×

Mes naudojame slapukus, kad padėtume pagerinti LingQ. Apsilankę avetainėje Jūs sutinkate su mūsų slapukų politika.


image

TEDx Turkey, 21. Yüzyıl Çocuğu | Mehmet Ali Makbuloğlu | TEDxBahcesehirUniversity

21. Yüzyıl Çocuğu | Mehmet Ali Makbuloğlu | TEDxBahcesehirUniversity

Çeviri: Esra Çakmak Gözden geçirme: Ahmet Asliyuce

Bundan üç sene önce 13 yaşında bir çocuk olduğunuzu hayal etmenizi istiyorum,

13 yaşında babasını yeni kaybetmiş, annesi ve kardeşiyle

hayata tutunmaya çalışan, bu yolculukta kendini ve tutkularını arayan bir çocuk.

Bu çocuk tutkularını bulabilmek için; spordan sanata, tiyatrodan okuldaki farklı görevlere kadar her şeyi denemiş,

bunlardan belli bir deneyim edinmiş, ama hâlâ tutkularını bulamamış.

Bu çocuk, çok hırslı ve çok meraklı

ve bu çocuk üç sene önce bir kış günü, şu anki tutkularının ilk tohumlarını

buluyor ve şu an o tutkularıyla beraber, kendini bulmaya bir adım daha yaklaşıyor.

Merhabalar, ben Mehmet Ali Makbuloğlu ve memnun oldum,

ben o tutkularını arayan çocuğum.

(Alkış)

Peki, üç sene önce ne oldu da ben şu anki yaşadığım tutkularımı buldum?

Biz üç sene önce Beykoz'da oturuyorduk ve bir kış günü,

benim kardeşim Mustafa hastalanmıştı.

O zamanlar, kardan dolayı araba hiçbir şekilde çıkmıyordu

ve evde de ilaç yoktu...

Bize en yakın eczane, tamı tamına dört kilometre uzaklıktaydı

ve o dönemde ailem, kardeşime alternatif çözümler bulmaya çalışırken,

ben de salonda oturuyordum.

Bir tarafta boş bir ilaç kutusu, bir tarafta da drone'umu gördüm.

Ben evde dolaşmayı çok severim,

ayakta dolaşırım, düşünürüm, kendi kendime konuşurum

ve bir taraftan boş ilaç kutusunu, öbür taraftan drone'u aldım.

Sonra, bir anda ikisini üst üste koydum.

Sonra aklımda bir ışık çaktı ve ben ilacı drone'a iple bağladım.

Sonra ben drone'u havalandırdım,

drone önüme geldiğinde, ipi kestim ve ilaç yere düştü.

Büyük bir heyecanla kendime dedim ki,

''Biz eczaneye gidemiyorsak, eczane niye bize gelmiyor?''

Fikir çok basitti, nöbetçi eczanelerden veya ulaşımı zor olan yerlere yakın olan

eczanelerden, bir drone ilaç alacaktı, bunu taşıyacaktı ve insanlara verecekti.

Beni çok heyecanlandırmıştı bu fikir, hemen akşamında oturup çizmeye başladım.

Tatil bitti, sabah Bilişim Teknolojileri öğretmenimin kapısına gittim ve çaldım.

Açtığında, ''Hayırdır Mali?'' dedi.

''Öğretmenim ben eczanelerden ilaç alıp insanlara teslim eden

bir drone yapmak istiyorum'' dedim.

''Tamam, çok güzel ama ilk önce drone'u nasıl yapacağını öğrenmen gerekiyor.''

Bunu bana söylediğinde,

eve gittim, açtım bilgisayarımı

ve yazdığımda internete, karşıma bir video çıktı.

Bir çocuk, elinde bir drone'la insanlara 21. yüzyıl becerilerini, maker hareketini

ve bu drone'u, o uçan drone'u, bu beceriler sayesinde yaptığını söylüyordu.

Şimdi o videoyu izledikten sonra dedim ki,

''Ya acaba benim de bu şekilde mi yapmam gerekiyor?'

İnternete iki tane anahtar kelime yazdım:

''Maker'' ve ''Türkiye''

Karşıma bir internet sitesi çıktı, ''Makers Türkiye.''

Yanında tırnak içinde, sen de yap yazıyordu.

O cümle beni çok heyecanlandırmıştı, çünkü ben de yapabilecektim.

Mail attım, dedim böyle böyle bir projem var, bana yardımcı olur musunuz.

Ertesi gün Ongun Tandan, Ongun abiden bir mail geldi.

''Merhaba Mehmet Ali, hayaline yardımcı olmak isteriz.

Cuma günü kahve içmeye bekliyoruz.''

Bu mail'i aldıktan sonra, o mail'i okulda aldım, ders sırasında ve çok mutlu oldum.

Böyle gülücükler saçıyorum ve cuma günü gittim.

Onla konuştuk ve bana yine şunları söyledi,

Maker kültürü sayesinde, 21. yüzyıl becerilerini kullanarak

bu projeni yapacaksın.

İşte açık kaynak platformlar kullanacaksın yazılım yapacaksın, tasarım yapacaksın,

ama benim burada seçtiğim iki kavram vardı:

21. yüzyıl becerileri ve maker hareketi. Şimdi ben bu iki kavramı anladıktan sonra, benim hayatım ortadan ikiye bölündü.

Bir zaman çizelgesi düşünün, ortada bir milat çizgisi,

bu milat çizgisi maker hareketini ve 21. yüzyıl becerilerini anladığım zaman;

bunun öncesi, ''Maker Hareketinden Önce''

ve bunun sonrası da, ''Maker Hareketinden Sonra'' diye adlandırıyorum.

Peki, bunca dakikadır konuştuğum şey,

maker hareketi ve 21. yüzyıl becerileri ne?

Maker hareketinin kökeni, ''maker'',

o videoda gördüğüm çocuk Kaan abinin anlatımıyla,

make, yapmaktan geliyor, yani sen de yap.

Maker kültürü insana şunu diyor,

''Öğretirken öğren, kendin yap ve bunu yaparken açık kaynağı kullan.''

Yani insanı yapmaya, öğretmeye ve öğrenmeye teşvik ediyor.

Öğretirken öğren, ne? Onu şöyle örnek verebilirim.

O videoda gördüğüm çocuk, Kaan bana drone'u nasıl yapmayı anlatırken,

kendi de aslında drone'un nasıl daha inovatif yapabileceğini öğreniyordu.

Aynı şekilde ilerleyen zamanlarda ben, benden küçük çocuklara tasarım odaklı

düşünme dersleri verirken, aslında ben de tasarımı

nasıl daha inovatif yapabileceğimi öğreniyordum.

Yani öğretirken, öğreniyordum.

Dedim ki, ben maker kültürü yardımıyla bu eczane drone projemi yapıyordum,

nasıl yapıyordum?

Ben ilk prototipimi yaparken,

kendin yap ve açık kaynak felsefesini kullandım.

Michigan Teknik Üniversitesi'nin yaptığı bir araştırmaya göre,

eğer bir aile hırdavat ihtiyaçlarını satın almak yerine 3D printer'dan basarsa,

o dönem içinde, yüzde doksan üçlük bir tasarruf yapıyor.

Yani ben 100 lira harcıyorsam, 100 liraya değil, 7 liraya mâl edebilirim.

Bu gerçekten çok büyük bir şey.

Ben de bu projeyi yaparken, 2000-3000 liraya bir drone alabilirdim, onun yerine

400 liraya kendi drone'umu yapmaya karar verdim.

Peki, nasıl yaptım?

Ben bu projeye başlarken, bir özgüvenim bir heyecanım vardı,

tutkularımı arıyordum çünkü,

ama bilgim yoktu.

Bunun için de, açık kaynağı kullandım.

Açık kaynak size şunu sağlıyor, mesela ben drone nasıl yapılır

diye internete yazdığımda, önüme yüzlerce video geldi.

Aynı şekilde drone'un yazılımı nasıl yapılır diye yazdığımda, kod dökümanları;

tasarım nasıl yapılır diye yazdığımda da, yüzlerce tasarım dökümanı geldi.

Ama işin en güzel kısmı burada değil,

işin en güzel kısmı bunu paylaşan insanlar sizden tek kuruş bile para istemiyor.

Orada insanlar paylaşıyorlar ve siz onlardan alıyorsunuz,

onları modifiye ediyorsunuz, kullanıyorsunuz ve geri paylaşıyorsunuz.

Bu paylaşımcı topluluk, bu sayede kendini bir adım daha öne taşıyor.

Tamam, bu benim birinci tutkum.

Peki ikinci tutkum ne, 21. yüzyıl becerileri ne?

Sinan Yaman'ın çok güzel bir sözü var:

''Egosu küçük, kalbi büyük, zihni berrak, elleri hızlı, vicdani ve mantık zekâsına

sahip bireylerdir 21. yüzyıl bireyleri.''

Bunu şöyle anlatalım, 20. yüzyılda yani bir önce bıraktığımız yüzyılda,

iki farklı kesim vardı: bir aktivistler, bir de fabrikatörler,

ben onlara böyle diyorum.

Aktivistler vicdana sahiplerdi, liderlik edebiliyorlardı ve hayal edebiliyorlardı,

ama üretemiyorlardı.

Aynı şekilde fabrikatörler üretebiliyordu, ama hayal edemiyorlardı, gelecekteki

trendi görebiliyorlardı, ama vicdana sahip değillerdi.

Şimdi 21. yüzyılda, bu ikisi birleşiyor. Vicdan ve mantıksal zekâ birleşiyor

ve 21. yüzyıl bireyleri hem lider, hem üretebilen, hem hayal edebilen,

hem de gelecekteki trendleri yakalayabilen bireyler oluyor.

Çok güzel, oluyorlar ama bir işi nasıl sürdürüyorlar?

Nasıl hayata geçirebiliyorlar? İşte burada da Atatürk bize diyor ki,

''Hayallerimi belirledim, hayallerimin önündeki engelleri gördüm, hayallerimin

önündeki engelleri kaldırınca, hayallerim kendiliğinden gerçekleşti.''

Biz buna, 21. yüzyılda daha kısa bir ad koyuyoruz ve buna vizyon misyon

ve aksiyon döngüsü diyoruz.

Benim vizyonum; kendimi bulmak, tutkularımı bulmaktı.

Bunun için ben misyon olarak, kendime maker kültürünü,

21. yüzyıl birey becerilerini kendi içimde yansıtmak, yaşatmak ve projemi yapmak olarak belirledim,

ve aksiyonda bu belirlediğim misyonu hayata geçirdim ve devam ettim.

Kendimi bulmaya bir adım daha yaklaştım.

Bunu anladıktan sonra, hayatımın ikinci dönemi başladı.

Bu ikinci döneme ben ilk adımımı attığımda, şunu fark ettim.

Herkes benim kadar şanslı değil.

Bunu çok iyi anlamanızı istiyorum.

Bugün Türkiye'de, her çocuk bunların farkına varamıyor.

Farkına varanlar var, ama hepsi değil

ve ben bunu gördükten sonra, kendime şunu görev edindim.

Herkesin farkında olmasını, bir nebze sağlamak istiyorum.

Bunun için yapabileceğim, benim için en mantıklı karar,

öğretmenlerle derdimi paylaşmaktı.

Ben de bunun için eğitim sempozyumlarında,

maker kültürünün önemini ve 21. yüzyıl becerilerini anlattım.

Bunu anlattıkça bu öğretmenler, benim hayalimi anlatarak diğer

insanlarla paylaştı ve maker kültürü benim gibi birsürü arkadaşım sayesinde çoğaldı.

Bunu çoğaltırken sadece ben tek başıma değildim, benim gibi yüzlerce arkadaşım

benim yaşımda, benim yaşımdan büyük insanlar vardı ve şu an,

şu dönemde, maker kültürü Türkiye'de daha fazla tanınıyor, daha fazla çocuk,

hayallerini gerçekleştirmeye bir adım daha atabiliyor.

Bu topluma yaptığım bir kazançtı ve kendime edindiğim görevi

yapmama yardımcı olmuştu, ama benim için kazanç neydi?

Şimdi benim ailem her ne kadar benim hevesimi kırmamak için

yapabilirsin Mali dese de, kendi içlerinde şunu düşündüklerini

bir nebze bile biliyordum, ''Ya icat çıkarma başımıza.''

Ya da hani, hani 14 yaşındasın ne yapabilirsin ki sen?

Hani onca insan yapamıyor, sen mi yapacaksın?

Ama ben bunu insanlara anlattıktan sonra fark ettiler ki aslında bu kültür

sayesinde herkes istediğini kolayca yapabilir ve ben ailemden şu sözü duydum,

''Mali yap, sen de yap.''

Bunu duymak beni o kadar mutlu etti ki, ben o gün şunun farkına varmıştım,

ben tutkularımı bulmuştum ve kendimi bulmaya, gelecekteki beni bulmaya

bir adım daha yaklaşmıştım,

ama her şey istediğim gibi gitmedi.

Ben ilk protitipimi yaptım, değil mi?

Ben bu ilk protitipi uygun bir fiyata da yaptım, bayağı uygun yani,

ama ilerleyen protitiplere geçmeye çalıştığımda,

bunun çok zor olduğunu fark ettim.

Ben ilk versiyonda sadece uçan bir drone yapmıştım, havalanan, dolaşan bir drone,

ama bunun ilerleyen versiyonlarında, daha stabil uçması gerekiyordu,

bir ilaç taşıması gerekiyordu ve bunu bir yere bırakması gerekiyordu.

Ben bu süreçleri yapmaya çalışırken fark ettim ki, bunu yapmak çok zor.

Kişisel isteğe göre bir drone yapmak çok zor

ve beni daha fazla yavaşlattığı için, ben onu bırakmak zorunda kaldım,

ama ben onu bırakırken ona şunu dedim,

''Bana maker kültürünü kazandırdığın için, 21. yüzyıl becerilerini kazandırdığın için

ve drone'un nasıl yapılacağını öğretip mekanik deneyim verdiğin için,

çünkü gerçekten drone'un nasıl yapıldığını öğrendim bu arada,

sana teşekkür ederim.''

Ona teşekkür ettim ve onu bıraktım.

Bu kadar kolay olabileceğini düşünmüyordum ama bıraktım.

İçimde biraz burukluk vardı, eve geldim, kardeşim bana kapıda bakıyor böyle,

belli ki ikinci projemizin fikrini verecekti ufaklık

ve dedi ki, ''Abi ben Star Wars asilerin o uçağını yapmak istiyorum,

drone yapmak istiyorum, yapabilir miyim?''

Ya düşünsenize hani ben yapamamışım,

şimdi ailemin bana hissettiğini, ben kardeşime hissediyorum.

(Gülerek) Ya ben yapamadım, sen nasıl yapacaksın?

Gerçekten de öyle düşündüm.

Ben zorlandıysam, bu çocuk nasıl yapacak?

Şimdi bir drone deneyimi yaşamak istediğinizde, önünüzde iki seçenek var.

Ya 2000-3000 liraya stabil uçan bir drone alacaksınız, bir para kaybı vereceksiniz,

ya da daha uygun bir fiyata, zamanınızı ve enerjinizi harcayarak

bir drone yapmaya çalışacaksınız.

Bu sorunu ben aklımın bir köşesine kazımıştım ki, Atalay'la tanıştığımda

bu sorun tekrardan masaya geldi.

Atalay benim yaşıtım, o buralarda bir yerde oturuyor

ve o da yazılım yapıyor, ben mekanik tasarım alanında

devam etmeye karar verdim, o yazılım yapıyor.

Biz onunla tanıştığımızda, fark ettik ki gerçekten herkes istediği gibi orta yolda

bir drone yapamıyor, yani hem uygun olacak hem de uğraştırmayacak, böyle bir şey yapamıyorlar.

Böyle olunca biz bunun, sorunun farkına varınca, biz Pira'ya başladık.

Pira, bizim şu an çalıştığımız, üzerinde çalıştığımız yeni girişimimiz

ve biz Pira'da şunu dedik,

''Biz ne siyah olalım, ne de beyaz olalım, biz gri olalım'' dedik.

Yani biz ne pahalı bir drone yapalım, stabil bir drone yapalım,

ne de insanları uğraştıracak bir şey yapalım dedik.

Uygun fiyatlı, stabil uçabilecek

ve kişiselleştirilebilir bir drone yapalım dedik.

Çok basitti bunda da prensip, bir ana gövde düşünün.

Şu anki versiyonumuzu anlatıyorum sizlere

ve dört tane de kol var

ve bu kollar ana gövdeye takılıyor

ve modüler bir şekilde havalanıyor.

Şimdi bu projeyi çalışırken, üzerinde çalışırken, fark ettim ki Mustafa da

drone yapabilecek, o da o kolları takarken onu yapmanın deneyimine erişebilecek

ve aynı zamanda bu, 2000-3000 lira değil, biraz daha uygun bir fiyata olacaktı

ve şu an, biz 25 kişilik bir ekiple, Pira üzerinde çalışıyoruz.

Bu ekibin güzel bir yanı var, biz Atalay'la başvuruları açarken dedik ki,

bizden büyük insanların olması zorunlu değil ya da cv'lerinde hangi üniversiteden

kaç derece aldıkları da umurumuzda değil

ya da hangi projelere öncülük ettikleri de umurumuzda değil,

tabii ki önemli bunlar ama, biz onların tutkularıyla ve hayalleriyle gelmesini

istiyoruz dedik, bu yüzden başvurularımızı açtık

ve başvurularımıza şunu dedik,

''Bir alanda yetkinliğin var mı, varsa bizim işimize yarayabilir.

Tutkuların neler ve bizim ekibimizde neler yapmak istersin?''

ve bu insanlar başvurdular ve şu an ekibimizdeki insanların her biri,

bir tutkuya, bir hayale sahip ve bizim hayalimize ortak oluyorlar

ve biz bu projeyi, ilerleyen adımlara götürüyoruz.

Şu an durum bu.

Ben bu kültürleri kendi içimde yaşamaya başladıktan sonra ve projelerle beraber

devam ettikten sonra fark ettim ki, ben kendimi bulmaya bir adım daha yaklaştım

ve ben bunları, bu iki tutku sayesinde yaptım; 21. yüzyıl becerileri

ve maker hareketi sayesinde yaptım,

ama bunu bir tek ben yaptım diye değil, hepiniz yapabilirsiniz.

Hepiniz gelecekteki kendinize,

bir adım daha, bir adım daha yaklaşabilirsiniz

ve buna hemen başlayabilirsiniz.

O zaman, neden şimdi başlamıyorsunuz?

Neden bu kültürleri kendi içinizde yaşatmaya başlamıyorsunuz?

Başlamalısınız da.

Beni dinlediğiniz için teşekkür ederim.

(Alkış)

Learn languages from TV shows, movies, news, articles and more! Try LingQ for FREE

21. Yüzyıl Çocuğu | Mehmet Ali Makbuloğlu | TEDxBahcesehirUniversity ||||Makbuloğlu| Das Kind des 21. Jahrhunderts | Mehmet Ali Makbuloğlu | TEDxBahcesehirUniversity 21st Century Child | Mehmet Ali Makbuloglu | TEDxBahcesehirUniversity 21世紀の子ども|メフメト・アリ・マクブロウル|TEDxBahcesehirUniversity Ребенок 21 века | Мехмет Али Макбулоглу | TEDxБахчешехирУниверситет 21世纪的孩子|穆罕默德·阿里·马克布洛格鲁 | Mehmet Ali Makbuloğlu TEDx巴赫塞希尔大学

Çeviri: Esra Çakmak Gözden geçirme: Ahmet Asliyuce ||||||Asliyuce Translation: Esra Çakmak Reviewed by Ahmet Asliyuce

Bundan üç sene önce 13 yaşında bir çocuk olduğunuzu hayal etmenizi istiyorum, I want you to imagine that three years ago you were a 13-year-old boy, Я хочу, чтобы вы представили, что три года назад вы были 13-летним мальчиком,

13 yaşında babasını yeni kaybetmiş, annesi ve kardeşiyle At the age of 13, he had just lost his father and was living with his mother and brother. Он только что потерял отца в возрасте 13 лет и живет с матерью и братом.

hayata tutunmaya çalışan, bu yolculukta kendini ve tutkularını arayan bir çocuk. |||||||passions||| a boy trying to hold on to life, searching for himself and his passions on this journey. Ребенок, пытающийся держаться за жизнь, ищущий себя и свои увлечения в этом путешествии.

Bu çocuk tutkularını bulabilmek için; spordan sanata, tiyatrodan okuldaki Чтобы найти эти детские страсти; из спорта в искусство, из театра в школу farklı görevlere kadar her şeyi denemiş, |tasks|||| to different missions, перепробовал все из разных миссий,

bunlardan belli bir deneyim edinmiş, ama hâlâ tutkularını bulamamış. |||experience|acquired|||| he's had a certain amount of experience, but he still hasn't found his passion. он получил от них некоторый опыт, но до сих пор не нашел своих увлечений.

Bu çocuk, çok hırslı ve çok meraklı |||ambitious|||curious Этот мальчик очень амбициозен и очень любопытен.

ve bu çocuk üç sene önce bir kış günü, şu anki tutkularının ilk tohumlarını |||||||||||passions' first seeds||first seeds И этот мальчик зимним днем три года назад посеял первые семена своей нынешней страсти.

buluyor ve şu an o tutkularıyla beraber, kendini bulmaya bir adım daha yaklaşıyor. |||||with passions||||||| и теперь, с этими страстями, он на один шаг ближе к поиску себя.

Merhabalar, ben Mehmet Ali Makbuloğlu ve memnun oldum,

ben o tutkularını arayan çocuğum. Я мальчик, который ищет эти страсти.

(Alkış)

Peki, üç sene önce ne oldu da ben şu anki yaşadığım tutkularımı buldum? |||||||||||my passions| Итак, что произошло три года назад, чтобы я нашел свои нынешние увлечения?

Biz üç sene önce Beykoz'da oturuyorduk ve bir kış günü, ||||in Beykoz|were living||||

benim kardeşim Mustafa hastalanmıştı.

O zamanlar, kardan dolayı araba hiçbir şekilde çıkmıyordu ||snow||||| В то время машина вообще не выходила из-за снега.

ve evde de ilaç yoktu...

Bize en yakın eczane, tamı tamına dört kilometre uzaklıktaydı ||||exactly|exactly|||was away Ближайшая к нам аптека находилась ровно в четырех километрах.

ve o dönemde ailem, kardeşime alternatif çözümler bulmaya çalışırken,

ben de salonda oturuyordum.

Bir tarafta boş bir ilaç kutusu, bir tarafta da drone'umu gördüm. |||||box||||my drone| Я увидел пустую аптечку с одной стороны и мой дрон с другой.

Ben evde dolaşmayı çok severim,

ayakta dolaşırım, düşünürüm, kendi kendime konuşurum |I wander|||| Я хожу, думаю, разговариваю сам с собой

ve bir taraftan boş ilaç kutusunu, öbür taraftan drone'u aldım. ||||||||the drone| и я взял пустую аптечку с одной стороны и дрон с другой.

Sonra, bir anda ikisini üst üste koydum. Then I put the two together at once. Затем я соединил их вместе сразу.

Sonra aklımda bir ışık çaktı ve ben ilacı drone'a iple bağladım. ||||flashed||||to the drone|rope|tied it Then a light flashed in my mind and I attached the drug to the drone with a string.

Sonra ben drone'u havalandırdım, |||I flew Then I took off the drone,

drone önüme geldiğinde, ipi kestim ve ilaç yere düştü. drone|||||||| Когда дрон оказался передо мной, я перерезал веревку, и лекарство упало на землю.

Büyük bir heyecanla kendime dedim ki, ||excitedly||| С большим волнением я сказал себе:

''Biz eczaneye gidemiyorsak, eczane niye bize gelmiyor?'' ||can't go|||| «Если мы не можем пойти в аптеку, почему аптека не может прийти к нам?»

Fikir çok basitti, nöbetçi eczanelerden veya ulaşımı zor olan yerlere yakın olan |||on duty|pharmacies|||||||

eczanelerden, bir drone ilaç alacaktı, bunu taşıyacaktı ve insanlara verecekti. ||||||would carry|||

Beni çok heyecanlandırmıştı bu fikir, hemen akşamında oturup çizmeye başladım. ||excited me greatly||||||| Меня очень вдохновила эта идея, я села и начала рисовать прямо вечером.

Tatil bitti, sabah Bilişim Teknolojileri öğretmenimin kapısına gittim ve çaldım. |||Information|||||| Каникулы закончились, утром я подошел к учителю информатики и постучал.

Açtığında, ''Hayırdır Mali?'' dedi. |"What's up?"|Mali| When he opened it, he said, "No, Mali?" Когда он открыл его, он сказал: «Нет, Мали?»

''Öğretmenim ben eczanelerden ilaç alıp insanlara teslim eden ||||||to| «Я учитель, который покупает лекарства в аптеках и доставляет их людям.

bir drone yapmak istiyorum'' dedim.

''Tamam, çok güzel ama ilk önce drone'u nasıl yapacağını öğrenmen gerekiyor.'' «Хорошо, очень мило, но сначала тебе нужно научиться делать дрон».

Bunu bana söylediğinde, Когда ты сказал мне, что

eve gittim, açtım bilgisayarımı |||my computer Я пошел домой, включил свой компьютер

ve yazdığımda internete, karşıma bir video çıktı. |when I wrote||in front of me||| и когда я это написал, в интернете появилось видео.

Bir çocuk, elinde bir drone'la insanlara 21. yüzyıl becerilerini, maker hareketini ||||with a drone||||maker movement| Ребенок с дроном учит людей навыкам 21 века, творческому движению

ve bu drone'u, o uçan drone'u, bu beceriler sayesinde yaptığını söylüyordu. |||||||skills||| и он говорил, что построил этот дрон, этот летающий дрон, из-за этих навыков.

Şimdi o videoyu izledikten sonra dedim ki, Теперь, после просмотра этого видео, я сказал:

''Ya acaba benim de bu şekilde mi yapmam gerekiyor?' "И интересно, должен ли я делать это таким же образом?"

İnternete iki tane anahtar kelime yazdım: |||keyword|| Я написал два ключевых слова в Интернете:

''Maker'' ve ''Türkiye''

Karşıma bir internet sitesi çıktı, ''Makers Türkiye.'' |||||Makers Turkey| Я наткнулся на сайт Makers Turkey.

Yanında tırnak içinde, sen de yap yazıyordu. |quote||||| Рядом с ним было в кавычках и у вас тоже.

O cümle beni çok heyecanlandırmıştı, çünkü ben de yapabilecektim. ||||||||I could too. That sentence got me very excited, because I could do it too.

Mail attım, dedim böyle böyle bir projem var, bana yardımcı olur musunuz. I sent an e-mail, I said, I have such a project, can you help me?

Ertesi gün Ongun Tandan, Ongun abiden bir mail geldi. |||Tandan brother|Ongun Tandan|from elder brother||| The next day, an e-mail came from Ongun Tan and brother Ongun.

''Merhaba Mehmet Ali, hayaline yardımcı olmak isteriz. |||your dream||| ''Hi Mehmet Ali, we would like to help your dream.

Cuma günü kahve içmeye bekliyoruz.'' Мы с нетерпением ждем возможности выпить кофе в пятницу».

Bu mail'i aldıktan sonra, o mail'i okulda aldım, ders sırasında ve çok mutlu oldum. |this email|||||||||||| После того, как я получил это электронное письмо, я получил это электронное письмо в школе, во время урока, и я был очень счастлив.

Böyle gülücükler saçıyorum ve cuma günü gittim. |smiles|I'm spreading|||| Я улыбаюсь так, и я пошел в пятницу.

Onla konuştuk ve bana yine şunları söyledi, He/She/They|||||| We spoke to him and he again told me,

Maker kültürü sayesinde, 21. yüzyıl becerilerini kullanarak

bu projeni yapacaksın. |this project|

İşte açık kaynak platformlar kullanacaksın yazılım yapacaksın, tasarım yapacaksın, ||source|platforms||software||design| Здесь вы будете использовать платформы с открытым исходным кодом, вы будете создавать программное обеспечение, вы будете проектировать,

ama benim burada seçtiğim iki kavram vardı: |||||concept| но здесь я выбрал две концепции:

21\. yüzyıl becerileri ve maker hareketi. 21\\. вековые навыки и движение создателей. Şimdi ben bu iki kavramı anladıktan sonra, benim hayatım ortadan ikiye bölündü. ||||concept|understanding||||||split Now that I understood these two concepts, my life was split in half.

Bir zaman çizelgesi düşünün, ortada bir milat çizgisi, ||timeline||||epoch line| Think of a timeline, a milestone in the middle, Подумайте о временной шкале, вехе посередине,

bu milat çizgisi maker hareketini ve 21. yüzyıl becerilerini anladığım zaman; когда я понимаю это движение создателей вех и навыки 21-го века;

bunun öncesi, ''Maker Hareketinden Önce''

ve bunun sonrası da, ''Maker Hareketinden Sonra'' diye adlandırıyorum. ||||||||I call it

Peki, bunca dakikadır konuştuğum şey, |this much|||

maker hareketi ve 21. yüzyıl becerileri ne?

Maker hareketinin kökeni, ''maker'', ||origin| The origin of the maker movement, the "maker",

o videoda gördüğüm çocuk Kaan abinin anlatımıyla, |||||big brother's|with the description

make, yapmaktan geliyor, yani sen de yap. do||||||

Maker kültürü insana şunu diyor,

''Öğretirken öğren, kendin yap ve bunu yaparken açık kaynağı kullan.'' |||||||||use "Learn as you teach, do it yourself, and use open source when doing it."

Yani insanı yapmaya, öğretmeye ve öğrenmeye teşvik ediyor. In other words, it encourages people to do, teach and learn.

Öğretirken öğren, ne? Onu şöyle örnek verebilirim. Learn while you teach, what? I can give it an example.

O videoda gördüğüm çocuk, Kaan bana drone'u nasıl yapmayı anlatırken,

kendi de aslında drone'un nasıl daha inovatif yapabileceğini öğreniyordu. |||the drone's|||innovative||was learning he himself was actually learning how to make the drone more innovative.

Aynı şekilde ilerleyen zamanlarda ben, benden küçük çocuklara tasarım odaklı ||in the coming||||||design|focused

düşünme dersleri verirken, aslında ben de tasarımı ||||||design while giving thinking lessons, actually I also design

nasıl daha inovatif yapabileceğimi öğreniyordum.

Yani öğretirken, öğreniyordum.

Dedim ki, ben maker kültürü yardımıyla bu eczane drone projemi yapıyordum, |||||||||my project|

nasıl yapıyordum?

Ben ilk prototipimi yaparken, ||my first prototype| When I was making my first prototype,

kendin yap ve açık kaynak felsefesini kullandım. yourself|||||philosophy of|

Michigan Teknik Üniversitesi'nin yaptığı bir araştırmaya göre, According to a study by Michigan Technological University||||||

eğer bir aile hırdavat ihtiyaçlarını satın almak yerine 3D printer'dan basarsa, |||hardware||||||from the printer|prints from if a family prints their hardware needs from a 3D printer instead of buying them,

o dönem içinde, yüzde doksan üçlük bir tasarruf yapıyor. |||||percent three||savings| during that period, it saves ninety-three percent.

Yani ben 100 lira harcıyorsam, 100 liraya değil, 7 liraya mâl edebilirim. ||||||to lira||

Bu gerçekten çok büyük bir şey.

Ben de bu projeyi yaparken, 2000-3000 liraya bir drone alabilirdim, onun yerine ||||||||could have bought||

400 liraya kendi drone'umu yapmaya karar verdim.

Peki, nasıl yaptım?

Ben bu projeye başlarken, bir özgüvenim bir heyecanım vardı, |||||my self-confidence|||

tutkularımı arıyordum çünkü, I was looking for my passions because

ama bilgim yoktu.

Bunun için de, açık kaynağı kullandım.

Açık kaynak size şunu sağlıyor, mesela ben drone nasıl yapılır

diye internete yazdığımda, önüme yüzlerce video geldi.

Aynı şekilde drone'un yazılımı nasıl yapılır diye yazdığımda, kod dökümanları; |||software||||||code documents

tasarım nasıl yapılır diye yazdığımda da, yüzlerce tasarım dökümanı geldi. ||||||||design document|

Ama işin en güzel kısmı burada değil, But the best part is not here,

işin en güzel kısmı bunu paylaşan insanlar sizden tek kuruş bile para istemiyor. |||||||||penny||| The best part is that the people who share this don't ask you for a single penny.

Orada insanlar paylaşıyorlar ve siz onlardan alıyorsunuz,

onları modifiye ediyorsunuz, kullanıyorsunuz ve geri paylaşıyorsunuz. |||use them|||share them back you modify them, use them, and share them back.

Bu paylaşımcı topluluk, bu sayede kendini bir adım daha öne taşıyor. |sharing|community|||||||forward|brings itself forward This sharing community takes itself one step further.

Tamam, bu benim birinci tutkum. ||||my passion Ok, this is my first passion.

Peki ikinci tutkum ne, 21. yüzyıl becerileri ne?

Sinan Yaman'ın çok güzel bir sözü var: |Yaman's||||saying| Sinan Yaman has a very good saying:

''Egosu küçük, kalbi büyük, zihni berrak, elleri hızlı, vicdani ve mantık zekâsına Egosu: "Ego small"||||mind|clear|||conscientious||logical intelligence|intelligence “His ego is small, his heart is big, his mind is clear, his hands are quick, he has a conscientious and rational mind.

sahip bireylerdir 21. yüzyıl bireyleri.'' |are individuals|| 21st century individuals are individuals who have

Bunu şöyle anlatalım, 20. yüzyılda yani bir önce bıraktığımız yüzyılda,

iki farklı kesim vardı: bir aktivistler, bir de fabrikatörler, ||groups|||activists|||manufacturers

ben onlara böyle diyorum.

Aktivistler vicdana sahiplerdi, liderlik edebiliyorlardı ve hayal edebiliyorlardı, |conscience|||"were able to"||dreaming|"were able to"

ama üretemiyorlardı. |could not produce

Aynı şekilde fabrikatörler üretebiliyordu, ama hayal edemiyorlardı, gelecekteki |||"could produce"||||

trendi görebiliyorlardı, ama vicdana sahip değillerdi. trends|||conscience|| they could see the trend, but they had no conscience.

Şimdi 21. yüzyılda, bu ikisi birleşiyor. Vicdan ve mantıksal zekâ birleşiyor |||||||logical|logical intelligence| Now in the 21st century, these two are merging. Conscience and logical intelligence unite

ve 21. yüzyıl bireyleri hem lider, hem üretebilen, hem hayal edebilen,

hem de gelecekteki trendleri yakalayabilen bireyler oluyor. ||||can capture||

Çok güzel, oluyorlar ama bir işi nasıl sürdürüyorlar? |||||||they sustain Very nice, they happen, but how do they keep a job?

Nasıl hayata geçirebiliyorlar? İşte burada da Atatürk bize diyor ki, ||"can implement"|||||||

''Hayallerimi belirledim, hayallerimin önündeki engelleri gördüm, hayallerimin "I set my dreams, I saw the obstacles in front of my dreams,

önündeki engelleri kaldırınca, hayallerim kendiliğinden gerçekleşti.'' ||removed||spontaneously| When I removed the obstacles in front of me, my dreams came true.”

Biz buna, 21. yüzyılda daha kısa bir ad koyuyoruz ve buna vizyon misyon ||||||name||and|this||

ve aksiyon döngüsü diyoruz. ||action cycle|

Benim vizyonum; kendimi bulmak, tutkularımı bulmaktı. |my vision||||

Bunun için ben misyon olarak, kendime maker kültürünü,

21\. yüzyıl birey becerilerini kendi içimde yansıtmak, yaşatmak 21\\. Reflecting the 21st century individual skills within myself, keeping them alive ve projemi yapmak olarak belirledim,

ve aksiyonda bu belirlediğim misyonu hayata geçirdim ve devam ettim. |in action||I set||||||

Kendimi bulmaya bir adım daha yaklaştım.

Bunu anladıktan sonra, hayatımın ikinci dönemi başladı.

Bu ikinci döneme ben ilk adımımı attığımda, şunu fark ettim. ||||||I took|||

Herkes benim kadar şanslı değil. Not everyone is as lucky as me.

Bunu çok iyi anlamanızı istiyorum. I want you to understand this very well.

Bugün Türkiye'de, her çocuk bunların farkına varamıyor. ||||||cannot realize Today in Turkey, not every child realizes these.

Farkına varanlar var, ama hepsi değil |aware|||| There are some who do, but not all

ve ben bunu gördükten sonra, kendime şunu görev edindim. |||||||task|I made it and after i saw that, i made it my mission.

Herkesin farkında olmasını, bir nebze sağlamak istiyorum. ||||a little|to ensure| I want to make everyone aware, a little bit.

Bunun için yapabileceğim, benim için en mantıklı karar, ||"I can do"|||||

öğretmenlerle derdimi paylaşmaktı. |my problem|to share to share my troubles with the teachers.

Ben de bunun için eğitim sempozyumlarında, |||||symposiums That's why I'm at education symposiums,

maker kültürünün önemini ve 21. yüzyıl becerilerini anlattım.

Bunu anlattıkça bu öğretmenler, benim hayalimi anlatarak diğer |"as they explain"||||||

insanlarla paylaştı ve maker kültürü benim gibi birsürü arkadaşım sayesinde çoğaldı. ||||||||||increased

Bunu çoğaltırken sadece ben tek başıma değildim, benim gibi yüzlerce arkadaşım |while reproducing it|||||||||

benim yaşımda, benim yaşımdan büyük insanlar vardı ve şu an,

şu dönemde, maker kültürü Türkiye'de daha fazla tanınıyor, daha fazla çocuk, |||||||better known|||

hayallerini gerçekleştirmeye bir adım daha atabiliyor. |||||can take steps

Bu topluma yaptığım bir kazançtı ve kendime edindiğim görevi ||||gain|||I acquired|

yapmama yardımcı olmuştu, ama benim için kazanç neydi?

Şimdi benim ailem her ne kadar benim hevesimi kırmamak için |||||||enthusiasm|not discourage| Now my family, although not to discourage me

yapabilirsin Mali dese de, kendi içlerinde şunu düşündüklerini ||if|||||they think You can do it even though it says Mali, they think inside themselves

bir nebze bile biliyordum, ''Ya icat çıkarma başımıza.'' |||||don't invent|invention| I even knew a little bit, "Don't invent ourselves."

Ya da hani, hani 14 yaşındasın ne yapabilirsin ki sen?

Hani onca insan yapamıyor, sen mi yapacaksın? |so many||||| You know, all the people can't do it, will you?

Ama ben bunu insanlara anlattıktan sonra fark ettiler ki aslında bu kültür ||||explained to||||||| But after I told this to people, they realized that this culture is actually

sayesinde herkes istediğini kolayca yapabilir ve ben ailemden şu sözü duydum,

''Mali yap, sen de yap.'' do it|||| "Make money, do it too."

Bunu duymak beni o kadar mutlu etti ki, ben o gün şunun farkına varmıştım, |||||||||||||"I had realized" Hearing this made me so happy that I realized that day,

ben tutkularımı bulmuştum ve kendimi bulmaya, gelecekteki beni bulmaya ||had found||||||

bir adım daha yaklaşmıştım, |||I had approached I was one step closer

ama her şey istediğim gibi gitmedi.

Ben ilk protitipimi yaptım, değil mi? ||my first prototype|||

Ben bu ilk protitipi uygun bir fiyata da yaptım, bayağı uygun yani, |||prototype|||price|||quite||

ama ilerleyen protitiplere geçmeye çalıştığımda, ||advanced prototypes|| but when I try to switch to progressive prototypes,

bunun çok zor olduğunu fark ettim.

Ben ilk versiyonda sadece uçan bir drone yapmıştım, havalanan, dolaşan bir drone, ||first version|||||||||

ama bunun ilerleyen versiyonlarında, daha stabil uçması gerekiyordu, ||upcoming|later versions||||

bir ilaç taşıması gerekiyordu ve bunu bir yere bırakması gerekiyordu.

Ben bu süreçleri yapmaya çalışırken fark ettim ki, bunu yapmak çok zor. ||the processes||||||||| While I was trying to do these processes, I realized that it is very difficult to do.

Kişisel isteğe göre bir drone yapmak çok zor personal|preference|according to||||| It is very difficult to make a drone according to personal demand.

ve beni daha fazla yavaşlattığı için, ben onu bırakmak zorunda kaldım, ||||slowed me down|||||| and because it slowed me down even more, I had to let it go,

ama ben onu bırakırken ona şunu dedim, But as I was leaving him, I said to him,

''Bana maker kültürünü kazandırdığın için, 21. yüzyıl becerilerini kazandırdığın için |||you instilled|||||

ve drone'un nasıl yapılacağını öğretip mekanik deneyim verdiğin için, ||||||experience|you provided| and for teaching how to make drone and giving mechanic experience,

çünkü gerçekten drone'un nasıl yapıldığını öğrendim bu arada, because I really learned how to make a drone by the way,

sana teşekkür ederim.''

Ona teşekkür ettim ve onu bıraktım. I thanked him and left him.

Bu kadar kolay olabileceğini düşünmüyordum ama bıraktım. ||||I didn't think|| I didn't think it would be that easy, but I gave up.

İçimde biraz burukluk vardı, eve geldim, kardeşim bana kapıda bakıyor böyle, ||bitterness||||||||

belli ki ikinci projemizin fikrini verecekti ufaklık ||||||the kid

ve dedi ki, ''Abi ben Star Wars asilerin o uçağını yapmak istiyorum, |||||Star Wars|Star Wars|rebels'||that ship||

drone yapmak istiyorum, yapabilir miyim?''

Ya düşünsenize hani ben yapamamışım, ||||I couldn't do Imagine if I couldn't do it,

şimdi ailemin bana hissettiğini, ben kardeşime hissediyorum.

(Gülerek) Ya ben yapamadım, sen nasıl yapacaksın? (Laughing) I couldn't do it, how will you do it?

Gerçekten de öyle düşündüm.

Ben zorlandıysam, bu çocuk nasıl yapacak? |If I struggled||||

Şimdi bir drone deneyimi yaşamak istediğinizde, önünüzde iki seçenek var. ||||||||options|

Ya 2000-3000 liraya stabil uçan bir drone alacaksınız, bir para kaybı vereceksiniz, |||||||||loss of money|

ya da daha uygun bir fiyata, zamanınızı ve enerjinizi harcayarak ||||||||your energy|

bir drone yapmaya çalışacaksınız.

Bu sorunu ben aklımın bir köşesine kazımıştım ki, Atalay'la tanıştığımda ||||||had engraved||with Atalay|met Atalay I had this problem in a corner of my mind, when I met Atalay.

bu sorun tekrardan masaya geldi.

Atalay benim yaşıtım, o buralarda bir yerde oturuyor Atalay is my age, he lives around here somewhere

ve o da yazılım yapıyor, ben mekanik tasarım alanında and he does software, i'm in mechanical design

devam etmeye karar verdim, o yazılım yapıyor.

Biz onunla tanıştığımızda, fark ettik ki gerçekten herkes istediği gibi orta yolda When we met him, we realized that he really is in the middle of nowhere, as everyone wants.

bir drone yapamıyor, yani hem uygun olacak hem de uğraştırmayacak, |||||||||won't bother he can't make a drone, so it will be both convenient and hassle free, böyle bir şey yapamıyorlar. they cannot do such a thing.

Böyle olunca biz bunun, sorunun farkına varınca, biz Pira'ya başladık. ||||||||Pira project| So, when we realized this and the problem, we started Pira.

Pira, bizim şu an çalıştığımız, üzerinde çalıştığımız yeni girişimimiz Pira||||||||our new venture Pira is our new venture that we are currently working on and working on.

ve biz Pira'da şunu dedik, ||in Pira|| and we said in Pira,

''Biz ne siyah olalım, ne de beyaz olalım, biz gri olalım'' dedik. We said, "Let's be neither black nor white, let's be gray".

Yani biz ne pahalı bir drone yapalım, stabil bir drone yapalım, So, what an expensive drone, let's make a stable drone,

ne de insanları uğraştıracak bir şey yapalım dedik. |||trouble|||| nor did we say we should do something to bother people.

Uygun fiyatlı, stabil uçabilecek |||can fly

ve kişiselleştirilebilir bir drone yapalım dedik. |customizable|||| and we said let's make a customizable drone.

Çok basitti bunda da prensip, bir ana gövde düşünün. |||||||body| The principle was very simple, consider a main body.

Şu anki versiyonumuzu anlatıyorum sizlere ||our version|| I'm telling you our current version

ve dört tane de kol var ||||arms| and there are four arms

ve bu kollar ana gövdeye takılıyor ||arms||main body| and these arms attach to the main body

ve modüler bir şekilde havalanıyor. |modular|||

Şimdi bu projeyi çalışırken, üzerinde çalışırken, fark ettim ki Mustafa da Now while I was working on this project, working on it, I realized that Mustafa was also

drone yapabilecek, o da o kolları takarken onu yapmanın deneyimine erişebilecek ||||||||||gain experience will be able to make a drone, and he will have access to the experience of making it while wearing those arms.

ve aynı zamanda bu, 2000-3000 lira değil, biraz daha uygun bir fiyata olacaktı

ve şu an, biz 25 kişilik bir ekiple, Pira üzerinde çalışıyoruz. ||||||team|||

Bu ekibin güzel bir yanı var, biz Atalay'la başvuruları açarken dedik ki, There is something beautiful about this team, we said while opening the applications with Atalay,

bizden büyük insanların olması zorunlu değil ya da cv'lerinde hangi üniversiteden ||||mandatory||||in their CVs|| It is not necessary to have people older than us or which university they have on their CV.

kaç derece aldıkları da umurumuzda değil ||||we don't care|

ya da hangi projelere öncülük ettikleri de umurumuzda değil, |||projects|leadership|||we don't care| or we don't care what projects they lead,

tabii ki önemli bunlar ama, biz onların tutkularıyla ve hayalleriyle gelmesini |||||||||dreams| Of course, these are important, but we want them to come with their passions and dreams.

istiyoruz dedik, bu yüzden başvurularımızı açtık ||||our applications| We said we want it, so we opened our applications.

ve başvurularımıza şunu dedik, |our applications||

''Bir alanda yetkinliğin var mı, varsa bizim işimize yarayabilir. ||expertise|||||| ''Do you have competence in a field, if there is, it can be useful for us.

Tutkuların neler ve bizim ekibimizde neler yapmak istersin?'' Your passions||||our team||| What are your passions and what would you like to do in our team?''

ve bu insanlar başvurdular ve şu an ekibimizdeki insanların her biri, |||||||"in our team"|||

bir tutkuya, bir hayale sahip ve bizim hayalimize ortak oluyorlar |passion||||||our dream|| They have a passion, a dream, and they are partners in our dream.

ve biz bu projeyi, ilerleyen adımlara götürüyoruz. and we are taking this project to the next steps.

Şu an durum bu.

Ben bu kültürleri kendi içimde yaşamaya başladıktan sonra ve projelerle beraber After I started to experience these cultures within myself and with projects.

devam ettikten sonra fark ettim ki, ben kendimi bulmaya bir adım daha yaklaştım After continuing, I realized that I was one step closer to finding myself.

ve ben bunları, bu iki tutku sayesinde yaptım; 21. yüzyıl becerileri and I have done this because of these two passions; 21st century skills

ve maker hareketi sayesinde yaptım, and I did it thanks to the maker movement,

ama bunu bir tek ben yaptım diye değil, hepiniz yapabilirsiniz. but not just because I did it, all of you can do it.

Hepiniz gelecekteki kendinize, All of you to your future self,

bir adım daha, bir adım daha yaklaşabilirsiniz ||||||come closer

ve buna hemen başlayabilirsiniz. and you can get started right away.

O zaman, neden şimdi başlamıyorsunuz? ||||don't you start Then why don't you start now?

Neden bu kültürleri kendi içinizde yaşatmaya başlamıyorsunuz? |||||keep alive| Why not start keeping these cultures alive within yourself?

Başlamalısınız da. You should start.| You should start.

Beni dinlediğiniz için teşekkür ederim.

(Alkış)