×

Używamy ciasteczek, aby ulepszyć LingQ. Odwiedzając stronę wyrażasz zgodę na nasze polityka Cookie.


image

ZihinX, Hayatınızı Değiştirecek 7 Alışkanlık | Etkili insanların 7 alışkanlığı - Stephen Covey | Kitap özeti

Hayatınızı Değiştirecek 7 Alışkanlık | Etkili insanların 7 alışkanlığı - Stephen Covey | Kitap özeti

Yakın akrabalarımdan biri, bana sık sık ailesinin geçmişte nasıl yoksulluk içinde yaşadığını,

çocukluğunun ve gençliğinin ne kadar zorlu şartlarda geçtiğini,

hatta arkasında duran kimsesi olmadığı için üniversiteyi kazanamadığını anlatır.

Şimdilerde de eğitimsiz ve işsiz olduğum için maddi durumum çok kötü, keşke bana destek olan biri olsaydı,

şimdi hiçbir şey böyle olmazdı diye soylenip duruyor.

Diğer bir akrabam da, aynı şekilde, önceden nasıl bir yoksunluk içinde olduklarını,

ne kadar zor şartlarda hayata tutunmaya çalıştıklarını

ve kendilerine yardımcı olabilecek hiç kimseleri olmadığını anlatır.

O da diger akrabam gibi, maddi yetersizliklerden dolayı, iyi okullara gidemedeği için

üniversite sınavında yeterli başarıyı gosteremediğini

ve istedigi universitede istediği bölümde okuyamadığını söyler.

Ama aynı akrabam bu zorlukların kendisini zamanından önce olgunlaşdırdığına,

çalışkan ve kendine güvenen bir adama donusturdugune inanıyor. Ve sonuç olarak da, geçmişte yaşadığı o zorluklar sayesinde bugün zengin ve refah bir yaşam sürdüyünü söylüyor.

Hiç dikkat ettiniz mi?

Her iki akrabam da şuanki durumlarını aynı sepeplere bağlıyor.

Birinci akrabam gibi insanlara REAKTİF insanlar denir.

Onlar daima kendilerinin kontrol edemeyecekleri, yönetemeyecekleri şeylere odaklanırlar ve her seyden her zaman şikayet eder dururlar. İkinci akrabam gibi insanlarsa PROAKTİF insanlardır.

Bu tarz insanlar kendilerinin idare edebildikleri ve değiştirebilecekleri şeylere odaklanırlar

ve kendilerine bağlı olmayan şeylerin üzerinde durmayıp yalnızca güçlerinin yettiği,

yapabilecekleri şeylere odaklanırlar. Biliyor musunuz?

İnsanın kendine "Bu durumu değiştirmek için neler yapabilirim?"sorusunu sorması çok zor bir şey.

Neden biliyormusunuz? Çünkü bu sorunun cevabı olarak düşünecekleri şeyleri gerçekleştirmek

uzun süren zahmet, azim ve uykusuz geceler gerektirecek.

Beynimiz de her zaman en rahat ve en kolay şeylere odaklandığı için

BİR ÇOĞUMUZ böyle bir zahmetten korkar, hep etrafımızdaki insan ve sebeplerden şikayet eder,

ve başarımızın kendi çaba ve çalışmamıza bağlı olduğunu unuturuz.

Böylece diyebiliriz ki, etkili insanların başarılı olmalarının ilk sebebi Proaktif olmaları ve sadece kendilerinin yapabilecekleri şeylere odaklanmalarıdır.

Bir cenazede olduğunuzu hayal edin.

Ama her hangi birinin değil, kendi cenazenizdesiniz diye düşünün.

Herkes ağlıyor ve siz de kendi tabutunuzun önündesiniz ve cesedinize bakıyorsunuz.

O an kendinizle ilgili neler söylemek isterdiniz?

Bu soru belki de hayatda kendinize soracağınız en önemli sorudur.

‘Ben çok iyi bir eştim' demeyi hepimiz isteriz değil mi?

Peki öyleyse bir çoğumuz neden işten eve geldiğimizde eşimizle güler yüzle değil de sinirli

ve negatif bir şekilde konuşuyoruz?

Kendimize layık gördüğümüz eş modeli sizce bu mu?

Yoksa, toplum için çok değerli biriydim, insanlara çok yararım dokundu,

bir çok kişinin hayatına değer kattım demek ister miydiniz?

Eğer gerçekten öyleyse, kendinizle ilgili böyle şeyleri söylemeyi hakedecek bir şeyler yapıyor musunuz?

Yoksa başarısızlığa uğramaktan ve kaybetmekten korktuğunuz için büyük şeyler yapmaya,

büyük adımlar atmaya cesaretiniz yok mu

ve çoğu insanlar gibi siz de ortalama bir yaşam mı sürüyorsunuz?

Ya da eğitimli, bilgili ve elinden her iş gelen biriydim demek ister miydiniz?

Eğer öyleyse, o zaman yeni ve gerekli bilgiler öğrenmek, kitap okumak

ve düşüncelerinizi hayata geçirmek için ne kadar zaman ayırıyorsunuz?

Eğer kendimize ‘ öldüğümde nasıl anılmak istiyorum' diye sorarsak,

hayatımızla ilgili çok büyük değişiklikler yapma imkanımız olacaktır.

Böylece, başarılı insanların ikinci özelliği ‘Bir şeyi yapmaya başlarken

hangi sonuçlara ulaşmak istediğini önceden' düşünmeleridir.

Sizin için hayatta en önemli şeyler nelerdir? Eminim çoğunuzun cevabı ‘Sağlığım,ilişkilerim, ailem vs.'

Herhalde ‘Televizyon izlemek, saatlerce Facebook ve ya Twitterdeki paylaşımları okumak

ve ya yorumumu beğendiler mi diye kontrol etmek,

instagramdaki resimlere takılıp saatlerce zamanımızı öldürmek gibi cevaplar vermeyeceksiniz

Peki hangimiz sağlığımızı korumaya, aile ilişkilerimizi geliştirmeye televizyon, sosyal medya

diye düşünüyorum.

vs gibi şeylere harcadığımız zamandan daha çok zaman harcıyoruz?

Hayatınız için daha önemli olan şeylere daha çok zaman ayırın. Eğer yaptığıniz iş sizin amaçlarınıza ve hayallerinize hizmet etmiyorsa ona zaman ayırmayın.

Vakit nakittir ve ya zaman paradır derler.

Amma daha dikkatli bakarsanız goreceksiniz ki, zaman paradan kat kat değerli ve önemli bir şey.

Çünkü kaybettiğiniz parayı yine kazanabilirsiniz. Ama kaybettiniz zamanı bir daha asla geri kazanamazsınız.

Bu yüzden diyebiliriz ki, başarılı insanların 3.-cü alışkanlığı

Daha önemli şeyleri kendileri için öncelik yapmalarıdır. Şimdiyse şöyle bir şey hayal edelim.

Sizin de, benim de bir kafemiz var

Diyelim ki, sizin de 5000 kişilik bir daimi müşteri kitleniz var, benim de 5000 kişilik müşteri kitlem var. Sizinle aramızda konuşup şöyle bir anlaşma yapıyoruz. Siz kendi müşterilerinize benim kafemin,

ben de kendi müşterilerime sizin kafenizin reklam broşürünü dağıtıyorum.

Böylece müşterilerimizi paylaşmış oluyoruz ve sonuç olarak sizin de benim de müşteri sayımız artmış oluyor.

Bu şekilde ikimiz de bu anlaşmadan kazançlı çıkıyoruz.

Şimdiyse tam tersini düşünün.

Diyelim ki, ben sizin kafenin Facebook sayfasında veya başka mecralarda sizin kafe hakkında

kötü yorumlar yapıyorum,

yemeklerinizin çok berbat ve iğrenç olduğunu, hatta sizin kafedeki yemekten zehirlendiğimi yazıyorum.

Neticede ne oluyor?

Tabi ki de siz müşteri kaybetmiş oluyorsunuz.

Ben de bütün bu yaptıklarımdan sonra bir mucize olacağını

ve sizin kaybettiğiniz müşterilerin başka bir kafeye değil de

benim kafeme gelip benim müşterim olacağını düşünüyorum nedense.

Siz benim yüzümden müşteri kaybettiğinizi bir yolla anlıyorsunuz

ve benim size yaptığımın aynısını bana yapıyorsunuz.

Sonuç olarak elimize ne geçiyor?

İkimiz de senelerdir çalışıp kazandığımız itibarımızı kaybediyoruz

ve bu durumda her ikimiz kaybeden taraf oluyoruz.

Bu örnek bize gösteriyor ki, Başarılı insanların 4. alışkanlığı

‘İki tarafın da beraber kazanmayı tercih etmeleridir.

Kazan-kazan prensibi yani.

Rakibinizin kaybetmesi sizin kazandığınız anlamına gelmiyor. Bunu unutmayın.

Sizin kazanmanız için de illa birinin kaybetmesi gerekmiyor.

Yalnızca kendinizin değil, karşı tarafın kazanmasını da sağlamaya çalışın.

Böyle olursa, ikiniz de uzun bir süre kazanacaksınız.

Unutmayın ki, +1 + (-1) = 0. bir artı eksi bir eşittir sıfır

Diyelim ki, ben bir kitap yazdım ve şimdi onu sizlere satmak istiyorum.

Ne olursunuz bu kitabı alın, ben aylarca bu kitabın üzerinde çalıştım, sırf bu kitabı bitireyim diye gecemi gündüzüme kattım'

dersem sizin için bir anlam ifade eder mi?

Umursar mısınız?

Benim yaptığım ne kadar çok uğraştığım sizin niye umrunuzda olsun ki?

Neden herhangi başka bir şeye harcayabileceğiniz parayı sırf ben uğraştım,

zaman harcadım diye benim kitabımı almak için harcayasınız ki?

Sizin için önemli olan şey benim bu kitap için ne kadar çalıştığım değil, sizin bu kitaptan kazanacaklarınız.

Bu kitabin size Ne gibi bir yararı olacak?

Kitaptan aldığınız bilgileri nerelerde kullanabileceksiniz? Sizi ilgilendiren sorular bunlar.

Etkili insanların 5. alışkanlığını ben her gün uygulamaya çalışıyorum.

İster iş ilişkilerinde, ister özel ilişkilerde, hatta sizden videolarımı paylaşmanızı istediğimde

veya youtube kanalıma abone olmanızı istediğimde bile... 5. Alışkanlık ise şu: İlk önce senin karşındakine bir faydan dokunmalı ki , o da sana yararlı olmak istesin.

Düşünün ki , iki kişisiniz ve ağaçtan meyve toplamak istiyorsunuz

. İkinizin de boyu toplamak istediğiniz meyvelere yetişmiyor.

Bu durumda el ele verip güçlerinizi birleştirmezseniz eve eli boş dönmek zorunda kalacaksınız.

Ama biriniz diğerinizin omzunun üstüne çıkarsa o zaman meyvelere eliniz yetişecek

ve istediğiniz kadar meyve toplayabileceksiniz.

Bu birlikteliğe ‘Sinerji' denir.

Mesela diyelim ki, benim tasarımla ilgili herhangi bir bilgi ve tecrübem yok,

uzman bir tasarımcı olmak için senelerimi harcamak yerine,

takımıma 10-15 senelik deneyimli bir tasarımcıyı almam daha mantıklı.

Çünkü, eğer o kişinin yapacağı kalitede bir işi yapmak istiyorsam,

Ben de en az 10-15 sene tasarımla uğraşmalıyım ki, neyin ne olduğunu tam olarak anlayabilmiş olayım. Bunun en basit anlatımı atalarımızın dediği gibi ‘Birlikten kuvvet doğar'dır.

Unutmayalım ki, insan ömrü sınırlı,

o yüzden öğrenebileceğimiz bilgi ve becerilerin sayısı da sınırlı.

Fakat bizden farklı bilgi ve becerilere sahip insanlarla bir araya gelip onlarla iş yapabilme imkanımız sınırsız.

Böylece, başarılı insanların 6. Ortak özelliği ‘Sinerji yaratma becerileri'dir.

Adamın biri saatlerce bir ağacı testereyle kesmeye çalışıyormuş.

Bir süre sonra komşusu dayanamayıp adamın yanına gelir ve der:

Testereni bilersen, testeren daha keskin olur ve ağacı daha kısa bir zamanda kesersin'.

Adam da cevabında diyor ki ‘ Hayır ya benim testereyi bilemem baya bir zaman alır'

Bu hikaye çok basit ve komik seslenebilir. Lakin hepimizin her zaman yaptığımız bir şey bu aslında.

Biz her gün spor yapmak ve böylece daha sağlıklı ve enerjik olmak

için kendimize günde yarım saati bile çok görüyoruz.

Sonuç olarak vücudumuz o kadar hantallaşıyor ki,

kalkıp kendimize çay koymayı bile bir zahmet olarak düşünüyoruz. Azıcık yaşlandığımızdaysa, nerdeyse hiç hareket edemiyor ve bir başkasının yardımına muhtaç oluyoruz.

Ya da kendimizi geliştirmek için bu gibi kitaplar okumaya her gün sadece 15 dakika bile ayıramıyoruz.

Fakat bütün gün facede zaman geçiriyor, televizyon izliyor, başkalarının dedikodusunu yapıyor,

sonra da birazcık zor bir durumla karşılaştığımızda,

hayatımızdan ve kaderimizden şikayet etmeye başlıyoruz.

Bu neye benziyor biliyor musunuz?

Ev yapmak istiyoruz,

fakat evin temelini atmaya zaman ayıramıyoruz ve temeli olmadan ayakta durabilecek tuğlalar arıyoruz.

Ne yazık ki, hayatta işler böyle yürümüyor.

Böylece öğreniyoruz ki, başarılı insanların 7. en önemli özelliği: ‘onlar testerelerini bileyerek işe başlarlar'.

Videomu beğendiyseniz ve buna benzer daha çok video yapmamı istiyorsanız

ZihinX adlı Youtube kanalıma abone olmayı unutmayın

Eğer size gerçekten bir faydam dokunduğunu düşünüyorsanız

, yaptığım işe değer verdiğinizi göstermek için videomu arkadaşlarınızla da paylaşın ki,

başkaları da faydalanabilsin

Bir de videomu Youtube-da beğenmeyi unutmayın,

çünkü beğeni sayısı çok olduğunda Youtube otomatik olarak videoyu başkalarının izlemesi için öneriyor.

Unutmadan videonun alt kısmındaki yorum kısmına düşüncelerinizi ve sorularınızı yazabilirsiniz.

Teşekkürler

Hayatınızı Değiştirecek 7 Alışkanlık | Etkili insanların 7 alışkanlığı - Stephen Covey | Kitap özeti ||habitude|||habitude|Étienne|Covey|| 7 Gewohnheiten, die Ihr Leben verändern werden | 7 Gewohnheiten effektiver Menschen - Stephen Covey | Buchzusammenfassung 7 Habits That Will Change Your Life | 7 habits of effective people - Stephen Covey | Book summary 7 hábitos que cambiarán tu vida | 7 hábitos de la gente eficaz - Stephen Covey | Resumen del libro 7 habitudes qui changeront votre vie | 7 habitudes des gens efficaces - Stephen Covey | Résumé du livre 7 gewoonten die je leven zullen veranderen | 7 gewoonten van effectieve mensen - Stephen Covey | Samenvatting boek 7 привычек, которые изменят вашу жизнь | 7 привычек эффективных людей - Стивен Кови | Краткое содержание книги 7 звичок, які змінять ваше життя | 7 звичок ефективних людей - Стівен Кові | Короткий зміст книги

Yakın akrabalarımdan biri, bana sık sık ailesinin geçmişte nasıl yoksulluk içinde yaşadığını, |mes proches parents||||||||poverty|| One of my close relatives often told me how his family lived in poverty in the past,

çocukluğunun ve gençliğinin ne kadar zorlu şartlarda geçtiğini, enfance||jeunesse||||conditions difficiles|s'est écoulé how difficult his childhood and youth were,

hatta arkasında duran kimsesi olmadığı için üniversiteyi kazanamadığını anlatır. |derrière||personne qui l'aide||||ne pas réussir| Er erzählt sogar, dass er nicht zur Universität zugelassen wurde, weil er niemanden hatte, der hinter ihm stand. he even tells that he could not win the university because he had no one standing behind him. elle raconte qu'elle n'a pas pu gagner l'université parce qu'elle n'avait personne derrière elle.

Şimdilerde de eğitimsiz ve işsiz olduğum için maddi durumum çok kötü, keşke bana destek olan biri olsaydı, |||||||situation financière||||||||| Nowadays, my financial situation is very bad as I am uneducated and unemployed, I wish there was someone to support me, Aujourd'hui, ma situation financière est très mauvaise parce que je suis sans éducation et sans emploi, j'aimerais qu'il y ait quelqu'un pour me soutenir,

şimdi hiçbir şey böyle olmazdı diye soylenip duruyor. ||||||en disant| now he keeps saying that nothing would be like this. elle continue à dire que rien ne serait comme ça maintenant.

Diğer bir akrabam da, aynı şekilde, önceden nasıl bir yoksunluk içinde olduklarını, |||||||||deprivation|| Another relative of mine likewise explained how deprived they were before,

ne kadar zor şartlarda hayata tutunmaya çalıştıklarını ||||||travaillent dur how hard they tried to hold on to life

ve kendilerine yardımcı olabilecek hiç kimseleri olmadığını anlatır. |||||personnes|| and tells that they have no one to help them.

O da diger akrabam gibi, maddi yetersizliklerden dolayı, iyi okullara gidemedeği için ||autres|ma famille|||manque de ressources||||ne peut pas aller| He, like my other relative, could not go to good schools due to financial inadequacies.

üniversite sınavında yeterli başarıyı gosteremediğini |in the exam||success|ne pas montrer that he did not achieve sufficient success in the university exam

ve istedigi universitede istediği bölümde okuyamadığını söyler. |wanted|université|||ne pouvait pas étudier| and says that he could not study at the university he wanted.

Ama aynı akrabam bu zorlukların kendisini zamanından önce olgunlaşdırdığına, ||||les difficultés||de son temps||a maturité But the same relative of mine said that these difficulties ripened him prematurely,

çalışkan ve kendine güvenen bir adama donusturdugune inanıyor. |||confiant en soi|||transformé| He believes he has turned him into a hardworking and self-confident man. Ve sonuç olarak da, geçmişte yaşadığı o zorluklar sayesinde bugün zengin ve refah bir yaşam sürdüyünü söylüyor. |résultat||||||difficultés|||||bien-être|||il mène| And as a result, he says that he lives a rich and prosperous life today thanks to those difficulties he had in the past.

Hiç dikkat ettiniz mi? Did you ever pay attention?

Her iki akrabam da şuanki durumlarını aynı sepeplere bağlıyor. ||||current|situations||raisons|lient à Both of my relatives attribute their current status to the same reasons.

Birinci akrabam gibi insanlara REAKTİF insanlar denir. ||||réactifs|| People like my first relative are called REACTIVE people.

Onlar daima kendilerinin kontrol edemeyecekleri, yönetemeyecekleri şeylere odaklanırlar |toujours|||ne pourront pas contrôler|ne pourront pas gérer||se concentrent They always focus on what they can't control or manage. ve her seyden her zaman şikayet eder dururlar. ||de tout||||| and they always complain about everything. İkinci akrabam gibi insanlarsa PROAKTİF insanlardır. |||les gens|proactifs| People like my second relative are PROACTIVE people.

Bu tarz insanlar kendilerinin idare edebildikleri ve değiştirebilecekleri şeylere odaklanırlar |ce type|||gérer|qu'ils peuvent gérer||qu'ils peuvent changer|| These types of people focus on what they can manage and change.

ve kendilerine bağlı olmayan şeylerin üzerinde durmayıp yalnızca güçlerinin yettiği, ||||||not staying||leurs capacités|reaching and do not dwell on things that do not depend on them, but only within their power,

yapabilecekleri şeylere odaklanırlar. ce qu'ils peuvent faire|| They focus on what they can do. Biliyor musunuz? Do you know?

İnsanın kendine "Bu durumu değiştirmek için neler yapabilirim?"sorusunu sorması çok zor bir şey. ||||||||question|se poser|||| It is a very difficult thing to ask oneself, "What can I do to change this situation?"

Neden biliyormusunuz? Çünkü bu sorunun cevabı olarak düşünecekleri şeyleri gerçekleştirmek |savez-vous||||||ce qui leur vient|| Do you know why? Because realizing what they would consider as the answer to this question

uzun süren zahmet, azim ve uykusuz geceler gerektirecek. ||effort|grit||sleepless||will require It will require long effort, perseverance and sleepless nights.

Beynimiz de her zaman en rahat ve en kolay şeylere odaklandığı için notre cerveau||||||||||se concentre sur| Because our brain always focuses on the most comfortable and easiest things.

BİR ÇOĞUMUZ böyle bir zahmetten korkar, hep etrafımızdaki insan ve sebeplerden şikayet eder, |beaucoup d'entre nous|||effort peine|||notre entourage||||| MOST OF US fear such trouble, always complaining about the people and causes around us,

ve başarımızın kendi çaba ve çalışmamıza bağlı olduğunu unuturuz. |notre succès||effort||travail|||oublions and we forget that our success depends on our own effort and work.

Böylece diyebiliriz ki, etkili insanların başarılı olmalarının ilk sebebi Proaktif olmaları ||||||leur réussite|||| So we can say that the first reason effective people are successful is because they are proactive. ve sadece kendilerinin yapabilecekleri şeylere odaklanmalarıdır. |||||c'est leur concentration and focus only on what they can do.

Bir cenazede olduğunuzu hayal edin. |funérailles||| Imagine you are at a funeral.

Ama her hangi birinin değil, kendi cenazenizdesiniz diye düşünün. ||||||you are at your funeral|| But imagine that you are at your own funeral, not someone else's.

Herkes ağlıyor ve siz de kendi tabutunuzun önündesiniz ve cesedinize bakıyorsunuz. |is crying|||||votre cercueil|devant||votre corps|vous regardez Everyone is crying and you are in front of your own coffin and looking at your corpse.

O an kendinizle ilgili neler söylemek isterdiniz? ||vous-même|||| What would you like to say about yourself at that moment?

Bu soru belki de hayatda kendinize soracağınız en önemli sorudur. ||||dans la vie||poseriez|||question This question is perhaps the most important question you will ever ask yourself in life.

‘Ben çok iyi bir eştim' demeyi hepimiz isteriz değil mi? ||||épouse|dire||souhaitons|| We all like to say 'I was a very good wife', don't we?

Peki öyleyse bir çoğumuz neden işten eve geldiğimizde eşimizle güler yüzle değil de sinirli |||||||nous rentrons|partenaire||visage souriant||| So why do many of us come home from work and get angry with our spouse instead of smiling?

ve negatif bir şekilde konuşuyoruz? and speaking in a negative way?

Kendimize layık gördüğümüz eş modeli sizce bu mu? |méritant|que nous avons vue||||| Do you think this is the mate model we deem ourselves worthy of?

Yoksa, toplum için çok değerli biriydim, insanlara çok yararım dokundu, |||||un individu|||je vais aider| Otherwise, I was a very valuable person for society, I helped people a lot,

bir çok kişinin hayatına değer kattım demek ister miydiniz? |||||ajouté||| Would you like to say that you have added value to the lives of many people?

Eğer gerçekten öyleyse, kendinizle ilgili böyle şeyleri söylemeyi hakedecek bir şeyler yapıyor musunuz? ||||||||mérite|||| If so, are you doing anything about yourself that deserves to say such things?

Yoksa başarısızlığa uğramaktan ve kaybetmekten korktuğunuz için büyük şeyler yapmaya, |échec|échouer|||vous avez peur|||| Or do great things because you are afraid of failing and losing,

büyük adımlar atmaya cesaretiniz yok mu |pasos|prendre des mesures|courage|| Don't you have the courage to take big steps?

ve çoğu insanlar gibi siz de ortalama bir yaşam mı sürüyorsunuz? ||||||||||menez votre vie And do you lead an average life like most people?

Ya da eğitimli, bilgili ve elinden her iş gelen biriydim demek ister miydiniz? Or would you like to say that I was an educated, knowledgeable and do-it-yourself person?

Eğer öyleyse, o zaman yeni ve gerekli bilgiler öğrenmek, kitap okumak If so, then learning new and necessary information, reading books

ve düşüncelerinizi hayata geçirmek için ne kadar zaman ayırıyorsunuz? ||||||||vous consacrez and how much time do you take to bring your ideas to life?

Eğer kendimize ‘ öldüğümde nasıl anılmak istiyorum' diye sorarsak, ||when I die||be remembered|||if we ask If we ask ourselves, 'How do I want to be remembered when I die?'

hayatımızla ilgili çok büyük değişiklikler yapma imkanımız olacaktır. notre vie||||changements||possibilité| We will have the opportunity to make huge changes in our lives.

Böylece, başarılı insanların ikinci özelliği ‘Bir şeyi yapmaya başlarken Thus, the second characteristic of successful people is 'When they start doing something.

hangi sonuçlara ulaşmak istediğini önceden' düşünmeleridir. |results||||pensées they think beforehand what results they want to achieve.

Sizin için hayatta en önemli şeyler nelerdir? Eminim çoğunuzun cevabı ‘Sağlığım,ilişkilerim, ailem vs.' ||||||||la plupart d'entre vous||ma santé|mes relations|| What are the most important things in life for you? I'm sure the answer to most of you is 'My health, my relationships, my family etc.'

Herhalde ‘Televizyon izlemek, saatlerce Facebook ve ya Twitterdeki paylaşımları okumak |||||||Twitter|publications| Probably 'Watching TV, reading posts on Facebook or Twitter for hours.

ve ya yorumumu beğendiler mi diye kontrol etmek, or checking if they liked my comment,

instagramdaki resimlere takılıp saatlerce zamanımızı öldürmek gibi cevaplar vermeyeceksiniz sur Instagram|images|accroché à||notre temps|||réponses comme ça|ne pas You will not reply to the pictures on Instagram like killing our time for hours.

Peki hangimiz sağlığımızı korumaya, aile ilişkilerimizi geliştirmeye televizyon, sosyal medya ||notre santé|protéger||our relationships|||| So, which one of us can protect our health, improve our family relations, television, social media?

diye düşünüyorum.

vs gibi şeylere harcadığımız zamandan daha çok zaman harcıyoruz? |||dépensé|||||nous dépensons Do we spend more time than we spend on things like

Hayatınız için daha önemli olan şeylere daha çok zaman ayırın. |||||||||consacrer du temps Spend more time on the more important things in your life. Eğer yaptığıniz iş sizin amaçlarınıza ve hayallerinize hizmet etmiyorsa ona zaman ayırmayın. |votre travail|||vos objectifs||vos rêves||si ça ne sert|||don't spend If the work you do does not serve your goals and dreams, do not spare time for it.

Vakit nakittir ve ya zaman paradır derler. |argent||||| They say time is money or time is money.

Amma daha dikkatli bakarsanız goreceksiniz ki, zaman paradan kat kat değerli ve önemli bir şey. Mais||||vous verrez|||argent|fois|||||| But if you look more carefully, you will see that time is more valuable and important than money.

Çünkü kaybettiğiniz parayı yine kazanabilirsiniz. |que vous avez perdu||| Because you can regain the money you lost. Ama kaybettiniz zamanı bir daha asla geri kazanamazsınız. |vous avez perdu||||||vous ne pouvez But you can never regain lost time.

Bu yüzden diyebiliriz ki, başarılı insanların 3.-cü alışkanlığı So we can say that the 3rd habit of successful people is

Daha önemli şeyleri kendileri için öncelik yapmalarıdır. ||||||de faire They make the more important things a priority for themselves. Şimdiyse şöyle bir şey hayal edelim. Now let's||||| Now let's imagine something like this.

Sizin de, benim de bir kafemiz var |||||café| You and I both have a cafe.

Diyelim ki, sizin de 5000 kişilik bir daimi müşteri kitleniz var, benim de 5000 kişilik müşteri kitlem var. ||||||permanent||base de clients||||||audience| Let's say you have a permanent customer base of 5000, and I have a customer base of 5000. Sizinle aramızda konuşup şöyle bir anlaşma yapıyoruz. Siz kendi müşterilerinize benim kafemin, |entre nous|parler|||||||vos clients||mon café We talk to you and make a deal like this. To your customers, my cafe,

ben de kendi müşterilerime sizin kafenizin reklam broşürünü dağıtıyorum. |||mes clients||votre café||brochure|je distribue I also distribute your cafe's advertising brochure to my customers.

Böylece müşterilerimizi paylaşmış oluyoruz ve sonuç olarak sizin de benim de müşteri sayımız artmış oluyor. |nos clients|shared||||||||||nombre de clients|| Thus, we share our customers, and as a result, the number of customers of you and me increases.

Bu şekilde ikimiz de bu anlaşmadan kazançlı çıkıyoruz. |||||de l'accord|gagnant|nous sortons That way we both profit from this deal.

Şimdiyse tam tersini düşünün. ||l'inverse| Now think the opposite.

Diyelim ki, ben sizin kafenin Facebook sayfasında veya başka mecralarda sizin kafe hakkında ||||du café||page de|||médias||| Let's say I'm talking about your cafe on your cafe's Facebook page or elsewhere.

kötü yorumlar yapıyorum, |commentaires| I make bad comments

yemeklerinizin çok berbat ve iğrenç olduğunu, hatta sizin kafedeki yemekten zehirlendiğimi yazıyorum. vos repas||terrible||||||à la cafétéria||j'ai été empoisonné| I am writing that your food is so awful and disgusting that I even got poisoned from your food in the cafe.

Neticede ne oluyor? dans le net|| What happens after all?

Tabi ki de siz müşteri kaybetmiş oluyorsunuz. Of course, you are losing customers.

Ben de bütün bu yaptıklarımdan sonra bir mucize olacağını ||||mes actions|||miracle| I'm sure there will be a miracle after all I've done

ve sizin kaybettiğiniz müşterilerin başka bir kafeye değil de and your lost customers are not going to another cafe.

benim kafeme gelip benim müşterim olacağını düşünüyorum nedense. |ma tête|||mon client|||je ne sais pas pourquoi For some reason I think you will come to my cafe and be my client.

Siz benim yüzümden müşteri kaybettiğinizi bir yolla anlıyorsunuz ||de ma faute||vous perdez||manière|comprenez You somehow understand that you lost customers because of me.

ve benim size yaptığımın aynısını bana yapıyorsunuz. |||doing||| And you're doing to me the same thing I did to you.

Sonuç olarak elimize ne geçiyor? ||ce que nous avons|| What do we get as a result?

İkimiz de senelerdir çalışıp kazandığımız itibarımızı kaybediyoruz ||années|||notre réputation|nous perdons We're both losing our reputation that we've worked with for years

ve bu durumda her ikimiz kaybeden taraf oluyoruz. ||||||partie| And in that case, we're both on the losing side.

Bu örnek bize gösteriyor ki, Başarılı insanların 4. alışkanlığı This example shows us that the 4th habit of successful people

‘İki tarafın da beraber kazanmayı tercih etmeleridir. ||||gagner||préférence qu'ils 'Both sides prefer to win together.

Kazan-kazan prensibi yani. principe de Kazan||| That's the win-win principle.

Rakibinizin kaybetmesi sizin kazandığınız anlamına gelmiyor. Bunu unutmayın. adversaire|||vous avez gagné|||| Losing your opponent doesn't mean you win. Do not forget this.

Sizin kazanmanız için de illa birinin kaybetmesi gerekmiyor. |votre victoire|||il faut que||| Someone doesn't have to lose for you to win.

Yalnızca kendinizin değil, karşı tarafın kazanmasını da sağlamaya çalışın. |||||gagner||assurer| Try not only to win, but also to ensure that the other party wins.

Böyle olursa, ikiniz de uzun bir süre kazanacaksınız. ||vous deux|||||vous gagnerez If that happens, you'll both win for a long time.

Unutmayın ki, +1 + (-1) = 0. bir artı eksi bir eşittir sıfır |||plus|||equals| Remember that +1 + (-1) = 0. one plus minus one equals zero.

Diyelim ki, ben bir kitap yazdım ve şimdi onu sizlere satmak istiyorum. Let's say I wrote a book and now I want to sell it to you.

Ne olursunuz bu kitabı alın, ben aylarca bu kitabın üzerinde çalıştım, |vous devenez|||||pendant des mois||||j'ai travaillé Please take this book, I worked on this book for months, Que vous dirais-je si je vous dis que j'ai travaillé des mois sur ce livre, sırf bu kitabı bitireyim diye gecemi gündüzüme kattım' |||||ma nuit|jour| I spent my night and day just to finish this book. que pour le finir, j'ai mélangé mes nuits avec mes jours ?

dersem sizin için bir anlam ifade eder mi? si je dis|||||exprimer|| Does it mean anything to you if I say it? est-ce que cela a un sens pour vous ?

Umursar mısınız? vous vous souciez| Do you care?

Benim yaptığım ne kadar çok uğraştığım sizin niye umrunuzda olsun ki? |||||effort|||vous importe|| Why should you care how hard I worked? Pourquoi devrais-je vous importer combien j'ai essayé pour faire ce que j'ai fait?

Neden herhangi başka bir şeye harcayabileceğiniz parayı sırf ben uğraştım, |||||dépenser|||| Why am I the only one dealing with money that you could spend on anything else? Pourquoi dépenser de l'argent que vous pourriez utiliser pour autre chose juste parce que j'ai fait des efforts,

zaman harcadım diye benim kitabımı almak için harcayasınız ki? |j'ai dépensé|pour que|||||vous dépensiez| Why waste your time buying my book just because I've wasted it que vous deviez le dépenser pour acheter mon livre?

Sizin için önemli olan şey benim bu kitap için ne kadar çalıştığım değil, sizin bu kitaptan kazanacaklarınız. ||||||||||||||||ce que vous gagnerez What matters to you is not how hard I worked for this book, but what you gain from it.

Bu kitabin size Ne gibi bir yararı olacak? |livre|||||benefit| What will this book do for you?

Kitaptan aldığınız bilgileri nerelerde kullanabileceksiniz? Sizi ilgilendiren sorular bunlar. |obtenu|||utiliser||concerned|| Where will you be able to use the information you get from the book? These are the questions that concern you.

Etkili insanların 5. alışkanlığını ben her gün uygulamaya çalışıyorum. ||habitude||||| I try to practice the 5th habit of effective people every day.

İster iş ilişkilerinde, ister özel ilişkilerde, hatta sizden videolarımı paylaşmanızı istediğimde |||||dans les relations|||mes vidéos|votre partage|que je veux Whether in business or private affairs, or even when I ask you to share my videos

veya youtube kanalıma abone olmanızı istediğimde bile... ||||votre abonnement|| or even when I ask you to subscribe to my youtube channel... 5\. Alışkanlık ise şu: İlk önce senin karşındakine bir faydan dokunmalı ki , o da sana yararlı olmak istesin. |||en face de toi||benefit|utile|||||utile||veuille First of all, you must be of benefit to the other person so that he or she will want to be useful to you. Tout d'abord, il faut que tu apportes un bénéfice à ton interlocuteur pour qu'il veuille aussi t'apporter de l'aide.

Düşünün ki , iki kişisiniz ve ağaçtan meyve toplamak istiyorsunuz Imagine you are two people and you want to pick fruit from the tree. Imaginez que vous êtes deux personnes et que vous voulez cueillir des fruits d'un arbre.

. İkinizin de boyu toplamak istediğiniz meyvelere yetişmiyor. vous deux|||||fruits|n'atteint pas . Neither of you can reach the fruit you want to collect. Vous ne pouvez pas atteindre les fruits que vous voulez cueillir.

Bu durumda el ele verip güçlerinizi birleştirmezseniz eve eli boş dönmek zorunda kalacaksınız. |||||vos forces|ne combinez|||||| In this case, if you do not join hands and join forces, you will have to return home empty-handed.

Ama biriniz diğerinizin omzunun üstüne çıkarsa o zaman meyvelere eliniz yetişecek |l'un de vous|l'autre|épaule||||||votre main|will reach But if one of you rises above the other's shoulder then you will reach the fruit

ve istediğiniz kadar meyve toplayabileceksiniz. ||||cueillir des fruits and you will be able to collect as many fruits as you want.

Bu birlikteliğe ‘Sinerji' denir. |à la collaboration|Synergie| This union is called 'Synergy'.

Mesela diyelim ki, benim tasarımla ilgili herhangi bir bilgi ve tecrübem yok, ||||design||||||expérience| For example, let's say I don't have any knowledge and experience about design,

uzman bir tasarımcı olmak için senelerimi harcamak yerine, expert||designer|||mes années|dépenser des années| instead of spending years being an expert designer,

takımıma 10-15 senelik deneyimli bir tasarımcıyı almam daha mantıklı. équipe|annuel|expérimenté||designer||| It would be more logical for me to hire an experienced designer of 10-15 years for my team.

Çünkü, eğer o kişinin yapacağı kalitede bir işi yapmak istiyorsam, |||||de qualité||||si je veux Because, if I want to do a job with the quality that that person will do,

Ben de en az 10-15 sene tasarımla uğraşmalıyım ki, neyin ne olduğunu tam olarak anlayabilmiş olayım. ||||||je devrais travailler|||||||understood|je puisse être I also have to deal with design for at least 10-15 years so that I can fully understand what is what. Bunun en basit anlatımı atalarımızın dediği gibi ‘Birlikten kuvvet doğar'dır. |||explication|nos ancêtres|||De l'unité|force|naît The simplest expression of this is, as our ancestors said, 'Unity is strength'.

Unutmayalım ki, insan ömrü sınırlı, |||vie humaine|limité Let's not forget that human life is limited,

o yüzden öğrenebileceğimiz bilgi ve becerilerin sayısı da sınırlı. ||que nous pouvons|||compétences||| so the number of knowledge and skills we can learn is also limited.

Fakat bizden farklı bilgi ve becerilere sahip insanlarla bir araya gelip onlarla iş yapabilme imkanımız sınırsız. |||||compétences||||se réunir||||pouvoir||illimitées However, the opportunity to come together with people with different knowledge and skills than us and do business with them is limitless.

Böylece, başarılı insanların 6. Ortak özelliği ‘Sinerji yaratma becerileri'dir. ||||||création de|capacité Thus, the 6th common characteristic of successful people is 'Synergy creation skills'.

Adamın biri saatlerce bir ağacı testereyle kesmeye çalışıyormuş. ||||arbre|avec une scie|couper|il travaillait A man was trying to cut a tree for hours with a saw.

Bir süre sonra komşusu dayanamayıp adamın yanına gelir ve der: |||voisin|ne peut plus||||| After a while, his neighbor could not stand it and came to the man and said:

Testereni bilersen, testeren daha keskin olur ve ağacı daha kısa bir zamanda kesersin'. scie|tu sais|scie||plus aiguisée||||||||tu coupes If you sharpen your saw, your saw will be sharper and you will cut the tree in less time'.

Adam da cevabında diyor ki ‘ Hayır ya benim testereyi bilemem baya bir zaman alır' ||dans sa réponse|||||mon|scie|je ne sais pas|beaucoup de|||prend The man says in his answer, 'No, it will take a long time for me to know the saw'. Adam dit dans sa réponse : 'Non, cela m prendrait beaucoup de temps pour savoir même si je peux utiliser la scie.'

Bu hikaye çok basit ve komik seslenebilir. ||||||appelable This story might sound very simple and funny. Cette histoire peut sembler très simple et drôle. Lakin hepimizin her zaman yaptığımız bir şey bu aslında. Mais|all of us||||||| But this is something we all do all the time. Cependant, c'est en fait quelque chose que nous faisons tous à chaque fois.

Biz her gün spor yapmak ve böylece daha sağlıklı ve enerjik olmak We do sports every day so that we are healthier and more energetic

için kendimize günde yarım saati bile çok görüyoruz. We see even half an hour a day too much for ourselves.

Sonuç olarak vücudumuz o kadar hantallaşıyor ki, |||||ralentit| As a result, our bodies become so bulky that

kalkıp kendimize çay koymayı bile bir zahmet olarak düşünüyoruz. We even consider getting up and pouring tea for ourselves as a hassle. Azıcık yaşlandığımızdaysa, nerdeyse hiç hareket edemiyor ve bir başkasının yardımına muhtaç oluyoruz. un peu|quand nous vieillissons|presque||||||||dépendant| When we get a little older, we can hardly move at all and depend on someone else's help.

Ya da kendimizi geliştirmek için bu gibi kitaplar okumaya her gün sadece 15 dakika bile ayıramıyoruz. ||nous-mêmes||||||||||||nous ne consacrons Or we cannot spare even 15 minutes a day to read such books to improve ourselves.

Fakat bütün gün facede zaman geçiriyor, televizyon izliyor, başkalarının dedikodusunu yapıyor, |||sur Facebook||||||gossip| But he spends all day on the face, watching TV, gossiping about others,

sonra da birazcık zor bir durumla karşılaştığımızda, |||||situation|when we encounter then when we come across a somewhat difficult situation,

hayatımızdan ve kaderimizden şikayet etmeye başlıyoruz. notre vie||destin|||nous commençons We begin to complain about our lives and our destiny.

Bu neye benziyor biliyor musunuz? Do you know what this looks like?

Ev yapmak istiyoruz, We want to build a house

fakat evin temelini atmaya zaman ayıramıyoruz ve temeli olmadan ayakta durabilecek tuğlalar arıyoruz. ||fondation|||||fondation|||pouvant|briques| but we can't take the time to lay the foundation of the house and we are looking for bricks that can stand without a foundation.

Ne yazık ki, hayatta işler böyle yürümüyor. |dommage|||||se passent ainsi Unfortunately, that's not how things work in life.

Böylece öğreniyoruz ki, başarılı insanların 7. en önemli özelliği: ‘onlar testerelerini bileyerek işe başlarlar'. |||||||||scies|aiguisant|| Thus, we learn that the 7th most important characteristic of successful people: 'they start by sharpening their saws'. Ainsi, nous apprenons que la 7ème caractéristique la plus importante des personnes réussies est : 'elles commencent leur travail en aiguisant leurs outils'.

Videomu beğendiyseniz ve buna benzer daha çok video yapmamı istiyorsanız ma vidéo||||||||| If you like my video and want me to make more videos like this Si vous avez aimé ma vidéo et que vous souhaitez que je fasse plus de vidéos similaires

ZihinX adlı Youtube kanalıma abone olmayı unutmayın ZihinX|||||| Don't forget to subscribe to my youtube channel named ZihinX N'oubliez pas de vous abonner à ma chaîne Youtube appelée ZihinX

Eğer size gerçekten bir faydam dokunduğunu düşünüyorsanız ||||vous êtes utile|a touch|vous pensez If you really think I've been of any use to you

, yaptığım işe değer verdiğinizi göstermek için videomu arkadaşlarınızla da paylaşın ki, |||que vous avez donné||||||| , share my video with your friends to show that you value the work I do,

başkaları da faydalanabilsin ||tu puisses profiter so others can benefit

Bir de videomu Youtube-da beğenmeyi unutmayın, |||||aimer| And don't forget to like my video on Youtube,

çünkü beğeni sayısı çok olduğunda Youtube otomatik olarak videoyu başkalarının izlemesi için öneriyor. |appréciation|||||||||visionnage des autres|| because when the number of likes is high, Youtube automatically recommends the video for others to watch.

Unutmadan videonun alt kısmındaki yorum kısmına düşüncelerinizi ve sorularınızı yazabilirsiniz. Sans oublier|vidéo||inférieure||partie inférieure|||| Before you forget, you can write your thoughts and questions in the comment section at the bottom of the video.

Teşekkürler Thank you