×

우리는 LingQ를 개선하기 위해서 쿠키를 사용합니다. 사이트를 방문함으로써 당신은 동의합니다 쿠키 정책.

image

Barış Özcan 2018, Kara aynanın içinde mi yoksa dışında mı yaşıyoruz?

Kara aynanın içinde mi yoksa dışında mı yaşıyoruz?

Black Mirror, Kara Ayna dizisinin 4. Sezonu yayınlandı. Ama bu diziden hala haberi olmayanlar için “ooo 4. Sezon olmuş, çok şey kaçırmışım” demenize gerek yok, çünkü bu bir antoloji, bir hikayeler seçkisi. Yani sadece adı dizi. Her bir bölümünde farklı bir hikaye, farklı oyuncular tarafından canlandırılıyor. Bu hikayeleri birleştiren tek şeyse teknoloji-nin karanlık yüzü-gibi tarif edilse de bence tam olarak öyle değil. Teknolojinin kara bir yüzü olamaz, çünkü yüzü olamaz. Onu icat edenlerin ve kullananların yüzü olabilir ve o yüz kararabilir. O yüzden ben bu dizideki hikayelerin konularının insanların teknolojiyle ve birbirleriyle olan ilişkilerinden oluştuğunu düşünüyorum.

İşte 4. sezonun 4. bölümü de tam bu insan ilişkileriyle ilgili. Bakın 1 değil, 2 değil, 3 değil, 4.sezon diyorum. 1, 2, 3 değil 4.bölüm diyorum. Daha fazla ilerlemeden önce her zamanki uyarılar gelsin. Bu videodan önce ilgili bölümü izlemek isteyebilirsiniz. Ayrıca kullanılan dil ve içerik sadece yetişkinlere uygundur, uyarmadı demeyin. Şimdi, kısa bir film gibi olan bu bölümü ben de özet olarak anlatayım.

Bu bir aşk hikayesi. Daha doğrusu “gerçek aşk”ı arayan iki kişinin hikayesi. Frank ve Amy. Bizdeki eski halk hikayesi Ferhad ve Şirin'in modern bir versiyonu gibiler. Söz konusu bir şeyleri “aramak” olunca biz bugünlerde ne yapıyoruz? Tabiki teknolojiden faydalanıyoruz. İki tıkta bize en yakın cafeyi, benzin istasyonunu ve hatta aşık olacağımız kişiyi buluyoruz. Tamam belki sonuncusunu iki tıkta bulmak o kadar kolay değil. Ama sırf bu iş için yapılmış web siteleri ve mobil uygulamalar var. Bir hayli de popüler. “Black Mirror”daki hikayede de böyle bir uygulama var: Coach (Koç).

Koç? Nereye gideceğim? Merkeze git. İnsanlar nereye gideceklerini, kiminle buluşacaklarını bu sanal asistana soruyorlar. O da sihirli bir aynadan gösteriyor. Kara aynadan. Bir anlamda kendi kaderlerini ona emanet etmiş gibiler. En ince ayrıntısına kadar.

Nasıl sipariş vereceğiz? Sanırım bunları kullanacağız. Menü seçimi daha önceden yapıldı. Sadece yemekler olsa iyi. İlişkilerinin süresi bile önceden belirlenmiş durumda.

12 saat Oldukça matematiksel ilerleyen bir hikaye bu. İki dairenin kesişim kümesini bulmayan çalışan logosuyla bu çöpçatan merkezinden birlikte 12 saat yaşayacakları eve gidiyorlar. İlginçtir bu aşamadan sonra dijital yaşam koçu devreden çekiliyor, karakterlerimizin yapacakları tüm seçimler artık kendilerine ait olacak.

Eğer kararınız buysa… Bu bize mi bağlı? Bu size bağlı. Yani böyle bir “sistem”in içinde bile küçük de olsa bir özgür iradeleri var. Kendilerine verilen önceden belirlenmiş bir süre içinde bu küçük evde, küçük dünyalarında nasıl davranmak istiyorlarsa öyle davranabilirler. Bizim karakterlerimiz ne yapıyor? Hemen yatak odasına geçip… sohbet etmeye başlıyorlar. Teknolojinin daha geride olduğu zamanlardan dem vuruyorlar.

Sistemden öncesi çılgınca olmalı. Ne demek istiyorsun? İnsanlar bütün bu ilişki olayını kendileri yürütmek zorundaymış. Bizim oralarda tam olarak öyle değildi. Çöpçatan teyzeler sağolsun. Kimse seçim yapmak konusunda kendisini yalnız hissetmedi. Ama tabi modern dünyanın modern dertleri var. Mesela seçecek çok fazla şey olunca oluşan “seçim felci” gibi.

Neyse, iki insan arasındaki 12 saatlik bu kısa süreli küçük ilişki bile “sistem”e büyük veri sağlıyor. Tıpkı bizim Twitter, Facebook, YouTube gibi “sistem”lere sürekli sağladığımız gibi. Bizim için anlamı olmayan şeyler bile bu sistemler tarafından değerlendirilip bir anlama dönüştürülebilir. Hikayemizdeki sistem her bir katılımcı çeşitli ilişkiler yaşadıkça onlar hakkında bilgi ediniyor. Bunları kullanarak da en uygun eşi seçmeye çalışıyor. O kadar iyi tasarlanmış ki bu sistem bütün bu buluşmaların ardından %99,8 isabetle doğru eşleşmeyi yapabiliyor. Ama o noktaya varana kadar katılımcıların çeşitli uzunluklarda pek çok ilişki yaşamaları gerekiyor. Nitekim ilk buluşmanın ardından artık farklı kişilerle birlikte olan çiftimiz, sistem onları eşleştirmese de bir partide kısa süreliğine tekrar buluşuyorlar. İkinci kez. Aralarındaki o garip çekimi orada bile hissediyorsunuz. Ama onların yapabilecekleri fazla bir şey yok. Çünkü içinde yaşadıkları sisteme inanmaları gerekiyor.

Sisteme inanın, çünkü başarıyor. Bir sürü deneyim yaşıyorsunuz ve bir gün sizi nihai eşinizle bir araya getiriyor. İşte bu noktadan sonra bu çiftlerin nasıl bir dünyada yaşadıklarını düşünmeye başlıyorsunuz. Bir çeşit kült mü? Paralel bir evren mi? Yoksa bir rüya mı? Ya da bazıları için bir kabus?

(Geri sayım) 5 ay 2 ay 7 hafta Yaşadıkları bu alanın etrafında çok yüksek bir duvar var. Bir sınır. Sistem dışına çıkmak, bu hayattan kurtulmak imkansız görünüyor. O dünyada yaşamak zorundasın. Bu testlerden geçmek zorundasın. Başına gelen kötü şeylerden bile bir ders çıkartmalısın. Çünkü herşeyin bir nedeni vardır.

Pekala, nefret ettiğim biriyle yaşamak nasılmış anladım. Bu da sistem için faydalı mı? Herşeyin bir nedeni vardır. Hemen ardından bizim çift tekrar biraraya geliyor. Üçüncü kez. Tıpkı ilk seferinde olduğu gibi sistem tarafından. Bu arada biri uzun süreli tek bir ilişki yaşamış durumda, diğeri kısa süreli pek çok ilişki. İkisi de yaşadıkları onca deneyimden sonra bu yeni birlikteliklerinde geri sayım aracına bakmamaya karar veriyorlar. Ne kadar süreceğini bilmeden yaşamaya başlıyorlar. Belki 1 saat sürecek. Ya da 2 gün. 3 hafta, ya da 4 yıl. Bu 1, 2, 3, 4 meselesine biraz takmış gibi gözükebilirim ama unutmayın herşeyin bir sebebi vardır.

Çiftimiz birbirinden gerçekten hoşlanıyor. Artık bunu açıkca görebiliyoruz. Her şey çok güzel gidiyor. Ama her zaman bir “ama” vardır ya. İşte bu kez içindeki merak duygusuna yenilen Ferhad (Frank) daha fazla dayanamayıp ne kadar sürelerinin kaldığına bakıyor. Ve o anda olanlar oluyor. Cinderella'nın balosunda saat 12.00'yi vurmuş gibi büyü bozuluyor. Sistem sürelerinin önce 5 yıl olduğunu söylese de bunu kısaltmaya başlıyor. Çünkü taraflardan biri ihanet etmiştir. Aralarındaki güven duygusuna. Ve birleşeceklerini düşündüğümüz bu iki daire büsbütün birbirinden ayrılıyor.

Sonra yine sonu gelmez buluşmalar. Farklı eşleşmeler. Aradıkları mutluluğu bir türlü bulamayan çiftler. Nihayet bir gün, sistem mükemmel eşi bulduğunu söylüyor. Ve onunla tanışmadan önce daha önceki ilişkilerden biriyle vedalaşabileceğini belirtiyor. Ne olacağını tahmin edebilirsiniz. Bizim çift dördüncü kez bir araya geliyor. Ne kadar süreleri kaldığına bakıyorlar: 1.24, yo 1.23. Sonuçta 1, 2, 3, 4. Her yerde bu rakamları görüyoruz. Bu bir tesadüf mü? Yoksa herşeyin bir plana göre yürüdüğünü mü bize hissettirmeye çalışıyorlar? Sisteme göre. İşte o anda bir karar veriyorlar.

Sistemin doğru kişi olarak gördüğü kişiyi istemiyorum tamam mı? Tamam mı çöpçatan teyzeler?

Seni istiyorum. Ben de seni. Kendi kararlarını verdiler. Oh be! Nihayet özgür iradelerinin farkına vardılar ve bir seçim yaptılar. Kendi seçimlerini. Hayatın dizginlerini ellerine aldılar.

Tanıştığımızdan beri bu dünya bizi ayrı tutmaya çalışıyor. Bu bir test. İnan öyle. Peki bir çözümü var mı bu testin?

Hepsini siktir etmeliyiz. Ağzınıza biber gazı sıkarım. Başkaldırmayın. Ama onlar başkaldırmaya karar veriyorlar. Kaçmaya. Duvardan atlamaya. Bu sistemin onlara çizdiği sınırları kabul etmemek demek. Otoriteye boyun eğmemek. Bir kez kendi kararlarında direttiler ve etraflarındaki dünya duruverdi. Ve bakın ayrı gibi gözüken aynı daireler nasıl da birleşmeye başladı. Artık duvardan atlayıp kaçmalarına hiçbir şey engel olamaz, diye düşünürken, o da ne? Yoksa herşey bir rüya mıymış?

Tabiki hayır. “Aaa herşey bir rüyaymış” formülü eski hikayelerde kaldı. Black Mirror gibi yenilerinde biz şöyle demeyi tercih ediyoruz: “Aaa herşey bir simülasyonmuş!” Dakikalardır izlediğimiz şey 998. Simülasyonmuş. Hepsi de bu ikili arasında geçen toplam 1000 simülasyondan 998 tanesinde sisteme başkaldıracak kadar birbirini sevmiş bu çift. Ferhad'ın Şirin için dağları delmesine benzer bir şekilde sistemi delmişler. En azından denemişler.

Yani anlayacağınız bizim başından beri çözmeye çalıştığımız bu dünya aslında bir mobil uygulamadan başka bir şey değilmiş. Facebook gibi bir şey. Teorisi de şu. Eğer bu “sistem”lere sadece fotoğraflarımızı değil de tüm bildiklerimizi, düşüncelerimizi, olaylara verdiğimiz tepkileri, bizi biz yapan herşeyi yüklersek ve orada sanal bir profil oluşturursak ne olur? Bir avatar? Herkes bunu yaparsa ve sistem bizi değil de avatarlarımızı sanal dünyalarda bir araya getirirse? Bir değil de binlerce kere. Olası bütün senaryoları hızlıca yaşatsa. Ve en sonunda gerçekten birbirini sevebilecek iki kişiyi bir araya getirse nasıl olur?

Görünüşe göre gayet de iyi olur. Hatta o kadar iyi olur ki Black Mirror gibi karanlık bir dizide bile mutlu sonla biten çok az sayıdaki bölümlerden biri haline gelebilir. Tabi buna mutlu bir son diyebilir miyiz? Asıl soru bu. Cevabı yine kendi içinde saklı olabilir. Çünkü bu dizi ilginç bir şekilde kendi içinde spoiler veriyor. 4. Sezonun 4. bölümündeyiz. Şirin, şey Amy suda taş sektirdiğinde taş hep 4 kez sekiyor ve dördüncüsünde suda kayboluyor. Zaten sisteme isyan etmeye en çok yaklaştığı anda sanal asistanını da 4 kez sektirip yok ediyor. Bölüm boyunca çiftimiz ikisi sistem tarafından olmak üzere toplam 4 kez bir araya geliyor. Yani biz onları normal bir dünyada yaşıyor zannederken aslında o dünyanın pek de normal olmadığını, gerçekten bir sistem ve plan üzerinde çalıştığının ipuçlarını veriyor. Ta ki 30. dakikaya kadar. Bölümün neredeyse yarısına geldiğimiz o anda artık açık açık bunun ne olduğunu söylüyor. İki ihtimal, ya da iki teori olabilir: Ya her şey tesadüf ve kişiler rastgele bir araya geliyor…

Peki ya inceleme yoksa, bizi rastgele bir araya getiriyorsa Ve sistemin ne kadar akıllı olduğunu söyledikleri için biz de razı oluyoruz. Belki de aslında her şey rastgele. Rastgele sürelerle, rastgele bir düzenle insanlarla tanışıyoruz ve onlarla hayatımıza devam ediyoruz.

Bizi bir ilişkiden diğerine sokup aslında yavaş yavaş yıpratıyorsa? Her seferinde biraz daha uysal, biraz daha umutsuz oluyorsun. Ta ki nihayetinde iyice yıpranıp “doğru kişi bu-dur herhalde” diyene kadar.

O noktaya geldiğinde öyle yıkık, öyle yorgun oluyorsun ki, öylece kabul ediyorsun. Razı geliyorsun. Sonra da hayatının geri kalanı boyunca kendine aksini ikna ederek yaşamak zorunda kalıyorsun. Resmen gerçek hayatı tarif ediyor gibi değil mi? Bekleyin ikinci bir teori daha var.

Sistemin rastgele işlemediğini varsayalım. Ellerindeki cihazları kullanarak tüm tepkileri topluyor. Detaylı bir profil çıkarıyor. Aklından geçen her çılgınca fikir, tüm hayallerin, tüm zayıf yönlerin, kafandaki her şey.

Peki kafandaki her şeye sahipse düşünceleri de var mıdır? Ya sistem bizsek ve bir simülasyonda mahzursak? Nasıl bilebilirdik ki? – Sanırım çözüldü. Evet çözüldü. Sonuçta izlediğimiz bu bölüm ikinci teoriyi doğrulamış oldu. Her şey bir simülasyonmuş. Ve biz birinci teorideki gerçek hayatlarımıza kaldığımız yerden devam ediyoruz. Buna mutlu son diyebilir miyiz? —————————————

Ve biz hayatlarımıza devam ederken ellerimizdeki cihazlar, tüm tepkilerimizi topluyor. Aklımızdan geçen her çılgınca fikri, tüm hayallerimizi, zayıf yönlerimizi, kafamızdaki her şeyi paylaştıkça detaylı bir profilimizi çıkarıyor. Ve biz belki de şu anda 998. simülasyonumuzun içindeyiz. Kim bilir?

Learn languages from TV shows, movies, news, articles and more! Try LingQ for FREE

Kara aynanın içinde mi yoksa dışında mı yaşıyoruz? Leben wir innerhalb oder außerhalb des schwarzen Spiegels? Are we living inside or outside the black mirror? ¿Vivimos dentro o fuera del espejo negro? Vivons-nous à l'intérieur ou à l'extérieur du miroir noir ? 私たちはブラックミラーの内側に生きているのか、それとも外側に生きているのか? Живем ли мы внутри или снаружи черного зеркала? Lever vi innanför eller utanför den svarta spegeln?

Black Mirror, Kara Ayna dizisinin 4. |Miroir||| Black Mirror is the 4th of the Black Mirror series. Sezonu yayınlandı. |a été publiée Season has been released. Сезон вышел в эфир. Ama bu diziden hala haberi olmayanlar için “ooo 4. But for those who still don't know about this drama, "ooo 4. Но для тех из вас, кто до сих пор не знает об этом шоу. Sezon olmuş, çok şey kaçırmışım” demenize gerek yok, çünkü bu bir antoloji, bir hikayeler seçkisi. Saison 1||||j'ai raté|vous n'avez||||||anthologie|||une sélection It's been a season, I missed so much" because this is an anthology, a selection of stories. Это был сезон, я многое пропустил", потому что это антология, подборка рассказов. Yani sadece adı dizi. So it's just a series. Я имею в виду, это всего лишь шоу. Her bir bölümünde farklı bir hikaye, farklı oyuncular tarafından canlandırılıyor. |||||||acteurs||est jouée In each episode, a different story is portrayed by different actors. В каждом эпизоде разные истории изображаются разными актерами. Bu hikayeleri birleştiren tek şeyse teknoloji-nin karanlık yüzü-gibi tarif edilse de bence tam olarak öyle değil. Although the only thing that unites these stories is described as the dark side of technology, I don't think it's exactly like that. La seule chose qui relie ces histoires peut être décrite comme le côté sombre de la technologie, mais je pense que ce n'est pas tout à fait ça. Единственное, что объединяет эти истории, - темная сторона технологии, но я думаю, что это не совсем так. Teknolojinin kara bir yüzü olamaz, çünkü yüzü olamaz. ||||ne peut pas||| Technology can't have a black side because it can't have a face. La technologie ne peut pas avoir un côté noir, car elle ne peut pas avoir de visage. У технологии не может быть черного лица, потому что у нее не может быть лица. Onu icat edenlerin ve kullananların yüzü olabilir ve o yüz kararabilir. ||les inventeurs||ceux qui utilisent||||||peut changer It can be the face of those who invented it and those who use it, and that face can darken. On peut avoir le visage de ceux qui l'ont inventée et de ceux qui l'utilisent, et ce visage peut changer. Это может быть лицо тех, кто его изобрел, и тех, кто им пользуется, и это лицо может потемнеть. O yüzden ben bu dizideki hikayelerin konularının insanların teknolojiyle ve birbirleriyle olan ilişkilerinden oluştuğunu düşünüyorum. |||||les histoires|sujets||||entre eux||leurs relations|| That's why I think that the subjects of the stories in this series consist of people's relationships with technology and each other. Вот почему я считаю, что истории в этой серии - это истории об отношениях людей с технологиями и друг с другом.

İşte 4. sezonun 4. bölümü de tam bu insan ilişkileriyle ilgili. |||||||relations humaines| Here is the 4th episode of the 4th season, which is about human relations. Четвертый эпизод четвертого сезона посвящен этим человеческим отношениям. Bakın 1 değil, 2 değil, 3 değil, 4.sezon diyorum. Look, not one, not two, not three, but season four. Смотрите, не один, не два, не три, а четыре. 1, 2, 3 değil 4.bölüm diyorum. Not 1, 2, 3, but 4. Не 1, 2, 3, а 4. Daha fazla ilerlemeden önce her zamanki uyarılar gelsin. ||avant de progresser||||avertissements| Let the usual caveats come before we go any further. Прежде чем двигаться дальше, давайте сделаем обычные предупреждения. Bu videodan önce ilgili bölümü izlemek isteyebilirsiniz. You may want to watch the relevant episode before this video. Возможно, вам захочется посмотреть соответствующий раздел перед этим видео. Ayrıca kullanılan dil ve içerik sadece yetişkinlere uygundur, uyarmadı demeyin. ||||||adultes|est approprié|ne pas dire| In addition, the language and content used are suitable for adults only, do not say that it was not warned. Также предупреждаем, что язык и содержание фильма предназначены только для взрослых. Şimdi, kısa bir film gibi olan bu bölümü ben de özet olarak anlatayım. Now, let me summarize this part, which is like a short film. Итак, позвольте мне подвести итоги этого эпизода, который похож на короткометражный фильм.

Bu bir aşk hikayesi. It's a love story. Daha doğrusu “gerçek aşk”ı arayan iki kişinin hikayesi. More precisely, it is the story of two people searching for "true love". Точнее, это история двух людей, ищущих "настоящую любовь". Frank ve Amy. Frank and Amy. Bizdeki eski halk hikayesi Ferhad ve Şirin'in modern bir versiyonu gibiler. ||||Ferhad||de Şirin|||version| They are like a modern version of the old folk tale of Farhad and Shirin. Они похожи на современную версию старой народной сказки о Фархаде и Ширин. Söz konusu bir şeyleri “aramak” olunca biz bugünlerde ne yapıyoruz? What do we do these days when it comes to "searching" for something? Что мы делаем в наши дни, когда нужно что-то "искать"? Tabiki teknolojiden faydalanıyoruz. ||nous profitons Of course we use technology. Конечно, мы используем технологии. İki tıkta bize en yakın cafeyi, benzin istasyonunu ve hatta aşık olacağımız kişiyi buluyoruz. |deux clics||||le café||station-service||||nous aimerons|| In two clicks we find the nearest café, gas station and even the person we will fall in love with. В два щелчка мы находим ближайшее кафе, заправочную станцию и даже человека, в которого мы влюбимся. Tamam belki sonuncusunu iki tıkta bulmak o kadar kolay değil. ||le dernier||||||| Okay, maybe the last one is not so easy to find in two clicks. Ладно, возможно, последнее не так легко найти в два клика. Ama sırf bu iş için yapılmış web siteleri ve mobil uygulamalar var. ||||||||||applications| But there are websites and mobile applications made just for this job. Но есть сайты и мобильные приложения, созданные специально для этой работы. Bir hayli de popüler. Quite popular too. “Black Mirror”daki hikayede de böyle bir uygulama var: Coach (Koç). |||||||||Coach| The story in "Black Mirror" also has such a practice: Coach. История в "Черном зеркале" имеет такое применение: Тренер.

Koç? Coach? Nereye gideceğim? |j'irai Where do I go? Куда мне идти? Merkeze git. Go to the center. İnsanlar nereye gideceklerini, kiminle buluşacaklarını bu sanal asistana soruyorlar. ||iront||ils vont rencontrer|||assistant virtuel| People ask this virtual assistant where to go, who to meet. O da sihirli bir aynadan gösteriyor. |à|magique||miroir| He is also showing through a magic mirror. И он показывает его через волшебное зеркало. Kara aynadan. Through the black mirror Bir anlamda kendi kaderlerini ona emanet etmiş gibiler. |||destins||confier|| In a sense, they seem to have entrusted their own destiny to him. В каком-то смысле они, кажется, доверили ему свою судьбу. En ince ayrıntısına kadar. ||détail| down to the smallest detail. Все до мельчайших деталей.

Nasıl sipariş vereceğiz? How do we order? Как сделать заказ? Sanırım bunları kullanacağız. ||nous utiliserons I think we'll use these. Я думаю, мы будем использовать их. Menü seçimi daha önceden yapıldı. The menu selection was made in advance. Выбор меню был сделан заранее. Sadece yemekler olsa iyi. It's good if it's just food. Только еда хорошая. İlişkilerinin süresi bile önceden belirlenmiş durumda. ||||déterminée| Even the duration of their relationship is predetermined. Даже продолжительность их отношений предопределена.

12 saat Oldukça matematiksel ilerleyen bir hikaye bu. 12 hours This is a fairly mathematical story. 12 heures. C'est une histoire qui progresse de manière assez mathématique. 12 часов Это довольно математическая история. İki dairenin kesişim kümesini bulmayan çalışan logosuyla bu çöpçatan merkezinden birlikte 12 saat yaşayacakları eve gidiyorlar. |des cercles|intersection|l'ensemble de|qui ne trouve pas||avec le logo||service de rencontre||||ils vont|| Not finding the intersection set of the two circles, they go from this matchmaker center with the employee logo to the house where they will live for 12 hours together. Ils vont ensemble dans cette agence de rencontre qui ne trouve pas l'ensemble d'intersection de deux cercles, vers leur maison où ils vont vivre pendant 12 heures. Они отправляются из этого центра знакомств с логотипом сотрудника, который не находит пересечения двух окружностей, в дом, где они будут жить вместе в течение 12 часов. İlginçtir bu aşamadan sonra dijital yaşam koçu devreden çekiliyor, karakterlerimizin yapacakları tüm seçimler artık kendilerine ait olacak. ||cette étape||||||||choix à faire|||||| Interestingly, after this stage, the digital life coach is withdrawn, and all the choices our characters make will now be their own. Fait intéressant, après cette étape, le coach de vie numérique se retire, toutes les décisions que nos personnages prendront seront désormais les leurs. Интересно, что после этого этапа цифровой лайф-коуч будет отозван, и все решения, которые будут принимать наши герои, будут теперь их собственными.

Eğer kararınız buysa… Bu bize mi bağlı? If that's your decision… Is it up to us? Si c'est votre décision... Est-ce à nous de décider ? Если это ваше решение... А разве это зависит от нас? Bu size bağlı. It's up to you. Это зависит от вас. Yani böyle bir “sistem”in içinde bile küçük de olsa bir özgür iradeleri var. ||||||||||||volonté| In other words, even within such a "system", they have a free will, albeit a small one. C'est-à-dire qu'il y a même une petite liberté de choix dans un tel "système". Другими словами, даже в рамках такой "системы" у них есть небольшая доля свободы воли. Kendilerine verilen önceden belirlenmiş bir süre içinde bu küçük evde, küçük dünyalarında nasıl davranmak istiyorlarsa öyle davranabilirler. |qui leur a été donné|||||||||||||||se comportent They can behave the way they want to behave in this little house, in their little world, within a predetermined time given to them. Dans cette petite maison, dans leur petit monde, ils peuvent agir comme ils le souhaitent, tant qu'ils le font dans le laps de temps qui leur est imparti. В течение заранее определенного периода времени они могут вести себя так, как хотят, в этом маленьком доме, в своем маленьком мире. Bizim karakterlerimiz ne yapıyor? |nos personnages|| What are our characters doing? Que font nos personnages ? Что делают наши герои? Hemen yatak odasına geçip… sohbet etmeye başlıyorlar. They immediately go into the bedroom… and start chatting. Они идут прямо в спальню... и начинают болтать. Teknolojinin daha geride olduğu zamanlardan dem vuruyorlar. |||||c'est| They talk about the times when technology was behind. Ils parlent d'une époque où la technologie était moins avancée. Они говорят о том времени, когда технологии были еще более далеки.

Sistemden öncesi çılgınca olmalı. du système||de manière folle| It must have been crazy before the system. Le temps avant le système devait être fou. Должно быть, до системы это было безумием. Ne demek istiyorsun? What do you want to say? Que veux-tu dire ? İnsanlar bütün bu ilişki olayını kendileri yürütmek zorundaymış. |||||||devaient People had to run this whole relationship thing themselves. Les gens étaient censés gérer tous ces événements relationnels eux-mêmes. Людям приходилось самим решать все вопросы, связанные с отношениями. Bizim oralarda tam olarak öyle değildi. |par ici|||| It wasn't exactly like that in our place. Ce n'était pas tout à fait comme ça chez nous. Дома все было не совсем так. Çöpçatan teyzeler sağolsun. ||merci à elles Thanks to the matchmaking aunts. Merci aux tantes entremetteuses. Благодаря сватовству тетушек. Kimse seçim yapmak konusunda kendisini yalnız hissetmedi. ||||||se sentir No one felt alone in making a choice. Personne ne s'est senti seul en matière de choix. Никто не чувствовал себя одиноким, делая выбор. Ama tabi modern dünyanın modern dertleri var. But of course, the modern world has modern problems. Mais bien sûr, le monde moderne a ses propres problèmes modernes. Но, конечно, в современном мире есть и современные проблемы. Mesela seçecek çok fazla şey olunca oluşan “seçim felci” gibi. ||||||||paralysie décisionnelle| For example, "election paralysis", which occurs when there is too much to choose from. Par exemple, quand il y a trop de choses à choisir, cela crée ce qu'on appelle "la paralysie du choix". Как "избирательный паралич", когда есть из чего выбирать.

Neyse, iki insan arasındaki 12 saatlik bu kısa süreli küçük ilişki bile “sistem”e büyük veri sağlıyor. Anyway, even this short 12-hour relationship between two people provides big data to the "system". В любом случае, даже эти короткие 12-часовые отношения между двумя людьми дают много данных "системе". Tıpkı bizim Twitter, Facebook, YouTube gibi “sistem”lere sürekli sağladığımız gibi. |||||||||nous fournissons| Just as we constantly provide to "systems" such as Twitter, Facebook, YouTube. Точно так же, как мы постоянно обеспечиваем работу таких "систем", как Twitter, Facebook и YouTube. Bizim için anlamı olmayan şeyler bile bu sistemler tarafından değerlendirilip bir anlama dönüştürülebilir. |||||||||évaluées|||transformées Even things that don't make sense to us can be evaluated and translated into meaning by these systems. Даже то, что не имеет для нас никакого значения, может быть оценено этими системами и преобразовано в смысл. Hikayemizdeki sistem her bir katılımcı çeşitli ilişkiler yaşadıkça onlar hakkında bilgi ediniyor. Dans notre histoire||||participant|||en interagissant||||acquiert des informations The system in our story learns about each participant as they experience various relationships. Система в нашей истории узнает о каждом участнике по мере того, как он переживает различные отношения. Bunları kullanarak da en uygun eşi seçmeye çalışıyor. ||||||choisir| Using these, he tries to choose the most suitable wife. Используя их, он пытается выбрать наиболее подходящую пару. O kadar iyi tasarlanmış ki bu sistem bütün bu buluşmaların ardından %99,8 isabetle doğru eşleşmeyi yapabiliyor. |||||||||rencontres||précision||correspondance correcte| It is so well designed that this system is able to make the correct match with 99.8% accuracy after all these meetings. Эта система настолько хорошо разработана, что может сделать правильный выбор с точностью 99,8% после всех этих встреч. Ama o noktaya varana kadar katılımcıların çeşitli uzunluklarda pek çok ilişki yaşamaları gerekiyor. |||atteignant ce point||les participants||de longueurs||||avoir des relations| But to get to that point, participants have to have many relationships of varying lengths. Но пока они достигнут этой точки, участники должны иметь множество отношений различной продолжительности. Nitekim ilk buluşmanın ardından artık farklı kişilerle birlikte olan çiftimiz, sistem onları eşleştirmese de bir partide kısa süreliğine tekrar buluşuyorlar. ||la rencontre||||||||||ne les associe||||||à nouveau|se retrouvent As a matter of fact, our couple, who are now with different people after the first meeting, meet again for a short time at a party, even though the system does not match them. En effet, après le premier rendez-vous, notre couple qui est désormais avec d'autres personnes se retrouve brièvement à une fête, même si le système ne les associe pas. Действительно, после первого свидания пара, которая сейчас находится с разными людьми, снова встречается на короткое время на вечеринке, хотя система их не подбирает. İkinci kez. Pour la deuxième fois. Aralarındaki o garip çekimi orada bile hissediyorsunuz. entre eux|||attraction|||vous ressentez Even there you feel the strange attraction between them. Vous ressentez même cette étrange attraction entre eux là-bas. Вы можете почувствовать странное притяжение между ними даже там. Ama onların yapabilecekleri fazla bir şey yok. But there is not much they can do. Но они мало что могут сделать. Çünkü içinde yaşadıkları sisteme inanmaları gerekiyor. ||||croire| Because they have to believe in the system they live in. Потому что им нужно верить в систему, в которой они живут.

Sisteme inanın, çünkü başarıyor. |||il réussit Believe in the system, because it succeeds. Bir sürü deneyim yaşıyorsunuz ve bir gün sizi nihai eşinizle bir araya getiriyor. You go through a lot of experiences and one day it brings you together with your ultimate mate. Вы проходите через множество испытаний, и однажды это приводит вас к встрече с вашей лучшей половинкой. İşte bu noktadan sonra bu çiftlerin nasıl bir dünyada yaşadıklarını düşünmeye başlıyorsunuz. |||||les couples|||||| From this point on, you start to think about what kind of world these couples live in. В этот момент начинаешь задумываться, в каком мире живут эти пары. Bir çeşit kült mü? ||culture| Какой-то культ? Paralel bir evren mi? Yoksa bir rüya mı? Ya da bazıları için bir kabus? |||||cauchemar

(Geri sayım) 5 ay 2 ay 7 hafta Yaşadıkları bu alanın etrafında çok yüksek bir duvar var. |compte à rebours||||||espace|||||| (Countdown) 5 months 2 months 7 weeks There is a very high wall around this area where they live. (Обратный отсчет) 5 месяцев 2 месяца 7 недель Вокруг этого района, где они живут, очень высокая стена. Bir sınır. a border. Граница. Sistem dışına çıkmak, bu hayattan kurtulmak imkansız görünüyor. It seems impossible to get out of the system, to get rid of this life. Кажется, что невозможно выбраться из системы, выбраться из этой жизни. O dünyada yaşamak zorundasın. You have to live in that world. Bu testlerden geçmek zorundasın. |ces tests|| You have to pass these tests. Вы должны пройти эти тесты. Başına gelen kötü şeylerden bile bir ders çıkartmalısın. |||||||tu devrais tirer You have to learn a lesson even from the bad things that happen to you. Даже из тех плохих вещей, которые с вами случаются, вы должны извлекать уроки. Çünkü herşeyin bir nedeni vardır. |de tout||| Because everything has a reason. Потому что все происходит не просто так.

Pekala, nefret ettiğim biriyle yaşamak nasılmış anladım. Eh bien|||||je comprends| Well, I understand what it's like living with someone I hate. Ладно, я знаю, каково это - жить с тем, кого я ненавижу. Bu da sistem için faydalı mı? Хорошо ли это для системы? Herşeyin bir nedeni vardır. Все происходит не просто так. Hemen ardından bizim çift tekrar biraraya geliyor. |||couple||| Soon after, our couple is getting back together. Вскоре после этого наша пара воссоединяется. Üçüncü kez. Tıpkı ilk seferinde olduğu gibi sistem tarafından. By the system, just like the first time. По системе, как и в первый раз. Bu arada biri uzun süreli tek bir ilişki yaşamış durumda, diğeri kısa süreli pek çok ilişki. Meanwhile, one has had a single long-term relationship, and the other has many short-term relationships. Кстати, у одного из них были только одни долгосрочные отношения, у другого - много краткосрочных. İkisi de yaşadıkları onca deneyimden sonra bu yeni birlikteliklerinde geri sayım aracına bakmamaya karar veriyorlar. |||tant de|expérience||||relation|||compte à rebours|ne pas regarder|| After all their experiences, both of them decide not to look at the countdown tool in their new partnership. Après toutes leurs expériences, ils décident de ne pas regarder le chronomètre pour cette nouvelle relation. После всего пережитого они оба решают не смотреть на часы обратного отсчета в своих новых отношениях. Ne kadar süreceğini bilmeden yaşamaya başlıyorlar. ||durée||| They begin to live without knowing how long it will last. Ils commencent à vivre sans savoir combien de temps cela va durer. Они начинают жить, не зная, как долго это будет продолжаться. Belki 1 saat sürecek. Maybe it'll take an hour. Peut-être que ça va durer 1 heure. Ya da 2 gün. 3 hafta, ya da 4 yıl. Bu 1, 2, 3, 4 meselesine biraz takmış gibi gözükebilirim ama unutmayın herşeyin bir sebebi vardır. |||je m'inquiète||je peux sembler|||||| I may seem a little obsessed with this 1, 2, 3, 4 thing, but remember, everything happens for a reason. Je peux sembler un peu préoccupé par ces questions 1, 2, 3, 4, mais n'oubliez pas qu'il y a une raison à tout. Я могу показаться немного одержимым этим вопросом 1, 2, 3, 4, но помните, что все происходит не просто так.

Çiftimiz birbirinden gerçekten hoşlanıyor. Our couple really likes each other. Notre couple s'apprécie vraiment l'un l'autre. Наша пара очень нравится друг другу. Artık bunu açıkca görebiliyoruz. ||clairement| We can see this clearly now. Nous pouvons maintenant le voir clairement. Теперь мы это ясно видим. Her şey çok güzel gidiyor. Everything is going very well. Ama her zaman bir “ama” vardır ya. But there is always a "but". İşte bu kez içindeki merak duygusuna yenilen Ferhad (Frank) daha fazla dayanamayıp ne kadar sürelerinin kaldığına bakıyor. |||||émotion de curiosité|cède à|||||||||restant| This time, Ferhad (Frank), who was overcome by his curiosity, can't stand it anymore and looks at how much time he has left. Cette fois, Ferhad (Frank), débordé par son sentiment de curiosité, ne peut plus résister et regarde combien de temps il leur reste. На этот раз Ферхад (Фрэнк), одолеваемый любопытством, не может больше терпеть и смотрит, сколько времени у них осталось. Ve o anda olanlar oluyor. ||ceux qui|| And that's what happens in that moment. Et à ce moment-là, les choses commencent à se passer. И вот тогда это происходит. Cinderella'nın balosunda saat 12.00'yi vurmuş gibi büyü bozuluyor. Cendrillon|au bal|||sonne||magie| At Cinderella's ball, the spell is broken as if the clock had struck 12:00. Comme si l'enchantement était rompu lorsque l'horloge de Cinderella sonne midi. На балу Золушки чары разрушаются, как будто часы пробили 12.00. Sistem sürelerinin önce 5 yıl olduğunu söylese de bunu kısaltmaya başlıyor. ||||||||réduire| Although it says that the system times were 5 years before, it is starting to shorten it. Хотя сначала система говорит, что срок составляет 5 лет, она начинает его сокращать. Çünkü taraflardan biri ihanet etmiştir. Because one of the parties betrayed. Потому что одна из сторон совершила государственную измену. Aralarındaki güven duygusuna. The feeling of trust between them. Доверие между ними. Ve birleşeceklerini düşündüğümüz bu iki daire büsbütün birbirinden ayrılıyor. |qu'elles vont se unir||||cercles|complètement|| And these two circles, which we think will unite, are completely separated from each other. И эти два круга, которые, как мы думали, будут объединены, полностью разделены.

Sonra yine sonu gelmez buluşmalar. ||||rencontres Then again, endless reunions. Puis encore des rencontres sans fin. А потом бесконечные встречи. Farklı eşleşmeler. Different pairings. Des correspondances différentes. Различные пары. Aradıkları mutluluğu bir türlü bulamayan çiftler. ceux qui cherchent||||ne parviennent pas|les couples Couples who cannot find the happiness they seek. Des couples qui n'arrivent pas à trouver le bonheur qu'ils recherchent. Пары, которые не могут найти счастье, которое они ищут. Nihayet bir gün, sistem mükemmel eşi bulduğunu söylüyor. ||||||qu'il a trouvé| Finally one day, the system says it has found the perfect match. Наконец, в один прекрасный день система сообщает, что нашла идеальную пару. Ve onunla tanışmadan önce daha önceki ilişkilerden biriyle vedalaşabileceğini belirtiyor. ||rencontrer||||relations||qu'il pourrait| And she states that she can say goodbye to one of her previous relationships before meeting him. И он утверждает, что может попрощаться с кем-то из предыдущих отношений до встречи с ней. Ne olacağını tahmin edebilirsiniz. Вы можете догадаться, что произойдет. Bizim çift dördüncü kez bir araya geliyor. Our couple is getting together for the fourth time. Наша пара собирается вместе уже в четвертый раз. Ne kadar süreleri kaldığına bakıyorlar: 1.24, yo 1.23. ||temps|||yo They look at how much time they have left: 1.24, yo 1.23. Они смотрят, сколько времени у них осталось: 1.24, йо 1.23. Sonuçta 1, 2, 3, 4. Итак, 1, 2, 3, 4. Her yerde bu rakamları görüyoruz. We see these figures everywhere. Мы видим эти фигуры повсюду. Bu bir tesadüf mü? Это совпадение? Yoksa herşeyin bir plana göre yürüdüğünü mü bize hissettirmeye çalışıyorlar? |||||se déroule|||faire sentir| Or are they trying to make us feel that everything is going according to plan? Или они пытаются заставить нас почувствовать, что все идет по плану? Sisteme göre. İşte o anda bir karar veriyorlar. That's when they make a decision. Тогда они принимают решение.

Sistemin doğru kişi olarak gördüğü kişiyi istemiyorum tamam mı? I don't want who the system sees as the right person, okay? Мне не нужен тот, кого система считает правильным человеком, ясно? Tamam mı çöpçatan teyzeler? All right, matchmaker aunts?

Seni istiyorum. I want you. Ben de seni. Kendi kararlarını verdiler. Oh be! Oh be! Nihayet özgür iradelerinin farkına vardılar ve bir seçim yaptılar. ||de leur libre arbitre||ils ont pris conscience|||| They finally realized their free will and made a choice. Kendi seçimlerini. Your own choices. Hayatın dizginlerini ellerine aldılar. |rênes de la vie|| Они взяли бразды правления жизнью в свои руки.

Tanıştığımızdan beri bu dünya bizi ayrı tutmaya çalışıyor. depuis que nous nous sommes rencontrés||||||| Ever since we met, this world has been trying to keep us apart. Этот мир пытается разлучить нас с тех пор, как мы встретились. Bu bir test. İnan öyle. Believe it. Peki bir çözümü var mı bu testin? ||||||du test So is there a solution for this test? И есть ли решение для этого теста?

Hepsini siktir etmeliyiz. |baiser| We have to fuck them all. Мы должны трахать их всех. Ağzınıza biber gazı sıkarım. ||de gaz|je pulvérise I'll put pepper spray in your mouth. Я распылю перцовый баллончик. Başkaldırmayın. Ne résistez pas Не бунтуйте. Ama onlar başkaldırmaya karar veriyorlar. ||se rebeller|| Но они решают восстать. Kaçmaya. fuir Чтобы сбежать. Duvardan atlamaya. |sauter To jump off the wall. Перепрыгнуть через стену. Bu sistemin onlara çizdiği sınırları kabul etmemek demek. |||qu'elle a tracées|||| It means not accepting the limits that the system has drawn on them. Это означает непринятие ограничений, установленных для них системой. Otoriteye boyun eğmemek. l'autorité|soumission|se soumettre Do not submit to authority. Не подчинение авторитету. Bir kez kendi kararlarında direttiler ve etraflarındaki dünya duruverdi. |||leurs décisions|s'accrocher||le monde autour||s'arrêta Once they persisted in their own judgment, and the world around them stopped. Как только они твердо приняли решение, мир вокруг них остановился. Ve bakın ayrı gibi gözüken aynı daireler nasıl da birleşmeye başladı. ||||||cercles|||fusionner| And look how the same circles that seemed to be separate began to merge. И посмотрите, как одни и те же круги, казалось бы, отдельные, начали сливаться. Artık duvardan atlayıp kaçmalarına hiçbir şey engel olamaz, diye düşünürken, o da ne? |||s'enfuir||||||||| When they were thinking that nothing could stop them from jumping over the wall and escaping now, what is that? Я думал, что ничто не помешает им перепрыгнуть через стену и сбежать, но что? Yoksa herşey bir rüya mıymış? Или все это было сном?

Tabiki hayır. “Aaa herşey bir rüyaymış” formülü eski hikayelerde kaldı. |||c'était un rêve|||| The formula "Oh, everything was a dream" remained in the old stories. "О, это все был сон" - формула старых историй. Black Mirror gibi yenilerinde biz şöyle demeyi tercih ediyoruz: “Aaa herşey bir simülasyonmuş!” Dakikalardır izlediğimiz şey 998. |||dernières|||||||||simulation|depuis des minutes|| In new ones like Black Mirror, we prefer to say: "Oh, everything is a simulation!" What we've been watching for minutes is 998. С новыми, такими как "Черное зеркало", мы предпочитаем говорить: "О, это все симуляция!" То, что мы смотрим в течение нескольких минут, - это 998. Simülasyonmuş. Это была симуляция. Hepsi de bu ikili arasında geçen toplam 1000 simülasyondan 998 tanesinde sisteme başkaldıracak kadar birbirini sevmiş bu çift. |||||||simulations|||se rebelleront|||s'aimaient|| This couple loved each other enough to rebel against the system in 998 of the 1000 simulations, all of which passed between these two. Tous ces couples se sont aimés au point de se révolter contre le système dans 998 des 1000 simulations entre eux. Эта пара любила друг друга настолько, что восстала против системы в 998 из 1000 симуляций, все из которых происходили между этими двумя. Ferhad'ın Şirin için dağları delmesine benzer bir şekilde sistemi delmişler. de Ferhad|||||||||traversé They pierced the system in the same way that Ferhad drilled mountains for Shirin. Ils ont percé le système de la même manière que Ferhad a percé les montagnes pour Shirin. Они пронзили систему так же, как Ферхад пронзил горы для Ширин. En azından denemişler. Au moins, ils ont essayé. По крайней мере, они пытались.

Yani anlayacağınız bizim başından beri çözmeye çalıştığımız bu dünya aslında bir mobil uygulamadan başka bir şey değilmiş. ||||||nous avons essayé|||||||||| So you see, this world that we have been trying to solve from the very beginning was actually nothing more than a mobile application. Другими словами, этот мир, который мы пытались решить с самого начала, на самом деле был не более чем мобильным приложением. Facebook gibi bir şey. Teorisi de şu. The theory is this. Eğer bu “sistem”lere sadece fotoğraflarımızı değil de tüm bildiklerimizi, düşüncelerimizi, olaylara verdiğimiz tepkileri, bizi biz yapan herşeyi yüklersek ve orada sanal bir profil oluşturursak ne olur? |||||nos photos|||||||||||||nous téléchargeons|||||profil|nous créons|| What would happen if we uploaded not only our photos but also all our knowledge, thoughts, reactions to events, everything that makes us who we are, and create a virtual profile there? Что произойдет, если мы загрузим в эти "системы" не только свои фотографии, но и все, что мы знаем, наши мысли, наши реакции на события, все, что делает нас теми, кто мы есть, и создадим там свой виртуальный профиль? Bir avatar? |un avatar Аватар? Herkes bunu yaparsa ve sistem bizi değil de avatarlarımızı sanal dünyalarda bir araya getirirse? ||||||||nos avatars||dans les mondes||| What if everyone does this and the system puts our avatars together in virtual worlds and not us? Если все это сделают, и система объединит не нас, а наши аватары в виртуальных мирах? Bir değil de binlerce kere. Not once, but thousands of times. Olası bütün senaryoları hızlıca yaşatsa. ||||fais vivre If he lived through all possible scenarios quickly. Ve en sonunda gerçekten birbirini sevebilecek iki kişiyi bir araya getirse nasıl olur? |||||pourra s’aimer|||||réunirait|| And what if he finally brought together two people who could truly love each other? А как насчет того, чтобы наконец-то свести вместе двух людей, которые действительно могут любить друг друга?

Görünüşe göre gayet de iyi olur. à première vue||||| Looks like it would be pretty good. Hatta o kadar iyi olur ki Black Mirror gibi karanlık bir dizide bile mutlu sonla biten çok az sayıdaki bölümlerden biri haline gelebilir. ||||||||||||||fin heureuse||||peu d|||| In fact, it would be so good that even in a dark series like Black Mirror, it could become one of the very few episodes with a happy ending. Tabi buna mutlu bir son diyebilir miyiz? And can we call it a happy ending? Asıl soru bu. That's the real question. Cevabı yine kendi içinde saklı olabilir. The answer may still be hidden within himself. Çünkü bu dizi ilginç bir şekilde kendi içinde spoiler veriyor. Because this series interestingly gives spoilers in itself. 4. Sezonun 4. bölümündeyiz. |nous sommes Şirin, şey Amy suda taş sektirdiğinde taş hep 4 kez sekiyor ve dördüncüsünde suda kayboluyor. |||||quand elle fait ricocher||||rebounds||la quatrième|| Smurf, well, when Amy bounces a stone in the water, the stone always bounces 4 times and disappears in the water for the fourth time. Zaten sisteme isyan etmeye en çok yaklaştığı anda sanal asistanını da 4 kez sektirip yok ediyor. ||révolte||||qu'il approche|||assistant virtuelle|||la faisant sauter|| As soon as it comes closest to rebelling against the system, it bounces off its virtual assistant 4 times and destroys it. Bölüm boyunca çiftimiz ikisi sistem tarafından olmak üzere toplam 4 kez bir araya geliyor. During the episode, our couple comes together 4 times, two of them by the system. Yani biz onları normal bir dünyada yaşıyor zannederken aslında o dünyanın pek de normal olmadığını, gerçekten bir sistem ve plan üzerinde çalıştığının ipuçlarını veriyor. |||normale||||en pensant|||||||||||||||indices| In other words, while we think they live in a normal world, it actually gives us clues that that world is not very normal and that you are really working on a system and plan. Ta ki 30. dakikaya kadar. Until the 30th minute. Bölümün neredeyse yarısına geldiğimiz o anda artık açık açık bunun ne olduğunu söylüyor. Now that we're almost halfway through the episode, he's now openly saying what it is. İki ihtimal, ya da iki teori olabilir: Ya her şey tesadüf ve kişiler rastgele bir araya geliyor… |||||||||||||au hasard||| There may be two possibilities, or two theories: Either everything is a coincidence and people come together at random.

Peki ya inceleme yoksa, bizi rastgele bir araya getiriyorsa Ve sistemin ne kadar akıllı olduğunu söyledikleri için biz de razı oluyoruz. Eh bien||||||||s'il nous rassemble|||||||ils disent||||| What if there's no review, it's randomly bringing us together, and we're okay with telling them how smart the system is. Belki de aslında her şey rastgele. ||en fait||| Rastgele sürelerle, rastgele bir düzenle insanlarla tanışıyoruz ve onlarla hayatımıza devam ediyoruz. |des intervalles|||rencontre||||||| We meet people at random times, in a random order, and move on with our lives with them.

Bizi bir ilişkiden diğerine sokup aslında yavaş yavaş yıpratıyorsa? ||relation|à l'autre|||||us wear out What if it's dragging us from one relationship to another and actually slowly wearing us out? Her seferinde biraz daha uysal, biraz daha umutsuz oluyorsun. ||||docile|||| Each time you become a little more docile, a little more hopeless. Ta ki nihayetinde iyice yıpranıp “doğru kişi bu-dur herhalde” diyene kadar. ||finalement||s'user||||||celui qui dit| Until he finally gets worn out and says, “This must be the right person”.

O noktaya geldiğinde öyle yıkık, öyle yorgun oluyorsun ki, öylece kabul ediyorsun. ||||épuisé||||||| Razı geliyorsun. You agree. Sonra da hayatının geri kalanı boyunca kendine aksini ikna ederek yaşamak zorunda kalıyorsun. And then you have to live the rest of your life convincing yourself otherwise. Resmen gerçek hayatı tarif ediyor gibi değil mi? It's like describing real life, doesn't it? Bekleyin ikinci bir teori daha var.

Sistemin rastgele işlemediğini varsayalım. ||ne fonctionne pas|supposons que Let's assume that the system does not run randomly. Ellerindeki cihazları kullanarak tüm tepkileri topluyor. |les appareils|||| He collects all the reactions using the devices in his hands. Detaylı bir profil çıkarıyor. It produces a detailed profile. Aklından geçen her çılgınca fikir, tüm hayallerin, tüm zayıf yönlerin, kafandaki her şey. de ton esprit|||||||||faiblesses|dans ta tête||

Peki kafandaki her şeye sahipse düşünceleri de var mıdır? So if he has everything in your head, does he have thoughts? Ya sistem bizsek ve bir simülasyonda mahzursak? ||nous sommes|||simulation|si nous sommes What if we're the system and we're stuck in a simulation? Et si nous étions le système et que nous étions coincés dans une simulation ? Что, если мы - система, и мы в ловушке симуляции? Nasıl bilebilirdik ki? |nous pourrions savoir| Comment aurions-nous pu le savoir ? Откуда мы могли знать? – Sanırım çözüldü. |it was solved - I think it's solved. – Je pense que c'est résolu. - Я думаю, это решено. Evet çözüldü. Да, это было решено. Sonuçta izlediğimiz bu bölüm ikinci teoriyi doğrulamış oldu. |||||théorie|a confirmé| After all, this episode we watched confirmed the second theory. Her şey bir simülasyonmuş. Все это было симуляцией. Ve biz birinci teorideki gerçek hayatlarımıza kaldığımız yerden devam ediyoruz. |||théorie||nos vies|nous restons||| And we continue our real lives in the first theory from where we left off. Et nous continuons nos vies réelles telles que nous les avons laissées dans la première théorie. Buna mutlu son diyebilir miyiz? Can we call this a happy ending? Pouvons-nous l'appeler une fin heureuse ? ————————————— —————————————

Ve biz hayatlarımıza devam ederken ellerimizdeki cihazlar, tüm tepkilerimizi topluyor. |||||nos appareils|appareils||nos réactions| And while we go on with our lives, the devices in our hands collect all our reactions. Aklımızdan geçen her çılgınca fikri, tüm hayallerimizi, zayıf yönlerimizi, kafamızdaki her şeyi paylaştıkça detaylı bir profilimizi çıkarıyor. ||||||||nos faiblesses|notre esprit||||||notre profil| Ve biz belki de şu anda 998. simülasyonumuzun içindeyiz. ||||||simulation| И, возможно, мы находимся в нашей 998-й симуляции. Kim bilir?