Başkalarının Senin Hakkında Düşündüklerini Neden Umursamamalısın?
Bir gün Nasreddin Hoca oğluyla beraber
köye doğru yol alıyor. Oğlu eşeğin üzerinde kendisi de
eşeğin yanında yürüyor. Yavaş yavaş tın tın gidiyorlar
köye doğru. Bu sırada başka bir köyden geçiyorlar.
Orda oturan insanlar Nasreddin Hoca'ya ve eşeğin üstündeki
oğlunu görünce konuşmaya başlıyorlar kendi aralarında.
''Ya şu çocuğa bakar mısın? Eşeğe binmiş,
yanında o koca ihtiyar adam perişan bir halde yürüyor.
Devir değişti azizim. Artık görüyor musun bu hallere düştük.''
Nasreddin Hoca bunu duyuyor diyor ki;
''Oğlum sen in
ben bineyim eşeğe.''
Sonrasında bir süre daha yol alıyorlar.
Kendisi eşeğin üzerinde çocuk yanında yürüyor.
Bu sefer başka insanlar yanından geçince insanlar
yine kendi aralarında konuşmaya başlıyorlar:"Şu acımasız,
bencil adama bakar mısın? Çocuğu yanından yürütüyor da
kendisi eşeğe biniyor. Utanmıyor bir de.''
Nasreddin Hoca bunu da duyuyor. Tamam oğlum diyor gel diyor
sen de yanıma bin. İkisi birlikte eşeğin üzerinde yollarına
köye doğru yollarına devam ediyorlar. Yine başka insanların
yanından geçerken insanlar yine
kendi aralarında konuşmaya başlıyorlar:
"Şu acımasızlara
bakar mısın? İki kişi bir eşeğin üstüne binmişler. Eşeğin beli kırılacak
nerdeyse" diye. Nasreddin Hoca bunu duyunca
Oğlum demiş. in aşağı in.
İkimiz de inelim.
Eşek tek başına gitsin biz de yanında yüreyelim diye.
Yollarına devam ederken yine başka insanların yanından geçiyorlar.
Başka insanlar yine konuşmaya başlıyor:
Ya şu enayilere bakar mısın? Eşek boş gidiyolar kendileri de yanlarında yürüyor.
Bu kadar da enayi olunmaz diye. Tabi Nasreddin Hoca
burda dayanamıyor. Oğluna diyor ki: Herkes kendi kafasına
göre bir şey diyor. Onları dinlersen,
onları
umursarsan hiç bir şey yapamazsın. Bir işi biliyorsan
Bir işi biliyorsan
ne biliyorsan onu yapıcaksın demiş.
İçinde yaşadığımız dünyada isteyen herkes
diğerleri hakkında istediği maalesef konuşabilir.
Bunu engellemenin bir yolu yok. Bu
konuşulanlar
bazen olumlu olabilir bazen olumsuz olabilir.
Bazen doğru olabilir bazen yanlış olabilir. Birisi
senin hakkında olumsuz konuşuyorsa bazı insanlar
bunu hiç takmaz umursamaz bile. bazı insanlar da
geceleri uykusu kaçar. bana niye böyle dedi
benim hakkımda niye böyle düşünüyor gibi. işte bu videoda
sana diğerlerinin senin hakkında düşündüğü
söylediği şeyleri umursamaman için bazı yöntemler
bazı teknikler anlatacağım.
dedim ya: bu dünyada isteyen herkes istediği şeyi konuşabiliyor.
ama bu şu demek değil: birisi sana olumsuz bir sıfat söylediği zaman
ya işte sen sıkıntılısın sen problemlisin sen
aptalsın sen çirkinsin. bunu söylediği zaman
bunun doğru olacağı garantisi yok.
bunun seninle ilgili olacağı garantisi yok. şimdi şöyle
düşünelim. ben bu dünyada herkesin bir hikayesi olduğunu düşünüyorum.
ve bu hikaye iyi şeyler kötü şeyler hayatta
yaşadığın travmalar, sevinçler, güzel anlar,
olumsuz deneyimler... bir çok şey aslında bir harman oluşturuyor ve
bu noktaya getiriyor. işte senin de bir hikayen var.
bir insan senin hikayeni, geçtiğin yolları,
yaşadığın acıları bilmeden senin
hakkında bir şey söylüyorsa aslında ne söylüyorsa
eksik kalacaktır. bu sebeple seni tanımadan
yeterince bilmeden birisi bir şey konuşuyorsa burada hemen devreye
şunu almak lazım. beni tanımadan konuşuyor
ezbere konuşuyor sanırım. bundan dolayı onun
söylediği şeyi çok da ciddiye almamak gerekir
diye düşünüyorum. iş yerinde beraber çalıştığın bir
arkadaşın yanına geldi ve şunları söyledi:
ya Ayşegül sen bunu nereden aldın yani
çok mu arıyorsun yani zevkine hayranım valla ne acayip giyiniyorsun sen.
şimdi burada sen o arkadaşından bu sözleri
duyduğun zaman dünyan başına yıkıldı. Ya ben
sanırım bu işi beceremiyorum. ben para harcıyorum giyinmeye
ama sanırım hiç bir şekilde uyduramıyorum. sanırım ben zevksiz bir insanım. ne yaptı? karşı taraf sana bir şut attı sen bütün topu
bütün suçu bütün ağırlığı kendi üzerine almış oldun.
hemen
böyle bir noktada durumu durdurup
bu sahneyi
durdurup oraya farklı bir gözle bakmamız lazım. şimdi sen
iyi ya da kötü giyiniyorsun ama böyle bir üslupla
böyle bir yaklaşımla birisi sana gelip böyle bir şey söylüyorsa
burada aslında farklı bir niyet vardır. şimdi karşı tarafı
bir değerlendir bakalım ne kadar iyi niyetli.
ne kadar yapıcı eleştirileri var. gerçekten amacı ne.
bunu söylerken nasıl bir kazanım ya da sana nasıl bir fayda sağlamak istiyor.
yoksa amacı senin moralini bozmak mı?
eğer burada amaç morali bozmak gibi
bir noktadaysa niyette bir problem vardır.
ben böyle
durumlarda birisi bana böyle bir yaklaşımla geldiği zaman
her zaman niyete bakarım. karşıdaki insanın niyeti
hakkında az çok bir bilgim de vardır.
çünkü insanlar birden değişmez. kötü niyetli bir insan muhtemelen
önceden de bir kaç kötü niyetli şey yapmıştır söylemiştir.
ve Ahmet bana diyor ki sen şöylesin sen böylesin.
ama ben Ahmet'in niyetini biliyorum. Ahmet pek de
iyi niyetli bir insan değil. böyle olunca Ahmet'i
derim ki: Ahmet yine kendi içinde bir şeyler kurgulamış
benim canımı sıkmaya çalışıyor. böyle olunca
ne yapıyorum,
topu göğsümle karşılamıyorum. sıkıntıyı
orada bırakıyorum. bu Ahmet'in sorunu. benim kıyafetimle
hiç alakalı değil. Ayşegül de istediğini giyinirse giyinsin
dünyanın en iyi moda danışmanlarıyla
çalışırsa çalışsın o ona onu söyleyen insanı
değiştiremeyecektir. çünkü onun derdi başka.
onun derdi kıyafetle değil onun derdi seni üzmekle ilgili.
diyelim ki birazdan aşağı ineceğim. yoldan birisini
çevireceğim. gel dostum gel. gel gel diyeceğim.
adam diyecek ki bana
hayırdır.
niye çağırdın beni.
diyeceğim ki sen aptalsın. sen gerizekalısın.
şimdi ben istediğim bir şeyi adamı hiç
tanımıyorum.
daha önce hiç görmemişim onun hakkında hiç bir fikrim yok.
diyorum ki sen aptalsın sen gerizekalısın.
burada
ben tamamen aslında kötü niyetlerle yola
çıkmışım ve ne dediğimi bile bilmiyorum.
karşı tarafa böyle bir hakarette bulunuyorum.
olayın.
bakış açısını bir değiştirelim. yoldan
birisi
sizi çağırıyor. gel gel dostum diyor. siz onun yanına gidiyorsunuz.
hayırdır ne var diye. o insan size diyor ki
aptalsın sen gerizekalısın. o adamı daha önce hiç
tanımıyorsun.
ve o an üzülmeye başlıyorsun ya sanırım
ben aptalım.
bak bu adam bile anladı ben yoldan geçerken tanımıyor ama
anladı beni.
şimdi olayı bir düşünelim. bu biraz garip geldi değil mi bu senaryo sana.
düşünsene seni tanımayan bir
insanın
sana söylediği şeyi ne kadar
umursarsın.
aslında günlük hayat içinde de diğerlerinin
senin hakkında söylediği şeylerin bir çoğu böyle.
seni gerçekten tanımadan konuşuyor insanlar.
senin neyi neden yaptığını da pek bilmiyorlar.
ama ne yapıyor, kendi içindekini aktarıyor. kötü insanlar için
kötü niyetli insanlar için diğerleri boş bir çerçeve
gibidir. içini onlar doldurur. sen
ne yaparsan yap dediğim gibi onları mutlu edemezsin. memnun
edemezsin. bir insanın içi iltihap
doluysa, kötü niyet doluysa gördüğü her çerçeveyi
kötü şeylerle doldurur. sen dünyanın
en iyi insanı da olsan.
bazı insanlar için de diğerlerinin olayı sevgisi
taktiri çok önemlidir. onlardan, diğer herkesten
gelecek en ufacık bir olumsuz bildirimde
olumsuz yaklaşımda bu insanların içinde fırtınalar kopar
alarmlar çalmaya başlar. aman Allahım birisi beni sevmiyor.
birisi benim hakkımda olumsuz düşünüyor. ama
onay bağımlısı insanların kaçırdığı bir şey var. herkesin
onları sevmesi mümkün değil. herkesin seni
sevmesi mümkün değil. böyle bir istekle yola çıkarsan eğer düşünsene
herkesi memnun etmeye çalışıyorsun. okulunda iş yerinde ailende
herkes senden bir şeyler istiyor
ve sen her seferinde değişiyorsun. en başta anlattığım
Nasreddin Hoca olayındaki gibi
herkes farklı bir şey bekleyecek. peki sen nerdesin?
senin karakterin nerede? senin kişiliğin nerede?
sen kişiliksiz bir insan değilsin.
senin de bir
bakış açın var. senin de o hayattan istediklerin
beklentilerin var. ama sen diğerlerinin
ama sen diğerlerinin
düşüncelerine o kadar bağımlı olmuşsun ki
en ufacık bir olumsuzda içinde bir kriz çıkıyor. ve o kriz
senin için dayanılmazmış gibi geliyor. ben de diyorum ki
bu kriz dayanılır bir kriz. eğer
böyle bir şey olursa etrafında bir olumsuz
geri bildirim gelirse o krize içindeki
işleri düzeltme, onun gönlünü kazanma sevgisini kazanma
isteğine karşı biraz karşı koymalısın.
bu krizi birazcık bekletmelisin.
ne kadar bekletirsen ne kadar içindeki o insanları memnun etme
isteğine karşı koyarsan
diğerlerinin
senin hakkında hem düşündüklerini çok fazla umursamazsın
hem de onların sevgisini kazanmak gibi
saçma sapan bir yola girmezsin.
yakın zamanda bir danışanım bana kendi yaşadığı
bir olayı anlattı.
beraber çalıştığı bir arkadaşı onun çalıştığı proje
hakkında çok olumsuz yapıyor. diyor ki:
sen böyle saçma şeylerle mi uğraşıyorsun. ömrünü bu saçma şeyler için
heba ediyorsun diye. sonrasında bizim
danışan bu konuda bu durumda bir cevap veremiyor. ama
kafasına oturuyor. sanki kalbine
bir hançer saplanmış gibi hissediyor. ve ondan sonraki
günler boyunca durmadan bu konuyu
düşünüyor.
aslında değer verdiği de birisi bunu söyleyen kişi. ya bana
niye böyle dedi niye böyle dedi niye böyle dedi.
uykuları kaçıyor geceleri. durmadan bunu düşünüyor.
cevap verseydim keşke ben de şunu deseydim keşke
ben de
bu konuda bir yorum yapsaydım diye. ve bir hafta on gün sonra dayanamıyor
bu arkadaşının yanına gidiyor. diyor ki ya sen bana niye dedin.
arkadaşı ya ben sana böyle mi demiştim.
hiç hatırlamıyorum diyor.
yalan yok ortada.
arkadaşı o an söylediği şeyi
laf olsun diye söylüyormuş. çok da önemsememiş bile.
buradan şuna geleceğim. sen diğerlerinin
senin hakkında söylediği şeyleri o kadar fazla umursuyorsun ya.
ben şunu diyebilirim sana net olarak. bir çok insan
kendi söylediği şeyi senin hakkında kendi söylediği
şeyi senin onu umursadığın kadar
umursamıyor. bazen insanlar laf olsun diye konuşuyor. o insanın
kendisine vermediği değeri sen neden
ona vereceksin. şuanda kaç yaşındasın bilmiyorum
zamanı birazcık ileri alalım senin için.
60-65 yaşına geldiğini varsayalım. evinde oturmuş
cam kenarında koltuğunda o en sevdiğin
koltuğunda oturuyorsun elinde kahven.
elinde kahven. dışarı doğru
bakıyorsun. şu ufka daldın. uzaklara bakarken
geçmiş günler aklına geldi. o geçmiş günleri düşünürken
şöyle düşünsene
hep kaygılanmışsın. başkaları senin hakkında ne diyecek.
başkaları senin için ne düşünecek diye
bu kaygıdan
dolayı çoğu zaman istediğin şeyi yapamamışsın.
60-65 yaşındayken bunu düşünürken içinden ne gelir?
ben sana söyleyeyim. şuranda bir
sızı ve kocaman
bir pişmanlık.
bir de şöyle bir şey var. insanlar hep konuşuyor. sen ne yaparsan yap
sen dünyanın en iyi insanı da olsan
en kötü insanı da olsan insanlar hep konuşacak.
hep olumsuz şeyler söyleyecek.
ama sen o olumsuz şeylere
rağmen istediğin şeyleri yapmışsın. içindeki
gerçek seni sana söylediği şeyleri
yapmaktan
çekinmemişsin. o kahveyi içiyorsun ya 60-65
yaşındayken o ağzına gelen o aldığın yudumun
her tadını hissedersin. geriye dönüp baktığında pişmanlık
diye bir şey olmaz. dersin ki iyi ki yaşadım.
iyi ki böyle yaşadım. iyi ki diğerlerini umursamadım
diye düşünürsün. işte o noktayı düşünerek
şu anı bir değerlendir bakalım. hangisini tercih etmek
istiyorsun. çünkü insanlar her zaman konuşacaklar.
hiç durmadan konuşacaklar.
sen umursamamayı seçersen durum başka ama.
peki bu konuda sen neler yaşadın? ne gibi tecrübelerin var?
diğer insanlar
senin hakkında ne gibi
söylediler bugüne kadar.
bunları yorumlar kısmında paylaşabilirsin.
beni dinlediğin için çok teşekkür ederim. kendine çok iyi davran.
görüşmek üzere güzel insan.