Gökyüzünde bu ışıkları görürseniz korkmayın!
||lumières|si vous voyez|
In the sky||lights|if you see|
Wenn Sie diese Lichter am Himmel sehen, brauchen Sie keine Angst zu haben!
If you see these lights in the sky, don't be afraid!
Si vous voyez ces lumières dans le ciel, n'ayez pas peur !
Если вы увидите эти огни в небе, не бойтесь!
Om du ser dessa ljus på himlen, var inte rädd!
如果您在天空中看到这些灯光,请不要害怕!
Bugünlerde gökyüzünde arka arkaya dizilmiş ışıklar görürseniz korkmayın.
|||||lumières||
|in the sky||back|lined up|lights|if you see|
Don't be scared if you see a row of lights in the sky these days.
Bunlar UFO yani tanımlanamayan uçan nesneler değil.
|||||objets|
|UFOs||unidentified||flying objects|
These are not UFOs, unidentified flying objects.
Tanımlanabiliyorlar.
Ils peuvent être définis
They can be defined
Peşpeşe gönderilen Starlink uyduları bunlar.
l'un après l'autre||||
"Consecutively"|||satellites|
These are the Starlink satellites sent one after the other.
Özellikle ilk fırlatıldığı günlerde ışıkları açık 60 vagonlu bir tren gibi geçtikleri için Starlink uydu treni olarak da adlandırılıyor.
||lancé||||à wagons|un|||passent||||train|||est appelé
||was launched||||wagoned||||they passed||Starlink|satellite|train|||is called
Geçtiğimiz 22 Nisan Çarşamba günü 60 uydu daha gönderildi.
|April|||||
60 more satellites were sent last Wednesday, April 22.
Dolayısıyla bugünlerde görme şansımız biraz daha yüksek.
|||notre chance|||
|||our chance|||
So we have a slightly better chance of seeing it these days.
Bu videoda sizlere nasıl görebileceğinizi de anlatacağım ama önce bunlar nedir, ne işe yarayacak ondan bahsedelim.
||||vous pourrez voir|||||||||||
||||you can see|||||||||will be useful||
Starlink projesi dünyanın yörüngesinde oluşturulmaya başlanan bir uydu ağı.
||||création||||
|project||orbit|being created|being built||satellite|network
Das Starlink-Projekt ist ein Satellitennetzwerk, das in der Erdumlaufbahn aufgebaut wird.
Arkasında dünyanın en popüler girişimcilerinden Elon Musk ve onun uzay şirketi SpaceX var.
||||des entrepreneurs||||||||
||||entrepreneurs like||Musk||||||
Hinter ihm steht Elon Musk, einer der bekanntesten Unternehmer der Welt, und sein Raumfahrtunternehmen SpaceX.
SpaceX'e ait roketler bugüne kadar genellikle dünyanın çeşitli ülkelerine ait uyduları yörüngeye yerleştirdi ya da geçen yıl benim de canlı olarak izleyip bu kanaldan sizlere aktardığım CRS görevlerinde olduğu gibi ISS'e bilimsel malzemeler taşıdı.
à SpaceX||||||||||||a placé||||||||||||||CRS(1)|||||||
to SpaceX|belonging to|rockets|||||various|to their countries||satellites|orbit|placed|||||||||watching live||this channel||I reported|CRS-1 mission|missions|||the ISS|scientific|scientific materials|delivered
To date, SpaceX rockets have generally put satellites belonging to various countries into orbit or carried scientific materials to the ISS, as in the CRS missions that I watched live last year and reported to you on this channel.
Starlink projesinde ise kendi tasarımı olan telekomünikasyon uydularını yörüngeye yerleştiriyorlar.
|du projet|||||télécommunications|||ils placent
|project|||design||telecommunication|satellites|to orbit|placing
In the Starlink project, they are putting telecommunications satellites of their own design into orbit.
Bunları kullanarak dünyanın en ücra köşeleri de dahil olmak üzere her noktasına çok hızlı ve ekonomik fiyatlı internet hizmeti vermeyi planlıyorlar.
|||||coins|||||||||||||||
these||||remote|corners of the world|||||every|point|||||||service||they plan
Damit wollen sie sehr schnelle und erschwingliche Internetdienste in jeden Winkel der Welt bringen, auch in die entlegensten Winkel.
They plan to use them to provide very fast and affordable internet service to every corner of the world, including the remotest corners.
Oldukça iddialı ve bir o kadar da maliyetli bir proje bu.
quite|ambitious||||||costly|||
Dies ist ein sehr ehrgeiziges und kostspieliges Projekt.
This is a very ambitious and costly project.
2015 yılında Elon Musk tarafından anons edildiğinde her zamanki gibi inanılması çok zor bir proje olarak algılandı.
|||||annoncé||||à croire||||||
||||announced|when announced||||believability||||||
Als es 2015 von Elon Musk angekündigt wurde, galt es als ein sehr schwer zu glaubendes Projekt.
Ve yine her zamanki gibi hedeflenen 2017 tarihi tutturulamadı.
|||||||n'a pas été respecté
And as usual, the target date of 2017 was missed.
Ancak bu tarihten 1 yıl sonra TenTen A ve TenTen B adı verilen ilk 2 uydu yörüngeye yerleştirildi.
|||||TenTen||||||||||a été placé
Evet şu bildiğimiz çizgi-roman kahramanı TenTen bu uydulara ismini vermiş.
Neden?
Çünkü SpaceX ve Tesla projelerindeki hemen her araca bu tür isimler veriliyor.
||||de leurs projets|||||||
Denn fast jedes Fahrzeug in den Projekten von SpaceX und Tesla trägt einen solchen Namen.
Because almost every vehicle in SpaceX and Tesla projects is given such names.
Gerekçesi açıklanmamış ama bence Ay'a gidilmeden 10 yıl önce yayımlanan bir TenTen macerasına “Ay Kaşifleri”ne gönderme yapmışlar 🙂
sa raison|non expliqué||||sans aller||||||aventure||Les Explorateurs de la Lune||référence|
Der Grund dafür wird nicht erklärt, aber ich denke, sie beziehen sich auf ein TenTen-Abenteuer "Moon Explorers", das 10 Jahre vor der Mondfahrt veröffentlicht wurde 🙂
Its reason has not been explained, but I think they referred to a TenTen adventure published 10 years before the Moon went to "Moon Explorers" 🙂
Hazır söz isimlerden açılmışken size magazinel bir bilgi daha vereyim.
|sujet|noms|étant ouvert||magazine||||
While we are talking about names, let me give you another magazine information.
Starlink projesinin ismi bir YouTuber'dan geliyor.
||||d'un YouTuber|
2016'da “creators for change” programında kendisiyle aynı inisiyatifin içinde yer almaktan gurur duyduğum John Green'den.
|créateurs||changement||||initiative|||||||Green
Von John Green, mit dem ich 2016 stolz war, Teil der gleichen Initiative im Rahmen des Programms "Creators for Change" zu sein.
From John Green, who I was proud to be part of the same initiative with him in the "creators for change" program in 2016.
Onun kaleme aldığı ve daha sonra filme de uyarlanan, “Aynı yıldızın altında” şeklinde dilimize çevrilen “The fault in our stars”tan ilham alarak bu ismi verdiklerini bizzat Elon Musk açıklamıştı.
||||||||adapté||||||traduit||faute||nos|étoiles||||||||||avait expliqué
Elon Musk himself announced that they gave this name, inspired by the "The fault in our stars" written by him and later adapted into a movie and translated into our language as "Under the same star".
Gördüğünüz gibi Starlink ismi de, bu projede gönderilen ilk iki uydunun ismi de modern kültürle yakın bir ilişki içerisinde.
||||||dans ce projet||||||||culture||||
Tabi iki uyduyla dünyanın her köşesine internet sağlayamazsınız.
|||||coin||vous ne pouvez pas fournir
Natürlich kann man mit zwei Satelliten nicht jeden Winkel der Welt mit Internet versorgen.
Of course, you cannot provide internet to every corner of the world with two satellites.
Bunun için yörüngede çok daha fazla sayıda uyduya ihtiyaç var.
|||||||de satellites||
For this, much more satellites in orbit are needed.
Öyle onlarca, yüzlerce filan değil.
Binlerce, onbinlerce uyduya… Zaten ilk testler yapıldıktan kısa bir süre sonra, geçen yıl Mayıs ayında 60 Starlink uydusu uzaya gönderildi.
|dizaines de milliers|||||après avoir été effectués||||||||||||
||||||||||||||||satellite||
Ve geçtiğimiz Kasım ayından beri her ay 60 tane daha gönderiliyor.
|||of last month||||||are sent
Geçen Çarşamba yapılan Nisan fırlatışıyla uzaya gönderilen Starlink uydu sayısı 422'ye ulaştı.
||||lancement|||||||
||||launch|to space|sent|||number of||reached
With the April launch last Wednesday, the number of Starlink satellites sent into space reached 422.
Peki daha ne kadar gönderilecek?
Well then||||will be sent
And how much more will be sent?
Önümüzdeki 10 yıl boyunca her ay en az 60 ila 120 tane daha gönderilmesi planlanıyor.
next||||||||||to be sent|is planned
Ortalama günde 3-4 tane demek bu.
||pieces||
Çünkü uzayda kurulmaya başlanan bu internet ağının hızlı ve stabil olarak çalışabilmesi için ilk etapta 12000 tane ve ikinci etapta da 30000 tane uydu gönderilmesi gerekecek.
||établir||||réseau|||||fonctionnement|||étape|||||||||
|in space|being established|||internet network|network's|||stable||its operation|||first stage|||||||||
Denn damit dieses Internet-Netz, das im Weltraum aufgebaut wird, schnell und stabil funktioniert, müssen in der ersten Phase 12000 Satelliten und in der zweiten Phase 30000 Satelliten gesendet werden.
Elon Musk'ın nihai hedefi toplam 42000 uydu.
|Musk's|ultimate|goal||
42 bin!
Evet, kulaklarımıza inanamıyoruz ama durum bu.
|à nos oreilles|nous ne pouvons pas croire|||
|our ears|we can't believe||this is the situation|
Şimdi diyeceksiniz ki zaten uzayda toplam kaç uydu var ki bu kadar daha gönderilecek?
|you will say|||in space|||satellites||||||to be sent
Hemen söyleyeyim.
I'll tell you right now.
Birleşmiş Milletler'in bu konuda hazırladığı bir veritabanı var ve ona göre insanlığın 1957'de uzaya gönderdiği ilk araçtan bugüne tüm uzay tarihinde gönderilen araç sayısı Nisan 2020 itibariyle 9447 tane.
|des Nations|||préparé||base de données||||selon||||||||||||||||
United Nations|United Nations|||||database|||||humanity's|||||vehicle|||||||||as of|
Es gibt eine von den Vereinten Nationen erstellte Datenbank zu diesem Thema, der zufolge die Zahl der in der gesamten Geschichte des Weltraums seit dem ersten von der Menschheit in den Weltraum geschickten Fahrzeug im Jahr 1957 entsandten Fahrzeuge im April 2020 9447 beträgt.
Bunlar bugüne kadar gönderilenlerin tamamı.
|||ceux qui ont été envoyés|
|||those sent|the entirety
These are all that have been sent so far.
Şu anda aktif olarak yörüngede bulunanlarsa 2000 civarında ve bunların da beşte biri zaten son 6 ayda gönderilen 422 Starlink uydusu olduğu için uzayda en fazla uyduya sahip şirket haline geldi bile.
|||||ceux qui se trouvent|||||||||||||||||||||||
||active||in orbit|those in orbit|around 2000||||||||||||||||||||||
Das Unternehmen ist bereits das Unternehmen mit den meisten Satelliten im Weltraum, denn derzeit befinden sich rund 2000 aktive Satelliten in der Umlaufbahn, und ein Fünftel davon sind bereits 422 Starlink-Satelliten, die in den letzten sechs Monaten gesendet wurden.
It has already become the company with the most satellites in space, with around 2,000 currently in active orbit, and one-fifth of which has already had 422 Starlink satellites sent in the last 6 months.
Proje tamamlandığında uzaydaki aktif uydu sayısı 20 katına çıkacak ve böylece SpaceX dünyadaki tüm ülkelerin bugüne kadar gönderdiği tüm araçların 4 katını tek başına göndermiş olacak.
|when completed|"in space"||||20 times||||||||||||vehicles|times|||will have sent|
Bu projenin vaat ettiği şeyler kulağa çok güzel gelse de inanılması zor sayıdaki yeni uydunun oluşturabileceği potansiyel problemler haklı olarak büyük tartışmalara yol açıyor.
||promettre|||||||||||||qu'il pourrait créer||||||||
|||||sounds|||||||number of||satellites|could create|potential|||||debates||
So vielversprechend dieses Projekt auch klingt, die potenziellen Probleme, die sich aus der unglaublichen Anzahl neuer Satelliten ergeben, sorgen zu Recht für große Kontroversen.
While the promise of this project sounds great, the potential problems with the incredible number of new satellites are rightly causing great controversy.
En önemli problemlerden biri ışık kirliliği.
|||||light pollution
One of the most important problems is light pollution.
Gökyüzünde bu ışıkları görürseniz korkmayın diye boşuna demedim, çünkü gökyüzüne çok fazla bakmayan birisi olsanız bile muhtemelen önümüzdeki 10 yıl içerisinde en az birkaç kez denk geleceksiniz.
||||||||||||ne regardant pas||vous êtes|||||||||||
In the sky||the lights|if you see|||for nothing||||||not looking at||you are||||||||||come across|
Wenn Sie diese Lichter am Himmel sehen, brauchen Sie nicht zu erschrecken, denn selbst wenn Sie ein Mensch sind, der nicht oft in den Himmel schaut, werden Sie ihnen in den nächsten 10 Jahren wahrscheinlich mindestens ein paar Mal begegnen.
Zaten dünyada köşe bucak karanlık bir nokta arayan astronomlar için felaket bir durum bu.
||coin|recoin||||||||||
||corner|corner to corner|dark||point||astronomers||disastrous|a||
Für Astronomen, die auf der Suche nach einem dunklen Fleck in der Welt sind, ist dies bereits eine Katastrophe.
This is a disastrous situation for astronomers who are already looking for a dark spot in the world.
Özellikle amatör astronomlar ve astrofotoğrafçılıkla ilgilenenlerin çektiği uzun pozlamalı fotoğraflarda beyaz çizgiler belirmeye başladı bile.
||||astrophotographie|des personnes intéressées|||longue exposition|||lignes|apparaître||
||astronomers||astrophotography|those interested in|||long exposure||||||
Weiße Linien sind bereits auf Langzeitaufnahmen von Amateurastronomen und Astrofotografen zu sehen.
White streaks have already started to appear in long-exposure photographs taken by amateur astronomers and astrophotographers.
Bu ışık kirliliği uydular yörüngeye yerleştikten sonra kalmıyor ama fırlatıldıktan sonraki ilk günlerde uyduların üzerindeki güneş panellerinden meydana gelen yansıma nedeniyle rahatsız edici oluyor.
|||||||||après avoir été lancé|||||||panneaux|||réflexion||||
|||||||||after being launched||||||||||||||
Diese Lichtverschmutzung bleibt nicht bestehen, nachdem die Satelliten in die Umlaufbahn gebracht wurden, aber in den ersten Tagen nach dem Start ist sie durch die Reflexion der Sonnenkollektoren auf den Satelliten störend.
SpaceX gelen tepkiler üzerine bu ilk dönemdeki yansımayı azaltabilmek için çalıştıklarını ve deneme amacıyla gönderdikleri bir uydunun güneş panellerini özel bir malzemeyle kapladıklarını belirtti ama henüz kayda değer bir sonuç alınamadı.
||||||de cette période|réflexion|réduire||||||qu'ils ont envoyé||||panneaux|||matériau|ils ont couvert|a indiqué|||||||il n'a pas été pris
||reactions||||||reduce the impact||||||||||solar panels||||||||||||
SpaceX teilte mit, dass sie daran arbeiten, die Reflexion in dieser ersten Periode aufgrund der eingegangenen Reaktionen zu verringern, und dass sie die Solarpaneele eines Satelliten, den sie zu Testzwecken geschickt haben, mit einem speziellen Material beschichtet haben, aber noch keine signifikanten Ergebnisse erzielt haben.
Starlink uydularının her biri 260 kg ağırlığında ve yaklaşık bir masa büyüklüğünde.
|||||weighing 260 kg|||||
Üzerinde 4 tane güçlü anten var.
|||antennes|
|||antennas|
Es ist mit vier leistungsstarken Antennen ausgestattet.
It has 4 powerful antennas on it.
Bunlar sayesinde hem kendi aralarında hem de dünyayla haberleşebiliyorlar.
||||||||ils peuvent communiquer
|thanks to||||||the world|they can communicate
Enerjisini üzerindeki akordion şeklinde açılan güneş panellerinden elde ediyor.
||accordéon||||||
its energy||accordion||opening accordion||panels||
It gets its energy from the solar panels that open in the form of accordion on it.
Bu uydular iyon motorlarının itki gücüyle hareket edebiliyor ve manevra yapabiliyor.
||ion|moteurs|propulsion|||peut||manœuvre|
||ion|engines|thrust|thrust power||||maneuver|
Diese Satelliten können sich mit dem Antrieb von Ionentriebwerken bewegen und manövrieren.
These satellites can move and maneuver with the propulsion of ion engines.
Yörüngede yükselip alçalabiliyor ve hizmet süresi dolduktan sonra atmosfere girip kendisini yakarak imha edebiliyor.
|montant|peut descendre||||après avoir expiré|||||||
In orbit||can descend||service||after service time||atmosphere|||by burning itself|destroy itself|can destroy itself
Starlink, iyon motorlarında kripton yakıtı kullanan ilk uzay aracı olarak da tarihe geçti.
||moteurs|krypton|||||||||
||ion engines||fuel||||vehicle||||
Starlink also made history as the first spacecraft to use krypton fuel in ion engines.
Evet Kripton sadece Süperman'in memleketi değil aynı zamanda kimyasal bir element.
|||de Superman|patrie||||||
|Krypton||Superman's|hometown||||||
Güneş panelleri, antenler, kriptonla çalışan iyon motorları dışında yine bu uydular için özel olarak üretilmiş hassas bir navigasyon cihazı da yer alıyor.
|panneaux|antennes|krypton|||||||||||||||appareil|||
|panels|antennas|working with krypton|||ion engines||||||||produced for|sensitive||navigation||||
Tüm bu donanımın sebebi yörüngedeki diğer uydulara ve ISS gibi araçlara çarpmaktan kaçınmak.
||de l'équipement|||||||||de heurter|
||equipment||in orbit||||||vehicles like|colliding with|avoid collision with
Der Grund für all diese Hardware ist die Vermeidung von Kollisionen mit anderen Satelliten in der Umlaufbahn und Fahrzeugen wie der ISS.
1000'de 1 olasılıkla gerçekleşebilecek böyle bir durumu engellemek için her uyduya çarpışma önleyici bir sistem yerleştirilmiş.
||réalisable|||||||||préventif|||
|probability of 1|could occur||||||||collision|collision avoidance|||installed
Um eine solche Situation, die mit einer Wahrscheinlichkeit von 1:1000 eintreten kann, zu verhindern, ist auf jedem Satelliten ein Antikollisionssystem installiert.
Bu uydulardan her seferinde 60 tanesi üstüste bir zincir gibi dizilerek fırlatılıyor.
|des satellites||||les uns sur les autres||||en s'alignant|est lancé
Jedes Mal werden 60 dieser Satelliten in einer Kette übereinander gestartet.
Each time, 60 of these satellites are launched in a row like a chain.
Hatırlarsanız Şubat 2018'de Elon Musk kendi arabasını bir ağırlık olarak kullanıp uzaya göndermişti.
||||||||||||avait envoyé
If you remember, in February 2018, Elon Musk used his own car as a weight and sent it into space.
Starlink uyduları aynı kapsülün içerisinde böyle çok katlı bir bina gibi üst üste diziliyor.
|||de la capsule||||||||||sont empilés
Fırlatıldıktan sonra kapsülün dış kapakları açılıyor ve uydular uzaya bırakılıyor.
Sonra bu yığın yavaş yavaş çözülüyor.
|||||se résout
Uydular yörünge yolculuğuna başlıyor.
Adeta uzaya bir apartman fırlatılıyor ve sonra da o apartman 60 vagonlu bir trene dönüşüyor gibi düşünebiliriz.
Çok çarpıcı bir olay olduğu için arabanın fırlatılışı tüm dünyanın dikkatini çekmişti.
|||||||lancer||||
The launch of the car attracted the attention of the whole world, as it was such a striking event.
Oysa her ay gönderilen ve henüz o kadar da yaygın olarak bilinmeyen bu proje her bakımdan daha etkileyici.
|||||||||||inconnue||||||
Uyduların her biri uzaya gönderilen o arabanın neredeyse iki katı bir maliyetle üretiliyor.
Each of the satellites is produced at almost twice the cost of that car sent into space.
Tanesi 300.000 USD'dan toplamda 18 milyon dolarlık 60 uydu, 50 milyon dolarlık bir Falcon 9 göreviyle fırlatılıyor ve bu işlem önümüzdeki 10 yıl boyunca başlangıçta ayda bir kez daha sonra da her onbeş günde bir yapılacak.
|à partir de l'USD||||||||||||||||||||||||||||
SpaceX için milyarlarca dolarlık bir yatırım demek bu.
It's a multi-billion dollar investment for SpaceX.
Üstelik bu kez başka müşterilerinin değil kendi cebinden çıkıyor tüm masraflar.
|||||||de sa poche|||
Außerdem werden diesmal alle Kosten aus der eigenen Tasche bezahlt, nicht aus der anderer Kunden.
Moreover, this time, all expenses come out of their own pockets, not of other customers.
Peki neden böyle çılgın bir projeye girişiliyor?
|||||projet|on se lance
||||||is undertaken
Warum also wird ein solch verrücktes Projekt in Angriff genommen?
100 yılı aşkın bir süredir okyanusların altına binbir güçlükle neden kablo döşenmeye çalışılıyorsa ondan.
|de plus de 100 ans|||||mille|difficulté|||poser|on essaie|
||||||||||being laid||
Why it has been trying to lay cables under the oceans with great difficulty for over 100 years.
C'est pourquoi on essaie de poser des câbles sous les océans depuis plus de 100 ans avec mille et une difficultés.
O kablolar bilgiyi bize mümkün olan en hızlı bir şekilde aktarıyor ve bunu yaparken hayatımızı her an değiştirmeye devam ediyor.
Those cables transfer information to us as fast as possible and while doing so, they continue to change our lives every moment.
Ces câbles nous transmettent l'information aussi rapidement que possible et continuent de modifier notre vie à chaque instant.
Bilgi, günümüzün en önemli hammaddesi, en önemli para birimi arkadaşlar.
|notre jour||||||||
Informationen sind der wichtigste Rohstoff, die wichtigste Währung von heute, Freunde.
Information is today's most important raw material, the most important currency, friends.
L'information est la matière première la plus importante de notre époque, la monnaie la plus précieuse, mes amis.
Ve gelecekte bugünkünden çok daha önemli hale gelecek.
||qu'aujourd'hui|||||
||than today|||||
Und sie wird in Zukunft noch viel wichtiger werden als heute.
And it will become much more important in the future than it is today.
O yüzden bu uyduların iletişimi optik kablolardan nasıl daha hızlı hale getireceğini anlatmadan önce bilgi çağına hazırlanmayı kolaylaştıran bir hizmeti bize sunan bu videonun sponsoru Storytel'den seçtiğim 3 kitaptan kısaca söz edeceğim.
|||||||||||il fera|sans expliquer||||se préparer|facilitant||||||||de Storytel|sélectionné||||
|||||||||||will make faster|||||||||||||||||||
Therefore, before explaining how these satellites will make communication faster than optical cables, I will briefly talk about 3 books I have chosen from Storytel, the sponsor of this video, which provides us with a service that facilitates preparation for the information age.
Storytel bir sesli kitap platformu.
Storytel||||
Binlerce kitabı dinleyerek keşfediyorsunuz ve bu kitaplardan biri “Robotların Yükselişi.” Geleceğin meslekleri neler?
|||vous découvrez||||||ascension||professions|
You discover by listening to thousands of books, and one of them is “The Rise of Robots.” What are the jobs of the future?
Ne kadar sayıda iş olacak?
How many jobs will there be?
Peki bu işlere kimler sahip olacak?
So who will own these jobs?
gibi soruların yanıtlarını arıyor.
||réponses|
Looking for answers to questions such as
Storytel'de İngilizce sesli kitaplar da var.
sur Storytel|||||
Bu videodaki çılgın projelerin nasıl bir zihinden çıktığını merak ediyorsanız Elon Musk'ın biyografisini mutlaka dinlemelisiniz.
|de la vidéo|||||tête||||||biographie||écouter
Ya da kendisinin ilham kaynaklarından biri olan Nikola Tesla'nın sıra dışı hayatı yine Türkçe sesli kitap olarak bu platformda bizlere sunuluyor.
|||||||Nikola|||||||||||sur la plateforme||est proposé
Storytel içinde bulunduğumuz bu döneme özel olarak geçici bir süre için ücretsiz deneme süresini 14 günden 30 güne çıkardı.
Önümüzdeki 30 gün boyunca önerdiğim bu 3 kitabın ve daha binlercesinin yer aldığı Storytel'i ücretsiz olarak denemek için açıklamalar bölümünde verdiğim linki kullanabilirsiniz.
|||recommandé||||||||Storytel|||||||||
In den nächsten 30 Tagen können Sie den Link, den ich in der Beschreibung angegeben habe, verwenden, um Storytel, das diese 3 Bücher und Tausende weiterer Bücher enthält, kostenlos auszuprobieren.
You can use the link I gave in the description section to try Storytel for free, which includes these 3 books and thousands more that I recommend for the next 30 days.
Şu anda en hızlı internet altyapısı optik kablolarla sağlanabiliyor.
||||||||est fourni
Die schnellste Internet-Infrastruktur kann derzeit durch optische Kabel bereitgestellt werden.
Buna rağmen dünyanın en önemli hattı olarak kabul edilen ve Londra'yı New York'a bağlayan 12800 km'lik fiberoptik kablo hattında bile 62.7 milisaniyelik bir gecikme yaşanıyor.
||||||||||Londres|||||||ligne||millisecondes||retard|
Daha önceki bir videomda ayrıntılarıyla anlattığım gibi Atlas Okyanusu'nun altında başka kablo hatları da var.
Buna rağmen o hatlardan birkaç milisaniye daha hızlı olabilmesi için milyarlarca dolarlık yatırım yapılarak yeni kablo hatları döşenmeye devam ediyor.
|||lignes||milliseconde||||||||||||||
|||||milliseconds||||||||||||||
Çünkü özellikle bazı şirketler için, borsa yatırımcıları için her milisaniye çok büyük bir finansal değer taşıyor.
|||||bourse|investisseurs|||milliseconde||||||
Denn insbesondere bei einigen Unternehmen ist jede Millisekunde für die Anleger an der Börse von großem finanziellen Wert.
Uzaya daha önce gönderilmiş telekomünikasyon uyduları da var.
Örneğin Türkiye'nin şu anda uzayda aktif 6 uydusundan 3'ü haberleşme amacıyla kullanılan Türksat 3A, 4A ve 4B gibi.
||||||satellite||communication|||Türksat|||||
|||||||||||Türksat|||||
Bu arada Türksat 5A'nın da bu yılın sonunda SpaceX Falcon 9 roketiyle fırlatılması bekleniyor.
|||A|||||||avec la fusée|lancement|
|||of 5A|||||||||
Meanwhile, Türksat 5A is expected to be launched with the SpaceX Falcon 9 rocket at the end of this year.
Fırlatma tarihi henüz belli değil ama 2020'nin son çeyreği dendiği için ben 2020'nin en önemli uzay olaylarını yazdığım astronomi takviminin Ekim ayına bir not olarak düşmüştüm belki 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı'nda gönderilir diye… Bu tür haberleşme uyduları bilginin iletimi için belli yerlerde çok avantajlı olmasına rağmen tipik olarak 36.000 km'lik bir yörüngede oldukları için okyanusların altındaki optik kablolarla hala rekabet edemiyorlar.
||||||||trimestre|dit|||||||événements||astronomie|du calendrier||||||j'avais noté||||à l'occasion de la fête|sera envoyé|||||||l'envoi|||||avantageux||||||||||||||||
|||||||||||||||||||||||||I had noted|||||sent out|||||||transmission|||||||||||||||||||||
Der Starttermin ist noch nicht bekannt, aber da es sich um das letzte Quartal 2020 handeln soll, habe ich mir im Monat Oktober des Astronomiekalenders eine Notiz gemacht, in der ich die wichtigsten Weltraumereignisse des Jahres 2020 notiert habe, vielleicht wird er am 29. Oktober, dem Tag der Republik, gesendet... Obwohl solche Kommunikationssatelliten an bestimmten Orten für die Übertragung von Informationen sehr vorteilhaft sind, können sie dennoch nicht mit optischen Kabeln unter den Ozeanen konkurrieren, da sie sich typischerweise in einer Umlaufbahn von 36.000 km befinden.
Biraz daha yavaşlar.
||ralentit
En hızlı optik kablolardaki 62.7 milisaniyelik gecikme aynı hatta var olan uydular yoluyla gerçekleşirse 240 milisaniyeye çıkıyor.
|||dans les câbles||||||||||milliseconde|
Starlink uyduları 550 km gibi çok alçak bir yörüngede döndüğü için bu gecikmeyi ilk etapta 43 milisaniyenin altına indirmeyi nihai olarak da 25 – 35 milisaniyelere çekmeyi hedefliyor.
||||||||tourne|||le retard|||millisecondes||réduire||||millisecondes|tirer|
|||||||||||the delay|||milliseconds||||||||
Dünyanın en hızlı interneti demek bu.
O zaman kesin dünyanın en pahalı interneti de olur diye düşünüyorsunuz değil mi?
Ama öyle değil.
Bu proje internet erişim maliyetlerini de düşürmeyi hedefliyor.
||||||réduire|
||||||reduce|
Dieses Projekt zielt auch darauf ab, die Kosten für den Internetzugang zu senken.
Peki nasıl?
SpaceX 2030 yılına kadar sadece bu projeye 10 milyar dolarlık bir yatırım yapacak.
Çok büyük bir miktar gibi gözüküyor ama önümüzdeki 7 yıl boyunca optik kablo hatları için harcanacak parayı biliyor musunuz?
||||||||||||||à dépenser|||
Bunun 15 katı, 150 milyar dolar.
15 times that, 150 billion dollars.
Eğer maliyetleri gerçekten de rakiplerine göre 15 kat daha verimli hale getirmeyi başarabilirlerse bunu internet bağlantı ücretlerine de yansıtabilirler.
|les coûts|||à leurs concurrents|||||||s'ils réussissent||||tarifs de connexion||répercuter
If they can actually manage to make costs 15 times more efficient than their competitors, they can reflect this on their internet connection fees.
Elon Musk verimliliğe ve optimizasyona kafayı takmış biri.
||à la productivité||optimisation|||
Elon Musk is obsessed with efficiency and optimization.
Az önce sizlere tavsiye ettiğim biyografisinde 2000'li yıllardan önce uzay teknolojilerinin devletlerin tekelinde yani bürokrasinin elinde olması nedeniyle ne kadar hantallaştığından söz ediyor.
|||||biographie|||||de leurs technologies||||de la bureaucratie||||||hantallaştait||
||||||||||||||||||||became cumbersome||
In seiner Biografie, die ich Ihnen soeben empfohlen habe, spricht er darüber, wie schwerfällig die Raumfahrttechnologien vor den 2000er Jahren wurden, weil sie von den Staaten, d. h. von der Bürokratie, monopolisiert wurden.
In his biography, which I have just recommended to you, he talks about how cumbersome space technologies became before the 2000s due to the monopoly of the states, that is, in the hands of the bureaucracy.
200 bin dolara mal edilen bir cihazın, teknolojiyi akılcı ve verimli bir şekilde kullandığınızda 5000 dolara mal edilebileceğini görünce bu alanda çok büyük bir fırsat olduğunu fark ediyor ve SpaceX'i kuruyor.
|||||appareil||rationnel|||||lorsque vous l'utilisez|||edible||||||||||||SpaceX|
When he sees that a device costing $200,000 can cost $5,000 when you use technology rationally and efficiently, he realizes that there is a great opportunity in this field and establishes SpaceX.
Uzaya gönderilen roketleri tekrar tekrar kullanarak fırlatma maliyetlerini en az 12 kat daha ekonomik hale getirdi.
Neden eskiden uyduların Fransa, Rusya gibi devletler tarafından gönderilirken artık yeni fırlatılacak Türksat 5A'da olduğu gibi Falcon 9 roketleriyle fırlatıldığını sanıyorsunuz?
||||||||envoi|||||à||||avec des fusées|lancer|vous pensez
Why do you think that while satellites were sent by states such as France and Russia in the past, they are now launched with Falcon 9 rockets, as in the newly launched Türksat 5A?
600 milyon dolar yerine 50 milyon dolara fırlatmayı başardıkları için.
||au lieu de||||ont réussi|
Peki internet fiyatlarını ne kadar optimize edebilecekler?
||||||pourront
2015'te projeyi anons ederken ücretsiz bile olabileceğini söylemişti.
Maliyetleri karşılamak için reklam yerleştirmek gibi bir planları vardı, ancak bu fikirden uzaklaştılar.
|||||||||||idée|
They had a plan to place ads to cover costs, but they moved away from the idea.
Normalde bu yaz aylık 60-100 dolar arasında bir fiyatla belli bölgelerde 1 Gigabite varan hızlarda hizmet vermeye başlayacaklardı.
|||||||prix|||Gigabit|atteignant||||commenceraient
Normally, this summer, they would start serving at speeds of up to 1 Gigabit in certain regions at a price of between $ 60-100 per month.
ABD için bu fiyatlar normal.
Fiberoptik kablolarla sağlanan yüksek hızlı internet erişim fiyatları da bu seviyede.
||fourni||||||||
Die Preise für den Hochgeschwindigkeits-Internetzugang über Glasfaserkabel liegen ebenfalls auf diesem Niveau.
Hatta geleneksel uydulardan şu anda en fazla 100 Mbps hızı (240 milisaniyelere varan gecikmelerle) aylık 150 dolara alınabildiğini düşünürsek oldukça cazip bile diyebiliriz.
|||||||Mbps||||avec des délais|||qu'il est possible d'acheter|||||
Wenn man bedenkt, dass herkömmliche Satelliten derzeit eine Höchstgeschwindigkeit von 100 Mbit/s (mit Verzögerungen von bis zu 240 Millisekunden) für 150 Dollar pro Monat bieten, ist das durchaus attraktiv.
23 Nisan'da Elon Musk fiyat bilgisi vermeden 3 ay içerisinde kapalı beta ve 6 ay içerisinde de halka açık beta şeklinde Kanada'da ve ABD'nin kuzey bölgelerinde hizmet vermeye başlayacaklarını duyurdu.
|||||||||||||||||||||||||ils commenceront|
On April 23, Elon Musk announced that they will start serving in Canada and the northern regions of the USA in the form of a closed beta in 3 months and a public beta in 6 months without giving price information.
Gönderilen uydu sayısı arttıkça doğal olarak kapsama alanı ve hızı da artacak.
||||||couverture|||||
Mit zunehmender Zahl der gestarteten Satelliten werden natürlich auch der Abdeckungsbereich und die Geschwindigkeit zunehmen.
As the number of satellites sent increases, the coverage and speed will naturally increase.
Önümüzdeki yıl Avrupa ülkelerinden ve 2027 yılına kadar dünyanın her yerinden en hızlı internet erişimini sunmayı hedefliyorlar.
l'année prochaine|||||||||||||accès||ils visent
Ihr Ziel ist es, im nächsten Jahr den schnellsten Internetzugang von europäischen Ländern und bis 2027 von jedem Ort der Welt aus anzubieten.
Henüz bu hızlı interneti kullanamıyoruz ama onu bize sağlayacak uyduları görmeye başladık bile.
||||nous ne pouvons pas utiliser||||||||
Wir können dieses schnelle Internet noch nicht nutzen, aber wir sehen bereits die Satelliten, die es bereitstellen werden.
Eğer siz de görmek istiyorsanız sadece bununla ilgili yapılmış bir web sitesi var: https://findstarlink.com/ adresini ziyaret edebilirsiniz.
||||||||||||||findstarlink||||
Burada bulunduğunuz bölgeyi girince size hangi tarihte, hangi saatte ne kadar süre boyunca gözükeceğini gösteriyor.
|vous êtes||||||||||||apparaîtrea|
Wenn Sie hier die Region eingeben, in der Sie sich befinden, wird Ihnen angezeigt, an welchem Tag, zu welcher Uhrzeit und für wie lange sie erscheinen wird.
When you enter the region you are here, it will show you on what date, at what time and for how long.
Mesela geçen Çarşamba günü fırlatılan son 60 uydu, bu videonun yayına girdiği 26 Nisan Pazar saat 21:37'de İstanbul'da 4 dakika boyunca görülebilecek.
Burada Kuzeybatıdan Batıya doğru bakın diyor.
|du Nord-Ouest||||
Hier heißt es, dass man von Nordwesten nach Westen schauen soll.
Here it says look from Northwest to West.
Eğer yerini bulmakta güçlük yaşarsanız sadece Starlink'i değil daha pek çok uyduyu da gösteren bir uygulamadan faydalanabilirsiniz.
||||vous vivez||Starlink||||||||||vous pouvez bénéficier
||||||Starlink||||||||||
Wenn Sie Schwierigkeiten haben, ihn zu finden, können Sie eine App verwenden, die nicht nur Starlink, sondern auch viele andere Satelliten anzeigt.
If you have difficulty in finding its location, you can benefit from an application that displays not only Starlink but also many satellites.
Daha önce de bahsettiğim ücretsiz Heaven's Above uygulaması veritabanına bu yeni uyduları da ekledi.
|||||Heaven|Above||à la base de données|||||
Fakat tek tek listeliyor.
|||il liste
Arama kutusuna Starlink yazıp çıkan sonuçları ayrı ayrı incelemeniz gerekiyor.
|dans la boîte de recherche|||||||votre examen|
Geben Sie Starlink in das Suchfeld ein und analysieren Sie die Ergebnisse separat.
You have to type Starlink in the search box and examine the results separately.
Info bölümünden yakın tarihte fırlatılmış birisini bulursanız, orbit kısmından yörüngesini görebilirsiniz.
Info(1)||||lancé|quelqu'un|vous trouvez|orbite|partie||
If you find a recently launched one in the info section, you can see its orbit in the orbit section.
Size işinizi kolaylaştıracak bir ipucu da vereyim.
22 Nisan'da gönderilen son uydulardan birinin adı Starlink 1390.
Önümüzdeki günlerde onu aratarak gözleme başlayabilirsiniz.
|||en le recherchant|observation|
In the coming days, you can start watching by calling him.
Starlink gerçekten de dünyadaki hemen herkesin hayatını etkileyecek heyecan verici bir girişim.
|||||||influencera||||
Tabi böylesi bir girişimi duyunca doğal olarak rakipler de ortaya çıkıyor.
|||||||les concurrents|||
Bunlardan biri olan OneWeb şimdiden uzaya 74 uydu gönderdi ancak Virgin havayollarının da sahibi Richard Branson'a ait bu şirket içinde bulunduğumuz zor ekonomik koşullara daha fazla dayanamayarak geçtiğimiz hafta iflas ettiğini duyurdu.
|||OneWeb||||||Virgin|des compagnies aériennes||||à Branson||||||||conditions|||ne pouvant plus|||||
One of them, OneWeb, has already sent 74 satellites into space, but this company, owned by Richard Branson, the owner of Virgin airlines, could not stand the difficult economic conditions we were in and declared bankruptcy last week.
Geçen yıl ise finansal olarak Richard Branson'dan da Elon Musk'tan da çok daha güçlü bir rakibi ortaya çıktı.
||||||de Richard Branson|||Musk||||||rival||
Last year, a much stronger competitor emerged financially than either Richard Branson or Elon Musk.
Şu anda dünyanın en zengin kişisi Amazon'un sahibi Jeff Bezos.
Biz de yapacağız bu işi dedi ve hemen Starlink'in müdür yardımcısını transfer ederek kendi uydu sistemlerini geliştirmeye başladı.
||||||||de Starlink||adjoint|||||||
Onlar da 3236 uydu göndermek üzere gerekli izin başvurularını yaptılar.
|||||||de demandes|
Tüm bu rekabete rağmen finansal analistler SpaceX'in bu projeden sonraki değerinin 120 milyar dolara çıkabileceğini tahmin ediyor.
||à la concurrence|||analystes|||||valeur|||puisse sortir||
Peki SpaceX bu kadar parayı ne yapacak?
Dünyadaki tüm ülkelerin uzay ajanslarının bütçesinin toplamı 18 milyar dolar civarında.
||||des agences|de leur budget||||
Das Gesamtbudget der Raumfahrtbehörden aller Länder der Welt beläuft sich auf rund 18 Milliarden Dollar.
NASA'nın bütçesi 20 milyar dolar civarında.
|budget|||
Der Haushalt der NASA beläuft sich auf rund 20 Milliarden Dollar.
Oysa SpaceX'in tek başına bunlardan kat kat daha fazla bütçesi olacak.
However, SpaceX alone will have many times more budget than these.
Elon Musk bu projeden elde edilecek kazancı başka bir projesini fonlamak için kullanacağını söylüyor.
||||||||||financer||utilisera|
Elon Musk sagt, er werde die Einnahmen aus diesem Projekt zur Finanzierung eines anderen Projekts verwenden.
Elon Musk says that he will use the profits from this project to fund another project.
Aslında tüm bu uyduların geliştirme sebebini de buna bağlıyor.
Das ist auch der Grund für die Entwicklung all dieser Satelliten.
Bu çok uzun vadeli projesinin adı Mars Misyonu.
The name of this very long-term project is Mars Mission.
“Eğer Mars'a 1 milyon kişi göndereceksek, bir şekilde onlarla iletişim kurmanın yolunu da bulmalıyız.”
||||envoyer|||||établir|||nous devrions trouver
"If we're going to send 1 million people to Mars, we must also find a way to communicate with them somehow."