×

Mes naudojame slapukus, kad padėtume pagerinti LingQ. Apsilankę avetainėje Jūs sutinkate su mūsų slapukų politika.

image

Who is She?, Bölüm Yirmi Üç

MERVE: İnsanlar ne zamandan beri yorgun olduklarında gidip birinin yatağında uyuyabiliyorlar?

İzin istemeleri gerekmez miydi?

CANAN: Burada izin alacak kimse yoktu.

Neden seni bu kadar rahatsız ediyor?

Hakan'ın kız arkadaşı mısınız?

Bu yüzden mi?

MERVE: Hayır, bilmeniz gerekiyorsa, Hakan'ın kız arkadaşı değilim.

Ben Hakan'ın dil öğrencisiyim.

CANAN: Dalga mı geçiyorsunuz?

Siz Hakan'ın dil öğrencisi misiniz?

Beni kandıramazsınız.

MERVE: Hayır, ciddiyim.

Hakan İngilizce öğrenmeme yardım ediyor.

CANAN: Ama çok iyi İngilizce konuşabiliyorsunuz.

Onun öğrencisi olduğunuza inanmıyorum.

MERVE: Öyleyim, ya da öyleydim.

Buraya ilk geldiğimde çok iyi konuşamıyordum.

CANAN: Sadece Hakan'la yaşayarak mı bu kadar iyi konuşmayı öğrendiniz?

Size o kadar yardım etti mi?

MERVE: Ben sadece iyi konuşmuyorum, aynı zamanda iyi yazıyorum ve zor kitapları okumakta hiç zorlanmıyorum.

CANAN: Peki nasıl öğrendiniz?

Sırınız nedir?

Learn languages from TV shows, movies, news, articles and more! Try LingQ for FREE

MERVE: İnsanlar ne zamandan beri yorgun olduklarında gidip birinin yatağında uyuyabiliyorlar? |die Menschen||von wann|||sie|||im Bett|können schlafen MERVE|people|when|since|for|tired|when they|go and|someone else's|in bed|can sleep MARVE: Seit wann können Menschen in jemandes Bett schlafen, wenn sie müde sind? MERVE: Since when can people go to sleep in someone's bed when they are tired? MARVE : Depuis quand les gens peuvent-ils s'endormir dans le lit de quelqu'un quand ils sont fatigués ? MERVE:いつから、疲れているときに人のベッドで寝られるようになったんだ? MERVE: Desde quando é que as pessoas podem ir dormir na cama de alguém quando estão cansadas?

İzin istemeleri gerekmez miydi? |fragen|gerek|warum nicht |to ask|shouldn't|have they Hätten sie nicht um Erlaubnis fragen sollen? Shouldn't they ask for permission? N'auraient-ils pas dû demander la permission ? 許可を得るべきだったのでは? Não deviam ter pedido autorização?

CANAN: Burada izin alacak kimse yoktu. |||nehmen|| CANAN|Here|permission|will take|nobody|was CANAN: Niemand war hier, um die Erlaubnis einzuholen. CANAN: There was no one here to get permission. CANAN : Il n'y avait personne ici pour prendre la permission. カナンここに許可を求める人はいませんでした。 CANAN: Não estava cá ninguém para pedir autorização.

Neden seni bu kadar rahatsız ediyor? |dich|||stört| Why|you|this|so much|disturbs|does Warum stört es dich so sehr? Why does it bother you so much? Pourquoi ça te dérange autant ? Porque é que isso o incomoda tanto?

Hakan'ın kız arkadaşı mısınız? Hakan's|girl|friend|are you Bist du Hakans Freundin? Are you Hakan's girlfriend? Es-tu la petite amie d'Hakan ? És a namorada do Hakan?

Bu yüzden mi? This|reason|question particle Deswegen? Because of that? À cause de ça? É por isso?

MERVE: Hayır, bilmeniz gerekiyorsa, Hakan'ın kız arkadaşı değilim. ||Sie wissen|müssen|||| MERVE|No|you should know|if you need to|Hakan's|girl||I am not MERVE: Nein, wenn Sie es unbedingt wissen wollen, ich bin nicht Hakans Freundin. MERVE: No, if you need to know, I'm not Hakan's girlfriend. MERVE : Non, si tu veux savoir, je ne suis pas la petite amie d'Hakan. マーヴェ:ハカンのガールフレンドじゃないわ。 MERVE: Não, se queres saber, não sou a namorada do Hakan.

Ben Hakan'ın dil öğrencisiyim. |||ich bin Schüler I|Hakan's|language|am a student Ich bin Hakans Sprachschüler. I am Hakan's language student. Je suis l'étudiante en langues de Hakan. Sou a aluna de línguas do Hakan.

CANAN: Dalga mı geçiyorsunuz? |Welle||machen |wave|question particle|are you joking CANAN: Machst du Witze? CANAN: Are you kidding? CANAN : Vous plaisantez ? CANAN: Estão a brincar comigo?

Siz Hakan'ın dil öğrencisi misiniz? You|Hakan's|language|student|are Are you Hakan's language student? Êtes-vous l'étudiant en langues de Hakan ? És o estudante de línguas do Hakan?

Beni kandıramazsınız. |kannst du nicht täuschen You|cannot deceive Du kannst mich nicht reinlegen. You cannot fool me. Tu ne peux pas me tromper. Não me engana.

MERVE: Hayır, ciddiyim. MERVE|No|I am serious MERVE: Nein, ich meine es ernst. MARVE: No, I'm serious. MARVE : Non, je suis sérieux. MERVE: Não, estou a falar a sério.

Hakan İngilizce öğrenmeme yardım ediyor. ||lernen|| Hakan|English|my learning|helps|does Hakan hilft mir beim Englischlernen. Hakan helps me learn English. Hakan m'aide à apprendre l'anglais. O Hakan está a ajudar-me a aprender inglês.

CANAN: Ama çok iyi İngilizce konuşabiliyorsunuz. |||||sprechen Sie CANAN|But|very|well|English|you can speak CANAN: Aber Sie sprechen sehr gut Englisch. CANAN: But you can speak English very well. CANAN : Mais vous parlez très bien anglais. MAS FALA MUITO BEM INGLÊS: Mas fala inglês muito bem.

Onun öğrencisi olduğunuza inanmıyorum. ||Sie sind| His|student|that you are|I don't believe Ich glaube nicht, dass Sie seine Schülerin waren. I don't believe you are his student. Je ne crois pas que tu sois son élève. あなたが彼の弟子だったとは思えない。 Não creio que tenhas sido aluno dele.

MERVE: Öyleyim, ya da öyleydim. ||||warum MERVE|I am like that|or|also|I was like that MARVE: Ich bin, oder ich war. MERVE: I am, or I was. MARVE : Je suis, ou j'étais. MERVE: Estou, ou estava.

Buraya ilk geldiğimde çok iyi konuşamıyordum. ||kam|||konnte ich nicht sprechen Here|first|when I arrived|very|well|couldn't speak Als ich hierher kam, konnte ich nicht sehr gut sprechen. When I first came here, I couldn't speak very well. Quand je suis arrivé ici, je ne parlais pas très bien. Quando vim para cá, não sabia falar muito bem.

CANAN: Sadece Hakan'la yaşayarak mı bu kadar iyi konuşmayı öğrendiniz? ||mit Hakan|leben|||||Sprechen|haben Sie gelernt CANAN|Only|with Hakan|by living|question particle|this|much|well|speaking|you learned CANAN: Hast du gelernt, so gut zu sprechen, nur weil du mit Hakan zusammengelebt hast? CANAN: Did you learn to speak so well just by living with Hakan? CANAN : Avez-vous appris à si bien parler rien qu'en vivant avec Hakan ? CANAN: Aprendeste a falar tão bem só por viveres com o Hakan?

Size o kadar yardım etti mi? ||||hatte| To you|he|as much|help|did| Hat es dir so geholfen? Did it help you that much? Cela vous a-t-il tant aidé ? Ele ajudou-vos assim tanto?

MERVE: Ben sadece iyi konuşmuyorum, aynı zamanda iyi yazıyorum ve zor kitapları okumakta hiç zorlanmıyorum. ||||ich spreche nicht||||schreibe|||Bücher|lesen||ich habe keine Schwierigkeiten MERVE|I|only|well|do not speak|the same|time|well|write|and|difficult|books|in reading|ever|I do not struggle MARVE: Ich spreche nicht nur gut, sondern schreibe auch gut und habe keine Probleme, schwierige Bücher zu lesen. MERVE: I just don't speak well, at the same time I write well and have no trouble reading difficult books. MARVE : Non seulement je parle bien, mais j'écris aussi bien et je n'ai aucun mal à lire des livres difficiles. マーヴェ私は話すのが上手なだけでなく、書くのも上手で、難しい本を読むのも苦になりません。 MERVE: Não só falo bem, como também escrevo bem e não tenho dificuldade em ler livros difíceis.

CANAN: Peki nasıl öğrendiniz? CANAN|Well|how|did you learn CANAN: Wie haben Sie das gelernt? CANAN: So how did you learn? CANAN : Comment avez-vous su ? CANAN: Então, como é que aprendeu?

Sırınız nedir? Ihre Reihe| Your secret|what is Was ist dein Geheimnis? What is your secret? Quel est ton secret? Qual é o teu segredo?