إلى الجامعة. Я вызвал специалистов в университет. I invited experts to the university.

Bunların anlatılmasını sağladım. their|explanation|I ensured حرصت على أن يوصلوا ما لديهم من معرفة. Я получил это объяснение. I made sure these were explained.

Baktım ki salonlar doluyor, taşıyor - I looked|that|halls|are filling|are overflowing ونظرت فإذا القاعات تمتلئ وتفيض... Я видел, что залы наполнялись, переполнялись - I saw that the halls were filling up, overflowing -

Kayseri'de ilkokul okumuştum, girişimcilik ruhum kabardı. |||Unternehmertum|| in Kayseri|elementary school|I studied|entrepreneurship|my spirit|soared كنت قد درست الابتدائية في قيصرية، تملكتني روح ريادة الأعمال. Я пошел в начальную школу в Кайсери, мой предпринимательский дух усилился. I studied in primary school in Kayseri, my entrepreneurial spirit was awakened.

Dedim ki ''Şirket kuralım.'' I said|that|Company|we should establish قلت "فلننشئ شركة." Я сказал: «Давайте создадим компанию». I said, 'Let's start a company.'

Eğitim Danışmanlık Şirketi kurdum. Üçüncü sınıfta. Education|Consulting|Company|I established|Third|grade أنشأت شركة الاستشارات التعليمية. في عامي الجامعي الثالث. Я основал образовательную консалтинговую компанию. В третьем классе. I founded an Educational Consulting Company. In the third grade.

Etkinlikler yapmaya, kurslar açmaya başladım. Events|to do|courses|to open|I started وبدأت في عمل دورات من أجل خلق أنشطة. Я начал проводить мероприятия и открывать курсы. I started organizing events and opening courses.

Ama olay kulüpteki gibi gitmedi. But|event|at the club|like|didn't go لكن الأمر لم يتم كما حدث في النادي. Но мероприятие пошло не так, как в клубе. But things didn't go as they did in the club.

Kimse kursa gelmedi. Nobody|to the course|came لم يأتِ أحد للدورة. На курс никто не пришел. No one came to the course.

Bedava olduğu için geliyorlarmış. Free|it is|because|they come كانوا يأتون سابقًا لأنها كانت مجانية. Они пришли, потому что это было бесплатно. They said they were coming because it was free.

Sonra, zorlandım. Düştüm. Acı çektim. Then|I struggled|I fell|Pain|I suffered بعدها استصعبت الأمر، وانهرت، وتألمت. Тогда мне бросили вызов. Я упал. Я страдал. Then, I struggled. I fell. I suffered.

O günlerde yanımda destekçi olarak annem babam olmasaydı- That|in those days|by my side|supportive|as|my mother|my father|were not ولو لم يكن بجانبي أمي وأبي لدعمي في تلك الأيام... Если бы в те дни рядом со мной не было моих родителей... If my parents hadn't been there to support me back then-

ki çoğu Türk ailesinin yapmadığı bir şeyi yaptılar. that|most|Turkish|family's|did not do|one|thing|they did فقد فعلا ما لا تفعله الكثير من العائلات التركية. они сделали то, чего не делало большинство турецких семей. which is something that most Turkish families do not do.

''Oğlum sen devam et bu işe. My son|you|||this|job قالا: "استمر يا بني في هذا العمل. ''Son, you continue with this.

Pes etme. Hayallerinden vazgeçme.'' dediler. Give up|don't|from your dreams|don't give up|they said لا تستسلم. لا تتخلَّ عن أحلامك." Не сдавайся. Не отказывайся от своей мечты». Don't give up. Don't abandon your dreams.'' they said.

Onların desteğiyle devam ettim. Their|with support|I continued|I وبدعمهما استمررت. I continued with their support.

Sonrasında, evlendikten sonra eşimin desteği ile devam ettim. Afterwards|after marrying|then|my wife's|support|with|I continued|I بعد ذلك، بعد أن تزوجت، استمررت بدعم زوجتي. After that, I continued with my spouse's support after getting married.

Hepsine burada, sizlerin huzurunda binlerce kez To all of them|here|your|in your presence|thousands of|times كلهم هنا، وأشكرهم ألف مرة Всем им здесь, в твоем присутствии тысячу раз I thank all of them here, in front of you thousands of times.

teşekkür ediyorum. thank|I am giving في حضوركم. (Applause)

(Alkış) Applause (تصفيق) The greatest thing a parent can do for their child

Bir anne babanın evladına yapabileceği en büyük şey A|mother|father's|to child|can do|the|greatest|thing أكبر ما يمكن أن يقدمه الأم والأب لابنهما Самое лучшее, что родители могут сделать для своего ребенка

düştüğünde yardımcı olması, bir tekme de onların atmamasıdır. when he falls|helping|to be|a|kick|also|them|not kicking عند وقوعه يجب أن يكونوا عونًا له، وأن يعطوه دفعةً للأمام. to help when someone falls, is also not to kick them.

Ama bizde böyle olmuyor maalesef. But|in our case|like this|doesn't happen|unfortunately لكن ليس هذا ما يحدث عندنا للأسف. Но, к сожалению, у нас это не так. But unfortunately, it doesn't happen like that with us.

Devam ettim. Dedim ki ''Bunu daha çok yayacağım. I continued|I|I said|that|this|more|much|I will spread أكملت طريقي، قائلًا: "سأخطو المزيد بعد في هذا الطريق. Я продолжил. Я сказал: «Я собираюсь распространить это дальше. I continued. I said, 'I will spread this more.

Binlerce öğrenciye konuşacağız. Türkiye turnesine çıkacağız.'' Thousands of|students|we will talk|Turkey|tour|we will go out سنتحدث مع الآلاف من الطلاب. سنخرج في جولة عبر تركيا." Мы будем говорить перед тысячами студентов. Мы отправимся в тур по Турции. We will talk to thousands of students. We will go on a tour in Turkey.'

Hayaller kurdum, dedim ki ''Ben Türkiye'nin Dreams|I dreamed|I said|that|I|Turkey's رسمت أحلامًا وقلت: "سأذهب إلى 81 محافظة بتركيا." Мне приснилось, я сказал: «Я Турция I dreamed, I said, 'I am Turkey's

seksen bir iline gideceğim.'' Nasıl gideceğim? Para lazım. ||Stadt||||| |one|to province|I will go|How|I will go|Money|is needed كيف سأذهب؟ يلزمني المال. Я пойду в восемьдесят одну провинцию». Как я пойду? Мне нужны деньги. I will go to eighty-one provinces. How will I go? I need money.

Dedim ki sponsor bulacağız. I said|that|sponsor|we will find قلت سنجد راعيًا. I said we will find a sponsor.

O dönemde TTNET'e gittim, onun öncesinde birçok kişiye gittim That|period|to TTNET|I went|its|before|many|people|I went ذهبت في ذلك الوقت إلى شركة تي تي نت، وكنت قد ذهبت قبلها إلى الكثيرين Я пошел в TTNET в то время, я был со многими людьми до этого. At that time, I went to TTNET, before that I went to many people.

ama kimse sponsor olmadı. but|nobody|sponsor|was لكنهم لم يقبلوا الرعاية. но никто его не спонсировал. But no one became a sponsor.

Bırakmadım, bulacağım bu sponsoru ve gezeceğim, I didn't give up|I will find|this|sponsor|and|I will travel لم أستسلم، وقلت سأجد هذا الراعي وسأتجول، Я не ушел, я найду этого спонсора и буду путешествовать, I didn't give up, I will find this sponsor and I will travel. bu üniversite öğrencilerinin ufkunu açacağız, dedim. this|university|students'|horizon|we will broaden|I said وسنوسع آفاق هؤلاء الطلبة الجامعيين. Мы откроем горизонты этих студентов университета, сказал я. I said we will broaden the horizons of these university students.

Seksen bir illik bir proje yaptım. Eighty|one|year|one|project|I did عملت مشروعًا لـ81 محافظة. Я сделал проект на восемьдесят один год. I worked on a project that spans eighty-one provinces.

Yetmiş yedisine kadar gidebildik. Seventy|to seventy|until|we could go ووصلنا إلى 77 منها. Мы добрались до семидесяти семи. We were able to reach up to seventy-seven.

TTNET ile Geleceğini Netleştir Etkinlikleri kapsamında. TTNET|with|your future|clarify|events|within the scope of في إطار فعاليات "حدد مستقبلك مع تي تي نت". В рамках программы «Проясните свое будущее с помощью мероприятий TTNET». As part of the TTNET Clarify Your Future Events.

Belki burada da bu etkinliklere katılan öğrenciler vardır. Maybe|here|also|this|activities|participating|students|are لعل هناك طلاب بين حاضري هذه الفعاليات. Может быть, здесь тоже есть студенты, которые участвуют в этих мероприятиях. Maybe there are students participating in these events here as well. 2010-2011 yıllarında yetmiş yedi farklı ilde, in the years|seventy|seven|different|provinces أقمنا في عامي 2010-2011 في 77 محافظة مختلفة، В семидесяти семи различных провинциях в 2010-2011 гг. In the years 2010-2011, we held events in seventy-seven different provinces,

doksan yedi farklı üniversitede, ninety|seven|different|at universities في 97 جامعة مختلفة، at ninety-seven different universities,

yüz kırk etkinlik yaptık, one hundred|forty|activities|we did أقمنا 140 فعالية، we organized one hundred and forty events,

yetmiş iki bin öğrenci bu eğitimlere katıldı. seventy|two|thousand|students|this|trainings|participated شارك في هذه التدريبات 72 ألف طالب. Эти тренинги посетили 72 тысячи студентов. seventy-two thousand students participated in these trainings.

Nasıl daha kolay iş bulabilirler, hafızalarını nasıl geliştirebilirler, |||||ihre Erinnerungen|| How|more|easily|job|can they find|their memory|how|can they improve لقد شرحنا لهم كيف يمكنهم إيجاد العمل بطرق أسهل، كيف يمكنهم تطوير ذاكرتهم، Как им легче найти работу, как улучшить память, How can they find jobs more easily, how can they improve their memory,

iletişimi nasıl daha etkili kurabilirler, bunları anlattık. communication|how|more|effective|they can establish|these|we explained كيف يمكنهم إنشاء تواصل أكثر فعالية. we explained how they can establish communication more effectively.

Birçok arkadaş bu sayede iş sahibi oldu. Many|friends|this|thanks to|job|owner|became وبفضل هذا أصبح العديد من الأصدقاء أصحاب أعمال. Благодаря этому многие друзья получили работу. Many friends found jobs thanks to this.

Ufukları açıldı, daha çok okumaya başladılar. Horizonte||||| Their horizons|opened|more|much|to reading|they started اتسعت آفاقهم، وبدؤوا يقرؤون أكثر بكثير. Their horizons expanded, and they started reading more.

Başkalarına anlattılar. to others|they told وأخبروا غيرهم. Они рассказали другим. They told others.

Dedim ki ''Bu da yetmez.''. I said|that|This|also|is not enough فقلت: "هذا أيضًا لا يكفي." Я сказал: «Этого недостаточно». I said, 'This is not enough either.'

Biz bir saat konuşuyoruz, burada on beş dakika sürem var. We|one|hour|talk|here|fifteen|five|minute|time|has إننا نتحدث لساعة، وقتي المتاح هنا هو خمسة عشر دقيقة. Мы разговариваем час, у меня пятнадцать минут здесь. We are talking for an hour, I have fifteen minutes here.

Bunları yapmakta yetmez. Ne yapacağız? These|to do|is not enough|What|will we do لكن كل هذا لا يكفي. ماذا سنفعل؟ Этого недостаточно. Что мы будем делать? It's not enough to do these.

Okul açacağız. We will open the school|will open سنفتح مدرسة. Мы откроем школу. We will open a school.

Dedim ki ''Eğitim, eğitim, eğitim.'' I said|that|Education|education|education قلتُ "التعليم، التعليم، التعليم." I said, 'Education, education, education.'

En önemli kısım eğitim, buradan çıkmayacağım. The|important|part|education|from here|I will not leave أهم جزء هو التعليم، ولن أخرج من هناك. Самая важная часть — это образование, я отсюда не уйду. The most important part is education, I will not leave here.

Atatürk de diyor ya, Atatürk|also|says|you know يقول أتاتورك: Ататюрк также говорит, Atatürk also says,

''Eğitimdir ki bir milleti, hür, şanlı, bağımsız, ||||frei|glorious| It is education|that|a|nation|free|glorious|independent "التعليم من شأنه جعل الشعوب مجتمعات حرة، رفيعة الشأن، «Образование должно сделать нацию свободной, славной, независимой, ''It is education that raises a nation to be free, glorious, independent,

yüksek bir topluluk hâline getirir ya da sefalete ve esarete terk ettirir.'' |||||||Elend||Sklaverei|| high|a|community|state|brings|or|also|to poverty|and|to slavery|abandonment|causes مستقلة، سائدة، أو يخلّفها في البؤس والأسر." делает их знатным обществом или оставляет их на нищету и рабство». or leaves it in misery and bondage.''

Eğitimden başka bir çıkışı yoktur bu toplumun. Education|other|one|way out|does not have|this|society هذا المجتمع ليس له مخرج سوى التعليم. Из этого общества нет другого выхода, кроме образования. This society has no other way out than education.

Okullar kurmaya başladım. Şu an iki tane okulum var. Schools|to establish|I started|Right now|moment|two|pieces|my school|there is بدأت بإنشاء المدارس. لديّ مدرستان الآن. I started to establish schools. I currently have two schools.

2019'da başta Ankara olmak üzere, on tane daha okul açacağım. in 2019|primarily|Ankara|to be|including|ten|more|additional|schools|I will open في 2019، على وشك أن نبدأ بأنقرة، سأفتح عشر مدارس أخرى. В 2019 году я открою еще десять школ, в первую очередь в Анкаре. In 2019, I will open ten more schools, starting with Ankara.

Nitelikli eğitimi Türkiye'nin her tarafına ulaştırmak için çalışıyorum. Qualified|education|Turkey's|every|to all parts|to deliver|in order to|I work إنني أعمل على توصيل التعليم الكفء إلى جميع أنحاء تركيا. Я работаю над тем, чтобы предоставить качественное образование во всех частях Турции. I am working to bring quality education to every part of Turkey.

İnşallah, bu beş yıl içerisinde de hedefim, hayalim ||||||mein Ziel| |this|five|year|within|also|my goal|my dream إن شاء الله، هدفي وحلمي خلال خمس سنوات Hopefully, within these five years, my goal, my dream

bir üniversite kurmak. a|university|to establish أن أنشئ جامعةً. is to establish a university.

İş hayatına daha nitelikli insanlar yetiştirmek - |||qualifizierte|| |to life|more|qualified|people|to raise تأهيل أفراد أكثر كفاءة لدنيا العمل... Подготовить более квалифицированных людей для деловой жизни - To train more qualified people for the business world -

(Alkış) Applause (تصفيق) (Applause)

Çünkü dünya çok değişti. Because|world|very|changed لأن العالم تغيّر كثيرًا. Because the world has changed a lot.

Bu eğitim sisteminin revize edilmesi lazım. This|education|system|revised|to be|necessary لابد من مراجعة نظام التعليم هذا. Эта система образования нуждается в пересмотре. This education system needs to be revised.

Milli Eğitim Bakanlığı yetkilileri canhıraş bir şekilde çalışıyorlar. National|Education|Ministry|officials|desperately|one|manner|work يعمل مسؤولو وزارة التعليم الوطني بلا هوادة. Чиновники Министерства народного образования работают не покладая рук. Officials from the Ministry of National Education are working tirelessly.

Hiç kimsenin eğitimi kötüye götürmeye çalıştığını düşünmeyin. no|one's|education|negatively|to lead|working|don't think لا تظنوا أن هناك من يعمل على تدهور التعليم. Не думайте, что кто-то пытается ввести образование в заблуждение. Do not think that anyone is trying to undermine education. Hepsi iyi niyetle çalışıyorlar. They all|good|with intention|work جميعهم يعملون بنية حسنة. Все работают на совесть. They are all working with good intentions.

Ama özel sektörün, insanların da inisiyatif alması, But|private|sector's|people's|also|initiative|taking لكن ينبغي على القطاع الخاص والأفراد أيضًا Но частный сектор, люди, проявляющие инициативу, But the private sector, and people as well, need to take initiative,

elini taşın altına sokması lazım. his hand|stone|under|putting|needs أخذ زمام المبادرة، وتحمل المسؤولية. он должен просунуть руку под камень. and put their hands under the stone.

O yüzden çok daha fazla nitelikli eğitim kurumuna ihtiyacımız var. |||||qualifizierte|||| That|is why|much|more|additional|qualified|education|institution|we need|there is لذلك لا نزال بحاجة إلى إقامة المزيد من نظم التعليم الكفء. That's why we need many more qualified educational institutions. Son olarak şunu söylemek istiyorum, Finally|as|this|to say|I want أرغب في قول شيء أخير: Наконец, я хочу сказать, Finally, I want to say this,

bu kısacık vakit içerisinde this|very short|time|within في هذا الوقت القصير за это короткое время in this short time

hayatımı kısaca özetlemeye çalıştım ||summarize| my life|briefly|to summarize|I tried حاولت تلخيص حياتي باختصار Я попытался кратко изложить свою жизнь I tried to briefly summarize my life

ve bazen soruyorlar: and|sometimes|they ask وأحيانًا يسألونني: and sometimes they ask:

''Hocam başarı ile ilgili neyi tavsiye edersiniz? '' Teacher|success|with|related to|what|recommend|do you recommend "بماذا تنصح يا أستاذي فيما يتعلق بالنجاح؟" «Что бы вы порекомендовали для успеха? '' ''What do you recommend regarding success, teacher?''

''Hayatınızdaki prensipler nedir?'' diye sorduklarında, in your life|principles|what are|(quote particle)|when they asked وعندما يسألونني: "ما هي مبادئك في الحياة؟"، Когда они спрашивают: «Каковы принципы вашей жизни?» When they ask, ''What are your principles in life?''

Mehmet Akif Ersoy'un İstiklal Marşı şairimizin Mehmet|Akif|Ersoy's||March|our poet's أذكر قولًا لمحمد عاكف أرصوي Государственный гимн нашего поэта Мехмета Акифа Эрсоя I am quoting a word from our national anthem poet, Mehmet Akif Ersoy.

bir sözünü söylüyorum. a|word|I am saying شاعر نشيدنا الوطني. Mehmet Akif Ersoy says:

Mehmet Akif Ersoy diyor ki: Mehmet|Akif|Ersoy|says|that يقول محمد عاكف أرصوي: Мехмет Акиф Эрсой говорит: ''Rely on God, hold on to effort,

''Allah'a dayan, sa'ye sarıl, ||Anstrengung| to Allah|rely|effort|cling "توكل على الله، والسعيَ فالزم، «Уповай на Аллаха, обнимай са, submit to wisdom,

hikmete ram ol, Weisheit|der Weisheit| wisdom|submit|be ولحكمته سلِّم، будь мудр,

varsa çıkar yol budur, if there is|escape|way|this is إن كان ثمَّةُ مَخرجٍ فذا، Если так, то это выход, if there is a way out, this is it,

bilmiyorum başka yol.'' I don't know|another|way لا أعلم غيرَه نجاة." Я не знаю другого пути». I don't know any other way.''

(Alkış) Applause (تصفيق) (Applause)

Ben buna - I|to this أود أن... I want to add two more things to this -

Başına iki şey daha eklemek istiyorum: I want to add to you|two|things|more|to add|I want أضيف أمرًا آخر إلى هذا: В начало хочу добавить еще две вещи:

Hayal kurun, harekete geçin, Dream|you dream|to action|you take احلموا، خذوا خطوات، Dream, take action,

Allah'a dayanın, to Allah|rely توكلوا على الله، полагаться на Аллаха Rely on God,

çalışmaya sarılın, to work|embrace الزموا العمل، придерживаться работы Embrace hard work,

O'nun takdirine rıza gösterin. |Wohlwollen|seine Entscheidung akzeptieren|zeigen His|decision|consent|show أظهروا الرضا بتقديره. Submit to His decree.

Yol varsa budur, road|if there is|this is إن كان ثمةُ طريقٍ، Если есть способ, то это он. If there is a way, this is it,

bilmiyorum başka çıkar yol. I don't know|another|escape|way فلا أعلم طريقًا للنجاة غيره. Я не знаю другого выхода. I don't know any other way out.

Teşekkür ediyorum. Çok sağolun. Thank|you (formal)|very|thank you (formal) أشكركم، شكرًا جزيلًا. Спасибо. Большое спасибо. Thank you. Thank you very much.

(Alkış) Applause (تصفيق) (Applause)

SENT_CWT:AFkKFwvL=6.52 PAR_TRANS:gpt-4o-mini=129.4 en:AFkKFwvL openai.2025-01-22 ai_request(all=352 err=0.00%) translation(all=293 err=1.71%) cwt(all=1732 err=1.73%)