×

LingQをより快適にするためCookieを使用しています。サイトの訪問により同意したと見なされます クッキーポリシー.

image

TEDx Turkey, Türk Hamamlarında Suyun Kaldırma Kuvveti Neden Yok? | Emin Çapa | TEDxIstanbul

Türk Hamamlarında Suyun Kaldırma Kuvveti Neden Yok? | Emin Çapa | TEDxIstanbul

Çeviri: Erman Turkmen Gözden geçirme: Bilge Yilmaz

Denir ki her ülke ve her insan kendini ötekiyle kimliklendirir. Yani Avrupa kimliğinin oluşumunda Müslüman Türklerin büyük yeri var. O öteki. O neyse ben o olmayanım.

Mesela Yunan kimliğinde Türk'ün çok özel bir yeri var. Türk neyse ben o olmayanım diye bir kimlik inşa ediyor.

Buna tarihte öteki sorunu deniyor.

Bu çok önemli bir şey.

Biz Türkler de çok temiz olduğumuzu, bütün Batılıların leş gibi pis olduğunu

onların koktuğunu falan söyleriz sürekli olarak.

Hepimiz gerçekleri biliyoruz ama öyle inanırız. Şimdi bir adam var.

Bu adamı hepiniz tanıyorsunuz.

Bu adam dünyayı değiştiren 100 kişiden bir tanesi. Bu adam kürenin yüz ölçümü ve hacminin formülünü buldu.

Bileşik makara, sonsuz ve hidrolik vidaları buldu.

Pi sayısının 3+1/7 ve 3+10/71 arasında olduğunu buldu.

Bu adam sonsuz küçüklerin yolunu açtı, onu sonra Newton tamamladı.

Bu adam ilk denge prensiplerini buldu.

Kim bu? Arşimet.

Ama biz onu bir şeyiyle biliyoruz, suyun kaldırma kuvvetiyle.

Aslında o suyun kaldırma kuvvetini bulmadı

Onun bulduğu, suya daldırılan bir nesnenin kendi hacmine eşit miktarda sıvı hacminin yerini aldığı.

Yani demirle altının suyu taşırma miktarı farklıdır. Gümüşle altının farklıdır.

Dolayısıyla oradan da o meşhur aşağıda gördüğünüz tacı buldu.

Peki soru şu?

Marifet hamamdaysa -hani hamama gitti de buldu ya- binlerce yıldır milyonlarca Türk

hamamlara gitti de niçin biz suyun kaldırma kuvvetini bulmadık? Niye bulmadık?

Dünyanın başka yerlerinde de hamamlar vardı. Niye onlar bulmadı? Demek ki marifet hamamda değil.

Bir soru daha size.

Tarihin en büyük bilim insanı kimdir?

Tahmini olan var mı? Söyleyin.

Einstein, Da Vinci duydum. Başka?

Arkadaşlar, Isaac Asimov şöyle der: "Kimin 2 numarada olduğunu sorarsanız

bu çok tartışılır ve muhtemelen bunun yanıtı yoktur, çok aday vardır.

Ama kimin bir numara olduğunu sorarsanız soru gayet nettir, cevabı da nettir."

Isaac Newton, tartışmasız dünyanın bir numaralı bilim insanıdır. Size bir kitap tavsiye edeyim.

Yeni baskısı yok, baskı yapıyorum yeni baskıları yapılsın diye.

"En Etkin 100", dünyayı değiştiren 100 kişi. Bu yüz kişinin 1 numarası Hz. Muhammed, 2 numarası Newton, 3 numarası İsa.

Newton, bu kadar önemli bir insan.

Herkes ona diyor ki, işte bir elma düştü ve Newton da buldu.

Değil mi? Hamam gibi.

Arkadaşlar, Newton yüksek matematiğin temelini attı.

Modern optiği kurdu.

Bugün hala kullandığımız teleskoplar Newton prensibiyle çalışır.

Hala! İlk teleskopu da o yaptı, aynalı teleskopu.

Hareket yasalarıyla modern fiziği başlattı

Newton kütle çekimle astronomiyi başlattı.

Ama 1665 veya 1666'da bir veba salgını oldu Newton öğrenciyken.

Köylü, köyüne gönderildi veba bulaşmasın diye. Newton, köyde otururken bir gece dolunay vardı. Bir elma yere düştü ve Newton kendine şu soruyu sordu. Elma yere düşüyorsa Ay neden düşmüyor?

O gün bu soruya yanıt veremedi çünkü elinde yüksek matematik yoktu. Onu geliştirmesi gerekiyordu.

Bu arada Ay, Dünya'ya düşüyor. Bunu da söyleyeyim size.

Ay Dünya'ya düşüyorsa, Dünya elmayı ve Ay'ı nasıl kendine çekiyor? Newton işte bunu buldu ve dünya tarihini değiştirdi.

Peki marifet elmada ise, elmalar sadece İngiltere'de mi yere düşüyor?

Niye Çin'de, Japonya'da, Türkiye'de düşmüyor? Düşüyorsa niye yer çekimini bulmuyorsunuz?

Siz, ben, başkaları.

Çünkü arkadaşlar başarı, onu arzulayan ve ona hazır olana gelebilir.

Başarı, aşk gibidir.

Ben olduğum yerde duruyorum, hiç dışarı çıkmıyorum, CNN Türk'te oturuyorum sonra eve gidiyorum sonra yine kanala gidiyorum sonra yine eve gidiyorum ve hayatımın aşkını arıyorum. Bu mümkün mü? Mümkün değil.

Dışarı çıkmam, onun peşinde koşmam lazım. Başarı da öyle.

Hayatınızın aşkını bulmak için dışarı çıkmanız gerektiği gibi başarı için de arzulayacaksınız ve onun peşinde koşacaksınız.

Newton hazırdı. Arşimet hazırdı.

Bunun üzerinde çalışmıştı, onun için buldu.

Peki, Türkiye ve gelecek uyumlu bir ikili midir?

İyi bir ikili midir? Bir de buna bakalım hızlıca.

Türkiye'de okuma yazma bilmeyen ne yazık ki 3,8 milyon insan var.

Danimarka'nın nüfusu 5,4 milyon.

Marifet nüfusta değil arkadaşlar.

İlkokul 5 yıllık ve altı 28,5 milyon insanımız var, okuma yazma bilmeyenler de dahil.

Hollanda'nın nüfusu 16,5 milyon.

Bu insanları ne yapacaksınız, nasıl sosyal güvenlik vereceksiniz?

Çocuklarını nasıl eğiteceksiniz?

Nasıl hastalık, emekli maaşı vereceksiniz?

Bu salondakiler çok çalışacak, bu vatandaşlarımıza o hakları tanıyacağız.

Bir Hollandalı'nın 3 katı çalışacaksınız siz. Peki, bir PISA var.

Beni eskiden görenlerin aklına dolar ne olacak gelirdi, sanki ben onu bilebilirmişim gibi. Bilsem kendim yaparım zaten.

Niye size söyleyeyim ya.

Ama şimdi beni görenlerin aklına PISA geliyor. PISA testi, 65 ülkede OECD tarafından yapılıyor.

Her ülkenin kendi Milli Eğitim Bakanlığı parasını veriyor.

15 yaşındaki çocuklara test yapıyoruz, binlerce çocuğa test yapıyoruz.

Sonra da onları diğer ülkelerle karşılaştırıyoruz ki sen senin ülkendeki sorun ne, sen senin ülkendeki sorun ne bunu anla. Türk çocukları, 65 ülke içinde fen bilimlerinde 43. arkadaşlar.

Matematikte kırk dördüncü. Kendi dilinde okuduğunu anlama,

bakın Koreliler Korece, Japonlar Japonca, Türkler Türkçe giriyorlar.

Yani İngilizce değil arkadaşlar.

Türkçe. Bu çocuklara Türkçe eğitim veriyoruz.

Kendi dilinde okuduğunu anlamada 65 ülke içinde bizim çocuklarımız kırk ikinci.

Bütün bunlar toplanıp sıralama yapıldığında da 45. sıraya düşüyoruz. Arkadaşlar, fende 43. olan çocuk sizi dünyanın en büyük 10 ekonomisi içine sokabilir mi? Matematikte 44. olan çocuk sizi dünyanın en büyük 10 ekonomisi içine sokabilir mi? Çocuğun kendine hayrı yok. (Gülüşmeler)

Ama bu çocuğun suçu mu arkadaşlar? Çocuğun suçu değil.

(Alkış)

Neden değil? Ben size bir şey söyleyeyim.

Almanya, 1,5 milyon Türk'ten dünya çapında futbolcu yetiştiriyor da

siz 76 milyondan yetiştiremiyorsunuz?

Çünkü sistem, bu çocuklar aptal değil. Sistem aptal, biz aptalız.

Bu aptal sistemi çocuklara dayatıyoruz ve bu sonuçları alıyoruz.

Ben size bir şey daha göstereyim. Böyle olunca ne oluyor?

Arkadaşlar, yüksek teknoloji ihracatı tablosu görüyorsunuz burada. 2000 yılında ve 2013 yılında.

Çin ekstrem bir ülke, onu saymayın ama bir Kore'ye bakar mısınız? 130 milyar dolar yüksek teknoloji ihracatı yapıyor.

2013 son veridir.

Türkiye, 1 milyar dolardan 2,2 milyar dolara çıkarmış yüksek teknoloji ihracatını Dünya Bankası verisine göre. Türkiye diyor ki, benim yüksek teknolojim 7,5 milyar dolar. Peki niye Dünya Bankası böyle diyor?

Çünkü Dünya Bankası şöyle diyor: Sevgili Türkiye, senin yüksek teknoloji

zannettiğin bazı şeyler, yüksek teknoloji değil dostum. (Gülüşmeler)

Arkadaşlar, bu çok acı bir şey.

Bunu yapmamız lazım yoksa zenginleşemeyiz.

Bu çocuklar böyle kalırlarsa benim emekli paramı ödeyemezler.

Sizinkini de ödeyemezler.

Bu çocuklar öyle kalırsa bu ihracat büyümez.

Yüksek teknoloji satamazsınız, üretemezsiniz. Üretemezseniz de yoksul bir ülke olarak kalırsınız. Peki, bir şey daha var.

İstanbul Sanayi Odası her yıl Türkiye'nin en büyük 500 şirketini açıklıyor. Bu 500 şirketin burada sıralaması var.

Tamamı 500 değildir. 500 şirket içinde mesela madenciler de var

Onların ürettiği mal yüksek teknoloji malı değil.

Yani üretimde yüksek teknoloji kullanabilirsiniz ama ürettiğiniz malın da yüksek teknoloji olması lazım. Buradaki şey o.

Arkadaşlar, Türkiye'deki en büyük, bakın en büyük 500 şirketimizin

186'sı en düşük teknolojili malları üretiyor. Türkiye'nin en büyük 500 şirketinin 163'ü düşük teknolojili mallar üretiyor.

Türkiye'nin 500 büyük firmasının sadece 109'u orta teknolojili mal üretiyor.

Türkiye'nin 500 şirketinin sadece 12'si yüksek teknolojili mal üretiyor.

Bu, çok büyük bir ayıp.

Bu, çok büyük bir ayıp! Bu hepimizin ayıbı.

Peki, bir şeye daha bakalım.

Hep Kore, Kore diyoruz. Biliyor musunuz Kore - internette bulabilirsiniz- 1980'lerin ortasına kadar Türkiye'den fakir bir ülke,

Türkiye'den geri bir ülke.

Biz 2023'te dünyanın en büyük 10 ekonomisi içine gireceğiz diyoruz ya, arkadaşlar Goldman Sachs'ın 2050'ye kadar dünya projeksiyonları var.

Değişir, değişmez ama şunu gösteriyor: Kore, 2025 yılında 7. olacak,

Türkiye on altıncılıkta kalacak, demin gördüğünüz nedenlerle.

Bu iş palavralarla olmuyor. Gerçeği görmek lazım.

Teşhis koymazsanız tedavi yapamazsınız. Önce teşhis koyacaksınız.

Ben kanserim, doktora diyorum ki "bana kötü hastalık söyleme ne olur,

bir aspirin ver oradan" ve iyi olmayı ümit ediyorum. Mümkün mü? Değil.

Mesela ben çok yakışıklıyım biliyorum, "number 2"

Brad Pitt benden önce, adam kaptı Angelina'yı. Bir gitse Brad Pitt, ben "number 2" olarak 1. olacağım, Angelina'yı ben alacağım.

Teşhis var mı? Var, şahaneyim. Değil mi?

Yok arkadaşlar. Kelim, çirkinim. Biliyorum gerçeği, yüzleşmeliyim.

Kore ile gelişmiş ülkeleri özellikle koydum.

Arkadaşlar, milyon kişiye düşen -Türkiye'ye bakmayın, öbür tarafa bakın-

3.600, gelişmiş ülkelerde 5.900. Neyi gösteriyor? Kore'nin hırsını.

Arkadaşlar Ar-GE harcaması gelişmiş ülkelerde 2,47, Kore'de 4. Neyi gösteriyor? Kore'nin hırsını.

İhracatta yüksek teknolojinin payı neyi gösteriyor?

Bir de bizimkine bakın. Kore'nin hırsını.

Hırs, aynı zamanda akıl ve bilimle birleşmeli. Onun için bir şey yapmalısınız, o çocukları yetiştirmelisiniz.

Başka yolunuz yok.

Şimdi, son 7 dakikamda size bir de ekonomi de yeni bir dünya inşa ediliyor.

Ben buna Batı'lı, Hristiyan, üstün beyaz adamın devri bitiyor diyorum. Amerika hariç. Asya'ya kayıyor güç. Bunu görüyorsunuz.

Yedi, sekiz yıldır ben de anlatıyorum.

Ama bir de bilimsel bir patlama var şu an. Gerçek bir bilimsel patlama var.

Bunu görmüyorsunuz. Dünya değişiyor.

Babalarınızla sizin aranızdaki fark bu kadardı. Babanızla dedeniz arasındaki fark bu kadardı. Ama benimle çocuğum arasındaki fark bu kadar, torunumla aramdaki fark

ışık yılları olacak.

Neden?

Eski dünyada bilgi aritmetik olarak artıyordu. 1-2-3-4 gibi. Yeni dünyada artış geometrik. 2-4-8-16 gibi.

Nasıl?

Ben astronomiye çok meraklıyım, benden önce bir şeyler gösterilince kıskandım.

10 yıl önce, evrenin haritasını %50 doğrulukla yapıyorduk.

Bugün %90 doğrulukla yapıyoruz.

Bu size çok önemli gelmeyebilir ama bir şey var.

Bu gördüğünüz teleskop, altın oran denen bir teleskop. Dünyadaki en önemli teleskoplardan biri.

Bütün teleskoplar buna göre kendini ölçeklendirir. Bu teleskop, Apache Point Gözlemevi New Mexico'da.

Kurulduktan, faaliyete geçtikten sonra bir ayda insanlığın o kurulana kadar ürettiği bütün astronomi bilgisi kadar bilgi üretti bu teleskop.

Daha fazla bilgi üretti.

Ama bir şey daha var.

10 yıl sonra, insanlık tarihinde üretilmiş bütün bilgiden daha fazla veri topladı.

Bu bilginin içinde sadece bilim yok. İlyada var, Dede Korkut var,

Çin masalları da var. Bütün bilgi, insanlık tarihindeki.

Bunun nasıl korkunç bir şey olduğunu düşünebiliyor musunuz? İşte bu, arkadaşlar, big data dediğimiz şey.

Fakat insanoğlu burada durmuyor.

Bu gördüğünüz ALMA. Şili'de. Daha tam resmi açılışı yapılmadı.

Fakat veri topluyor. İlk kez kara maddeyi bulduk orada onun sayesinde.

Bu ALMA, 66 ayrı teleskop, tek bir teleskop gibi çalışıyor. Aralarında mesafe açılıyor, taşınıyorlar altta gördüğünüz gibi.

Her biri tonlarca onun, eğer tek bir mekana, küçük bir yıldıza

veya bir tek nebulaya bakacaksak onları birbirine yaklaştırıyoruz.

Eğer bir galaksiye bakacaksak aralarını açıyoruz. Tek bir süper bilgisayarın -saniyede 1,5 trilyon işlem yapan bir bilgisayarın- tek bir görevi var. Milimetre olarak bu yerinden kıpırdadı mı ona bakıyor. Milimetre olarak kıpırdarsa veriler yanlış.

66'sını birden saniyede 2 kez kontrol ediyor. Bu teleskop, her 5 günde insanlık tarihindeki bütün veri kadar bilgiyi -bakın öbürü 10 yılda toplamıştı- bu 5 günde yapacak bunu.

Düşünebiliyor musunuz nasıl bir şeyin altındayız. İşte bu bilimsel patlama 2 şey.

Ben bir bilim programı yapıyorum ekonomi müdürü olarak. Dalga geçiyor benimle insanlar.

Bir bilim programı yapıyorum pazartesiden perşembeye. Reyting rekorları kırıyorum takdir edersiniz ki. Türk halkı hep bilim izlemek ister, hep teknoloji izlemek ister. Asla bizi evlendir, kaynanam ne yaptı izlemez Türk halkı.

Türk halkına RTÜK soruyor.

Ne izliyorsunuz? Belgesel. Ne izlemek istiyorsunuz? Belgesel.

İyi de niye belgesellerin reytingleri düşük de, biri birinin başını yardı, biri bilmem ne oldunun reytingleri yüksek? Onları kara maddeler izliyor ben biliyorum.

Şimdi orada seyredebilirsiniz, insan zihnine yolculuk yapıyoruz.

İki büyük proje. Bir tanesi Avrupa Birliği'nin projesi. Beyninizde ne olup bitiyor?

Öbürü de Amerika'nın projesi. İnsan beyni projesi ikisi.

Arkadaşlar, kendi anılarınızı televizyonda izleyebileceksiniz. Ben, anılarınızı bana seyrettirebilir misiniz diye bir şey yaptım, internet sitemizde bulabilirsiniz.

Düşüncelerinizi evet uçurabilirsiniz.

Şu anda kumanda kolu sadece düşünce gücüyle sağa ve sola ittiriliyor.

Ama yakında her şey mümkün olacak.

Bilimsel patlamanın birisi üç boyutlu yazıcılar, inanılmaz bir şey. Eviniz bir fabrikaya dönüşecek.

Mars'ta ya da Türkiye'de, Etiler'de ya da Serez'de olmanızın bir önemi olmayacak. Saatin kaç olduğunun önemi yok.

Her şeyi yazacaksınız.

İkincisi, insan genomu kopyalandı. Ölümsüzlüğün kapıları açılıyor.

Ben bundan çok korkuyorum. Çünkü ben, insanoğlunun kibrinden çok korkuyorum. İnsanoğlu, çok kibirli bir şey. Çok kibirli.

Kendini bütün evren onun için yaratıldı, her şey ondan değersiz.

Mesela ben vejetaryenim, bir yerlere gidince -yer vermeyeyim- özellikle et yenen bölgelere gidince "Ama Emin bey,

bunlar bizim için yaratıldı."

İyi. Aslanlar da sizi yiyince Savana'da, köpek balıkları saldırınca

hiç demiyorsunuz "Biz onlar için yaratıldık." Ne işiniz var oralarda?

Öyle bir şey yok arkadaşlar.

İnsanoğlu kibirli. Kendine tanrı rolü vermeye çok müsait bir kibir yaratığı.

Bundan arınmak lazım. İşte bu beni korkutuyor.

Ama bir şey daha var. Zamanımız var mı?

Elinizdeki cep telefonları, radarlar üretilemeyecek 40 yıl içinde.

Neden? Elemetler tablosunu hatırlar mısınız?

Unutmak istiyorsunuz biliyorum onları ama onları hatırlayın. O elementler tablosunun altındakiler nadir elementler.

40 yıl içinde bitecekler. 40 yıl içinde ve insanlık hazırlık yapıyor.

4 tane derin uzay madenciliği şirketi var şu anda. Dört.

Biri astronotların kurduğu, biri Google'ın ortaklarından birinin kurduğu. Dört tane. Düşünebiliyor musunuz?

Ne yapmayı hedefliyorlar?

Elysium diye bir film vardı, seyreden var mı?

O filmde şöyle, zenginler uzaya giderler, dünya çok kötü durumda.

Sıradan, vasat bir film.

Zenginler, Dünya'nın çevresinde kurulan şehirlere giderler.

Arkadaşlar, 5 kilometre çapında bir asteroid, 1,5 ile 4 trilyon dolar

arasında maden içeriyor.

Bunu bulup hangi asteroidler maden içeriyor -Mars ile Jüpiter'in arasındadır asteroid kuşağı- bunu Dünya'nın yörüngesine, Lagrange yörüngesi dediğimiz Dünya-Ay sisteminin dışına getirecekler.

İşleyecekler ve biz de aşağıdan bakacağız.

(Gülüşmeler)

İşte benim itirazım buna.

Yoksa benim itirazım başka hiçbir şeye değil. Benim muhalefetim buna, başka bir şeye değil.

Paul Verlaine'in bu şiirini ben çok önemsiyorum. Ey sen ki durmadan ağlarsın, Döversin dizlerini

Gel söyle ne yaptın, Nettin gençliğini?

Arkadaşlar, ne yaptınız? Yarın için ne yaptınız?

Bir devlet için 2030, 2040 hiçbir şey. Hiçbir şey.

Hesap sorun. Vatandaş hesap sorar, kul itaat eder.

Ben size son cümle olarak şunu söyleyeyim.

Katiyetle politik bir anlamda söylemiyorum Başkası da olsaydı aynı olacaktı.

Çünkü vatandaş yok. Vatandaş hesap sormuyor.

Hindistan, Mars'ın yörüngesine sonda yolladı. Mars'ın yörüngesine. Çin başarısız olmuştu.

Rusya, Avrupa Birliği ve Amerika'dan sonra Hindistan dördüncü ülke oldu.

Bunu iki kez yayınladım.

Ne kadar maliyeti? 74 milyon dolar.

Biz 600 milyon dolara saray yapıyoruz, 150 milyon dolara uçak alıyoruz.

Bakın, bunu başkası da olsaydı başka türlü harcayacaktı.

Bilime harcamayacaktı, akla harcamayacaktı.

Yani bunu bir şeye muhalefet olarak söylemiyorum. Hepimizin, sizin hesap sormanız lazım, benim paramı nereye?

Dünyada demokrasi nasıl geldi? Bilen var mı?

Magna Carta. Magna Carta demokrasi değildir arkadaşlar.

Magna Carta, kralın vergi koyma hakkının sınırlanmasıdır.

Benim vergimi ne yaptın diye parlamento hesap sorar. Savaşa mı harcadın, nereye harcadın?

Lütfen paralarımızın bilime, akla, çocuklarımıza, eğitime harcanması için

baskı yapın. Başka bir yere harcanmasın.

Sürem bitti.

Çok teşekkür ediyorum. İyi ki varsınız, iyi ki buradasınız. Sağ olun. (Alkışlar)

Learn languages from TV shows, movies, news, articles and more! Try LingQ for FREE

Türk Hamamlarında Suyun Kaldırma Kuvveti Neden Yok? | Emin Çapa | TEDxIstanbul Турецкий|в турецких бан|в воде|подъем|подъемная сила||||Эмин Чапа| Turkish||the water|Lifting|lifting force||||| لماذا لا تتمتع المياه بالطفو في الحمامات التركية؟ | أمين أنكور | TEDx اسطنبول Warum es in türkischen Bädern keinen Auftrieb gibt | Emin Çapa | TEDxIstanbul Why Doesn't Water Have Buoyancy in Turkish Baths? | Emin Anchor | TEDxIstanbul Por qué no hay flotabilidad en los baños turcos | Emin Çapa | TEDxIstanbul Pourquoi il n'y a pas de flottabilité dans les bains turcs | Emin Çapa | TEDxIstanbul トルコ風呂に浮力がない理由|エミン・チャパ|TEDxIstanbul Waarom er geen drijfvermogen is in Turkse baden | Emin Çapa | TEDxIstanbul Почему в турецких банях нет плавучести | Эмин Чапа | TEDxIstanbul

Çeviri: Erman Turkmen Gözden geçirme: Bilge Yilmaz Перевод|Эрман|Туркмен|||Билге|Билге Йыл |||by Gözden|review|Wise|Yilmaz Translation: Erman Turkmen Review: Bilge Yilmaz Traducción: Erman Turkmen Review: Bilge Yilmaz Traduction : Erman Turkmen Compte rendu de Bilge Yilmaz

Denir ki her ülke ve her insan kendini ötekiyle kimliklendirir. говорят|||страна||||себя|с другим|идентифицирует себя |||||||||identifiziert sich It is said|that|||and||||the other|identifies itself يقال أن كل بلد وكل شخص يعرّف نفسه مع الآخر. Es wird gesagt, dass sich jedes Land und jede Person mit dem anderen identifiziert. It is said that all countries, all people identify themselves with others. On dit que chaque pays et chaque personne s'identifie à l'autre. Yani Avrupa kimliğinin oluşumunda Müslüman Türklerin büyük yeri var. ||идентичности|формировании|мусульманские|||роль| That is|||formation of||||| Mit anderen Worten, muslimische Türken haben einen großen Platz bei der Bildung der europäischen Identität. So Muslim Turks have a great impact on the formation of European identity. En otras palabras, los turcos musulmanes tienen un gran lugar en la formación de la identidad europea. En d'autres termes, les Turcs musulmans jouent un rôle important dans la formation de l'identité européenne. O öteki. O neyse ben o olmayanım. |другой||что ж|||не такой |the other||||| Er ist der andere. Was auch immer er ist, ich bin nicht er. It's the "other". I am not what it is. El es el otro. Sea lo que sea, yo no soy él. Il est l'autre. Ce qu'il est, je ne le suis pas.

Mesela Yunan kimliğinde Türk'ün çok özel bir yeri var. например|греческий|идентичности|турка||||| For example, Turks have a very special place in Greek identity. Por ejemplo, los turcos tienen un lugar muy especial en la identidad griega. Par exemple, le Turc occupe une place très particulière dans l'identité grecque. Türk neyse ben o olmayanım diye bir kimlik inşa ediyor. |||||||идентичность|создаёт|строит ||||nicht sein||||| |||||||identity|| They build an identity saying I am not what Turks are . Sea lo que sea el turco, está construyendo una identidad diciendo que yo no soy él. Il construit une identité qui dit que je ne suis pas ce qu'est le Turc.

Buna tarihte öteki sorunu deniyor. это|в истории||вопрос|называется |in history||| This is called as the problem of "other" in history. A esto se le llama el otro problema de la historia. C'est ce qu'on appelle le problème de l'autre dans l'histoire.

Bu çok önemli bir şey. This is very important. Esto es algo muy importante.

Biz Türkler de çok temiz olduğumuzu, bütün Batılıların leş gibi pis olduğunu |турки|||чистые|мы есть||западные|труп||грязные как т|являемся |||||||den Westen|||| |||||||Westerners|like corpses||filthy| Auch wir Türken sagen, dass wir sehr sauber sind, dass alle Westler so schmutzig wie tot sind. We, Turks, constantly say that we are all nice and clean Los turcos también decimos que somos muy limpios, que todos los occidentales están tan sucios como muertos. Nous, les Turcs, sommes très propres et tous les Occidentaux sont sales.

onların koktuğunu falan söyleriz sürekli olarak. |что они пахнут|и так далее|говорим||постоянно Wir sagen immer, sie riechen und so but all Westerners are filthy and stinky. Seguimos diciendo que huelen y esas cosas. nous disons toujours qu'ils puent ou quelque chose comme ça.

Hepimiz gerçekleri biliyoruz ama öyle inanırız. |факты|знаем||так|верим в это Wir alle kennen die Fakten, aber wir glauben es. We all know the truth, but we still believe so. Todos conocemos los hechos, pero creemos que sí. Nous connaissons tous les faits, mais nous les croyons. Şimdi bir adam var. ||человек| Now, there's a man. Ahora hay un hombre.

Bu adamı hepiniz tanıyorsunuz. |этого человека|все вы|знаете You all know this man. Todos conocen a este hombre.

Bu adam dünyayı değiştiren 100 kişiden bir tanesi. ||мир|изменивший|людей||один из This man is one of the 100 people that changed the world. Este hombre es una de las 100 personas que cambiaron el mundo. Cet homme fait partie des 100 personnes qui ont changé le monde. Bu adam kürenin yüz ölçümü ve hacminin formülünü buldu. ||сферы||площадь||объема|формулу|нашёл ||der Kugel||||Volumen|| ||the sphere's||surface area||volume|| This man found the formula for the surface area and volume of the sphere. Este hombre encontró la fórmula para el área de superficie y el volumen de la esfera. Cet homme a trouvé la formule de l'aire et du volume de la sphère.

Bileşik makara, sonsuz ve hidrolik vidaları buldu. композитный|катушка|бесконечные||гидравлический|винты| |Rolle||||Schrauben| Compound|pulley|infinite||hydraulic|screws| He found the compound reel and the endless hydraulic screw. Carrete compuesto encontrado tornillo sin fin y tornillos hidráulicos. Il a trouvé des bobines composées, des vis sans fin et des vis hydrauliques.

Pi sayısının 3+1/7 ve 3+10/71 arasında olduğunu buldu. число Пи|число|||| Pi number|number|||| He found that Pi is between 3+1/7 and 3+10/71. Encontró que el número pi estaba entre 3 + 1/7 y 3 + 10/71. Il a trouvé que le nombre pi est compris entre 3+1/7 et 3+10/71.

Bu adam sonsuz küçüklerin yolunu açtı, onu sonra Newton tamamladı. |||маленьких|путь|открыл|||Ньютон|завершил ||infinitely||||||| This man lead the way to infinitesimals, which later was completed by Newton. Este hombre allanó el camino para los infinitesimales, luego Newton lo completó. Cet homme a ouvert la voie à l'infinitésimal, qui a ensuite été complété par Newton.

Bu adam ilk denge prensiplerini buldu. |||баланс|принципы| |||Gleichgewicht|| |||balance|| This man found the first principles of balance. Este hombre encontró los primeros principios del equilibrio. Cet homme a trouvé les premiers principes d'équilibre.

Kim bu? Arşimet. ||Архимед ||Archimedes Who is this? Archimedes. ¿Quién es? Arquímedes.

Ama biz onu bir şeyiyle biliyoruz, suyun kaldırma kuvvetiyle. ||||свойством||||силой подъема ||||its property||||buoyant force But, we know him only by means of a thing, the buoyancy of water. Mais nous le connaissons pour une chose, la flottabilité.

Aslında o suyun kaldırma kuvvetini bulmadı In fact, he didn't discover buoyancy of water.

Onun bulduğu, suya daldırılan bir nesnenin kendi hacmine eşit miktarda |||||||Volumen|| |||submerged||object||volume||amount What he found was that when an object is submerged into water, it would replace the Il a constaté qu'un objet immergé dans l'eau a un volume égal à son propre volume. sıvı hacminin yerini aldığı. liquid|volume|it occupies| same amount of water as its volume. où le volume de liquide est remplacé.

Yani demirle altının suyu taşırma miktarı farklıdır. |iron|||carrying capacity|amount|is different So iron and gold replace different amounts of water. En d'autres termes, la quantité de fer et d'or débordant de l'eau est différente. Gümüşle altının farklıdır. Silver|gold| So do silver and gold. L'argent et l'or sont différents.

Dolayısıyla oradan da o meşhur aşağıda gördüğünüz tacı buldu. |||||||Krone| therefore||||famous|below||crown|found Thus, he found the crown that you can see below. C'est ainsi qu'il a trouvé la fameuse couronne que vous voyez ci-dessous.

Peki soru şu? So here is the question. La question est donc ?

Marifet hamamdaysa -hani hamama gitti de buldu ya- binlerce yıldır milyonlarca Türk Kunst||||||||||| wisdom|in the bath|||||||||| Wenn Verdienst im Hamam liegt - er ging zum Hamam und fand es - Millionen von Türken seit Tausenden von Jahren. If this is thanks to the bath - you know it is where he discovered the buoyancy - Si le marifet est dans le hammam - comme il est allé au hammam et l'a trouvé - des millions de Turcs depuis des milliers d'années

hamamlara gitti de niçin biz suyun kaldırma kuvvetini bulmadık? ||||||lifting force|| Warum haben wir den Auftrieb des Wassers nicht gefunden? Why didn't we find the buoyancy of the water? pourquoi n'avons-nous pas trouvé la flottabilité ? Niye bulmadık? Why could not we discover it? Pourquoi ne l'avons-nous pas trouvé ?

Dünyanın başka yerlerinde de hamamlar vardı. There were baths in different parts of the world. Niye onlar bulmadı? Demek ki marifet hamamda değil. |||||skill|| Why didn't they discover? So it is not the talent of bath. Pourquoi ne l'ont-ils pas trouvé ? Ce n'est donc pas l'établissement de bains qui est en cause.

Bir soru daha size. Here is another question for you. Une dernière question pour vous.

Tarihin en büyük bilim insanı kimdir? history's||||| Who is the greatest scientist in the history?

Tahmini olan var mı? Söyleyin. estimated|||| Can anyone guess? Tell me. Vous avez des idées ? Dites-moi ce que vous en pensez.

Einstein, Da Vinci duydum. Başka? Einstein, I heard Da Vinci. Who else?

Arkadaşlar, Isaac Asimov şöyle der: "Kimin 2 numarada olduğunu sorarsanız Freunde, Isaac Asimov sagt: "Wenn Sie fragen, wer auf Nummer 2 ist? Guys, Isaac Asimov once said: "If you ask who the number two is, Mes amis, Isaac Asimov a dit : "Si vous demandez qui est le numéro deux.

bu çok tartışılır ve muhtemelen bunun yanıtı yoktur, çok aday vardır. |||||||||Kandidaten| ||debatable||probably||answer|||candidates| it can be argued and probably there is no answer, there are many candidates. Cette question est très débattue et il n'y a probablement pas de réponse à cette question, car il y a de nombreux candidats.

Ama kimin bir numara olduğunu sorarsanız soru gayet nettir, cevabı da nettir." ||||||question|quite|clear|the answer|| However, if you ask who the number one is, the answer is clear."

Isaac Newton, tartışmasız dünyanın bir numaralı bilim insanıdır. ||undoubtedly||||| Isaac Newton is unarguably the number one scientist in the world. Isaac Newton est sans doute le premier scientifique au monde. Size bir kitap tavsiye edeyim. |||recommend| I would like to recommend a book. Permettez-moi de vous recommander un livre.

Yeni baskısı yok, baskı yapıyorum yeni baskıları yapılsın diye. |press|||||prints|| It does not have a new edition, I am printing it so that new prints are made. Il n'y a pas de nouvelles éditions, je fais pression pour que de nouvelles éditions soient faites.

"En Etkin 100", dünyayı değiştiren 100 kişi. |Most Effective||| "The 100 Most Influential People", the ones who changed the world. "Les 100 personnes les plus influentes", 100 personnes qui ont changé le monde. Bu yüz kişinin 1 numarası Hz. Muhammed, 2 numarası Newton, 3 numarası İsa. |||||||||Jesus Prophet Mohammad is number one, Newton is second and the third is Jesus.

Newton, bu kadar önemli bir insan. Newton is such an important person. Newton, un homme si important.

Herkes ona diyor ki, işte bir elma düştü ve Newton da buldu. Everyone says that apple fell and he discovered. Tout le monde lui dit : voici une pomme qui est tombée et que Newton a trouvée.

Değil mi? Hamam gibi. Right? Just like the bath. N'est-ce pas ? C'est comme un bain.

Arkadaşlar, Newton yüksek matematiğin temelini attı. ||||Grundlage| ||||foundation|laid Guys, Newton laid the foundation of calculus. Amis, Newton a jeté les bases des mathématiques supérieures.

Modern optiği kurdu. |optics| He built modern optic. Il a fondé l'optique moderne.

Bugün hala kullandığımız teleskoplar Newton prensibiyle çalışır. The telescopes which we use today work with Newton's laws. Les télescopes que nous utilisons encore aujourd'hui fonctionnent selon le principe de Newton.

Hala! İlk teleskopu da o yaptı, aynalı teleskopu. ||||||reflecting| Still! He made the first telescope, the optical telescope.

Hareket yasalarıyla modern fiziği başlattı |mit den Gesetzen||| |laws of||physics| He launched modern physics by his laws of motion,

Newton kütle çekimle astronomiyi başlattı. |Gravitation||| |mass|gravity|| and he launched astronomy by using the law of universal gravitation.

Ama 1665 veya 1666'da bir veba salgını oldu Newton öğrenciyken. ||||plague|plague|||as a student But in 1965 or 1966 the great pestilence occured when Newton was a student.

Köylü, köyüne gönderildi veba bulaşmasın diye. the villager|to his village|was sent|plague|doesn't spread| Villagers were sent to their villages to avoid plague. Newton, köyde otururken bir gece dolunay vardı. |||||full moon| While Newton were sitting at his village, there was full-moon in the sky. Bir elma yere düştü ve Newton kendine şu soruyu sordu. An Apple felt down on land and Newton asked himself. Elma yere düşüyorsa Ay neden düşmüyor? |||moon|| If apples fall down, why don't the moon fall down?

O gün bu soruya yanıt veremedi çünkü elinde yüksek matematik yoktu. ||||answer|||||| He couldn't answer on that day because he didn't discover calculus yet. Onu geliştirmesi gerekiyordu. |develop it| He had to improve it.

Bu arada Ay, Dünya'ya düşüyor. Bunu da söyleyeyim size. |by the way||||||| By the way, let me tell you, the Moon falls down to Earth.

Ay Dünya'ya düşüyorsa, Dünya elmayı ve Ay'ı nasıl kendine çekiyor? ||||||the Moon|||pulls If the moon falls down, how does Earth pull apples and the Moon towards itself? Newton işte bunu buldu ve dünya tarihini değiştirdi. Newton discovered that, and changed the world history .

Peki marifet elmada ise, elmalar sadece İngiltere'de mi yere düşüyor? |skill|the apple|in that case|||||| Well, if merit is in the apples, do apples fall down only in England?

Niye Çin'de, Japonya'da, Türkiye'de düşmüyor? Why don't they fall down in China, Japan or Turkey? Düşüyorsa niye yer çekimini bulmuyorsunuz? |||gravity| If it falls, why don't you discover gravity?

Siz, ben, başkaları. You, me, others.

Çünkü arkadaşlar başarı, onu arzulayan ve ona hazır olana gelebilir. ||success||desiring it||||| Because the success can come to the one who desires and is ready for it.

Başarı, aşk gibidir. ||is like Success is like love.

Ben olduğum yerde duruyorum, hiç dışarı çıkmıyorum, I stand where I am and I never go out. CNN Türk'te oturuyorum sonra eve gidiyorum sonra yine kanala gidiyorum I sit at CNN Turk office, then I go home, then I go to channel again, sonra yine eve gidiyorum ve hayatımın aşkını arıyorum. then I go home and I search for the love of my life. Bu mümkün mü? Mümkün değil. Is it possible? Not possible.

Dışarı çıkmam, onun peşinde koşmam lazım. Başarı da öyle. I have to go out and run after it. Success is the same.

Hayatınızın aşkını bulmak için dışarı çıkmanız gerektiği gibi As you must go out in order to find your love of life, başarı için de arzulayacaksınız ve onun peşinde koşacaksınız. |||you will desire|||| you must desire and run after success as well

Newton hazırdı. Arşimet hazırdı. ||Archimedes| Newton was ready. Archimedes was ready.

Bunun üzerinde çalışmıştı, onun için buldu. He worked on it, so he found it.

Peki, Türkiye ve gelecek uyumlu bir ikili midir? ||||compatible||bilateral| So, are Turkey and future a compatible binary?

İyi bir ikili midir? Bir de buna bakalım hızlıca. A good binary? Let's take a quick look.

Türkiye'de okuma yazma bilmeyen ne yazık ki 3,8 milyon insan var. Unfortunately, there are 3.8 million illiterate people.

Danimarka'nın nüfusu 5,4 milyon. Dänemarks|Bevölkerung| Denmark's|| Denmark has a population of 5.4 million.

Marifet nüfusta değil arkadaşlar. Fähigkeit||| Skill is|the population|| Guys, the merit is not in the population.

İlkokul 5 yıllık ve altı 28,5 milyon insanımız var, There are 28 million people of ours graduate from fifth grade and below, okuma yazma bilmeyenler de dahil. ||||einschließlich ||||including included illiterate people.

Hollanda'nın nüfusu 16,5 milyon. Netherlands' population; 16.5 millions.

Bu insanları ne yapacaksınız, nasıl sosyal güvenlik vereceksiniz? ||||||security| What will you do and how will you give social insurance to them?

Çocuklarını nasıl eğiteceksiniz? ||you will educate How will you educate their children?

Nasıl hastalık, emekli maaşı vereceksiniz? ||retirement|| How will you pay their pension?

Bu salondakiler çok çalışacak, bu vatandaşlarımıza o hakları tanıyacağız. |die im Saal|||||||wir werden gewähren |those in the room||||to our citizens||rights| People in this saloon will work more and we will give a chance on these rights.

Bir Hollandalı'nın 3 katı çalışacaksınız siz. ||times|| You will work 3 times more than a Netherlander. Peki, bir PISA var. ||PISA test| So, there is a PISA test.

Beni eskiden görenlerin aklına dolar ne olacak gelirdi, ||those who saw|||||would come In the past, people who saw me thought of TRY-USD parity, sanki ben onu bilebilirmişim gibi. Bilsem kendim yaparım zaten. as if I could know it. If i knew, I would do it anway.

Niye size söyleyeyim ya. Why do I say these?

Ama şimdi beni görenlerin aklına PISA geliyor. |||those who see|mind|| Now, when they see me, they think about PISA. PISA testi, 65 ülkede OECD tarafından yapılıyor. PISA test is made by OECD in 65 countries.

Her ülkenin kendi Milli Eğitim Bakanlığı parasını veriyor. Minister of National Education of each country gives money for this test.

15 yaşındaki çocuklara test yapıyoruz, binlerce çocuğa test yapıyoruz. We make tests on 15 year-old children, we make tests on thousands of children.

Sonra da onları diğer ülkelerle karşılaştırıyoruz ki sen senin ülkendeki Then, we compare them with other countries that you understand sorun ne, sen senin ülkendeki sorun ne bunu anla. what is wrong in your country. Türk çocukları, 65 ülke içinde fen bilimlerinde 43. arkadaşlar. ||||science|| In science, Turkish children are the 43th in 65 countries, guys.

Matematikte kırk dördüncü. Kendi dilinde okuduğunu anlama, In mathematics, 44th. Reading comprehension in their language,

bakın Koreliler Korece, Japonlar Japonca, Türkler Türkçe giriyorlar. well, Koreans in Korean language, Japanese in Japanese, Turks in Turkish.

Yani İngilizce değil arkadaşlar. Not English, guys.

Türkçe. Bu çocuklara Türkçe eğitim veriyoruz. Turkish. We educate these children in Turkish.

Kendi dilinde okuduğunu anlamada 65 ülke içinde In reading comprehension within 65 countries, bizim çocuklarımız kırk ikinci. our children are the 42th.

Bütün bunlar toplanıp sıralama yapıldığında da 45. sıraya düşüyoruz. When calculated, put in order, our rank goes down to 45th. Arkadaşlar, fende 43. olan çocuk sizi dünyanın en büyük 10 ekonomisi |в финале||||||| |in der Fächer||||||| Guys, can a child who is 43th in science place you in the top 10 economies in içine sokabilir mi? Matematikte 44. olan çocuk sizi the world? Can child who is 44th in mathematics dünyanın en büyük 10 ekonomisi içine sokabilir mi? place at the top 10 economies in the world? Çocuğun kendine hayrı yok. (Gülüşmeler) ||Wohl|| ||good|| He cannot act his way out of a paper bag. (Laughter)

Ama bu çocuğun suçu mu arkadaşlar? Çocuğun suçu değil. |||fault||||| But, is this fault of child, guys? It is not.

(Alkış) (Applause)

Neden değil? Ben size bir şey söyleyeyim. Why not? I will tell you one thing.

Almanya, 1,5 milyon Türk'ten dünya çapında futbolcu yetiştiriyor da ||||||is producing| Germany brings up worldwide footballers out of 1.5 million Turkish people and

siz 76 milyondan yetiştiremiyorsunuz? why cannot you bring up out of 76 million people?

Çünkü sistem, bu çocuklar aptal değil. Sistem aptal, biz aptalız. These children are not foolish. System is foolish, we are foolish.

Bu aptal sistemi çocuklara dayatıyoruz ve bu sonuçları alıyoruz. ||||impose|||| We impose this system upon children and we get these results.

Ben size bir şey daha göstereyim. Böyle olunca ne oluyor? I show you one more thing. What happens when it is like that?

Arkadaşlar, yüksek teknoloji ihracatı tablosu görüyorsunuz burada. |||Export||| |||export|table|| Guys, you see high technology table herein. 2000 yılında ve 2013 yılında. In 2000 and in 2013.

Çin ekstrem bir ülke, onu saymayın ama bir Kore'ye bakar mısınız? |extreme||||||||| China is an extreme country, ignore it, but look at Korea? 130 milyar dolar yüksek teknoloji ihracatı yapıyor. ||||exports| They export high technology around 130 billion dollars.

2013 son veridir. |года 2013 is the latest data.

Türkiye, 1 milyar dolardan 2,2 milyar dolara çıkarmış According to World Bank's data, Turkey has increased its high-technology yüksek teknoloji ihracatını Dünya Bankası verisine göre. exportation from 1 billion dollars to 2.2 billion dollars. Türkiye diyor ki, benim yüksek teknolojim 7,5 milyar dolar. Turkey says that our high technology is 7.5 billion dollars. Peki niye Dünya Bankası böyle diyor? So, why does World Bank say it like that?

Çünkü Dünya Bankası şöyle diyor: Sevgili Türkiye, senin yüksek teknoloji Because World Bank says that: "Dear Turkey, the things you suppose

zannettiğin bazı şeyler, yüksek teknoloji değil dostum. high-technology are not actually high technology, bro." (Gülüşmeler) (Laughter)

Arkadaşlar, bu çok acı bir şey. This is a miserable thing guys.

Bunu yapmamız lazım yoksa zenginleşemeyiz. ||||we can't get rich We must do it, otherwise we cannot get rich.

Bu çocuklar böyle kalırlarsa benim emekli paramı ödeyemezler. |||||retirement|| If these children will continue like that, they cannot pay my pension.

Sizinkini de ödeyemezler. Your pension, either.

Bu çocuklar öyle kalırsa bu ihracat büyümez. |||||export| If these children continue like that, exportation cannot grow.

Yüksek teknoloji satamazsınız, üretemezsiniz. You cannot sell, produce high technology. Üretemezseniz de yoksul bir ülke olarak kalırsınız. ||poor|||| If you can't produce it, you will stay as a poor country. Peki, bir şey daha var. Well, one more thing.

İstanbul Sanayi Odası her yıl Türkiye'nin en büyük 500 şirketini açıklıyor. |Industry|||||||companies|announces Istanbul Chamber of Industry declares Bu 500 şirketin burada sıralaması var. |||ranking| Here is a list of 500 companies.

Tamamı 500 değildir. 500 şirket içinde mesela madenciler de var |||||die Miner|| |||||miners|| The whole may not be 500. For instance, there are mining companies too.

Onların ürettiği mal yüksek teknoloji malı değil. ||goods|||| Their products are not high-technology products.

Yani üretimde yüksek teknoloji kullanabilirsiniz ama ürettiğiniz malın da You can use high-technology in production but, your products should be yüksek teknoloji olması lazım. Buradaki şey o. high-technology as well. That's it.

Arkadaşlar, Türkiye'deki en büyük, bakın en büyük 500 şirketimizin Guys, in the largest companies of Turkey, in our largest 500 companies,

186'sı en düşük teknolojili malları üretiyor. ||||goods| 186 of them manufacture the lowest-tech products. Türkiye'nin en büyük 500 şirketinin 163'ü düşük teknolojili mallar üretiyor. 163 of the greatest 500 companies in Turkey manufacture low-tech products.

Türkiye'nin 500 büyük firmasının sadece 109'u orta teknolojili mal üretiyor. Only 109 of the greatest 500 companies in Turkey manufacture medium-tech products.

Türkiye'nin 500 şirketinin sadece 12'si yüksek teknolojili mal üretiyor. Only 12 of the greatest 500 companies in Turkey manufacture high-tech products.

Bu, çok büyük bir ayıp. ||||shame This is a great shame.

Bu, çok büyük bir ayıp! Bu hepimizin ayıbı. ||||shame||| This is a great shame! This is shame of all of us.

Peki, bir şeye daha bakalım. So, lets look at one more thing.

Hep Kore, Kore diyoruz. Biliyor musunuz Kore - internette bulabilirsiniz- We say Korea everytime. Do you know that Korea - you can find on the internet - 1980'lerin ortasına kadar Türkiye'den fakir bir ülke, was a poorer, less developed country than

Türkiye'den geri bir ülke. Turkey until midst of the 1980s.

Biz 2023'te dünyanın en büyük 10 ekonomisi içine gireceğiz diyoruz ya, |||||||we will enter|| We say we will enter the top 10 economy of the world in 2023 but, arkadaşlar Goldman Sachs'ın 2050'ye kadar dünya projeksiyonları var. guys, there are Goldman Sachs' projections up to 2050.

Değişir, değişmez ama şunu gösteriyor: Kore, 2025 yılında 7. olacak, It may change or not, but it shows that in 2025, Korea will be the 7th.

Türkiye on altıncılıkta kalacak, demin gördüğünüz nedenlerle. ||||только что|| ||||just now|| Turkey will stay as 16th because of the reasons I stated before.

Bu iş palavralarla olmuyor. Gerçeği görmek lazım. ||mit Geschwätz|||| ||with words||the truth|| It doesn't work with lies. We must see the reality.

Teşhis koymazsanız tedavi yapamazsınız. Önce teşhis koyacaksınız. diagnosis||treatment|||| If you don't diagnose, you can't treat. First, you must diagnose.

Ben kanserim, doktora diyorum ki "bana kötü hastalık söyleme ne olur, I have cancer, and I say to doctor : ”Don't tell me that I'm bad,

bir aspirin ver oradan" ve iyi olmayı ümit ediyorum. Give me an aspirin from there "and hope to be fine Mümkün mü? Değil. Is it possible? It is not.

Mesela ben çok yakışıklıyım biliyorum, "number 2" For example, I am very handsome, I know. I am number 2

Brad Pitt benden önce, adam kaptı Angelina'yı. |||||got| Brad Pitt before me, the man grabbed Angelina. Bir gitse Brad Pitt, ben "number 2" olarak 1. olacağım, If Brad Pitt doesn't exist, I would be the number one. Angelina'yı ben alacağım. I would get Angelina.

Teşhis var mı? Var, şahaneyim. Değil mi? Diagnosis||||I'm great|| Is that a diagnosis? Yes, I am brilliant, right?

Yok arkadaşlar. Kelim, çirkinim. Biliyorum gerçeği, yüzleşmeliyim. ||I|I am ugly||the truth|I must face No guys! I am bald, ugly. I know the reality. I must face with it.

Kore ile gelişmiş ülkeleri özellikle koydum. I have showed especially Korea and the developed countries.

Arkadaşlar, milyon kişiye düşen -Türkiye'ye bakmayın, öbür tarafa bakın- Guys, per million people - don't look at Turkey, look at the other side -

3.600, gelişmiş ülkelerde 5.900. Neyi gösteriyor? Kore'nin hırsını. ||||Кореи|амбиции Кореи |||||Ehrgeiz |||||ambition 3.600, in developed countries 5.900. What does it show us? Ambition of Korea.

Arkadaşlar Ar-GE harcaması gelişmiş ülkelerde 2,47, Kore'de 4. |в (1)||расходы||| |||expenditure|developed|countries| Guys, R&D; expenditure in developed countries are 2,47 and in Korea, 4. Neyi gösteriyor? Kore'nin hırsını. |||ambition What does it show us? Ambition of Korea.

İhracatta yüksek teknolojinin payı neyi gösteriyor? в экспорте||||| in exports|||share|| What does stake of technology in export show us?

Bir de bizimkine bakın. Kore'nin hırsını. ||наше||| Look at ours. Ambition of Korea.

Hırs, aynı zamanda akıl ve bilimle birleşmeli. ||||||объединиться |||reason||| Ambition must also be merged with mentality and science. Onun için bir şey yapmalısınız, o çocukları yetiştirmelisiniz. |||||||воспитать You should do something for it. You should bring up these children.

Başka yolunuz yok. There's no other way.

Şimdi, son 7 dakikamda size bir de ekonomi de yeni bir dünya inşa ediliyor. ||моей минуте|||||||||| Now, my last 7 minutes. A new world is being established in economy.

Ben buna Batı'lı, Hristiyan, üstün beyaz adamın devri bitiyor diyorum. ||западный|||||эпоха|| ||||superior|||era|| I say, Western, Christian, superior white man's age is finishing. Amerika hariç. Asya'ya kayıyor güç. Bunu görüyorsunuz. |||переключается||| |except||shifting||| Except for America. Power is moving to Asia. You see this.

Yedi, sekiz yıldır ben de anlatıyorum. |||||рассказываю I have been telling this for 7 or 8 years.

Ama bir de bilimsel bir patlama var şu an. Gerçek bir bilimsel patlama var. ||||||||||||взрыв| |||scientific||breakthrough|||||||| But, there is a science explosion now. There is a real science explosion.

Bunu görmüyorsunuz. Dünya değişiyor. |не видите|| You don't see this. The world is changing.

Babalarınızla sizin aranızdaki fark bu kadardı. с вашими отцами||вашей связи||| |||difference|| The gap between you and your father was that much. Babanızla dedeniz arasındaki fark bu kadardı. с вашим отцом|дедушка|||| The gap between your grandfather and father was that much. Ama benimle çocuğum arasındaki fark bu kadar, torunumla aramdaki fark |||||||с внуком|| However, the gap between me and my child is that much, and

ışık yılları olacak. the gap between me and my grandchild will be light years.

Neden?

Eski dünyada bilgi aritmetik olarak artıyordu. 1-2-3-4 gibi. |||arithmetic||| In old world, information increased arithmetically. Like 1-2-3-4. Yeni dünyada artış geometrik. 2-4-8-16 gibi. In new world, geometric. Like 2-4-8-16.

Nasıl? How?

Ben astronomiye çok meraklıyım, benden önce bir şeyler gösterilince kıskandım. ||||||||когда показывали|я завидовал |||||||things||I got jealous I am keen on astronomy very much, I envied the speaker

10 yıl önce, evrenin haritasını %50 doğrulukla yapıyorduk. ||вселенной||с точностью 50%| ||the universe|map of|with 50% accuracy| Ten years ago, we could map the universe with 50% accuracy.

Bugün %90 doğrulukla yapıyoruz. Today, we do it with 90% accuracy.

Bu size çok önemli gelmeyebilir ama bir şey var. ||||не кажется|||| You may not think it is significant, but it is important.

Bu gördüğünüz teleskop, altın oran denen bir teleskop. |||||||телескоп ||||Verhältnis||| |||golden|golden ratio||| The telescope that you see is called “golden ratio telescope”. Dünyadaki en önemli teleskoplardan biri. |||телескопов| This telescope is the most important one in the world.

Bütün teleskoplar buna göre kendini ölçeklendirir. |||||масштабируют себя |||||scale themselves All telescopes are scaled according to it. Bu teleskop, Apache Point Gözlemevi New Mexico'da. ||Апа́ч Point||обсерватория||в Нью-Мексико ||||Observatory|| This telescope is located in Apache Point Observatory, New Mexico Este telescopio se encuentra en el Observatorio Apache Point en Nuevo México.

Kurulduktan, faaliyete geçtikten sonra bir ayda insanlığın o kurulana kadar ||||||||созданной| After it was established|operation|||||||established| After it was established and entered into service, ürettiği bütün astronomi bilgisi kadar bilgi üretti bu teleskop. ||астрономическая|||||| produced|||||||| as much as the whole astronomy knowledge that we've learned until now.

Daha fazla bilgi üretti. ||information| It produced more information.

Ama bir şey daha var. But, there is one more thing.

10 yıl sonra, insanlık tarihinde üretilmiş bütün bilgiden daha fazla veri topladı. ||||||информации|||| |||||||||Daten| |||||||||data|collected 10 years later, it produced more information than the ones

Bu bilginin içinde sadece bilim yok. İlyada var, Dede Korkut var, ||||||Илиада|||Деде Коркут| ||||||Ilias|||| ||inside||||Iliad||Grandfather|Korkut| There isn't only science in it. There is Iliad, Dada Gorgud,

Çin masalları da var. Bütün bilgi, insanlık tarihindeki. |fairy tales|||||humanity|history Chinese tales. All information, in history of humanity.

Bunun nasıl korkunç bir şey olduğunu düşünebiliyor musunuz? ||||||можете подумать| Can you imagine how awesome it is? İşte bu, arkadaşlar, big data dediğimiz şey. Guys, this is called as “Big Data”

Fakat insanoğlu burada durmuyor. |||не останавливается But, mankind doesn't break here.

Bu gördüğünüz ALMA. Şili'de. Daha tam resmi açılışı yapılmadı. |||в Чили|||||не состоялось |||in Chile||||| This is ALMA. In Chile. It has not been launched officially yet.

Fakat veri topluyor. İlk kez kara maddeyi bulduk orada onun sayesinde. But|||||dark|the matter||||thanks to But it gathers information. We explored the black body by means of it

Bu ALMA, 66 ayrı teleskop, tek bir teleskop gibi çalışıyor. This ALMA, 66 telescopes, work as one telescope. Aralarında mesafe açılıyor, taşınıyorlar altta gördüğünüz gibi. ||||внизу|| |Abstand||||| among them|distance||they are moving|below|| Distance among them is increased, they move as you can see.

Her biri tonlarca onun, eğer tek bir mekana, küçük bir yıldıza ||||||||||звезде ||tons||if|||place||| Each of them is too weighty. If we want to look at one location, a small star

veya bir tek nebulaya bakacaksak onları birbirine yaklaştırıyoruz. ||||если мы будем смотреть|||сближаем or a nebula, we converge them.

Eğer bir galaksiye bakacaksak aralarını açıyoruz. ||||расстояние между ними|открываем их If we look at a galaxy, we diverge them. Tek bir süper bilgisayarın -saniyede 1,5 trilyon işlem yapan bir bilgisayarın- ||||||операций||| ||||||operations||| Only one super-computer - which processes 1.5 trillion per a second - tek bir görevi var. Milimetre olarak bu yerinden kıpırdadı mı ona bakıyor. ||||||||движется||| ||||||||moved slightly||| has a mission. It checks if it has moved millimetrically. Milimetre olarak kıpırdarsa veriler yanlış. ||движется|| |||data| If it moves one millimeter, all data becomes wrong.

66'sını birden saniyede 2 kez kontrol ediyor. свою||||| It checks all 66 telescopes once in 2 seconds. Bu teleskop, her 5 günde insanlık tarihindeki bütün veri kadar bilgiyi This telescope will gather information as much -bakın öbürü 10 yılda toplamıştı- bu 5 günde yapacak bunu. |||собрался|||| Look, the other one

Düşünebiliyor musunuz nasıl bir şeyin altındayız. |||||под чем Can you imagine what kind of a thing underlies? İşte bu bilimsel patlama 2 şey. |||explosion| This science explosion consists of two things.

Ben bir bilim programı yapıyorum ekonomi müdürü olarak. ||||||director| I host a science show as an economy manager. Dalga geçiyor benimle insanlar. wave||| People are mocking me.

Bir bilim programı yapıyorum pazartesiden perşembeye. ||||с понедельника|четверг I host it from Monday to Thursday. Reyting rekorları kırıyorum takdir edersiniz ki. Рейтинг||устанавливаю рекорды||| |||Anerkennung|| Rating|rating records|I break|appreciation|you appreciate| I beat rating records, as you appreciate. Türk halkı hep bilim izlemek ister, hep teknoloji izlemek ister. |people|||to watch||||| Turkish people always want to watch science and technology. Asla bizi evlendir, kaynanam ne yaptı izlemez Türk halkı. ||||||не смотрит|| |||mother-in-law||||| They never watch marriage shows or stupid reality shows.

Türk halkına RTÜK soruyor. ||RTÜK| |the public|| RTÜK asks the Turkish people.

Ne izliyorsunuz? Belgesel. ||documentary What do you watch? Documentary. Ne izlemek istiyorsunuz? Belgesel. |||Documentary (1) What would you like to watch? Documentary.

İyi de niye belgesellerin reytingleri düşük de, biri birinin başını yardı, |||документальных фильмов|||||||разбивают So why are ratings of documentaries so low, biri bilmem ne oldunun reytingleri yüksek? |||что-то|| why are ratings of stupid programs so high? Onları kara maddeler izliyor ben biliyorum. ||dark matter||| Black bodies watch them, I know it.

Şimdi orada seyredebilirsiniz, insan zihnine yolculuk yapıyoruz. ||||уму человека|| ||you can watch||mind|| Now, you can watch there, we set out on journey of human mind.

İki büyük proje. Bir tanesi Avrupa Birliği'nin projesi. 2 great projects. One is European Union Project. Beyninizde ne olup bitiyor? What is happening in your brain ?

Öbürü de Amerika'nın projesi. İnsan beyni projesi ikisi. Other one is American project. Both of them are human brain projects.

Arkadaşlar, kendi anılarınızı televizyonda izleyebileceksiniz. ||ваши воспоминания||сможете смотреть Guys, you could watch your memories on TV. Ben, anılarınızı bana seyrettirebilir misiniz diye |||позволите мне увидеть|| |||let me watch|| I did something as, can you make me watch your memories, bir şey yaptım, internet sitemizde bulabilirsiniz. you can find this on our website.

Düşüncelerinizi evet uçurabilirsiniz. ||можете взлететь your thoughts||you can fly You can let your ideas fly. Yes.

Şu anda kumanda kolu sadece düşünce gücüyle sağa ve sola ittiriliyor. ||||||||||движется в сторону ||the remote control|the joystick||thought|||||is being pushed Now, just there is a joystick which is directed via power of thought.

Ama yakında her şey mümkün olacak. But in the near future, everything will be possible.

Bilimsel patlamanın birisi üç boyutlu yazıcılar, inanılmaz bir şey. |||||принтеры||| |||||Drucker||| ||||three-dimensional|||| One of the scientific explosion is 3D printers, this is incredible. Eviniz bir fabrikaya dönüşecek. ||фабрику| Your house will turn into a factory.

Mars'ta ya da Türkiye'de, Etiler'de ya da Serez'de на Марсе||||в Этилере|||Серез ||||in Etiler|||Serez It won't matter to be on Mars, in Turkey, in Etiler olmanızın bir önemi olmayacak. Saatin kaç olduğunun önemi yok. ваше|||||||| or in Serres.

Her şeyi yazacaksınız. You print everything.

İkincisi, insan genomu kopyalandı. Ölümsüzlüğün kapıları açılıyor. ||геном человека|скопирована|бессмертия|| ||genom|||| ||genome|was copied|immortality|the doors of| Secondly, human genome was cloned. Immortality may be possible.

Ben bundan çok korkuyorum. Çünkü ben, insanoğlunun kibrinden çok korkuyorum. |||||||гордости человечества|| |||||||Hochmut der Mensch|| |||||||arrogance|| I am so afraid it. Because of the arrogance of humankind. İnsanoğlu, çok kibirli bir şey. Çok kibirli. humanity||arrogant|||| Mankind is so arrogant. So arrogant. They think that everything

Kendini bütün evren onun için yaratıldı, her şey ondan değersiz. |||||создано|||| ||universe||||||| has been created for

Mesela ben vejetaryenim, bir yerlere gidince -yer vermeyeyim- ||я вегетарианец|||||не дам ||I am vegetarian|||||I won't give For example, I am özellikle et yenen bölgelere gidince "Ama Emin bey, ||питающихся мясом||||| |||regions|||| especially when I go to a meat restaurant, they say

bunlar bizim için yaratıldı." “But Mr. Çapa, they were created for us”

İyi. Aslanlar da sizi yiyince Savana'da, köpek balıkları saldırınca |||||в саванне|||атакуют Well, in Savannah, when lions eat you or sharks attack you

hiç demiyorsunuz "Biz onlar için yaratıldık." |||||мы созданы you never say “ We were created for them”. Ne işiniz var oralarda? What are you doing there?

Öyle bir şey yok arkadaşlar. There is no such thing, guys.

İnsanoğlu kibirli. Kendine tanrı rolü vermeye çok müsait bir kibir yaratığı. |||god||to give||suitable for|||creature Mankind is arrogant, he is so arrogant that

Bundan arınmak lazım. İşte bu beni korkutuyor. |освободиться||||| |get rid of|||||scares me We should be purified from it. That scares me.

Ama bir şey daha var. Zamanımız var mı? But, there is one more thing. Do we have time?

Elinizdeki cep telefonları, radarlar üretilemeyecek 40 yıl içinde. ||||не будут производиться|| |||Radar|nicht produziert|| ||||will not be produced|| Within 40 years, your mobile phones and radars cannot be produced.

Neden? Elemetler tablosunu hatırlar mısınız? |Элементы (1)|таблицу элементов|| Why? Do you remember periodic table?

Unutmak istiyorsunuz biliyorum onları ama onları hatırlayın. You want to forget it, I know, but remember it. O elementler tablosunun altındakiler nadir elementler. ||таблицы элементов|под элементами||элементы ||||rare| The elements at periodic table below are rare.

40 yıl içinde bitecekler. 40 yıl içinde ve insanlık hazırlık yapıyor. ||закончатся|||||| They will be finished in 40 years

4 tane derin uzay madenciliği şirketi var şu anda. Dört. |||горнодобывающей||||| |||Bergbau||||| |deep|space|mining|companies|||| There are four deep space mining companies. Four.

Biri astronotların kurduğu, biri Google'ın ortaklarından birinin kurduğu. |астронавтов|||||| One was established by astronauts, other one Dört tane. Düşünebiliyor musunuz? Just four. Can you imagine?

Ne yapmayı hedefliyorlar? ||они планируют ||they aim What are their aims?

Elysium diye bir film vardı, seyreden var mı? Элизиум|||||кто смотрел|| |||||watching it|| There was a movie called Elysium, has anyone watched it?

O filmde şöyle, zenginler uzaya giderler, dünya çok kötü durumda. In this movie, riches go to space, earth is very terrible.

Sıradan, vasat bir film. |посредственный|| |durchschnittlich|| Ordinary|mediocre|| This is an ordinary movie.

Zenginler, Dünya'nın çevresinde kurulan şehirlere giderler. ||around||| Riches go to the cities around the earth.

Arkadaşlar, 5 kilometre çapında bir asteroid, 1,5 ile 4 trilyon dolar Guys, an asteroid of 5 kilometers diameter includes minerals which

arasında maden içeriyor. |mine|contains minerals are worth 1.5 to 4 trillion dollars.

Bunu bulup hangi asteroidler maden içeriyor -Mars ile Jüpiter'in ||||||||Юпитера The asteroids which includes minerals will be found - the Asteroid belt is arasındadır asteroid kuşağı- bunu Dünya'nın yörüngesine, находится между|||||орбите ||Asteroidengürtel|||Bahn ||belt|||orbit between Mars and Jupiter - and they will bring it out of the orbit of Lagrange yörüngesi dediğimiz Dünya-Ay sisteminin dışına getirecekler. Лагранжа(1)|орбита||||||выведут Earth-Moon, which is called Lagrange circle.

İşleyecekler ve biz de aşağıdan bakacağız. они будут работать||||| They will process and we will look from beneath.

(Gülüşmeler) (Laughter)

İşte benim itirazım buna. ||мое возражение| ||objection| I object to that.

Yoksa benim itirazım başka hiçbir şeye değil. Not to another thing. Benim muhalefetim buna, başka bir şeye değil. |оппозиция||||| |meine Opposition||||| |my opposition||||| My defiance is for it, not for another thing.

Paul Verlaine'in bu şiirini ben çok önemsiyorum. |Верлена||||| |||his poem|||I value There is Paul Verlaine's poem, I mind it so much. Ey sen ki durmadan ağlarsın, Döversin dizlerini |||||бьёшь|колени свои "What have you done, O you there, who endlessly cry.

Gel söyle ne yaptın, Nettin gençliğini? ||||Нэттин|свою молодость ||||Nettin|your youth Say: What have you done there, with Youth gone by?"

Arkadaşlar, ne yaptınız? Yarın için ne yaptınız? Guys, what did you do? What did you do for tomorrow?

Bir devlet için 2030, 2040 hiçbir şey. Hiçbir şey. 2030, 2040; they are nothing for a state. Nothing.

Hesap sorun. Vatandaş hesap sorar, kul itaat eder. |||||der Untertan|Untertan| ||Citizen|||the servant|servant| Bring them to account. Citizens bring them to account, servants obey.

Ben size son cümle olarak şunu söyleyeyim. |||sentence||| Let me say something finally.

Katiyetle politik bir anlamda söylemiyorum Başkası da olsaydı aynı olacaktı. определенно||||||||| bestimmt||||||||| definitely|||||someone else|||| I don't say it politically, it would be the same if there was somebody else.

Çünkü vatandaş yok. Vatandaş hesap sormuyor. Because, there are not citizens. Citizens do not bring to account.

Hindistan, Mars'ın yörüngesine sonda yolladı. |Марса||зонд| |||Sonde| |||probe| India sent a searcher to the orbit of Mars. Mars'ın yörüngesine. Çin başarısız olmuştu. |||failed| The orbit of Mars. China had failed in that.

Rusya, Avrupa Birliği ve Amerika'dan sonra Hindistan dördüncü ülke oldu. India became the 4th country after Russia, European Union

Bunu iki kez yayınladım. |||опубликовал |||I published and America. I published this twice.

Ne kadar maliyeti? 74 milyon dolar. ||Kosten|| ||cost|| How much did it cost? 74 million dollars.

Biz 600 milyon dolara saray yapıyoruz, 150 milyon dolara uçak alıyoruz. |||palace||||| We build palace which costs 600 million dollars.

Bakın, bunu başkası da olsaydı başka türlü harcayacaktı. |||||||потратил бы |this|||||| Look, if there were someone else, they would spend for another thing too.

Bilime harcamayacaktı, akla harcamayacaktı. науке|||не будет тратить science|would not spend|mind| They would not spend for science or wisdom.

Yani bunu bir şeye muhalefet olarak söylemiyorum. ||||оппозиция|| ||||opposition|| I don't say this to make criticism. Hepimizin, sizin hesap sormanız lazım, benim paramı nereye? |||to ask|||| All of you, you have to bring to account that “Where is my money going?”.

Dünyada demokrasi nasıl geldi? Bilen var mı? How did democracy emerge in the world? Anybody knows?

Magna Carta. Magna Carta demokrasi değildir arkadaşlar. Великая||Великая|Хартия||| Magna Carta. Magna Carta is not democracy, guys.

Magna Carta, kralın vergi koyma hakkının sınırlanmasıdır. ||||||ограничение власти |||taxation|imposing taxes|right|limitation of Magna Carta restricted the king's tax-rising power.

Benim vergimi ne yaptın diye parlamento hesap sorar. |мою налоговую|||||| |my tax|||||| The parliament asks what you did with my tax. Savaşa mı harcadın, nereye harcadın? ||||ты потратил ||you spent|| "Did you spend for war or something else?"

Lütfen paralarımızın bilime, akla, çocuklarımıza, eğitime harcanması için |наших денег|||нашим детям||расходование| |||||education|| Please force them to spend your money

baskı yapın. Başka bir yere harcanmasın. |||||не тратится pressure||||| education. They must not spend on anything else.

Sürem bitti. время| my time| My time is over.

Çok teşekkür ediyorum. İyi ki varsınız, iyi ki buradasınız. Sağ olun. ||||||||вы здесь|| Thank you so much. So glad I have you. I am glad you are here. (Alkışlar) Applause