Simurg'un Hikayesi ve Kendini Keşfetme Yolculuğu
Merhabalar sevgili dostum.
Bu haftanın videosunu, Adıyaman'da Nemrut Dağı'nın zirvesinde çekiyorum.
Buraya gün doğumunu izlemeye geldik.
Şu anda gün doğdu.
Hatta gün doğalı bir iki saat oldu ama,
biz geceden geldik.
Bu gece hiç uyumadık,
bu gün doğumunu beklemek için.
Ve bence şu an çok yorgunum ama
Buna, bunu beklemeye, bu yorgunluğa çok ama çok değdi.
Çünkü burası,
bir gün doğumunu seyredebilmek için en güzel yerlerden bir tanesi.
İnanılmaz bir manzarası var ve aynı zamanda bir tarih var burada.
Yaklaşık 2000 yıl önce yapılmış heykeller hala muhafaza ediliyor.
Ve o heykeller; her gün günün doğuşunu selamlıyor,
günün batışını izliyorlar, 2000 yıldır.
İşte burada; bu atmosferin, bu uhrevi ortamın bana çağrıştırdı bir hikaye oldu. Bu havayı sana da yaşatabilmek için, bu hikayeyi seninle paylaşmak istiyorum.
Sana Simurg'un Hikayesini anlatmak istiyorum.
Simurg; her şeyi bilen bir kuş, efsaneye göre ve Kaf Dağı'nda Bilgelik Ağacında yaşıyor.
Bu Simurg;
uzun yıllar ortada görünmeyince yaşayan diğer kuşlar,
onun aslında yaşamadığını
ve bir efsaneden ibaret olduğunu düşünmeye başlıyorlar.
Ama günün birinde bir tane kuş,
onun (Simurg'un) bir tane tüyünü buluyor.
Ve o tüy,
yaşayan bütün kuşlar arasında inanılmaz bir böyle heyecana sebep oluyor.
Diyorlar ki ''Evet, Simurg gerçekmiş.''
''Onu bulabiliriz,
o bizim şu anda yaşadığımız bütün dertleri çözebilir.''
Ve akın akın bu bilgi,
tüyün bulunduğu bilgisi yayılıyor.
Sonrasında, kuşlar kendi aralarında yaşadıkları zorlukları düşünüyorlar.
Hayatta baş edemedikleri problemleri
Diyorlar ki bizi bu dertten çıkarırsa ancak Simurg çıkartır.
Ve bi' haber salınıyor, diyorlar ki yola çıkıyoruz.
Simurg'u bulmaya, Kaf dağına doğru yola çıkıyoruz.
Yeryüzünde yaşayan bütün kuşlar Simurg'un peşine düşmek üzere Kaf Dağına doğru yola çıkarlar. Ama zannederler ki, o Kaf Dağına giden yol Simurg'u bulma yolu çok kolay bir yoldur.
Ama yanılıyorlardır, bunu yola çıkınca anlarlar
ve onları bu yolculuk esnasında yedi tane zorlu aşama bekler
Yedi tane vadi diyebiliriz, zorlu vadi
İlk vadi, İstek Vadisi.
Bu vadiye geldikleri zaman yüz binlerce belki milyonlarca , milyarlarca, ne kadar kuş varsa...
Geldikleri zaman o İstek Vadisinde, her istedikleri şeylerin gerçekleşebileceklerini fark ederler.
Cennet gibidir, yiyecek içecek, doğal ortam, eş her şey orada gerçekleşir.
Ve bu isteklerinin gerçekleşme haline,
Nefsine düşkünlük haline, zevke sefaya o kadar kaptırırlar ki...
O kadar çok telef verirler ki bu süreçte
o kadar çok arkadaşlarını kaybederler ki...
Oradan büyük bir eksikle, büyük bir kayıpla ayrılırlar.
İstek Vadisinden.
Ama bitti mi oradaki zorluk hayır, bir sonraki aşama daha da zorlu olabilir onlar için.
Aşk Vadisinde, bir çeşit sis vardır
ve o sise giren bütün kuşlar
gördükleri şeylerin güzelliğinden vurulur, mest olurlar.
Ve o kadar takılırlar ki
doğal ortamına, eşlere, arkadaşlara
ya da herhangi bir diğer hayvanlara baktıkları zaman
o aşk ortamından çok fazla etkilenirler
ve orada aslında bir çoğu telef olur gider, kaybolur gider.
ve Aşk Vadisi -ikinci vadi de - kuşlar sıkıntı içerisinde bir sürü arkadaşlarını kaybederler.
ama vazgeçmezler.
kalan kuşlar yollarına devam eder.
Aşk Vadisinden sonra
Onları bekleyen bir diğer zorlu vadi ise Cehalet Vadisiymiş.
Cehalet Vadisine gelince kuşların bir kısmı
anlamsız anlamsız gülümsemeye başlamışlar
Demişler ki "Amaaan boşver! ne önemi var , ne anlamı var?"
Hiçbir şeyi umursamamaya başlamışlar.
ve böyle bir durumda
yüzlerine o boş gülümseme ortaya çıkınca
O anlamsızlık denizinde boğulup
Demişler ki "Neyin peşinde koşacaz ki?"
ve bırakmışlar.
Bir kısmı geride dönmüş olabilir ama
orada da bu kuşlar -o yola revan olmuş kuşlar-
birçok arkadaşını geride bırakıp yola devam etmek zorunda kalmışlar.
Kolay bir yolculuk değil kuşların yolculuğu
ve hala karşılaşacakları zorluklar bitmiş de değil.
Sıradaki zorlu vadi ise İnançsızlık Vadisi.
Aralarında konuşmaya başlıyorlar.
Diyorlar ki "Ya Simurg yoksa, ya biz anlamsız bir hayalin peşinde koşuyorsak,
o kadar arkadaşımızı yolda kaybettik ya boşu boşuna kaybetmişsek onları."
ve bir inançsızlık ruhu sarmaladığı zaman
-o bir kanser gibi aslında-
içeride bir yerde insanların inancını da kaybediyor
motivasyonunu da kaybediyor
ve ondan sonra bir çok kuş geri dönmüş.
O, Simurg'u arama, kadim bilgiyi arama yolundan geri dönmüşler.
Bir sonraki aşamadaysa Yalnızlık Vadisi onları bekliyormuş.
Yalnızlık Vadisine geldikleri zaman bazı kuşlar kendi dertlerine düşmüşler.
Acıktıkları zaman sadece kendi karınlarını doyurmaya bakmışlar.
Ya da bir tehlike olduğu zaman
diğer arkadaşlarını, diğer dostlarını umursamamışlar.
Sadece kendi dertleriyle meşgul olmuşlar.
Böyle olunca sürüden ayrılıp
kendi başlarına yapabileceklerini zannetmişler.
Çünkü sadece ama sadece kendilerini düşünüyorlarmış.
ve bundan dolayı başka hayvanlara yem olmuşlar,
yollarını kaybetmişler
ve bir sürü kuş burada da telef olmuş gitmiş.
Sonrasında
onları bekleyen bir diğer vadi ise Dedikodu Vadisi.
Dedikodu Vadisinde kuşlar kendi aralarında konuşmaya başlamışlar:
"Simurg aslında kötü bir kuşmuş, Simurg aslında hiç olmamış,
aslında diğer önde yer alan kuşlardan bir kısmı
onları kandırıyormuş, kötü bir yola sokmuşlar."
ve bu bir yerde başlamış- kendi aralarında konuşmaya başlayınca başka kuşlarda konuşmaya başlamış-
ve bu abartılı abartılı öyle bir hale gelmiş ki
kuşlar birbirlerini o kadar çok olumsuz etkilemiş ki
bir sürü kuş geri dönmüş.
En son karşılaştıkları zorlu vadi ise bu kuşların
Benlik yani Ego Vadisiymiş.
Ego Vadisine girince kuşların bazılarına bir haller olmuş.
Diğer kuşları beğenmez olmuşlar.
Kanadı çirkin görünmüş, kafası çirkin görünmüş
O kadar kötü gözle bakmaya başlamışlar ki
onları yeteneksiz beceriksiz belki de sırtına bir yük olarak görmeye başlamış
ve onları eleştirmeye başlamışlar.
Sonrasında
Belki de kuşların öncüsü olan diğer kuşlara gidip
Sen yapamazsın bırak deyip
diğer kuşların aklını çelmeye çalışmışlar.
Böyle olunca bir çok kuş da aslında
Bu ego vadisine kapılan ve onlara(vadiye kapılan kuşlara) kapılan kuşlar
telef olup gitmiş.
Ve sonrasında
çok az bir kuş kalmış geriye
yollarına devam ederken kaf dağına varmışlar en sonunda.
Bu zorlu yolculuğun sonu
o lütuf gibi sonuca ulaşmışlar.
Yalnız şöyle bir durum ortaya çıkmış:
Ortada Simurg kuşu yok.
Ve düşündükleri zaman şöyle bir şeyle karşılaşıyolar:
Simurg, "Si" Farsça'da 30 demek.
"Murg" da kuş demek.
Yani Simurg, 30 Kuş demek.
Sonra bunu farkedince bir saymışlar -Kaç kuş kaldık geriye biz?-
Bir bakmışlar ki 30 kuş kalmışlar.
Ve şunun farkına varmışlar,
Aslında bu 7 vadiden geçerken
kendi içlerindeki zorlukları,
kendi içindeki o sıkıntıları aştıkları zaman
Simurg, kendileriymiş.
Kendilerini keşfetmiş olmuşlar.
bu yedi vadiyi, yedi zorlu vadiyi geçerek.
Bu hikaye o kadar erdemli kadar ilham verici bir hikaye ki bana göre... İnsanlık sürecini anlatıyor.
Aslında insanın olgunlaşmasını, insanın kendini keşfetme sürecini anlaıyor.
Ve bundan dolayı bu hikayeden çıkarılacak çok fazla dersler var.
Şimdi şöyle düşün,
Kendi içinde olsun -hem içsel anlamda hem dışsal anlamda-
insan bir mücadele peşinde
mücadele etme noktasındasın
zannediyorsun ki diğer insanlar,
diğer insanları hayatına dahil ettiğin zaman
onlar sana sevgi verdiği zaman,
onlar seni önemsediği zaman sen ancak değerli olucakmışsın gibi hissediyosun ama
ne kadar dışardaki insanlara bağımlı olursan
aslında o kadar da dengesiz bir noktada duruyorsun.
Çünkü dışarıda ki insanlar bugün var yarın yok.
Belki bugün sana iyi davranıyor yarın kötü davranıyor.
Böyle olunca ne oluyor?
Birisi sana iyi davranınca iyi oluyosun
birisi kötü davranınca kötü hissediyosun,değersiz hissediyosun.
Ama var olan şey aslında içsel değer
Bir yandan da bakıyorsun etrafındaki insanları,
gereksiz sözleri, gereksiz durumları çok önemsiyosun.
Çünkü aslında kendinden emin değilsin.
Seni neyin iyi edeceğinden,
neyin kötü edeceğinden çokta farkında değilsin.
Bu bir süreç
Ama bu süreci keşfetmek, içsel mücadele yoluna çıkmayı gerektiriyor.
O bir olgunlaşma süreci
hayata bakış açını, kendine bakış açını değerlendirmeni,
farklı bir göze getirmeni sağlıyor.
Ben hep bir örnek veriyorum -bilenler bilir- çay gibi demlenmek...
Bu kuşların sürecine baktığın zaman
aslında her zorlukla beraber, her zorluğu aşmayla beraber
çay gibi demleniyor kuşlar.
İnsanoğlu da böyle değil mi?
Her zorlukla beraber aslında ruhun birazcık daha tadını alıyor,
ruhunun birazcık daha kıvamı geliyor.
İşte! fark edersen buradaki kuşların yüzleşmek zorunda olduğu vadilere
Mesela Dedikodu Vadisi,
Ego Vadisi,
Cehalet Vadisi,
Her biri o kadar önemli şeyleri temsil ediyor ki...
Bence geçmişteki bu efsaneden
-belki masal diyebiliriz belki hikaye diyebiliriz.-
çıkartılabilecek o kadar çok ders var ki...
Peki senin içinde aşman gereken zorlu vadiler neler?
Senin içinde seni engelleyen şeyler neler?
Ne istediğin -belki başarı istiyorsun, belki kendi içinde huzur istiyorsun, belki mutluluğa ulaşmak istiyorsun-
önünde sonunda seninde aşman gereken vadiler olacak.
Ve zannetme ki
hani o internet ya da kitaplardaki bazı -kişisel gelişim kitaplarında yazar ya şunları şunları yaparsan hallolur,
5 madde de şunu yaparsan mutlu olabilirsin,
5 madde de şunu yaparsan hayatının anlamını bulabilirsin.-
Bunlar kolay şeyler değil.
İnsanlar böyle şeylere ömürlerini veriyorlar.
Ve sende sabırsız olma.
Sabredenlerden olursan önünde sonunda
sende o vadileri aşıp, kendi içindeki Simurg'unu bulacaksın.
Ben buna inanıyorum.
Ben de bu yoldayım.
Ben asla şuanda şu noktada Simurg' umu bulduğumu iddia etmiyorum.
Ama bu yolda olduğumu biliyorum.
Sende en azından bu mücadele yoluna girersen
Kendi içindeki engellerle,
Seni sana ulaşmanı engelleyen engellerle mücadele yoluna girersen,
önünde sonunda ben başarılı olacağına inanıyorum.
O 30 kuş dediğim gibi belki onlardan biri de sen olacaksın.
Beni dinlediğin için çok teşekkür ediyorum güzel insan.
Sana buradan, bu güzel ortamdan selamlar gönderiyorum.
Eğer imkanın olursa kesinlikle sen de buraya gelip
gün doğumunu olmadı gün batımını izlemelisin.
Kesinlikle sana da çok fazla ilham verecek.