×

Mes naudojame slapukus, kad padėtume pagerinti LingQ. Apsilankę avetainėje Jūs sutinkate su mūsų slapukų politika.

image

Barış Özcan 2018, Dünyanın ilk yapay zeka TV sunucusu

Dünyanın ilk yapay zeka TV sunucusu

Bundan 50 yıl önce 31 Ocak 1968'de Türkiye'de ilk televizyon anonsu yapıldı. Ve bundan 5 gün önce Çin'in TRT'sinden şu televizyon anonsu yapıldı. Kısaca yeni işe başladığını ve yılmadan, yorgunluk nedir bilmeden çalışacağını söylüyor. Çok güzel. Biz de kendisine yayın hayatında başarılar diliyoruz. Gerçi TRT'nin o ilk anonsunu yapan Nuran Devres Hanım da yılmadan, yorgunluk nedir demeden dizi senaryoları, romanlar yazmaya devam ediyor ama aradan geçen yarım asır ister istemez insanları değiştiriyor. İşte Çin'li sunucunun en büyük farkı bu. O değişmeyecek. Yaşlanmayacak. Ölmeyecek. Çünkü o insan değil. Dünyanın ilk yapay zeka sunucusu.

En azından Çin'liler öyle lanse ettiler. Ben olsam bu işin teknolojisini tanımlarken “yapay zeka” yerine “sanal kukla” deyimini kullanmayı tercih ederdim. Çünkü izlediğimiz görüntüler tümüyle yapay değil. Biri İngilizce diğeri Çince konuşan iki gerçek haber spikeri model olarak kullanılmış. Sonra da makine öğrenmesi teknikleriyle bu iki spikerin yüz ifadeleri, jestleri, mimikleri, sesleri bilgisayar tarafından incelenmiş ve bu iki sanal sunucu ortaya çıkmış. Çin'de geçen hafta düzenlenen “Dünya İnternet Konferansı”nı sunarak görevlerine başlamışlar. Buna benzer teknolojileri sinema ve oyun dünyasında zaten yıllardır görüyorduk. Ancak burada kaçırılmaması gereken önemli bir fark var. Orayı biraz açmam gerekecek. Bunlara “sanal kukla” demiştim ya. Şu anda kullandığınız cep telefonlarında da buna benzer bir sanal kukla yaratıp konuşturabilirsiniz. Tamam, mükemmel değil, ama çalışan bir konsept. Bu konseptlerin hepsinde yarattığınız avatarın konuşabilmesi için bir kuklacının aynı anda onu oynatması gerekiyor. Çinlilerin sanal sunucularında bu ihtiyaç ortadan kalkmış durumda. Onlara ne isterlerse onu söyletebiliyorlar. Bunun için sadece haber metnini yazmaları yeterli. Onu modelledikleri gerçek haber sunucuları ölse bile sanal kopyaları haber metinlerini okumaya, sunmaya devam edecek. Yılmadan. Yorgunluk nedir bilmeden…

Gelelim işin biraz daha korkutucu kısmına. Çünkü bir yazıyı bir bilgisayarın okuması ya da seslendirmesi de epeyce bir zamandır gündemimizde. Text-to-Speech (yazıdan konuşmaya) teknolojisi pek çok yerde kullanılıyor. Bu araçlar kutuya yazdığınız metni düzgün bir diksiyonla okuyor. Gördüğünüz gibi hem sanal hem de akıllı 🙂 Siz ne yazarsanız onu seslendiriyor. Bu tür teknolojilerde yine modellenen bir ses kaynağı, bir sunucu var ve ona bir dildeki tüm sesleri, heceleri ve bazen de kelimeleri okutuyorlar. Siz kutuya bir şey yazınca önceden kaydedilmiş sesler, heceler yan yana ekleniyor ve bir cümle haline geliyor. Tabiki bu kadar basit değil, işin başka incelikleri de var ama mantık genel olarak bu şekilde işliyor.

Şimdi size bunun canlı bir örneğini de göstereceğim. Eskiden çalıştığım şirket olan Adobe'de 2016'da yapılan bir demoyu izliyorsunuz. Adobe Voco adlı bu program henüz piyasaya çıkmadı, geliştirim aşamasında. Kaydedilmiş bir sesi alıp önce onu kelime kelime analiz ediyor. Yazıya dönüştürüyor. Sonra da söylenenleri istediğiniz gibi değiştirmeye başlıyor. Mesela bu örnekte “karımı ve köpeklerimi öptüm” diyen adamın söylediklerini, sanki yazı yazıyormuş da onu düzeltiyormuş gibi kopyala/yapıştır yaparak değiştiriyor. Cümleyi “Karımı ve karımı öptüm” haline getiriyor. Buraya kadar yaptıkları önceden söylenmiş bir sözü yeniden düzenlemekten ibaret. Fakat sonra alttaki metinde karısının yerine başka bir isim ve cümlenin sonuna da daha önce onun hiç söylemediği yeni bir şey daha yazıyor. Başlangıçta “karımı ve köpeklerimi öptüm” şeklinde kaydedilen cümle, “Jordan'ı üç kere öptüm” haline dönüşüyor. Tehlikenin farkında mısınız beyler 🙂

Adobe'nin yıllardır kullanılan Photoshop'u özellikle hanımlara çok yardımcı olmuştu. Ama şimdi bu yeni geliştirdiği teknoloji, seslerin Photoshop'u olarak pek çok erkeğin kuyusunu kazacak gibi görünüyor. Büyük şirketler bu tür teknolojileri mutfaklarında pişiredursun, onlardan çok daha küçük şirketler, startuplar da boş durmuyor.

Bu sıkış tepiş odada çalışan gençlerin geliştirdiği ürün şu anda hazır durumda. Onu kullanabilmek için web sitesinden en az 30 tane cümle okuyorsunuz. Bu cümleleri kaydediyor ve yaklaşık 1 dakika içinde sesinizin dijital bir klonunu yaratıyor. Ben sistemi denedim. 30 tane cümle kaydettim. Ve sonra daha önce hiç söylemediğim bir şey söylemesini istedim. Bu sistem henüz sadece İngilizce olarak çalışıyor ama siz normalde beni Türkçe konuşurken duyduğunuz için bir kaç cümle daha söylettim. Sistemi eğitme konusunda biraz yetersiz kalmış olabilirim 🙂

Bu gazeteci kendi sesiyle sistemi eğittikten sonra annesine telefon ederek test etmiş. Kadıncağız epeyce bir süre karşısında konuşanın oğlu olduğunu zannediyor. İşin nereye doğru gittiğini fark ettiniz mi? Yakında bu tür sistemleri eğitmek için gönüllü olmanıza da gerek kalmayacak. Bir kaç dakikalık ses kaydınızı analiz eden bir yapay zeka daha sonra sizin hiç söylemediğiniz şeyleri size söyletebilecek. Nitekim az önce bahsettiğim o küçük startup Lyrebird bunu da yapmış. Başkan Obama hiç bir zaman böyle bir konuşmayı yapmadı. Ama başka konuşmalarından alınan 1 dakikalık kayıt ona istediklerini söyletmek için yeterli oldu.

Eğer elinizde birinin yeterli sayıda ve kalitede görüntüsü ve sesi varsa artık onu dijital bir kukla haline getirip istediğinizi yaptırabilme şansınız var. Bir dakika! Bugüne kadar 350'den fazla videoyu hem de 4K çözünürlüğünde yayınladım. Hackerlar için inanılmaz bir malzeme bu. Ya beni de…

ABD başkanı olduktan sonra yaptığım ilk konuşmayı izlediniz. Üstelik bunu ben hazırlamadım. İsmini vermek istemeyen takipçilerimden biri yapmış. Anonim biri. Bana gönderdiği notta yapay zekanın eğitilmesinin yaklaşık 30 saat sürdüğünü yazmış. Neyse ki gözlüklüyüm de ortaya çıkan sonuç, benim sesimle konuşan bir Trump'tan çok “Annihilation – Yok Oluş” filmindeki yaratıklara benziyor. Benzer bir teknikle üretilmiş başka bir örnek daha geliyor şimdi. Oyuncu Amy Adams'ı bilirsiniz. Nicolas Cage'i de bilirsiniz. Peki bu kim?

Bu tür sahte videoları hazırlamak şu anda saatler alıyor. Ama kısa sürede dakikalar içinde hatta gerçek zamanlı olarak böyle görüntüler üretmek mümkün hale gelecek. Ve tabiki beraberinde pek çok hukuki ve etik tartışmayı da getirecek. Ben o konuları başka bir videoya bırakıyorum. Bugün vurgulamak istediğim asıl konu bu değil.

“Dünyanın ilk yapay zeka sunucusu” başlığıyla haber ajanslarına geçen bu konunun kaynağı Çin. Zaten dikkatinizi çekmiştir, teknolojiyle ilgili videolarımda giderek daha fazla Çin'den bahsediyorum. Çünkü bugünlerde bilimin kaynağı genellikle Çin'de oluyor. Çünkü bizim 2023 hedefimiz gibi Çin'in de “Made in China 2025” hedefi var. Bu hedef kapsamında 2025 yılında yapay zeka konusunda dünyanın en gelişmiş ülkesi olmak istiyorlar.

“Herkes gider Mersin'e, biz gideriz tersine” temalı yorumlarınızı yaparak umutsuzluğa kapılmadan önce şunu söyleyeyim. Elbette ABD gibi Çin gibi dünyanın süper gücü olma konusunda yarışan ülkeler, ellerindeki müthiş paralarla, imkanlarla bunu başarabilirler diye düşünüyorsunuz değil mi? Ama unutmayın. En büyük kaynak insan kaynağıdır. Yapay zekayı kullanarak ses sentezleme konusunda şu anda dünyadaki en gelişmiş teknolojiyi yazanlar, kodlayanlar sizlerin yaşında, belki daha da genç üniversite öğrencileri. Ve bunlar ne ABD'de ne de Çin'de geliştirmişler bunu. Lyrebird'ün kurucularından biri olan Jose Sotelo Meksika gibi kişi başına düşen gayrisafi milli hasılası Türkiye'ye çok benzeyen bir ülkeden kalkmış Kanada'da Toronto Üniversitesi'ne gitmiş. Dünyanın başka yerlerinden kafa dengi bir kaç arkadaşıyla birlikte bu küçük startup'ı kurmuşlar. Maddi imkansızlıklara kafayı takmak yerine bu sıkış tepiş odanın içinde yazdıkları koda odaklanmışlar. Yapay zeka üzerine çalışmaya devam ediyorlar. Yılmadan, yorgunluk nedir bilmeden…

Yani sadece başarılı olmak isteyen ülkeler kendine 2023, 2025, 2030 hedefleri koymuyor. Koysa da bu hedefler ona koşacak insanlar olmadan hiçbir işe yaramaz. Başarılı olmak isteyen insanların kendine koyacağı kişisel hedefler hepsinden daha önemli. Biz daha 50 yıl önce ilk televizyon anonsunu yaptık. O anonsu yapan ve izleyen kişiler hala hayattayken şimdi bu mesleğin ortadan kaybolabileceğini gösteren bir gelişmeyi yaşıyoruz. Nicolas Cage'in sahte videoda söylediği şarkıda ne diyordu: “Başlarda korkmuştum, şok olmuştum.” Bilgimiz olmazsa bu gibi gelişmeleri gördükçe yaşayacağımız şey de bu olur. O yüzden böylesine hızlı değişen bir dünyada, sadece değişen bir kişi olmakla yetinmeyelim. Bir şekilde “survive” etmek, hayatta kalmaya çalışmak, Nicolas Cage olmak bizi kesmez. Gelecekte sadece değişen değil, “değiştiren” olmak gerek.

Learn languages from TV shows, movies, news, articles and more! Try LingQ for FREE

Dünyanın ilk yapay zeka TV sunucusu ||artificial|||TV host Der erste TV-Moderator mit künstlicher Intelligenz der Welt Ο πρώτος τηλεοπτικός παρουσιαστής τεχνητής νοημοσύνης στον κόσμο World's first artificial intelligence TV host 世界初の人工知能テレビ司会者 Первый в мире телеведущий с искусственным интеллектом

Bundan 50 yıl önce 31 Ocak 1968'de Türkiye'de ilk televizyon anonsu yapıldı. |||||en Turquie|||télévision| Fifty years ago, on January 31, 1968, the first television announcement was made in Turkey. Il y a 50 ans, le 31 janvier 1968, la première annonce télévisée a été faite en Turquie. Ve bundan 5 gün önce Çin'in TRT'sinden şu televizyon anonsu yapıldı. ||||la Chine|télévision de TRT|||| And 5 days ago, China's TRT made this television announcement. Et il y a 5 jours, cette annonce télévisée a été faite par la TRT de Chine. Kısaca yeni işe başladığını ve yılmadan, yorgunluk nedir bilmeden çalışacağını söylüyor. En résumé|||||sans se décourager|fatigue|||qu'il travaillera| "In short"|||||without giving up||||| Briefly, he says that he has started a new job and will work tirelessly and without knowing what is tiredness. En résumé, il dit qu'il vient de commencer un nouvel emploi et qu'il travaillera sans relâche, sans connaître la fatigue. Çok güzel. Très bien. Biz de kendisine yayın hayatında başarılar diliyoruz. |||publication|||souhaitons |||broadcasting||| We wish him success in his publishing career. Nous lui souhaitons également beaucoup de succès dans sa carrière de publication. Gerçi TRT'nin o ilk anonsunu yapan Nuran Devres Hanım da yılmadan, yorgunluk nedir demeden dizi senaryoları, romanlar yazmaya devam ediyor ama aradan geçen yarım asır ister istemez insanları değiştiriyor. |la TRT|||annonce||Nuran Devres|Devres||||||||les scénarios||||||||||||| "Although"|||||||||||||||||||||the intervening||half a|half century|inevitably|||changes people Although, Nuran Devres, who made the first announcement of TRT, continues to write serials and novels without giving up and saying what is tiredness, but the half-century that has passed inevitably changes people. Bien que Nuran Devres Hanım, celle qui a fait la première annonce de TRT, continue d'écrire des scénarios de séries et des romans sans se fatiguer, sans savoir ce qu'est la fatigue, les cinquante années qui se sont écoulées changent inévitablement les gens. İşte Çin'li sunucunun en büyük farkı bu. |chinoise||||| ||the host's|||| This is the biggest difference of the Chinese server. Voici la plus grande différence avec le présentateur chinois. O değişmeyecek. |He won't change. He will not change. Cela ne changera pas. Yaşlanmayacak. ne vieillira pas It will not age. Ölmeyecek. ne mourra pas Çünkü o insan değil. Dünyanın ilk yapay zeka sunucusu.

En azından Çin'liler öyle lanse ettiler. ||les Chinois||| |at least|||| At least that's what the Chinese have advertised. Au moins, les Chinois l'ont présenté de cette manière. Ben olsam bu işin teknolojisini tanımlarken “yapay zeka” yerine “sanal kukla” deyimini kullanmayı tercih ederdim. |||||en définissant||||||||| |||||defining|artificial|||virtual|virtual puppet|expression||| If it were me, I would prefer to use the term "virtual puppet" instead of "artificial intelligence" when describing the technology of this business. Si j'étais à leur place, je préférerais utiliser le terme «marionnette virtuelle» plutôt que «intelligence artificielle» en décrivant la technologie de ce travail. Çünkü izlediğimiz görüntüler tümüyle yapay değil. |nous avons regardé|||| ||images|entirely|| Because the images we watch are not entirely artificial. Parce que les images que nous observons ne sont pas entièrement artificielles. Biri İngilizce diğeri Çince konuşan iki gerçek haber spikeri model olarak kullanılmış. ||||||||présentateurs de nouvelles||| Two real newscasters, one speaking English and one speaking Chinese, were used as models. Deux véritables présentateurs de nouvelles, l'un parlant anglais et l'autre chinois, ont été utilisés comme modèles. Sonra da makine öğrenmesi teknikleriyle bu iki spikerin yüz ifadeleri, jestleri, mimikleri, sesleri bilgisayar tarafından incelenmiş ve bu iki sanal sunucu ortaya çıkmış. |||||||des présentateurs||expressions faciales||||||||||||| |||||||||||||||analyzed by computer||||virtual|virtual host|| Then, using machine learning techniques, the facial expressions, gestures, mimics and voices of these two announcers were analyzed by the computer and these two virtual anchors emerged. Ensuite, à l'aide de techniques d'apprentissage automatique, les expressions faciales, les gestes, les mimiques et les voix de ces deux présentateurs ont été analysés par ordinateur, et ces deux animateurs virtuels ont été créés. Çin'de geçen hafta düzenlenen “Dünya İnternet Konferansı”nı sunarak görevlerine başlamışlar. |||organisée|||Conférence mondiale||en présentant|leurs fonctions| |||held|||||by presenting|| They started their duties by presenting the “World Internet Conference” held in China last week. Ils ont commencé leurs fonctions en présentant la "Conférence Mondiale sur Internet" qui s'est tenue la semaine dernière en Chine. Buna benzer teknolojileri sinema ve oyun dünyasında zaten yıllardır görüyorduk. ||technologies|||||||nous voyions ||||||"in the world"||| We have already seen similar technologies in the world of cinema and games for years. Ancak burada kaçırılmaması gereken önemli bir fark var. ||ne pas manquer||||| ||"not to miss"||||| However, there is an important difference here that should not be missed. Orayı biraz açmam gerekecek. ||ouvrir| |||I will need I'll have to open it up a bit. Bunlara “sanal kukla” demiştim ya. I used to call them "virtual puppets". Şu anda kullandığınız cep telefonlarında da buna benzer bir sanal kukla yaratıp konuşturabilirsiniz. ||||vos téléphones||||||||vous pouvez parler You can create a similar virtual puppet and make it talk on the mobile phones you are currently using. Vous pouvez actuellement créer une marionnette virtuelle similaire à cela sur les téléphones portables que vous utilisez et lui faire parler. Tamam, mükemmel değil, ama çalışan bir konsept. Ok, it's not perfect, but it's a working concept. D'accord, ce n'est pas parfait, mais c'est un concept fonctionnel. Bu konseptlerin hepsinde yarattığınız avatarın konuşabilmesi için bir kuklacının aynı anda onu oynatması gerekiyor. |concepts|||votre avatar|puisse parler|||manipulateur de marionnettes||||manipuler| ||||||||puppeteer||||| In all of these concepts, a puppeteer needs to play the avatar you created at the same time so that it can speak. Dans tous ces concepts, il est nécessaire qu'un marionnettiste manipule l'avatar que vous avez créé pour qu'il puisse parler en même temps. Çinlilerin sanal sunucularında bu ihtiyaç ortadan kalkmış durumda. les Chinois||||||| In the virtual servers of the Chinese, this need has disappeared. Le besoin a disparu sur les serveurs virtuels des Chinois. Onlara ne isterlerse onu söyletebiliyorlar. They can make them say whatever they want. Ils peuvent leur faire dire ce qu'ils veulent. Bunun için sadece haber metnini yazmaları yeterli. |||||écrire| ||||news text|| For this, they only need to write the text of the news. Pour cela, il leur suffit d'écrire le texte de l'actualité. Onu modelledikleri gerçek haber sunucuları ölse bile sanal kopyaları haber metinlerini okumaya, sunmaya devam edecek. |ils modélisent|||les présentateurs|s'ils meurent|||copies||||présenter|| |modeled after||||||||||||| Even if the real news anchors they modeled die on, their virtual copies will continue to read and present the news texts. Yılmadan. relentlessly. Yorgunluk nedir bilmeden… Without knowing what fatigue is...

Gelelim işin biraz daha korkutucu kısmına. Let's get to the scarier part. Passons à la partie un peu plus effrayante du travail. Çünkü bir yazıyı bir bilgisayarın okuması ya da seslendirmesi de epeyce bir zamandır gündemimizde. ||texte||||||sa voix||||| ||a text||||||reading aloud||quite a while|||on our agenda Because the ability to read or voice an article on a computer has been on our agenda for quite some time. Parce qu'il est dans notre agenda depuis un certain temps que un ordinateur puisse lire ou vocaliser un texte. Text-to-Speech (yazıdan konuşmaya) teknolojisi pek çok yerde kullanılıyor. Texte||||||||| Text-to-Speech technology is used in many places. La technologie de conversion de texte en parole (Text-to-Speech) est utilisée dans de nombreux domaines. Bu araçlar kutuya yazdığınız metni düzgün bir diksiyonla okuyor. |les outils|la boîte|vous avez écrit||||| |These tools|the box|||properly||| These tools read the text you type in the box with proper diction. Gördüğünüz gibi hem sanal hem de akıllı 🙂 Siz ne yazarsanız onu seslendiriyor. ||||||intelligent|||||le prononce As you can see, it is both virtual and smart 🙂 It voices whatever you write. Bu tür teknolojilerde yine modellenen bir ses kaynağı, bir sunucu var ve ona bir dildeki tüm sesleri, heceleri ve bazen de kelimeleri okutuyorlar. ||technologies||modélisé|||||||||||||syllabes|||||ils lisent ||||||sound|sound source||speech synthesizer||||||||syllables||||| There is a sound source, a server, which is also modeled in such technologies, and they have it read all the sounds, syllables, and sometimes words in a language. Dans ce type de technologies, il y a également une source sonore modélisée, un serveur qui lit tous les sons, syllabes et parfois même des mots d'une langue. Siz kutuya bir şey yazınca önceden kaydedilmiş sesler, heceler yan yana ekleniyor ve bir cümle haline geliyor. ||||en écrivant|||||||||||| When you type something in the box, pre-recorded sounds and syllables are added side by side and become a sentence. Quand vous écrivez quelque chose dans la boîte, des sons et des syllabes préenregistrés sont ajoutés côte à côte et formant une phrase. Tabiki bu kadar basit değil, işin başka incelikleri de var ama mantık genel olarak bu şekilde işliyor. |||||||subtilités|||||||||fonctionne |||||||nuances||||logic||||| Of course it's not that simple, there are other subtleties, but that's how the logic works in general. Bien sûr, ce n'est pas si simple, il y a d'autres subtilités dans le travail, mais la logique fonctionne généralement de cette manière.

Şimdi size bunun canlı bir örneğini de göstereceğim. |||||||je vais montrer |||live|||| Now I will show you a vivid example of this. Eskiden çalıştığım şirket olan Adobe'de 2016'da yapılan bir demoyu izliyorsunuz. ||||chez Adobe||||démonstration| You're watching a demo from 2016 at Adobe, the company I used to work for. Adobe Voco adlı bu program henüz piyasaya çıkmadı, geliştirim aşamasında. Adobe|Voco|||||sur le marché|n'est pas sorti|développement| |||||||||"in development" This program called Adobe Voco has not been released yet, it is under development. Kaydedilmiş bir sesi alıp önce onu kelime kelime analiz ediyor. It takes a recorded sound and first analyzes it word for word. Yazıya dönüştürüyor. |transforme en It transforms it into writing. Sonra da söylenenleri istediğiniz gibi değiştirmeye başlıyor. Then it starts to change what is said to your liking. Mesela bu örnekte “karımı ve köpeklerimi öptüm” diyen adamın söylediklerini, sanki yazı yazıyormuş da onu düzeltiyormuş gibi kopyala/yapıştır yaparak değiştiriyor. |||ma femme||mes chiens||||les paroles||||||il corrige||copier|coller|| |||my wife||||||his words||||||was correcting||||| For example, in this example, the man who says “I kissed my wife and my dogs” changes what he says by copy/pasting, as if he were writing and correcting it. Cümleyi “Karımı ve karımı öptüm” haline getiriyor. ||||||transforme He turns the sentence into “I kissed my wife and my wife”. Buraya kadar yaptıkları önceden söylenmiş bir sözü yeniden düzenlemekten ibaret. |||||une|||réorganiser| "Up to here"||||"previously stated"||a saying|||"consists of" What they've done so far is simply rearranging a previously spoken word. Ceci se résume à réorganiser une parole donnée auparavant. Fakat sonra alttaki metinde karısının yerine başka bir isim ve cümlenin sonuna da daha önce onun hiç söylemediği yeni bir şey daha yazıyor. ||||sa femme|||||||||||||||||| ||"below"|||||||||||||||||||| But then, in the text below, he writes another name for his wife and something new at the end of the sentence that he has never said before. Cependant, il écrit ensuite un autre nom à la place de celui de sa femme et ajoute à la fin de la phrase une nouvelle chose qu'il n'avait jamais dite auparavant. Başlangıçta “karımı ve köpeklerimi öptüm” şeklinde kaydedilen cümle, “Jordan'ı üç kere öptüm” haline dönüşüyor. ||||||enregistrée||Jordan||||| Originally recorded as "I kissed my wife and my dogs", the phrase becomes "I kissed Jordan three times". La phrase initialement enregistrée sous la forme "j'ai embrassé ma femme et mes chiens" devient "J'ai embrassé Jordan trois fois". Tehlikenin farkında mısınız beyler 🙂 Are you aware of the danger guys 🙂 Êtes-vous conscients du danger, messieurs 🙂

Adobe'nin yıllardır kullanılan Photoshop'u özellikle hanımlara çok yardımcı olmuştu. Adobe|||||||| Adobe's Photoshop, which has been used for years, was especially helpful to women. Le Photoshop d'Adobe, utilisé depuis des années, a particulièrement aidé les femmes. Ama şimdi bu yeni geliştirdiği teknoloji, seslerin Photoshop'u olarak pek çok erkeğin kuyusunu kazacak gibi görünüyor. |||||||Photoshop|||||||| ||||||||||||dig his grave||| But now this newly developed technology seems to undermine many men as the Photoshop of sounds. Mais maintenant, cette nouvelle technologie développée semble être la Photoshop des sons, ce qui pourrait bien creuser la tombe de nombreux hommes. Büyük şirketler bu tür teknolojileri mutfaklarında pişiredursun, onlardan çok daha küçük şirketler, startuplar da boş durmuyor. ||||||en cuisin||||||||| While big companies cook such technologies in their kitchens, companies and startups that are much smaller than them do not sit idle either. Alors que de grandes entreprises continuent de développer ce type de technologie dans leurs cuisines, de bien plus petites entreprises et des startups ne restent pas inactives.

Bu sıkış tepiş odada çalışan gençlerin geliştirdiği ürün şu anda hazır durumda. ||de l'agitation|||||produit|||| The product developed by the young people working in this cramped room is now ready. Le produit développé par les jeunes travaillant dans cette pièce encombrée est maintenant prêt. Onu kullanabilmek için web sitesinden en az 30 tane cümle okuyorsunuz. ||||site||||| To be able to use it, you read at least 30 sentences from the website. Pour pouvoir l'utiliser, vous devez lire au moins 30 phrases sur le site web. Bu cümleleri kaydediyor ve yaklaşık 1 dakika içinde sesinizin dijital bir klonunu yaratıyor. ||||||||||clone| It records these sentences and creates a digital clone of your voice in about 1 minute. Il enregistre ces phrases et crée un clone numérique de votre voix en environ 1 minute. Ben sistemi denedim. I tried the system. 30 tane cümle kaydettim. ||j'ai enregistré I recorded 30 sentences. Ve sonra daha önce hiç söylemediğim bir şey söylemesini istedim. ||||||||qu'il dise| And then I asked him to say something I've never said before. Bu sistem henüz sadece İngilizce olarak çalışıyor ama siz normalde beni Türkçe konuşurken duyduğunuz için bir kaç cümle daha söylettim. |||||||||||||||||||je vous ai fait dire This system still only works in English, but since you normally hear me speaking in Turkish, I made you say a few more sentences. Sistemi eğitme konusunda biraz yetersiz kalmış olabilirim 🙂 |former training|sur le sujet de|||| I may have been a bit inadequate in training the system 🙂

Bu gazeteci kendi sesiyle sistemi eğittikten sonra annesine telefon ederek test etmiş. |||||en entraînant|||||| After training the system with his own voice, this journalist tested it by phoning his mother. Kadıncağız epeyce bir süre karşısında konuşanın oğlu olduğunu zannediyor. la femme|||||||| For a long time, the woman thinks that it is her son who speaks in front of her. İşin nereye doğru gittiğini fark ettiniz mi? Have you noticed where things are headed? Avez-vous remarqué où va le travail ? Yakında bu tür sistemleri eğitmek için gönüllü olmanıza da gerek kalmayacak. bientôt||||||volontaire|devoirs de vous||| And soon you won't need to volunteer to train such systems. Bientôt, vous n'aurez plus besoin de vous porter volontaire pour former ce type de systèmes. Bir kaç dakikalık ses kaydınızı analiz eden bir yapay zeka daha sonra sizin hiç söylemediğiniz şeyleri size söyletebilecek. |||||||||||||||||vous fera dire An artificial intelligence that analyzes your few minutes of audio recording will then be able to make you say things you never said. Une intelligence artificielle qui analyse votre enregistrement vocal de quelques minutes pourra ensuite vous faire dire des choses que vous n'avez jamais dites. Nitekim az önce bahsettiğim o küçük startup Lyrebird bunu da yapmış. |||||||Lyrebird||| As a matter of fact, that small startup Lyrebird that I just mentioned has done this as well. Başkan Obama hiç bir zaman böyle bir konuşmayı yapmadı. President Obama has never made such a speech. Ama başka konuşmalarından alınan 1 dakikalık kayıt ona istediklerini söyletmek için yeterli oldu. ||ses d'enregistrement||||||||| But one minute of recording from other conversations was enough to make him say what he wanted.

Eğer elinizde birinin yeterli sayıda ve kalitede görüntüsü ve sesi varsa artık onu dijital bir kukla haline getirip istediğinizi yaptırabilme şansınız var. |||||||image|||||||||sous forme|||pouvez le faire|| If you have a sufficient number and quality of images and sounds of someone, now you have the chance to turn them into a digital puppet and have them do whatever you want. Bir dakika! Just a minute! Bugüne kadar 350'den fazla videoyu hem de 4K çözünürlüğünde yayınladım. ||||||||en 4K| To date, I have published more than 350 videos in 4K resolution. Hackerlar için inanılmaz bir malzeme bu. les hackers||||| This is incredible material for hackers. Ya beni de… Or me too…

ABD başkanı olduktan sonra yaptığım ilk konuşmayı izlediniz. You watched my first speech after I became president of the USA. Vous avez regardé mon premier discours après être devenu président des États-Unis. Üstelik bunu ben hazırlamadım. |||je n'ai pas préparé Besides, I didn't prepare it. De plus, ce n'est pas moi qui l'ai préparé. İsmini vermek istemeyen takipçilerimden biri yapmış. son nom||qui ne veut pas||| One of my followers, who didn't want to give his name, did it. L'un de mes abonnés, qui ne veut pas dévoiler son nom, l'a fait. Anonim biri. Anonymous Quelqu'un d'anonyme. Bana gönderdiği notta yapay zekanın eğitilmesinin yaklaşık 30 saat sürdüğünü yazmış. ||||l'intelligence artificielle||||| He sent me a note saying that it took about 30 hours to train the AI. Dans le message qu'il m'a envoyé, il a écrit que la formation de l'intelligence artificielle a duré environ 30 heures. Neyse ki gözlüklüyüm de ortaya çıkan sonuç, benim sesimle konuşan bir Trump'tan çok “Annihilation – Yok Oluş” filmindeki yaratıklara benziyor. ||||||||ma voix|||||||||| Fortunately, with glasses, the result is more like a creature from the movie "Annihilation" than a Trump speaking with my voice. Heureusement que je porte des lunettes, car le résultat qui en découle ressemble beaucoup moins à un Trump parlant avec ma voix qu'à des créatures du film "Annihilation – Yok Oluş." Benzer bir teknikle üretilmiş başka bir örnek daha geliyor şimdi. ||technique||||||| Now comes another example produced with a similar technique. Un autre exemple produit avec une technique similaire arrive maintenant. Oyuncu Amy Adams'ı bilirsiniz. ||Adams| You know the actress Amy Adams. Vous connaissez l'actrice Amy Adams. Nicolas Cage'i de bilirsiniz. |Nicolas Cage|| Vous connaissez aussi Nicolas Cage. Peki bu kim? And who is this?

Bu tür sahte videoları hazırlamak şu anda saatler alıyor. ||faux|||||| Preparing such fake videos currently takes hours. Préparer ce type de vidéos fausses prend actuellement des heures. Ama kısa sürede dakikalar içinde hatta gerçek zamanlı olarak böyle görüntüler üretmek mümkün hale gelecek. |||||||en temps réel|||images|||| But it will soon be possible to produce such images in minutes, even in real time. Mais il deviendra possible de produire de telles images en quelques minutes, voire en temps réel. Ve tabiki beraberinde pek çok hukuki ve etik tartışmayı da getirecek. |||||||éthique||| And of course it will bring with it many legal and ethical debates. Et bien sûr, cela apportera également de nombreux débats juridiques et éthiques. Ben o konuları başka bir videoya bırakıyorum. I'll leave those issues for another video. Bugün vurgulamak istediğim asıl konu bu değil. This is not the main issue I want to emphasize today.

“Dünyanın ilk yapay zeka sunucusu” başlığıyla haber ajanslarına geçen bu konunun kaynağı Çin. |||||sous le titre|||transmise|||| The source of this issue, which was reported to news agencies with the title "The world's first artificial intelligence server", is China. L'origine de ce sujet, qui a été relayé par les agences de presse sous le titre "Le premier serveur d'intelligence artificielle au monde", est la Chine. Zaten dikkatinizi çekmiştir, teknolojiyle ilgili videolarımda giderek daha fazla Çin'den bahsediyorum. |||la technologie|||de plus en plus|||| You've already noticed, I'm talking more and more about China in my tech-related videos. Vous l'avez probablement remarqué, dans mes vidéos sur la technologie, je parle de plus en plus de la Chine. Çünkü bugünlerde bilimin kaynağı genellikle Çin'de oluyor. ||la science|||| Because nowadays science usually originates in China. Parce qu'en ce moment, la source de la science se trouve généralement en Chine. Çünkü bizim 2023 hedefimiz gibi Çin'in de “Made in China 2025” hedefi var. ||||||||Chine|| Because, like our 2023 target, China also has a “Made in China 2025” target. Parce que tout comme notre objectif 2023, la Chine a également un objectif 'Made in China 2025'. Bu hedef kapsamında 2025 yılında yapay zeka konusunda dünyanın en gelişmiş ülkesi olmak istiyorlar. As part of this goal, they want to be the most advanced country in the world in terms of artificial intelligence by 2025. Dans le cadre de cet objectif, ils souhaitent devenir le pays le plus avancé au monde en matière d'intelligence artificielle d'ici 2025.

“Herkes gider Mersin'e, biz gideriz tersine” temalı yorumlarınızı yaparak umutsuzluğa kapılmadan önce şunu söyleyeyim. ||à Mersin|||à l'envers|||||||| Let me say this before falling into despair by making your comments with the theme "Everybody goes to Mersin, we go to the contrary". Avant de vous laisser emporter par des commentaires sur le thème 'Tout le monde va à Mersin, nous faisons l'inverse', laissez-moi dire ceci. Elbette ABD gibi Çin gibi dünyanın süper gücü olma konusunda yarışan ülkeler, ellerindeki müthiş paralarla, imkanlarla bunu başarabilirler diye düşünüyorsunuz değil mi? |||||||||||||||||peuvent réussir|||| Of course, you think that countries competing to become the superpower of the world, such as the USA and China, can achieve this with great money and opportunities, don't you? Ama unutmayın. But remember. En büyük kaynak insan kaynağıdır. The biggest resource is human resource. Yapay zekayı kullanarak ses sentezleme konusunda şu anda dünyadaki en gelişmiş teknolojiyi yazanlar, kodlayanlar sizlerin yaşında, belki daha da genç üniversite öğrencileri. |l'intelligence artificielle||||||||||technologie|ceux qui écrivent|les codeurs|votre||||||| Those who write and code the most advanced technology in the world in synthesizing sound using artificial intelligence are university students your age, maybe even younger. Ceux qui écrivent et programment actuellement la technologie de synthèse vocale la plus avancée au monde en utilisant l'intelligence artificielle sont des étudiants universitaires de votre âge, voire plus jeunes. Ve bunlar ne ABD'de ne de Çin'de geliştirmişler bunu. |||||||ont développé| And they developed it neither in the USA nor in China. Et ils n'ont développé cela ni aux États-Unis ni en Chine. Lyrebird'ün kurucularından biri olan Jose Sotelo Meksika gibi kişi başına düşen gayrisafi milli hasılası Türkiye'ye çok benzeyen bir ülkeden kalkmış Kanada'da Toronto Üniversitesi'ne gitmiş. du lyrebird|||||||||||produit intérieur brut||produit national brut||||||||Toronto University|| Jose Sotelo, one of the founders of Lyrebird, came from a country like Mexico with a per capita GDP similar to Turkey and went to the University of Toronto in Canada. Jose Sotelo, l'un des fondateurs de Lyrebird, vient d'un pays dont le produit intérieur brut par habitant ressemble beaucoup à celui de la Turquie, et il est allé à l'Université de Toronto au Canada. Dünyanın başka yerlerinden kafa dengi bir kaç arkadaşıyla birlikte bu küçük startup'ı kurmuşlar. ||d'autres endroits|||||||||| Together with a few like-minded friends from other parts of the world, they founded this small startup. Ils ont créé cette petite startup avec quelques amis partageant les mêmes idées venant d'autres endroits du monde. Maddi imkansızlıklara kafayı takmak yerine bu sıkış tepiş odanın içinde yazdıkları koda odaklanmışlar. |||s'inquiéter de|||||||||se sont concentrés Instead of obsessing over financial impossibilities, they focused on the code they wrote in this cramped room. Au lieu de se concentrer sur les impossibilités financières, ils se sont focalisés sur le code qu'ils écrivaient dans cette pièce encombrée. Yapay zeka üzerine çalışmaya devam ediyorlar. They continue to work on artificial intelligence. Ils continuent à travailler sur l'intelligence artificielle. Yılmadan, yorgunluk nedir bilmeden… Without giving up, without knowing what fatigue is...

Yani sadece başarılı olmak isteyen ülkeler kendine 2023, 2025, 2030 hedefleri koymuyor. In other words, countries that only want to be successful do not set themselves 2023, 2025, 2030 targets. Donc, seuls les pays qui souhaitent réussir ne se fixent pas d'objectifs pour 2023, 2025, 2030. Koysa da bu hedefler ona koşacak insanlar olmadan hiçbir işe yaramaz. si|||||courront||||| Even if he does, these goals are useless without people to run towards him. Même s'ils le font, ces objectifs ne servent à rien sans des personnes prêtes à les atteindre. Başarılı olmak isteyen insanların kendine koyacağı kişisel hedefler hepsinden daha önemli. |||||qu'ils se fixent||||| The personal goals that people who want to be successful will set for themselves are more important than all. Les objectifs personnels que les personnes désirant réussir se fixent sont les plus importants de tous. Biz daha 50 yıl önce ilk televizyon anonsunu yaptık. We made the first television announcement 50 years ago. O anonsu yapan ve izleyen kişiler hala hayattayken şimdi bu mesleğin ortadan kaybolabileceğini gösteren bir gelişmeyi yaşıyoruz. |||||||tant qu'ils vivent||||||||| |||||||||||||indicating||| While the people who made that announcement and watched it are still alive, we are now experiencing a development that shows that this profession may disappear. Nous vivons maintenant un développement qui montre que ce métier pourrait disparaître alors que les personnes qui ont fait l'annonce et les spectateurs sont encore en vie. Nicolas Cage'in sahte videoda söylediği şarkıda ne diyordu: “Başlarda korkmuştum, şok olmuştum.” Bilgimiz olmazsa bu gibi gelişmeleri gördükçe yaşayacağımız şey de bu olur. ||||||||||||notre connaissance|||||||||| What Nicolas Cage sang in the fake video said: “I was scared at first, I was shocked.” If we do not have knowledge, this is what we will experience as we see such developments. Que disait Nicolas Cage dans la chanson qu'il a chantée dans la fausse vidéo : « Au début, j'avais peur, j'étais choqué. » Si nous ne sommes pas informés, c'est cela que nous vivrons en voyant ce genre de développements. O yüzden böylesine hızlı değişen bir dünyada, sadece değişen bir kişi olmakla yetinmeyelim. ||||||||||||ne nous contentons Therefore, in such a rapidly changing world, let's not be content with just being a changing person. C'est pourquoi, dans un monde qui change aussi rapidement, ne nous contentons pas d'être juste une personne qui change. Bir şekilde “survive” etmek, hayatta kalmaya çalışmak, Nicolas Cage olmak bizi kesmez. |||||||||||ne suffit pas It doesn't cut us to somehow "survive", try to survive, be Nicolas Cage. Gelecekte sadece değişen değil, “değiştiren” olmak gerek. In the future, it is necessary to be a "changer", not just a changer.