Sakimas sang - Nivå 3
Sakimas song|song|
Sakima's Song - Level 3
La canción de Sakima - Nivel 3
Chanson de Sakima - Niveau 3
Sakima's lied - niveau 3
Песня Сакимы - Уровень 3
Пісня Сакіми - Рівень 3
Sakimas sang
Sakimas sang
Sakima'nın şarkısı
Sakima bodde sammen med foreldrene sine og sin fire år gamle søster.
Sakima||||her parents|||his||||
Sakima lived with her parents and her four-year-old sister.
Sakima, ebeveynleri ve dört yaşındaki kız kardeşiyle birlikte yaşıyordu.
De bodde på
they||
They lived on
eiendommen til en rik mann.
la propriété||||
the property|||rich|
the property of a rich man.
zengin bir adamın mülkü.
Hytta deres hadde stråtak og lå ved enden av en rad med trær.
|||toit de chaume|||||||rangée||
The cabin|||thatched roof||was located|||||row of trees||trees
Their cabin had a thatched roof and lay at the end of a row of trees.
Kulübelerinin çatısı sazdandı ve bir sıra ağacın ucundaydı.
他们的小屋有茅草屋顶,在一排树的尽头。
Da Sakima var tre år gammel, ble han syk og mistet synet.
|||||||||||la vue
||||||became||||lost his sight|sight
When Sakima was three years old, he became ill and lost his sight.
Sakima üç yaşındayken hastalandı ve görme yetisini kaybetti.
Sakima var en gutt med talenter.
|||||des talents
Sakima|||||talents
Sakima was a boy with talents.
Sakima yetenekli bir çocuktu.
Sakima kunne mange ting som andre seksåringer ikke kunne.
Sakima||||||six-year-olds||
Sakima knew many things that other six-year-olds could not.
Sakima diğer altı yaşındaki çocukların bilemediği pek çok şeyi biliyordu.
For eksempel kunne han sitte med eldre landsbymedlemmer og diskutere viktige saker.
|||||||village members||||
For example, he could sit with older villagers and discuss important matters.
Örneğin köyün yaşlı üyeleriyle oturup önemli konuları tartışabilirdi.
Sakimas foreldre jobbet i huset til den rike mannen.
|parents|||||||
|||||||rich|
Sakima's parents worked in the rich man's house.
Sakima'nın ailesi zengin adamın evinde çalışıyordu.
De dro tidlig om morgenen og kom tilbake sent på kvelden.
|sont partis|||||||||
They||||||||||
They left early in the morning and returned late at night.
Sabah erkenden yola çıkıp gece geç saatlerde geri döndüler.
Sakima ble igjen sammen med lillesøstera si.
Sakima||||with|younger sister|
Sakima was left with her little sister.
Sakima küçük kız kardeşinin yanında kaldı.
Sakima elsket å synge sanger.
|||chanter|
Sakima|||singing|
Sakima loved to sing songs.
Sakima şarkı söylemeyi severdi.
En dag spurte moren hans ham: “Hvor har du lært disse sangene, Sakima?”
||||||where||||||
One day his mother asked him, "Where did you learn these songs, Sakima?"
Bir gün annesi ona "Bu şarkıları nereden öğrendin Sakima?" diye sordu.
Sakima svarte: “De kommer bare, mamma.
Sakima replied: "They're just coming, Mom.
Sakima şöyle cevap verdi: “Geliyorlar anne.
Jeg hører dem i hodet mitt og så synger jeg.”
||||my head|||||
I hear them in my head and then I sing. ”
Onları kafamda duyuyorum ve sonra şarkı söylüyorum.
Sakima likte å synge for lillesøstera si, særlig hvis hun var sulten.
|||||||surtout||||
|||||||especially||||
Sakima enjoyed singing for her little sister, especially if she was hungry.
Sakima, özellikle açken küçük kız kardeşine şarkı söylemeyi seviyordu.
Søstera hans pleide å høre på at han sang yndlingssangen sin.
|||||||il||sa chanson préférée|
|||||||||favorite song|
His sister used to listen to him sing his favorite song.
Kız kardeşi en sevdiği şarkıyı söylerken onu dinlerdi.
Hun beveget seg til den lindrende låten.
|||||apaisante|chanson
She|moved||||soothing|song
She moved to the soothing song.
Rahatlatıcı melodiye geçti.
她随着舒缓的曲调移动。
“Kan du synge den igjen og igjen, Sakima?”
"Can you sing it again and again, Sakima?"
"Bunu tekrar tekrar söyleyebilir misin Sakima?"
pleide søstera hans å be ham.
his sister used to ask him.
kız kardeşi ona sorardı.
Sakima aksepterte og sang den igjen og igjen.
|accepted||||||
Sakima accepted and sang it again and again.
Sakima bunu kabul etti ve tekrar tekrar söyledi.
En kveld da foreldrene hans kom hjem, var de veldig stille. Sakima visste at noe var galt.
||||||||||||||||mal
|||||||were|||quiet|Sakima|||||wrong
One night when his parents came home, they were very quiet. Sakima knew something was wrong.
Bir akşam anne ve babası eve geldiğinde çok sessizdiler. Sakima bir şeylerin ters gittiğini biliyordu.
一天晚上,他的父母回到家,他们很安静。萨基马知道出事了。
“Hva er i veien, mamma, pappa?” spurte Sakima.
What|||||||
"What's wrong, Mom, Dad?" Sakima asked.
"Ne oldu anne, baba?" Sakima sordu.
Sakima fikk vite at den rike mannens sønn var borte.
|||||||||parti
Sakima|||||||||
Sakima was told that the rich man's son was gone.
Sakima, zengin adamın oğlunun kayıp olduğunu öğrendi.
萨吉马得知富翁的儿子失踪了。
Mannen var veldig lei seg og ensom.
The man||very||||
The man was very sad and lonely.
Adam çok üzgün ve yalnızdı.
“Jeg kan synge for ham.
“Onun için şarkı söyleyebilirim.
Kanskje han blir glad igjen”, sa Sakima til foreldrene sine.
Belki yeniden mutlu olur” dedi Sakima ailesine.
Men foreldrene hans avfeide ham.
|||rejeter|
|||dismissed|
But his parents rejected him.
Fakat ailesi onu reddetti.
但他的父母拒绝了他。
“Han er veldig rik.
"He is very rich.
"O çok zengin.
Du er bare en blind gutt.
||||blind|boy
You're just a blind boy.
Sen sadece kör bir çocuksun.
Tror du sangen din kommer til å hjelpe ham?”
||the song||||||
Şarkının ona yardım edeceğini düşünüyor musun?”
Likevel ga ikke Sakima opp.
Still, Sakima did not give up.
Yine de Sakima pes etmedi.
Lillesøstera hans støttet ham.
||a soutenu|
his little sister||supported|
His little sister supported him.
Küçük kız kardeşi de ona destek oldu.
Hun sa: “Sakimas sanger er lindrende når jeg er sulten.
|||||apaisantes||||
She said, “Sakima's songs are soothing when I'm hungry.
Şöyle dedi: “Sakima'nın şarkıları acıktığımda beni rahatlatıyor.
她说:“当我饿的时候,Sakima 的歌很舒缓。
De kommer til å virke lindrende på den rike mannen også.”
|||||||||homme|
They||||seem||||||
They will have a soothing effect on the rich man as well. ”
Zengin adam üzerinde de rahatlatıcı bir etkisi olacak.”
它们也会对富人产生舒缓作用。”
Neste dag ba Sakima lillesøstera si om å lede ham til huset til den rike mannen.
||demanda||||||mener|||||||
next||asked||||||lead|him||||||
The next day, Sakima's little sister asked to lead him to the house of the rich man.
Ertesi gün Sakima, küçük kız kardeşinden onu zengin adamın evine götürmesini istedi.
第二天,萨基马让妹妹带他去了富人家。
Han stod nedenfor et stort vindu og begynte å
He|stood||||||began to|
He stood below a large window and began to
Büyük bir pencerenin altında durdu ve konuşmaya başladı.
synge favorittsangen sin.
|favorite song|his or her
en sevdikleri şarkıyı söyle.
Sakte begynte hodet til den rike mannen å vise seg gjennom det store vinduet.
lentement|||||||||||||
Slowly|||||||||||||
Slowly, the rich man's head began to appear through the large window.
Yavaş yavaş zengin adamın kafası büyük pencereden görünmeye başladı.
Arbeiderne stoppet det de holdt på med.
||||faisaient||
the workers|stopped what|||||
The workers stopped what they were doing.
İşçiler yaptıkları işi durdurdu.
De hørte på Sakimas vakre sang.
Sakima'nın güzel şarkısını dinlediler.
Men én mann sa: “Ingen har vært i stand til å trøste sjefen.
||||||||capable|||réconforter|le patron
|||||||||||comfort|
But one man said: “No one has been able to comfort the boss.
Ancak bir adam şunları söyledi: “Kimse patronu rahatlatamadı.
但一名男子表示:“没有人能够安慰老板。
Tror denne blinde gutten at han kan trøste ham?”
||blind||||||
Does this blind boy think he can comfort him? ”
Bu kör çocuk onu rahatlatabileceğini mi sanıyor?”
Sakima var ferdig med å synge sangen og snudde seg for å dra.
Sakima||||||||turned||||
Sakima had finished singing the song and turned to leave.
Sakima şarkıyı söylemeyi bitirdi ve ayrılmak üzere döndü.
Men den rike mannen skyndte seg ut og sa: “Vær så snill og syng igjen.”
but||||hurried|||||||||sing|
Ama zengin adam dışarı fırladı ve "Lütfen tekrar şarkı söyleyin" dedi.
I samme øyeblikk kom det to menn bærende på
|||||||portant|
At|same||||||carrying|
At the same moment two men came bearing
Aynı anda iki adam taşıyarak geldi
就在这时,两个男人拎着东西走了过来。
en båre.
|brancard
a|a stretcher
Sedye.
De hadde funnet den rike mannens sønn banket opp og forlatt i veikanten.
||||||fils|battu|||abandonné||sur le bas-côté
|had|||||son||up||abandoned||roadside
They had found the rich man's son beaten up and left at the roadside.
Zengin adamın oğlunu dövülmüş ve yol kenarında terk edilmiş halde bulmuşlardı.
他们发现富人的儿子被殴打并被遗弃在路边。
Den rike mannen var veldig glad for å se sønnen sin igjen.
||||très|||||||
|||||||||his son||
Zengin adam oğlunu yeniden gördüğüne çok sevinmiş.
Han belønnet Sakima for at han trøstet ham.
|a récompensé|||||aussi|
he|rewarded|||||comforted|
Onu rahatlattığı için Sakima'yı ödüllendirdi.
Han tok sønnen sin og Sakima med til sykehuset slik at Sakima kunne få synet tilbake.
||||||||||que|||||
He|||||Sakima|||the hospital|||||get||
He took his son and Sakima to the hospital so that Sakima could regain his sight.
Sakima'nın yeniden görmesini sağlamak için oğlu ve Sakima'yı hastaneye götürdü.