×

Używamy ciasteczek, aby ulepszyć LingQ. Odwiedzając stronę wyrażasz zgodę na nasze polityka Cookie.

image

Barış Özcan 2020, Venüs'te olası yaşam belirtisi sayılan fosfin bulundu!

Venüs'te olası yaşam belirtisi sayılan fosfin bulundu!

Tüm molekülleri eşit derecede sevmek istedim ama bir favorim var: fosfin!

Bu söz Clara Sousa-Silva adlı genç bir bilim insanına ait. Bu kişi kendisini kelimenin tam anlamıyla “fosfin”e adamış! 10 yıldan uzun bir süredir bununla ilgili çalışıyor. Peki fosfin ne demek? Fosfin (veya PH₃), tek bir fosfor atomu ve üç hidrojen atomundan oluşan piramit şekilli bir molekül. Üzerinde fosfor bulunan en basit gaz. Neden daha önce duymadık? Çünkü gazların dünyasında pek de popüler değil. duyanlar da pek sevmez. Sevmez çünkü bizim gibi oksijen kullanan metabolizmalar için fosfin zehir anlamına gelir. Breaking Bad dizisini izleyenler onun bir bölümünde eskiden lisede kimya öğretmenliği yapan baş karakteri Walter White'ın bu maddeyi kullanarak mafyanın iki adamını nasıl saf dışı bıraktığını da hatırlayacaktır. Bu maddeyi ya böyle bir laboratuvarda insanlar üretebilir ya da bataklıklarda yaşayan bazı anoksik canlılar. Evet onlar için fosfin hiç de zehirli değil. Aksine onlar bu gazdan bol miktarda üretiyorlar.

Peki bugün neden fosfini konuşup duruyoruz bu videoda? Çünkü bizim için çok zehirli olan bu gaz, canlılığın önemli bir işareti olabilir. Başka gezegenlerde hayat deyince ilk baktığımız şeyler genelde neler oluyor? Oksijen, metan ve tabiki su değil mi? Eğer bunları özellikle de suyu uygun bir gezegende bulursak bu orada yaşamı bulduk anlamına gelebilir. Gelmeye de bilir. Çünkü bunları yaşamın müdahalesi olmadan üretebilen jeolojik veya fotokimyasal süreçler de var. İşte videonun başında alıntıladığım genç bilim insanı Clara demiş ki “fosfinin böyle bir yanlış pozitifi yok. Eğer bir gün onu yerbenzeri, kayasal bir gezegende bulursak yaşamı bulduk demektir.” demiş Clara yıllar önce.

Ve dün Venüs'te fosfin bulundu!

Heyecan yapmayalım. Daha doğrusu heyecan yaparken kendimizi biraz tutalım. Evet, dün, yani 14 Eylül 2020'de içinde Clara'nın da bulunduğu uluslararası kalabalık bir bilim grubu Venüs'ün bulutlarında fosfin gazı bulduklarını açıkladılar ama bunun kesinlikle orada canlı bir yaşamın sonucunda oluştuğunu söyleyebilmek için hala erken. Bu keşfi nasıl yaptıklarını sizlere açıklayacağım ama önce Venüs'e doğru kısa bir yolculuk yapalım mı?

Venüs, tıpkı Mars gibi Dünya'nın komşusu, ama Dünya'ya Mars'tan daha yakın. O yüzden geceleri gökyüzünde çıplak gözle rahatlıkla görülebiliyor. Ay'dan sonra en parlak gökcismi olduğu için olsa gerek bizim kültürümüzde de Çoban Yıldızı olarak biliniyor. Güneş sisteminin ikinci gezegeni olmasına rağmen güneşe en yakın Merkür'den bile daha sıcak. Çünkü güneş ışınlarının dışarı çıkmasına izin vermeyen çok yoğun bir atmosferi var.

Güneş sistemimizde bugüne kadar en çok Mars'ta yaşam ihtimali üzerinde duruldu ve en çok oraya araç gönderildi. Venüs'te yaşam olabilme ihtimali de ilk kez gündeme gelmiyor tabi ama yüzeydeki sıcaklığının ortalama 464 °C olduğunu yani bir fırın kadar sıcak olduğunu düşünecek olursak oraya araç göndermenin pek de mantıklı olmadığını söyleyebiliriz. Yine de 1975'te Sovyetler Birliği'nin gönderdiği Venera 9 aracı Venüs yüzeyine inmeyi başardı ve oradan gönderdiği 180 derecelik şu fotoğraf başka bir gezegenden gönderilen ilk fotoğraf olarak tarihe geçti. Aslında 360 derecelik panaromik bir fotoğraf çekmesi planlanmıştı ama yüksek sıcaklıktan ötürü kameralar ve aracın kendisi çok kısa bir süre -birkaç saat kadar- görev yapabildi. Venera 9 aracı Venüs'e iniş yaparken yüzeyden 30-35 km yüksekte 30-40 km kalınlığında bulutlar olduğunu belirledi. Asit bulutları!

Böyle cehennem gibi bir ortamda canlı yaşamın izlerini sürmek doğal olarak pek çok kişi için yıllardır öncelik kazanamadı. Ta ki Cardiff Üniversitesi'nden astronom Jane Greaves 2018 yılında Venüs'ün atmosferine dair verileri incelerken orada fosfin molekülünün izlerine rastlayıncaya kadar. “Gece geç vakitte bunu gördüm.” diye anlatıyor. “Herkes evine gittiği için haberi kimseyle paylaşamadım. İşten çıkıp akşam yemeği için markete alışveriş yapmaya giderken kendi kendime yiyecek bir şeyler bulmalıyım, arabamı çarpmamalıyım deyip duruyordum, çünkü heyecandan titriyordum.” diye anlatmaya devam ediyor.

Fosfinin ilk izlerini 2018'de keşfetmişler, peki açıklama neden dün yapıldı diye düşünüyor olabilirsiniz, çünkü her ne kadar bizimkilerden farklı konularda heyecan yaşasalar da bilim insanlarının bu heyecana yenik düşerek hata yapmamaları gerekiyor. Ekip halinde 18 aydan bu yana elde ettikleri verileri defalarca gözden geçirip analiz yapmışlar.

Elde ettikleri veriler deyince az önce de söylediğim gibi Venüs'e giden fazla bir uzay aracı yok. Daha çok teleskoplarla inceleniyor. Bu araştırma için Hawai'deki James Clerk Maxwell Teleskobu ve Şili'nin Atacama çölündeki 45 antenden oluşan ALMA gözlemevi kullanılmış. Bu teleskoplar ışık spektrumunun bizim göremediğimiz dalga boylarını da gözlemleyebiliyor. Daha iki hafta önce “bitkiler neden siyah değil de yeşildir?” diye bir video yapmıştım ve güneş ışınlarının nasıl absorbe edildiğinden söz etmiştim. İşte buna benzer bir şekilde gökbilimciler Venüs'ün atmosferindeki ışığı çok hassas ölçümlerle analiz edince şöyle bir spektrayla karşılaşmışlar. Beyaz çizgi ALMA gözlemevinin verisi, gri çizgi de James Clerk Maxwell Teleskobunun. Verilerin uyumlu olması dışında ortadaki dip noktayı görüyor musunuz? İşte milimetre uzunluğundaki o dalga boylarını fosfin molekülü absorbe ediyor.

Yani ya Venüs'ün yüzeyinde Walter White'ın karavanında bu üretiliyor ya da bu moleküller, Venüs'ün rüzgarla savrulan bulutlarında 55 ila 80 km yükseklikte yüzerek, daha düşük irtifalarda üretilen milimetrelik dalgaların bir kısmını emiyorlar.

Venüs'ün 55 ila 80 km üstündeki ortam, yüzeyindeki kadar kötü değil. Gerek atmosferik basınç ve gerekse 30 derece civarındaki ideal sıcaklığıyla Dünya'daki yaşam şartlarına benzediği için orada havada yüzen kentler kurulabileceği spekülasyonları bile yapılıyordu. Tabi sülfürik asit kısmını unutmamak lazım. Yine de o yükseklikte en azından mikrobik bir yaşam teorik olarak mümkün olabilir. Dünyadaki bazı mikroplar çevrelerinde yaklaşık %5'e kadar asitle baş edebiliyorlar.

Araştırmacılar fosfin molekülünü oluşturabilecek başka olasılıkları da hesaplamışlar. Mesela güneş ışığı, yüzeyden yukarı doğru savrulan mineraller, volkanlar veya şimşekler… Ancak bunların hiçbiri şu anda orada bulunduğu düşünülen miktarda fosfin üretmeye yetmiyor.

Kısaca bu keşif öyle ya da böyle çok önemli. Ya fosfin molekülünü üretebilecek yeni bir kimyasal mekanizma bulunmuş oldu ya da Venüs'te canlı yaşamın olası ilk işareti.

Bilim insanlarının bu heyecanına ben kendiminkini katayım şimdi. Başka bir gezegende yaşamın bulunması hiç kuşkusuz insanlık tarihinin en önemli keşfi olacak. Eğer ileride oraya gönderilecek yeni uzay araçlarıyla bu araştırma doğrulanırsa makaleye imza atan Clara Sousa-Silva gibi genç bilim insanları da tarihe geçecek. Doğrulanamazsa daha da iyi. Çünkü o zaman başka gezegenlere uzay aracı göndermeden, astronot olmadan, yeryüzünden yapılan teorik ve gözlemsel çalışmalarla bile canlı yaşamı keşfedebilme ihtimali hepimiz için hala var demektir.

Learn languages from TV shows, movies, news, articles and more! Try LingQ for FREE

Venüs'te olası yaşam belirtisi sayılan fosfin bulundu! sur Vénus|possible||indicateur||phosphine| on Venus|possible|life signs|sign of|considered|phosphine|was found Phosphin auf der Venus gefunden, ein Zeichen für mögliches Leben! Phosphine, considered a possible sign of life, has been found on Venus! La phosphine trouvée sur Vénus, un signe de vie possible ! 金星でホスフィンが発見される! Fosfine gevonden op Venus, een teken van mogelijk leven! Fosfina encontrada em Vénus, um sinal de possível vida! Фосфин, обнаруженный на Венере, - признак возможной жизни! Fosfin, som anses vara ett möjligt tecken på liv, har hittats på Venus!

Tüm molekülleri eşit derecede sevmek istedim ama bir favorim var: fosfin! ||||||||préférence|| |the molecules|equally|equally|||||||phosphine I wanted to love all molecules equally, but I have a favorite: phosphine! Jag ville älska alla molekyler lika mycket, men jag har en favorit: fosfin!

Bu söz Clara Sousa-Silva adlı genç bir bilim insanına ait. ||Clara Sousa-Silva|Sousa|Silva|||||scientifique| ||Clara|Sousa|Sousa-Silva|named|||scientist|young scientist|belongs to This quote belongs to a young scientist named Clara Sousa-Silva. Detta citat tillhör en ung vetenskapsman som heter Clara Sousa-Silva. Bu kişi kendisini kelimenin tam anlamıyla “fosfin”e adamış! |||||sensiblement|||a consacré |||||literal meaning|phosphine||dedicated This person is literally devoted to "phosphine"! Cette personne est littéralement dévouée à la "phosphine" ! Den här personen är bokstavligen hängiven "fosfin"! 10 yıldan uzun bir süredir bununla ilgili çalışıyor. |||period|with this|| For more than 10 years he has been working on this. Han har jobbat med det i över 10 år. Peki fosfin ne demek? And what is phosphine? Fosfin (veya PH₃), tek bir fosfor atomu ve üç hidrojen atomundan oluşan piramit şekilli bir molekül. ||phosphore|||phosphore|atome||||d'un atome||forme pyramidale|||molécule Phosphine|or|phosphine (or PH₃)|||phosphorus|atom|||hydrogen atoms|atom||pyramidal-shaped|pyramidal-shaped||molecule Phosphine (or PH₃) is a pyramid-shaped molecule composed of a single phosphorus atom and three hydrogen atoms. Fosfin (eller PH₃) är en pyramidformad molekyl som består av en enda fosforatom och tre väteatomer. Üzerinde fosfor bulunan en basit gaz. ||"containing"||| The simplest gas with phosphorus in it. Den enklaste gasen med fosfor på. Neden daha önce duymadık? |||nous avons entendu |||didn't hear Why haven't we heard it before? Varför har vi inte hört talas om det förut? Çünkü gazların dünyasında pek de popüler değil. |les gaz||||| |gases||||| Because it's not very popular in the world of gases. För det är inte särskilt populärt i gasernas värld. duyanlar da pek sevmez. ceux qui entendent||| those who hear||| listeners don't like it either. lyssnarna gillar det inte heller. Sevmez çünkü bizim gibi oksijen kullanan metabolizmalar için fosfin zehir anlamına gelir. ||||||les métabolismes||||| ||||||metabolisms like ours|||poison|| He doesn't like it because for oxygen-using metabolisms like ours, phosphine is poison. Han gillar det inte eftersom fosfin betyder gift för ämnesomsättningar som oss som använder syre. Breaking Bad dizisini izleyenler onun bir bölümünde eskiden lisede kimya öğretmenliği yapan baş karakteri Walter White'ın bu maddeyi kullanarak mafyanın iki adamını nasıl saf dışı bıraktığını da hatırlayacaktır. Breaking Bad|Mauvais|||||||||||||Walter White|Walter White||||||deux hommes||saf||||se souviendront Breaking Bad|Breaking Bad|the series|viewers|||||||teaching||||Walter White|Walter White||||||||neutralize|out|elimin dışı||will remember Those who watched the Breaking Bad series will also remember how Walter White, the main character, who used to be a high school chemistry teacher, used this substance to eliminate two men of the mafia in one of its episodes. Ceux qui regardent la série télévisée Breaking Bad se souviendront que dans l'un de ses épisodes, le personnage principal Walter White, qui enseignait la chimie au lycée, a utilisé cette substance pour éliminer deux hommes de la mafia. De som tittade på Breaking Bad-serien kommer också ihåg hur Walter White, huvudpersonen, som brukade vara kemilärare på gymnasiet, använde detta ämne för att eliminera två män från maffian i ett av dess avsnitt. Bu maddeyi ya böyle bir laboratuvarda insanlar üretebilir ya da bataklıklarda yaşayan bazı anoksik canlılar. ||||||||||dans les marais|||anoxiques| |this substance||||in the laboratory||can produce|||swamps|||anoxic|organisms Diese Substanz kann entweder von Menschen in einem solchen Labor oder von einigen anoxischen, in Sümpfen lebenden Kreaturen produziert werden. It can be produced either by humans in such a laboratory or by some anoxic creatures living in swamps. Evet onlar için fosfin hiç de zehirli değil. ||||||toxic| Yes, for them, phosphine is not poisonous at all. Aksine onlar bu gazdan bol miktarda üretiyorlar. ||||||produisent On the contrary|||the gas||large amounts| On the contrary, they produce copious amounts of this gas.

Peki bugün neden fosfini konuşup duruyoruz bu videoda? |||le phosphine||nous parlons|| |||phosphine|talking|we keep talking|| So why are we talking about phosphine today in this video? Çünkü bizim için çok zehirli olan bu gaz, canlılığın önemli bir işareti olabilir. ||||||||de la vie|||| ||||toxic||||life|||indicator| Denn dieses Gas, das für uns sehr giftig ist, kann ein wichtiges Zeichen für Leben sein. Because this gas, which is very toxic to us, could be an important sign of life. Başka gezegenlerde hayat deyince ilk baktığımız şeyler genelde neler oluyor? |les planètes|||||||| |planets||||look at|||| |planetas||||olhamos para||geralmente||está acontecendo What are the first things we usually look for when we think of life on other planets? Quelles sont les premières choses que nous recherchons habituellement lorsque nous pensons à la vie sur d'autres planètes ? Oksijen, metan ve tabiki su değil mi? |méthane||||| |methane||||| Oxygen, methane and of course water, right? Eğer bunları özellikle de suyu uygun bir gezegende bulursak bu orada yaşamı bulduk anlamına gelebilir. ||||||||nous trouvons|||||| |||especially||||planet|we find|||life||meaning| If we find these, especially water, on a suitable planet, it could mean we found life there. Gelmeye de bilir. coming|| He may not come either. Çünkü bunları yaşamın müdahalesi olmadan üretebilen jeolojik veya fotokimyasal süreçler de var. |||intervention de la vie|||||photochemical|processus|| ||life's|intervention||able to produce|geological||photochemical|processes|also| Denn es gibt auch geologische oder photochemische Prozesse, die sie ohne das Eingreifen von Leben erzeugen können. Because there are geological or photochemical processes that can produce them without the intervention of life. İşte videonun başında alıntıladığım genç bilim insanı Clara demiş ki “fosfinin böyle bir yanlış pozitifi yok. |||que j'ai cité|||||||fosfine||||faux positif| |||I quoted|||||||phosphine||||false positive result| Here is the young scientist Clara, whom I quoted at the beginning of the video, said, “Phosphine does not have such a false positive. Clara, la jeune scientifique que j'ai citée au début de la vidéo, a déclaré que "la phosphine n'a pas de faux positifs. Eğer bir gün onu yerbenzeri, kayasal bir gezegende bulursak yaşamı bulduk demektir.” demiş Clara yıllar önce. ||||comme la terre|rocheuse|||||||||| ||||earth-like|rocky|||||||||| Wenn wir es eines Tages auf einem felsigen, erdähnlichen Planeten finden, haben wir das Leben gefunden", sagte Clara vor Jahren. If one day we find it on a rocky, earth-like planet, we have found life," Clara said years ago.

Ve dün Venüs'te fosfin bulundu! ||on Venus||

Heyecan yapmayalım. |ne nous excitions |let's not Let's not get excited. Daha doğrusu heyecan yaparken kendimizi biraz tutalım. ||||||retenons-nous ||||||let's hold back In other words, let's keep ourselves a little while getting excited. Evet, dün, yani 14 Eylül 2020'de içinde Clara'nın da bulunduğu uluslararası kalabalık bir bilim grubu Venüs'ün bulutlarında fosfin gazı bulduklarını açıkladılar ama bunun kesinlikle orada canlı bir yaşamın sonucunda oluştuğunu söyleyebilmek için hala erken. ||||||de Clara||||||||de Vénus|dans les nuages de||||ont déclaré||||||||||pouvoir dire||| ||||||Clara's||||||||Venus'|its clouds|||they found|they announced|||||life||||formed|to say||| Yes, yesterday, September 14, 2020, a large international team of scientists, including Clara, announced that they had found phosphine gas in the clouds of Venus, but it is still too early to say that it is definitely the result of life there. Bu keşfi nasıl yaptıklarını sizlere açıklayacağım ama önce Venüs'e doğru kısa bir yolculuk yapalım mı? |découverte||||||||||||| |discovery|||||||to Venus|||||| Ich werde erklären, wie sie diese Entdeckung gemacht haben, aber zuerst wollen wir eine kurze Reise zur Venus machen. I'll explain to you how they made this discovery, but first, shall we take a short trip to Venus?

Venüs, tıpkı Mars gibi Dünya'nın komşusu, ama Dünya'ya Mars'tan daha yakın. Vénus|||||||||| Venus|just like|Mars||Earth's|neighbor||to Earth|from Mars|| Venus, like Mars, is Earth's neighbor, but closer to Earth than Mars. O yüzden geceleri gökyüzünde çıplak gözle rahatlıkla görülebiliyor. ||||naked|naked eye||can be seen That's why it can be easily seen with the naked eye in the night sky. Elle est donc facilement visible à l'œil nu dans le ciel nocturne. Ay'dan sonra en parlak gökcismi olduğu için olsa gerek bizim kültürümüzde de Çoban Yıldızı olarak biliniyor. ||||corps céleste||||||||étoile du berger||| the Moon|||brightest|celestial body||||||||Shepherd|the Shepherd Star||is known It is known as the Shepherd's Star in our culture, probably because it is the brightest celestial body after the Moon. Güneş sisteminin ikinci gezegeni olmasına rağmen güneşe en yakın Merkür'den bile daha sıcak. |||||||||Mercure||| |||planet|||the sun|||Mercury||| Although it is the second planet of the solar system, it is hotter than Mercury, the closest planet to the sun. Çünkü güneş ışınlarının dışarı çıkmasına izin vermeyen çok yoğun bir atmosferi var. ||rays||escaping||that does not allow||dense||atmosphere| Because it has a very dense atmosphere that doesn't allow the sun's rays to get out.

Güneş sistemimizde bugüne kadar en çok Mars'ta yaşam ihtimali üzerinde duruldu ve en çok oraya araç gönderildi. |notre système|||||||||on a discuté|||||| |our solar system|||||on Mars||||has been focused|||||| In our solar system, the possibility of life on Mars has been the most emphasized so far and the most vehicles have been sent there. Venüs'te yaşam olabilme ihtimali de ilk kez gündeme gelmiyor tabi ama yüzeydeki sıcaklığının ortalama 464 °C olduğunu yani bir fırın kadar sıcak olduğunu düşünecek olursak oraya araç göndermenin pek de mantıklı olmadığını söyleyebiliriz. ||possibilité de|||||||||de la surface|température||||||four||||||||envoi d'un véhicule||||| ||possibility of|||||on the agenda||||on the surface|temperature||||||oven||||we think||||sending a vehicle||||| It's not the first time the possibility of life on Venus has come up, but considering that the average temperature on the surface is 464 °C, which is as hot as an oven, it doesn't make much sense to send vehicles there. Yine de 1975'te Sovyetler Birliği'nin gönderdiği Venera 9 aracı Venüs yüzeyine inmeyi başardı ve oradan gönderdiği 180 derecelik şu fotoğraf başka bir gezegenden gönderilen ilk fotoğraf olarak tarihe geçti. ||||||||||atterrir|||||180 degrés||||||||||| |||||sent|Venera 9|||surface|landing|||||180-degree|||||another planet|sent||||| Nevertheless, in 1975, the Soviet Union's Venera 9 landed on the surface of Venus and sent back this 180-degree photograph, which went down in history as the first photograph sent from another planet. Aslında 360 derecelik panaromik bir fotoğraf çekmesi planlanmıştı ama yüksek sıcaklıktan ötürü kameralar ve aracın kendisi çok kısa bir süre -birkaç saat kadar- görev yapabildi. ||panoramique|||||||chaleur élevée||les caméras|||||||||||| |degree|panoramic||||was planned|||the heat|due to|||the vehicle||||||||||could operate It was originally planned to take a 360-degree panoramic photo, but due to the high temperature, the cameras and the vehicle itself were only able to operate for a very short time - a few hours. Venera 9 aracı Venüs'e iniş yaparken yüzeyden 30-35 km yüksekte 30-40 km kalınlığında bulutlar olduğunu belirledi. |||||de la surface||à haute altitude||d'épaisseur de|||a déterminé |probe||||the surface||at high altitude||thickness of|clouds||determined While landing on Venus, the Venera 9 lander detected 30-40 km thick clouds 30-35 km above the surface. Asit bulutları! Acide (1)| Acid|acid clouds Acid clouds!

Böyle cehennem gibi bir ortamda canlı yaşamın izlerini sürmek doğal olarak pek çok kişi için yıllardır öncelik kazanamadı. ||||||||suivre|||||||||n'a pas gagné |hell|||environment|||traces|tracking|||||||for years|priority|hasn't gained Naturally, traces of life in such a hellish environment have not been a priority for many people for years. Naturellement, les traces de vie dans un tel environnement infernal n'ont pas été une priorité pour de nombreuses personnes pendant des années. Ta ki Cardiff Üniversitesi'nden astronom Jane Greaves 2018 yılında Venüs'ün atmosferine dair verileri incelerken orada fosfin molekülünün izlerine rastlayıncaya kadar. ||Cardiff|||Jane Greaves|Greaves||de Venus||||en examinant|||de la molécule|traces|trouve| ||Cardiff||astronomer|Jane|Greaves|||||the data|while examining|||of the molecule|traces|until discovering| That is, until 2018, when Cardiff University astronomer Jane Greaves was analyzing data on Venus' atmosphere and found traces of the phosphine molecule there. Jusqu'en 2018, lorsque l'astronome Jane Greaves, de l'université de Cardiff, a analysé des données sur l'atmosphère de Vénus et y a trouvé des traces de la molécule de phosphine. “Gece geç vakitte bunu gördüm.” diye anlatıyor. ||tard dans la nuit|||| ||time|this|||says "I saw it late at night," he says. “Herkes evine gittiği için haberi kimseyle paylaşamadım. ||||||je n'ai pas partagé ||||||I couldn't share “I couldn't share the news with anyone because everyone went home. İşten çıkıp akşam yemeği için markete alışveriş yapmaya giderken kendi kendime yiyecek bir şeyler bulmalıyım, arabamı çarpmamalıyım deyip duruyordum, çünkü heyecandan titriyordum.” diye anlatmaya devam ediyor. ||||||||||||||je dois trouver||je ne dois pas heurter||||de l'excitation|je tremblais|||| ||||||||||||||I should find||I shouldn't crash||I was stopping|||I was trembling|||| When I would get off work and go to the grocery store to buy groceries for dinner, I kept telling myself I had to find something to eat, I had to make sure I didn't crash my car, because I was shaking with excitement."

Fosfinin ilk izlerini 2018'de keşfetmişler, peki açıklama neden dün yapıldı diye düşünüyor olabilirsiniz, çünkü her ne kadar bizimkilerden farklı konularda heyecan yaşasalar da bilim insanlarının bu heyecana yenik düşerek hata yapmamaları gerekiyor. ||||ils ont découvert|||||||||||||les nôtres||||ils s'excitent|||||enthousiasme||en cédant|erreur|ne doivent pas| ||||they discovered|||||||||||||from our side||||||||||to new|||| They discovered the first traces of phosphine in 2018, and you may be thinking why the explanation was made yesterday, because although they are excited about different subjects than ours, scientists should not make a mistake by succumbing to this excitement. Vous vous dites peut-être qu'ils ont découvert les premières traces de phosphine en 2018, alors pourquoi l'annonce a-t-elle été faite hier, car les scientifiques ne devraient pas commettre d'erreurs en succombant à cette excitation, même s'ils sont excités par d'autres questions que les nôtres. Ekip halinde 18 aydan bu yana elde ettikleri verileri defalarca gözden geçirip analiz yapmışlar. ||||||ils ont obtenu||||en les examinant|| ||||for 18 months||||multiple times|||| Im Team haben sie die über 18 Monate gewonnenen Daten wiederholt überprüft und analysiert. As a team, they repeatedly reviewed and analyzed the data they had collected over 18 months. En équipe, ils ont revu et analysé à plusieurs reprises les données obtenues au cours des 18 derniers mois.

Elde ettikleri veriler deyince az önce de söylediğim gibi Venüs'e giden fazla bir uzay aracı yok. ||data||||||||||||| In terms of the data they have obtained, as I said before, there are not many spacecraft going to Venus. En ce qui concerne les données obtenues, comme je l'ai déjà dit, il n'y a pas beaucoup de vaisseaux spatiaux qui vont sur Vénus. Daha çok teleskoplarla inceleniyor. ||avec des télescopes|étudié avec It is mostly studied with telescopes. Bu araştırma için Hawai'deki James Clerk Maxwell Teleskobu ve Şili'nin Atacama çölündeki 45 antenden oluşan ALMA gözlemevi kullanılmış. |||Hawaï||Clerk Maxwell|Maxwell|téléscope||le désert d'Atacama au Chili|désert d'Atacama|du désert d'Atacama||||observatoire ALMA| |||||||||||||||observatory| The James Clerk Maxwell Telescope in Hawaii and the ALMA observatory of 45 antennas in Chile's Atacama desert were used for this research. Bu teleskoplar ışık spektrumunun bizim göremediğimiz dalga boylarını da gözlemleyebiliyor. |les télescopes||spectre de la lumière||||longueurs d'onde||peuvent observer ||||||waves|||can observe These telescopes can also observe wavelengths of the light spectrum that we cannot see. Daha iki hafta önce “bitkiler neden siyah değil de yeşildir?” diye bir video yapmıştım ve güneş ışınlarının nasıl absorbe edildiğinden söz etmiştim. |||||||||vertes||||j'avais fait|||||absorbées|de l'absorption|| ||||plants||||||||||||||||| Just two weeks ago I did a video on "why are plants green and not black?" and I talked about how the sun's rays are absorbed. İşte buna benzer bir şekilde gökbilimciler Venüs'ün atmosferindeki ışığı çok hassas ölçümlerle analiz edince şöyle bir spektrayla karşılaşmışlar. |||||les astronomes||atmosphère de|||précises|mesures très précises|||||spectre|ont rencontré ||||||||||sensitive|precise measurements|||||spectrum| In a similar way, when astronomers analyzed the light in Venus' atmosphere with very precise measurements, they found the following spectrum. Beyaz çizgi ALMA gözlemevinin verisi, gri çizgi de James Clerk Maxwell Teleskobunun. |||de l'observatoire|données||ligne|||||téléscope de James Clerk Maxwell The white line is data from the ALMA observatory and the gray line is data from the James Clerk Maxwell Telescope. Verilerin uyumlu olması dışında ortadaki dip noktayı görüyor musunuz? les données|||||point dip(1)|point|| |consistent|being|||bottom||| Do you see the middle low point except that the data is congruent? İşte milimetre uzunluğundaki o dalga boylarını fosfin molekülü absorbe ediyor. |millimètre||||||de phosphine|| The phosphine molecule absorbs those millimeter-long wavelengths.

Yani ya Venüs'ün yüzeyinde Walter White'ın karavanında bu üretiliyor ya da bu moleküller, Venüs'ün rüzgarla savrulan bulutlarında 55 ila 80 km yükseklikte yüzerek, daha düşük irtifalarda üretilen milimetrelik dalgaların bir kısmını emiyorlar. ||||||dans la caravane de Walter White||||||||vent avec|emportées par le vent||entre|||en nageant|||altitudes plus basses||millimétriques||||ils absorbent ||||||in his caravan||is produced|||||Venus'||drifting|||||swimming|||altitudes|||waves||part of|they absorb So either it's being produced on the surface of Venus in Walter White's caravan, or these molecules are floating in Venus' windswept clouds at an altitude of 55 to 80 km, absorbing some of the millimeter waves produced at lower altitudes.

Venüs'ün 55 ila 80 km üstündeki ortam, yüzeyindeki kadar kötü değil. |||||surface||| |between||above||||| The environment 55 to 80 kilometers above Venus is not as bad as on its surface. Gerek atmosferik basınç ve gerekse 30 derece civarındaki ideal sıcaklığıyla Dünya'daki yaşam şartlarına benzediği için orada havada yüzen kentler kurulabileceği spekülasyonları bile yapılıyordu. |atmosphérique|pression||||environ 30 degrés||température idéale|sur Terre||conditions de vie|||||||pouvaient être établies|les spéculations||on faisait both||pressure||||||||||||||||||| Es wurde sogar spekuliert, dass dort schwimmende Städte gebaut werden könnten, da der atmosphärische Druck und die ideale Temperatur von etwa 30 Grad Celsius den Lebensbedingungen auf der Erde ähnelten. There were even speculations that floating cities could be built there, as it was similar to the living conditions on Earth with its atmospheric pressure and ideal temperature of around 30 degrees. Tabi sülfürik asit kısmını unutmamak lazım. |acide sulfurique|||| |sulfuric|acid||| Natürlich dürfen wir den Teil mit der Schwefelsäure nicht vergessen. Of course, we should not forget the sulfuric acid part. Yine de o yükseklikte en azından mikrobik bir yaşam teorik olarak mümkün olabilir. Still, at least microbial life at that altitude is theoretically possible. Dünyadaki bazı mikroplar çevrelerinde yaklaşık %5'e kadar asitle baş edebiliyorlar. ||les microbes|||||l'acide|| Some microbes in the world can cope with up to 5% acid in their environment.

Araştırmacılar fosfin molekülünü oluşturabilecek başka olasılıkları da hesaplamışlar. les chercheurs||de la molécule|||||ils ont calculé |||||possibilities|| The researchers also calculated other possibilities that could form the phosphine molecule. Mesela güneş ışığı, yüzeyden yukarı doğru savrulan mineraller, volkanlar veya şimşekler… Ancak bunların hiçbiri şu anda orada bulunduğu düşünülen miktarda fosfin üretmeye yetmiyor. |||||||les minéraux||||||||||||||| ||||||||||lightning|||||||||||| For example, sunlight, minerals blown up from the surface, volcanoes or lightning... But none of these are enough to produce the amount of phosphine that is currently thought to be there.

Kısaca bu keşif öyle ya da böyle çok önemli. In short|||||||| In short, this discovery is very important in one way or another. Ya fosfin molekülünü üretebilecek yeni bir kimyasal mekanizma bulunmuş oldu ya da Venüs'te canlı yaşamın olası ilk işareti. |||capable of producing|||||||||||||| ||||||chemical|||||||||possible||sign Either a new chemical mechanism has been discovered that can produce the phosphine molecule, or the first possible sign of life on Venus.

Bilim insanlarının bu heyecanına ben kendiminkini katayım şimdi. |||enthousiasme||ma contribution|ajoute| Jetzt werde ich der Aufregung der Wissenschaftler meine eigene hinzufügen. Now let me add my own to this excitement of scientists. Başka bir gezegende yaşamın bulunması hiç kuşkusuz insanlık tarihinin en önemli keşfi olacak. ||||||sans aucun doute|||||| ||||||without a doubt|||||discovery| Die Entdeckung von Leben auf einem anderen Planeten wird zweifellos die wichtigste Entdeckung in der Geschichte der Menschheit sein. The discovery of life on another planet will undoubtedly be the most important discovery in human history. Eğer ileride oraya gönderilecek yeni uzay araçlarıyla bu araştırma doğrulanırsa makaleye imza atan Clara Sousa-Silva gibi genç bilim insanları da tarihe geçecek. ||||||vaisseaux spatiaux|||si cela est vérifié||||||||||||| |in the future||||||||if verified||sign||||||||||| Wenn diese Forschungen durch neue Raumsonden, die in Zukunft dorthin geschickt werden, bestätigt werden, werden junge Wissenschaftler wie Clara Sousa-Silva, die das Papier unterzeichnet hat, Geschichte schreiben. If this research is confirmed by new spacecraft sent there in the future, young scientists like Clara Sousa-Silva, who authored the paper, will go down in history. Doğrulanamazsa daha da iyi. si non vérifié||| Noch besser, wenn sie nicht überprüft werden kann. Even better if it can't be verified. Çünkü o zaman başka gezegenlere uzay aracı göndermeden, astronot olmadan, yeryüzünden yapılan teorik ve gözlemsel çalışmalarla bile canlı yaşamı keşfedebilme ihtimali hepimiz için hala var demektir. |||||||sans envoyer|||||||observations|les travaux||||capacité de découvrir|||||| Because then there is still a possibility for all of us to discover life on other planets without sending spacecraft, without astronauts, even with theoretical and observational studies from earth.