×

Używamy ciasteczek, aby ulepszyć LingQ. Odwiedzając stronę wyrażasz zgodę na nasze polityka Cookie.

image

Beyhan Budak, Yaratıcılık Nasıl Geliştirilir? Sürpriz Yaratıcılık Oyunlu

Yaratıcılık Nasıl Geliştirilir? Sürpriz Yaratıcılık Oyunlu

Yaratıcılık diyince aklına sadece sanatsal eserler mi geliyor?

Mesela güzel bir tablo ya da çok güzel yazılmış bir roman,

yoksa yaratıcılık hayatın başka alanlarında da işimize yarayacak bir beceri mi?

İnsanların bir çoğu aslında şöyle bir kanıya sahip:

Çok zeki olursan, çok yaratıcı olursun.

Ama araştırmalar bunun aksini söylüyor.

Çok yüksek zeka ile çok yüksek yaratıcılık arasında birebir bir bağlantı yok.

Ve yaratıcılık sadece sanatsal eserlerde karşımıza çıkmıyor.

Günlük hayatta evin içinde bir ütü yaparken bile yaratıcılığımızı kullanabiliriz. Ve ilişkilerde karşılaştığımız sorunlarda

..iş hayatında ya da okulda bir matematik problemini çözerken ..her yerde yaratıcılık, işimize yarar.

Ve şöyle bir durum var:

Yaratıcılığın evet bir kısmı doğuştan gelebilir ama ..büyük bir kısmı sonradan geliştirilebilir.

Bu videoda sana yaratıcılığımızı nasıl geliştirebiliriz, bundan bahsedeceğim. Ve sonunda yaratıcılığı geliştiren çok güzel bir oyun oynayacağız hep beraber. Şimdi mevzu yaratıcılık olunca birçok arkadaş hemen aklında ..şöyle bir şey geçirmiştir diye düşünüyorum:

Yaratmak Allah'a mahsustur.

Evet, yoktan var etmek, Allah'a mahsus

..ama türk dil kurumunun sitesinde de görebileceğin üzere

..yaratmanın bir diğer anlamı daha var.

Yoktan var etmekten başka, daha önce bir araya gelmemiş şeyleri bir araya getirerek,

..birleştirerek ortaya yeni ve farklı bir şey çıkartmak.

Şimdi düşünsene, Dostoyevski kelimeleri kullanırken

..kullandığı kelimeleri ilk defa o mu icat etti?

Hayır.

Ya da Da Vinci ?

Tablolorunu çizerken o boyalaları ya da kullandığı yöntemleri belki tamamen kendi mi icat etti?

Hayır.

Ama ne yaptı?

Daha önce bir araya gelmemiş şeyleri, farklı kombinasyonlarda ortaya koyunca

..bambaşka ve ilham verici bir şey ortaya çıktı.

Etrafında üretilmiş ve, ya bu nasıl üretildi?, nasıl düşünüldü?, dediğin şeylerin hepsi aslında

..daha önce var olan şeylerin bir araya gelmesiyle oluşan yeni şeylerdir. İşte iki farklı şeyi bir araya getirmek konusundaki becerimiz yaratıcılık oluyor. Beynimizin ilginç bir özelliği var. Her zaman alışkın olduğu yolu tercih eder. Her zaman konforlu olduğu alanda kalmak ister.

Çünkü riske girmek istemiyor.

Aynı yolu tercih edersin, aynı markete gidersin.

Her zaman yediğin yemekleri yeme eğiliminde olursun.

Ya da mesela buraya geldiğin zaman, ilk sefer oturduğun yerde oturursun her zaman

Ben çok dikkat ediyorum.

Burası bizim ofisin salonu, insan ilk geldiği zaman nerde oturuyorsa

Sonraki gelişlerinde hep aynı yeri tercih ediyor.

Bunda şöyle bir taraf var: Hep aynı yolu tercih edeyim.

Risk yok.

Çünkü daha önce denedim, bir şey olmadı.

Ama bu tür durumlar, yaratıcılığı birazcık öldürüyor.

Zihnimize yeni sesler, yeni renkler, yeni insanlar sokmadığımız müddetçe,

..var olandan, hep aynı o rutinden yeni bir şeyler çıkartmamız çok zor Bak etrafında böyle kreatif ve, renkli düşünen insanlara ..farklı şeyleri deneyebilen insanlar. Yeni şeyleri deneyebilen insanlar.

Aynı yolu tercih etmemek her zaman,

..aynı yerden alışveriş yapmamak,

..ya da her zaman aynı yemeği yememek.

Düşünsene tatmadığın belki bir çok şey var. Neden çekiniyorsun?

Ne olabilir ki en fazla?

Ama ne yaptın, önyargılarının arasına sıkışmış durumdasın. Ya da mesela, hayatta bir siyasi görüşün var: A partisini tutuyorsun ya da A siyasi görüşüne sahipsin.

Karşı tarafta olan insanlar sana birazcık düşman gibi geliyor. Onları dinlemiyorsun,konuşmuyorsun bile.

Diyosun ki, onlar bambaşka yerdeler. Beni ilgilendirmezler. Onlar kötü, onlar aptal.

Ama ben şunu düşünüyorum, kimse aptal değil ki bu dünyada

Herkesin bir ortalama zekası var.

Karşı taraf da aynısını senin için düşünüyor.

Ama sen onu tanırsan, farklı insanlarla, örnek veriyorum ..bir ateistinden aşırı dindar bi insanına kadar ya da farklı bir dine mensup bir insandan ..metalcisine kadar herkesle konuşuyor olabilmen, senin zihnine farklı farklı bilgiler getirecektir.

Ve hayata bakış açını genişletecektir.

O yüzden farklı insanlarla, farklı şeylerle muhattap olmaktan korkma.

Zihnine yeni tatlar, yeni sesler almaktan korkma.

Bu sana iyi gelecek hem de yaratıcılığını çok gelişterecek.

Modern dünyada, yani günümüzde, yaratıcılığın en büyük düşmanlarından birisi,

..sıkılmaktan korkmak. Sıkılmamak için elinden geleni yapmak.

Etrafımızdaki her şey, televizyonumuzdan internetimize, cep telefonumuzdan sosyal medyaya kadar her şey,

..sıkılmamızı engellemek üzere kurgulanmış.

Hatta, Netflix'in yöneticisi şöyle diyordu:

Bizim en büyük rakibimiz instagram, sosyal medya ya da

..facebook yani bunları kastediyor.

Youtube ve bir diğer şey ise, insanların uykusu.

Her şey aslında o bizim etrafımızda, hayatımızı işgal etmek üzere kurgulanmış.

Ve böyle olunca ne oluyor biliyor musun ?

Zihnin hiçbir şekilde bir mevzu üzerinde odaklanamıyor.

Çünkü sosyal medya olsun diğer şeyler, seni edilgin bir noktada konumlandırıyor.

Çok fazla düşünmene gerek yok, üretmene gerek yok.

Önüne bir şeyler geliyor ve sen de diğerlerinin en fazla ürettiği şeyi diğerlerine kopyalamak. E böyle olunca hiç bir şey üzerinde tam anlamıyla odaklanamıyorsun.

Ama ne zamanki sıkılmaya başladığın zaman

Bir amaç noktasından uzaklaşıyorsun.

Amaç için yaptığın şeylerde, yaratıcı olman biraz zordur.

Ne oluyor böyle olunca,

İnternete yöneliyorsun hemen o an sana bir haz veriyor Sosyal medyaya yöneliyorsun haz veriyor.

Ama sıkıldığın zaman, o an aklına bir şeyler geliyor.

Niye insanların başına fikirler en fazla tuvalette, banyoda ya da ..hiçbir şeyle uğraşmadığı yürüyüşlerde geliyor?

Çünkü insan o zaman belki sıkılıyor.

O zaman gerçekte zihin daha özgür düşünebiliyor.

Ne oluyor, sana ham veri gelmiş oluyor.

Öbür türlü seni eğledirmek için gelen her şey, senin zihnini meşgul ediyor. Ama yaratıcılığı öldürüyor.

Sıkılmaktan korkmaman lazım.

Peki bunun için ne yapacaksın?

O an hep elin telefona gidiyor ya, sosyal medyadan uzak kalacaksın.

Bazen bir odada, koltukta oturup, karşı duvara bakmak

..ya da anlamsızca yürüyüşler yapmak bile senin yaratıcılığını etkileme noktasında ..olumlu etkiler gösterecek.

Yaratıcılık konusunda önemli olan bir diğer mevzuysa,

..bir konuya gerçekten önem vermek, bir konuya gerçekten odaklanabilmek.

Barthélemy Thimonnier isimli bir Fransız mucit var. Bilmiyorum daha öncesinde ismini duydun mu,

..dikiş makinesinin mucidi, fransız bir adam.

Şimdi bu adam uzun yıllar bir terzinin yanında çalışıyor

Ve kafasında, dikiş makinesine ilişkin bir taslak var.

Ama uzun bir süre uğraşıyor.

Fakat dikiş makinesinin iğnesinde ipliğin nasıl kalacağını çözemiyor.

Türlü türlü şeyler deniyor, uğraşıyor ve bir süre sonra bu işten vazgeçiyor.

Ta ki bir gün rüyasında şöyle bir şey görüyor:

Ayağına bir yerde iğne batıyor.

Ve o iğneyi ayağından çıkartmaya çalışırken,

..iğnenin ucunda bir delik olduğunu görüyor ve o delikten ipi geçirdiği zaman İğneyi çıkartabiliyor ayağından.

Ve diyor ki evet buldum.

Şimdi mucizevi bir şekilde rüyasında ona ilham mı üflendi? Evet belki şanslı olabilir ama şöyle bir durum var:

Zihin arkaplanda hep bu konuyu düşünüyodu.

Noldu?

O konuya odaklandığı için, belki de saplantılı şekilde odaklandığı için ..rüyada dahi, arkaplanda çalışan beyin ona o mesajı gönderdi.

Ve sonrasında bu adam, bu şanslı adam bu dikiş makinesini icat etti.

Şansı sonrasında çok uzun sürmüyor çünkü ilk başta çok zengin oluyor.

Bu patenti de alıyor dikiş makinesinin ama sonrasında fabrikasında yangın çıkınca

..bütün malı mülkü kül oluyor.

Ama bize dikiş makinesini icat etmiş oluyor.

Saçmalık, yaratıcılığın bir önceki durağıdır.

Dikkat ettin mi çocuklar yetişkinlere göre daha yaratıcı düşünürler.

Bir çok şeyi çok farklı benzetmelerle kullanırlar.

Yeni şeyleri keşfetme ve ifade etme noktasında çok daha cesurlardır.

Ve bu çocuklar büyüdükleri zaman bu yaratıcılık becerisi gitgide azalır.

Ne oluyor biliyor musun? Şöyle bir durum ortaya çıkıyor:

Saçmalıktan korkuyolar.

Saçma düşünmekten, etrafındaki insanların kendisini yargılamasından korkuyor.

Hata yapmaktan korkuyor. Böyle olunca ne oluyor? Herkes gibi düşünmeye başlıyor.

.. Çünkü en başta söylediğim gibi herkes gibi olmak, çok uyumlu olmak risksiz.

Kimse seni eleştirmeyecek, kimse sana kötü şekilde yaklaşmayacak.

Ama eğer ki saçma olmaktan, saçmalıktan korkmazsan

..yaratıcılık noktasında kendini gerçekten geliştirebilirsin.

Şimdi şöyle düşünelim: Fatih Sultan Mehmet

..eğer ki gemileri karadan yürütme noktasında başarısız olsaydı

..ve İstanbul'u fethedemeseydi, tarihe, belki de en saçma düşünen deli padişah olarak geçecekti.

Ama ne zaman ki bu plan işe yaradı

..o saçmalıktan tarihin en dahiyane planları arasına geçiş yapmış oldu.

Yani nedir? Bir şeyin yaratıcılığı onaylanana kadar bir önceki aşama her zaman saçmalıktır.

Belki Fatih Sultan Mehmet ilk bu fikri ortaya attığı zaman, etrafında fısırtılar vardı. Ya adama bak delirdi iyice herhalde diye.

Ama noldu iş işe yarayınca herkes yaşa padişahım, yaşa padişahım oldu. İşte! Saçmalıklardan korkmaman lazım, saçma düşünmekten, saçma bağlantılar kurmaktan.

Zihnini özgür bırakman lazım.

Legolar diğer oyuncaklara göre neden insanların zekasını ve yaratıcılıklarını ..daha fazla geliştiriyor biliyor musun?

Çünkü, diyelim ki bir action man oyuncağı ya da hazır olarak her şeyi sunulmuş bir oyuncak

..senden fazla bir emek beklemiyor.

Olduğu gibi sadece onun içinde belirli bir hikaye uydurabiliyorsun.

O da sana sunulanın bir benzerini uydurarak aslında.

Ama sana bir lego veriyor ve önünde bir sürü irili ufaklı parça var.

Ve diyo sana ki al bundan bir şeyler üret, ortaya bir şeyler çıkart. İlk başta belki çok saçma bir şeyler çıkartıyorsun ama

..düşündükçe uğraştıkca ortaya güzel bir şeyler çıkıyor.

Yani sana ham olarak gelen şey, ham veri olarak gelen şeyi işlediğin zaman

..ondan yeni şeyler çıkartman mümkün.

Bir de önüne gelen şeyleri sorgulaman lazım.

Burda anahtar kelimemiz 'Neden?'

Bu 'Neden?' sorusunu her yerde kullanabilirsin.

Neden beton binalarda oturuyoruz?

Neden kapılarımızı ahşap seçiyoruz? ya da neden yere parke yapıyoruz?

Neden insanlar birbirinden nefret ediyor?

Neden siyasi partiler var? Neden ülkeler var? Neden sınırlar var?

Her konuda neden diye sorabilirsin.

Ve bir cevabı aldıktan sonra ona da neden diye soracaksın.

Ta ki o mevzuyu atomlarına ayırana kadar.

Böyle olunca olaylara bambaşka bir şekilde bakıyorsun

Çocuklara tekrar dönersek, çocuklar her şeye neden, nasıl diye soruyorlar.

İşte o çocuklukta sahip olduğumuz beceriyi tekrar hatırlayabilmek,

..hayatımıza katabilmek için neden sorusunu sıklıkla kullanmamız gerekiyor.

Şimdi geldik işin en eğlenceli kısmına, yaratıcılığını geliştiren minik bir oyun oynayacağız beraber.

Sana birbiriyle alakası olmayan sekiz tane kelime söyleyeceğim.

Ve sen bir sayfalık A4 boyutunda, yani yaklaşık 400-500 kelimelik, bu sekiz kelimeyi

..merkeze alan bir hikaye yazacaksın.

Ve bu hikayeyi yorumlar kısmına koymanı istiyorum senden.

Böyle olunca orda beğenileri ortaya koyacağız birbirimizin hikayesini okuyacağız.

Ben de yazmayı deneyeceğim ama bir haftayı bulabilir benim yazmam.

Beraber bu hikayeleri puanlayacağız. Belki hatta en çok puan alan, tepeye çıkan

..hikayeye bir ödül bile verebilirim.

Şimdi sana bu kelimeleri söylüyorum.

O kadar birbiriyle alakasız ki hatırlamıyorum şu anda telefonumdan bakacağım sana kelimeler için.

Birinci kelime Uzay Gemisi, ikinci kelime Neşet Ertaş,

üçüncü kelime kuzine soba, dördüncü kelime papatya,

beşinci kelime kovboy, altıncı kelime Fatih Sultan Mehmet,

yedinci kelime Buzdolabı, sekizinci kelime Sincap.

Birbiriyle alakasız görünen bu sekiz kavram üzerine bir hikaye yazmanı bekliyorum

Başarılar diliyorum bu konuda sana.

Beni dinlediğin için teşekkür ediyorum güzel insan.

Kanalıma abone olmadıysan abone olmayı, ve bu videoyu beğendiysen beğenmeyi unutma.

Kendine çok ama çok iyi davran. Görüşmek üzere!

Learn languages from TV shows, movies, news, articles and more! Try LingQ for FREE

Yaratıcılık Nasıl Geliştirilir? Sürpriz Yaratıcılık Oyunlu How to Develop Creativity? Surprise Creativity Games

Yaratıcılık diyince aklına sadece sanatsal eserler mi geliyor?

Mesela güzel bir tablo ya da çok güzel yazılmış bir roman,

yoksa yaratıcılık hayatın başka alanlarında da işimize yarayacak bir beceri mi?

İnsanların bir çoğu aslında şöyle bir kanıya sahip:

Çok zeki olursan, çok yaratıcı olursun.

Ama araştırmalar bunun aksini söylüyor.

Çok yüksek zeka ile çok yüksek yaratıcılık arasında birebir bir bağlantı yok.

Ve yaratıcılık sadece sanatsal eserlerde karşımıza çıkmıyor.

Günlük hayatta evin içinde bir ütü yaparken bile yaratıcılığımızı kullanabiliriz. Ve ilişkilerde karşılaştığımız sorunlarda

..iş hayatında ya da okulda bir matematik problemini çözerken ..her yerde yaratıcılık, işimize yarar.

Ve şöyle bir durum var:

Yaratıcılığın evet bir kısmı doğuştan gelebilir ama ..büyük bir kısmı sonradan geliştirilebilir.

Bu videoda sana yaratıcılığımızı nasıl geliştirebiliriz, bundan bahsedeceğim. Ve sonunda yaratıcılığı geliştiren çok güzel bir oyun oynayacağız hep beraber. Şimdi mevzu yaratıcılık olunca birçok arkadaş hemen aklında ..şöyle bir şey geçirmiştir diye düşünüyorum:

Yaratmak Allah'a mahsustur.

Evet, yoktan var etmek, Allah'a mahsus

..ama türk dil kurumunun sitesinde de görebileceğin üzere

..yaratmanın bir diğer anlamı daha var.

Yoktan var etmekten başka, daha önce bir araya gelmemiş şeyleri bir araya getirerek,

..birleştirerek ortaya yeni ve farklı bir şey çıkartmak.

Şimdi düşünsene, Dostoyevski kelimeleri kullanırken

..kullandığı kelimeleri ilk defa o mu icat etti?

Hayır.

Ya da Da Vinci ?

Tablolorunu çizerken o boyalaları ya da kullandığı yöntemleri belki tamamen kendi mi icat etti?

Hayır.

Ama ne yaptı?

Daha önce bir araya gelmemiş şeyleri, farklı kombinasyonlarda ortaya koyunca

..bambaşka ve ilham verici bir şey ortaya çıktı.

Etrafında üretilmiş ve, ya bu nasıl üretildi?, nasıl düşünüldü?, dediğin şeylerin hepsi aslında

..daha önce var olan şeylerin bir araya gelmesiyle oluşan yeni şeylerdir. İşte iki farklı şeyi bir araya getirmek konusundaki becerimiz yaratıcılık oluyor. Beynimizin ilginç bir özelliği var. Her zaman alışkın olduğu yolu tercih eder. Her zaman konforlu olduğu alanda kalmak ister.

Çünkü riske girmek istemiyor.

Aynı yolu tercih edersin, aynı markete gidersin.

Her zaman yediğin yemekleri yeme eğiliminde olursun.

Ya da mesela buraya geldiğin zaman, ilk sefer oturduğun yerde oturursun her zaman

Ben çok dikkat ediyorum.

Burası bizim ofisin salonu, insan ilk geldiği zaman nerde oturuyorsa

Sonraki gelişlerinde hep aynı yeri tercih ediyor.

Bunda şöyle bir taraf var: Hep aynı yolu tercih edeyim.

Risk yok.

Çünkü daha önce denedim, bir şey olmadı.

Ama bu tür durumlar, yaratıcılığı birazcık öldürüyor.

Zihnimize yeni sesler, yeni renkler, yeni insanlar sokmadığımız müddetçe,

..var olandan, hep aynı o rutinden yeni bir şeyler çıkartmamız çok zor Bak etrafında böyle kreatif ve, renkli düşünen insanlara ..farklı şeyleri deneyebilen insanlar. Yeni şeyleri deneyebilen insanlar.

Aynı yolu tercih etmemek her zaman,

..aynı yerden alışveriş yapmamak,

..ya da her zaman aynı yemeği yememek.

Düşünsene tatmadığın belki bir çok şey var. Neden çekiniyorsun?

Ne olabilir ki en fazla?

Ama ne yaptın, önyargılarının arasına sıkışmış durumdasın. Ya da mesela, hayatta bir siyasi görüşün var: A partisini tutuyorsun ya da A siyasi görüşüne sahipsin.

Karşı tarafta olan insanlar sana birazcık düşman gibi geliyor. Onları dinlemiyorsun,konuşmuyorsun bile.

Diyosun ki, onlar bambaşka yerdeler. Beni ilgilendirmezler. Onlar kötü, onlar aptal.

Ama ben şunu düşünüyorum, kimse aptal değil ki bu dünyada

Herkesin bir ortalama zekası var.

Karşı taraf da aynısını senin için düşünüyor.

Ama sen onu tanırsan, farklı insanlarla, örnek veriyorum ..bir ateistinden aşırı dindar bi insanına kadar ya da farklı bir dine mensup bir insandan ..metalcisine kadar herkesle konuşuyor olabilmen, senin zihnine farklı farklı bilgiler getirecektir.

Ve hayata bakış açını genişletecektir.

O yüzden farklı insanlarla, farklı şeylerle muhattap olmaktan korkma.

Zihnine yeni tatlar, yeni sesler almaktan korkma.

Bu sana iyi gelecek hem de yaratıcılığını çok gelişterecek.

Modern dünyada, yani günümüzde, yaratıcılığın en büyük düşmanlarından birisi,

..sıkılmaktan korkmak. Sıkılmamak için elinden geleni yapmak.

Etrafımızdaki her şey, televizyonumuzdan internetimize, cep telefonumuzdan sosyal medyaya kadar her şey,

..sıkılmamızı engellemek üzere kurgulanmış.

Hatta, Netflix'in yöneticisi şöyle diyordu:

Bizim en büyük rakibimiz instagram, sosyal medya ya da

..facebook yani bunları kastediyor.

Youtube ve bir diğer şey ise, insanların uykusu.

Her şey aslında o bizim etrafımızda, hayatımızı işgal etmek üzere kurgulanmış.

Ve böyle olunca ne oluyor biliyor musun ?

Zihnin hiçbir şekilde bir mevzu üzerinde odaklanamıyor.

Çünkü sosyal medya olsun diğer şeyler, seni edilgin bir noktada konumlandırıyor.

Çok fazla düşünmene gerek yok, üretmene gerek yok.

Önüne bir şeyler geliyor ve sen de diğerlerinin en fazla ürettiği şeyi diğerlerine kopyalamak. E böyle olunca hiç bir şey üzerinde tam anlamıyla odaklanamıyorsun.

Ama ne zamanki sıkılmaya başladığın zaman

Bir amaç noktasından uzaklaşıyorsun.

Amaç için yaptığın şeylerde, yaratıcı olman biraz zordur.

Ne oluyor böyle olunca,

İnternete yöneliyorsun hemen o an sana bir haz veriyor Sosyal medyaya yöneliyorsun haz veriyor.

Ama sıkıldığın zaman, o an aklına bir şeyler geliyor.

Niye insanların başına fikirler en fazla tuvalette, banyoda ya da ..hiçbir şeyle uğraşmadığı yürüyüşlerde geliyor?

Çünkü insan o zaman belki sıkılıyor.

O zaman gerçekte zihin daha özgür düşünebiliyor.

Ne oluyor, sana ham veri gelmiş oluyor.

Öbür türlü seni eğledirmek için gelen her şey, senin zihnini meşgul ediyor. Ama yaratıcılığı öldürüyor.

Sıkılmaktan korkmaman lazım.

Peki bunun için ne yapacaksın?

O an hep elin telefona gidiyor ya, sosyal medyadan uzak kalacaksın.

Bazen bir odada, koltukta oturup, karşı duvara bakmak

..ya da anlamsızca yürüyüşler yapmak bile senin yaratıcılığını etkileme noktasında ..olumlu etkiler gösterecek.

Yaratıcılık konusunda önemli olan bir diğer mevzuysa,

..bir konuya gerçekten önem vermek, bir konuya gerçekten odaklanabilmek.

Barthélemy Thimonnier isimli bir Fransız mucit var. Bilmiyorum daha öncesinde ismini duydun mu,

..dikiş makinesinin mucidi, fransız bir adam.

Şimdi bu adam uzun yıllar bir terzinin yanında çalışıyor

Ve kafasında, dikiş makinesine ilişkin bir taslak var.

Ama uzun bir süre uğraşıyor.

Fakat dikiş makinesinin iğnesinde ipliğin nasıl kalacağını çözemiyor.

Türlü türlü şeyler deniyor, uğraşıyor ve bir süre sonra bu işten vazgeçiyor.

Ta ki bir gün rüyasında şöyle bir şey görüyor:

Ayağına bir yerde iğne batıyor.

Ve o iğneyi ayağından çıkartmaya çalışırken,

..iğnenin ucunda bir delik olduğunu görüyor ve o delikten ipi geçirdiği zaman İğneyi çıkartabiliyor ayağından.

Ve diyor ki evet buldum.

Şimdi mucizevi bir şekilde rüyasında ona ilham mı üflendi? Evet belki şanslı olabilir ama şöyle bir durum var:

Zihin arkaplanda hep bu konuyu düşünüyodu.

Noldu?

O konuya odaklandığı için, belki de saplantılı şekilde odaklandığı için ..rüyada dahi, arkaplanda çalışan beyin ona o mesajı gönderdi.

Ve sonrasında bu adam, bu şanslı adam bu dikiş makinesini icat etti.

Şansı sonrasında çok uzun sürmüyor çünkü ilk başta çok zengin oluyor.

Bu patenti de alıyor dikiş makinesinin ama sonrasında fabrikasında yangın çıkınca

..bütün malı mülkü kül oluyor.

Ama bize dikiş makinesini icat etmiş oluyor.

Saçmalık, yaratıcılığın bir önceki durağıdır.

Dikkat ettin mi çocuklar yetişkinlere göre daha yaratıcı düşünürler.

Bir çok şeyi çok farklı benzetmelerle kullanırlar.

Yeni şeyleri keşfetme ve ifade etme noktasında çok daha cesurlardır.

Ve bu çocuklar büyüdükleri zaman bu yaratıcılık becerisi gitgide azalır.

Ne oluyor biliyor musun? Şöyle bir durum ortaya çıkıyor:

Saçmalıktan korkuyolar.

Saçma düşünmekten, etrafındaki insanların kendisini yargılamasından korkuyor.

Hata yapmaktan korkuyor. Böyle olunca ne oluyor? Herkes gibi düşünmeye başlıyor.

.. Çünkü en başta söylediğim gibi herkes gibi olmak, çok uyumlu olmak risksiz.

Kimse seni eleştirmeyecek, kimse sana kötü şekilde yaklaşmayacak.

Ama eğer ki saçma olmaktan, saçmalıktan korkmazsan

..yaratıcılık noktasında kendini gerçekten geliştirebilirsin.

Şimdi şöyle düşünelim: Fatih Sultan Mehmet

..eğer ki gemileri karadan yürütme noktasında başarısız olsaydı

..ve İstanbul'u fethedemeseydi, tarihe, belki de en saçma düşünen deli padişah olarak geçecekti.

Ama ne zaman ki bu plan işe yaradı

..o saçmalıktan tarihin en dahiyane planları arasına geçiş yapmış oldu.

Yani nedir? Bir şeyin yaratıcılığı onaylanana kadar bir önceki aşama her zaman saçmalıktır.

Belki Fatih Sultan Mehmet ilk bu fikri ortaya attığı zaman, etrafında fısırtılar vardı. Ya adama bak delirdi iyice herhalde diye.

Ama noldu iş işe yarayınca herkes yaşa padişahım, yaşa padişahım oldu. İşte! Saçmalıklardan korkmaman lazım, saçma düşünmekten, saçma bağlantılar kurmaktan.

Zihnini özgür bırakman lazım.

Legolar diğer oyuncaklara göre neden insanların zekasını ve yaratıcılıklarını ..daha fazla geliştiriyor biliyor musun?

Çünkü, diyelim ki bir action man oyuncağı ya da hazır olarak her şeyi sunulmuş bir oyuncak

..senden fazla bir emek beklemiyor.

Olduğu gibi sadece onun içinde belirli bir hikaye uydurabiliyorsun.

O da sana sunulanın bir benzerini uydurarak aslında.

Ama sana bir lego veriyor ve önünde bir sürü irili ufaklı parça var.

Ve diyo sana ki al bundan bir şeyler üret, ortaya bir şeyler çıkart. İlk başta belki çok saçma bir şeyler çıkartıyorsun ama

..düşündükçe uğraştıkca ortaya güzel bir şeyler çıkıyor.

Yani sana ham olarak gelen şey, ham veri olarak gelen şeyi işlediğin zaman

..ondan yeni şeyler çıkartman mümkün.

Bir de önüne gelen şeyleri sorgulaman lazım.

Burda anahtar kelimemiz 'Neden?'

Bu 'Neden?' sorusunu her yerde kullanabilirsin.

Neden beton binalarda oturuyoruz?

Neden kapılarımızı ahşap seçiyoruz? ya da neden yere parke yapıyoruz?

Neden insanlar birbirinden nefret ediyor?

Neden siyasi partiler var? Neden ülkeler var? Neden sınırlar var?

Her konuda neden diye sorabilirsin.

Ve bir cevabı aldıktan sonra ona da neden diye soracaksın.

Ta ki o mevzuyu atomlarına ayırana kadar.

Böyle olunca olaylara bambaşka bir şekilde bakıyorsun

Çocuklara tekrar dönersek, çocuklar her şeye neden, nasıl diye soruyorlar.

İşte o çocuklukta sahip olduğumuz beceriyi tekrar hatırlayabilmek,

..hayatımıza katabilmek için neden sorusunu sıklıkla kullanmamız gerekiyor.

Şimdi geldik işin en eğlenceli kısmına, yaratıcılığını geliştiren minik bir oyun oynayacağız beraber.

Sana birbiriyle alakası olmayan sekiz tane kelime söyleyeceğim.

Ve sen bir sayfalık A4 boyutunda, yani yaklaşık 400-500 kelimelik, bu sekiz kelimeyi

..merkeze alan bir hikaye yazacaksın.

Ve bu hikayeyi yorumlar kısmına koymanı istiyorum senden.

Böyle olunca orda beğenileri ortaya koyacağız birbirimizin hikayesini okuyacağız.

Ben de yazmayı deneyeceğim ama bir haftayı bulabilir benim yazmam.

Beraber bu hikayeleri puanlayacağız. Belki hatta en çok puan alan, tepeye çıkan

..hikayeye bir ödül bile verebilirim.

Şimdi sana bu kelimeleri söylüyorum.

O kadar birbiriyle alakasız ki hatırlamıyorum şu anda telefonumdan bakacağım sana kelimeler için.

Birinci kelime Uzay Gemisi, ikinci kelime Neşet Ertaş,

üçüncü kelime kuzine soba, dördüncü kelime papatya,

beşinci kelime kovboy, altıncı kelime Fatih Sultan Mehmet,

yedinci kelime Buzdolabı, sekizinci kelime Sincap.

Birbiriyle alakasız görünen bu sekiz kavram üzerine bir hikaye yazmanı bekliyorum

Başarılar diliyorum bu konuda sana.

Beni dinlediğin için teşekkür ediyorum güzel insan.

Kanalıma abone olmadıysan abone olmayı, ve bu videoyu beğendiysen beğenmeyi unutma.

Kendine çok ama çok iyi davran. Görüşmek üzere!