Öfkeli ve Kaba İnsanlarla Nasıl Baş Ederim?
İşte okulda trafikte her yerde
öfkeli ve kaba insanlar var.
Öfkeli ve kaba insanlarla uğraşmak onlara karşı
kendini savunmak ve mücadele etmek bazen
çok ciddi zorluklar içeriyor.
Eğer bu konuda tecrübeli bir insan değilsen birazcıkta hassas bir insansan
çok zorlanıyosundur diye tahmin ediyorum.
Bu videoda sana öfkeli ve kaba insanlarla nasıl başa çıkarsın
bir kaç örnek bir kaç pratik bilgi vermek istiyorum.
Öfkeli ve kaba insanlarla başa çıkmanın ilk yolu soğukkanlı olmak.
Peki ne yapacaksın nasıl soğukkanlı olacaksın?
Diyelim ki karşında gözü dönmüş bir adam ya da kadın var,
bağırıp duruyor o an için filmi biraz yavaşlatalım
slow motion bir görüntü alıyoruz.
Bağırıyor böyle gözleri dönmüş,
ne dediğini bile bilmiyor.
Şimdi karşımızdaki insan mantığını
muhakeme becerisini değerlendirme becerisini
kaybetmiş, beyninin
muhakeme eden mantıklı düşünen kısmı
devreden çıkmış sende onunla aynı seviyeye
yükselirsen ya da diğer
deyişle düşersen ne olacak? Ortadan ciddi bir
alev çıkacak ve sen de zarar göreceksin karşı tarafta zarar görecek.
Bu sebeple böyle durumlarda soğukkanlılığını
muhafaza edebilmek çok önemli, ne yapacaksın
soğukkanlı olabilmek için? Çünkü karşıdaki biri bağırdığı zaman
kendini çok kontrol edemiyor.Sende
bağırmak istiyorsun ya da belki bırakıp kaçıp gitmek istiyorsun. İkisi de bana göre yanlış, ne yapacağız?
Karşıdaki insanı
tuzağına düşmeden, soğukkanlılığa geçebilmek için
ilk başta ona cevap vermeden belki ortamdaki
eşyaları renkleriyle beraber sayabilirsin.
Belki yirmiye, otuza kadar sayabilirsin ki
sen o tuzağa düşme.Sen ne kadar soğukkanlı olursan
karşıdaki insanı da mantık çerçevesi
içerisine sokman mümkün olacaktır.
İlk adımımız soğukkanlı olmak!
Trafikte gidiyorsun birisi senin gittiğin şeride
hızlıca öne kırdı ve sen o an delirdin. Sen de
bir şekilde intikamını almak istiyorsun ,hızlıca gittin
onun önüne kırmaya çalışıyorsun olayın gerilimi iyice arttı.
Ve ilerde bir yerde sağa çektiniz belki iş fiziksel boyuttaki
bir şiddete kadar döndü.
Şimdi filmi birazcık geri sardıralım ve filme resme yukardan
bakalım, o an
trafikte karşılaştığın kişi senin hayatında ne kadarlık
bir yer kaplıyor daha öncesinden tanıyor musun bu insanı?
Ben buna yüz binde bir diyorum.
Hayatında
bir anlam olarak bir değer olarak hayatının yüz binde birini
dahi kaplamayan bir insan
senin bir kaç gününü mahvediyor.
Bu sadece trafikte olmayabilir gün içinde otobüste olabilir,
markette olabilir, iş hayatında farklı bir birimde
ya da okulda farklı bir sınıfta olan birisi tarafından da canın sıkılabilir.
Şöyle düşünüyorum ben genelde bu insan benim
hayatımın ne kadarını kaplıyor?
Şöyle bir bakıyorum ya bu insan yüz binde biri bile değil
oturup ona cevap vermem vakit ayırmam bile
bence vakit kaybı... Ama eğer sen ona
vakit ayırırsan, sen onunla tartışırsan böyle onun
o öfke çemberinin içine düşersen ona değer vermiş olursun.
Bir şekilde senin hayatındaki
yüz binde bir bile olmayan bir insanı sen yüzde birlik
yüzde beşlik bir noktaya oturtuyorsun! Ne yapıyorsun
beş gün on gün belki bir ay canın sıkılıyor bu yüzden.
Ben diyorum eğer ki karşındaki insan
senin hayatında çok önemli bir yere sahip değilse
boş ver geç. Hepimiz hayatın içinde
küçük aksaklıklar yaşarız bunlar belki
teslim etmen gereken bir ödevin
birazcık geç teslim edersin ya da yapman gereken işte küçük
bir aksama olur böyle şeyler hepimizin hayatında olur.
Muhtemel sende yaşıyorsun ve bu aksaklıklarla
karşılaştığımız zaman diyelim ki iş yerinde
küçücük bir hata yaptın karşındaki insan
ben senin gibi aptal bir insan görmedim seni nasıl işe alıyorlar
senden nefret ediyorum gibi bir
öfke krizine girdi.
Ve sen şoktasın ve diyorsun ki minicik bir şey bu
minicik bir olay neden bu kadar büyüdü.
O an böyle yine
slow motion yapıyoruz.
Sen şoktasın bu kadarcık küçük bir olaya
karşıdan kocaman bir
fırtına gibi tepki geliyor. Şimdi
burada bir düşünmek lazım.
Filmi yavaşlatmış bir şekilde bakıyoruz tekrar. Acaba
karşı tarafın bu kocaman öfkesi
senin o küçücük hatanla mı ilgili?
Ben bu durumda biraz farklı düşünüyorum.
Diyorum ki çoğu zaman karşıdan
gördüğümüz o öfke patlamaları bizimle ilgili değildir.
Kişinin kendi içinde yaşadığı eksikliklerden,
belki komplekslerden belkide duygusal sıkıntılardan
kaynaklanır.
Eğer gerçekten
hak etmediğin bir tepki ve öfkeyle
karşılaştığını düşünüyorsan ne yapıyor kişi
kendi içindeki halledemediği sorunu bir şekilde sana aktarmış oluyor.
Ama sen hassas bir insansan kişiselleştirirsin.
Dersin ki minicik bir hata bile olsa
karşıdakinin o kocaman tepkisini
aman Allahım ben bunu hak ettim sanırım
diye düşünürsün ve çok kötü hissedersin.Dediğim gibi eğer ortada bir dengesizlik olduğunu düşünürsen
kesinlikle kişiselleştirmekten kaçınmalısın.
Ben hayattaki en akıllıca şeylerden birisinin
bazen savaşmaktan kaçmak olduğunu düşünüyorum.
Ama içimizdeki o adalet algısından dolayı
çok küçük şeylerde bile haksızlığa uğradığını düşündüğün zaman
savaşmak istiyorsun. Ama şöyle bir şey var
niçin savaşıyorsun ne kazanıyorsun ne kaybediyorsun?
Ben hep bu hesabı yapıp ona göre stratejimi planlamaya çalışıyorum.
Şimdi bazı durumlarda özellikle kaçınman gereken savaşmaktan kaçınman gereken iki tane senaryo var bana göre. Birincisi diyelim ki bir müşteri temsilcisiyle konuşuyorsun telefonda ve çok sıkıntılı
bir tip sana kötü sözler söylüyor
belki ya da o an sana yardımcı
olmamak için elinden gelen her şeyi düşünüyor.
Şimdi sen bir şekilde ona
kaptırırsan kendini çok fazla savaşma işine girersen
bir bakmışsın ki hem kötü hissetmeye başlarsın hem de
ne kadar gerekli bir durum diye sorgulayabileceğin
bir şeyin içine düşmüş olursun. Kapatırsın telefonunu bir daha ararsın
başka birisi karşına çıkar. Yani karşında
öfkelendiğin insan geçici bir insansa
ve senin konumun o an ondan kurtulmaya
elveriyorsa o an onunla savaşmanın hiçbir anlamı yok.
Bazende şöyle bir durum var beraber
bir proje içinde biriyle beraber çalışıyorsun,
ve bu insan çok yetenekli ama onun bazı huylarını
öfkeli tavırlarını ya da kindar davranışlarını sevmiyorsun.
Ben şöyle düşünüyorum kendi adıma şimdi ben akşam
bu insanla eve gitmiyorum, hayatımın yüzde yüzünü
bu insanla geçirmiyorum.
Eğer ki onun yaptığı işi tolere edemeyeceksem
ya da bir şekilde onun öfkeli hallerine
katlanabiliyorsam iş bitene kadar sabretmeyi tercih ederim.
Yani öfke gösterip onunla aramı bozmaktansa
ne yapıyorum bir şekilde tolere
ediyorum.Eğer
hayatımı yüzde yüz etkilemiyorsa en büyük
iletişim hatalarından birisi savunmaya geçmektir.
Diyelim ki karşında insan sana bir şey söylüyor sen şöylesin sen böylesin
o anda bir dakika bir dakika diyorsun sen
indir o eli bakayım sen kime böyle konuşuyorsun
dediğin anda illa bu kadar tepkisel ve büyük bir öfke patlaması göstermene de gerek yok,
savunmaya geçtiğin anda ortada gerçek
bir iletişim kalmaz o bir şeyler söyler
sen onu duymazsın dahi sen bir şeyler söylersin
o seni duymaz... Ne oluyor burada?
İki kişi monolog yapıyor kendi kendine
bağırıyorlar sesler yükseliyor belki iteklemeler
fiziksel şiddet... Ama gerçekte iki tarafta
birbirinin sesini dahi duymuyor. Şimdi böyle bir durumda
ne yapmamız lazım savunmaya geçmememiz lazım karşıdaki insan
seni suçluyor sana bir şekilde olumsuz
bir aktarım yapıyor ne yapacaksın? Ben olsam böyle bir durumda
durumu netleştirmeye çalışırım.
Ya sende çok beceriksiz bir çalışansın! Efendim
hangi konuda beceriksiz olduğumu düşünüyorsunuz? Ya da
belki ilk başta soğukkanlılık dedim ya birazcık durumun
öfkenin sakinleşmesini bekler ondan sonra
birazcık süre geçtikten sonra hangi konuda
eksikliklerim olduğunu düşüyorsunuz ya da ne
öneriyorsunuz bana gibi bir yaklaşımla onu
kafasındaki genelleşmiş suçlamayı belli bir alana
indirgemeye çalışalım. Böyle olunca, ben ne yapabilirim
senin için? Karşıdaki insan sen savunmaya geçmeyip
iletişim alanını açık tuttuktan sonra
bir şekilde senin çemberine girmek zorunda.
Ha girmeyebilir bazen hakikaten çok ciddi sıkıntıları olan
kişilik bozuklukları olan insanlarda olabilir belki,
bu farklı bir videoda anlatılabilir.Ama
eğer karşımızdaki insan normal bir insansa eninde sonunda
senin mantık çerçevene girecektir.
Çok sevdiğim bir tespit var
terbiyesizlik bir psikolojik rahatsızlık değildir. Yani
birisi sana terbiyesizlik yapıyorsa,birisi sana hakaretler yağdırıyorsa
onu anlamak zorunda değilsin.
Birisi bana günlük hayatta hakaretler saydırıyor ben oturup düşünmem
ya bu insan neden böyle diyor ki bana acaba neler
yaşadı diye düşünmüyorum artık. Çünkü
terbiyesizlik bir psikolojik rahatsızlık değil, onu anlamak
zorunda değilim ve empati göstermek zorunda değilim.
Evet empati çok güzel bir kavram çok güzel bir erdem
ama ben şunu keşfettim artık kendi adıma
empatiyi hak edene göstermek lazım!
Bir insan bu konuda sabıkalıysa
ona gösterdiğin empati her türlü geri sana zarar olarak
dönüyorsa artık ona empati göstermiyorum. Bir insan
çok öfkeli laftan anlamıyor, terbiyesizlik
yapıyor ben artık böyle insanları hayatımdan
çıkartıyorum.Sana da bunu öneririm. Bir insan
sana zarar vermeye eğilimi varsa bazen de
bazı insanları hayatından çıkartamazsın.
İş sebebiyle,akrabalık sebebiyle,kan bağı sebebiyle...
Böyle insanlara karşıda kendini korumalısın,
daha mesafeli daha uzak,
kişisel alana çok sokmadan bir ilişki öneririm.
Bazende şöyle bir şey söylemek istiyorum son olarak.
Bazı insanlar öfkesini sadece sözel boyutta
tutmaz işi bir fiziksel noktaya getirebilir.
Böyle durumlarda kahramanlık göstermene gerek yok!
Kaç kurtar kendini ve sonrasında
kanuni hukuki ne hakkın varsa kullan! Bu insanlara
seni öfkesiyle sindirmeye çalışan insanlara
ve kontrolü kaybediyorlarsa korkunu hissettirebilmek
onlarda daha
büyük bir cesarete sebep olur elindeki hakların
hukuki hakların hepsini kullanmanı öneririm. Bu konuda
Peki sen neler yaşıyorsun öfkeli ve kaba insanlarla?
Yorumlar kısmında yaşadıkların tecrübelerini paylaşırsan
belki o deneyimlerden tecrübelerden başka bir video çekebilirim.
Beni dinlediğin için çok teşekkür ederim.
Kendine iyi davran görüşmek üzere...