×

We gebruiken cookies om LingQ beter te maken. Als u de website bezoekt, gaat u akkoord met onze cookiebeleid.

image

Huckleberry Finn, Dördüncü Bölüm

Dördüncü Bölüm

Jim'in Belayla Karşılaşır

Gece olur ve Huck ile Jim yorgundurlar. Nehrin kenarında rahat bir yer bulduktan sonra, uyurlar. Sabah uyanınca, Huck “Biraz yiyecek getireceğim. Burada bekle” der. Huck yiyecek almak üzere kasabaya gider ve nehre geri döner. Ancak, Jim orada değildir! Huck kendine “Jim nerede?” diye sorar. Huck “Jim! Jim!” diye bağırır. Tedirgindir. Jim'i arar. Genç bir çocuk görür ve ona “Buralarda köle gördün mü?” diye sorar. Çocuk “Evet, köle avcıları onu yakaladı ve Phelps'in evine götürdüler. Huck “Nerede o ev?” diye sorar. Çocuk “Kasabada, çok büyük ve kahverengi bir ev. Bir bahçesi de var.” der. Huck evlere bakma için kasabaya yürür. Birçok ev vardır. Bahçesi olan büyük kahverengi bir ev görür. Post kutusu üzerindeki ismi okur: “PHELPS”

Huck “Nerede bu?” diye düşünür. Bahçe kapısını açar ve eve doğru yürümeye başlar. Birdenbire, dört köpek Huck'a doğru koşmaya başlar. Köpekler oldukça büyüktür ve havlamaktadırlar. Huck korkmuştur. Adamın biri kapıyı açar ve “Sen de kimsin?” der. Huck şok olmuştur ve hiçbir şey söyleyemez. Bir kadın dışarı çıkar ve bağırır “O Tom Sawyer, benim yiğenim!” Huck kendine “Şanslıyım! Kadın Tom'un halası ve Polly Hala'nın kız kardeşi olan Sally.”

Eve girerler. Kadın heyecanlıdır. “O Tom” der. Adam gülümser “Ne kadar da büyümüşsün. Çok değişmişsin. Ben senin Silas Amcanım. Sally Hala “Çok erken geldin. Çok mutluyum, Polly mektup yazıp senin akşam geleceğini söylemişti. Huck “Gemi çabuk geldi ve yolda hiç durmadı.” Silas Amca “Bavulun yok mu?” diye sorar. Huck “Ne söyleyeceğim?” diye düşünür ve “Kaybettim” der. Sally Hala “Sana yeni kıyafetler getireceğim” der. Sandviç yapmak üzere mutfağa gider. Huck, Jim'i bulmak üzere dışarı çıkar.

Evin arkasında bir kulübe görür. Belki de Jim bu kulübenin içindedir. Silas Amca o sırada bahçededir ve Huck kulübeye gidemez. Beklemek zorundadır. Kasabaya yürümeye karar verir. Bir gemi limanda durur, Huck gemiye bakar ve Tom Sawyer'ı görür! Tom tekneden çıkarken, Huck “Merhaba Tom!” diye bağırır. Tom şaşırmıştır. “Huck, ölmemişsin!” der. Huck gülerek “Evet, hayattayım” der. Huck ona hikayesini anlatır.

Pop paramı istediği için beni rehin aldı. Bir kulübede yaşadık. Bana her gün vurdu, ben de kaçtım. Jim de kaçtı. Bayan Watson onu satacaktı. Ohio'ya gitmeye çalıştık, orada Jim özgür olabilirdi.

Gece olduğunda, bir gemi, teknemize çarptı. O kadar karanlıktı ki Jim'i bulamadım. Nehrin kenarına doğru yüzdükten sonra, Jim geldi. Teknemize binen iki tane köle avcısı vardı. Jim'i yakalamaya çalıştılar.

Kaçtık ve buraya geldik, çünkü amcan ve halan Jim'i ellerinde tutuyorlar. Onlara ödül verilecek. Sally Hala beni Tom Sawyer zannediyor ve Jim'e yardım etmek zorundayız.

Tom birçok macera yaşayan Huck'ı dinler. Huck “Ne yapabiliriz?” diye sorar. Tom “Ben Sid olacağım” der. Huck “Harika bir fikir” der. Eve yürürler, Sally Hala şaşırıp kalır, “Sen de kimsin?” Sally Hala ve Silas Amca çok mutludurlar. Çocuklar yukarı çıkar. Plana ihtiyaçları vardır. Jim'i kurtarmak isterler. Plan şudur:

Jim kulübededir ve çocuklar her gün yatak odasının penceresine tırmanacaklardır. Jim'in kaçması için tünel kazacaklardır. Tom bir maceraya ihtiyaç duyar. Heyecanlı bir plan yapacaktır.

Akşam Sally Hala yemeği hazırlar. Masaya otururlar ve Sally Hala, Polly hakkında sorular sorar. Çocuklar ondan bahsederler. Okul ve arkadaşlarından da konuşurlar. Huck ve Tom erkenden yatağa giderler, tüneli kazmaya bu gece başlamak zorundadırlar.

Sally Hala ve Silas Amca oturma odasındayken, Sally Hala “Polly'e mektup yazmalıyım. Çocuklar hakkında meraklanabilir” der. Masaya gider ve çekmeceyi açar. Mektup yazmak için kağıt ve kalem çıkarır.

Sevgili Polly,

Tom ve Sid buradalar ve güvendeler. Silas ve ben onları görmekten dolayı çok mutluyuz. Sid'i tanıyamadım çünkü çok değişmiş. Umarım sen de iyisindir.

Sevgiler,

Sally

Zarfa koyduktan sonra, Silas Amca'ya verir. “Yarın yollayabilir misin?” Silas Amca “Tabii ki” diye yanıtlar. Sonra, Sally ve Silas Amca uyumaya giderler.

Huck ve Tom yatak odalarındayken, Tom “Sally Hala ve Silas Amca yattılar. Neden kulübeye gitmiyoruz?” der. Pencereden tırmandıktan sonra, Jim'in kulübesine giderler. Jim kulübede oturur, mutsuzdur. Huck ona fısıldayarak “Jim, uyuyor musun?” der. Jim “Hayır, uyuyamıyorum” diye yanıtlar. Huck “Tom da burada. Bir tünel kazacağız bu sayede sen de kaçabileceksin” der. Jim mutlu olur.

Huck ve Tom tünel kazmaya başlarlar. Toprak oldukça serttir. Kolay gitmemektedir. Yavaş yavaş kazarlar. Bir saat boyunca kazarlar. Durmak zorundadırlar çünkü kısa bir süreliğine çalışabilirler. Tom “Jim, korkma. Yarın gece de çalışmaya devam edeceğiz.” Jim “Teşekkürler” diye yanıtlar. Huck ve Tom odalarına geri dönerler, oldukça yorgundurlar. Uyuyakalırlar.

Sonraki gün, Huck ve Tom yürüyüşe çıkarlar. Nehrin kenarında yürürler. Tom “Heyecan verici bir macera olmalı” der. Tom mektuplar yazmaya karar verir. Herkes heyecanlanacaktır ve bu şekilde macera olacaktır. Gülerler. Tom kasabadaki önemli kişilere mektuplar yazar.

Sayın İlgili,

Bu dikkatli olmanız için bir uyarıdır. Bazı köle avcıları plan yaptıkları için kasabanıza gelecekler. Ödülü istedikleri için Phelps'in evindeki köleyi çalacaklar.

Saygılar,

Gizli dostunuz

Huck mektupları geceleri evlere dağıtır ve sabah herkes heyecanlanır. Köle avcılarını aramaya başlarlar.

Çocuklar her gece tünel kazarlar ve sonunda işi bitirirler. Jim heyecanlıdır çünkü artık özgür olacaktır. Tom “Yarın kaçacağız” der.

Learn languages from TV shows, movies, news, articles and more! Try LingQ for FREE

Dördüncü Bölüm Viertes| Fourth|Fourth Chapter Vierter Abschnitt Chapter Four Sección cuarta Quatrième section Sezione 4 Secção Quatro Раздел четвертый Kapitel fyra 第四回

Jim'in Belayla Karşılaşır Jim|Belayla|trifft Jim's|with trouble|encounters Ihr Jim trifft auf Probleme Your Jim Encounters Trouble Les rencontres difficiles de Jim Ваш Джим сталкивается с проблемой

Gece olur ve Huck ile Jim yorgundurlar. ||||||sind müde Night||||with||are tired ||||||متعبون Es ist Nacht und Huck und Jim sind müde. It's night and Huck and Jim are tired. Nehrin kenarında rahat bir yer bulduktan sonra, uyurlar. |||||nachdem sie gefunden haben||schlafen sie the river's|by the river|comfortable|||after finding||they fall asleep |على ضفة||||||ينامون Nachdem sie einen bequemen Platz am Fluss gefunden haben, schlafen sie. After finding a comfortable place by the river, they sleep. Après avoir trouvé un endroit confortable au bord de la rivière, ils dorment. Sabah uyanınca, Huck “Biraz yiyecek getireceğim. |beim Aufwachen||||ich bringe mit صباح||||| |wake up||||I will bring Als er morgens aufwachte, sagte Huck: „Ich bringe etwas zu essen mit. Waking up in the morning, Huck said, “I'll bring some food. Burada bekle” der. |"Warte hier," sagt er.| Here|"wait"|"says" "Warten Sie hier." “Wait here.” Attendez ici. "Жди здесь." Huck yiyecek almak üzere kasabaya gider ve nehre geri döner. |food|get|to get|the town|||river|back to|returns Huck geht in die Stadt, um Lebensmittel zu kaufen, und kehrt zum Fluss zurück. Huck goes to town to buy food and returns to the river. Ancak, Jim orada değildir! aber||| However||there| Allerdings ist Jim nicht da! However, Jim is not there! Однако Джима там нет! Jim är dock inte där! Huck kendine “Jim nerede?” diye sorar. Huck fragte sich: "Wo ist Jim?" er fragt. Huck asks himself, "Where's Jim?" Huck se demande : "Où est Jim ?" Huck frågade sig själv: "Var är Jim?" han frågar. Huck “Jim! Huck said, "Jim! Jim!” diye bağırır. ||shouts Jim!“ er ruft. Jim!" he shouts. Jim!" han skriker. Tedirgindir. Ist beunruhigt. مضطرب Is uneasy. Er ist nervös. He is anxious. Jim'i arar. |ruft Jim an |calls Er ruft Jim an. He calls Jim. Genç bir çocuk görür ve ona “Buralarda köle gördün mü?” diye sorar. Ein junger|||||ihm|Hier in der Gegend||gesehen hast||| young|||||him|around here|slave|you saw||| Er sieht einen kleinen Jungen und fragt ihn: „Hast du hier in der Nähe einen Sklaven gesehen?“ er fragt. He sees a young boy and asks him, “Have you seen a slave around here?” he asks. Il voit un jeune garçon et lui demande : "As-tu vu des esclaves dans le coin ?". Он видит мальчика и спрашивает его: «Ты не видел здесь раба?» он спрашивает. Han ser en ung pojke och frågar honom: "Har du sett en slav här?" han frågar. Çocuk “Evet, köle avcıları onu yakaladı ve Phelps'in evine götürdüler. |||||أمسك|||| ||Sklave|Sklavenjäger||erwischten||Phelps'||brachten ihn ||slave|slave hunters||caught||Phelps's|to Phelps' house|"took him" Der Junge sagte: „Ja, die Sklavenjäger haben ihn gefangen und zu Phelps Haus gebracht. The boy said, “Yes, the slave hunters caught him and took him to Phelps' house. Le garçon dit : "Oui, les chasseurs d'esclaves l'ont attrapé et l'ont emmené à la maison de Phelps. Huck “Nerede o ev?” diye sorar. Huck "Wo ist das Haus?" er fragt. Huck “Where is that house?” he asks. Çocuk “Kasabada, çok büyük ve kahverengi bir ev. |||||braun|| child|"In the town"||||brown|| Der Junge sagte: „In der Stadt ist es ein sehr großes braunes Haus. The boy said, “In town, it's a very big brown house. Bir bahçesi de var.” der. |einen Garten||| |"garden"||| Es hat auch einen Garten.“ sagt. It also has a garden.” says. Huck evlere bakma için kasabaya yürür. |Häuser|Huck geht durch die Stadt, um sich Häuser anzusehen.||| |houses|looks at|||walks Huck geht in die Stadt, um sich die Häuser anzusehen. Huck walks into town to look at the houses. Huck se rend en ville pour visiter des maisons. Гек идет в город, чтобы посмотреть на дома. Huck går in till stan för att titta på husen. Birçok ev vardır. Es gibt viele Häuser. There are many houses. Bahçesi olan büyük kahverengi bir ev görür. |mit||||| its garden|with a garden|||||sees ||كبيرة|بني||| Er sieht ein großes braunes Haus mit einem Garten. He sees a big brown house with a garden. Post kutusu üzerindeki ismi okur: “PHELPS” Postfach|Briefkasten|auf der|Name||PHELPS(1) البريد||على||| Post(1) box|mailbox|"on the"|name|reads|"PHELPS" Der Name auf dem Briefkasten lautet: „PHELPS“ The name on the mailbox reads: “PHELPS”

Huck “Nerede bu?” diye düşünür. ||||wonders Huck "Wo ist es?" er denkt. Huck “Where is it?” he thinks. Bahçe kapısını açar ve eve doğru yürümeye başlar. Gartentor|Gartentor|||||gehen| the garden|garden gate|opens|||toward|to walk| Er öffnet das Gartentor und geht auf das Haus zu. He opens the garden gate and starts walking towards the house. Il ouvre le portail du jardin et commence à marcher vers la maison. Он открывает садовые ворота и идет к дому. Han öppnar trädgårdsporten och börjar gå mot huset. Birdenbire, dört köpek Huck'a doğru koşmaya başlar. ||Hunde|||| "All of a sudden"||dogs||towards|start running| Plötzlich laufen die vier Hunde auf Huck zu. All of a sudden, the four dogs start running towards Huck. Köpekler oldukça büyüktür ve havlamaktadırlar. ||||ي barking Die Hunde|ziemlich|ziemlich groß||bellen The dogs|"quite"|are quite large||are barking Die Hunde sind ziemlich groß und bellen. The dogs are quite large and bark. Les chiens sont assez grands et aboient. Hundarna är ganska stora och skäller. Huck korkmuştur. |Huck hat Angst. |Huck was scared. Huck hatte Angst. Huck was scared. Adamın biri kapıyı açar ve “Sen de kimsin?” der. |||||||"Wer bist du?"| |||||||"who are you"|says Ein Mann öffnet die Tür und sagt: "Wer bist du?" sagt. A man opens the door and says, "Who are you?" says. Huck şok olmuştur ve hiçbir şey söyleyemez. |schockiert|hat geschockt||||nichts sagen kann |صدم|||||يستطيع أن يقول |shocked|has been shocked||nothing||"cannot say" Huck ist schockiert und kann nichts sagen. Huck is shocked and can't say anything. Huck är chockad och kan inte säga något. Bir kadın dışarı çıkar ve bağırır “O Tom Sawyer, benim yiğenim!” Huck kendine “Şanslıyım! ||||||||||mein Neffe|||Ich habe Glück |||||shouts|||||my nephew|||I'm lucky Eine Frau kommt heraus und ruft: „Das ist Tom Sawyer, mein Neffe!“ Huck sagte sich: „Ich habe Glück! A woman comes out and shouts “That's Tom Sawyer, my nephew!” Huck said to himself, “I'm lucky! Une femme sort et crie : "C'est Tom Sawyer, mon neveu !" Huck se dit : "J'ai de la chance ! Выходит женщина и кричит: «Это Том Сойер, мой племянник!» Гек сказал себе: «Мне повезло! En kvinna kommer ut och ropar "Det är Tom Sawyer, min brorson!" Huck sa till sig själv, "Jag har tur! Kadın Tom'un halası ve Polly Hala'nın kız kardeşi olan Sally.” ||Tante|||der Tante Polly|||die|Sally ||عمة|||||||سالي ||aunt|||Aunt Polly's||||Aunt Sally المرأة هي سالي، عمة توم وأخت العمة بولي. Die Frau ist Sally, Toms Tante und Tante Pollys Schwester.“ The woman is Sally, Tom's aunt and Aunt Polly's sister.” C'est Sally, la tante de Tom et la sœur de tante Polly." Женщина — Салли, тетя Тома и сестра тети Полли. Kvinnan är Sally, Toms faster och moster Pollys syster.”

Eve girerler. |sie gehen hinein |They enter Sie betreten das Haus. They enter the house. Kadın heyecanlıdır. |Die Frau ist aufgeregt. |متحمسة |The woman is excited. Die Frau ist aufgeregt. The woman is excited. La femme est enthousiaste. “O Tom” der. „Er ist Tom“, sagt er. She says, "That's Tom." Adam gülümser “Ne kadar da büyümüşsün. |||||كبرت |lächelt||||ganz schön gewachsen |smiles||||grown up Der Mann lächelt: „Wie du gewachsen bist. The man smiles, “How you have grown. L'homme sourit : "Tu as beaucoup grandi. Mannen ler, "Vad du har växt. Çok değişmişsin. |Du hast dich verändert. |You've changed a lot. Du hast viel verändert. You have changed a lot. Вы сильно изменились. Ben senin Silas Amcanım. ||dein Onkel|Ich bin dein Onkel ||سيلس|عمي ||Uncle Silas|I'm your uncle Ich bin dein Onkel Silas. I am your Uncle Silas. Jag är din farbror Silas. Sally Hala “Çok erken geldin. |Hala|||bist gekommen ||||you came Tante Sally sagte: „Du bist zu früh gekommen. Aunt Sally said, “You came too early. Çok mutluyum, Polly mektup yazıp senin akşam geleceğini söylemişti. |||Brief|geschrieben hat||Abend|kommen würdest|gesagt hatte |I am happy||letter|writing|||will come|had told Ich bin so glücklich, Polly hat einen Brief geschrieben, dass du heute Abend kommst. I'm so happy, Polly wrote a letter saying you're coming tonight. Je suis si heureuse que Polly m'ait écrit pour me dire que tu serais là ce soir. Я так счастлива, Полли написала письмо, что ты придешь сегодня вечером. Jag är så glad, Polly skrev ett brev och sa att du kommer ikväll. Huck “Gemi çabuk geldi ve yolda hiç durmadı.” Silas Amca “Bavulun yok mu?” diye sorar. ||||||||||حقيبتك|||| |Das Boot|schnell|||unterwegs||hielt nicht an||Onkel|Dein Koffer|||| |Ship|quickly|||on the way||did not stop||Uncle|your luggage|||he| Huck „Das Schiff kam schnell und hielt unterwegs nie an.“ Onkel Silas „Hast du keinen Koffer?“ er fragt. Huck “The ship came quickly and never stopped on the way.” Uncle Silas “Don't you have a suitcase?” he asks. Huck dit : "Le bateau est arrivé rapidement et ne s'est pas arrêté en chemin." L'oncle Silas dit : "Tu n'as pas de bagages ?" Гек «Корабль пришел быстро и ни разу не остановился в пути». Дядя Сайлас: «У тебя нет чемодана?» он спрашивает. Huck "Fartyget kom snabbt och stannade aldrig på vägen." Farbror Silas "Har du ingen resväska?" han frågar. Huck “Ne söyleyeceğim?” diye düşünür ve “Kaybettim” der. ||||||Ich habe verloren.| ||"I will say"||thinks||"I lost it."| Huck "Was soll ich sagen?" er denkt und sagt „Ich habe verloren“. Huck “What am I going to say?” he thinks and says “I lost”. Huck se dit : "Qu'est-ce que je vais dire ?" Et il dit : "J'ai perdu." Гек: «Что я собираюсь сказать?» — думает он и говорит: «Я проиграл». Sally Hala “Sana yeni kıyafetler getireceğim” der. ||dir.||Kleidungstücke|ich werde bringen| ||||clothes|| Tante Sally sagt: "Ich werde dir neue Kleider besorgen." Sally still says, "I will bring you new clothes." Tante Sally dit : "Je vais t'acheter de nouveaux vêtements". Sandviç yapmak üzere mutfağa gider. Ein Sandwich|ein Sandwich machen||in die Küche| ||to make a sandwich|to the kitchen| Er geht in die Küche, um sich ein Sandwich zu machen. She goes to the kitchen to make a sandwich. Il se rend à la cuisine pour préparer un sandwich. Han går till köket för att göra en smörgås. Huck, Jim'i bulmak üzere dışarı çıkar. ||finden||| ||find|about to|| Huck macht sich auf die Suche nach Jim. Huck goes out to find Jim. Huck part à la recherche de Jim.

Evin arkasında bir kulübe görür. |hinter||eine Hütte| |||كوخ| |||shed| Er sieht eine Hütte hinter dem Haus. He sees a hut behind the house. Он видит хижину за домом. Belki de Jim bu kulübenin içindedir. ||||der Hütte|in der Hütte ||||this cabin's|is inside Vielleicht ist Jim in dieser Hütte. Maybe Jim is in this cabin. Может быть, Джим в этой хижине. Silas Amca o sırada bahçededir ve Huck kulübeye gidemez. |||zu der Zeit|im Garten||||nicht gehen |||at that time|"in the garden"||Huck|the cabin|cannot go Onkel Silas ist zu dieser Zeit im Garten und Huck kann nicht zur Hütte gehen. Uncle Silas is in the garden at the time and Huck cannot go to the cottage. L'oncle Silas est dans le jardin et Huck ne peut pas aller à la cabane. Дядя Сайлас в это время находится в саду, и Гек не может пойти в коттедж. Farbror Silas är i trädgården just då och Huck kan inte gå till stugan. Beklemek zorundadır. Muss warten.|Muss warten. Must wait|must Es muss warten. It has to wait. Il doit attendre. Он должен подождать. Kasabaya yürümeye karar verir. |to walk|| Er beschließt, in die Stadt zu laufen. He decides to walk into town. Он решает прогуляться по городу. Han bestämmer sig för att gå in till stan. Bir gemi limanda durur, Huck gemiye bakar ve Tom Sawyer'ı görür! ||im Hafen|Ein Schiff liegt.||zum Schiff||||Tom Sawyer| |ship|at the port|"stays"|Huck Finn|to the ship||||Tom Sawyer| تتوقف سفينة في الميناء، وينظر هاك إلى السفينة ويرى توم سوير! Ein Schiff hält im Hafen, Huck schaut auf das Schiff und sieht Tom Sawyer! A ship stops in port, Huck looks at the ship and sees Tom Sawyer! Un bateau s'arrête dans le port, Huck regarde à bord et voit Tom Sawyer ! Корабль останавливается в порту, Гек смотрит на корабль и видит Тома Сойера! Tom tekneden çıkarken, Huck “Merhaba Tom!” diye bağırır. |aus dem Boot|beim Verlassen||||| |القارب|||||| |the boat|"while leaving"||||| „Hallo, Tom!“, sagte Huck, als Tom aus dem Boot stieg. er ruft. “Hello, Tom!” Huck said as Tom got out of the boat. he shouts. Lorsque Tom sort du bateau, Huck crie : "Bonjour, Tom !". — Привет, Том! — сказал Гек, когда Том вылез из лодки. он кричит. Tom şaşırmıştır. |Tom ist überrascht. |قد تفاجأ |Tom is surprised. Tom ist überrascht. Tom is surprised. “Huck, ölmemişsin!” der. |du bist nicht tot| |لم تمت| |"you're alive"| "Huck, du bist nicht tot!" sagt. "Huck, you're not dead!" says. Huck gülerek “Evet, hayattayım” der. |||أنا على قيد الحياة| |lachend||Ich lebe.| |"with a laugh"||"I'm alive"| „Ja, ich lebe“, sagt Huck lachend. "Yes, I'm alive," Huck says with a laugh. Huck ona hikayesini anlatır. |||tells Huck erzählt ihr seine Geschichte. Huck tells her his story. Гек рассказывает ей свою историю.

Pop paramı istediği için beni rehin aldı. |mein Geld|||mich|als Geisel| |my money|wants|||hostage| Pop hat mich als Geisel genommen, weil er mein Geld wollte. Pop took me hostage because he wanted my money. Pop m'a pris en otage parce qu'il voulait mon argent. Папа взял меня в заложники, потому что ему нужны были мои деньги. Pop tog mig som gisslan för att han ville ha mina pengar. Bir kulübede yaşadık. |in einer Hütte|Wir lebten |in a cabin|we lived Wir wohnten in einer Hütte. We lived in a hut. Bana her gün vurdu, ben de kaçtım. |||schlug|||bin gelaufen |||hit|||I ran away Er hat mich jeden Tag geschlagen, also bin ich weggelaufen. He hit me every day, so I ran. Il me frappait tous les jours, alors je me suis enfuie. Он бил меня каждый день, поэтому я бежал. Han slog mig varje dag, så jag sprang. Jim de kaçtı. Jim also fled.||"ran away" Jim rannte auch. Jim ran too. Bayan Watson onu satacaktı. |||würde verkaufen |||was going to sell Miss Watson wollte es verkaufen. Miss Watson was going to sell it. Мисс Уотсон собиралась продать его. Ohio'ya gitmeye çalıştık, orada Jim özgür olabilirdi. |nach Ohio zu gehen|versuchten zu gehen|||frei sein|hätte sein können |"go"|"tried to"|||free|"could be free" Wir haben versucht, nach Ohio zu gehen, wo Jim frei sein könnte. We tried to go to Ohio, where Jim could be free. Мы пытались поехать в Огайо, где Джим мог быть свободен. Vi försökte åka till Ohio, där Jim kunde vara ledig.

Gece olduğunda, bir gemi, teknemize çarptı. ||||unser Boot|stieß gegen At night|"When it was"||ship|our boat|hit Nachts krachte ein Schiff in unser Boot. At night, a ship crashed into our boat. La nuit, un navire a éperonné notre bateau. På natten kraschade ett fartyg i vår båt. O kadar karanlıktı ki Jim'i bulamadım. ||so dunkel|dass||nicht gefunden ||so dark||Jim|I couldn't find Es war so dunkel, dass ich Jim nicht finden konnte. It was so dark I couldn't find Jim. Det var så mörkt att jag inte kunde hitta Jim. Nehrin kenarına doğru yüzdükten sonra, Jim geldi. |||nach dem Schwimmen||| the river's|to the edge|towards|after swimming||| |||سبح||| Nachdem er zum Flussufer geschwommen war, kam Jim an. After swimming to the river's edge, Jim arrived. Доплыв до берега реки, прибыл Джим. Efter att ha simmat till flodkanten kom Jim. Teknemize binen iki tane köle avcısı vardı. |aufgestiegen||Stück||Sklavenjäger| سفينتنا|||||| "our boat"|boarded|||slave|slave hunter| Es waren zwei Sklavenjäger an Bord unseres Bootes. There were two slave hunters on our boat. Il y avait deux esclavagistes sur notre bateau. Det var två slavjägare som gick ombord på vår båt. Jim'i yakalamaya çalıştılar. |zu fangen|versuchten zu fangen |tried to catch|tried to catch Sie versuchten, Jim zu fangen. They tried to catch Jim. Ils ont essayé d'attraper Jim.

Kaçtık ve buraya geldik, çünkü amcan ve halan Jim'i ellerinde tutuyorlar. Wir sind geflohen|||kamen hierher||dein Onkel||deine Tante||in ihrer Gewalt|festhalten We ran away|||||uncle||your father's sister||in their hands|holding him Wir sind geflohen und hierher gekommen, weil dein Onkel und deine Tante Jim festhalten. We escaped and came here because your uncle and aunt are holding Jim captive. Nous avons fui et sommes venus ici car ils retiennent Jim en otage. Vi flydde och kom hit eftersom din farbror och moster håller i Jim. Onlara ödül verilecek. ||سيُعطى Ihnen||wird gegeben They|They will be rewarded.|will be given Sie werden belohnt. They will be rewarded. Ils recevront une récompense. Они будут вознаграждены. De kommer att belönas. Sally Hala beni Tom Sawyer zannediyor ve Jim'e yardım etmek zorundayız. |||||glaubt|||||müssen helfen |||||thinks I'm||||to help|"have to" Tante Sally denkt, ich bin Tom Sawyer und wir müssen Jim helfen. Aunt Sally thinks I'm Tom Sawyer and we have to help Jim. Tante Sally me prend pour Tom Sawyer et nous devons aider Jim. Тетя Салли думает, что я Том Сойер, и мы должны помочь Джиму. Moster Sally tror att jag är Tom Sawyer och vi måste hjälpa Jim.

Tom birçok macera yaşayan Huck'ı dinler. ||Abenteuer|erlebende||hört zu ||adventure|||listens to Tom hört auf Huck, der viele Abenteuer erlebt. Tom listens to Huck, who has many adventures. Том слушает Гека, у которого много приключений. Tom lyssnar på Huck, som har många äventyr. Huck “Ne yapabiliriz?” diye sorar. ||"Was können wir tun?"|| ||"What can we do?"|| Huck „Was können wir tun?“ er fragt. Huck “What can we do?” he asks. Huck demande : "Que pouvons-nous faire ?" Гек спрашивает: "Что мы можем сделать?". Tom “Ben Sid olacağım” der. |||"sein werde"| ||"I will be Sid"|"I will be"| Tom sagt: "Ich werde Sid sein." Tom says, "I'll be Sid." Том говорит: «Я буду Сидом». Tom säger: "Jag blir Sid." Huck “Harika bir fikir” der. |||great idea| „Tolle Idee“, sagt Huck. "Great idea," says Huck. Eve yürürler, Sally Hala şaşırıp kalır, “Sen de kimsin?” Sally Hala ve Silas Amca çok mutludurlar. |gehen|||überrascht|verblüfft bleibt|||||||Silas Onkel|||sehr glücklich sind home|They walk|||stunned|is stunned||||||||||"are very happy" ||||مندهشًا||||||||||| Sie gehen nach Hause, Tante Sally verwirrt, "Wer bist du?" Tante Sally und Onkel Silas sind sehr glücklich. They walk home, Aunt Sally bewildered, "Who are you?" Aunt Sally and Uncle Silas are very happy. Ils rentrent à la maison et la tante Sally est surprise : "Qui êtes-vous ?" La tante Sally et l'oncle Silas sont très heureux. Они идут домой, тетя Салли недоумевает: «Кто ты?» Тетя Салли и дядя Сайлас очень счастливы. De går hem, faster Sally förvirrad, "Vem är du?" Moster Sally och farbror Silas är jätteglada. Çocuklar yukarı çıkar. |upstairs|go upstairs Kinder gehen hoch. The children go upstairs. Дети идут вверх. Plana ihtiyaçları vardır. Plana(1) Bedürfnisse|Bedürfnisse| |needs| Sie brauchen einen Plan. They need a plan. Им нужен план. Jim'i kurtarmak isterler. |Jim retten wollen.| |rescue| Sie wollen Jim retten. They want to save Jim. De vill rädda Jim. Plan şudur: Der Plan ist|Der Plan ist The plan is|is as follows Der Plan ist: The plan is: Le plan est le suivant : План таков:

Jim kulübededir ve çocuklar her gün yatak odasının penceresine tırmanacaklardır. ||||||||نافذتها|سيتسلقون |in der Hütte|||||Bett|seines Schlafzimmers|zu seinem Fenster|werden klettern |is in the cabin||||||his bedroom's|to the window|will climb up Jim ist in der Kabine und die Kinder klettern jeden Tag auf das Schlafzimmerfenster. Jim is in the cabin and the kids will be climbing out of his bedroom window every day. Jim est dans le chalet et les enfants grimpent tous les jours à la fenêtre de la chambre. Джим в хижине, и дети будут каждый день вылезать из окна его спальни. Jim är i stugan, och barnen kommer att klättra upp i sovrumsfönstret varje dag. Jim'in kaçması için tünel kazacaklardır. |Flucht||Tunnel|werden graben |escape||tunnel|"will dig" Sie werden einen Tunnel graben, damit Jim entkommen kann. They're going to dig a tunnel for Jim to escape. Они выкопают туннель, по которому Джим сможет сбежать. Tom bir maceraya ihtiyaç duyar. ||Abenteuer|Tom braucht ein Abenteuer.| ||adventure|need| Tom braucht ein Abenteuer. Tom needs an adventure. Tom a besoin d'une aventure. Тому нужны приключения. Heyecanlı bir plan yapacaktır. ||Plan|wird machen |||"will make" Er wird einen spannenden Plan schmieden. He will make an exciting plan. Han kommer att göra en spännande plan.

Akşam Sally Hala yemeği hazırlar. ||aunt|| Am Abend bereitet Tante Sally das Abendessen zu. In the evening, Aunt Sally prepares dinner. Masaya otururlar ve Sally Hala, Polly hakkında sorular sorar. Am Tisch|||||||| to the table|"they sit"||||||questions| Sie sitzen am Tisch und Tante Sally fragt nach Polly. They sit at the table and Aunt Sally asks about Polly. Ils s'assoient à table et tante Sally demande des nouvelles de Polly. Они садятся за стол, и тетя Салли спрашивает о Полли. Çocuklar ondan bahsederler. ||sprechen über ihn |عنه| ||talk about him Kinder sprechen darüber. Children talk about it. Les enfants parlent de lui. Дети говорят о нем. Okul ve arkadaşlarından da konuşurlar. Schule||von ihren Freunden|| ||from their friends|| Sie sprechen auch über Schule und Freunde. They also talk about school and friends. Huck ve Tom erkenden yatağa giderler, tüneli kazmaya bu gece başlamak zorundadırlar. |||früh am Abend|ins Bett||Tunnel|graben||Nacht|anfangen|müssen |and||early|to bed|go to bed|tunnel|digging|||start|have to ||||||النفق||||| Huck und Tom gehen früh ins Bett, sie müssen heute Abend anfangen, den Tunnel zu graben. Huck and Tom go to bed early, they have to start digging the tunnel tonight. Huck och Tom går och lägger sig tidigt, de måste börja gräva tunneln ikväll.

Sally Hala ve Silas Amca oturma odasındayken, Sally Hala “Polly'e mektup yazmalıyım. ||||||im Wohnzimmer|||Polly schreiben||muss schreiben |||||living room|"in the room"|||to Polly||"I must write" Während Tante Sally und Onkel Silas im Wohnzimmer waren, sagte Tante Sally: „Ich muss Polly einen Brief schreiben. While Aunt Sally and Uncle Silas were in the living room, Aunt Sally said, “I have to write Polly a letter. Lorsque tante Sally et oncle Silas se sont retrouvés dans le salon, tante Sally a dit : "Il faut que j'écrive une lettre à Polly. Пока тетя Салли и дядя Сайлас были в гостиной, тетя Салли сказала: «Мне нужно написать Полли письмо. Çocuklar hakkında meraklanabilir” der. ||sich sorgen machen| ||"may worry"| Er kann neugierig auf Kinder sein.“ He can be curious about children.” Il peut se poser des questions sur les enfants". Он может интересоваться детьми». Han kan vara nyfiken på barn.” Masaya gider ve çekmeceyi açar. |||die Schublade| |||the drawer| Er geht zum Tisch und öffnet die Schublade. He goes to the table and opens the drawer. Он подходит к письменному столу и открывает ящик. Mektup yazmak için kağıt ve kalem çıkarır. |||Papier||Stift|holt heraus |write a letter||paper||pen|takes out Nimmt Papier und Stift heraus, um Briefe zu schreiben. Takes out paper and pen to write letters. Il prend un stylo et du papier pour écrire une lettre. Он достает ручку и бумагу, чтобы написать письмо.

Sevgili Polly, Liebe| Liebe Polly, Dear Polly,

Tom ve Sid buradalar ve güvendeler. |||sind hier||sind in Sicherheit |||"are here"||are safe Tom und Sid sind hier und in Sicherheit. Tom and Sid are here and they are safe. Silas ve ben onları görmekten dolayı çok mutluyuz. |||||wegen||sehr glücklich ||||رؤية|بسبب|| ||||seeing|because of||very happy Silas und ich freuen uns sehr, sie zu sehen. Silas and I are very happy to see them. Silas et moi sommes très heureux de les voir. Мы с Сайласом очень рады их видеть. Sid'i tanıyamadım çünkü çok değişmiş. |لم أستطع التعرف على||| Sid|konnte nicht erkennen|||verändert I couldn't recognize Sid|I didn't recognize|||changed a lot Ich habe Sid nicht wiedererkannt, weil er sich so sehr verändert hat. I didn't recognize Sid because he's changed so much. Je n'ai pas reconnu Sid parce qu'il a tellement changé. Я не узнала Сида, потому что он очень изменился. Jag kände inte igen Sid eftersom han har förändrats så mycket. Umarım sen de iyisindir. Ich hoffe|||dir gut bist |||are well Ich hoffe, dir geht es auch gut. I hope you are good too. J'espère que vous allez bien, vous aussi. Jag hoppas att du också är bra.

Sevgiler, Liebe Grüße, Best regards, Liebe Love,

Sally Sally

Zarfa koyduktan sonra, Silas Amca'ya verir. In den Umschlag|nachdem er hineingelegt hat|||dem Onkel|gibt "Envelope"|after putting in|||to Uncle| Nachdem sie es in den Umschlag gesteckt hat, gibt sie es Onkel Silas. After putting it in the envelope, she gives it to Uncle Silas. Il la met dans une enveloppe et la donne à l'oncle Silas. Efter att ha lagt den i kuvertet ger hon den till farbror Silas. “Yarın yollayabilir misin?” Silas Amca “Tabii ki” diye yanıtlar. Morgen|schicken||||||| tomorrow|send it|||||||replies „Kannst du es morgen schicken?“ „Natürlich“, antwortet Onkel Silas. “Can you send it tomorrow?” “Of course,” Uncle Silas replies. "L'oncle Silas répond : "Bien sûr". "Можешь отправить его завтра?" Дядя Сайлас отвечает: "Конечно". "Kan du skicka den imorgon?" "Självklart", svarar farbror Silas. Sonra, Sally ve Silas Amca uyumaya giderler. |||||schlafen gehen| ||"and"|||go to sleep|go to bed Dann gehen Sally und Onkel Silas schlafen. Then, Sally and Uncle Silas go to sleep.

Huck ve Tom yatak odalarındayken, Tom “Sally Hala ve Silas Amca yattılar. |||Bett|in ihren Zimmern|||||||sind schlafen gegangen ||||عندما كانوا في غرفهم||||||| ||||"in their room"|||||||went to bed Während Huck und Tom in ihren Schlafzimmern waren, sagte Tom: „Tante Sally und Onkel Silas haben geschlafen. When Huck and Tom were in their bedroom, Tom said, "Aunt Sally and Uncle Silas went to bed. Пока Гек и Том были в своих спальнях, Том сказал: «Тетя Салли и дядя Сайлас спали. Neden kulübeye gitmiyoruz?” der. |in die Kabine|| |the cabin|| Warum gehen wir nicht in die Hütte?" sagt. Why don't we go to the cabin?" says. Pencereden tırmandıktan sonra, Jim'in kulübesine giderler. |nach dem Klettern|||zu Jims Hütte| |after climbing||Jim's|to Jim's cabin| Nachdem sie durch das Fenster geklettert sind, gehen sie zu Jims Hütte. After climbing through the window, they head to Jim's cabin. Après être passés par la fenêtre, ils se rendent dans la cabine de Jim. Jim kulübede oturur, mutsuzdur. |||ist unglücklich |in the cabin||is unhappy Jim sitzt unglücklich in der Kabine. Jim sits in the cabin, unhappy. Huck ona fısıldayarak “Jim, uyuyor musun?” der. ||flüsternd||schläfst du|schläfst du| ||whispering to||are you sleeping|| „Jim, schläfst du?“, flüsterte Huck ihm zu. sagt. “Jim, are you asleep?” Huck whispered to him. says. Huck lui chuchote : "Jim, tu dors ?" Jim “Hayır, uyuyamıyorum” diye yanıtlar. ||"Ich kann nicht schlafen"|| ||"can't sleep"||answers „Nein, ich kann nicht schlafen“, antwortet Jim. “No, I can't sleep,” Jim replies. Jim répond : "Non, je n'arrive pas à dormir". Huck “Tom da burada. |||هنا Huck sagte: "Tom ist hier. Huck said, “Tom is here too. Bir tünel kazacağız bu sayede sen de kaçabileceksin” der. ||einen Tunnel graben|diese|dank dessen|||entkommen kannst| |tunnel|"We will dig"||thanks to this|||"you can escape"| Wir werden einen Tunnel graben, damit du fliehen kannst." We will dig a tunnel so you can escape too.” Jim mutlu olur. Jim|| Jim würde sich freuen. Jim will be happy.

Huck ve Tom tünel kazmaya başlarlar. ||Tom||| |||tunnel|digging| Huck und Tom beginnen mit dem Tunnelbau. Huck and Tom start digging a tunnel. Huck et Tom commencent à creuser un tunnel. Toprak oldukça serttir. Der Boden||ziemlich hart The soil|"quite"|quite hard Der Boden ist ziemlich hart. The soil is quite hard. Le sol est assez dur. Kolay gitmemektedir. Einfach|geht nicht leicht |is not easy Es geht nicht einfach. It doesn't go easy. Это нелегко. Det går inte lätt. Yavaş yavaş kazarlar. ||graben ||dig slowly Sie graben langsam. They dig slowly. Они копают медленно. Bir saat boyunca kazarlar. |||graben |||يحفّرون |||They dig Sie graben eine Stunde lang. They dig for an hour. De gräver i en timme. Durmak zorundadırlar çünkü kısa bir süreliğine çalışabilirler. anhalten|müssen aufhören||kurz||vorübergehend|arbeiten können "Stop"|||||for a while|"can work" Sie müssen aufhören, weil sie für kurze Zeit arbeiten können. They have to stop because they can work for a short time. Ils doivent s'arrêter parce qu'ils ne peuvent travailler que pendant une courte période. Им приходится останавливаться, потому что они могут работать недолго. De måste sluta eftersom de kan arbeta en kort tid. Tom “Jim, korkma. ||Tom: "Jim, keine Angst." ||"Don't be afraid." Tom sagte: „Jim, hab keine Angst. Tom said, “Jim, don't be afraid. Yarın gece de çalışmaya devam edeceğiz.” Jim “Teşekkürler” diye yanıtlar. ||||fortsetzen|werden fortsetzen|||| |||working||"will continue"||||replies Wir werden morgen Abend weiterarbeiten.“ „Danke“, antwortet Jim. We will continue to work tomorrow night.” “Thanks,” Jim replies. Nous continuerons à travailler demain soir." Jim répond : "Merci." Мы продолжим работу завтра вечером». — Спасибо, — отвечает Джим. Huck ve Tom odalarına geri dönerler, oldukça yorgundurlar. |||ihre Zimmer|||ziemlich| |||إلى غرفهم|||| |||their rooms||return|quite|they are tired Huck und Tom gehen ziemlich müde in ihr Zimmer zurück. Huck and Tom go back to their room, quite tired. Huck et Tom retournent dans leur chambre, très fatigués. Гек и Том возвращаются в свою комнату, очень уставшие. Uyuyakalırlar. Schlafen ein. They fall asleep. Sie schlafen ein. They fall asleep. Ils s'endorment. Они засыпают. De somnar.

Sonraki gün, Huck ve Tom yürüyüşe çıkarlar. |||||Wanderung|hinausgehen |||||for a walk|go for a walk Am nächsten Tag gehen Huck und Tom spazieren. The next day, Huck and Tom go for a walk. На следующий день Гек и Том идут гулять. Nehrin kenarında yürürler. |am Ufer von| river|by the side|They walk Sie gehen am Fluss entlang. They walk by the river. Они гуляют у реки. Tom “Heyecan verici bir macera olmalı” der. ||||مغامرة|| |Aufregung|aufregend||Abenteuer|sein muss| |Exciting|exciting||exciting adventure|"must be"| „Es sollte ein aufregendes Abenteuer werden“, sagt Tom. “It should be an exciting adventure,” says Tom. Tom dit : "Ce devrait être une aventure passionnante." «Это должно быть захватывающее приключение», — говорит Том. "Det ska bli ett spännande äventyr", säger Tom. Tom mektuplar yazmaya karar verir. |Briefe|Briefe zu schreiben|| |letters|to write letters|| Tom beschließt, Briefe zu schreiben. Tom decides to write letters. Tom décide d'écrire des lettres. Том решает писать письма. Herkes heyecanlanacaktır ve bu şekilde macera olacaktır. |wird aufgeregt sein|||auf diese Weise|| |سيتحمس||||| |will be excited||||adventure|"will be" Alle werden begeistert sein und so wird es ein Abenteuer. Everyone will be excited and this way it will be an adventure. Все будут взволнованы, и таким образом это будет приключением. Alla kommer att vara exalterade och på så sätt blir det ett äventyr. Gülerler. Sie lachen. They laugh. Sie lachen. They laugh. Они смеются. Tom kasabadaki önemli kişilere mektuplar yazar. |in der Stadt||wichtigen Personen||schreibt |in the town||important people|letters|writes Tom schreibt Briefe an wichtige Leute in der Stadt. Tom writes letters to important people in town. Tom écrit des lettres aux personnes importantes de la ville. Том пишет письма важным людям в городе. Tom skriver brev till viktiga personer i stan.

Sayın İlgili, Sehr geehrte/r|Sehr geehrte/r Dear Sir/Madam,|Sir or To Whom It May Concern Wen es angeht, To whom it May concern, Chers parents Для предъявления по месту требования,

Bu dikkatli olmanız için bir uyarıdır. |vorsichtig|sein|||eine Warnung هذه||||مَـنَـبَـر|تحذير |careful|be careful|||warning وهذا تحذير لتوخي الحذر. Dies ist eine Warnung, vorsichtig zu sein. This is a warning to be careful. Il s'agit d'un avertissement de prudence. Это предупреждение быть осторожным. Detta är en varning om att vara försiktig. Bazı köle avcıları plan yaptıkları için kasabanıza gelecekler. |Sklaven|Sklavenjäger||die sie gemacht haben||zu eurer Stadt|kommen werden Some|slave|slave hunters||"they made"||your town|will come Einige Sklavenjäger werden in deine Stadt kommen, weil sie Pläne schmieden. Some slave hunters will come to your town because they are making plans. Des esclavagistes viendront dans votre ville avec un plan. Некоторые охотники за рабами придут в ваш город, потому что они строят планы. Vissa slavjägare kommer till din stad för att de planerar. Ödülü istedikleri için Phelps'in evindeki köleyi çalacaklar. den Preis|haben wollen|||in seinem Haus|den Sklaven|entführen werden The reward|"they want"|||"in his house"|the slave|"will steal" Weil sie den Preis wollen, werden sie den Sklaven aus Phelps' Haus stehlen. Because they want the prize, they're going to steal the slave from Phelps' house. Ils veulent la récompense, alors ils vont voler l'esclave de la maison de Phelps. Поскольку им нужен приз, они собираются украсть раба из дома Фелпса. Eftersom de vill ha priset kommer de att stjäla slaven från Phelps hus.

Saygılar, Mit freundlichen Grüßen تحيات Best regards, Respekt, Respects, С уважением,

Gizli dostunuz Geheimer Freund|Ihr geheimer Freund سري|صديقكم secret|Secret friend Dein heimlicher Freund Your secret friend Votre ami secret Твой тайный друг

Huck mektupları geceleri evlere dağıtır ve sabah herkes heyecanlanır. |||إلى البيوت|يوزع|||| |Briefe|nachts||verteilt||||aufgeregt sein |letters|at night||delivers||||gets excited Huck liefert nachts die Briefe in die Häuser, und morgens sind alle aufgeregt. Huck delivers the letters to the houses at night, and in the morning everyone gets excited. Huck distribue les lettres aux maisons pendant la nuit, et au matin, tout le monde est excité. Гек ночью разносит письма по домам, а утром все волнуются. Huck levererar breven till husen på natten, och på morgonen blir alla upphetsade. Köle avcılarını aramaya başlarlar. |Sklavenjäger|nach ... suchen|begin |slave hunters|start searching for| Sie beginnen, nach Sklavenjägern zu suchen. They begin to look for slave hunters. Они начинают искать ловцов рабов. De börjar leta efter slavjägare.

Çocuklar her gece tünel kazarlar ve sonunda işi bitirirler. ||||||schließlich|die Arbeit|sie beenden es ||||dig tunnels|||it|finish it Die Kinder graben jede Nacht Tunnel und sie schaffen es endlich. The kids dig tunnels every night and they finally get the job done. Дети прокладывают тоннель каждую ночь и наконец заканчивают работу. Jim heyecanlıdır çünkü artık özgür olacaktır. |||nun|frei| |is excited|||free| Jim ist begeistert, weil er jetzt frei sein wird. Jim is excited because now he will be free. Jim est excité parce qu'il va maintenant être libre. Джим очень рад, ведь теперь он будет свободен. Jim är exalterad för nu blir han fri. Tom “Yarın kaçacağız” der. ||Tom sagt: „Morgen fliehen wir.“| ||"we will escape"| Tom sagt: "Morgen hauen wir ab." Tom says, "Tomorrow we'll run away." Tom dit : "Nous nous enfuirons demain".