×

Używamy ciasteczek, aby ulepszyć LingQ. Odwiedzając stronę wyrażasz zgodę na nasze polityka Cookie.

image

Barış Özcan 2020, Rüyalarımızı kontrol edebilir miyiz?

Rüyalarımızı kontrol edebilir miyiz?

Ellerimi kontrol ettim. Parmaklarımı saydım. Olması gerektiği kadardılar. Ama ben bir rüyada olduğumu biliyordum. Karşımdaki tabloya baktım. Yerde küçük bir beşik vardı. Yoksa sepet mi o? Sağdaki kişinin duruşunu hiç unutamıyorum. Eski bir kule gibi dikiliyor toprağın üstünde. Ellerine baktım. Ve işte o zaman anladım. Kesinlikle bir rüyadaydım.

Çok güzel bir rüya görürken hiç bitmesin istediğiniz oldu mu? Eğer olduysa rüya gördüğünüzün farkına varmışsınız demektir. Buna “lüsid rüya” adı veriliyor. Lüsid “berrak” demek. Rüya görürken rüya gördüğünün farkında olmak. İnsanların yarısı hayatında en az bir kez, her 5 kişiden biri ayda bir kez böyle bir deneyim yaşıyor. Bazıları biraz egzersizle herkesin rüyalarını kontrol edebileceğini iddia ediyor. Sizin başınıza hiç böyle bir şey geldi mi?

“İyi de ben normal rüya bile göremiyorum” diyebilirsiniz. Aslında görüyorsunuz ama unutmayı seçiyorsunuz. Çünkü herkes rüya görür. Her gece en az 1,5 – 2 saat rüya görüyoruz. Neden “uykuya dalmak” gibi bir deyim var dilimizde? Çünkü gerçekten de gece boyunca farklı derinliklerde dalışlar gerçekleştiriyoruz. Yatağa yattıktan yaklaşık 90 dakika sonra, ilk uyku döngüsünün sonunda uyanıklığa en yakın olduğumuz seviyeye yani “REM uykusu”na geçiyoruz. Bu sırada uyuyan bir kişinin gözlerine bakarsanız, göz kapakları kapalı olsa bile içinde onların hareket ettiğini fark edersiniz. “Rapid Eye Movements” kelimelerinin baş harflerinden oluşan REM uykusunun en karakteristik özelliklerinden biridir bu: hızlı göz hareketleri. Yani rüyaların en çok görüldüğü an, aynı zamanda uyanıklığa en yakın olduğumuz bir an. Tüm vücut kapalı, göz kapakları bile. Ama gözler açık. 8 saatlik gece uykusunda giderek artan sürelerle 4 kez REM uykusuna giriyoruz ve bu sırada bol bol rüya görüyoruz. Sonra da uyanır uyanmaz ilk 10 dakika içerisinde bu rüyaları unutuyoruz. Peki ama neden rüya görüyoruz?

Bazıları rüyaların gerçek hayatta yaşadıklarımızın bir tekrarı ya da yaşayacaklarımızın bir provası olduğunu düşünüyor. Yani bir çeşit kişisel eğitim alıyoruz uykumuzda. Bazıları da tam tersine hatırlamak için değil de unutmak için rüya gördüğümüzü söylüyor. Kötü deneyimleri, travmaları, hayattaki olumsuzlukları unutmak için. Rüyalar bir çeşit gerçeklikten kaçış sığınağı.

Ben rüyaları bilinçaltımızın bize anlatmaya çalıştığı öyküler olarak görüyorum. Beynimizin hayat boyu topladığı bilgilerin %90'ı adeta kilitli bir sandığın, ya da şifreli bir klasörün içinde duruyor. “Bilinçaltı” denilen bu klasörü öyle çift tıklayıp açamıyoruz. İçindeki bilgilere kolayca ulaşamıyoruz. Ama onlar uykumuzda bir yolunu bulup rüya filmleri şeklinde bize hikayeler anlatıyor. Tabi bu filmler biraz karmaşık ve soyut olduğu için anlayamıyoruz ve unutuyoruz. Kolay olduğu için unutmayı seçiyoruz. Eğer onları anlamak istiyorsak önce bunu değiştirmeliyiz. Yatağın başucuna konulacak bir “Düş Defteri”yle… Gördüğünüz şeyler karmakarışık bile olsa, uyanır uyanmaz hatırladıklarınızı yazmak, çizmek için…

Bazılarımızda bu yetenek doğal olarak var. Onlar bu rüya filmlerini izlerken her şeyi daha berrak görüyor. Zaten uyanıklığa en yakın olduğumuz aşamalarda bu rüyaları görüyoruz. Ama çoğumuzun vücudu gibi o sırada bilinci de kapalı oluyor. İşte bazıları vücutları uyumaya devam ederken bilinçlerini uyanık hale getirmeyi ve rüyalarını kontrol edebilmeyi deniyor.

Antik çağlardan beri bilinen hatta Hindistan'da “Yoga Nidra” ya da Tibet Budizminde “rüya yogası” olarak adlandırılan bu pratik, son 100 yıldır bilim dünyasının da gündemine girdi. Bilim insanları fMRI tarama yöntemiyle bir kişinin rüya gördüğünü tespit edebildiği gibi o sırada bilincinin açık olup olmadığını da gözlemleyebiliyor.

2012 yılında buna ilişkin bir deney düzenlendi. Önce katılımcılardan uyanıkken ellerini sıkmaları istendi. Ellerin bu hareketi fMRI cihazında beynin belli bölgelerinde meydana gelen değişiklikler şeklinde tespit edilebiliyor. Rüyalarını kontrol edebildiğini iddia eden katılımcıların uykuya daldıktan sonra rüya görürken aynı hareketi yapmaları istendi. Tahmin edeceğiniz gibi bu kişiler REM uykusuna geçtikten sonra rüya görmeye başlayınca beyinlerindeki aynı bölgelerde aynı değişiklikler meydana geldi. O sırada gerçek dünyada ellerini kullanmamalarına rağmen rüyalarında ellerini sıktılar. Yani kendi sanal gerçekliklerini yaratıp onu kontrol ettiler.

Peki ellerini sıkmak dışında rüyalarda başka neler yapıyor bu kişiler? İstedikleri hemen her şeyi. En çok yapılan şey uçmak. Bazı kişiler günlük hayatta karşılaştıkları problemleri bile çözebildiğini iddia ediyor.

“Rüyamda, tüm öğelerin gerektiği gibi yerine oturduğu bir masa gördüm. Uyanır uyanmaz, gördüklerimi hemen bir kağıda yazdım.” – Dmitri Mendeleev, Periyodik tabloyu nasıl oluşturduğunu açıklarken.

“Alice Harikalar Diyarında” romanını bir düşünün. Anlatılanlar tümüyle hayalgücünün bir eseri mi yoksa yazarının gördüğü bir lüsid düş müydü? Rüya ve düş kelimelerinin eş anlamlı olması ne güzel değil mi? Alice bir kuyudan düşünce başlıyordu tüm o fantastik olaylar… Düşlerinde beste yapan müzisyenler de var, rüyalarında buluş yapan mucitler de… Belki de Leonardo DaVinci'nin uçabilen makinelerini çizdiği defteri aslında bir çeşit düş defteriydi. Çünkü yazdığı satırlar arasında şöyle bir ifade var: Göz rüyalarda neden uyanıkken hayal gücünden daha net bir şey görüyor?

Onun bir lüsid rüyacı olup olmadığını bilmiyoruz. Bildiğimiz şey rüyalarını kontrol edebilenlerin yaratıcılık gücünün de yüksek olduğu. Almanya'da yapılan bir araştırmaya göre 6 ile 19 yaş arasındaki çocukların ve gençlerin lüsid rüyalar görme ihtimali çok daha yüksek. Bu ihtimal yaşlandıkça azalıyor. Çocuklarla birlikte çocuk ruhlu sanatçılarda da lüsid rüyaların yaygın olduğunu görüyoruz. Gerçeküstü resimleriyle bizleri büyüleyen Salvador Dali, en büyük ilham kaynağının rüyaları olduğunu her seferinde söylüyor.

Burayı bir yerlerden hatırlıyorum… Daha önce gelmiş miydim? Bir yaz tatilinde, oğlumu getirmiştim galiba… Bir tablonun önünde durup konuşmuştuk. Binanın içi ne kadar da büyük. Bir çöl gibi. Soluma bakıyorum, ufukta dağlar var. Sağıma bakıyorum, sesler duyuyorum, ne anlama geldiğini bilmediğim. Bunlar heykel değil miydi?.. Eski bir hatıranın yıkıntıları mı yoksa… Ne muazzam bir kule bu! Telefonun burada ne işi var? Ellerini kontrol et. O çalan şey telefon değil. Sabah uyanabilmek için kurduğun alarm…

Tam şu anda siz bu videoyu izlerken 2 milyar kişi uyuyor. 500 milyon kişi rüya görüyor ve muhtemelen yüz binlerce kişi rüya gördüğünün farkına varıyor.

Peki insanlar neden rüyalarını kontrol etmek istiyor? Kabuslarından kurtulmak için olabilir mi? Korku filmi izlerken korkuyu azaltmanın en kolay yolu kendine bunun bir film olduğunu hatırlatmaktır. Şu anda bir film izliyorsun. Kabus görürken bunun bir rüya olduğunun bilincine varmak da aynı etkiyi verir. Tabi rüyalarını daha eğlenceli hale getirmek için kontrol edenler de var. Gerçek hayatın kısıtlarından, fizik yasalarından kurtulup uçmak; tanışmayı çok istediğin insanlarla buluşmak, konuşmak…

Bunun için herkesin önerdiği ilk yöntem, başta da söylediğim gibi bir defter tutmak. Düş defteri. Kimyacı Mendeleev gibi uyanır uyanmaz gördüklerinizi tüm ayrıntılarıyla kayda geçirmek için. Bir süre sonra belli temaların sürekli tekrar ettiğini fark edeceksiniz. Şiirlerdeki kafiyeler gibi. Aynı şeyler, aynı sözler ya da aynı mekanlar. Bunları fark etmek, rüya görürken rüya gördüğünü fark etmenin ilk adımları.

İkinci yöntem biraz daha karmaşık ve sizi uykusuz bırakabilir. Alarmınızı yattıktan 5-6 saat sonrasına kuruyorsunuz. Uyanınca 15-20 dakika yataktan kalkıp dolaşıyorsunuz. Sonra mümkünse yatak dışında bir yere uzanıp rüyanızda yapmak istediğiniz şeyi kafanızda canlandırıp söylüyorsunuz. Çölde dolaşan filler göreceğim… Çölde dolaşan filler göreceğim… Bu şekilde uykuya dalıyorsunuz.

Sonra gerçeklik kontrolü geliyor. Gün içinde rüya görüp görmediğinizi kontrol etmek için saatinize ya da ellerinize bakıyorsunuz. Sonra aynı şeyi düşlerinizde yapmayı deniyorsunuz.

İşte yine aynı yerdeyim. Telefonu açmayacağım. Bu kez uyanmayacağım. Birileri şarkı mı söylüyor? Evet, oldu… İşte filler… Tuhaf. Çok tuhaf. Bacaklarının böyle uzun ince olması gayet normal öyle değil mi? Gerçeklik kontrolü. Ne yapıyordum? Ellerime bakacaktım. Tabi ya! Bu bir rüya değil. Sanal gerçeklik. Her şey kontrolüm altında. Bu sadece ellerini kullanarak içinde 360 derece dönebildiğin videolardan biri. Nasıl geldim buraya? Az önce yeni video için üzerime giyecek bir şeyler arıyordum internette. Özel tasarlanmış bir şey olmalıydı. Özgün, estetik, anlamlı. Arkasında bir hikayesi olan.

Bir rüyada olmadığınızı anlamak için, ellerinize bakın.

Eller, hayatımızın kontrolünü sağlayan vücut parçası. Lüsid rüya görebilmek için de gerçeklik kontrolünü sağlıyorlar. Bir anlamda uykuyla uyanıklık arasındaki geçiş aracı. Bazı müzisyenler bestelerini, bazı mucitler buluşlarını, bazı sanatçılar tablolarını rüyalarında yapmış olabilirler. Ama bunları yapmak için mutlaka uyku sırasında rüya görmek gerekmiyor. Bunları kullanarak hayatın kontrolünü ele almak ve bunu kullanarak gündüz düşleri görebilmek de mümkün. Çünkü rüyalar uykunun uyanıklığa en yakın olduğu aşamada ortaya çıkıyor. Bazı bilim insanları o yüzden lüsid rüyaların uykunun değil uyanıklığın bir parçası olduğunu düşünüyor.

Belki de uykuyla uyanıklık arasındaki fark düşündüğümüz kadar fazla değildir. Belki de MÖ 4. yüzyılda Çin'de yaşamış bir filozofun uykudan kalktıktan sonra yazdığı şu satırları bir de bu bakış açısıyla okumak gerekir. Rüyamda bir kelebek olduğumu mu gördüm, yoksa şu an insan olduğunu düşleyen bir kelebek miyim; bilmiyorum.

Düş Defteri Bu videoda konu gereği biraz daha farklı bir anlatım tekniği denedim. Rüya sahnelerinde gösterdiğim bazı şeyleri açıklamam gerekiyor.

Öncelikle gerçeklik kontrolünü sağlayan el illüstrasyonlarını kullanmama izin verdiği için Kaft'a teşekkür ederim. Aynı zamanda böyle tuhaf kurgulu bir videoya sponsor olma cesaretini de gösterdiler. Ama zaten Kaft farklı ve yaratıcı ürünlere sahip bir tasarım markası. Popüler akımlardan uzak, özgün ve estetik tasarımlar kullanıyor. Bunların hepsinin de bir hikayesi var. El çizimlerini yaptırdıkları Fransız sanatçı yaşamını ve sanatını basitleştirmek için tüm modern çizim ekipmanlarını atıp sadece kağıt ve kalem kullanmaya başlamış. Bugün anlattıklarıma üç parçalı Mano serisi ve onun tek cümleli hikayesi büyük ölçüde ilham verdi.

Rüya sahnelerinde gösterdiğim görüntüleri birkaç yıl önce ziyaret ettiğim Dali müzesinde görmüştüm. Orada bir sanal gerçeklik deneyimi olarak hazırlamışlar. Eğer özel bir gözlüğünüz varsa mutlaka onu kullanarak içinde dolaşmanızı tavsiye ederim. Beni bugüne kadar en çok etkileyen sanal gerçeklik deneyimlerinden biri bu oldu. Eğer gözlük yoksa aşağıdaki açıklamalar bölümünde linkini vereceğim 360 derece YouTube videosununun içinde cep telefonunuzu kullanarak, ya da bilgisayar ekranından farenizi kullanarak keşif yapabilirsiniz.

Bu deneyimi tasarlayanlar Kaft'ın birlikte çalıştığı sanatçılara benzer modern tasarımcılar. Salvador Dali'nin böyle bir eseri gerçekte yok. Ama onun düşlerinden beslendiğini biliyoruz. 3 boyutlu ortamda gördüğümüz uzun bacaklı filler ve diğer tüm ayrıntılar onun eserlerinden ya da belki de düşlerinden toplanıp oraya yerleştirilmiş. Ama büyük ölçüde Dali'nin bir tablosu başrolde. Çevresinde döndüğümüz, içinden geçtiğimiz o kalıntılar tek bir tablonun 3 boyutlu yorumu.

Fakat ilginç olan şey bu tabloyu Dali'nin tümüyle kendi hayal gücüyle yapmamış olması. Başka bir ressamın çizimini yeniden yorumlamış. O eseri de en baştaki rüyamda size göstermiştim. Görünüşte patates hasadı yapan çiftçi bir kadın ve erkek var burada. Fakat bu çiftin pozu Dali'yi öylesine etkiliyor ki bunun gün sonunda yapılan bir hasat değil, hüzünlü bir cenaze sahnesi olduğunu ve yerdeki patates sepetinin de aslında bir bebek tabutu olduğunu iddia ediyor. Hatta iddia etmekle kalmıyor, ısrar ediyor ve bu ısrarı sonucunda tabloyu X ışınlarıyla inceleyip analiz ediyorlar ve gerçekten de sepetin olduğu yerde tuvalin alt katmanlarında tabut benzeri grafik şekillere rastlıyorlar. O yüzden ressamın hem bir doğum hem de bir ölüm sahnesini resmettiğini söyleyebiliriz.

Uyku ve uyanıklık gibi bir konuyu anlatmak için o yüzden böyle üç katmanlı bir rüya sahnesinin ilk katmanına bu tabloyu yerleştirdim. İkinci katmanı bu tablonun Dali yorumu oldu. Üçüncü katmanında da Dali'nin yorumunun sanal gerçeklik versiyonunu kullandım. Çünkü bence “sanal gerçeklik” lüsid rüya görmenin ya da rüyaları kontrol etmenin teknolojik bir yolu. Doğal yolunu kullanmak için, bir rüyada olmadığınızı anlamak için, siz yine ellerinize bakın…

Learn languages from TV shows, movies, news, articles and more! Try LingQ for FREE

Rüyalarımızı kontrol edebilir miyiz? nos rêves||| Können wir unsere Träume kontrollieren? Can we control our dreams? ¿Podemos controlar nuestros sueños? Pouvons-nous contrôler nos rêves ? Hebben we controle over onze dromen? Podemos controlar os nossos sonhos? Можем ли мы управлять своими мечтами? Kan vi kontrollera våra drömmar?

Ellerimi kontrol ettim. I checked my hands. Parmaklarımı saydım. mes doigts|ai compté |I counted Olması gerektiği kadardılar. ||ils étaient |as necessary| Sie waren so, wie sie sein sollten. They were as they should have been. Ils étaient comme ils devaient l'être. Ama ben bir rüyada olduğumu biliyordum. |||rêve|| Aber ich wusste, dass ich in einem Traum war. But I knew I was in a dream. Mais je savais que j'étais dans un rêve. Karşımdaki tabloya baktım. J'ai regardé le tableau en face de moi. Yerde küçük bir beşik vardı. |||berceau| |||cradle| Auf dem Boden stand eine kleine Wiege. There was a small cradle on the floor. Yoksa sepet mi o? |panier|| |basket|| Ist das ein Korb? Sağdaki kişinin duruşunu hiç unutamıyorum. ||posture||j'oublie ||stance|| Die Haltung der Person auf der rechten Seite werde ich nie vergessen. I can never forget the stance of the person on the right. Eski bir kule gibi dikiliyor toprağın üstünde. ||||se dresse|| ||Old tower||stands tall|| Er steht wie ein alter Turm über der Erde. It stands on the ground like an old tower. Ellerine baktım. Ve işte o zaman anladım. Und da wurde es mir klar. And that's when I understood. Kesinlikle bir rüyadaydım. ||j'étais dans un rêve

Çok güzel bir rüya görürken hiç bitmesin istediğiniz oldu mu? ||||||finisse||| Hatten Sie schon einmal einen schönen Traum und haben sich gewünscht, er würde nie enden? Eğer olduysa rüya gördüğünüzün farkına varmışsınız demektir. |||de ce que vous avez vu||vous êtes rendu compte| |||"you saw"|"aware of"|| Wenn es passiert ist, bedeutet das, dass Sie gemerkt haben, dass Sie geträumt haben. If so, you realize that you are dreaming. Если это произошло, значит, вы поняли, что видите сон. Buna “lüsid rüya” adı veriliyor. |lucide||| Das nennt man einen luziden Traum. Lüsid “berrak” demek. |clair| |clear| Lucid bedeutet "luzide". Rüya görürken rüya gördüğünün farkında olmak. |||géré|| İnsanların yarısı hayatında en az bir kez, her 5 kişiden biri ayda bir kez böyle bir deneyim yaşıyor. |||||||||||||||experience| Die Hälfte der Menschen macht mindestens einmal in ihrem Leben eine solche Erfahrung, jeder Fünfte einmal im Monat. Bazıları biraz egzersizle herkesin rüyalarını kontrol edebileceğini iddia ediyor. ||||||pourra|| ||||||||claims Manche behaupten, dass jeder mit ein wenig Übung seine Träume kontrollieren kann. Some claim that with a little exercise, anyone can control their dreams. Некоторые утверждают, что, немного потренировавшись, каждый может управлять своими снами. Sizin başınıza hiç böyle bir şey geldi mi? |à votre tête|||||| Ist Ihnen das schon einmal passiert? Has something like this ever happened to you?

“İyi de ben normal rüya bile göremiyorum” diyebilirsiniz. "Aber ich kann nicht einmal normale Träume haben", sagen Sie vielleicht. "But I can't even have normal dreams," you may say. "Но я даже не могу видеть нормальные сны", - скажете вы. Aslında görüyorsunuz ama unutmayı seçiyorsunuz. |||oublier|vous choisissez Eigentlich sehen Sie es, aber Sie wollen es vergessen. Actually, you are seeing them but choosing to forget. На самом деле, вы это видите, но предпочитаете забыть. Çünkü herkes rüya görür. Denn jeder träumt. Her gece en az 1,5 – 2 saat rüya görüyoruz. Neden “uykuya dalmak” gibi bir deyim var dilimizde? ||plonger|comme||expression||notre langue ||fall into|||idiom|| Warum gibt es den Begriff "Einschlafen"? Çünkü gerçekten de gece boyunca farklı derinliklerde dalışlar gerçekleştiriyoruz. ||||||à différentes profondeurs|plongées|réalisons |||||||dives|we perform Denn wir tauchen in der Nacht wirklich in verschiedenen Tiefen. Yatağa yattıktan yaklaşık 90 dakika sonra, ilk uyku döngüsünün sonunda uyanıklığa en yakın olduğumuz seviyeye yani “REM uykusu”na geçiyoruz. |après s'être couché||||||de cycle||éveil||||||REM(1)||à|nous passons ||||||sleep|"of the cycle"||wakefulness||||level||||| Etwa 90 Minuten nach dem Zubettgehen, am Ende des ersten Schlafzyklus, treten wir in den "REM-Schlaf" ein, den Zustand, in dem wir dem Wachsein am nächsten sind. Примерно через 90 минут после отхода ко сну, в конце первого цикла сна, мы входим в "REM-сон" - состояние, наиболее близкое к бодрствованию. Bu sırada uyuyan bir kişinin gözlerine bakarsanız, göz kapakları kapalı olsa bile içinde onların hareket ettiğini fark edersiniz. ||||||||paupières||||||||| |||||their eyes|||eyelids||||||||| Wenn Sie einem schlafenden Menschen in dieser Zeit in die Augen schauen, werden Sie feststellen, dass sie sich bewegen, auch wenn die Augenlider geschlossen sind. “Rapid Eye Movements” kelimelerinin baş harflerinden oluşan REM uykusunun en karakteristik özelliklerinden biridir bu: hızlı göz hareketleri. rapides|œil|Mouvements|||des lettres|||du sommeil|||||||| Rapid|||||||||||||||| Dies ist eines der charakteristischsten Merkmale des REM-Schlafs, was für "Rapid Eye Movements" steht: schnelle Augenbewegungen. Это одна из наиболее характерных особенностей REM-сна, который расшифровывается как "Rapid Eye Movements": быстрые движения глаз. Yani rüyaların en çok görüldüğü an, aynı zamanda uyanıklığa en yakın olduğumuz bir an. |des rêves|||||||||||| Mit anderen Worten: Der Moment, in dem wir am häufigsten träumen, ist auch der Moment, in dem wir dem Wachsein am nächsten sind. Tüm vücut kapalı, göz kapakları bile. Der ganze Körper ist geschlossen, sogar die Augenlider. The whole body is closed, even the eyelids. Ama gözler açık. |eyes| 8 saatlik gece uykusunda giderek artan sürelerle 4 kez REM uykusuna giriyoruz ve bu sırada bol bol rüya görüyoruz. ||sommeil||||||sommeil|||||||| Während des 8-stündigen Nachtschlafs treten wir 4 Mal in den REM-Schlaf ein, wobei die Dauer allmählich zunimmt, und wir träumen in dieser Zeit sehr viel. During the 8-hour night's sleep, we go into REM sleep 4 times with increasing times, and we dream a lot during this time. Sonra da uyanır uyanmaz ilk 10 dakika içerisinde bu rüyaları unutuyoruz. ||||||||rêves| Dann vergessen wir diese Träume innerhalb der ersten 10 Minuten nach dem Aufwachen. Then, as soon as we wake up, we forget these dreams within the first 10 minutes. Peki ama neden rüya görüyoruz?

Bazıları rüyaların gerçek hayatta yaşadıklarımızın bir tekrarı ya da yaşayacaklarımızın bir provası olduğunu düşünüyor. ||||de notre vécu|||||de ce que nous allons vivre||répétition|| |||real life|||repetition|||||rehearsal|| Manche Menschen glauben, dass Träume eine Wiederholung dessen sind, was wir im wirklichen Leben erleben, oder eine Probe für das, was wir erleben werden. Some people think that dreams are a repetition of what we experience in real life or a rehearsal of what we will experience. Yani bir çeşit kişisel eğitim alıyoruz uykumuzda. ||||||pendant notre sommeil ||kind of|personal||| Mit anderen Worten: Wir erhalten im Schlaf eine Art persönliches Training. So, we are receiving a kind of personal training in our sleep. Bazıları da tam tersine hatırlamak için değil de unutmak için rüya gördüğümüzü söylüyor. ||||||||oublier|||nous avons vu| ||||||||forget|||| Im Gegenteil, manche sagen, dass wir nicht träumen, um uns zu erinnern, sondern um zu vergessen. On the contrary, some people say that we dream not to remember but to forget. Kötü deneyimleri, travmaları, hayattaki olumsuzlukları unutmak için. ||traumatismes|||| ||traumas|"in life"|negative experiences|| Schlechte Erfahrungen, Traumata, Negativität im Leben vergessen. To forget bad experiences, traumas, negativities in life. Rüyalar bir çeşit gerçeklikten kaçış sığınağı. |||de la réalité|évasion|refuge ||||escape|"safe haven" Träume sind eine Art Zuflucht vor der Realität. Dreams are a kind of escape from reality.

Ben rüyaları bilinçaltımızın bize anlatmaya çalıştığı öyküler olarak görüyorum. ||de notre inconscient||||histoires|| ||our subconscious's||||stories|| Ich sehe Träume als Geschichten, die unser Unterbewusstsein uns zu erzählen versucht. I see dreams as stories that our subconscious is trying to tell us. Beynimizin hayat boyu topladığı bilgilerin %90'ı adeta kilitli bir sandığın, ya da şifreli bir klasörün içinde duruyor. ||||informations|||verrouillé||coffre|||chiffré||dossier|| |life-long|||||almost like|locked away||chest|||encrypted||encrypted folder's|| Neunzig Prozent der Informationen, die unser Gehirn im Laufe unseres Lebens sammelt, sind in einer verschlossenen Truhe oder einem verschlüsselten Ordner gespeichert. 90% of the information our brain collects in a lifetime is almost in a locked chest or an encrypted folder. “Bilinçaltı” denilen bu klasörü öyle çift tıklayıp açamıyoruz. subconscient|||dossier||||nous n'ouvrons pas |||||double-click|double-clicking| We cannot open this folder called “subconscious” by double-clicking it. İçindeki bilgilere kolayca ulaşamıyoruz. |||nous n'arrivons pas We cannot easily access the information in it. Ama onlar uykumuzda bir yolunu bulup rüya filmleri şeklinde bize hikayeler anlatıyor. Tabi bu filmler biraz karmaşık ve soyut olduğu için anlayamıyoruz ve unutuyoruz. ||||complex||abstract||||| Da diese Filme ein wenig komplex und abstrakt sind, können wir sie natürlich nicht verstehen und vergessen sie. Kolay olduğu için unutmayı seçiyoruz. ||||nous choisissons Wir beschließen zu vergessen, weil es einfach ist. Eğer onları anlamak istiyorsak önce bunu değiştirmeliyiz. ||||||nous devons changer If we want to understand them, we must first change that. Yatağın başucuna konulacak bir “Düş Defteri”yle… Gördüğünüz şeyler karmakarışık bile olsa, uyanır uyanmaz hatırladıklarınızı yazmak, çizmek için… du lit|à côté de la tête|à mettre||rêve||avec|||karmakarışık|||||vos souvenirs||| |"bedside"|to be placed|a|Dream|Dream journal||||jumbled up|||||||| Mit einem "Traum-Notizbuch", das man neben dem Bett aufstellt... Auch wenn das, was man sieht, ein Chaos ist, um zu schreiben und zu zeichnen, woran man sich erinnert, sobald man aufwacht...

Bazılarımızda bu yetenek doğal olarak var. chez certains d'entre nous||||| ||natural ability||| Some of us have this talent naturally. Onlar bu rüya filmlerini izlerken her şeyi daha berrak görüyor. ||||||||more clearly| They see everything more clearly when they watch these dream movies. Zaten uyanıklığa en yakın olduğumuz aşamalarda bu rüyaları görüyoruz. |||||étapes||| |||||stages||| We already have these dreams in the phases when we are closest to being awake. Ama çoğumuzun vücudu gibi o sırada bilinci de kapalı oluyor. ||||||consciousness||unconscious| But like most of our bodies, he is unconscious at that time. İşte bazıları vücutları uyumaya devam ederken bilinçlerini uyanık hale getirmeyi ve rüyalarını kontrol edebilmeyi deniyor. ||leurs corps|||||||||||pouvoir| |||||||awake|||||||"are trying to" Hier versuchen einige von ihnen, ihr Bewusstsein zu wecken und ihre Träume zu kontrollieren, während ihr Körper weiterschläft. Here are some trying to keep their consciousness awake and control their dreams while their bodies continue to sleep.

Antik çağlardan beri bilinen hatta Hindistan'da “Yoga Nidra” ya da Tibet Budizminde “rüya yogası” olarak adlandırılan bu pratik, son 100 yıldır bilim dünyasının da gündemine girdi. |des époques||||||Nidra|||Tibet|du bouddhisme||yoga||||||||||à l'agenda| |||||||||||||||||||||||on the agenda| Diese Praxis, die seit der Antike bekannt ist und in Indien sogar "Yoga Nidra" oder im tibetischen Buddhismus "Traum-Yoga" genannt wird, steht seit 100 Jahren auf der Tagesordnung der wissenschaftlichen Welt. Known since ancient times and even called “Yoga Nidra” in India or “dream yoga” in Tibetan Buddhism, this practice has also entered the agenda of the scientific world for the last 100 years. Bilim insanları fMRI tarama yöntemiyle bir kişinin rüya gördüğünü tespit edebildiği gibi o sırada bilincinin açık olup olmadığını da gözlemleyebiliyor. ||fMRI|scan||||||||||à ce moment|de sa conscience||||| |||scanning method|using the method||||having a dream|determine||||||||||can observe Mit der fMRI-Scanning-Methode können Wissenschaftler feststellen, ob eine Person träumt, und beobachten, ob sie zu diesem Zeitpunkt bei Bewusstsein ist. With the fMRI scanning method, scientists can detect that a person is dreaming, as well as observe whether he is conscious at the time.

2012 yılında buna ilişkin bir deney düzenlendi. |||||a été organisé ||regarding||experiment| Im Jahr 2012 wurde ein Experiment durchgeführt. An experiment on this was conducted in 2012. Önce katılımcılardan uyanıkken ellerini sıkmaları istendi. |des participants|éveillés||serrer| |"from the participants"|while awake|their hands|squeeze their hands| Zunächst wurden die Teilnehmer gebeten, sich im wachen Zustand die Hände zu schütteln. First, the participants were asked to shake their hands while awake. Ellerin bu hareketi fMRI cihazında beynin belli bölgelerinde meydana gelen değişiklikler şeklinde tespit edilebiliyor. tes mains||||appareil fMRI||||||||| ||||"in the device"||||||||| Diese Bewegung der Hände kann mittels fMRI in Form von Veränderungen in bestimmten Hirnregionen nachgewiesen werden. Rüyalarını kontrol edebildiğini iddia eden katılımcıların uykuya daldıktan sonra rüya görürken aynı hareketi yapmaları istendi. ||pouvait|||||être endormi|||||||a été demandé Teilnehmer, die angaben, ihre Träume kontrollieren zu können, wurden gebeten, nach dem Einschlafen dieselbe Bewegung während des Träumens auszuführen. Tahmin edeceğiniz gibi bu kişiler REM uykusuna geçtikten sonra rüya görmeye başlayınca beyinlerindeki aynı bölgelerde aynı değişiklikler meydana geldi. |||||||||||||||||occurred| As you can imagine, the same changes occurred in the same areas of their brains when these people started dreaming after they went into REM sleep. O sırada gerçek dünyada ellerini kullanmamalarına rağmen rüyalarında ellerini sıktılar. |||||de ne pas utiliser||dans leurs rêves||serraient Obwohl sie damals ihre Hände in der realen Welt nicht benutzten, gaben sie sich im Traum die Hand. Although they did not use their hands in the real world at the time, they shook hands in their dreams. Yani kendi sanal gerçekliklerini yaratıp onu kontrol ettiler. |||réalités|||| So they created their own virtual reality and controlled it.

Peki ellerini sıkmak dışında rüyalarda başka neler yapıyor bu kişiler? ||serrer||dans les rêves||||| Was machen diese Menschen in ihren Träumen außer Händeschütteln noch? İstedikleri hemen her şeyi. Almost anything they want. En çok yapılan şey uçmak. The most common thing to do is to fly. Bazı kişiler günlük hayatta karşılaştıkları problemleri bile çözebildiğini iddia ediyor. ||||rencontrent|||il peut résoudre|| Manche Menschen behaupten, dass es sogar ihre Probleme im täglichen Leben lösen kann. Some people claim that they can even solve the problems they encounter in daily life.

“Rüyamda, tüm öğelerin gerektiği gibi yerine oturduğu bir masa gördüm. ||éléments||||||| ||elements|as needed|||||| "In meinem Traum sah ich einen Tisch mit allen Elementen an ihrem richtigen Platz. “I dreamed of a table where all the elements fit into place as they should. Uyanır uyanmaz, gördüklerimi hemen bir kağıda yazdım.” – Dmitri Mendeleev, Periyodik tabloyu nasıl oluşturduğunu açıklarken. |||||||Dmitri||Périodique||||expliquant As soon as I woke up, I immediately wrote down what I saw on a piece of paper.” – Dmitri Mendeleev explaining how he created the Periodic table.

“Alice Harikalar Diyarında” romanını bir düşünün. |des merveilles|au pays des merveilles||| Denken Sie an den Roman "Alice im Wunderland". Consider the novel "Alice in Wonderland". Anlatılanlar tümüyle hayalgücünün bir eseri mi yoksa yazarının gördüğü bir lüsid düş müydü? ce qui est raconté||de l'imagination|||||de l'auteur|||||était The stories|entirely|imagination's||work|||||||lucid dream| War das alles ein Hirngespinst des Autors oder war es ein klarer Traum? Was it purely a work of imagination or a lucid dream by the author? Rüya ve düş kelimelerinin eş anlamlı olması ne güzel değil mi? ||||synonymous|meaningful||||| Isn't it nice that the words dream and dream are synonymous? Alice bir kuyudan düşünce başlıyordu tüm o fantastik olaylar… Düşlerinde beste yapan müzisyenler de var, rüyalarında buluş yapan mucitler de… Belki de Leonardo DaVinci'nin uçabilen makinelerini çizdiği defteri aslında bir çeşit düş defteriydi. ||puits|||||fantastiques||dans ses rêves|musique||||||||les inventeurs|||||de Vinci||machines|||||||c'était un carnet ||from a well||||||||musical composition||||||invention||inventors in dreams|||||||||||||| All diese fantastischen Ereignisse begannen, als Alice in einen Brunnen fiel... Es gibt Musiker, die in ihren Träumen komponieren, Erfinder, die in ihren Träumen Erfindungen machen... Vielleicht war das Notizbuch von Leonardo DaVinci, in dem er seine Flugmaschinen zeichnete, eine Art Traumnotizbuch. All those fantastic events started when Alice fell from a well… There are musicians composing in her dreams, and inventors who make inventions in her dreams… Maybe Leonardo DaVinci's notebook in which he drew his flying machines was actually a kind of dream notebook. Çünkü yazdığı satırlar arasında şöyle bir ifade var: Göz rüyalarda neden uyanıkken hayal gücünden daha net bir şey görüyor? ||lignes|||||||||||||||| ||lines||||expression|||||while awake||||||| Denn zwischen den Zeilen, die er schreibt, findet sich folgende Aussage: Warum sieht das Auge im Traum etwas klarer als in der wachen Vorstellung? Because there is an expression between the lines he wrote: Why does the eye see something clearer than the imagination when awake in dreams? Car il y a une expression parmi les lignes qu'il a écrites : Pourquoi voit-on dans les rêves quelque chose de plus clair que ce que l'on imagine en étant éveillé ?

Onun bir lüsid rüyacı olup olmadığını bilmiyoruz. |||rêveur||| Nous ne savons pas s'il est un rêveur lucide. Bildiğimiz şey rüyalarını kontrol edebilenlerin yaratıcılık gücünün de yüksek olduğu. ||||de ceux qui peuvent||||| |||||creativity|||| Wir wissen, dass diejenigen, die ihre Träume kontrollieren können, eine hohe schöpferische Kraft haben. Ce que nous savons, c'est que ceux qui peuvent contrôler leurs rêves ont également un pouvoir créatif élevé. Almanya'da yapılan bir araştırmaya göre 6 ile 19 yaş arasındaki çocukların ve gençlerin lüsid rüyalar görme ihtimali çok daha yüksek. Bu ihtimal yaşlandıkça azalıyor. Çocuklarla birlikte çocuk ruhlu sanatçılarda da lüsid rüyaların yaygın olduğunu görüyoruz. |ensemble||d'esprit d'enfant|chez les artistes|||||| |||childlike|||||common|| We see that lucid dreams are common among children and artists with a child spirit. Gerçeküstü resimleriyle bizleri büyüleyen Salvador Dali, en büyük ilham kaynağının rüyaları olduğunu her seferinde söylüyor. surréaliste|avec ses tableaux||fascinant|Salvador|Dali||||de sa source||||| Surreal|||mesmerizing|||||inspiration source|||||| Salvador Dali, der uns mit seinen surrealen Gemälden fasziniert, sagt immer, dass seine größte Inspirationsquelle seine Träume sind.

Burayı bir yerlerden hatırlıyorum… Daha önce gelmiş miydim? Bir yaz tatilinde, oğlumu getirmiştim galiba… Bir tablonun önünde durup konuşmuştuk. ||vacances||j'avais amené||||||nous avions parlé Binanın içi ne kadar da büyük. Es ist so groß in dem Gebäude. Bir çöl gibi. |Like a desert.| Soluma bakıyorum, ufukta dağlar var. ||à l'horizon|| ||on the horizon|| Ich schaue nach links, am Horizont sind Berge zu sehen. I look to my left, there are mountains on the horizon. Sağıma bakıyorum, sesler duyuyorum, ne anlama geldiğini bilmediğim. à droite||||||| Ich schaue nach rechts, ich höre Stimmen, ich weiß nicht, was sie bedeuten. Bunlar heykel değil miydi?.. |statue|| |statues|| Waren das nicht Statuen? Aren't these statues? Eski bir hatıranın yıkıntıları mı yoksa… Ne muazzam bir kule bu! ||souvenir|ruines||||||| ||memory's|ruins||||What a magnificent||tower| Is it the ruins of an old memory or… What a magnificent tower it is! Telefonun burada ne işi var? What is the phone doing here? Ellerini kontrol et. Check your hands. O çalan şey telefon değil. It's not the phone that's ringing. Sabah uyanabilmek için kurduğun alarm… |se réveiller||que tu as réglé| The alarm you set to wake up in the morning…

Tam şu anda siz bu videoyu izlerken 2 milyar kişi uyuyor. 500 milyon kişi rüya görüyor ve muhtemelen yüz binlerce kişi rüya gördüğünün farkına varıyor. 500 million people dream and probably hundreds of thousands realize that they are dreaming.

Peki insanlar neden rüyalarını kontrol etmek istiyor? Kabuslarından kurtulmak için olabilir mi? de ses cauchemars|||| |"Get rid of"||| Um Ihre Albträume loszuwerden? Could it be to get rid of his nightmares? Korku filmi izlerken korkuyu azaltmanın en kolay yolu kendine bunun bir film olduğunu hatırlatmaktır. |||||||||||||rappeler Der einfachste Weg, die Angst vor einem Horrorfilm zu reduzieren, ist, sich daran zu erinnern, dass es sich um einen Film handelt. The easiest way to reduce fear while watching a horror movie is to remind yourself that it's a movie. Şu anda bir film izliyorsun. Kabus görürken bunun bir rüya olduğunun bilincine varmak da aynı etkiyi verir. ||||||conscience||||| ||||dream||becoming aware||||same effect| Die Erkenntnis, dass ein Alptraum ein Traum ist, hat die gleiche Wirkung. Being aware that it is a dream while having a nightmare gives the same effect. Tabi rüyalarını daha eğlenceli hale getirmek için kontrol edenler de var. |||amusant||||||| |||more enjoyable||||||| Of course, there are those who control their dreams to make them more fun. Gerçek hayatın kısıtlarından, fizik yasalarından kurtulup uçmak; tanışmayı çok istediğin insanlarla buluşmak, konuşmak… ||des contraintes||des lois|||||||| ||"constraints of"|physics laws|"laws of physics"|||meeting||||| Den Zwängen des realen Lebens und den Gesetzen der Physik zu entfliehen; die Menschen zu treffen und mit ihnen zu sprechen, die man so gerne treffen möchte... To fly away from the constraints of real life and the laws of physics; meeting, talking to people you want to meet...

Bunun için herkesin önerdiği ilk yöntem, başta da söylediğim gibi bir defter tutmak. |||suggested||method|at the beginning|||||| Die erste Methode, die von allen empfohlen wird, ist, wie ich eingangs sagte, das Führen eines Notizbuchs. Düş defteri. Kimyacı Mendeleev gibi uyanır uyanmaz gördüklerinizi tüm ayrıntılarıyla kayda geçirmek için. chimiste|||||ce que vous avez vu||dans les moindres détails||| Chemist||||||||record|| Das, was man sieht, sofort nach dem Aufwachen im Detail festzuhalten, wie der Chemiker Mendelejew. To record in full detail what you saw as soon as you woke up, like the chemist Mendeleev. Bir süre sonra belli temaların sürekli tekrar ettiğini fark edeceksiniz. ||||thèmes||||| Nach einiger Zeit werden Sie feststellen, dass sich bestimmte Themen immer wiederholen. Şiirlerdeki kafiyeler gibi. des poèmes|rimes| |rhymes in poems| Wie Reime in Gedichten. Like rhymes in poems. Aynı şeyler, aynı sözler ya da aynı mekanlar. |||||||lieux |||words||||places Same things, same words or same places. Bunları fark etmek, rüya görürken rüya gördüğünü fark etmenin ilk adımları. ||||||||||étapes Dies zu bemerken sind die ersten Schritte, um zu erkennen, dass Sie träumen, während Sie träumen. Noticing these are the first steps to realizing that you are dreaming while you are dreaming.

İkinci yöntem biraz daha karmaşık ve sizi uykusuz bırakabilir. ||||||||laisser |second method|||more complex|||| Alarmınızı yattıktan 5-6 saat sonrasına kuruyorsunuz. votre alarme||||réglez Sie stellen Ihren Wecker auf 5-6 Stunden nach dem Zubettgehen. You set your alarm 5-6 hours after going to bed. Uyanınca 15-20 dakika yataktan kalkıp dolaşıyorsunuz. ||||vous vous promenez Upon waking up|minutes||getting out|you walk around Wenn Sie aufwachen, steigen Sie aus dem Bett und gehen 15-20 Minuten spazieren. Sonra mümkünse yatak dışında bir yere uzanıp rüyanızda yapmak istediğiniz şeyi kafanızda canlandırıp söylüyorsunuz. |si possible|||||s'étendre|dans votre rêve|||||en visualisant| ||||||lie down||||||visualizing| Dann legen Sie sich, wenn möglich, an einen anderen Ort als das Bett, stellen sich vor, was Sie im Traum tun wollen, und sagen es. Then, if possible, you lie down somewhere other than the bed and visualize what you want to do in your dream and say it. Çölde dolaşan filler göreceğim… Çölde dolaşan filler göreceğim… Bu şekilde uykuya dalıyorsunuz. dans le désert||éléphants|verrai||||||||vous vous endormez Ich werde Elefanten in der Wüste wandern sehen... Ich werde Elefanten in der Wüste wandern sehen... So schläfst du ein.

Sonra gerçeklik kontrolü geliyor. |reality||"is coming" Then comes the reality check. Gün içinde rüya görüp görmediğinizi kontrol etmek için saatinize ya da ellerinize bakıyorsunuz. ||||vous n'avez pas vu||||votre montre|||à vos mains| You look at your watch or your hands to check if you are dreaming during the day. Sonra aynı şeyi düşlerinizde yapmayı deniyorsunuz. |||dans vos rêves||vous essayez |||"in your dreams"|"to do"| Dann versuchen Sie, das Gleiche in Ihren Träumen zu tun. Then you try to do the same thing in your dreams.

İşte yine aynı yerdeyim. |||je suis Hier bin ich wieder. Here I am again in the same place. Telefonu açmayacağım. |n'ouvrirai pas I will not pick up the phone. Bu kez uyanmayacağım. ||je ne me réveillerai pas Diesmal werde ich nicht mehr aufwachen. Birileri şarkı mı söylüyor? Someone||| Is someone singing? Evet, oldu… İşte filler… Tuhaf. ||||Strange Yes, it did… Here are the elephants… It's weird. Çok tuhaf. |Very strange. Bacaklarının böyle uzun ince olması gayet normal öyle değil mi? de ses jambes||||||||| |||slim||"quite"|||| It's normal for her legs to be so long and thin, isn't it? Gerçeklik kontrolü. Reality| Ne yapıyordum? |faisais Ellerime bakacaktım. à mes mains| |I would look I would look at my hands. Tabi ya! Bu bir rüya değil. Sanal gerçeklik. Virtual|Virtual reality Virtual reality. Her şey kontrolüm altında. ||sous mon contrôle| Everything is under my control. Bu sadece ellerini kullanarak içinde 360 derece dönebildiğin videolardan biri. ||||||d'une capacité de rotation|| Dies ist eines dieser Videos, in denen man sich nur mit den Händen um 360 Grad drehen kann. This is one of those videos where you can rotate 360 degrees using just your hands. Nasıl geldim buraya? Az önce yeni video için üzerime giyecek bir şeyler arıyordum internette. |||||sur moi||||je cherchais| |just now|new|||||||| I was just on the internet looking for something to wear for my new video. Özel tasarlanmış bir şey olmalıydı. |"custom-designed"||| Es musste etwas speziell entwickeltes sein. It had to be something custom designed. Özgün, estetik, anlamlı. Original|aesthetic|meaningful Originell, ästhetisch, sinnvoll. Arkasında bir hikayesi olan. "Behind"||| With a story behind it.

Bir rüyada olmadığınızı anlamak için, ellerinize bakın. To understand that you are not in a dream, look at your hands.

Eller, hayatımızın kontrolünü sağlayan vücut parçası. Les mains||contrôle||| Die Hände, der Teil des Körpers, mit dem wir unser Leben steuern. Hands are the body part that controls our life. Lüsid rüya görebilmek için de gerçeklik kontrolünü sağlıyorlar. Sie bieten auch eine Realitätsprüfung für luzides Träumen. Bir anlamda uykuyla uyanıklık arasındaki geçiş aracı. ||sommeil|éveil||| |in a sense||||transition| In gewisser Weise ist es der Übergang zwischen Schlaf und Wachsein. In a sense, it is the transition tool between sleep and wakefulness. Bazı müzisyenler bestelerini, bazı mucitler buluşlarını, bazı sanatçılar tablolarını rüyalarında yapmış olabilirler. ||compositions|||inventions|||leurs tableaux||| ||their compositions||inventors||||||| Manche Musiker mögen ihre Kompositionen, manche Erfinder ihre Erfindungen, manche Künstler ihre Gemälde im Traum gemacht haben. Ama bunları yapmak için mutlaka uyku sırasında rüya görmek gerekmiyor. ||||||pendant||| |||||||||Not necessary But you don't necessarily have to dream during sleep to do these things. Bunları kullanarak hayatın kontrolünü ele almak ve bunu kullanarak gündüz düşleri görebilmek de mümkün. ||||||||||rêves||| |||||||||daydreams|||| It is also possible to take control of life by using them and to have daydreams by using them. Çünkü rüyalar uykunun uyanıklığa en yakın olduğu aşamada ortaya çıkıyor. |||||||stage|| Denn Träume treten in der Phase auf, in der der Schlaf dem Wachsein am nächsten ist. This is because dreams occur during the phase when sleep is closest to waking. Bazı bilim insanları o yüzden lüsid rüyaların uykunun değil uyanıklığın bir parçası olduğunu düşünüyor. |||||||||éveil|||| |science|||||||||||| Einige Wissenschaftler sind daher der Meinung, dass luzide Träume zum Wachsein und nicht zum Schlaf gehören.

Belki de uykuyla uyanıklık arasındaki fark düşündüğümüz kadar fazla değildir. Vielleicht ist der Unterschied zwischen Schlaf und Wachsein gar nicht so groß, wie wir denken. Maybe the difference between sleep and wakefulness isn't as big as we think. Belki de MÖ 4. yüzyılda Çin'de yaşamış bir filozofun uykudan kalktıktan sonra yazdığı şu satırları bir de bu bakış açısıyla okumak gerekir. ||av. J.-C.|||||philosophe||après s'être réveillé||||lignes||||||| |||||||||||||lines||||||| Vielleicht sollten die folgenden Zeilen eines Philosophen, der im 4. Jahrhundert v. Chr. in China lebte, nachdem er aufgewacht war, unter diesem Gesichtspunkt gelesen werden. Perhaps the following lines written by a philosopher who lived in China in the 4th century BC, after waking up, should be read from this point of view. Peut-être faudrait-il lire ces lignes écrites par un philosophe ayant vécu en Chine au 4ème siècle avant J.-C. après s'être réveillé, sous un autre angle. Rüyamda bir kelebek olduğumu mu gördüm, yoksa şu an insan olduğunu düşleyen bir kelebek miyim; bilmiyorum. ||papillon|||||||||rêvant|||| "In my dream"||butterfly||||||||||||| Ich weiß nicht, ob ich geträumt habe, dass ich ein Schmetterling bin, oder ob ich ein Schmetterling bin, der träumt, dass ich ein Mensch bin. Did I dream that I was a butterfly, or am I a butterfly dreaming of being human now; I do not know. Ai-je rêvé que j'étais un papillon, ou suis-je actuellement un papillon rêvant d'être un homme; je ne sais pas.

Düş Defteri Bu videoda konu gereği biraz daha farklı bir anlatım tekniği denedim. ||||||||||narration|| ||||subject matter|necessity of|||||narrative style|| Dream Notebook In diesem Video habe ich aufgrund des Themas eine etwas andere Erzähltechnik ausprobiert. Dream Notebook In this video, I tried a slightly different narrative technique due to the subject. Carnet de rêves Dans cette vidéo, j'ai essayé une technique de narration un peu différente en fonction du sujet. Rüya sahnelerinde gösterdiğim bazı şeyleri açıklamam gerekiyor. |dans les scènes||||expliquer| |"in the scenes"||||| Ich muss einige der Dinge erklären, die ich in den Traumsequenzen gezeigt habe. I need to explain some of the things I show in the dream scenes.

Öncelikle gerçeklik kontrolünü sağlayan el illüstrasyonlarını kullanmama izin verdiği için Kaft'a teşekkür ederim. |||||illustrations|||||Kaft'a|| "First of all"||||||"not using"|||||| Zunächst möchte ich mich bei Kaft dafür bedanken, dass ich die Illustrationen der realitätsprüfenden Hand verwenden durfte. First of all, I would like to thank Kaft for allowing me to use the reality check hand illustrations. Aynı zamanda böyle tuhaf kurgulu bir videoya sponsor olma cesaretini de gösterdiler. ||||conçu||||||| |"at the same time"||strange|scripted||||||| Sie hatten auch den Mut, ein solch bizarres fiktionales Video zu sponsern. Ama zaten Kaft farklı ve yaratıcı ürünlere sahip bir tasarım markası. ||Kaft||||à des produits|||| |||different||creative||||design brand| Aber Kaft ist bereits eine Designmarke mit unterschiedlichen und kreativen Produkten. Popüler akımlardan uzak, özgün ve estetik tasarımlar kullanıyor. |des courants|||||designs| |from trends||original|||| Sie verwendet originelle und ästhetische Designs, die sich von den gängigen Trends abheben. Bunların hepsinin de bir hikayesi var. El çizimlerini yaptırdıkları Fransız sanatçı yaşamını ve sanatını basitleştirmek için tüm modern çizim ekipmanlarını atıp sadece kağıt ve kalem kullanmaya başlamış. |dessins|qu'ils ont fait|||sa vie||son art|simplifier||||dessin|équipements||||||| |drawings|had drawn by|||his life|||simplify||all|||drawing equipment||||||| Bugün anlattıklarıma üç parçalı Mano serisi ve onun tek cümleli hikayesi büyük ölçüde ilham verdi. |à ce que j'ai raconté||parciel|Mano|||||phrases||||| |"what I told"||three-part|"Mano series"||||||story||to a great extent|inspired| Die dreiteilige Mano-Serie und ihre Ein-Satz-Geschichte haben das, was ich heute erzähle, weitgehend inspiriert. Today, what I described was largely inspired by the three-part Mano series and its single-sentence story. Aujourd'hui, ce que j'ai raconté sur la série Mano en trois parties et son histoire en une seule phrase m'a beaucoup inspiré.

Rüya sahnelerinde gösterdiğim görüntüleri birkaç yıl önce ziyaret ettiğim Dali müzesinde görmüştüm. |||images I saw|||||||| Ich habe die Bilder, die ich in den Traumszenen gezeigt habe, in dem Dali-Museum gesehen, das ich vor einigen Jahren besucht habe. I had seen the images I showed in dream scenes at the Dali museum I visited a few years ago. J'avais vu les images que j'ai montrées dans les scènes de rêve dans le musée Dali que j'ai visité il y a quelques années. Orada bir sanal gerçeklik deneyimi olarak hazırlamışlar. ||virtual|virtual reality|virtual reality experience|| They have prepared it there as a virtual reality experience. Là-bas, ils l'avaient préparé comme une expérience de réalité virtuelle. Eğer özel bir gözlüğünüz varsa mutlaka onu kullanarak içinde dolaşmanızı tavsiye ederim. |||lunettes||sûrement||||vous déplacer|| |special|||||||||| Wenn Sie eine Spezialbrille haben, empfehle ich Ihnen, mit dieser herumzulaufen. Beni bugüne kadar en çok etkileyen sanal gerçeklik deneyimlerinden biri bu oldu. ||||||||expériences||| |"to date"||||affected|||||| Dies war für mich eine der beeindruckendsten Virtual-Reality-Erfahrungen, die ich bisher gemacht habe. Eğer gözlük yoksa aşağıdaki açıklamalar bölümünde linkini vereceğim 360 derece YouTube videosununun içinde cep telefonunuzu kullanarak, ya da bilgisayar ekranından farenizi kullanarak keşif yapabilirsiniz. ||||||||||vidéo||||||||écran|votre souris||| |glasses|||explanations section below|||||||||||||||your mouse||explore| Wenn Sie keine Brille haben, können Sie das 360-Grad-YouTube-Video, das ich unten in den Kommentaren verlinken werde, mit Ihrem Mobiltelefon oder mit der Maus auf dem Computerbildschirm ansehen.

Bu deneyimi tasarlayanlar Kaft'ın birlikte çalıştığı sanatçılara benzer modern tasarımcılar. ||ceux qui conçoivent|Kaft||||||designers |This experience|designers|Kaft's||||||designers Die Designer dieser Erfahrung sind moderne Designer, die den Künstlern ähneln, mit denen Kaft zusammenarbeitet. The designers of this experience are modern designers similar to the artists Kaft worked with. Salvador Dali'nin böyle bir eseri gerçekte yok. |de Dali||||| ||||work of art|in reality| Es gibt kein solches Werk von Salvador Dali. There is no such work by Salvador Dali. Ama onun düşlerinden beslendiğini biliyoruz. ||de ses rêves|il se nourrit| |||is nourished by| Aber wir wissen, dass Sie sich von seinen Träumen ernähren. But we know that he feeds on his dreams. 3 boyutlu ortamda gördüğümüz uzun bacaklı filler ve diğer tüm ayrıntılar onun eserlerinden ya da belki de düşlerinden toplanıp oraya yerleştirilmiş. ||||à pattes|||||détails||de ses œuvres|||||||| dimensional|environment||||||||||||||from|||| Die langbeinigen Elefanten und all die anderen Details, die wir in der 3D-Umgebung sehen, wurden aus seinen Werken oder vielleicht aus seinen Träumen gesammelt und dort platziert. The long-legged elephants and all the other details we see in the 3D environment were collected from his works or perhaps from his dreams and placed there. Ama büyük ölçüde Dali'nin bir tablosu başrolde. ||||||dans le rôle principal ||||||"in the lead" Aber es ist hauptsächlich ein Gemälde von Dali. But mostly a painting by Dali is in the lead role. Çevresinde döndüğümüz, içinden geçtiğimiz o kalıntılar tek bir tablonun 3 boyutlu yorumu. |de notre retour||||ruines||||| around it||through|||remains||||3-dimensional|interpretation Die Ruinen, um die wir uns drehen und durch die wir gehen, sind eine 3D-Interpretation eines einzigen Gemäldes. Those ruins that we turn around and pass through are the 3D interpretation of a single painting.

Fakat ilginç olan şey bu tabloyu Dali'nin tümüyle kendi hayal gücüyle yapmamış olması. ||||||||||imagination|| Interessant ist jedoch, dass Dali dieses Gemälde nicht nur aus seiner eigenen Fantasie heraus geschaffen hat. Başka bir ressamın çizimini yeniden yorumlamış. ||peintre|dessin||a interprété ||another artist's|||reinterpreted Er hat die Zeichnung eines anderen Künstlers neu interpretiert. He reinterpreted another artist's drawing. O eseri de en baştaki rüyamda size göstermiştim. |||"at the very"|||| I showed you that piece in my very first dream. Görünüşte patates hasadı yapan çiftçi bir kadın ve erkek var burada. ||récolte|||||||| "Apparently"||potato harvest||farmer|||||| Da sind ein Mann und eine Frau, angeblich ein Bauer, die Kartoffeln ernten. Here is a farmer man and woman who apparently harvest potatoes. Fakat bu çiftin pozu Dali'yi öylesine etkiliyor ki bunun gün sonunda yapılan bir hasat değil, hüzünlü bir cenaze sahnesi olduğunu ve yerdeki patates sepetinin de aslında bir bebek tabutu olduğunu iddia ediyor. |||pose|Dali|||||||||récolte||||funéraille|scène||||||||||tabou||| "However"|||||||so much that||||||||sorrowful||funeral scene|||||||||||baby coffin||| Die Pose dieses Paares beeindruckte Dali jedoch so sehr, dass er behauptete, es handele sich nicht um eine Ernte am Ende des Tages, sondern um eine traurige Beerdigungsszene und der Kartoffelkorb auf dem Boden sei in Wirklichkeit ein Babysarg. Hatta iddia etmekle kalmıyor, ısrar ediyor ve bu ısrarı sonucunda tabloyu X ışınlarıyla inceleyip analiz ediyorlar ve gerçekten de sepetin olduğu yerde tuvalin alt katmanlarında tabut benzeri grafik şekillere rastlıyorlar. ||||||||son insistence||||avec les rayons X||||||||||toile||couches|cercueil|||formes|ils tombent ||||insisting||||insistence|||X-rays||examining|analyzing|||||the basket|||the canvas||in the layers|coffin-like shapes||graphic shapes||come across Tatsächlich behauptet er nicht nur, sondern besteht darauf, und als Ergebnis dieses Beharrens untersuchen und analysieren sie das Gemälde mit Röntgenstrahlen, und tatsächlich finden sie sargähnliche grafische Formen in den unteren Schichten der Leinwand, wo sich der Korb befindet. In fact, he not only claims, he insists, and as a result of this insistence, they examine and analyze the painting with X-rays, and indeed they come across coffin-like graphic shapes on the lower layers of the canvas where the basket was. O yüzden ressamın hem bir doğum hem de bir ölüm sahnesini resmettiğini söyleyebiliriz. ||||||||||scène|a peint| |||||||||||"painted"| Wir können also sagen, dass der Maler sowohl eine Geburts- als auch eine Sterbeszene dargestellt hat. Therefore, we can say that the painter depicts both a birth and a death scene.

Uyku ve uyanıklık gibi bir konuyu anlatmak için o yüzden böyle üç katmanlı bir rüya sahnesinin ilk katmanına bu tabloyu yerleştirdim. |||||||||||trois|stratifié|||de la scène||niveau||| ||||||||||||layered|||||||| Deshalb habe ich dieses Bild auf die erste Ebene einer solchen dreischichtigen Traumszene gesetzt, um ein Thema wie Schlaf und Wachsein zu erklären. That's why I placed this painting on the first layer of such a three-layered dream scene to explain a subject such as sleep and wakefulness. İkinci katmanı bu tablonun Dali yorumu oldu. |||||interpretation| Its second layer was the Dali interpretation of this painting. Üçüncü katmanında da Dali'nin yorumunun sanal gerçeklik versiyonunu kullandım. |niveau|||commentaire|||| In the third layer, I used the virtual reality version of Dali's interpretation. Çünkü bence “sanal gerçeklik” lüsid rüya görmenin ya da rüyaları kontrol etmenin teknolojik bir yolu. ||virtual|virtual reality||||||||||| Denn ich denke, dass die "virtuelle Realität" ein technologischer Weg zum luziden Träumen oder zur Kontrolle von Träumen ist. Because I think "virtual reality" is a technological way of lucid dreaming or controlling dreams. Doğal yolunu kullanmak için, bir rüyada olmadığınızı anlamak için, siz yine ellerinize bakın…