×

We gebruiken cookies om LingQ beter te maken. Als u de website bezoekt, gaat u akkoord met onze cookiebeleid.


image

Asım Yıldırım Hikayeler, Barış

Barış

Çocuğun gördüğü düştür Barış, ananın gördüğü düştür Barış, ağaçlar altında söylenen sevda sözleridir Barış.

Akşam alacasında gözlerinde ferah bir gülümseyişle döner ya baba elinde yemiş dolu bir sepet ve serinlesin diye su pencere önüne konmuş toprak teşti gibi ter damlaları ile alnında Barış budur işte.

Evrenin yüzündeki yara izleri kapandığı zaman ağaçlar dikildiğinde top mermilerinin açtığı çukurlara yangının eritip tükettiği yüreklerde ilk tomurcukları belirdiği zaman umudun,

ölüler rahatça uyuyabildiklerinde kaygı duymaksızın artık, boşa akmadığını bilerek kanlarının Barış, Barış işte budur.

Barış sıcak yemeklerden tüten kokudur. Akşamda yüreği korkuyla ürpertmediğinde sokaktaki ani fren sesi ve çalınan kapı arkadaşlar demek olduğunda sadece.

Barış açılan bir pencereden ne zaman olursa olsun gökyüzünün dolmasıdır içeriye. Gökyüzünün renklerinden uzaklaşmış çanlarıyla bayram günlerini çalan gözlerimizde Barış budur işte.

Bir tas sıcak süttür Barış ve uyanan bir çocuğun gözlerinin önüne tutulan kitaptır. Başaklar uzanıp ışık ışık diye fısıldarken birbirine, ışık taşarken ufkun yalağından Barış budur işte.

Kitaplık yapıldığı zaman hapishaneler, geceliğin kapı kapı dolaştığı zaman bir türkü ve dolunay, taze yüzünü gösterdiği zaman bir bulutun arkasından, cumartesi akşamı berberden pırıl pırıl çıkan bir işçi Barış budur işte.

Geçen her gün yitirilmiş bir gün değil de bir kök olduğu zaman gecede sevincin yapraklarını canlandırmaya, geçen her gün kazanılmış bir gün olduğu zaman dürüst bir insanın deliksiz uykusunun ardı sıra ve sonunda hissettiğimiz zaman yeniden zamanın tüm köşe bucağında acıları kovmak için ışıktan çizmelerini çektiğini Güneş'in,

Barış budur işte.

Barış ışın demekleridir yaz tarlalarında, iyilik alfabesidir o dizlerinde şafağın, herkesin kardeşim demesidir birbirine, yarın yarın yeni bir dünya kuracağız demesidir ve kurmamızdır bu dünyayı türkülerle.

Barış budur işte.

Ölüm çok az yer tuttuğu için yüreklerde, mutluluğu gösterdiğinde güven dolu parmağı yolların, şair ve proleter eşitlikte çekebildiği gün içlerine büyük karanfil alacak aranlığın, Barış budur işte.

Barış sımsıkı kenetlenmiş elleridir insanların, sıcak bir ekmektir o masası üstünde dünyanın.

Barış bir annenin gülümseyişinden başka bir şey değildir ve toprakta derin izler açan sabanların tek bir sözcüktür yazdıkları Barış ve bir tren ilerler geleceğe doğru kayarak benim dizelerimin rayları üzerinden, buğdayla ve güllerle yüklü bir tren, bu tren Barış'tır işte.

Kardeşler Barış içinde ancak derin derin soluk alır evren, tüm evren taşıyarak tüm düşlerini.

Kardeşler uzatın ellerinizi, uzatın ellerinizi. Barış budur işte. Barış budur işte. Hoşçakalın.

Altyazı M.K.

Barış Frieden Peace Мир 和平

Çocuğun gördüğü düştür Barış, ananın gördüğü düştür Barış, ağaçlar altında söylenen sevda sözleridir Barış. ||||mother's||dream|||||love words|love words|

Akşam alacasında gözlerinde ferah bir gülümseyişle döner ya baba elinde yemiş dolu bir sepet ve serinlesin diye su pencere önüne konmuş toprak teşti gibi ter damlaları ile alnında Barış budur işte. |"dusk"||refreshing||with a smile|||||fruit basket|||||cool down|||||placed||earthenware jug|||sweat drops|||||

Evrenin yüzündeki yara izleri kapandığı zaman ağaçlar dikildiğinde top mermilerinin açtığı çukurlara yangının eritip tükettiği yüreklerde ilk tomurcukları belirdiği zaman umudun, The universe's|||||||"when planted"||shell holes||craters|the fire's|melted and consumed||||first buds||| When the scars on the face of the universe are healed, when trees are planted in the craters opened by artillery shells and the first buds appear in the hearts that fire has melted and consumed, that is when hope arises,

ölüler rahatça uyuyabildiklerinde kaygı duymaksızın artık, boşa akmadığını bilerek kanlarının Barış, Barış işte budur. |||worry|||||||||| when the dead can rest peacefully without worry, knowing that their blood did not flow in vain, Peace, Peace, this is it.

Barış sıcak yemeklerden tüten kokudur. Akşamda yüreği korkuyla ürpertmediğinde sokaktaki ani fren sesi ve çalınan kapı arkadaşlar demek olduğunda sadece. ||||scent||heart||does not shiver|||sudden brake|||||||| Peace is the smell rising from hot meals. When the heart is not trembling with fear in the evening, and when the sudden screech of brakes on the street and the knocking on the door mean friends only.

Barış açılan bir pencereden ne zaman olursa olsun gökyüzünün dolmasıdır içeriye. Gökyüzünün renklerinden uzaklaşmış çanlarıyla bayram günlerini çalan gözlerimizde Barış budur işte. |||||||"may it be"|||||||with its bells|||||||

Bir tas sıcak süttür Barış ve uyanan bir çocuğun gözlerinin önüne tutulan kitaptır. Başaklar uzanıp ışık ışık diye fısıldarken birbirine, ışık taşarken ufkun yalağından Barış budur işte. |bowl||||||||||||||||||||||||| A stone is warm milk, Peace and a book held in front of a child's eyes waking up. When the ears whisper light to each other as the ears whisper light, peace is this when light spills from the horizon's shore.

Kitaplık yapıldığı zaman hapishaneler, geceliğin kapı kapı dolaştığı zaman bir türkü ve dolunay, taze yüzünü gösterdiği zaman bir bulutun arkasından, cumartesi akşamı berberden pırıl pırıl çıkan bir işçi Barış budur işte. |was built|||at night||||||folk song||full moon||||||||||from the barber|||||||| When the library is made, prisons, a lullaby that walks door to door at night, and the full moon, a cloud showing its fresh face, a worker emerging sparkling clean from the barber on Saturday evening, peace is this.

Geçen her gün yitirilmiş bir gün değil de bir kök olduğu zaman gecede sevincin yapraklarını canlandırmaya, geçen her gün kazanılmış bir gün olduğu zaman dürüst bir insanın deliksiz uykusunun ardı sıra ve sonunda hissettiğimiz zaman yeniden zamanın tüm köşe bucağında acıları kovmak için ışıktan çizmelerini çektiğini Güneş'in, |||lost||||||||||joy of||revive||||||||||||uninterrupted||||||||||||||drive away|||its boots|| When each passing day is not a lost day but a root, to revive the leaves of joy in the night, when each passing day is a gained day, following the undisturbed sleep of an honest person and finally feeling the Sun pulling its boots made of light in every corner of time to drive away the pains.

Barış budur işte.

Barış ışın demekleridir yaz tarlalarında, iyilik alfabesidir o dizlerinde şafağın, herkesin kardeşim demesidir birbirine, yarın yarın yeni bir dünya kuracağız demesidir ve kurmamızdır bu dünyayı türkülerle. |||||||||dawn's|||"to call"||||||||||build it|||with folk songs

Barış budur işte.

Ölüm çok az yer tuttuğu için yüreklerde, mutluluğu gösterdiğinde güven dolu parmağı yolların, şair ve proleter eşitlikte çekebildiği gün içlerine büyük karanfil alacak aranlığın, Barış budur işte. Death|||||||||||||poet||proletarian|in equality|||||||of the dawn|||

Barış sımsıkı kenetlenmiş elleridir insanların, sıcak bir ekmektir o masası üstünde dünyanın. |tightly clasped|clasped tightly|||||||||

Barış bir annenin gülümseyişinden başka bir şey değildir ve toprakta derin izler açan sabanların tek bir sözcüktür yazdıkları Barış ve bir tren ilerler geleceğe doğru kayarak benim dizelerimin rayları üzerinden, buğdayla ve güllerle yüklü bir tren, bu tren Barış'tır işte. ||||||||||||||||||||||moves forward|||sliding||my verses'|rails|||||loaded with||||||

Kardeşler Barış içinde ancak derin derin soluk alır evren, tüm evren taşıyarak tüm düşlerini. ||||||breathes deeply||||universe|||

Kardeşler uzatın ellerinizi, uzatın ellerinizi. Barış budur işte. Barış budur işte. Hoşçakalın.

Altyazı M.K.