×

LingQをより快適にするためCookieを使用しています。サイトの訪問により同意したと見なされます クッキーポリシー.

image

Beyhan Budak, Nasıl Daha Huzurlu Olabilirsin?

Nasıl Daha Huzurlu Olabilirsin?

Merhabalar sevgili dostum, sana bir soru sormak istiyorum.

Her zaman insanlar neden mutluluğa odaklanır?

Biliyorsun ki mutluluk her daim sürmez.

Her daim süren bir mutluluk hissi olsaydı

zaten o mutluluk olmazdı.

O insanların standardı olurdu.

Bir şey standart olmaya mahkumsa

ve ona alışma durumumuz varsa o şeyin

bizi her daim mutlu etmesi gibi bir durum söz konusu değildir.

Peki, aslında sadece hayatımızın belli dönemlerinde

mutlu olabiliyorsak neden sadece mutluluğa yatırım yapıyoruz?

Neden sadece mutlu olmak istiyoruz?

Gözden kaçırdığımız bir konudan bahsetmek istiyorum sana.

Huzur.

İnsan üzülürken, sevinirken,

ağlarken, öfkeliyken,

hayal kırıklığına uğramışken

her daim, her zaman,

her duyguda huzurlu olabilir.

Ve öyle bir şeydir ki huzur sanki böyle dalgasız

bir denizde seni ferahlatan bir şekilde

yüzüyormuşsun gibi bir histir. Neden her daim hayatına girmeyecek

bir mutluluk konusuna yatırım yaparken

huzur denilen mevzuyu hayatından kaçırıyorsun?

İşte bu videoda nasıl daha huzurlu olabilirsin

sana bu konudan bahsetmek istiyorum.

İnsanın huzurunu sabote eden şeylerin başında

geçmişte yaşamak geliyor.

Geçmişte hepimiz iyi ya da kötü şeyler yaşamış olabiliriz, yapmış olabiliriz.

Ama eğer sen durmadan geçmişi tekrar tekrar içinde

değerlendiriyorsan, aklın bugünü yaşama

arzusundan, bugünü yaşama noktasından uzaklaşır

ve devamlı arka planda zihnin o kısımla meşgul olur.

Neden böyle yaptım?

Neden böyle şeylere maruz kaldım?

Neden bunları demedim?

Şimdi şöyle bir şey diyeyim sana, bazen insanlar

geçmişte kötü şeyler yapmış olabilirler.

Eğer ki bundan vicdan azabı duyuyorsan

bu senin zaten bir şekilde iyi bir insan olduğunu gösterir.

Yani diyeceğim odur ki eğer ki geçmişte kötü

şeyler yapmış olman seni kötü bir insan yapmaz.

Sadece kötü şeyler yapmış,

hatalı şeyler yapmış iyi bir insan yapar ve sen bu noktada hala

bu hatayı tekrarlamıyorsan bence hiçbir sorun yok.

Hatalarından ders çıkarmışsan hiçbir sorun yok.

Ama durmadan geçmişe gidersen,

durmadan geçmişte yaşarsan, hayatın orada bir noktada

takılı kalır ve sen ilerleyemezsin.

Kendi içinde,

kendi kendini yer bitirirsin. O yüzden şunu

aklına sok: Geçmişte olan geçmişte kaldı.

Eğer ki sen zihnini oradan buraya çekmezsen,

huzur senin için uzak bir ihtimal.

Çok güzel bir söz var, eminim sen de duymuşsundur

"Seni öldürmeyen şey seni güçlendirir."

İnsanlar, bu sözün aksine kötü bir şey yaşadıkları zaman neden üzülüyorlar?

Neye üzülüyorlar biliyor musun?

Şöyle bir düşün bakalım kendi yaşadığın olumsuz deneyimleri

Genelde olayın kendisinden ziyade

mesela olumsuz bir şey yaşadın, bir trafik kazası geçirdin, o anki olayın

yaşattığı olumsuz duyguyu yaşamıyorsun.

Ne oluyor biliyor musun?

O olayın sonradan senin başına açabileceğini

düşündüğün şeylere üzülmeye başlıyorsun.

"Eğer ki, arabayı nasıl ödeyeceğim?"

"Nasıl bu işin içinden çıkacağım?" Ya da

"Bundan sonra başıma şunlar gelebilir." gibi. Yani üzüldüğün şeyin

yüzde yirmisi yüzde otuzu olayın kendisi,

yüzde altmışı, yetmişi, sekseni

gelecekte seni beklediğini düşündüğün olumsuz olaylar.

Yani olayın kendisi senin üzülmende çok az bir paya sahip.

Daha çok senin aslında olma ihtimalini

düşündüğün şeylere kaygılanıyorsun.

Eğer ki bunun farkına varırsan, birazcık olsun sadece olan şeye

kaygılanabilirsen, üzülebilirsen o zaman o sana

çok sıkıntı veren şeylerin büyük bir kısmından kurtulabilirsin.

Ve şunun ayrımına varmak bile çok önemli,

"Şuanda ben neye kaygılanıyorum?

Gerçekte ne oluyor şuanda? Hangisi gerçekçi kaygı

hangisi benim içimdeki evhamın, endişenin kaynağı?"

Eğer ki bunun farkına varabilirsen

hayatta yaşadığın olumsuz tecrübeler, seni öldürmez.

Seni güçlendirir, seni pişirir, oldurur aslında.

Ama eğer ki sen durmadan

kaygılanırsan, durmadan sıkıntı yaşarsan

zihinsel anlamda evet bu problemler seni

öldürmez ancak süründürür.

Hayatın

her daim bize iyi şeylerin sunacağını zannediyoruz.

Evet, hayat bize sürprizler, güzel şeyler sunduğu zaman

sonuna kadar kollarımızı açıyoruz.

Bazen teşekkür bile etmiyoruz hayatın bize sunduğu güzel şeyler için.

Ama ne zaman ki

kötü bir şey yaşayalım, o zaman diyoruz ki

'Ya neden benim başıma geldi? Neden ben böyle hissediyorum?

Neden başarısızlık hissediyorum? Neden hayal kırıklığı hissediyorum?'

Hiç düşündün mü neden hissetmeyesin?

Hayat sana öyle bir söz mü verdi?

'Her daim sana güzellikler sunacağım' mı dedi?

Hayır.

Hayat, her şey var bu hayatın içinde. Hüzün var, moral bozukluğu var,

hayal kırıklığı var, birazcık kıskançlık, başarısızlık,

başarı, mutluluk, mutsuzluk,

her şey bu hayata dahil.

Ama sen zannediyorsun ki hayat sana sadece olumlu şeyler getirecek.

Ne zaman ki bu fikri kabullendiğin zaman

iyiyi de hayatın sunduğu bana, onu da kabullenirim iyiyi de

kötüyü de kabullenirim dediğin zaman

olgunlaşmış oluyorsun işte o zaman.

İşte o zaman,

kalbinin içinde bir yerler açılıyor, ferahlıyor.

Huzurlu olabilmek için seni yoran şeyleri

fark etmen lazım. Yıllardır insanlarla çalışıyorum

ve insanları en çok yoran şeyin kafalarındaki

yarım kalmış işler olduğunu fark ediyorum.

Ne demek yarım kalmış işler?

Zamanında bir olay yaşamışsın,

ve bir kişiyle annenle, babanla,

sevgilinle, arkadaşınla, orada dışarı atılmayan

bir duygu var. Ne oluyor?

O diyalog, o haksızlığa uğranmışlık hissi,

o dışarı aktarılamayan

sevgi, öfke,

hayal kırıklığı, o içinde bir yerlerde senin zihnini

meşgul etmeye devam ediyor. O duyguyu,

o yarım kalmışlığı tamamlamadığın müddetçe de

zihin onu tekrarlamaya devam edecek. Maalesef ki

zihnimizin böyle bir tarafı var. Sona ermeyen her şeyi

geviş getirir gibi durmadan, durmadan

tekrarlayıp duruyor. Sen bu işin içinden çıkmak

istiyorsan o yarım kalmış iç şeyleri, zihnindeki

keşfetmen lazım. Yarım kalmış duyguları,

yarım kalmış işleri ve teker teker

o nihayetine eremeyen duyguları

sonlandırman ve sonuna vardırman lazım kafanı rahatlatmak için.

Hepimizin bu hayattan beklentileri var.

Bazen bu beklentiler hemen de gerçekleşmeyebiliyor.

Bu bir evlenmek olabilir, işe girmek olabilir,

Başarı beklentin olabilir, sevme

sevilme beklentin olabilir. Böyle bir durumda

bazı insanlar ne yapıyor biliyor musun?

O beklentinin haberinin geleceği kapıda durmadan bekliyorlar.

Diyelim ki hayatına birisi gelecek mi,

yalnızlıktan kurtulacak mı gibi düşünelim

o kapının ağzında durmadan bekliyor. Olacak mı?

Olacak mı? Olacak mı? diye

ve öyle olunca ne oluyor biliyor musun? O kapıda, gözün kulağın o kapıda ya

hayatın diğer bütün güzelliklerini kaçırıyorsun.

Çünkü beklentin gözünü o kadar kör etmiş ki!

Ben şöyle bir şey soruyorum böyle durumlarda danışmanlarıma

'Gelecekten ben sana haber getirseydim ve

hayatın boyunca yalnız kalacağını ya da romantik

anlamda yalnız kalacağını düşünseydin, öğrenmiş olsaydık ne yapardın?

Bir çoğu diyor ki

'Bir süre üzülürdüm ve hayatın tadını çıkarmaya başlardım.'

Peki, şuan hayatın tadını çıkarmanı engelleyen şey ne?

Kulağın o kapıda olsun, bir şekilde oradan bir haber gelirse

ya da oradan bir fırsat çıkarsa değerlendirirsin ama

hayatın tadını neden çıkarmaktan vazgeçiyorsun?

Neden gözünü kör edip sadece o kapıya yöneliyorsun?

Evet, hayatında beklediğin şeylerin olmaması gibi bir

durum söz konusu değil ama kulağın orada olsun,

o bir yerde beklesin, dursun.

Bir haber gelirse fark edersin zaten.

Sen hayatını yaşamaya devam et, bir bakmışsın ki beklerken

yıllar geçmiş.

Yıllar geçtikçe, bekledikçe de bu şekilde,

saplantılı bir şekilde o kapıya bakacaksın.

Sevgili dostum, senden bir şey istiyorum lütfen,

lütfen kendine acıma. Kendini kurban gibi görme.

Kendine acıdığın zaman ne oluyor biliyor musun?

Sanki hayat her zaman kötü şeyler getirmiş

gibi hissediyorsun ve böyle olunca

o kendine acıma halinden dolayı etrafındaki

fırsatları göremiyorsun. Ben şuna inanıyorum hayat

herkese fırsatlar sunuyor.

Evet, şunu inkar etmiyorum bazı insanlar daha şanslı

ama bazı insanlar da hayatın

oraya koyduğu minik şansları kaçırmıyor. O ipin ucunu bir yakalıyor,

ve sonrasında

o şansın peşinden koşuyor.

Kimi şans bolluğu içindeyken o şansı bile göremez

der ki 'Ben şanssızım,ben sevilmiyorum,

ben çok kötü durumdayım!'

Lütfen

hayatındaki hataların, günahların, sevapların,

sorumluluğunu al. Kurban rolünden çık.

Eğer bir şekilde hayatında bir değişim olacaksa

birileri sana acıdığı için olmayacak.

'Aa yazık bu adama! Aa yazık bu kadına!' dediği için olmayacak.

Sen ne zaman ki ipi alacaksın, sorumlulukları alacaksın işte

hayatın o zaman değişecek. İşte hayatındaki fırsatları

o zaman fark edeceksin. Kurban rolünden çık.

Sana bir şey sormak istiyorum. Etrafındaki insanları

değiştirmeye çalışıyor musun? Doğru söyle bakalım.

Muhtemelen sen de birçok insan gibi

enerjinin büyük bir kısmını etrafındaki insanları,

sana yakın olan insanları

değiştirmek için harcıyorsun. Sevgilin, eşin, ailenden birisi,

çocuğun, akraban, eğer yakınsan

beraber çalıştığın insanlar, arkadaşların,

onların sana uymayan davranışlarını değiştirmeye

çalışıyorsun. Şöyle olsan daha iyi olur,

şunu yapsan daha iyi olur, fark ediyor musun

peki, değişiyor mu insanlar? Ne kadar işe yarıyor

insanları değiştirme çaban? Ben şunu söyleyebilirim sana

İnsanları değiştirmeye çalışmak

beyhude bir çaba. Seni boşuna yoracak

ve sen beklentiye gireceksin 'Bak değişmiyor

demek ki beni önemsemiyor. Bak değişmiyor demek ki

beni sevmiyor.' ve bu senin içinde bir kara delik olmaya

başlayacak. Ben şöyle düşünüyorum, insanların büyük bir kısmı

ateş gibi, su gibi.

Ateş yakar, su ıslatır. Yani doğasında olan şeyi

değiştiremezsin. Ateşi ıslatmak konusunda

kullanamazsın. Suyla bir insanı yakamazsın.

İnsanın karakteri, kişiliği de çok büyük ölçüde değişmez. Yıllar süren terapilerde bile

değişim kısıtlı ölçüdedir. Sıkıntılı,

belirli bazı noktaları değiştirebilirsin.

Sen, çırpına çırpına ne yapacaksın peki?

Ben şunu söylüyorum değer veren, seven insan

değişiyor zamanla beraber. Törpüleniyor zaten. Ama sen bunu

bir hayat gayesi haline getirirsen, karşındaki insanı değiştirmeyi,

yorulan sen olursun. Huzur senin mahallene bile

uğramaz. Ne yapacaksın peki?

Ben şöyle düşünüyorum, karşındakini olduğu gibi kabullen.

Zor geliyor değil mi bunu söyleyince?

Ya nasıl kabulleneceğim? Kabullenmek zorundasın. O da seni öyle kabullenecek.

Beraber şu hayat yolunda birbirinize eşlik

edeceksiniz. Evet, bazen diyeceksiniz ki yolda,

molalarda

'Şu noktalarda biraz birbirimize uyabiliriz.'

Böyle kararlar olacak ama sen onun yolunu

değiştirmeyi, onun varlığını değiştirmeye çalışırsan

hem kendin üzülürsün hem karşı tarafı üzersin.

Aynaya baktığın zaman ne görüyorsun?

Çirkin bir burun mu? Ya da kalın kaşlar mı?

Ya da kafanın şeklini mi beğenmiyorsun? Vücudun çok mu

orantısız? Popon çok mu büyük?

Göğüslerin çok mu biçimsiz? Ve baktığın şey,

aynada gördüğün şey hiç hoşuna gitmiyor mu?

Tiksiniyor musun yoksa ondan?

Eğer böyle hissediyorsan birçok insandan,

böyle hisseden insanlardan biri de sensin.

Ben ama şöyle düşünüyorum, eskiden kendi

vücudumla, bedenimle ilgili benim de problemlerim vardı.

Ama bir süre sonra aynaya baktığım zaman,

ellerime baktığım zaman hayata tutunmaya, tutunmamı sağlayan

organlarımı gördüm.

Gözlerime baktığım zaman, çok güzel emsalsiz gözlerim olmaz

ama o kitap okumamı sağlayan,

tehlikeleri fark etmemi sağlayan, hayattaki güzellikleri görmemi sağlayan

organımı fark ettim.

Kafama, saçıma, vücudumun herhangi bir yerine

baktığım zaman dedim ki; 'Bunlar benim yol arkadaşım.

Benimle berabersin.'

Böyle olunca, bedenimi sevmeye başlayınca

kendimi daha rahat hissetmeye başladım.

Birisi beni burnum küçük ya da büyük diye seviyorsa lütfen

gitsin hayatımdan. Sevmesin zaten. Gözlerimin rengine, vücudumun biçimli olmasına

ya da 90-60-90 olmama

göre seviyorsa lütfen beni öyle sevmesin.

Evet fiziksel güzellik önemsiz demiyorum

ama şöyle düşün sadece fiziksel güzelliğe

odaklanan insanlar gerçekten seni seviyor mudur acaba?

Bir düşün bakalım. Bunlardan bağımsız olarak,

diğerlerinin bakışından bağımsız olarak

ellerini bir de bu gözle bak. Hayatta senin var olmanı sağlayan

yardımcılarmış gibi bak. Ellerine, vücuduna,

kaşına, gözüne, kafana, saçına...

Vücudunu sevmelisin, bedenini sevmelisin huzurlu olabilmek için. İnsan her halükarda huzurlu olabilir

Öfkeliyken, mutluyken, mutsuzken bunu başta söyledim. Ama ne olursa olsun hayatında bir problem yokmuş gibi göründüğü

anlarda bile şuranda, tam göğsünün üzerinde

huzursuzluk hissediyorsan

şöyle bir içine dönmeni öneririm ben sana.

Muhtemelen orada bir iltihap vardır.

Halledemediğin bir mevzu vardır.

Ve ilk elini attığında o iltihaba ulaşamayabilirsin. Şöyle bir düşün bakalım, ne var içeride?

Halledemediğin hangi mevzu var?

Bazen hayatında kocaman bir fil vardır.

Hayatının her alanını işgal etmiştir ama sen

yıllardır o fille beraber yaşadığın için

hayatının normalinin, doğalının bu olduğunu zannedersin.

Şöyle bir farklı gözle bak, o huzursuzluğun kaynağını

biraz derinlere dalınca emin ol bulacaksın.

Beni dinlediğin için çok teşekkür ediyorum güzel insan.

Kendine iyi davran, huzurlu ve mutlu bir hayat dilerim sana.

Görüşmek üzere!

Learn languages from TV shows, movies, news, articles and more! Try LingQ for FREE

Nasıl Daha Huzurlu Olabilirsin? How|More|Peaceful|Can you be How Can You Be More Peaceful?

Merhabalar sevgili dostum, sana bir soru sormak istiyorum. Hello|dear|friend|to you|one|question|to ask|I want Hello dear friend, I want to ask you a question.

Her zaman insanlar neden mutluluğa odaklanır? Always|time|people|why|to happiness|focus Why do people always focus on happiness?

Biliyorsun ki mutluluk her daim sürmez. You know|that|happiness|every|always|does not last You know that happiness does not last forever.

Her daim süren bir mutluluk hissi olsaydı Every|always|lasting|a|happiness|feeling|were If there were a constant feeling of happiness

zaten o mutluluk olmazdı. already|that|happiness|wouldn't be it wouldn't be happiness at all.

O insanların standardı olurdu. That|people's|standard|would be It would become the standard for people.

Bir şey standart olmaya mahkumsa A|thing|standard|to be|is doomed If something is doomed to be standard

ve ona alışma durumumuz varsa o şeyin and|to it|adaptation|our situation|if there is|that|thing's and if we have a situation of getting used to it,

bizi her daim mutlu etmesi gibi bir durum söz konusu değildir. us|always|always|happy|making|like|a|situation|word|subject|is not it is not the case that it will always make us happy.

Peki, aslında sadece hayatımızın belli dönemlerinde Okay|actually|only|our life|certain|periods So, if we can only be happy during certain periods of our lives,

mutlu olabiliyorsak neden sadece mutluluğa yatırım yapıyoruz? happy|if we can be|why|only|to happiness|investment|do we make why are we only investing in happiness?

Neden sadece mutlu olmak istiyoruz? Why|only|happy|to be|do we want Why do we only want to be happy?

Gözden kaçırdığımız bir konudan bahsetmek istiyorum sana. from the eye|we overlooked|one|subject|to talk|I want|to you I want to talk to you about a topic we overlook.

Huzur. Peace Peace.

İnsan üzülürken, sevinirken, |when sad|when happy When a person is sad, when they are happy,

ağlarken, öfkeliyken, while crying|while angry when crying, when angry,

hayal kırıklığına uğramışken dream|to disappointment|while having experienced when disappointed

her daim, her zaman, every|always|every|time always, all the time,

her duyguda huzurlu olabilir. every|in emotion|peaceful|can be can be peaceful in every emotion.

Ve öyle bir şeydir ki huzur sanki böyle dalgasız And|such|a|thing|that|peace|as if|like this|without waves And it is such a thing that peace feels as if you are swimming in a calm sea.

bir denizde seni ferahlatan bir şekilde a|in the sea|you|refreshing|a|way It is a feeling that refreshes you.

yüzüyormuşsun gibi bir histir. Neden her daim hayatına girmeyecek you were swimming|like|a|feeling|Why|every|always|into your life|will not enter Why invest in a topic of happiness that will not always enter your life?

bir mutluluk konusuna yatırım yaparken a|happiness|topic|investment|while

huzur denilen mevzuyu hayatından kaçırıyorsun? peace|called|issue|from your life|are avoiding Are you avoiding the issue called peace from your life?

İşte bu videoda nasıl daha huzurlu olabilirsin |this|in the video|how|more|peaceful|can be In this video, I want to talk about how you can be more peaceful.

sana bu konudan bahsetmek istiyorum. to you|this|about the topic|to talk|I want I want to discuss this topic with you.

İnsanın huzurunu sabote eden şeylerin başında |peace|sabotaging|that|things|at the forefront One of the main things that sabotage a person's peace is

geçmişte yaşamak geliyor. in the past|to live|comes It feels like living in the past.

Geçmişte hepimiz iyi ya da kötü şeyler yaşamış olabiliriz, yapmış olabiliriz. In the past|all of us|good|||bad|things|lived|we may have|done|we may have In the past, we may have experienced good or bad things, we may have done things.

Ama eğer sen durmadan geçmişi tekrar tekrar içinde But|if|you|constantly|the past|again|again|within you But if you keep evaluating the past over and over again in your mind,

değerlendiriyorsan, aklın bugünü yaşama if you are evaluating|your mind|today|doesn't live your mind is not living in the present.

arzusundan, bugünü yaşama noktasından uzaklaşır from his desire|today|living||distances himself from the desire, it moves away from the point of living today.

ve devamlı arka planda zihnin o kısımla meşgul olur. and|constantly|back|in the background|your mind|that|part|occupied|becomes and constantly the mind is occupied with that part in the background.

Neden böyle yaptım? Why|like this|did I Why did I do this?

Neden böyle şeylere maruz kaldım? Why|such|things|exposed|did I remain Why was I subjected to such things?

Neden bunları demedim? Why|these|didn't say Why didn't I say these things?

Şimdi şöyle bir şey diyeyim sana, bazen insanlar Now|like this|a|thing|I should tell|you|sometimes|people Let me tell you something, sometimes people

geçmişte kötü şeyler yapmış olabilirler. in the past|bad|things|they have done|they might be may have done bad things in the past.

Eğer ki bundan vicdan azabı duyuyorsan If|that|from this|conscience|guilt|you feel If you feel guilty about it,

bu senin zaten bir şekilde iyi bir insan olduğunu gösterir. this|your|already|one|in a way|good|one|person|being|shows this already shows that you are a good person in some way.

Yani diyeceğim odur ki eğer ki geçmişte kötü So|I will say|that|that|if|that|in the past|bad So what I mean is that if you have done bad things in the past,

şeyler yapmış olman seni kötü bir insan yapmaz. things|done|being|you|bad|a|person|does not make it does not make you a bad person.

Sadece kötü şeyler yapmış, Only|bad|things|has done You have just done bad things,

hatalı şeyler yapmış iyi bir insan yapar ve sen bu noktada hala wrong|things|has done|good|a|person|does|and|you|this|at point|still a good person makes mistakes and you are still at this point

bu hatayı tekrarlamıyorsan bence hiçbir sorun yok. this||if you don't repeat|I think|no|problem|exists if you are not repeating this mistake, I think there is no problem.

Hatalarından ders çıkarmışsan hiçbir sorun yok. from your mistakes|lesson|you have learned|no|problem|there is If you have learned from your mistakes, there is no problem.

Ama durmadan geçmişe gidersen, But|constantly|to the past|you go But if you keep going back to the past,

durmadan geçmişte yaşarsan, hayatın orada bir noktada if you keep|in the past|live|your life|there|one|point if you keep living in the past, your life will get stuck at some point there

takılı kalır ve sen ilerleyemezsin. stuck|remains|and|you|cannot progress and you won't be able to move forward.

Kendi içinde, own|within Within yourself,

kendi kendini yer bitirirsin. O yüzden şunu yourself|yourself|eat|will destroy|that|reason|this you will self-destruct. That's why you should

aklına sok: Geçmişte olan geçmişte kaldı. into your mind|put|in the past|that happened|in the past|remained Keep in mind: What happened in the past is in the past.

Eğer ki sen zihnini oradan buraya çekmezsen, If|that|you|your mind|from there|to here|do not pull If you don't pull your mind from there to here,

huzur senin için uzak bir ihtimal. peace|your|for|distant|a|possibility peace is a distant possibility for you.

Çok güzel bir söz var, eminim sen de duymuşsundur very|beautiful|a|saying|there is|I am sure|you|also|have heard There is a very beautiful saying, I'm sure you've heard it too.

"Seni öldürmeyen şey seni güçlendirir." You|that does not kill|thing|you|strengthens "What doesn't kill you makes you stronger."

İnsanlar, bu sözün aksine kötü bir şey yaşadıkları zaman neden üzülüyorlar? |this|word's|contrary|bad|a|thing|they experience|when|why|do they get sad Why do people get upset when they experience something bad, contrary to this saying?

Neye üzülüyorlar biliyor musun? What|they are sad|you know|question particle Do you know what they are upset about?

Şöyle bir düşün bakalım kendi yaşadığın olumsuz deneyimleri like this|one|think|let's see|your|lived|negative|experiences Think about your own negative experiences.

Genelde olayın kendisinden ziyade Generally|event||rather Generally, rather than the event itself,

mesela olumsuz bir şey yaşadın, bir trafik kazası geçirdin, o anki olayın for example|negative|a|thing|you experienced|a|traffic|accident|you had|that||event for example, you experienced something negative, you had a car accident, you are not experiencing the negative emotion that the event at that moment brings.

yaşattığı olumsuz duyguyu yaşamıyorsun. caused|negative|feeling|you are not experiencing Do you know what happens?

Ne oluyor biliyor musun? What|is happening|you know|question particle

O olayın sonradan senin başına açabileceğini That|event|later|your|head|could bring up You start to worry about the things you think could later happen to you.

düşündüğün şeylere üzülmeye başlıyorsun. you think|about things|to start to be sad|you begin You begin to feel sad about those things.

"Eğer ki, arabayı nasıl ödeyeceğim?" If|that|the car|how|will I pay "How will I pay for the car?"

"Nasıl bu işin içinden çıkacağım?" Ya da How|this|job|from within|will get out|| "How will I get out of this situation?" Or

"Bundan sonra başıma şunlar gelebilir." gibi. Yani üzüldüğün şeyin from now on|later|to me|these things|may happen|like|I mean|you are sad about|thing "Things like 'These might happen to me from now on.' So, the thing that makes you sad,

yüzde yirmisi yüzde otuzu olayın kendisi, percent|twenty|percent|thirty|event|itself twenty percent or thirty percent is the event itself,

yüzde altmışı, yetmişi, sekseni percent|sixty|seventy| sixty, seventy, eighty percent is

gelecekte seni beklediğini düşündüğün olumsuz olaylar. in the future|you|waiting|you think|negative|events the negative events you think are waiting for you in the future.

Yani olayın kendisi senin üzülmende çok az bir paya sahip. So|event|itself|your|sadness|very|little|one|share|has So the event itself has very little to do with your sadness.

Daha çok senin aslında olma ihtimalini More|much|your|actually|being|probability You are more worried about the things that you actually think might happen.

düşündüğün şeylere kaygılanıyorsun. you think|about things|you worry If you become aware of this,

Eğer ki bunun farkına varırsan, If|that|this|awareness|you realize birazcık olsun sadece olan şeye a little|at least|only|existing|thing if you can be a little concerned about what is there,

kaygılanabilirsen, üzülebilirsen o zaman o sana if you can worry|if you can be sad|he|then|he|to you if you can feel sad, then you can get rid of a large part of the things that trouble you.

çok sıkıntı veren şeylerin büyük bir kısmından kurtulabilirsin. very|trouble|causing|things|large|one|from part|you can get rid of And even realizing this is very important,

Ve şunun ayrımına varmak bile çok önemli, And|that|distinction|to realize|even|very|important

"Şuanda ben neye kaygılanıyorum? right now|I|about what|am worried "What am I worried about right now?

Gerçekte ne oluyor şuanda? Hangisi gerçekçi kaygı in reality|what|is happening|right now|Which one|realistic|concern What is really happening right now? Which is a realistic concern

hangisi benim içimdeki evhamın, endişenin kaynağı?" which|my|inside me|paranoia|anxiety|source and which is the source of my inner fears and anxieties?"

Eğer ki bunun farkına varabilirsen If|that|this|awareness|you can realize If you can become aware of this,

hayatta yaşadığın olumsuz tecrübeler, seni öldürmez. in life|you experience|negative|experiences|you|won't kill The negative experiences you have in life will not kill you.

Seni güçlendirir, seni pişirir, oldurur aslında. You|strengthens|you|cooks|kills|actually They actually strengthen you, mature you, and shape you.

Ama eğer ki sen durmadan But|if|you|you|without stopping But if you constantly

kaygılanırsan, durmadan sıkıntı yaşarsan if you worry|constantly|distress|experience worry, if you constantly experience distress

zihinsel anlamda evet bu problemler seni mental|in terms of|yes|these|problems|you Mentally, yes, these problems won't kill you.

öldürmez ancak süründürür. it won't kill|but|it will make suffer But they will make you suffer.

Hayatın Your life We always think that life will offer us good things.

her daim bize iyi şeylerin sunacağını zannediyoruz. every|always|to us|good|things|will present|we think

Evet, hayat bize sürprizler, güzel şeyler sunduğu zaman Yes|life|to us|surprises|beautiful|things|when it offers|time Yes, when life offers us surprises and beautiful things

sonuna kadar kollarımızı açıyoruz. to the end|as far as|our arms|we open we open our arms until the end.

Bazen teşekkür bile etmiyoruz hayatın bize sunduğu güzel şeyler için. Sometimes|thank|even|we do not thank|life|to us|offered|beautiful|things|for Sometimes we don't even say thank you for the beautiful things life offers us.

Ama ne zaman ki But|when|time|that But whenever

kötü bir şey yaşayalım, o zaman diyoruz ki bad|a|thing|let us experience|then|time|we say|that Let's experience something bad, then we say

'Ya neden benim başıma geldi? Neden ben böyle hissediyorum? But|why|my|to me|happened|why|I|like this|feel 'Why did this happen to me? Why do I feel this way?

Neden başarısızlık hissediyorum? Neden hayal kırıklığı hissediyorum?' Why|failure|do I feel|Why|dream|disappointment|do I feel Why do I feel a sense of failure? Why do I feel disappointed?'

Hiç düşündün mü neden hissetmeyesin? ever|thought|question particle|why|you shouldn't feel Have you ever thought about why you shouldn't feel?

Hayat sana öyle bir söz mü verdi? Life|to you|such|a|promise|question particle|gave Did life give you such a promise?

'Her daim sana güzellikler sunacağım' mı dedi? always|always|to you|beauties|I will offer|question particle|said Did it say, 'I will always offer you beauties'?

Hayır. No No.

Hayat, her şey var bu hayatın içinde. Hüzün var, moral bozukluğu var, Life|every|everything|exists|this|life|within|Sadness|exists||| Life has everything within it. There is sadness, there is disappointment,

hayal kırıklığı var, birazcık kıskançlık, başarısızlık, dream|disappointment|there is|a little|jealousy|failure there is disappointment, a little jealousy, failure,

başarı, mutluluk, mutsuzluk, success|happiness|unhappiness success, happiness, unhappiness,

her şey bu hayata dahil. everything|thing|this|to life|included everything is included in this life.

Ama sen zannediyorsun ki hayat sana sadece olumlu şeyler getirecek. But|you|think|that|life|to you|only|positive|things|will bring But you think that life will only bring you positive things.

Ne zaman ki bu fikri kabullendiğin zaman When|time|that|this|idea|you accepted|time When you accept this idea

iyiyi de hayatın sunduğu bana, onu da kabullenirim iyiyi de the good|too|life|offered|to me|it|also|I will accept|the good|too I will also accept the good that life offers me, I will accept the good too

kötüyü de kabullenirim dediğin zaman the bad thing|also|I will accept|when you said|time when you say that you also accept the bad

olgunlaşmış oluyorsun işte o zaman. mature|you become|just|that|time you are maturing at that moment.

İşte o zaman, |that|time That's when,

kalbinin içinde bir yerler açılıyor, ferahlıyor. your heart|inside|a|places|opening|feeling relieved a place inside your heart opens up, it feels relieved.

Huzurlu olabilmek için seni yoran şeyleri Peaceful|to be|in order to|you|tiring|things To be at peace, you need to realize the things that tire you.

fark etmen lazım. Yıllardır insanlarla çalışıyorum notice|you|need|For years|with people|I have been working I have been working with people for years.

ve insanları en çok yoran şeyin kafalarındaki and|people|most|much|tiring|thing|in their heads and I realize that the thing that tires people the most is the things in their heads.

yarım kalmış işler olduğunu fark ediyorum. half|remaining|tasks|that|I realize|I am I notice that the unfinished tasks are what tire them the most.

Ne demek yarım kalmış işler? What|does it mean|half|remaining|tasks What does unfinished tasks mean?

Zamanında bir olay yaşamışsın, In the past|a|event|you have experienced You have experienced an event in the past,

ve bir kişiyle annenle, babanla, and|one|with a person|with your mother|with your father and with a person, with your mother, your father,

sevgilinle, arkadaşınla, orada dışarı atılmayan with your girlfriend|with your friend|there|outside|not thrown with your lover, with your friend, there is a feeling that is not thrown out there.

bir duygu var. Ne oluyor? a|feeling|exists|What|is happening What is happening?

O diyalog, o haksızlığa uğranmışlık hissi, That|dialogue|that|injustice|victimization|feeling That dialogue, that feeling of injustice,

o dışarı aktarılamayan that|outside|cannot be transferred that cannot be exported

sevgi, öfke, love|anger love, anger,

hayal kırıklığı, o içinde bir yerlerde senin zihnini dream|disappointment|that|inside|a|somewhere|your|mind disappointment, it continues to occupy your mind somewhere inside.

meşgul etmeye devam ediyor. O duyguyu, to occupy|to|continue|he/she/it does|that|feeling That feeling,

o yarım kalmışlığı tamamlamadığın müddetçe de that|half|unfinished|you complete|as long as|too as long as you do not complete that incompleteness,

zihin onu tekrarlamaya devam edecek. Maalesef ki the mind|it|to repeat|will continue|will|Unfortunately|that the mind will continue to repeat it. Unfortunately,

zihnimizin böyle bir tarafı var. Sona ermeyen her şeyi our mind|such|one|side|exists|to an end|that does not end|every|thing our mind has such a side. Everything that does not end

geviş getirir gibi durmadan, durmadan chewing|brings|like|incessantly| chews over and over, endlessly.

tekrarlayıp duruyor. Sen bu işin içinden çıkmak keeps repeating|stopping|You|this|job|from|getting out keeps repeating. If you want to get out of this,

istiyorsan o yarım kalmış iç şeyleri, zihnindeki if you want|that|half|remaining|inner|things|in your mind you need to discover those unfinished inner things in your mind.

keşfetmen lazım. Yarım kalmış duyguları, you need to explore|necessary|unfinished|remaining|emotions Unfinished emotions,

yarım kalmış işleri ve teker teker unfinished|remaining|tasks|and|one|by one unfinished tasks, and one by one

o nihayetine eremeyen duyguları those|to the end|unable to reach|emotions those feelings that cannot reach their end

sonlandırman ve sonuna vardırman lazım kafanı rahatlatmak için. you need to finish|and|to the end|you need to bring|necessary|your mind|to relax|for you need to end them and bring them to a conclusion to relax your mind.

Hepimizin bu hayattan beklentileri var. All of us|this|from life|expectations|have We all have expectations from this life.

Bazen bu beklentiler hemen de gerçekleşmeyebiliyor. Sometimes|these|expectations|immediately|also|may not come true Sometimes these expectations may not be fulfilled immediately.

Bu bir evlenmek olabilir, işe girmek olabilir, This|a|marriage|could be|to work|entering|could be This could be getting married, it could be starting a job,

Başarı beklentin olabilir, sevme Success||may|love You might have expectations of success, of love

sevilme beklentin olabilir. Böyle bir durumda love||might|such|a|situation and of being loved. In such a situation,

bazı insanlar ne yapıyor biliyor musun? some|people|what|do|know|you do you know what some people do?

O beklentinin haberinin geleceği kapıda durmadan bekliyorlar. He|expectation|news|will come|at the door|constantly|they wait They are waiting at the door for the news of that expectation.

Diyelim ki hayatına birisi gelecek mi, Let's say|that|into your life|someone|will come|question particle Let's say someone will come into their life,

yalnızlıktan kurtulacak mı gibi düşünelim from loneliness|will escape|question particle|as if|let's think let's think about whether they will escape from loneliness.

o kapının ağzında durmadan bekliyor. Olacak mı? he|door|at the mouth of|constantly|waits|Will it happen|question particle They are constantly waiting at the threshold of that door. Will it happen?

Olacak mı? Olacak mı? diye Will it be|question particle|Will it be|question particle|saying Will it happen? Will it happen?

ve öyle olunca ne oluyor biliyor musun? O kapıda, gözün kulağın o kapıda ya and|like that|when it happens|what|happens|you know|do you|That|at the door|your eye|your ear|that|at the door|you know And do you know what happens when it does? Your eyes and ears are at that door.

hayatın diğer bütün güzelliklerini kaçırıyorsun. life|other|all|beauties|you are missing You are missing all the other beauties of life.

Çünkü beklentin gözünü o kadar kör etmiş ki! Because|your expectation|your eye|that|so much|blind|has made|that Because your expectation has blinded you so much!

Ben şöyle bir şey soruyorum böyle durumlarda danışmanlarıma I|like this|a|thing|ask|in such|situations|to my advisors I am asking something like this to my consultants in such situations.

'Gelecekten ben sana haber getirseydim ve from the future|I|to you|news|had brought| 'If I had brought you news from the future and

hayatın boyunca yalnız kalacağını ya da romantik your life|throughout|alone|will remain|||romantic you thought you would be alone for the rest of your life or

anlamda yalnız kalacağını düşünseydin, öğrenmiş olsaydık ne yapardın? in the sense that|alone|you would be|if you had thought|learned|we were|what|would you do thought you would be alone in a romantic sense, what would you have done if we had learned that?

Bir çoğu diyor ki A|majority|says|that Many say that

'Bir süre üzülürdüm ve hayatın tadını çıkarmaya başlardım.' A|while|would be sad|and|life|enjoyment|to enjoying|would start 'I would be sad for a while and then I would start enjoying life.'

Peki, şuan hayatın tadını çıkarmanı engelleyen şey ne? Well|right now|your life|enjoyment|enjoying|preventing|thing|what So, what is it that prevents you from enjoying life right now?

Kulağın o kapıda olsun, bir şekilde oradan bir haber gelirse Your ear|that|at the door|should be|one|somehow|from there|one|news|arrives Keep your ear at that door, if a news comes from there somehow.

ya da oradan bir fırsat çıkarsa değerlendirirsin ama or|too|from there|a|opportunity|arises|you will evaluate|but or you can evaluate it if an opportunity arises from there, but

hayatın tadını neden çıkarmaktan vazgeçiyorsun? life|taste|why|from enjoying|do you stop why are you giving up on enjoying life?

Neden gözünü kör edip sadece o kapıya yöneliyorsun? Why|your eye|blind|making|only|that|door|you are directing Why are you blinding yourself and only focusing on that door?

Evet, hayatında beklediğin şeylerin olmaması gibi bir Yes|in your life|you expected|things|not being|like|a Yes, like not having the things you expect in your life.

durum söz konusu değil ama kulağın orada olsun, situation|word|question|not|but|your ear||be it's not a situation, but keep your ear out there,

o bir yerde beklesin, dursun. he|a|place|should wait|should stop let it wait somewhere, just stay.

Bir haber gelirse fark edersin zaten. A|news|arrives|notice|you will|already If news comes, you'll notice it anyway.

Sen hayatını yaşamaya devam et, bir bakmışsın ki beklerken You|your life|to live|continue|do|one|you realize|that|while waiting You continue living your life, and you might find that while waiting.

yıllar geçmiş. years|have passed years have passed.

Yıllar geçtikçe, bekledikçe de bu şekilde, Years|as they pass|as we wait|also|this|way As the years go by, and as you wait like this,

saplantılı bir şekilde o kapıya bakacaksın. obsessively|one|in a way|that|to the door|you will look you will obsessively look at that door.

Sevgili dostum, senden bir şey istiyorum lütfen, dear|friend|from you|one|thing|I want|please My dear friend, I am asking you for something please,

lütfen kendine acıma. Kendini kurban gibi görme. please|to yourself|don't pity|You|victim|like|see please don't pity yourself. Don't see yourself as a victim.

Kendine acıdığın zaman ne oluyor biliyor musun? to yourself|pitying|when|what|happens|you know|question particle Do you know what happens when you pity yourself?

Sanki hayat her zaman kötü şeyler getirmiş As if|life|always|time|bad|things|has brought You feel as if life has always brought bad things.

gibi hissediyorsun ve böyle olunca like|you feel|and|like this|when And when you feel this way,

o kendine acıma halinden dolayı etrafındaki he|to himself|pity|from his state|due to|those around him you cannot see the opportunities around you because of your self-pity.

fırsatları göremiyorsun. Ben şuna inanıyorum hayat opportunities|you cannot see|I|to this|believe|life I believe that life offers opportunities to everyone.

herkese fırsatlar sunuyor. to everyone|opportunities|offers Yes, I do not deny that some people are luckier.

Evet, şunu inkar etmiyorum bazı insanlar daha şanslı Yes|that|deny|I do not|some|people|more|lucky

ama bazı insanlar da hayatın but|some|people|also|of life but some people do not miss the little chances that life presents.

oraya koyduğu minik şansları kaçırmıyor. O ipin ucunu bir yakalıyor, there|he/she puts|tiny|chances|doesn't miss|He/She|rope's|end|one| They catch the end of that thread,

ve sonrasında and|afterwards and afterwards

o şansın peşinden koşuyor. he|luck|after|runs they chase after that chance.

Kimi şans bolluğu içindeyken o şansı bile göremez Some people|luck|abundance|when they are in|that|luck|even|cannot see Some cannot even see their luck while they are surrounded by abundance.

der ki 'Ben şanssızım,ben sevilmiyorum, says|that|I|am unlucky|I|am not loved They say, 'I am unlucky, I am not loved,

ben çok kötü durumdayım!' I|very|bad|am in a situation I am in a very bad situation!'

Lütfen Please Please.

hayatındaki hataların, günahların, sevapların, in your life|mistakes|sins|good deeds Take responsibility for the mistakes, sins, and good deeds in your life.

sorumluluğunu al. Kurban rolünden çık. your responsibility|take|Victim|from the role|get out Step out of the role of a victim.

Eğer bir şekilde hayatında bir değişim olacaksa If|one|in a way|in your life|one|change|will happen If there is going to be a change in your life in some way,

birileri sana acıdığı için olmayacak. someone|to you|pities|for|will not happen it will not happen because someone pities you.

'Aa yazık bu adama! Aa yazık bu kadına!' dediği için olmayacak. Oh|poor|this|man|Oh|poor|this|woman|he/she said|for|it won't happen 'Oh poor man! Oh poor woman!' is not going to happen because of what you said.

Sen ne zaman ki ipi alacaksın, sorumlulukları alacaksın işte You|when|time|that|rope|will take|responsibilities|will take|then Whenever you take the rope, you will take on responsibilities.

hayatın o zaman değişecek. İşte hayatındaki fırsatları your life|then|time|will change|here|in your life|opportunities That's when your life will change. That's when you will notice the opportunities in your life.

o zaman fark edeceksin. Kurban rolünden çık. that|time|realize|you will realize|Sacrifice|from the role|get out Step out of the victim role.

Sana bir şey sormak istiyorum. Etrafındaki insanları I want to ask you|a|thing|to ask|I want|The people around you|people I want to ask you something. Are you

değiştirmeye çalışıyor musun? Doğru söyle bakalım. to change|are trying|you|honestly|say|let's see trying to change the people around you? Tell me the truth.

Muhtemelen sen de birçok insan gibi Probably|you|also|many|people|like Probably like many people, you

enerjinin büyük bir kısmını etrafındaki insanları, of the energy|large|a|part|around you|people spend a large part of your energy on the people around you,

sana yakın olan insanları to you|close|who are|people the people who are close to you

değiştirmek için harcıyorsun. Sevgilin, eşin, ailenden birisi, to change|for|you spend|Your girlfriend|your spouse|from your family| you spend time trying to change. Your partner, spouse, someone from your family,

çocuğun, akraban, eğer yakınsan your child|relative|if|you are close your child, your relative, if you are close

beraber çalıştığın insanlar, arkadaşların, together|you work with|people|your friends the people you work with, your friends,

onların sana uymayan davranışlarını değiştirmeye their|to you|unsuitable|behaviors|to change you are trying to change their behaviors that do not suit you.

çalışıyorsun. Şöyle olsan daha iyi olur, you are working|like this|were|more|good|would be It would be better if you were like this,

şunu yapsan daha iyi olur, fark ediyor musun that|you did|more|well|would be|difference|noticing|are you it would be better if you did this, do you notice

peki, değişiyor mu insanlar? Ne kadar işe yarıyor okay|do they change|question particle|people|how much|much|to work|is useful well, do people change? How effective is it?

insanları değiştirme çaban? Ben şunu söyleyebilirim sana people|changing|effort|I|this|can tell|you Your effort to change people? I can tell you this.

İnsanları değiştirmeye çalışmak |to change|to try Trying to change people

beyhude bir çaba. Seni boşuna yoracak futile|a|effort|You|in vain|will tire is a futile effort. It will tire you for nothing.

ve sen beklentiye gireceksin 'Bak değişmiyor and|you|into expectation|will enter|'Look|is not changing And you will enter into an expectation, 'Look, they are not changing.'

demek ki beni önemsemiyor. Bak değişmiyor demek ki that|particle indicating conclusion|me|doesn't care|Look|doesn't change|that|particle indicating conclusion so it means he doesn't care about me. Look, it doesn't change, it seems.

beni sevmiyor.' ve bu senin içinde bir kara delik olmaya me|doesn't love|and|this|your|inside|a|black|hole|to be He doesn't love me.' and this will start to become a black hole inside you.

başlayacak. Ben şöyle düşünüyorum, insanların büyük bir kısmı will start|I|like this|think|people's|large|a|part I think that a large part of people

ateş gibi, su gibi. fire|like|water|like is like fire, like water.

Ateş yakar, su ıslatır. Yani doğasında olan şeyi Fire|burns|water|wets|So|in its nature|existing|thing Fire burns, water wets. That is, you cannot change what is inherent.

değiştiremezsin. Ateşi ıslatmak konusunda you can't change|The fire|to extinguish|regarding You cannot use water to extinguish fire.

kullanamazsın. Suyla bir insanı yakamazsın. you cannot use|With water|one|person|you cannot burn You cannot burn a person with water.

İnsanın karakteri, kişiliği de çok büyük |character|personality|also|very|important A person's character and personality are also very significant. ölçüde değişmez. Yıllar süren terapilerde bile to the extent|does not change|Years|lasting|in therapies|even remains unchanged. Even in years of therapy,

değişim kısıtlı ölçüdedir. Sıkıntılı, change|limited|is in scale|Troublesome the change is limited. Troubled,

belirli bazı noktaları değiştirebilirsin. certain|some|points|you can change you can change certain specific points.

Sen, çırpına çırpına ne yapacaksın peki? You|flailing|flailing|what|will do|then So, what will you do while struggling?

Ben şunu söylüyorum değer veren, seven insan I|this|am saying|value|giving|loving|person I am saying that a person who values and loves changes over time.

değişiyor zamanla beraber. Törpüleniyor zaten. Ama sen bunu changes|with time|together|is being smoothed|already|But|you|this It is already being smoothed out. But if you make this

bir hayat gayesi haline getirirsen, karşındaki insanı değiştirmeyi, a|life|purpose|into|you make|the person in front of you|human|changing a life goal, to change the person in front of you,

yorulan sen olursun. Huzur senin mahallene bile the one who gets tired|you|will be|Peace|your|neighborhood|even you will be the one who gets tired. Peace may not even come to your neighborhood.

uğramaz. Ne yapacaksın peki? it won't stop by|What|will you do|then It doesn't happen. What will you do then?

Ben şöyle düşünüyorum, karşındakini olduğu gibi kabullen. I|like this|think|the person in front of you|as they are|like|accept I think you should accept the other person as they are.

Zor geliyor değil mi bunu söyleyince? Hard|seems|not|question particle|this|when (I) say It sounds difficult, doesn't it, when you say that?

Ya nasıl kabulleneceğim? Kabullenmek zorundasın. O da seni öyle kabullenecek. But|how|will I accept|To accept|you have to|He/She|also|you|that way|will accept But how will I accept it? You have to accept it. They will accept you that way too.

Beraber şu hayat yolunda birbirinize eşlik Together|this|life|on the path|to each other|accompany You will accompany each other on this life journey.

edeceksiniz. Evet, bazen diyeceksiniz ki yolda, |Yes|sometimes|you will say|that|on the road Yes, sometimes you will say on the road,

molalarda during breaks during breaks,

'Şu noktalarda biraz birbirimize uyabiliriz.' those|points|a little|to each other|we can adapt "We can harmonize a bit at these points."

Böyle kararlar olacak ama sen onun yolunu Such|decisions|will be|but|you|his|path There will be such decisions, but if you try to change its path,

değiştirmeyi, onun varlığını değiştirmeye çalışırsan to change|his|existence|to change|if you try or try to change its existence,

hem kendin üzülürsün hem karşı tarafı üzersin. both|yourself|will be sad|both|opposite||will make sad you will make yourself sad and you will make the other side sad.

Aynaya baktığın zaman ne görüyorsun? to the mirror|you look|when|what|do you see What do you see when you look in the mirror?

Çirkin bir burun mu? Ya da kalın kaşlar mı? ugly|a|nose|question particle|or|also|thick|eyebrows|question particle An ugly nose? Or thick eyebrows?

Ya da kafanın şeklini mi beğenmiyorsun? Vücudun çok mu Or|also|your head|shape|question particle|you don't like|Your body|very|question particle Or do you not like the shape of your head? Is your body too

orantısız? Popon çok mu büyük? disproportionate|Your butt|too|question particle|big disproportionate? Is your butt too big?

Göğüslerin çok mu biçimsiz? Ve baktığın şey, Your breasts|very|question particle|shapeless|And|the thing you look at|thing Are your breasts too shapeless? And the thing you look at,

aynada gördüğün şey hiç hoşuna gitmiyor mu? in the mirror|you see|thing|ever|to your liking|does not go|question particle Doesn't what you see in the mirror please you at all?

Tiksiniyor musun yoksa ondan? Do you disgust|(you)|or|from him Are you disgusted by it?

Eğer böyle hissediyorsan birçok insandan, If|like this|you feel|many|from people If you feel this way, you are one of many people,

böyle hisseden insanlardan biri de sensin. like this|feeling|people|one|also|you are one of the people who feel this way.

Ben ama şöyle düşünüyorum, eskiden kendi I|but|like this|think|in the past|own But I think like this, in the past I had my own

vücudumla, bedenimle ilgili benim de problemlerim vardı. with my body|with my body|related to|my|also|problems|were problems with my body, with my physique.

Ama bir süre sonra aynaya baktığım zaman, But|a|period|after||I looked|time But after a while when I looked in the mirror,

ellerime baktığım zaman hayata tutunmaya, tutunmamı sağlayan to my hands|when I look|time|to life|to hold on|my holding on|enabling when I looked at my hands, I started to hold on to life, which helped me hold on.

organlarımı gördüm. my organs|I saw I saw my organs.

Gözlerime baktığım zaman, çok güzel emsalsiz gözlerim olmaz my eyes|when I look|time|very|beautiful|unparalleled|my eyes|are not When I look into my eyes, I don't have very beautiful, unparalleled eyes.

ama o kitap okumamı sağlayan, but|that|book|my reading|enabling But they allow me to read books,

tehlikeleri fark etmemi sağlayan, hayattaki güzellikleri görmemi sağlayan dangers|notice|me|enabling|in life|beauties|me|enabling they help me notice dangers, and they enable me to see the beauties in life.

organımı fark ettim. my organ|notice|I noticed I noticed my organ.

Kafama, saçıma, vücudumun herhangi bir yerine To my head|To my hair|my body|any|one|place When I looked at my head, my hair, or any part of my body,

baktığım zaman dedim ki; 'Bunlar benim yol arkadaşım. when I looked|time|I said|that|These|my|road|companion I said; 'These are my companions on the road.

Benimle berabersin.' with me|you are together You are with me.'

Böyle olunca, bedenimi sevmeye başlayınca like this|when|my body|to love|when I start When this happened, and I started to love my body

kendimi daha rahat hissetmeye başladım. I|more|comfortable|to feel|started , I began to feel more comfortable.

Birisi beni burnum küçük ya da büyük diye seviyorsa lütfen If someone|me|my nose|small|or||big|by|loves|please If someone loves me because my nose is small or big, please

gitsin hayatımdan. Sevmesin zaten. Gözlerimin rengine, vücudumun biçimli olmasına let him go|from my life|let him not love|anyway|of my eyes|color|of my body|shapely|to be leave my life. They shouldn't love me anyway. To the color of my eyes, to the shape of my body

ya da 90-60-90 olmama or|also| or not being 90-60-90

göre seviyorsa lütfen beni öyle sevmesin. according to|if he/she loves|please|me|that way|shouldn't love if they love me according to that, please don't love me like that.

Evet fiziksel güzellik önemsiz demiyorum Yes|physical|beauty|unimportant|I'm not saying Yes, I'm not saying physical beauty is unimportant

ama şöyle düşün sadece fiziksel güzelliğe but|like this|think|only|physical|to beauty but just think about it, only physical beauty

odaklanan insanlar gerçekten seni seviyor mudur acaba? focused|people|really|you|love|question particle|I wonder Do the people who focus on you really love you?

Bir düşün bakalım. Bunlardan bağımsız olarak, One|think|let's see|from these|independently|as Think about it. Independently of these,

diğerlerinin bakışından bağımsız olarak others|perspective|independent|as independently of others' perspectives,

ellerini bir de bu gözle bak. Hayatta senin var olmanı sağlayan your hands|one|also|this|perspective|look|In life|your|existence|being|providing look at your hands with this perspective. Life allows you to exist.

yardımcılarmış gibi bak. Ellerine, vücuduna, like my assistants|as|look|to your hands|to your body look as if they are your helpers. To your hands, your body,

kaşına, gözüne, kafana, saçına... to your eyebrow|to your eye|to your head|to your hair your eyebrow, your eye, your head, your hair...

Vücudunu sevmelisin, bedenini sevmelisin huzurlu olabilmek için. Your body|you must love|your body|you must love|peaceful|to be|in order to You must love your body, you must love your physique to be at peace. İnsan her halükarda huzurlu olabilir |in every|circumstance|peaceful|can be A person can be at peace in any case.

Öfkeliyken, mutluyken, mutsuzken bunu başta söyledim. When I am angry|When I am happy|When I am sad|this|at first|I said I said this at the beginning when I was angry, happy, or unhappy. Ama ne olursa olsun hayatında bir problem yokmuş gibi göründüğü But|what|happens|regardless|in your life|one|problem|didn't exist|like|it seemed But no matter what, even in moments when it seems like there is no problem in your life,

anlarda bile şuranda, tam göğsünün üzerinde in those moments|even|right here|right|your chest|on top of if you feel a sense of unease right here, right on your chest,

huzursuzluk hissediyorsan restlessness|if you feel

şöyle bir içine dönmeni öneririm ben sana. like this|a|inward|turning|I suggest|I|to you I suggest you turn inward like this.

Muhtemelen orada bir iltihap vardır. Probably|there|a|infection|exists There is probably an inflammation there.

Halledemediğin bir mevzu vardır. you cannot resolve|a|issue|exists There is a matter you haven't resolved.

Ve ilk elini attığında o iltihaba ulaşamayabilirsin. Şöyle bir düşün bakalım, ne var içeride? And|first|hand|when you throw|that|to the inflammation|you may not reach|Like this|one|think|let's see|what|is|inside And when you first reach out, you may not be able to access that inflammation. Think about it, what is inside?

Halledemediğin hangi mevzu var? Which you couldn't resolve|which|issue|is What issue do you have that you can't resolve?

Bazen hayatında kocaman bir fil vardır. Sometimes|in your life|huge|a|elephant|exists Sometimes there is a huge elephant in your life.

Hayatının her alanını işgal etmiştir ama sen of your life|every|area|occupied|has|but|you It has occupied every area of your life, but you

yıllardır o fille beraber yaşadığın için for years|that|elephant|together|you lived|because have been living with that elephant for years.

hayatının normalinin, doğalının bu olduğunu zannedersin. of your life|normal|natural|this|being|you think You think that this is the normal, the natural of your life.

Şöyle bir farklı gözle bak, o huzursuzluğun kaynağını like this|a|different|perspective|look|that|of restlessness|source Look at it from a different perspective, you will surely find the source of that unease.

biraz derinlere dalınca emin ol bulacaksın. a little|deeper|when you dive|sure|be|you will find Once you dive a little deeper, you will definitely find it.

Beni dinlediğin için çok teşekkür ediyorum güzel insan. Me|you listened|for|very|||beautiful|person Thank you very much for listening to me, beautiful person.

Kendine iyi davran, huzurlu ve mutlu bir hayat dilerim sana. to yourself|well|behave|peaceful|and|happy|a|life|I wish|to you Take care of yourself, I wish you a peaceful and happy life.

Görüşmek üzere! See you|later See you soon!

SENT_CWT:AFkKFwvL=6.15 PAR_TRANS:gpt-4o-mini=4.22 en:AFkKFwvL openai.2025-02-07 ai_request(all=368 err=0.00%) translation(all=294 err=2.38%) cwt(all=1795 err=2.01%)