Sakima’nın şarkısı
|Sakima's song
Sakimas Lied
Το τραγούδι της Sakima
Sakima's song
La canción de Sakima
La chanson de Sakima
佐喜眞の歌
사키마의 노래
Het lied van Sakima
A canção de Sakima
Песня Сакимы
Sakimas sång
Sakima annesi babası ve dört yaşındaki kız kardeşiyle yaşıyordu.
Sakima||||||||
Sakima lebte mit ihren Eltern und ihrer vierjährigen Schwester zusammen.
Sakima lived with her parents and her four-year-old sister.
Сакима жила со своими родителями и четырехлетней сестрой.
Sakima üç yaşındayken bir hastalık geçirmişti ve kör olmuştu.
|||||||blind|had gone blind
|||||||cieco|
Als Sakima drei Jahre alt war, litt er an einer Krankheit und erblindete.
When Sakima was three years old, she had an illness and went blind.
Когда Сакиме было три года, она заболела и ослепла.
Sakima çok yetenekliydi.
||was very talented
||era molto talentuoso
Sakima war sehr talentiert.
Sakima was very talented.
Sakima diğer altı yaşındaki çocukların yapamadığı pek çok şeyi yapabiliyordu.
||six-year-old|"years old"||could not do||||
Sakima konnte viele Dinge tun, die andere Sechsjährige nicht tun konnten.
Sakima could do many things that other six-year-old children couldn't do.
Сакима могла делать многое, чего не могли другие шестилетние дети.
Örneğin köyün büyükleriyle oturup önemli konular tartışabiliyordu.
for example|of the village|||||could discuss
|del villaggio|con gli anziani||||poteva discutere
So konnte er sich beispielsweise mit den Dorfältesten zusammensetzen und wichtige Fragen besprechen.
For example, he could sit and discuss important issues with the elders of the village.
Например, он мог сесть со старейшинами деревни и обсудить важные вопросы.
Sakima'nın annesiyle babası zengin bir adamın evinde çalışıyorlardı.
|with his mother||||||
Sakimas Eltern arbeiteten im Haus eines reichen Mannes.
Sakima's parents were working at the house of a wealthy man.
Родители Сакимы работали в доме богатого человека.
Evden erken çıkıyor ve eve geç dönüyorlardı.
||||||were coming back
They were leaving home early and returning home late.
Они уходили из дома рано и возвращались домой поздно.
Sakima evde küçük kardeşiyle kalıyordu.
||||was staying
Sakima was staying at home with her younger brother.
Сакима осталась дома со своим младшим братом.
Sakima şarkı söylemeyi çok seviyordu.
||||loved
Sakima liebte es zu singen.
Sakima loved to sing.
Bir gün annesi sordu, “Sakima sen nereden öğreniyorsun bu şarkıları?”
|||||||||the songs
Eines Tages fragte ihre Mutter: "Sakima, wo lernst du diese Lieder?"
One day her mother asked, “Sakima, where do you learn these songs from?”
Sakima şöyle cevap verdi, “Öylece aklıma geliyor anne, şarkıları kafamın içinde duyuyorum, sonra da söylüyorum.”
|||||||||||"I hear"|||
Sakima antwortete: "Es kommt einfach zu mir, Mama, ich höre die Lieder in meinem Kopf und dann singe ich sie."
Sakima replied, “I just think of it mom, I hear the songs in my head, and then I sing it.”
Сакима ответила: «Я просто думаю об этом, мама, я слышу песни в своей голове, а затем пою их».
Sakima şarkıları özellikle de küçük kız kardeşine söylemeyi seviyordu.
||||||to his sister||
Sakima sang gerne Lieder, vor allem für ihre kleine Schwester.
Sakima loved to sing songs, especially to her younger sister.
Сакима любила петь песни, особенно своей младшей сестре.
Küçük kız onun en çok sevdiği şarkıyı dinliyordu.
||||||the song|
Das kleine Mädchen hörte gerade sein Lieblingslied.
The little girl was listening to her favorite song.
Маленькая девочка слушала свою любимую песню.
Şarkıyla beraber sağa sola sallanıyordu.
|||to the left|was swaying
Er wiegte sich nach links und rechts im Takt des Liedes.
It swayed left and right with the song.
“Gene söyle, gene söyle Sakima,” diye yalvarıyordu küçük kız.
||||Sakima||was begging||
Ancora||||||"implorava"||
“Say it again, say it again Sakima,” the little girl begged.
— Скажи еще раз, скажи еще раз, Сакима, — умоляла маленькая девочка.
Sakima da onu kırmıyor şarkısını tekrar tekrar söylüyordu.
|||does not refuse||||
|||non ferisce||||
Sakima sang sein Lied wieder und wieder.
Sakima was also singing her song over and over again.
Сакима снова и снова пела свою песню.
Bir akşamüstü, büyükler eve döndüğünde hiç konuşmuyorlardı.
|One evening|||||
|Un pomeriggio tardi|||||
One afternoon, when the elders returned home, they did not speak at all.
Однажды днем, когда старейшины вернулись домой, они вообще не разговаривали.
Sakima bir şeylerin ters gittiğini anlamıştı.
|||wrong|"went wrong"|
|||qualcosa non andava||
Sakima wusste, dass etwas nicht stimmte.
Sakima realized that something was wrong.
Сакима понял, что что-то не так.
“Anne, baba ne oldu?” diye sordu Sakima.
"Mom, dad what happened?" ' Sakima asked.
— Мама, папа, что случилось? — спросил Сакима.
Meğerse zengin adamın oğlu kaybolmuştu.
It turns out||||
A quanto pare||||era scomparso
Turns out the rich man's son had disappeared.
Оказывается, сын богача исчез.
Adam da yapayalnız kalmıştı ve çok üzgündü.
The man||all alone||||
||completamente solo||||
The man was left all alone and very sad.
Мужчина остался совсем один и очень грустный.
Sakima anne ve babasına “Ona şarkı söyleyebilirim ve mutlu edebilirim,” dedi.
||||||"I can sing"||||
“I can sing to him and make him happy,” Sakima told her parents.
«Я могу спеть ему и сделать его счастливым», — сказала Сакима своим родителям.
Ama onu dinlemedi büyükler.
|||the elders
But the elders did not listen to him.
Но старейшины его не слушали.
“O çok zengin bir adam.
“He is a very rich man.
Sen ise görmeyen bir çocuksun.
||blind||a child
But you are a blind child.
Вы ребенок, который не может видеть.
Onu nasıl mutlu edebilirsin?” dediler.
|||"can you make"|
How can you make him happy?" they said.
Sakima gene de vazgeçmedi.
|||did not give up
|||non si arrese
Still, Sakima did not give up.
Küçük kardeşi de ona destek verdi.
||||supported him|
||||sostegno|
His younger brother also supported him.
Dedi ki “Sakima nın şarkıları acıktığım zamanlar beni yatıştırıyor.
|||of the|||"times"||calms
||||||||mi calma
He said, “Sakima's songs soothe me when I'm hungry.
Он сказал: «Песни Сакимы успокаивают меня, когда я голоден.
Zengin adamı da rahatlatabilir.”
|||"can comfort"
It can also comfort the rich man.”
Ertesi gün, Sakima kardeşinden onu zengin adamın evine götürmesini istedi.
||||||||take her to|
Am nächsten Tag bat Sakima seinen Bruder, ihn zum Haus des reichen Mannes zu bringen.
The next day, Sakima asked her brother to take her to the rich man's house.
Büyük bir pencerenin altında durup en sevdiği şarkıyı söylemeye başladı.
||||stood|||||
He stood under a large window and began to sing his favorite song.
Az sonra pencerede zengin adamın kafası görünmeye başladı.
||in the window||||to appear|
|||||testa||
Soon the rich man's head began to appear in the window.
İşçiler işlerini bıraktılar.
The workers||
Lavoratori|lavori|
Workers quit their jobs.
Sakima'nın güzel şarkısını dinlemeye başladılar.
|||to listen to|
They started listening to Sakima's beautiful song.
Ancak bir adam şöyle dedi, “Bizim patronu hiç kimse teselli edemedi, bu kör çocuk nasıl onu teselli edeceğini düşünebiliyor?”
|||||||||console|"could not comfort"||||||||can imagine
|||||||||consolare|||||||||
However, one man said, “No one could comfort our boss, how can this blind boy think to comfort him?”
Sakima şarkısını bitirdi ve tam geri dönmek üzereydi ki adam ona seslendi, “Lütfen şarkını bir kere daha söyle.”
||finished||just|back|to return|was about to||||called out to||your song||||
Sakima finished her song and was just about to turn back when the man called out to her, “Please sing your song one more time.”
Сакима закончила свою песню и уже собиралась вернуться, когда мужчина позвал ее: «Пожалуйста, спой свою песню еще раз».
Tam o esnada iki adam sedye ile birini taşıyarak oraya getirdiler.
||at that moment|two||stretcher|||||brought him there
|||||barella|||||
In diesem Moment trugen zwei Männer einen von ihnen auf einer Bahre und brachten ihn dorthin.
Just then, two men carried someone on a stretcher and brought him there.
В этот момент двое мужчин вынесли кого-то на носилках и принесли туда.
Zengin adamın dövülüp yol kenarında bırakılan oğlunu bulmuşlardı.
||beaten up||by the side of the road|||had found
||picchiato|||abbandonato||
Sie fanden den Sohn des reichen Mannes, geschlagen und am Straßenrand liegen gelassen.
They had found the rich man's son who was beaten and left by the roadside.
Они нашли сына богача, избитого и брошенного на обочине.
Zengin adam oğluna kavuştuğu için çok mutlu olmuştu.
|||reunited with||||
|||riunito con||||
The rich man was very happy because he was reunited with his son.
Sakima'yı onu teselli ettiği için ödüllendirildi.
Sakima||comfort|||was rewarded
Sakima was rewarded for consoling him.
Oğlunu ve Sakima'yı hastaneye götürdü.
||Sakima||
He took his son and Sakima to the hospital.
Он отвез своего сына и Сакиму в больницу.
Böylece Sakima da artık tedavi olabilecek ve gözleri yeniden görebilecekti.
|||||"will be able"||||would be able
This way, Sakima would be able to receive treatment and see her eyes again.
Таким образом, Сакима также сможет получить лечение и снова увидеть свои глаза.