×

LingQをより快適にするためCookieを使用しています。サイトの訪問により同意したと見なされます クッキーポリシー.

image

Barış Özcan 2020, Kara tahta mı yoksa beyaz tahta mı?

Kara tahta mı yoksa beyaz tahta mı?

İlkokula giden bir oğlum var. Yeni yıl hediyesi olarak ona bir tahta aldık. Bir tarafı modern beyaz tahta, diğer tarafı klasik kara tahta. O okuldayken arada bir ben de bir kaçamak yapıp onu kullanmaya başladım. Tabi seçenek sayısı artınca insanda kararsızlık da artıyor. Tam üzerine yazı yazacakken acaba hangi tarafını kullansam diye düşünmeye başladım. Ben ilkokulda okuma yazmayı kara tahta üzerinde öğrendim. Ortaokul ve lisede tahtalar yeşile dönmeye başladı. Üniversitede de beyaza. Fakat ilk kez aynı anda ikisini de kullanabilme ihtimalim ortaya çıkınca bunların rengi de bana dert oldu. Öğrenme, hatırlama gibi konularda acaba hangi renk tahta daha etkili diye düşünürken bir şey aklıma geldi.

Geçen yıllarda bir haber dikkatimi çekmişti. Onu biraz hikayeleştirerek anlatayım size. 120 yıllık bir okulda tadilat yapmaya başlamışlar. Eski sıraları, sandalyeleri çıkarmışlar. Duvarlarda asılı resimleri, çizelgeleri indirmişler. Boya badana yapacakları için yerlere muşambaları sermişler. Tam işe başlayacakken şu tahtaları da sökelim, boya işi bittikten sonra tekrar yerine takarız diye düşünmüşler. Onları sökünce çok ilginç bir şeyle karşılaşmışlar. Tahtaların arkasında duvarlara gömülü halde daha eski tahtalar çıkmış. Kara tahtalar. Üstelik üzerinde tebeşirle yazılmış yazılar hala silinmemiş bir şekilde duruyormuş. Eski öğretmenlerin el yazıları, öğrencilerin teneffüslerde yaptığı çizimler. Müzik dersinde kullanılan notalar. İlginç bir çarpım tablosu. Hatta Aralık ayına ait bir takvim. 1917 yılının Aralık ayına ait! O yazıların 100 yıldan uzun bir süredir orada kaldığını fark etmişler.

Bu adeta 100 yıl önceki bir sınıfın ortak hafızasına erişmek gibi bir şey. Çünkü tahtalar öğretmen ve öğrencilerin paylaştığı büyük bir not defteri gibidir. Onların zihinlerine açılan bir pencere gibi. Çok az kişi bunun farkındadır ama eğitim dünyasında yapılan en önemli inovasyondur. Modern teknolojilerin aksine kullanımı çok basittir. Yine de etkilidir. Ekonomiktir. O yüzden yeryüzündeki neredeyse tüm okulların, tüm sınıflarına yayılmıştır.

İşin ilginci tarihi çok da eski değil. Binlerce yıldır okul ve eğitim kavramları var ama bilebildiğimiz kadarıyla herkesin paylaştığı o büyük tahtalar yok. Güney Mezopotamya'daki Sümerlerde öğrenciler kil tabletlere kalem benzeri taşlarla not alıyordu. Bugün bildiğimiz tahtaya benzer ilk nesneyi Hindistan'da görüyoruz. 11. Yüzyılda Gazneli Mahmut'la Hindistan'a giden Biruni orada gördüklerini “Tarikh al-Hind” diye bir kitapta kayıt altına almış. O kitapta dönemin eğitimi hakkında diyor ki “Okullarda öğrenciler için siyah tabletler kullanırlar. Bu tabletleri genişlemesine değil de uzunlamasına kullanırlar (yani dikey olarak). Üzerine beyaz bir materyalle soldan sağa doğru yazarlar.” Konuyla doğrudan ilgili değil ama bu kitapta bin yıl önceki yaşama dair başka ilginç bilgiler de var. Mesela iki kişi tavla oynarken zarları üçüncü bir kişi atarmış. Satrancı aynı anda dört kişi oynarmış ve tahtanın üzerine taşları şu şekilde dizerlermiş. İlgilenenler bu kitabın İngilizcesini ücretsiz olarak internet üzerinden okuyabilirler. Linkler ve kaynaklar her zaman olduğu gibi web sitemde.

Tahta konusuna dönecek olursak, öğrencilerin ve öğretmenlerin yazı yazmak için tabletler kullanması çok eskilere dayansa da bunlar hep kişiseldi. Tüm sınıfın ortak bir tahta kullanması gibi bir konsept daha 200 yıl kadar önce ortaya çıkmış. İskoçya'da bir coğrafya öğretmeni -artık tek tek öğrencilerin yanına gidip konuyu onların notları üzerinden anlatmak yerine- almış büyükçe bir kara tahtayı, asmış sınıfın duvarına ve onun üstüne yazarak çizerek anlatmaya başlamış konuları… Bu yöntemin etkili olduğu görülünce hızla ülkedeki diğer okullara, sonra da tüm dünyaya yayılmış. Kara tahta eğitim dünyasının herkes tarafından kabul görmüş en önemli teknolojik inovasyonu olarak adeta bir sembole dönüşmüş. Çünkü okullardaki eğitim metodunu değiştirmiş.

“Herkes tarafından kabul görmüş” dedim ama bununla ilgili ilginç bir istisna var. “Konik isyanı” diye tarihe geçmiş bu istisna. İsyanın sebebi kara tahtalar ve olay 1825 ve 1830 yıllarında Yale Üniversitesi'nde gerçekleşiyor. Tahtalar özellikle matematikte eski eğitim yöntemlerinin değiştirilmesine neden olmuş dedik ya… Eskiden öğrenciler sınavlarda geometri sorularını çözerken kitaplarında diyagramların -konik gibi şekillerin- bulunduğu kısımlara bakabiliyormuş. Tahta icat edilince mertlik bozulmuş, ya da asıl mertlik başlamış 🙂 Çünkü matematik profesörleri artık geometri sorularını öğrencileri tahtaya kaldırıp akıllarında kaldığı kadarıyla çözmelerini istemeye başlamış. Bu istek daha sonra kanuna dönüşünce öğrenciler isyan çıkarmışlar. Derslere, sınavlara girmemeye başlamışlar. 1832'ye kadar süren bu isyan dalgası sonucunda okuldaki öğrencilerin yarısı kovulmuş. Hikayeden çıkartacağımız ders: Matematik profesörlerinin fendi, öğrencileri yendi.

Elleri tebeşir tozuyla beyaza boyanmış, dağınık saçları ve kırışık gömlekleriyle kendinden geçmiş bir şekilde kara tahtaya formüller yazan bu kişileri küçümsememek lazım. “Ya kara tahta mı kaldı?” diyeceksiniz: “Biz artık akıllı tahtalara parmağımızla yazıp çiziyoruz.” Ben de tam oraya gelecektim.

Tahta bir konsept olarak eğitim ve iş hayatımıza girdikten sonra bir evrim geçirdi. 1800'lerden 1960'lı yıllara kadar kara tahtaydı. Sonra yeşil tahtalar ortaya çıktı. Artık bildiğimiz tahta değil de başka malzemeler de kullanılmaya başlandı. Neden yeşil sorusunun cevabını tam olarak bilemiyorum. Bazıları okunmasının daha kolay olduğunu iddia ediyor. Bazıları da pek çok kültürde yeşil rengin rahatlatıcı bir etkisi olduğundan bu rengin yaygınlaştığını söylüyor. Modern dünyada en yaygın kullanılan tahtalarsa artık beyaz. Tıpkı kitaplar ya da defterlerde olduğu gibi beyaz zemin üzerine siyah ya da farklı renklerde yazılan yazıların daha kolay okunduğu söyleniyor. Mesele sadece daha kolay okunması da değil. Üzerine daha kolay yazılması. Daha kolay silinmesi. Her şey giderek kolaylaşıyor.

Buna rağmen hala özellikle matematik profesörleri kara tahta kullanmaktan bir türlü vazgeçemiyorlar. Küçük bir azınlıktan söz ediyorum tabi. Zaten sayıları az olduğu için kullandıkları malzemeleri bulma konusunda sıkıntılar yaşıyorlar. Geçtiğimiz yıllarda bir Japon tebeşir firması satışları azaldığı için kapanacağını duyurmuştu. Bu haberi duyan dünyanın dört bir tarafındaki matematik profesörleri kutu kutu tebeşir istif etmeye başladılar. Bazıları ömürlerinin sonuna kadar yetecek tebeşiri biriktirdiğini söylüyor. Peki nedir bu onlardaki “kara tahta – beyaz tebeşir” tutkusu? Profesörlerden birinin söyledikleri çok ilgimi çekmişti:

“Matematik bir yönüyle bilim olsa da pek çok yönden sanata benzer” diyordu. “Güzel bir dersi kara bir tahtanın üzerine işlemenin gerçekten sanatsal bir tarafı vardır. Matematikçiler birbirlerinin eserlerine bakarak imrenirler ve bu eserleri ortaya koyan araçları kullanmak isterler.”

Bu romantik ifadeler belki de yaşlanmış zihinlerin geçmişe bağlılıklarından, bir çeşit nostaljiden kaynaklanıyor. Çünkü bilimsel olarak siyah üzerine beyaz yazı yazmanın ya da beyaz üzerine siyah yazı yazmanın etkileri konusunda yapılmış çok fazla araştırma yok. Yani hangisinin üstün olduğundan emin değiliz. Aslına bakarsanız bu güzel de bir fırsat. Sizler kendi okullarınızda, işlerinizde ya da evlerinizde bununla ilgili denemeler yapabilirsiniz. Hafıza testleri. Öğretmenler sınıftaki öğrencileriyle bir denek grubu oluşturup kontrollü deneyler yapabilir. Böylece hem bilimsel yöntem kullanılmış olur hem de proje bazlı bir öğrenme gerçekleşir.

Ben şimdilerde bu denemeleri kendi üzerimde yapmaya başladım. İki yöntemin de kendine göre artıları ve eksileri var. Beyaz tahtaya kalemle daha hızlı yazılıp, çiziliyor ama kalemlerin mürekkebi durduğu yerde bile kuruyup bitiyor. Kara tahtadaki yazıların kontrastı daha çok hoşuma gidiyor. Ayrıca dijital kitapları da siyah zemin üzerine beyaz yazıyla okumayı tercih ettiğimden bana göre daha okunaklı. Ama tebeşir tozu bazıları için rahatsız edici olabilir. Her şekilde beyaza göre daha kirli bir deneyim.

Dediğim gibi bu konu tartışma götürür. Ama sanırım benim zihnim de belki nostaljik duygularla biraz kara tahtaya meylediyor bugünlerde. Beynimin çok doğal bir uzantısı gibi hissettiriyor. Üst üste yazılmış ama tam silinememiş yazılar, aklımdaki unutulmaya yüz tutmuş yine de parça parça hatırladığım anılar gibi. Birazdan cep telefonumun, dijital tabletimin, bilgisayarımın sonsuz olasılıklarla dolu ekranlarına döneceğim ve o ekranlara yazmak, o ekranları silmek çok daha kolay ve konforlu olacak. Zaten öyle olduğu için modern eğitim deyince ilk olarak bu cihazlar ve sınıflarda da akıllı tahtalar akla geliyor hemen. Ama ne var biliyor musunuz? Bundan 100 yıl sonra bir okulda tadilat yapılacağı zaman duvarın derinliklerinde üzerinde hala yazılar olan bir akıllı tahta ya da beyaz tahta bulma ihtimali çok düşük diye tahmin ediyorum. Belki de bir şeyleri unutmamak için, öğrenmek o kadar da kolay olmamalı.

Learn languages from TV shows, movies, news, articles and more! Try LingQ for FREE

Kara tahta mı yoksa beyaz tahta mı? |||или||| Kreidetafel oder Whiteboard? Blackboard or whiteboard? Tableau noir ou tableau blanc ? 黒板かホワイトボードか? Меловая или белая доска? Krit- eller whiteboardtavla? Kara tahta mı yoksa beyaz tahta mı?

İlkokula giden bir oğlum var. в начальную школу|||| 小学校1年生|||| I have a son in primary school. У меня есть сын, который ходит в начальную школу. Yeni yıl hediyesi olarak ona bir tahta aldık. новый||подарок на Новый|в качестве|||| |||||||買った We bought him a board as a Christmas present. Мы купили ему доску в подарок на Рождество. Bir tarafı modern beyaz tahta, diğer tarafı klasik kara tahta. ||современная||||||| |面||||||黒板|| Eine Seite ist ein modernes Whiteboard, die andere Seite eine klassische Tafel. Modern whiteboard on one side, classic chalkboard on the other. С одной стороны современная белая доска, с другой классическая классная доска. O okuldayken arada bir ben de bir kaçamak yapıp onu kullanmaya başladım. |в школе|иногда|||||побег|делая||| |||||||évasion|||| |学校にいるとき||||||逃げ道|||使い始めた| Während er in der Schule war, machte ich einen Kurzurlaub und fing an, es ab und zu zu benutzen. While he was in school, I took a getaway from time to time and started using it. Quand j'étais à l'école, de temps en temps, je faisais aussi un petit écart et je commençais à l'utiliser. Пока он учился в школе, я взял отпуск и начал использовать его время от времени. Tabi seçenek sayısı artınca insanda kararsızlık da artıyor. |option|количество вариантов|увеличивается|в человеке|неопределенность|| ||||chez l'homme||| |||増えると|人間に|優柔不断|| Wenn die Zahl der Optionen steigt, nimmt natürlich auch die Unentschlossenheit zu. Of course, as the number of options increases, the indecisiveness of people also increases. Bien sûr, à mesure que le nombre d'options augmente, l'indécision augmente chez la personne. Конечно, по мере увеличения количества вариантов возрастает и нерешительность людей. Tam üzerine yazı yazacakken acaba hangi tarafını kullansam diye düşünmeye başladım. на этом|на него|письмо|когда буду писать|интересно||сторону|использовать||думать| |||en écrivant||||utiliser||| |の上に||書こうとして|||面|使おうかな||| Gerade als ich darauf schreiben wollte, begann ich mich zu fragen, welche Seite ich verwenden sollte. Just when I was going to write on it, I started to think about which side I should use. Juste au moment où j'allais écrire dessus, je me suis demandé quel côté je devrais utiliser. Как раз когда я собирался писать на нем, я начал думать о том, какую сторону мне использовать. Ben ilkokulda okuma yazmayı kara tahta üzerinde öğrendim. |в начальной школе|||||на доске| |小学校で|||黒板|黒板|| I learned to read and write on a chalkboard in primary school. Я научился читать и писать на доске в начальной школе. Ortaokul ve lisede tahtalar yeşile dönmeye başladı. средняя школа||в старшей школе|доски|зеленым|green| |||les tableaux||| 中学校|||黒板|緑色に|変わり始めた|始まった Boards started to turn green in middle school and high school. Доски начали зеленеть в средней и старшей школе. Üniversitede de beyaza. ||белом ||白い And white at the university. Fakat ilk kez aynı anda ikisini de kullanabilme ihtimalim ortaya çıkınca bunların rengi de bana dert oldu. ||||в одно время|both||использовать|вероятность||когда появится|||||проблема| ||||||||ma possibilité|||||||| ||||||||可能性|現れた|出てきた時|||||| But when the possibility of using both at the same time arose for the first time, the color of these also bothered me. Но когда впервые появилась возможность использовать их оба одновременно, меня смущал и их цвет. Öğrenme, hatırlama gibi konularda acaba hangi renk tahta daha etkili diye düşünürken bir şey aklıma geldi. |воспоминание||в этих вопросах||||||эффективнее||думал||вещь|| |rappel|||||||||||||| |記憶||トピックについて||||ボード||効果的|||||| While I was thinking about which color board is more effective in learning and remembering, something came to my mind. Пока я думал о том, какая цветная доска более эффективна для таких предметов, как обучение и запоминание, мне кое-что пришло в голову.

Geçen yıllarda bir haber dikkatimi çekmişti. прошлые||||внимание|привлекла внимание |||||avait attiré |||||引きつけた A news story caught my attention last year. В прошлом году мое внимание привлекла новость. Onu biraz hikayeleştirerek anlatayım size. ||в виде рассказа|я расскажу| ||en racontant|| ||物語風に|話しましょう| Ich möchte Ihnen eine kleine Geschichte dazu erzählen. Let me tell you a little story about it. Позвольте мне рассказать вам небольшую историю об этом. 120 yıllık bir okulda tadilat yapmaya başlamışlar. |||ремонт||они начали |||rénovation|| |||||始めた Sie begannen mit der Renovierung einer 120 Jahre alten Schule. They started to make renovations in a 120-year-old school. Eski sıraları, sandalyeleri çıkarmışlar. |ряды|стулья|вытащили ||les chaises|ont sorti |列|椅子|出している Sie haben die alten Tische und Stühle entfernt. They took out the old benches and chairs. Вынесли старые лавки и стулья. Duvarlarda asılı resimleri, çizelgeleri indirmişler. на стенах|висящие|pictures|таблицы|сняли их sur les murs||les images|les tableaux|ont descendu 壁に|掛けられた|絵|表を|下ろした Sie nahmen Bilder und Tabellen an den Wänden ab. They downloaded the pictures and charts hanging on the walls. Они скачали картинки и схемы, висящие на стенах. Boya badana yapacakları için yerlere muşambaları sermişler. покраска|покраска|они будут делать|||покрытия из|раскатали они peinture|peinture||||les bâches|ils ont étendu 塗料|塗装|する予定|||シート|敷いていた Sie legten Planen auf den Boden, weil sie streichen und tünchen wollten. Because they were going to paint and whitewash, they laid linoleum on the ground. Так как собирались красить и белить, то на землю постелили линолеум. Tam işe başlayacakken şu tahtaları da sökelim, boya işi bittikten sonra tekrar yerine takarız diye düşünmüşler. вот|работе|когда начнем||доски||снимем их|||||снова||поставим обратно||они подумали ||allait commencer||planches||démonter|peinture||||||nous remettrons||ont pensé ||始めるところで||板||取り外そう|||終わった後||||取り付ける||考えた Gerade als sie mit den Arbeiten beginnen wollten, dachten sie daran, diese Bretter zu entfernen und sie nach Abschluss der Malerarbeiten wieder anzubringen. Just as they were about to start work, they thought, "Let's remove these boards, we'll put them back in place after the paint job is finished. Как только мы собирались начать работу, они подумали, а давайте уберем эти доски, а после того, как покрасим, поставим обратно. Onları sökünce çok ilginç bir şeyle karşılaşmışlar. |когда они искали||интересная||вещью|встретили что |en les démontant||||| |彼らが引き抜くと|||||出会った Als sie sie zerlegten, stießen sie auf etwas sehr Interessantes. When they disassembled them, they encountered something very interesting. Когда они разобрали их, то обнаружили кое-что очень интересное. Tahtaların arkasında duvarlara gömülü halde daha eski tahtalar çıkmış. досках|за досками|в стенах|встроенные|||||выявились |後ろに|壁に|埋まっている|||||出てきた Hinter den Brettern befanden sich ältere Bretter, die in die Wände eingelassen waren. За досками старые доски, встроенные в стены. Kara tahtalar. классные доски. Üstelik üzerinde tebeşirle yazılmış yazılar hala silinmemiş bir şekilde duruyormuş. к тому же|на|мелом|написаны|надписи||не стерты||способом|стояла ||à la craie||||non effacés|||était ||チョークで||文字||消されていない|||立っている Außerdem waren die Kreideschriften darauf noch intakt. Moreover, the writings written in chalk on it were still intact. Более того, надписи, написанные на нем мелом, остались нетронутыми. Eski öğretmenlerin el yazıları, öğrencilerin teneffüslerde yaptığı çizimler. |старых учителей||рукописи||перемены|делали|drawings |||||récréations|| |古い教師たちの||||休み時間に||絵 Handschriften von ehemaligen Lehrern, Zeichnungen von Schülern in den Pausen. Почерк бывших учителей, рисунки, сделанные учениками на переменах. Müzik dersinde kullanılan notalar. |на уроке музыки||ноты |de cours|| |||楽譜 Im Musikunterricht verwendete Noten. İlginç bir çarpım tablosu. ||таблица умножения|таблица умножения ||tableau de multiplication| ||掛け算|表 Interessante Multiplikationstabelle. Интересная таблица умножения. Hatta Aralık ayına ait bir takvim. |декабрь|месяца|принадлежащий к||календарь ||mois|||calendrier |||||カレンダー Sogar einen Kalender für Dezember. Даже календарь на декабрь. 1917 yılının Aralık ayına ait! года||| de l'année||| の年||の月| Это с декабря 1917 года! O yazıların 100 yıldan uzun bir süredir orada kaldığını fark etmişler. |письмах||||период времени||осталась там|заметили|they have noticed |その文章|||||||| Sie stellten fest, dass diese Schriften seit mehr als 100 Jahren vorhanden waren. They realized that those inscriptions had been there for over 100 years. Они поняли, что эти записи были там более 100 лет.

Bu adeta 100 yıl önceki bir sınıfın ortak hafızasına erişmek gibi bir şey. |как будто||||класса||коллективной памяти|accessing||| |||||||mémoire|||| |||||クラス||記憶|||| Es ist fast so, als würde man auf das kollektive Gedächtnis einer Klasse von vor 100 Jahren zugreifen. Это почти как получить доступ к коллективной памяти классной комнаты 100 лет назад. Çünkü tahtalar öğretmen ve öğrencilerin paylaştığı büyük bir not defteri gibidir. |||||который делят|||заметка|notebook|like |||||partagé||||carnet| ||||生徒の|共有する||||ノート|のようだ Because the blackboard is like a big notebook that teachers and students share. Потому что классные доски похожи на большую тетрадь, которую используют учителя и ученики. Onların zihinlerine açılan bir pencere gibi. |их умы|открывающаяся||окно| |à leur esprit|||| |彼らの心に|||窓| Это как окно в их разум. Çok az kişi bunun farkındadır ama eğitim dünyasında yapılan en önemli inovasyondur. ||||осознает это||образование|в мире образования||||инновация ||||est conscient|||||||innovation ||||気づいている|||教育界||||革新です Nur wenige Menschen sind sich dessen bewusst, aber es ist die wichtigste Innovation in der Welt der Bildung. Few people are aware of this, but it is the most important innovation in the world of education. Об этом мало кто знает, но это самая важная инновация в мире образования. Modern teknolojilerin aksine kullanımı çok basittir. |технологий|в отличие от|использование||просто |technologies||||est simple |技術|対照的に|||簡単です Unlike modern technologies, it is very simple to use. В отличие от современных технологий, он очень прост в использовании. Yine de etkilidir. ||влияет на результат ||効果的です Es ist immer noch wirksam. Yet it is effective. Тем не менее, это эффективно. Ekonomiktir. это экономика 経済的です Это экономично. O yüzden yeryüzündeki neredeyse tüm okulların, tüm sınıflarına yayılmıştır. ||на земле|почти||||классы|распространилась |||||||à leurs classes|s'est répandu ||地球上の|||学校の||クラスに|広がっている Deshalb hat es sich in fast allen Schulen der Welt in allen Klassen verbreitet. Вот почему он распространился на все классы почти всех школ мира.

İşin ilginci tarihi çok da eski değil. дело|интересно||||| |面白いこと||||| Das Interessante daran ist, dass seine Geschichte noch nicht sehr alt ist. The interesting thing is that its history is not very old. Интересно то, что его история не очень древняя. Binlerce yıldır okul ve eğitim kavramları var ama bilebildiğimiz kadarıyla herkesin paylaştığı o büyük tahtalar yok. тысячелетий||||образование|понятия об образ|||насколько мы зна|насколько нам известно|||||| ||||||||sachant||||||| |||||概念|||私たちが知っている||||||| Schul- und Bildungskonzepte gibt es schon seit Tausenden von Jahren, aber soweit wir wissen, gibt es keine großen Tafeln, die von allen genutzt werden. There have been concepts of school and education for thousands of years, but as far as we know, there are no big boards that everyone shares. Концепции школы и образования существовали тысячи лет, но, насколько нам известно, не существует общих общих досок. Güney Mezopotamya'daki Sümerlerde öğrenciler kil tabletlere kalem benzeri taşlarla not alıyordu. Южная|в Южной Мес|Шумеры||глине|таблицы||подобные каранда|камнями|записи|делали заметки |de Mésopotamie|chez les Sumériens||argile|tablettes|||pierres|| |メソポタミアの|シュメール人||粘土|粘土板に|||石のような|| Bei den Sumerern im südlichen Mesopotamien machten sich die Schüler mit bleistiftähnlichen Steinen Notizen auf Tontafeln. У шумеров в южной Месопотамии ученики делали записи на глиняных табличках с камнями, похожими на ручки. Bugün bildiğimiz tahtaya benzer ilk nesneyi Hindistan'da görüyoruz. ||доска|||объект|в Индии| ||plaque||||| ||板|||物|| Das erste Objekt, das dem Holz ähnelt, das wir heute kennen, wurde in Indien gefunden. We see the first wood-like object we know today in India. Мы видим первый подобный дереву объект, известный нам сегодня, в Индии. 11. Yüzyılda Gazneli Mahmut'la Hindistan'a giden Biruni orada gördüklerini “Tarikh al-Hind” diye bir kitapta kayıt altına almış. |Газневид|с Mahmutом|в Индию||Бируни||что он видел|История||Индия|||в книге|записал|в записи| |Gaznè|Mahmut|||Biruni|||Histoire||l'Inde||||enregistré|| |ガズナ朝|マフムードと|||ビルーニ||見たこと|インドの歴史||インド|||||| Biruni, who went to India with Mahmud of Ghazni in the 16th century, recorded what he saw there in a book called “Tarikh al-Hind”. Au XIIe siècle, Biruni a voyagé en Inde avec Mahmud de Ghazni et a enregistré ce qu'il y a observé dans un livre intitulé « Tarikh al-Hind ». Бируни, отправившийся в Индию с Махмудом Газни в XVI веке, записал увиденное там в книге под названием «Тарих аль-Хинд». O kitapta dönemin eğitimi hakkında diyor ki “Okullarda öğrenciler için siyah tabletler kullanırlar. ||периода|образование||||||||| ||時代の|教育|について|||||||黒いタブレット|使用する Dans ce livre, il dit à propos de l'éducation de l'époque : « Dans les écoles, ils utilisent des tablettes noires pour les étudiants. » Он говорит об образовании того периода в этой книге: «В школах используют черные планшеты для учащихся. Bu tabletleri genişlemesine değil de uzunlamasına kullanırlar (yani dikey olarak). |таблетки|в ширину|||вдоль длинной|||вертикально| |tablettes|en largeur|||longitudinalement|||| |タブレット|横に|||縦に|||縦に| Sie verwenden diese Tabletten in Längsrichtung und nicht in der Breite (d. h. vertikal). They use these tablets lengthwise (i.e. vertically) rather than broadly. Ils utilisent ces tablettes non pas en largeur mais en longueur (c'est-à-dire verticalement). Они используют эти планшеты вдоль (то есть вертикально), а не широко. Üzerine beyaz bir materyalle soldan sağa doğru yazarlar.” Konuyla doğrudan ilgili değil ama bu kitapta bin yıl önceki yaşama dair başka ilginç bilgiler de var. на|||||||||||||||||||||||| |||matériel||||||||||||||||||||| |||材料|左から|||||直接|||||||||生活||||||ある «Ils écrivent de gauche à droite sur un matériau blanc.» Ce n'est pas directement lié au sujet, mais ce livre contient également d'autres informations intéressantes sur la vie d'il y a mille ans. Они написаны слева направо белым материалом». Она не имеет прямого отношения к теме, но в этой книге есть и другие интересные сведения о жизни тысячелетней давности. Mesela iki kişi tavla oynarken zarları üçüncü bir kişi atarmış. |||backgammon||||||a lancé |||||the dice|||| |||バックギャモン||サイコロを||||振っていた Wenn zum Beispiel zwei Personen Backgammon spielten, würfelte eine dritte Person. For example, when two people play backgammon, a third person rolls the dice. Par exemple, lorsque deux personnes jouent aux dammes, un troisième joueur lançait les dés. Например, пока два человека играли в нарды, третий бросал кости. Satrancı aynı anda dört kişi oynarmış ve tahtanın üzerine taşları şu şekilde dizerlermiş. échecs|||||jouaient||du plateau|||||disaient チェス|||||playing||ボードの||駒を|||並べる Schach wurde von vier Personen gleichzeitig gespielt, und die Figuren waren wie folgt auf dem Brett angeordnet. Aux échecs, quatre personnes jouaient en même temps et disposaient les pièces sur le plateau de cette manière. Четыре человека одновременно играли в шахматы и расставляли фигуры на доске вот так. İlgilenenler bu kitabın İngilizcesini ücretsiz olarak internet üzerinden okuyabilirler. ceux qui s'intéressent||||||||peuvent lire 興味のある方|||英語版|無料で||||読むことができる Желающие могут бесплатно прочитать английскую версию этой книги в Интернете. Linkler ve kaynaklar her zaman olduğu gibi web sitemde. liens|||||||| リンク||||||||私のサイトに Ссылки и ресурсы как всегда на моем сайте.

Tahta konusuna dönecek olursak, öğrencilerin ve öğretmenlerin yazı yazmak için tabletler kullanması çok eskilere dayansa da bunlar hep kişiseldi. ||||||||||||||datait||||personnel |||||||||||using|||||||personal use only |||||||||||使用||昔から|基づいている||||個人的な Returning to the topic of the board, it was always personal, although the use of tablets by students and teachers for writing dates back to ancient times. En ce qui concerne le tableau, bien que l'utilisation de tablettes par les élèves et les enseignants pour écrire remonte à longtemps, elles ont toujours été personnelles. Возвращаясь к теме доски, она всегда была личной, хотя использование планшетов учениками и учителями для письма восходит к древним временам. Tüm sınıfın ortak bir tahta kullanması gibi bir konsept daha 200 yıl kadar önce ortaya çıkmış. ||commun|||||||||||| |||||using||||||||| ||||||||概念|||||| The concept of the whole class using a common blackboard came about 200 years ago. Le concept d'un tableau commun pour toute la classe a émergé il y a environ 200 ans. Идея использования общей доски для всего класса возникла около 200 лет назад. İskoçya'da bir coğrafya öğretmeni -artık tek tek öğrencilerin yanına gidip konuyu onların notları üzerinden anlatmak yerine- almış büyükçe bir kara tahtayı, asmış sınıfın duvarına ve onun üstüne yazarak çizerek anlatmaya başlamış konuları… Bu yöntemin etkili olduğu görülünce hızla ülkedeki diğer okullara, sonra da tüm dünyaya yayılmış. en Écosse||||||||||||||||||||tableau|a accroché||au mur|||||||||||efficace||vu||||||||| ||||||||||||||||||||||||||||||||||||was seen||||||||| スコットランドで||地理|||||||||||||||かなり大きな|||黒板|掛けた||教室の壁に||||||||||この方法|||見られたので|急速に|||学校|||||広がった Ein Geografielehrer in Schottland nahm - anstatt zu einzelnen Schülern zu gehen und ihnen das Thema anhand ihrer Notizen zu erklären - eine große Tafel, hängte sie an die Wand des Klassenzimmers und begann, die Themen durch Schreiben und Zeichnen darauf zu erklären... Als sich diese Methode als wirksam erwies, verbreitete sie sich schnell in anderen Schulen des Landes und dann in der ganzen Welt. Un enseignant de géographie en Écosse -au lieu de se rendre individuellement auprès des élèves pour expliquer le sujet à partir de leurs notes- a pris un grand tableau noir, l'a accroché au mur de la classe et a commencé à expliquer les sujets en écrivant et en dessinant dessus… Une fois que cette méthode a prouvé son efficacité, elle s'est répandue rapidement dans les autres écoles du pays, puis dans le monde entier. Учитель географии в Шотландии вместо того, чтобы подходить к ученикам по одному и объяснять предмет по их заметкам, взял большую доску и начал объяснять предметы, написав на стене в классе и написав на ней. Мир. Kara tahta eğitim dünyasının herkes tarafından kabul görmüş en önemli teknolojik inovasyonu olarak adeta bir sembole dönüşmüş. |||||||||||innovation||||symbole| |||||||||||technological innovation||||symbol| |||教育の世界||||受け入れられた|||技術的な|革新||||象徴|象徴となった The blackboard has become a symbol as the most important technological innovation of the education world, which has been accepted by everyone. Доска стала символом самой важной технологической инновации в мире образования, которая была принята всеми. Çünkü okullardaki eğitim metodunu değiştirmiş. |||méthode|a changé |学校の|教育|教育方法|変更した Потому что он изменил метод обучения в школах.

“Herkes tarafından kabul görmüş” dedim ama bununla ilgili ilginç bir istisna var. ||||||||||exception| ||||||||||例外| Ich sagte "allgemein anerkannt", aber es gibt eine interessante Ausnahme. I said "universally accepted" but there is an interesting exception to this. Я сказал «это общепринято», но есть интересное исключение. “Konik isyanı” diye tarihe geçmiş bu istisna. Konik|révolte||||| Konik rebellion||||||exception コニック|反乱||||| Diese Ausnahme ist als "Konik-Meuterei" in die Geschichte eingegangen. Это исключение, вошедшее в историю как «бунт Коников». İsyanın sebebi kara tahtalar ve olay 1825 ve 1830 yıllarında Yale Üniversitesi'nde gerçekleşiyor. de l'insurrection||||||||Yale|| 反乱の||||||||イェール|イェール大学| Der Grund für den Aufruhr waren Tafeln, und der Vorfall ereignete sich an der Yale-Universität in den Jahren 1825 und 1830. The reason for the riot is blackboards and the event takes place at Yale University in the years 1825 and 1830. Причиной бунта являются классные доски, а события происходят в Йельском университете в 1825 и 1830 годах. Tahtalar özellikle matematikte eski eğitim yöntemlerinin değiştirilmesine neden olmuş dedik ya… Eskiden öğrenciler sınavlarda geometri sorularını çözerken kitaplarında diyagramların -konik gibi şekillerin- bulunduğu kısımlara bakabiliyormuş. |||||méthodes|de la modification||||||||||||||||||pouvaient |||||||||||||||||||||shapes like cones||| ||数学で|||方法|変更に|||||||試験で|幾何学(1)|問題||本の|図|||図形||部分|見ていた Wie wir schon sagten, haben die Tafeln zu einer Änderung der alten Lehrmethoden geführt, vor allem in der Mathematik... Früher konnten die Schüler beim Lösen von Geometriefragen in Prüfungen auf die Teile ihrer Bücher schauen, die Diagramme enthielten - Formen wie Kegelschnitte. As we said, the blackboards caused a change in the old teaching methods, especially in mathematics... In the past, students used to be able to look at the parts of their books with diagrams - shapes such as conics - while solving geometry questions in exams. Nous avons dit que les tableaux ont particulièrement conduit à un changement des anciennes méthodes d'enseignement en mathématiques… Autrefois, les étudiants pouvaient consulter les sections de leurs livres où se trouvaient des diagrammes - comme des formes coniques - lorsqu'ils résolvaient des questions de géométrie dans les examens. Мы сказали, что доски привели к изменению старых методов обучения, особенно по математике: в прошлом ученики могли смотреть на части своих книг, где встречались диаграммы — например, конические — при решении вопросов по геометрии на экзаменах. Tahta icat edilince mertlik bozulmuş, ya da asıl mertlik başlamış 🙂 Çünkü matematik profesörleri artık geometri sorularını öğrencileri tahtaya kaldırıp akıllarında kaldığı kadarıyla çözmelerini istemeye başlamış. ||était inventé|bravoure|||||||||professeurs|||||||dans leur tête|||les résoudre|| ||発明された時|誠実さ|壊れた||||||||数学の教授||||||黒板に|頭の中で|覚えている||解くこと|| Als die Tafel erfunden wurde, war die Ritterlichkeit gebrochen, oder es begann eine richtige Ritterlichkeit 🙂 Denn die Mathematikprofessoren begannen, die Schüler aufzufordern, Geometrieaufgaben so weit zu lösen, wie sie sich erinnern konnten, indem sie sie an die Tafel schrieben. When the blackboard was invented, the chivalry was broken, or the real chivalry started 🙂 Because math professors started to ask students to solve geometry questions as much as they remembered by putting them on the blackboard. Avec l'invention du tableau, le courage a été perturbé, ou alors le vrai courage a commencé 🙂 Parce que les professeurs de mathématiques ont commencé à demander aux étudiants de résoudre les questions de géométrie sur le tableau, en se basant sur ce qu'ils avaient retenu. Когда изобрели дерево, храбрость сломалась, или началась настоящая храбрость 🙂 Потому что теперь профессора математики начали просить студентов решать задачи по геометрии столько, сколько они могут вспомнить, записывая их на доске. Bu istek daha sonra kanuna dönüşünce öğrenciler isyan çıkarmışlar. |demande||||en revenant||| ||||法律に|法に変わるとき||反乱| Als diese Forderung später in ein Gesetz umgewandelt wurde, revoltierten die Studenten. When this request later became a law, the students rebelled. Cette demande s'est ensuite transformée en loi, et les étudiants ont commencé à se révolter. Когда это требование превратилось в закон, студенты взбунтовались. Derslere, sınavlara girmemeye başlamışlar. ||ne pas entrer| ||not attending| 授業に||入らないこと| Sie begannen, Unterricht und Prüfungen zu schwänzen. They started not taking classes and exams. Они перестали посещать занятия и экзамены. 1832'ye kadar süren bu isyan dalgası sonucunda okuldaki öğrencilerin yarısı kovulmuş. |||||波||||半分|追放された As a result of this wave of rebellion that lasted until 1832, half of the students in the school were expelled. В результате этой волны восстаний, продолжавшейся до 1832 года, половина учеников школы была исключена. Hikayeden çıkartacağımız ders: Matematik profesörlerinin fendi, öğrencileri yendi. ||||des professeurs de mathématiques||| moral of story||||mathematics professors'||| 物語から|出す|||数学の教授たち|知恵||打ち勝った Die Moral von der Geschicht' ist, dass die Matheprofessoren die Studenten schlagen. The moral of the story: The math professors beat the students. Урок из рассказа: В науке профессора математики победили студентов.

Elleri tebeşir tozuyla beyaza boyanmış, dağınık saçları ve kırışık gömlekleriyle kendinden geçmiş bir şekilde kara tahtaya formüller yazan bu kişileri küçümsememek lazım. |craie||||désordonné||||avec leurs chemises|||||||formules||||| |チョーク|チョークの粉||白く塗られた||||しわくちゃな|皺のあるシャツ|||||||式|書いている|||軽蔑しない| Man sollte diese Menschen, deren Hände mit Kreidestaub weiß gefärbt sind, die mit ungepflegtem Haar und zerknitterten Hemden ekstatisch Formeln an die Tafel schreiben, nicht unterschätzen. With their hands white with chalk dust, disheveled hair and wrinkled shirts, they write formulas on the blackboard in an ecstatic manner. Il ne faut pas mépriser ces personnes qui, avec leurs mains couvertes de poussière de craie, leurs cheveux en désordre et leurs chemises froissées, sont en transe en écrivant des formules sur le tableau noir. Не следует недооценивать этих людей, чьи руки выкрашены в белый от меловой пыли, с растрепанными волосами и в мятых рубашках, они восторженно пишут формулы на доске. “Ya kara tahta mı kaldı?” diyeceksiniz: “Biz artık akıllı tahtalara parmağımızla yazıp çiziyoruz.” Ben de tam oraya gelecektim. ||||||||||doigt||nous dessinons|||||allais |||||||||ホワイトボード|指で|書いて|書いています|||||行くつもりだった Vous allez dire : « Est-ce qu'il reste encore des tableaux noirs ? » : « Nous écrivons et dessinons maintenant sur des tableaux intelligents avec nos doigts. » J'étais sur le point d'y arriver. — А доска осталась? Вы скажете: «Сейчас мы пишем и рисуем на умных досках пальцами». Я бы пришел прямо туда.

Tahta bir konsept olarak eğitim ve iş hayatımıza girdikten sonra bir evrim geçirdi. |||||||私たちの生活に|入ってから|||進化|進化した Nachdem die Tafel als Konzept in unser Bildungs- und Geschäftsleben Einzug gehalten hat, hat sie eine Entwicklung durchgemacht. As a wooden concept, it has evolved since it entered our education and business lives. Le tableau, en tant que concept, a évolué après être entré dans nos vies d'éducation et de travail. Как деревянная концепция, она эволюционировала с тех пор, как вошла в наше образование и деловую жизнь. 1800'lerden 1960'lı yıllara kadar kara tahtaydı. |||||était 1800年代||年代|||黒板だった Es war eine Tafel aus den 1800er bis 1960er Jahren. It was the chalkboard from the 1800s to the 1960s. Это была классная доска с 1800-х по 1960-е годы. Sonra yeşil tahtalar ortaya çıktı. Then green boards appeared. Artık bildiğimiz tahta değil de başka malzemeler de kullanılmaya başlandı. ||||||matériaux||à être utilisé| ||||||材料||使用される|始まった Jetzt wird nicht mehr nur das uns bekannte Holz verwendet, sondern auch andere Materialien. Other materials began to be used, not just the wood we know now. Стали использоваться другие материалы, а не только древесина, которую мы знаем сейчас. Neden yeşil sorusunun cevabını tam olarak bilemiyorum. ||質問|答え||| Ich weiß nicht genau, warum es grün ist. I don't know exactly why it's green. Я точно не знаю, почему он зеленый. Bazıları okunmasının daha kolay olduğunu iddia ediyor. |lecture||||| |its reading||||| |読むこと||||主張している| Manche behaupten, dass sie leichter zu lesen ist. Some claim it is easier to read. Некоторые утверждают, что его легче читать. Bazıları da pek çok kültürde yeşil rengin rahatlatıcı bir etkisi olduğundan bu rengin yaygınlaştığını söylüyor. |||||||||||||se généralise| ||||||color|||||||| いくつか||||文化||色|リラックス効果||効果||||広がっている| Others say that green color has become widespread in many cultures because it has a relaxing effect. Другие говорят, что зеленый цвет получил широкое распространение во многих культурах, поскольку обладает расслабляющим эффектом. Modern dünyada en yaygın kullanılan tahtalarsa artık beyaz. |||||si c'est du bois|| |||一般的な||板|| The most widely used boards in the modern world are now white. Наиболее широко используемые доски в современном мире теперь белые. Tıpkı kitaplar ya da defterlerde olduğu gibi beyaz zemin üzerine siyah ya da farklı renklerde yazılan yazıların daha kolay okunduğu söyleniyor. ||||dans les cahiers||||surface|||||||||||il est dit| ||||ノートに||||背景||||||色|書かれた||||読みやすい|言われている Genau wie bei Büchern oder Notizbüchern heißt es, dass schwarze oder andersfarbige Schrift auf weißem Hintergrund besser zu lesen ist. It is said that texts written in black or in different colors on a white background, just like in books or notebooks, are easier to read. Говорят, что тексты, написанные черным или разными цветами на белом фоне, как в книгах или блокнотах, читаются легче. Mesele sadece daha kolay okunması da değil. ||||à lire|| ||||読むこと|| It's not just about making it easier to read, either. Дело не только в облегчении чтения. Üzerine daha kolay yazılması. |||écriture |||書きやすさ Easier to write on. Легче писать. Daha kolay silinmesi. ||de suppression ||消去しやすさ Easier to delete. Her şey giderek kolaylaşıyor. |||簡単になっている Everything is getting easier.

Buna rağmen hala özellikle matematik profesörleri kara tahta kullanmaktan bir türlü vazgeçemiyorlar. |||||||||||ils ne peuvent pas renoncer |||特に||教授たち|黒い||ホワイトボードを使う|||あきらめられない Dennoch können vor allem Mathematikprofessoren nicht auf den Einsatz von Tafeln verzichten. Despite this, mathematics professors still cannot give up using blackboards. Несмотря на это, профессора математики до сих пор не могут отказаться от использования классных досок. Küçük bir azınlıktan söz ediyorum tabi. ||minorité||| ||少数派について||| Ich spreche natürlich von einer kleinen Minderheit. I'm talking about a small minority, of course. Я говорю о небольшом меньшинстве, конечно. Zaten sayıları az olduğu için kullandıkları malzemeleri bulma konusunda sıkıntılar yaşıyorlar. ||||||les matériaux|||problèmes| |数が||||使っている|材料|||困難| Da es nur wenige von ihnen gibt, haben sie Schwierigkeiten, die von ihnen verwendeten Materialien zu finden. Since their numbers are low, they have difficulties in finding the materials they use. Поскольку их число невелико, им трудно найти материалы, которые они используют. Geçtiğimiz yıllarda bir Japon tebeşir firması satışları azaldığı için kapanacağını duyurmuştu. ||||||ventes|||fermerait|avait annoncé |||日本の||会社|売上|減少したため||閉鎖することを|発表した In the past years, a Japanese chalk company announced that it would close because its sales were decreasing. В последние годы японская меловая компания объявила о закрытии из-за снижения продаж. Bu haberi duyan dünyanın dört bir tarafındaki matematik profesörleri kutu kutu tebeşir istif etmeye başladılar. ||||||||||||empiler|| ||||||世界の四方||||||積み上げ|| Als sie diese Nachricht hörten, begannen Mathematikprofessoren in aller Welt, Kisten und Kästen mit Kreide zu horten. Hearing this news, math professors around the world began to hoard boxes and boxes of chalk. Услышав эту новость, профессора математики по всему миру начали копить коробки с мелом. Bazıları ömürlerinin sonuna kadar yetecek tebeşiri biriktirdiğini söylüyor. |de leur vie||||craie|a accumulé| |寿命の|||足りる|チョーク|集めている| Manche sagen, sie hätten genug Kreide für den Rest ihres Lebens angesammelt. Peki nedir bu onlardaki “kara tahta – beyaz tebeşir” tutkusu? |||à propos d'eux||||| |||彼らの中の||黒板|||情熱 Was also ist ihre Leidenschaft für "Tafel - weiße Kreide"? So what is their passion for “blackboard – white chalk”? Так в чем же их страсть к «классной доске — белому мелу»? Profesörlerden birinin söyledikleri çok ilgimi çekmişti: des professeurs||||| 教授の一人||言葉||| Mich hat sehr interessiert, was einer der Professoren gesagt hat: I was very interested in what one of the professors said: Меня очень заинтриговали слова одного из профессоров:

“Matematik bir yönüyle bilim olsa da pek çok yönden sanata benzer” diyordu. ||aspect||||||||| ||側面||||||面から|芸術|| "Obwohl die Mathematik in gewisser Hinsicht eine Wissenschaft ist, ähnelt sie in vielerlei Hinsicht der Kunst", sagte er. “Although mathematics is a science in one aspect, it is similar to art in many ways,” he said. «Хотя математика — это наука в одном аспекте, во многих отношениях она похожа на искусство», — сказал он. “Güzel bir dersi kara bir tahtanın üzerine işlemenin gerçekten sanatsal bir tarafı vardır. |||||||faire||||| |||||板||書くこと||芸術的な||| "Es hat etwas sehr Künstlerisches, eine schöne Lektion auf eine Tafel zu schreiben. “There's something really artistic about embroidering a beautiful lesson on a chalkboard. «Есть что-то действительно художественное в том, чтобы вышить красивый урок на доске. Matematikçiler birbirlerinin eserlerine bakarak imrenirler ve bu eserleri ortaya koyan araçları kullanmak isterler.” |l'un de l'autre|||envient|||||||| 数学者たち|お互いの|作品|見ながら|羨ましく思う|||||生み出す|道具||使いたい Mathematiker beneiden sich gegenseitig um ihre Arbeit und wollen die Werkzeuge nutzen, die sie hervorgebracht haben". Mathematicians envy each other's work and want to use the tools that produced it." Математики завидуют работам друг друга и хотят использовать инструменты, которые их производят».

Bu romantik ifadeler belki de yaşlanmış zihinlerin geçmişe bağlılıklarından, bir çeşit nostaljiden kaynaklanıyor. |||||vieillies|des esprits||de leur attachement|||nostalgie| この|||||老いた|心の|過去に|依存していること|||ノスタルジー|から来ている These romantic expressions perhaps stem from the attachment of aged minds to the past, a kind of nostalgia. Возможно, эти романтические выражения проистекают из привязанности старых умов к прошлому, своего рода ностальгии. Çünkü bilimsel olarak siyah üzerine beyaz yazı yazmanın ya da beyaz üzerine siyah yazı yazmanın etkileri konusunda yapılmış çok fazla araştırma yok. |||||||écriture|||||||||||||| |||||||書くこと|||||||||||||| Because scientifically, there isn't much research on the effects of writing in white on black or writing in black on white. Потому что с научной точки зрения не так много исследований о влиянии письма белым на черное или письма черным на белое. Yani hangisinin üstün olduğundan emin değiliz. |||||ではありません So we are not sure which one is superior. Поэтому мы не уверены, какой из них лучше. Aslına bakarsanız bu güzel de bir fırsat. 本当に|見ると||||| In fact, it's a good opportunity. На самом деле, это хорошая возможность. Sizler kendi okullarınızda, işlerinizde ya da evlerinizde bununla ilgili denemeler yapabilirsiniz. ||dans vos écoles|dans vos affaires|||dans vos maisons|||| ||学校で|あなたの仕事で|||あなたの家で|||試み| You can experiment with it in your own schools, jobs or homes. Вы можете поэкспериментировать с ним в своих школах, на работе или дома. Hafıza testleri. 記憶|テスト Gedächtnistests. Memory tests. Тесты памяти. Öğretmenler sınıftaki öğrencileriyle bir denek grubu oluşturup kontrollü deneyler yapabilir. |de la classe|avec ses élèves||groupe de test||||| |教室の|生徒たちと||実験||作成して|制御された|| Lehrkräfte können kontrollierte Experimente mit einer Gruppe von Schülern im Klassenzimmer durchführen. Учителя могут сформировать предметную группу со своими учениками в классе и проводить контролируемые эксперименты. Böylece hem bilimsel yöntem kullanılmış olur hem de proje bazlı bir öğrenme gerçekleşir. |||||||||basé||| ||||使用される||||||一つの||行われる So wird sowohl die wissenschaftliche Methode angewandt als auch ein projektbasiertes Lernen realisiert. Thus, both scientific method is used and project-based learning takes place. Таким образом, используется как научный метод, так и проектное обучение.

Ben şimdilerde bu denemeleri kendi üzerimde yapmaya başladım. |最近||||自分に|| Теперь я начал проводить эти эксперименты на себе. İki yöntemin de kendine göre artıları ve eksileri var. |||||利点||欠点| Beide Methoden haben ihre Vor- und Nachteile. Both methods have their pros and cons. Оба метода имеют свои плюсы и минусы. Beyaz tahtaya kalemle daha hızlı yazılıp, çiziliyor ama kalemlerin mürekkebi durduğu yerde bile kuruyup bitiyor. ||avec le crayon||||||des stylos|encre||||| ||ペンで|||書かれ|描かれている||ペンの|インク|止まっている|||乾いて| Es ist schneller, mit einem Stift auf der Tafel zu schreiben und zu zeichnen, aber die Tinte der Stifte trocknet auch dort ein, wo sie stehen. It is faster to write and draw on the whiteboard with a pen, but the ink of the pens dries up even where it stands. Писать и рисовать на доске ручкой быстрее, но чернила ручек засыхают даже там, где они стоят. Kara tahtadaki yazıların kontrastı daha çok hoşuma gidiyor. |sur le tableau noir||contraste|||| |on the board|||||| |黒板の||コントラスト||||行く I like the contrast of the writing on the blackboard better. Мне больше нравится контраст написания на доске. Ayrıca dijital kitapları da siyah zemin üzerine beyaz yazıyla okumayı tercih ettiğimden bana göre daha okunaklı. ||||||||écriture|||que||||lisible |デジタル|||||||文字で|||している||||読みやすい I also prefer to read digital books with white text on a black background, so they are more readable for me. Кроме того, поскольку я предпочитаю читать цифровые книги с белым шрифтом на черном фоне, они для меня более читабельны. Ama tebeşir tozu bazıları için rahatsız edici olabilir. ||poussière||||| ||粉||||不快な| Но меловая пыль может раздражать некоторых. Her şekilde beyaza göre daha kirli bir deneyim. |||||||経験 Either way, it's a dirtier experience than white. Более грязный опыт, чем белый во всех отношениях.

Dediğim gibi bu konu tartışma götürür. |||||する As I said, this issue is debatable. Как я уже сказал, этот вопрос является дискуссионным. Ama sanırım benim zihnim de belki nostaljik duygularla biraz kara tahtaya meylediyor bugünlerde. |||esprit|||nostalgique|||||tend à| |||頭|||ノスタルジック|||||傾いている| Aber ich glaube, ich neige in diesen Tagen ein wenig zur Tafel, vielleicht mit nostalgischen Gefühlen. But I guess my mind is leaning towards the chalkboard these days, maybe with nostalgic feelings. Но я предполагаю, что в эти дни мой разум немного склоняется к доске, может быть, из-за ностальгических чувств. Beynimin çok doğal bir uzantısı gibi hissettiriyor. ||||extension|| It feels like a very natural extension of my brain. Это похоже на очень естественное продолжение моего мозга. Üst üste yazılmış ama tam silinememiş yazılar, aklımdaki unutulmaya yüz tutmuş yine de parça parça hatırladığım anılar gibi. |||||effacés||dans ma tête|oubli|||||||souvenirs|| |||||||"in my mind"|||||||||| The writings that were written on top of each other but could not be completely erased are like memories that have sunk into oblivion, but which I still remember piecemeal. Des écrits superposés mais pas totalement effacés, comme des souvenirs qui commencent à s'oublier mais que je me rappelle encore par fragments. Записи, которые были написаны друг на друге, но не могли быть полностью стерты, подобны воспоминаниям, которые вот-вот забудутся в моей памяти, но которые я все еще помню по крупицам. Birazdan cep telefonumun, dijital tabletimin, bilgisayarımın sonsuz olasılıklarla dolu ekranlarına döneceğim ve o ekranlara yazmak, o ekranları silmek çok daha kolay ve konforlu olacak. ||||de ma tablette|||||écrans||||écrans|||écrans|effacer|||||| |||||||possibilities|||||||||||||||| Soon I will return to the screens of my cell phone, my digital tablet, my computer, full of infinite possibilities, and it will be much easier and more comfortable to write on those screens, to erase those screens. Tout à l'heure, je vais retourner aux écrans de mon téléphone portable, de ma tablette numérique, de mon ordinateur, remplis d'infinités de possibilités, et écrire sur ces écrans, les effacer sera beaucoup plus facile et confortable. Я скоро вернусь к экранам своего мобильного телефона, цифрового планшета и компьютера, которые полны бесконечных возможностей, и писать и удалять на этих экранах будет намного проще и удобнее. Zaten öyle olduğu için modern eğitim deyince ilk olarak bu cihazlar ve sınıflarda da akıllı tahtalar akla geliyor hemen. ||||||||||||dans les classes|||||| That's why when we think of modern education, these devices and smart boards in classrooms immediately come to mind. C'est pourquoi, lorsqu'on parle d'éducation moderne, on pense immédiatement à ces appareils et aux tableaux interactifs dans les salles de classe. Как бы то ни было, эти устройства и умные доски в классах первыми приходят на ум, когда речь заходит о современном образовании. Ama ne var biliyor musunuz? But you know what? Но вы знаете, что? Bundan 100 yıl sonra bir okulda tadilat yapılacağı zaman duvarın derinliklerinde üzerinde hala yazılar olan bir akıllı tahta ya da beyaz tahta bulma ihtimali çok düşük diye tahmin ediyorum. ||||||sera effectué||du mur||||||||||||||||||| ||||||||the wall's||||||||||||||||||| I guess that 100 years from now, when a school is going to be renovated, the probability of finding a smart board or whiteboard with writings still in the depths of the wall is very low. Я предполагаю, что через 100 лет, когда школу будут ремонтировать, вероятность найти умную доску или доску с надписями в глубине стены очень мала. Belki de bir şeyleri unutmamak için, öğrenmek o kadar da kolay olmamalı. Maybe it shouldn't be so easy to learn, so as not to forget things. Может быть, это не должно быть так легко учиться, чтобы ничего не забыть.