×

Używamy ciasteczek, aby ulepszyć LingQ. Odwiedzając stronę wyrażasz zgodę na nasze polityka Cookie.

image

Anne of Green Gables, 4. Bölüm A

4. Bölüm A

Anne için Daha da Fazla Zorluk

Marilla bir gün 'Yeni papaz Bay Allan ve eşini Çarşamba günü çaya davet etmek istiyorum' dedi. Anne heyecanla 'Ah evet, lütfen davet et!' dedi. 'Bayan Allan genç ve güzel, ayrıca çok tatlı bir gülüşü var. Çay için pasta yapmamı ister misin? Lütfen evet de,Marilla!'

Marilla kabul etti ve sonraki birkaç gün Anne pastanın içerisine ne koyacağını düşündü.

Diana'ya 'Umarım iyi bir pasta olacak' dedi. 'Her zaman doğru şeyleri koymayı hatırlamıyorum.'

Arkadaşı 'Geçen hafta lezzetli bir pasta yapmıştın' dedi. 'Kötü bir şey olmayacağından eminim.'

Çarşamba günü çay partisi iyi başladı.

Bayan Allan, Marilla'ya 'Bayan Cuthbert, ne kadar güzel pastalar bunlar böyle, çok uğraşmış olmalısınız' dedi.

Marilla 'Anne bu pastayı size özel olarak yaptı' dedi.

Papazın eşi gülerek 'O halde biraz tatmalıyım' dedi. İlk parçayı aldıktan sonra, yüzünde garip bir ifade belirdi.

Marilla 'Bir sorun mu var?' diye sordu. Anne'in yaptığı pastadan o da aldı. 'Ah! Anne! Bunun içine ne koydun?' diye bağırdı.

Anne yüzü kızararak 'Güzel... güzel değil mi?' dedi.

'Güzel mi? Berbat! Lütfen yemeyin Bayan Allan. Anne pastanın içine benim ilacımı koymuşsun!'

Anne 'Ah! Senin ilacın olduğunu bilmiyordum! Beyaz renkliydi ve şişedeydi! Süt olduğunu düşündüm!' diye ağladı. Yukarıya koştu, yatağına yattı ve yüksek sesle ağladı.

Ancak o akşam, Bay ve Bayan Allan evlerine gittiğinde, Marilla, Anne ile konuşmaya geldi.

Anne 'Ah Marilla' diye hıçkırdı. 'Avonlea' daki herkes bana gülecek çünkü pastanın içine ilaç koydum.'

Marilla gülümsedi ve Anne'nin kızarmış yüzüne dokundu. 'Hayır, bu olmayacak Anne. Bayan Allan sana kızmadı. Ona pasta yapmanın çok hoş olduğunu söyledi ve seni kendi evinde çaya davet etti!'

Anne 'Ah, o zaman affetti! Nazik biri, öyle değil mi?' dedi. 'Her defasında bu şekilde başım belaya giriyor. Belki yarın hiç hata yapmam.'

Marilla yüzünde bir gülümsemeyle başını salladı. 'Bir şey bulacaksın Anne. Hatalar yapmakta oldukça başarılısın!'

Bahar gelmişti, etraf parlak yeşil yapraklar ve tomurcuk çiçeklerle doluydu. Bir Nisan akşamı, Marilla arkadaşlarını ziyaret ettikten sonra eve geç kalmıştı. Mutfak boştu ve masada akşam yemeği yoktu.

Somurtkan bir şekilde 'Anne nerede?' diye düşündü. 'Ona yemeği hazırlamasını söylemiştim. Yukarıya Anne'in odasına koştu ve çocuğu yatağında ağlarken buldu.

Anne 'Yüzüme bakma Marilla!' diye ağladı. 'İyi birisi olmadığımı biliyorum!'

Marilla 'Sorun ne?' diye sordu. 'Hasta mısın?' 'Ah Marilla, yaşamak istemiyorum! Şuna bakar mısın!' Marilla, Anne'in uzun kalın kızıl saçlarının korkunç koyu yeşile döndüğünü fark etti.

'Ah Anne!' diye bağırdı. 'Saçlarına ne yaptın?"

'Bir... bir adam kapıya geldi ve bana özel bir şişe sattı. Adam saçlarımın siyah olacağını söyledi! Ah, ona inanmakla ne kadar aptallık ettiğimi biliyorum! Ancak şimdi ne yapacağım?'

Anne'in saçları defalarca yıkandı, ancak halen aynı renkti. Anne bir hafta boyunca evde kaldı, kimseyi görmedi ve her gün saçlarını yıkadı. Sonunda Marilla 'Üzgünüm Anne, saçlarını tamamen kesmek zorundayız. Okula bu şekilde gidemezsin.' dedi.

Anne'in Marilla'ya diyecek bir şeyi yoktu. Üzgün bir şekilde 'Belki de bu bana güzel olmayı düşünmemem adına ders olur.' dedi.

Anne'i oldukça kısa saçlarla görmek herkes için sürpriz olmuştu, ancak kimse sırrı öğrenmedi. Birkaç hafta sonra, Anne'i çok mutlu eden yeni, koyu kızıl bukleler vardı.

Learn languages from TV shows, movies, news, articles and more! Try LingQ for FREE

4. Bölüm A 4. abschnitt A 4. Τμήμα Α 4\. Part A 4. Sección A 4. section A 4.セクションA 4. Sectie A 4. secção A 4. Раздел A 4. Avsnitt A 4. A部分 4. A部分

Anne için Daha da Fazla Zorluk |||||More challenges |||||Más dificultades المزيد من التحديات لأمي Noch mehr Schwierigkeiten für Mutti Even More Challenges for Mom Encore plus de difficultés pour la maman

Marilla bir gün 'Yeni papaz Bay Allan ve eşini Çarşamba günü çaya davet etmek istiyorum' dedi. ||||priest||Mr. Allan||his wife|Wednesday||for tea|invite||| Marilla||||cura|Señor|Allan||a su esposa|miércoles||a tomar el té|invitar|invitar a|| قالت ماريلا ذات يوم: "أود دعوة القس الجديد ، السيد آلان ، وزوجته لتناول الشاي يوم الأربعاء". Eines Tages sagte Marilla: "Ich möchte den neuen Vikar, Herrn Allan, und seine Frau am Mittwoch zum Tee einladen. 'I would like to invite the new pastor, Mr. Allan, and his wife to tea on Wednesday,' Marilla said one day. Un jour, Marilla dit : "J'aimerais inviter le nouveau vicaire, M. Allan, et sa femme à prendre le thé mercredi. Anne heyecanla 'Ah evet, lütfen davet et!' |excitedly||||| |con entusiasmo||||| Meine Mutter sagte aufgeregt: "Oh ja, bitte laden Sie mich ein! 'Oh yes, please invite!' Maman a répondu avec enthousiasme : "Oh oui, invite-moi, s'il te plaît ! dedi. Er sagte. He said. 'Bayan Allan genç ve güzel, ayrıca çok tatlı bir gülüşü var. |||||||||smile| Señorita||joven|||||||sonrisa encantadora| "الآنسة آلان شابة وجميلة ، ولديها أيضًا ابتسامة حلوة جدًا. Frau Allan ist jung und hübsch, und sie hat ein sehr süßes Lächeln. 'Miss Allan is young and beautiful, she also has a very sweet smile. Mme Allan est jeune et jolie, et elle a un sourire très doux. Çay için pasta yapmamı ister misin? tea||cake|"to make"|| ||¿Quieres que haga un pastel para el té?|que haga|| هل تريدني أن أصنع كعكة للشاي؟ Möchten Sie, dass ich einen Kuchen zum Tee backe? Do you want me to make a cake for tea? Voulez-vous que je prépare un gâteau pour le thé ? Lütfen evet de,Marilla!' Bitte sag ja, Marilla!' Please say yes, Marilla!' S'il vous plaît, dites oui, Marilla !

Marilla kabul etti ve sonraki birkaç gün Anne pastanın içerisine ne koyacağını düşündü. ||||||||the cake's|into||would put in| وافقت ماريلا ، وفكرت آن في الأيام القليلة التالية فيما يجب أن تضعه في الكعكة. Marilla stimmte zu und in den nächsten Tagen überlegte Anne, was in den Kuchen kommen sollte. Marilla agreed, and for the next few days Anne thought about what to put in the cake. Marilla a accepté et pendant les jours qui ont suivi, Anne a réfléchi à ce qu'elle allait mettre dans le gâteau.

Diana'ya 'Umarım iyi bir pasta olacak' dedi. قال لديانا: "أتمنى أن تكون كعكة جيدة". Er sagte zu Diana: "Ich hoffe, es wird ein guter Kuchen. 'I hope it will be a good cake,' he said to Diana. Il dit à Diana : "J'espère que ce sera un bon gâteau. 'Her zaman doğru şeyleri koymayı hatırlamıyorum.' ||right||putting|I don't remember "لا أتذكر دائمًا وضع الأمور في نصابها الصحيح." Ich denke nicht immer daran, die richtigen Dinge hineinzulegen. 'I don't always remember putting things right.' Je ne me souviens pas toujours de mettre les bonnes choses".

Arkadaşı 'Geçen hafta lezzetli bir pasta yapmıştın' dedi. |||delicious|||had made| قال صديقه: "لقد صنعت كعكة لذيذة الأسبوع الماضي". Sein Freund sagte: "Du hast letzte Woche einen köstlichen Kuchen gebacken. 'You made a delicious cake last week,' said his friend. Son ami lui dit : "Tu as fait un délicieux gâteau la semaine dernière. 'Kötü bir şey olmayacağından eminim.' |||won't happen|I am sure "أنا متأكد من أنه لن يحدث شيء سيء". "Ich bin sicher, dass nichts Schlimmes passieren wird. 'I'm sure nothing bad will happen.' "Je suis sûr qu'il ne se passera rien de grave.

Çarşamba günü çay partisi iyi başladı. |||party|| بدأ حفل الشاي يوم الأربعاء بشكل جيد. Die Teeparty hat am Mittwoch gut begonnen. The tea party on Wednesday started well. La fête du thé a bien commencé mercredi.

Bayan Allan, Marilla'ya 'Bayan Cuthbert, ne kadar güzel pastalar bunlar böyle, çok uğraşmış olmalısınız' dedi. ||||||||||||sich bemüht|| ||||||||cakes||||worked hard|"must have"| قالت الآنسة آلان لماريلا ، "آنسة كوثبيرت ، يا لها من كعكات جميلة ، لابد أنك عملت بجد. Mrs. Allan sagte zu Marilla: "Mrs. Cuthbert, was für schöne Torten das sind, Sie müssen viel Arbeit gehabt haben. Miss Allan said to Marilla, 'Miss Cuthbert, such beautiful cakes, you must have worked hard. Mme Allan a dit à Marilla : "Mme Cuthbert, quels beaux gâteaux, vous avez dû beaucoup travailler.

Marilla 'Anne bu pastayı size özel olarak yaptı' dedi. |||the cake||||| قالت ماريلا: "لقد صنعت الأم هذه الكعكة خصيصًا لك". Marilla sagte: "Mami hat diesen Kuchen extra für dich gebacken. 'Mother made this cake especially for you,' said Marilla. Marilla dit : "Maman a fait ce gâteau spécialement pour toi.

Papazın eşi gülerek 'O halde biraz tatmalıyım' dedi. The priest's|spouse|with a smile||in that case||"I must taste"| ضحكت زوجة الكاهن وقالت: "إذن لا بد لي من ذوق بسيط". Die Frau des Pastors lachte und sagte: "Dann muss ich auch mal probieren". The priest's wife laughed and said, "Then I must have a little taste." La femme du pasteur rit et dit : "Alors, il faut que j'en goûte". İlk parçayı aldıktan sonra, yüzünde garip bir ifade belirdi. |piece|after taking|||strange|||appeared بعد استلام القطعة الأولى ظهر تعبير غريب على وجهه. Nachdem er das erste Stück genommen hatte, erschien ein seltsamer Ausdruck auf seinem Gesicht. After receiving the first piece, a strange expression appeared on his face. Après avoir pris le premier morceau, une expression étrange est apparue sur son visage.

Marilla 'Bir sorun mu var?' Marilla 'Gibt es ein Problem? 'Is there a problem?' Marilla "Y a-t-il un problème ? diye sordu. fragte er. asked. Anne'in yaptığı pastadan o da aldı. ||from the cake||| اشترى الكعكة التي صنعتها آن. Sie hatte etwas von dem Kuchen, den Anne gebacken hatte. He bought the cake that Anne made. Elle a pris une partie du gâteau qu'Anne avait préparé. 'Ah! 'Ah! Anne! Mom! Bunun içine ne koydun?' ||what|put in ماذا وضعت فيه؟ Was hast du da reingetan?' What did you put in it?' Qu'avez-vous mis là-dedans ? diye bağırdı. قال بصوت عال. rief er. yell.

Anne yüzü kızararak 'Güzel... güzel değil mi?' ||blushing|||| احمر خجلاً الأم وقالت: "جيد .. أليس هذا جميلاً؟" Die Mutter errötete und sagte: "Es ist schön... ist es nicht schön? The mother blushed and said, 'Good... isn't it beautiful?' La mère rougit et dit : "C'est bien... n'est-ce pas ? dedi. He said.

'Güzel mi? Ist es schön? 'Is it beautiful? Berbat! Terrible! بائس! Es ist furchtbar! Wretched! C'est affreux ! Lütfen yemeyin Bayan Allan. |don't eat|| من فضلك لا تأكل يا آنسة آلان. Bitte essen Sie nicht, Mrs. Allan. Please don't eat, Miss Allan. Ne mangez pas, Mme Allan. Anne pastanın içine benim ilacımı koymuşsun!' |the cake's|||my medicine|"you put" أمي ، لقد وضعت دوائي في الكعكة! Mama, du hast meine Medizin in den Kuchen getan!' Mom, you put my medicine in the cake!' Maman, tu as mis mon médicament dans le gâteau !

Anne 'Ah! Mother (1)| Mutti sagte: "Ah! The mother said, 'Ah! Maman a dit : "Ah ! Senin ilacın olduğunu bilmiyordum! your|your medicine||I didn't know Ich wusste nicht, dass es deine Medizin ist! I didn't know you had medicine! Je ne savais pas que c'était votre médicament ! Beyaz renkliydi ve şişedeydi! |was colored||was in the bottle كان أبيض اللون وفي زجاجة! Es war weiß und in einer Flasche! It was white in color and in a bottle! Il était blanc et en bouteille ! Süt olduğunu düşündüm!' Ich dachte, es sei Milch!' I thought it was milk!' Je croyais que c'était du lait ! diye ağladı. rief er. she cried. s'écrie-t-il. Yukarıya koştu, yatağına yattı ve yüksek sesle ağladı. Upstairs||to his bed|lay down||loud voice|| ركضت إلى الطابق العلوي ، واستلقت على سريرها ، وبكت بصوت عالٍ. Er rannte die Treppe hinauf, legte sich auf sein Bett und weinte lautstark. She ran upstairs, lay on her bed, and cried loudly. Il a couru à l'étage, s'est allongé sur son lit et a pleuré bruyamment.

Ancak o akşam, Bay ve Bayan Allan evlerine gittiğinde, Marilla, Anne ile konuşmaya geldi. |||||||their home|"went home"||||| Aber an diesem Abend, als Herr und Frau Allan nach Hause gingen, kam Marilla, um mit Anne zu sprechen. But that evening, when Mr and Mrs Allan had gone home, Marilla came to talk to Anne. Mais ce soir-là, lorsque M. et Mme Allan sont rentrés chez eux, Marilla est venue parler à Anne.

Anne 'Ah Marilla' diye hıçkırdı. ||||sobbed بكت الأم قائلة: "يا ماريلا". Oh, Marilla", schluchzte die Mutter. 'Oh Marilla,' the mother sobbed. Oh, Marilla, sanglote la mère. 'Avonlea' daki herkes bana gülecek çünkü pastanın içine ilaç koydum.' |"in"|||will laugh at||the cake's||| سوف يضحك عليّ الجميع في "Avonlea" لأنني وضعت الدواء في الكعكة. Alle in Avonlea werden mich auslachen, weil ich Drogen in den Kuchen getan habe. Everyone in 'Avonlea' will laugh at me because I put medicine in the cake.' Tout le monde à Avonlea va se moquer de moi parce que j'ai mis de la drogue dans le gâteau.

Marilla gülümsedi ve Anne'nin kızarmış yüzüne dokundu. ||||rotes Gesicht|| |smiled|||blushing||touched ابتسمت ماريلا ولمست وجه آن المتورد. Marilla lächelte und berührte Annes errötetes Gesicht. Marilla smiled and touched Anne's flushed face. Marilla sourit et touche le visage rougi d'Anne. 'Hayır, bu olmayacak Anne. No||"won't happen"| Nein, das wird nicht passieren, Mum. 'No, that won't happen, Mother. Non, cela n'arrivera pas, maman. Bayan Allan sana kızmadı. |||did not get angry Mrs. Allan ist nicht böse auf dich. Miss Allan isn't mad at you. Mme Allan ne vous en veut pas. Ona pasta yapmanın çok hoş olduğunu söyledi ve seni kendi evinde çaya davet etti!' ||making|||is very pleasant|||you||her own home||| أخبرها أنه من الجميل أن تصنع كعكة ، ودعاك لتناول الشاي في منزله! " Sie sagte, es sei schön, ihm einen Kuchen zu backen, und lud dich zum Tee bei ihr zu Hause ein!' He told her it was lovely to make a cake and invited you to tea at his house!' Elle a dit que c'était gentil de lui faire un gâteau et elle vous a invité à prendre le thé chez elle !

Anne 'Ah, o zaman affetti! ||||forgave him يا أمي ، ثم غفر! Meine Mutter sagte: "Oh, dann hat er mir vergeben! Mother 'Oh, then forgiven! Maman a dit : "Oh, alors il m'a pardonné ! Nazik biri, öyle değil mi?' Kind|||| إنه لطيف ، أليس كذلك؟ Er ist nett, nicht wahr?' He's kind, isn't he?' Il est gentil, n'est-ce pas ? dedi. He said. 'Her defasında bu şekilde başım belaya giriyor. |each time|||my head|trouble|gets into هذه هي الطريقة التي أقع بها في المشاكل في كل مرة. Jedes Mal, wenn ich in solche Schwierigkeiten gerate. 'This is how I get in trouble every time. Chaque fois que j'ai des ennuis comme ça. Belki yarın hiç hata yapmam.' |morgen||| Vielleicht mache ich morgen keine Fehler mehr.' Maybe tomorrow I won't make any mistakes.' Peut-être que demain je ne ferai plus d'erreurs".

Marilla yüzünde bir gülümsemeyle başını salladı. |||||nickte başını |||with a smile|her head|nodded her head أومأت ماريلا بابتسامة على وجهها. Marilla nickte mit einem Lächeln im Gesicht. Marilla nodded with a smile on her face. Marilla acquiesce en souriant. 'Bir şey bulacaksın Anne. ||"you will find"| ستجد شيئًا يا أمي. Du wirst etwas finden, Mama. 'You'll find something, Mom. Tu trouveras quelque chose, maman. Hatalar yapmakta oldukça başarılısın!' Mistakes|making|"quite"|"very good at" أنت جيد جدًا في ارتكاب الأخطاء! " Du bist sehr gut darin, Fehler zu machen!' You're pretty good at making mistakes!' Vous êtes très doué pour faire des erreurs !

Bahar gelmişti, etraf parlak yeşil yapraklar ve tomurcuk çiçeklerle doluydu. Frühling||||green||||| Bahar|had come|surroundings|bright|green|leaves||bud or blossom||was filled with جاء الربيع ، وكان المكان مليئًا بأوراق الشجر والبراعم الخضراء الزاهية. Der Frühling war gekommen, und es gab leuchtend grüne Blätter und blühende Blumen. Spring had come, and the place was full of bright green leaves and buds. Le printemps était arrivé, les feuilles étaient d'un vert éclatant et les fleurs fleurissaient. Bir Nisan akşamı, Marilla arkadaşlarını ziyaret ettikten sonra eve geç kalmıştı. ||||||nach dem Besuch|||| |April|evening||friends||after visiting|||| في أحد أمسيات أبريل ، كانت ماريلا متأخرة في المنزل بعد زيارة صديقاتها. An einem Aprilabend kam Marilla nach einem Besuch bei Freunden erst spät nach Hause. One April evening, Marilla was late home after visiting her friends. Un soir d'avril, Marilla rentre tard chez elle après avoir rendu visite à des amis. Mutfak boştu ve masada akşam yemeği yoktu. Kitchen|was empty||table||| كان المطبخ فارغًا ولم يكن هناك عشاء على الطاولة. Die Küche war leer und es stand kein Abendessen auf dem Tisch. The kitchen was empty and there was no dinner on the table. La cuisine est vide et il n'y a pas de dîner sur la table.

Somurtkan bir şekilde 'Anne nerede?' Sullenly|||| "أين أمي؟" سأل بتجاهل. Mürrisch: "Wo ist Mami? "Where's Mommy?" he sullenly asked. D'un air maussade, "Où est maman ? diye düşündü. كان يعتقد. dachte er. he thought. 'Ona yemeği hazırlamasını söylemiştim. ||prepare|I had told قلت له أن يعد العشاء. Ich sagte ihm, er solle das Abendessen vorbereiten. 'I told him to prepare dinner. Je lui ai dit de préparer le dîner. Yukarıya Anne'in odasına koştu ve çocuğu yatağında ağlarken buldu. upstairs|||||||| ركضت في الطابق العلوي إلى غرفة آن ووجدت الطفل يبكي في سريرها. Er rannte die Treppe hinauf zu Annes Zimmer und fand das Kind weinend auf ihrem Bett. She ran upstairs to Anne's room and found the child crying in her bed.

Anne 'Yüzüme bakma Marilla!' |At my face|look| أمي "لا تنظري إلي يا ماريلا!" Mama: "Sieh mich nicht an, Marilla! Mother 'Don't look at me, Marilla!' Maman, "Ne me regarde pas, Marilla ! diye ağladı. بكت. rief er. she cried. 'İyi birisi olmadığımı biliyorum!' ||not a good person| "أعلم أنني لست شخصًا جيدًا!" "Ich weiß, dass ich kein guter Mensch bin! 'I know I'm not a good person!'

Marilla 'Sorun ne?' 'ما هو الخطأ؟' Marilla "Was ist denn los? 'What's wrong?' diye sordu. fragte er. asked. 'Hasta mısın?' "Sind Sie krank? 'Are you ill?' 'Ah Marilla, yaşamak istemiyorum! ||leben| ||to live| "يا ماريلا ، لا أريد أن أعيش! Oh Marilla, ich will nicht mehr leben! 'Oh Marilla, I don't want to live! Şuna bakar mısın!' Look at that!|"look at"| Sieh dir das an!' Would you look at that!' Regardez-moi ça ! Marilla, Anne'in uzun kalın kızıl saçlarının korkunç koyu yeşile döndüğünü fark etti. |||thick||||||dass es wurde|| |Anne's||thick|red|her hair|terribly|dark|dark green|turned into|noticed| لاحظت ماريلا أن شعر آن الطويل الكثيف الأحمر قد تحول إلى اللون الأخضر الداكن المخيف. Marilla bemerkte, dass Annes langes, dichtes, rotes Haar eine schreckliche dunkelgrüne Farbe angenommen hatte. Marilla noticed that Anne's long, thick red hair had turned a terrifying dark green. Marilla remarque que les longs et épais cheveux roux d'Anne sont devenus d'un horrible vert foncé.

'Ah Anne!' "Oh, Mama! "Oh, Mom! diye bağırdı. قال بصوت عال. rief er. yell. a-t-il crié. 'Saçlarına ne yaptın?" "to your hair"|| "ماذا فعلت بشعرك؟" "Was hast du mit deinen Haaren gemacht?" "What did you do to your hair?" "Qu'avez-vous fait à vos cheveux ?"

'Bir... bir adam kapıya geldi ve bana özel bir şişe sattı. |||to the door||||||bottle|sold "واحد ... جاء رجل إلى الباب وباع لي زجاجة خاصة. Einmal... kam ein Mann an die Tür und verkaufte mir eine besondere Flasche. 'One… a man came to the door and sold me a special bottle. Un jour, un homme est venu à la porte et m'a vendu une bouteille spéciale. Adam saçlarımın siyah olacağını söyledi! |my hair's||"would be"| قال الرجل أن شعري سيكون أسود! Der Mann sagte, mein Haar würde schwarz werden! The man said my hair would be black! L'homme a dit que mes cheveux seraient noirs ! Ah, ona inanmakla ne kadar aptallık ettiğimi biliyorum! ||believing in him|||foolishness|I did| أوه ، أعلم كم كنت أحمق أن أصدقه! Oh, ich weiß, wie dumm ich war, ihm zu glauben! Oh, I know how foolish I was to believe him! Oh, je sais que j'ai été stupide de le croire ! Ancak şimdi ne yapacağım?' Aber was soll ich jetzt tun?' But what shall I do now?' Mais que dois-je faire maintenant ?

Anne'in saçları defalarca yıkandı, ancak halen aynı renkti. |||||immer noch|| ||"many times"|was washed||still||same color تم غسل شعر آن عدة مرات ، لكنه ظل بنفس اللون. Annes Haare wurden mehrmals gewaschen, aber sie hatten immer noch dieselbe Farbe. Anne's hair was washed many times, but it was still the same color. Les cheveux d'Anne ont été lavés plusieurs fois, mais ils ont gardé la même couleur. Anne bir hafta boyunca evde kaldı, kimseyi görmedi ve her gün saçlarını yıkadı. ||||||niemanden|||||| ||a week||||anyone|did not see||||her hair|washed بقيت الأم في المنزل لمدة أسبوع ، ولم تر أحداً وتغسل شعرها كل يوم. Die Mutter blieb eine Woche lang zu Hause, sah niemanden und wusch sich jeden Tag die Haare. The mother stayed at home for a week, did not see anyone and washed her hair every day. La mère est restée à la maison pendant une semaine, n'a vu personne et s'est lavé les cheveux tous les jours. Sonunda Marilla 'Üzgünüm Anne, saçlarını tamamen kesmek zorundayız. |||||completely|cut off|"we have to" في النهاية ، قالت ماريلا ، 'آسف أمي ، علينا قص شعرها بالكامل. Schließlich sagte Marilla: "Es tut mir leid, Mama, wir müssen dir die Haare ganz abschneiden. In the end, Marilla said, 'Sorry Mom, we have to cut her hair completely. Finalement, Marilla a dit : "Je suis désolée, maman, nous allons devoir te couper complètement les cheveux. Okula bu şekilde gidemezsin.' |||"You can't go" لا يمكنك الذهاب إلى المدرسة مثل هذا. So kannst du nicht zur Schule gehen.' You can't go to school like this.' Tu ne peux pas aller à l'école comme ça". dedi. He said.

Anne'in Marilla'ya diyecek bir şeyi yoktu. ||to say||| لم يكن لدى آن ما تقوله لماريلا. Anne hatte Marilla nichts zu sagen. Anne had nothing to say to Marilla. Anne n'avait rien à dire à Marilla. Üzgün bir şekilde 'Belki de bu bana güzel olmayı düşünmemem adına ders olur.' |||||||||||lesson| ||||||||"being"|"not to think"||lesson| قالت بحزن "ربما يعلمني هذا درساً ألا أفكر في أن أكون جميلة". Ich sagte traurig: 'Vielleicht wird mich das lehren, nicht daran zu denken, schön zu sein. 'Maybe this will teach me a lesson not to think about being beautiful,' she said sadly. J'ai dit tristement : "Peut-être que cela m'apprendra à ne pas penser à être belle. dedi. Er sagte. He said.

Anne'i oldukça kısa saçlarla görmek herkes için sürpriz olmuştu, ancak kimse sırrı öğrenmedi. |||with short hair||everyone||surprise||"but"||the secret|did not learn كانت مفاجأة للجميع رؤية آن بشعر قصير جدًا ، لكن لم يعرف أحد السر. Es war für alle eine Überraschung, Anne mit ziemlich kurzen Haaren zu sehen, aber niemand erfuhr das Geheimnis. Seeing Anne with very short hair was a surprise for everyone, but no one learned the secret. Tout le monde a été surpris de voir Anne avec des cheveux plutôt courts, mais personne n'a appris le secret. Birkaç hafta sonra, Anne'i çok mutlu eden yeni, koyu kızıl bukleler vardı. ||||||die||||| ||||||||dark|dark red|curls| بعد بضعة أسابيع ، ظهرت تجعيدات جديدة باللون الأحمر الداكن جعلت آن سعيدة للغاية. Ein paar Wochen später gab es neue, dunkelrote Locken, worüber Anne sehr glücklich war. A few weeks later, Anne had new, dark auburn curls that made her very happy. Quelques semaines plus tard, de nouvelles boucles rouge foncé apparaissent, ce qui réjouit Anne.