×

Nós usamos os cookies para ajudar a melhorar o LingQ. Ao visitar o site, você concorda com a nossa política de cookies.

image

Nur's Turkish Coffee, My Diary-Günlüğüm

My Diary-Günlüğüm

GÜNLÜK

Yeni bir bölümle karşınızdayım. Bugün sizlerle günlük tutmak hakkında konuşacağım. Günlük kelimesinin ne olduğunu size şöyle açıklayabilirim. Bir defter düşünün. Her akşam o deftere o gün ne yaptığınızı yazıyorsunuz,o gün yaşadıklarınızı yazıyorsunuz.Bu deftere günlük deniyor. Günlük tutmak ise günlük yazmak demek. Yani günlük tutmak, günlük yazmak aynı şey, aynı anlama geliyor.

Ben küçükken çok fazla günlük tutardım. Yazmayı öğrendikten bir süre sonra günlük tutmaya başladım. Hatta günlüğüme bir isim bile vermiştim. Evet, günlüğümün ismi "Papatya"ydı. Papatya bir çiçek ismi. Günlüğüm o zamanlar arkadaşım gibi olmuştu. Bir sorunum olduğunda içimi hep günlüğüme dökerdim. Bu arada içini dökmek önemli bir deyim. İçini dökmek demek birine derdini, sıkıntını, problemini anlatmak demek. Mesela işyerinde yani çalıştığın yerde biriyle kavga ettin, çok sinirlendin, çok kızdın. Eve geldin ve bunu eşine anlattın. Bu sıkıntını , bu derdini eşinle paylaştın, yani ona içini döktün. Ben de böyle günlüğüme içimi döküyordum. Yani sıkıntılarımı, problemlerimi günlüğüme yazıyordum, günlüğümle paylaşıyordum. Bu bölümün sonunda da sizinle küçükken yazdığım sayfalardan bazılarını paylaşacağım.

Siz de günlük tutuyor musunuz? Ya da küçükken tutmuş muydunuz?

Günlük tutmanın en kötü yanı nedir biliyor musunuz? Eğer önceden günlük tuttuysanız veya şu anda tutuyorsanız bu sorunun cevabını bilirsiniz. Günlük tutmanın en kötü yanı o günlüğü başkalarının okumasıdır. Ben de bu sorunu çok defa yaşadım maalesef.

Mesela annem sürekli gizli gizli günlüğümü okurdu. Kardeşlerim de sürekli benden izinsiz günlüğümü karıştırırlardı. Yani bakarlardı, incelerlerdi, okurlardı. Hatta kardeşlerimden bir tanesi bazı sayfaları ezberlemişti. Yani bakmadan , ezberden, zihninden okuyabiliyordu . Çok komik değil mi?

Ben tabii ki bu duruma çok sinirlenirdim. Herkes günlüğümü okuyordu. Heyecanla yeni bölümleri, yeni sayfaları bekliyorlardı, sanki bir dizinin yeni bölümünü bekliyorlarmış gibi. Ama ben günlüğümle sırlarımı paylaşıyordum, yani ona hiç kimseye söylemediğim şeyleri söylüyordum. O yüzden kimsenin okumasını istemiyordum. Bu duruma bir çare bulmak istedim. Yani bu sorunu çözmek istedim. O yüzden kendime benden başka hiç kimsenin anlayamayacağı bir alfabe oluşturdum. Bunu hemen hemen herkes yapmıştır çocukken. Ben de yaptım. Çok eğlenceliydi. Bütün harfleri tek tek yazdım,ezberledim ve bundan sonra günlüğümü o alfabeyle yazmaya başladım.O alfabeyi kullanarak yazmaya başladım. Ve benden başka hiç kimse okuyamadı. Çünkü Türk alfabesiyle değil kendi alfabemle yazmıştım. Bu sorunu da bu şekilde çözmüş oldum. Bu problemden kurtulmuş oldum. Şu anda artık günlük tutmuyorum ama hala o alfabeyle yazı yazıp, yazdıklarımı okuyabiliyorum.

Şimdi size biraz da günlük tutmanın faydalarından bahsetmek istiyorum. Günlük tutmanın pek çok faydası var. Bunlardan biri yazma becerilerinizi geliştirmesi. Günlük adı üstünde günü gününe, yani her gün yapılan şey demektir. Her gün günlük yazarsanız da yazma becerileriniz ister istemez gelişecektir.

Bir diğer faydası ise stresi azaltması. Bildiğiniz gibi, günlük hayatta çok fazla strese maruz kalıyoruz. Bizi strese sokacak çok fazla durum oluyor. Günlük tutmak düşüncelerimizi, hislerimizi yazmamızı sağladığı için bizi rahatlatıyor, stresimizi azaltıyor.

Ayrıca günlük tuttuğumuzda, yıllar sonra günlüğümüzü tekrardan okuyup o zamanki düşüncelerimizi, hislerimizi, yaşadığımız şeyleri hatırlayabiliyoruz.

Türkçe öğrenirken de Türkçe bir günlük tutmaya çalışarak yazma becerilerinizi geliştirebilirsiniz. Ayrıca yeni kelimeler öğrenmenize de çok faydası olacaktır. Çünkü her gün yeni bir şeyler yaşıyorsunuz ve bu yeni şeyleri günlüğünüze anlatmak için yeni kelimelere ihtiyacınız olabilir. Ve böylelikle de yeni kelimeler öğrenebilirsiniz günlüğünüzü yazarken.O yüzden az da olsa her gün günlük yazmakta fayda var. Bunu deneyebilirsiniz.

Evet, yavaş yavaş programımızın sonuna geliyoruz. Şimdi sizinle kendi günlüğümden, çocukluğumda yazdığım sayfalardan bazılarını paylaşmak istiyorum. Tabii o zamanlar çocuk olduğum için basit bir dil kullanmışım. Kolay bir dil kullanmışım.Bu da sizin daha rahat anlamanızı sağlayacaktır. O zaman başlayalım...

---

06/12/2004

Altı -Aralık-İki bin dört

Günlüğüm,

Bugün okuldan sonra arkadaşıma gittim. Onunla oyun oynadım. Eve geldim. Sonra gazete vermek için Zehra Teyze'lerin evine gittim. Kapıda onların kedisi vardı. Beni tırmalamaya çalıştı. Kaçtım. Neyse eve geldim. Akşam oldu. Babamla pastaneye gittik. Kocaman bir pastayla eve döndük. Dişimi fırçalayıp yattım.

Hoşça kal!

---

15/01/2004

On beş-Ocak-İki bin dört

Sevgili Günlüğüm,

Bu sabah bol bol çizgi film izledim. Kahvaltıda da salamla kaşar peyniri yedim. Günler güzel geçiyor. Hayat devam ediyor.Ayşe ve Zehra adlı iki arkadaşım bugün bize geldiler. Akşama kadar oynadık.Sonra ben kendime bir cappichino hazırladım. Bir yandan capichino'yu yudumlarken, bir yandan da "Sihirli Annem" i büyük bir keyifle izledim.

---

22/12/2004

Yirmi iki -Aralık-İki bin dört

İçimi döktüğüm günlüğüm,

Bugün Elif'e kırgınım. Bugün öğretmenin bize verdiği ödevi yapmak için onlara gittik. El resmi kesip boyayacaktık. Elif'in yaptıkları biraz güzel oldu. Ama benimkiler daha güzeldi. Elif bunu çekemedi, kıskandı.Ve bana "Nur, seninkiler çok çirkin oluyor. Bırak ben yapayım!" dedi.

Ondan böyle bir şey beklemiyordum. Çok üzüldüm. Sonra eve geldim. Babam bana "Kızım sen ondan daha üstünsün, onun o çirkin sözleriyle kendini üzme! " dedi.

Ayrıca bugün babam para kazandı. Canım babam bize pasta aldı. Ben pastacının hesap makinesinden daha hızlı hesapladım. Bana "aferin" dediler.

Güle Güle

---

4/2/2005

Dört-Şubat-İki bin beş

Sevgili Günlük,

Bugün okulda kendimi çok yalnız hissettim. En sevdiğim arkadaşım Büşra artık en çok beni sevmiyordu. O da yalan bir dostmuş. İnsanın çok az gerçek dostu var.

Hoşça kal!

---

Evet sanırım bu kadar yeterli. Bunları yazarken 8 -10 sekiz-on yaşlarındaydım. O yüzden biraz sıkıcı olabilir. Çok renkli bir hayatım yoktu. Günlüğümü okurken şunu fark ettim; Genellikle mutsuzken, üzgünken günlük yazmışım. Mutluyken , her şey yolundayken kalemi elime almak gelmemiş aklıma. Aldıysam bile hızlı hızlı bir şeyler karalamışım, bir şeyler yazmışım. Üzüntü her ne kadar kötü bir şeymiş gibi görünse de diğer insanlara yaptığı gibi beni de farklı alanlarda beslemiş, farklı alanlarda geliştirmiş. ortaya bir şeyler koymama yardım etmiş. O zaman iyi ki üzüntü beni bulmuş. iyi ki üzülmüşüm.

Küçükken çok küçük şeylerden mutlu olabiliyormuşum , ya da çok gereksiz şeyleri kafamda büyütebiliyormuşum. Ama en önemlisi ne kadar da masummuşum. Adı üstünde çocukmuşum.İyi ki bu günlüğü yazmışım. Çocuk beni hatırlamışım. Çocukluğun nasıl bir şey olduğunu hatırlamışım.. Az önce de dediğim gibi, iyi ki bu günlüğü yazmışım,iyi ki bugüne kadar saklamışım ve iyi ki sizinle paylaşmışım.

Learn languages from TV shows, movies, news, articles and more! Try LingQ for FREE

My Diary-Günlüğüm |يوميّتي|يوميتي |journal|mon journal Mein||Mein Tagebuch My|My Diary|My Diary 私の|日記|日記 Mein Tagebuch Το ημερολόγιό μου My Diary Mi diario Mon journal 私の日記 Mijn dagboek O meu diário Мой дневник Min dagbok My Diary-Günlüğüm Мій щоденник 我的日记

GÜNLÜK journal diary يوميّات DIARY DAGELIJKS ЕЖЕДНЕВНО

Yeni bir bölümle karşınızdayım. ||chapitre|je suis là new||with a new chapter|I'm here |||أمامكم |||お会いしています Ich bin hier mit einer neuen Folge. I'm here with a new section. Je suis ici avec un nouvel épisode. Я здесь с новым эпизодом. Bugün sizlerle günlük tutmak hakkında konuşacağım. ||journal|tenir|about|parlerai اليوم|معكم||كتابة|| ||keeping a journal|to keep|about|I will talk |||する||話します I'm going to talk to you today about keeping a diary. Aujourd'hui, je vais vous parler de la tenue d'un journal. Сегодня я хочу поговорить с вами о ведении дневника. Günlük kelimesinin ne olduğunu size şöyle açıklayabilirim. journal|mot clé||est||like this|je peux expliquer daily|word||is|to you|like this|can explain |كلمة||||| |単語の|||||説明できます I can explain to you what the word diary is. Je peux vous expliquer ce qu'est le mot journal. Позвольте мне объяснить вам, что означает слово дневник. Bir defter düşünün. |carnet|pensez |A notebook|Imagine |ノート| Think of a notebook. Imaginez un carnet de notes. Рассмотрим блокнот. Her akşam o deftere o gün ne yaptığınızı yazıyorsunuz,o gün yaşadıklarınızı yazıyorsunuz.Bu deftere günlük deniyor. |soir||carnet||||vous faites|vous écrivez|||vos expériences|vous écrivez||carnet|journal|journal ||that|notebook|||||you write|||your experiences|you are writing||notebook||is called |||دفتر||||تفعلون|تكتبون|||ما عشتوه|تكتبون||دفتر|| |||ノート||||やったこと|書いています|||あなたの経験|書いています||||日記 Every night you write that book what you did that day, you write what you experienced that day. Каждый вечер вы записываете в эту тетрадку, что вы делали в этот день, вы записываете, что вы пережили в этот день.Эта тетрадь называется дневником. Günlük tutmak ise günlük yazmak demek. ||"же"||| |tenir|est|journal|écrire| Diary|keeping a journal|on the other hand||to write|means writing يوميًّا|||يوميّ|| |する||日記|| Keeping a diary means writing a diary. Tenir un journal signifie écrire un journal. Ведение дневника означает ведение дневника. Yani günlük tutmak, günlük yazmak aynı şey, aynı anlama geliyor. ||tenir||écrire||||signification|comes |||||the same||the same|meaning|means |日記|する|日記|||||意味| So keeping a diary, writing a diary means the same thing, the same. Tenir un journal et écrire un journal, c'est la même chose, c'est la même chose. Так что вести дневник, вести дневник — это одно и то же, это означает одно и то же.

Ben küçükken çok fazla günlük tutardım. |quand j'étais petit|||journal|je tenais un journal |when I was small||||I used to keep ||||يوميات|كنت أكتب |子供の頃||||していました I used to keep a lot of diaries when I was little. Когда я был моложе, я вел много дневников. Yazmayı öğrendikten bir süre sonra günlük tutmaya başladım. |узнав писать|||||| Écrire|avoir appris||un certain temps|||tenir un journal| writing|after learning||after a while|||to keep|I started الكتابة|بعد أن تعلمت|||||أحتفظ| |学んだ後||期間|||する|始めました Nachdem ich schreiben gelernt hatte, fing ich an Tagebuch zu führen. After learning to write, I started to keep a diary. Quelque temps après avoir appris à écrire, j'ai commencé à tenir un journal. После того, как я научился писать, я начал вести дневник. Hatta günlüğüme bir isim bile vermiştim. Même|mon journal||||j'avais donné even|my diary||name|even|I had given |إلى يومي|||| |日記に||||あげた Ich habe meinem Tagebuch sogar einen Namen gegeben. I even gave my diary a name. J'ai même donné un nom à mon journal. Я даже дал своему дневнику имя. Evet, günlüğümün ismi "Papatya"ydı. |mon journal|nom|Marguerite| |my diary's||Daisy|was |يومي||بابونج|كان はい|私の日記の||デイジー|だった Ja, mein Tagebuch hieß "Daisy". Yeah, my diary was called "Daisy." Oui, mon journal s'appelait "Daisy". Да, мой дневник назывался "Дейзи". Papatya bir çiçek ismi. marguerite||fleur|nom Daisy||flower|name デイジー||花|名前 Daisy is the name of a flower. Günlüğüm o zamanlar arkadaşım gibi olmuştu. mon journal||à l'époque|mon ami||était My diary||those times|||had become ||في تلك الأوقات||| 私の日記||||| Mein Tagebuch wurde damals wie ein Freund. My diary was like my friend back then. Mon journal est devenu comme un ami à l'époque. Дневник стал мне тогда как друг. Bir sorunum olduğunda içimi hep günlüğüme dökerdim. |problème|lorsque j'avais|mon cœur||dans mon journal|je déversais |problem|I have|my heart|always||I would pour |مشكلة|كان لدي|مشاعري|دائمًا|إلى يومي|أفصح |問題||心|||吐き出していた Wenn ich ein Problem hatte, habe ich immer mein Herz in mein Tagebuch gegossen. Whenever I had a problem, Lorsque j'avais un problème, je l'exprimais toujours dans mon journal. Когда у меня возникали проблемы, я всегда излагала их в своем дневнике. Bu arada içini dökmek önemli bir deyim. ceci|entre temps|le vider|se confier|||expression |by the way|to pour out|pour out|important||idiom |||auskippen||| ||心の内|吐く||| Ausgießen ist übrigens ein wichtiger Satz. By the way, it's an important statement. D'ailleurs, l'expression "s'épancher" est importante. Кстати, выливать — важная фраза. İçini dökmek demek birine derdini, sıkıntını, problemini anlatmak demek. Ton cœur|vider son cœur||à quelqu'un|souci|ta douleur|problème|raconter| to pour out|to pour out|means|to someone|your troubles|your troubles|your problem|"to tell"|means داخلك|يُفصح||لشخصٍ|مشاكلك|مَشَاكِلَك|مشكلته|يخبر| |吐く|||悩み|悩み|問題|伝える| Sein Herz ausschütten heißt, jemandem von seinen Sorgen, Problemen und Nöten zu erzählen. Pouring a sigh means telling someone a problem, a problem, a problem. Se dévoiler, c'est raconter à quelqu'un ses ennuis, ses problèmes et ses ennuis. Излить душу – значит рассказать кому-то о своих бедах, бедах и проблемах. Mesela işyerinde yani çalıştığın yerde biriyle kavga ettin, çok sinirlendin, çok kızdın. |au travail||où tu travailles|endroit|avec quelqu'un|bagarre|tu t'es disputé||tu t'es fâché||tu t'es fâché for example|at work||you work|place|with someone|fight|fought||got very angry||got very angry |في العمل||تعمل|||شجار|||غضبت||غضبت |職場で||働いている|||喧嘩|した||怒った||怒った For example, at work, where you work, you fought someone, you got very angry, you were very angry. Par exemple, vous vous êtes disputé avec quelqu'un au travail, là où vous travaillez, vous étiez très en colère, très en colère. Eve geldin ve bunu eşine anlattın. |||cela|à ta femme|expliqué |you came|||to your spouse|told |جئت|||زوجك| |来た|||妻に|話した You came home and told your wife. Vous êtes rentré à la maison et l'avez dit à votre femme. Вы пришли домой и рассказали жене. Bu sıkıntını , bu derdini eşinle paylaştın, yani ona içini döktün. |ta douleur||ta douleur|avec ta femme|tu as partagé||lui|ton cœur|tu as vidé |your trouble||your trouble|with your spouse|shared with|||your feelings|poured out |||مشكلتك|زوجك|شاركت|||داخلك|دُكْتَ この||||あなたの配偶者と|共有した|||心の内|吐いた Sie haben dieses Problem mit Ihrer Frau geteilt, das heißt, Sie haben sich ihr anvertraut. You shared this distress, this problem with your wife, so you poured her out. Vous avez partagé ce problème avec votre femme, c'est-à-dire que vous vous êtes confié à elle. Вы поделились этой проблемой с женой, то есть доверились ей. Ben de böyle günlüğüme içimi döküyordum. |||à mon journal|mon cœur|was pouring ||like this||my feelings|pouring out |||||كنت أكتب |||||吐いていた Ich habe gerade mein Herz in meinem Tagebuch ausgeschüttet. That's what I was pouring into my diary. J'étais en train de m'épancher dans mon journal. Вот так я влилась в свой дневник. Yani sıkıntılarımı, problemlerimi günlüğüme yazıyordum, günlüğümle paylaşıyordum. |mes soucis||mon journal|j'écrivais|mon journal|je partageais |my troubles|my problems|to my journal|was writing|with my diary|I was sharing |||||يوميتي| |私の悩み|問題||書いていました|私の日記で|共有していました So I was writing my problems, problems in my diary, I was sharing my diary. Другими словами, я записывал в дневник свои беды и проблемы, делился ими со своим дневником. Bu bölümün sonunda da sizinle küçükken yazdığım sayfalardan bazılarını paylaşacağım. |section's|à la fin||avec vous|quand j'étais petit|que j'ai écrit|des pages|certains|partagerai |this chapter's|at the end|||when I was little|I wrote|pages|some of them| |الجزء|||||كتبتها||| |部の||||子供の頃|書いた|ページから|| At the end of this section I will share with you some of the pages I wrote when I was little. À la fin de cette section, je partagerai avec vous certaines des pages que j'ai écrites lorsque j'étais jeune. В конце этого раздела я поделюсь с вами некоторыми страницами, которые написал, когда был маленьким.

Siz de günlük tutuyor musunuz? ||journal||vous aussi |||تكتب| |||keep| ||日記|| Do you keep a diary? Ведете ли вы дневник? Ya da küçükken tutmuş muydunuz? ||quand vous étiez petit|attrapé|étiez-vous |||caught|had you ||子供の頃|持っていた|でしたか Or did you hold it when you were little? Ou l'avez-vous tenu quand vous étiez petit ? Или вы держали его в руках, когда были маленькой?

Günlük tutmanın en kötü yanı nedir biliyor musunuz? |tenir|||côté|qu'est-ce que c'est||vous keeping a diary|keeping|the|worst|aspect|is|do you know| ||||جانب||| |すること|||点||| Wissen Sie, was das Schlimmste am Führen eines Tagebuchs ist? Do you know what's the worst part of keeping a diary? Savez-vous quel est le pire aspect de la tenue d'un journal ? Знаете, что самое страшное в ведении дневника? Eğer önceden günlük tuttuysanız veya şu anda tutuyorsanız bu sorunun cevabını bilirsiniz. Si|auparavant|journal|tiez vous||||vous tenez||problème|la réponse|vous savez If|previously||kept a journal|or|now|now|are keeping||question's|your answer|"you know" ||||||||||جوابها| もし|||つけている||||つけているなら|||答え| Wenn Sie schon einmal ein Tagebuch geführt haben oder gerade eines führen, werden Sie die Antwort auf diese Frage kennen. If you have kept a diary in advance, or if you are currently keeping it, you know the answer to this question. Si vous avez déjà tenu un journal ou si vous en tenez un actuellement, vous connaissez la réponse à cette question. Если вы вели дневник раньше или ведете его сейчас, вы знаете ответ на этот вопрос. Günlük tutmanın en kötü yanı o günlüğü başkalarının okumasıdır. ||||сторона|||| |keeping a diary|le||le pire aspect||journal|des autres|lecture diary|keeping a journal|others reading it||side|that|diary|others'|reading it |الاحتفاظ|||||اليوميات|الآخرين|قراءته |記録すること|||||日記|他の人の|読むことです Das Schlimmste am Führen eines Tagebuchs ist, dass andere es lesen. The worst part of keeping a diary is that others read it. Le pire quand on tient un journal intime, c'est que les autres le lisent. Самое страшное в ведении дневника - это то, что его читают другие. Ben de bu sorunu çok defa yaşadım maalesef. |||problème||fois|j'ai vécu| I too|||the problem||many times|I experienced|unfortunately |||問題|||経験した| I've had this problem many times, unfortunately. Malheureusement, j'ai rencontré ce problème à plusieurs reprises. К сожалению, я сталкивался с этой проблемой много раз.

Mesela annem sürekli gizli gizli  günlüğümü okurdu. |||тайком|второй||читала ||constant||secrètement|mon journal|read ||constantly|secretly||my diary|read my diary |||سريّ||| |||秘密の||私の日記|読んでいた For example, my mother used to read my secret diary. Par exemple, ma mère avait l'habitude de lire secrètement mon journal intime tout le temps. Например, моя мама постоянно тайком читала мой дневник. Kardeşlerim de sürekli benden izinsiz günlüğümü karıştırırlardı. ||||||يخلطون Mes frères||constamment|de moi|sans permission|mon journal|ils fouillaient My siblings||constantly||without permission|my diary|would rummage through ||||ohne Erlaubnis||würden sie durcheinanderbringen 私の兄弟||いつも||無断で|日記|混ぜる Meine Geschwister haben immer wieder ohne meine Erlaubnis mein Tagebuch durchgeblättert. My brothers used to mess with my diary without permission from me. Mes frères et sœurs fouillaient toujours dans mon journal intime sans ma permission. Мои братья и сестры постоянно копались в моем дневнике без моего разрешения. Yani bakarlardı, incelerlerdi, okurlardı. |regarded|ils étudiaient|liraient |They would look|they would examine|they would read ||كانوا يتفحصون|يقرؤون |見ていた|調べていた|読んでいた Ich meine, sie würden schauen, analysieren, lesen. So they would look at it, examine it, read it. Они смотрели, анализировали, читали. Hatta kardeşlerimden bir tanesi bazı sayfaları ezberlemişti. ||||||запомнил Même|mes frères||un des|certain|pages|avait mémorisé Even|||one|some|pages|had memorized ||||||hatte auswendig gelernt |||||الصفحات|حفظ |||||ページ|暗記していた Einer meiner Brüder hat sogar einige Seiten auswendig gelernt. One of my brothers even memorized some pages. L'un de mes frères a même mémorisé quelques pages. Один из моих братьев даже выучил наизусть несколько страниц. Yani bakmadan , ezberden, zihninden okuyabiliyordu . |without looking|par cœur|de mémoire|il pouvait lire |without looking|by heart|from memory|could recite ||عن ظهر قلب|من ذهنه|كان يستطيع القراءة ||暗記して|頭の中で|読めていた |||auswendig| Mit anderen Worten, er konnte es lesen, ohne es auswendig zu lernen. So he could read it without looking, by heart, by mind. En d'autres termes, il pouvait lire de mémoire sans regarder. Другими словами, он мог читать ее, не глядя, наизусть, в уме. Çok komik değil mi? Isn't that funny? Разве это не смешно?

Ben tabii ki bu duruma çok sinirlenirdim. |bien sûr|||situation||je me fâcherais ||||situation||I would get angry ||||||怒る Ich wäre natürlich sehr wütend gewesen. Of course I would be very angry. Я бы, конечно, очень рассердился. Herkes günlüğümü okuyordu. |mon journal|was reading |my diary|was reading ||読んでいた ||læste Everyone was reading my diary. Tout le monde lisait mon journal. Все читали мой дневник. Heyecanla yeni bölümleri, yeni sayfaları bekliyorlardı, sanki bir dizinin yeni bölümünü bekliyorlarmış gibi. |||||||||||ждали будто| avec impatience||épisodes||pages|ils attendaient|comme si||de la série|||ils attendaient| Eagerly||new episodes||pages|were eagerly waiting|"as if"||series'||episode|were waiting like| Mit Spannung|||||||||||| ||الحلقات|||||||||| ||エピソード||||||ドラマ||エピソード|| Sie warteten gespannt auf neue Folgen, neue Seiten, als würden sie auf eine neue Folge einer Serie warten. They were excitedly waiting for new episodes, new pages, as if they were waiting for a new episode of a series. Ils attendaient avec impatience de nouveaux chapitres, de nouvelles pages, comme s'ils attendaient un nouvel épisode d'une série télévisée. Они с нетерпением ждали новых глав, новых страниц, как будто ждали нового эпизода телесериала. Ama ben günlüğümle sırlarımı paylaşıyordum, yani ona hiç kimseye söylemediğim şeyleri söylüyordum. ||||делился||||||| ||mon journal|mes secrets|sharing||à elle|jamais|à personne|que je n'ai pas dit|choses|je disais but||my diary|my secrets||that is|||anyone|didn't tell||was telling |||||||||sagde|| |||أسراري|||||||| |||私の秘密||||||言わなかった||言っていた Aber ich teilte meine Geheimnisse mit meinem Tagebuch, also erzählte ich ihm Dinge, die ich noch nie jemandem erzählt hatte. But I was sharing my secrets in my diary, so I was telling her things I never told anyone. Mais je me suis confiée à mon journal, c'est-à-dire que je lui ai dit des choses que je n'avais jamais dites à personne d'autre. Но я делилась своими секретами с дневником, поэтому я рассказывала ему то, чего никогда никому не рассказывала. O yüzden kimsenin okumasını istemiyordum. ||no one's|lecture| |that|anyone's|read it| ||أحد|| |||読むこと| Deshalb wollte ich auch nicht, dass es jemand liest. So I didn't want anyone to read it. Вот почему я не хотел, чтобы кто-то ее читал. Bu duruma bir çare bulmak istedim. |||solution|trouver une solution|je voulais |situation||solution|to find|I wanted |||حل|| |||解決策|| |||Lösung|| Ich wollte eine Lösung für diese Situation finden. I wanted to find a cure. Je voulais trouver une solution à cette situation. Я хотел найти выход из этой ситуации. Yani bu sorunu çözmek istedim. |||решить| ||problème|résoudre|wanted ||the problem|solve|I wanted So I wanted to solve this problem. J'ai donc voulu résoudre ce problème. O yüzden kendime benden başka hiç kimsenin anlayamayacağı bir alfabe oluşturdum. ||себе||||||||я создал ||à moi|moi|autre personne||anyone|understand||alphabet|j'ai créé |therefore|to myself||||no one’s|cannot understand||alphabet|created |||||||||ألفباء|أنشأت |||||||理解できない||アルファベット|作りました Also schuf ich mir ein Alphabet, das niemand außer mir verstehen konnte. So I created myself an alphabet that no one but me could understand. J'ai donc créé un alphabet que personne d'autre que moi ne pouvait comprendre. Поэтому я создал для себя алфавит, который никто, кроме меня, не мог понять. Bunu hemen hemen herkes yapmıştır çocukken. ||tout de suite|tout le monde|fait|enfant this|almost|right away||has done|as a child ||||した| Fast jeder hat das als Kind gemacht. Almost everyone has done it as a child. Presque tout le monde l'a fait dans son enfance. Почти все делали это в детстве. Ben de yaptım. ||j'ai fait ||I did I did too. Moi aussi. Я тоже. Çok eğlenceliydi. |c'était amusant |It was fun. |楽しかった Es hat sehr viel Spaß gemacht. That was so fun. Это было очень весело. Bütün harfleri tek tek yazdım,ezberledim ve bundan sonra günlüğümü o alfabeyle yazmaya başladım.O alfabeyi kullanarak yazmaya başladım. Tous|les lettres|un par un|un par un|écrit|I memorized||||mon journal||alphabet|écrire|j'ai commencé||alphabet|en utilisant|écrire| All|letters|one by one||wrote|memorized||||||alphabet||I started||the alphabet|using|write| |||||حفظت||||||||||||| |文字|||書きました|覚えました||||||アルファベットで|書くこと|||アルファベットを|使って|| Ich schrieb alle Buchstaben einzeln auf, lernte sie auswendig, und von da an begann ich, mein Tagebuch in diesem Alphabet zu schreiben. I wrote all the letters one by one, I memorized and after that I started to write my diary with that alphabet. J'ai écrit toutes les lettres une par une, je les ai mémorisées et, à partir de ce moment-là, j'ai commencé à écrire mon journal dans cet alphabet. Я написал все буквы одну за другой, выучил наизусть и после этого начал вести дневник этим алфавитом, начал писать этим алфавитом. Ve benden başka hiç kimse okuyamadı. |de moi|autre que|personne d'autre|personne|n'a pu |from me|||no one else|couldn't read |||||読めなかった Und niemand außer mir konnte sie lesen. And no one but me could read it. Et personne d'autre que moi ne pouvait le lire. И никто, кроме меня, не мог ее прочитать. Çünkü Türk alfabesiyle değil kendi alfabemle yazmıştım. ||alphabet||mon propre|alphabet|j'avais écrit |Turkish|with my alphabet|||my own alphabet|I had written ||الأبجدية|||| ||アルファベットで|||アルファベットで|書いていました Weil ich in meinem eigenen Alphabet geschrieben habe, nicht im türkischen Alphabet. Because I wrote in my own alphabet, not the Turkish alphabet. Потому что я писал на своем собственном алфавите, а не на турецком. Bu sorunu da bu şekilde çözmüş oldum. |problème|||de cette manière|résolu|j'ai réussi ||||this way|solved|I have |||||حل| |||||解決した| Auf diese Weise habe ich dieses Problem gelöst. That's how I solved this problem. Вот как я решил эту проблему. Bu problemden kurtulmuş oldum. |problème|gotten rid|je suis devenu |from this problem|got rid of| |المشكلة|تخلص| |問題から|| Ich bin dieses Problem losgeworden. I got rid of this problem. Je me suis débarrassé de ce problème. Я избавился от этой проблемы. Şu anda artık günlük tutmuyorum ama hala o alfabeyle yazı yazıp, yazdıklarımı okuyabiliyorum. ||||не веду дневник|||||||| ||maintenant plus|journal|tenir un journal||still|||écriture|writing|ce que j'ai écrit|I can read |now|anymore||I don't journal|but|still||that alphabet|writing|writing|my writings|can read ||||していません||||アルファベットで|文章|書いて|私が書いたこと|読めます Ich führe kein Tagebuch mehr, aber ich kann immer noch in diesem Alphabet schreiben und lesen, was ich schreibe. Now I don't keep a diary anymore, but I can still write and read what I write. Je ne tiens plus de journal, mais je peux toujours écrire dans cet alphabet et lire ce que j'écris. Я больше не веду дневник, но все еще могу писать в этом алфавите и читать то, что пишу.

Şimdi size biraz da günlük tutmanın faydalarından bahsetmek istiyorum. |vous|||journal|tenir|avantages|mention| |||||keeping a journal|benefits of|talk about| ||||||利益||私は Nun möchte ich Ihnen ein wenig über die Vorteile eines Tagebuchs erzählen. Now I want to tell you a little bit about the benefits of keeping a diary. J'aimerais maintenant vous parler un peu des avantages de tenir un journal. Теперь я хочу рассказать вам немного о преимуществах ведения дневника. Günlük tutmanın pek çok faydası var. journal|tenir un journal|beaucoup||benefit| ||||benefits| |記録すること|||利益| There are many benefits of keeping a diary. Ведение дневника имеет множество преимуществ. Bunlardan biri yazma becerilerinizi geliştirmesi. L'un d'eux||écriture|vos compétences|développement de "One of these"|one of them|writing|your writing skills|improving ||||تطوير ||||向上させる Eine davon ist, Ihre Schreibfähigkeiten zu verbessern. One of them is to improve your writing skills. Один из них - улучшить свои навыки письма. Günlük adı üstünde günü gününe, yani her gün yapılan şey demektir. journal||sur le nom|jour|du jour||||faites||cela signifie daily|name|"on it"|day|day by day||||done||means 日記||||日ごとに|||||| Täglich bedeutet, was täglich getan wird, also jeden Tag. The name of the log is on the day to day, which means that every day is done. Quotidien signifie jour après jour, c'est-à-dire ce qui se fait chaque jour. Daily означает "день за днем", то есть то, что делается каждый день. Her gün günlük yazarsanız da yazma becerileriniz ister istemez gelişecektir. ||journal|écrivez un journal||écriture|vos compétences d'écriture|que vous le vouliez|ne veut pas|se développera |||write|||writing skills|whether you want|inevitably|will improve ||||||مهاراتك|سواء|| |||書けば|||スキル||しない|向上する ||||||Ihre Schreibfähigkeiten|||sich verbessern Auch wenn Sie jeden Tag ein Tagebuch schreiben, werden sich Ihre Schreibfähigkeiten unweigerlich verbessern. If you write daily, your writing skills will develop inevitably. Si vous écrivez tous les jours dans un journal, vos compétences en matière d'écriture s'amélioreront inévitablement. Даже если вы будете вести дневник каждый день, ваши навыки письма неизбежно улучшатся.

Bir diğer faydası ise stresi azaltması. |l'autre|bienfait|est|stress|réduction du stress ||benefit|"on the other hand"|stress reduction|reducing stress ||||التوتر|تقليل ||||ストレス|減少させること Ein weiterer Vorteil ist, dass es Stress reduziert. Another benefit is reducing stress. Еще одно преимущество - снижение стресса. Bildiğiniz gibi, günlük hayatta çok fazla strese maruz kalıyoruz. Как вы знаете|||||||| Comme vous savez||quotidienne|la vie quotidienne||too|stress|exposé|nous restons As you know||daily|in daily life|||stress|exposed to|are exposed to |||||||ausgesetzt| كما تعرفون|||||||مُعَرَّضين| ご存知の|||生活の中で|||ストレス|さらされ|います Wie Sie wissen, sind wir im Alltag einer Menge Stress ausgesetzt. As you know, we are exposed to a lot of stress in daily life. Comme vous le savez, nous sommes exposés à beaucoup de stress dans la vie de tous les jours. Как известно, в повседневной жизни мы подвергаемся большому количеству стрессов. Bizi strese sokacak çok fazla durum oluyor. ||ситуаций много|||| ||mettra|||situation|il y a us|stress|put into|||situations| ||in Stress versetzen|||| |إلى التوتر|يدخلنا|||| ||入れる|||| Es gibt so viele Situationen, die uns stressen können. There are too many situations that put us under stress. Il y a trop de situations qui nous stressent. Есть так много ситуаций, которые могут вызвать у нас стресс. Günlük tutmak düşüncelerimizi, hislerimizi yazmamızı sağladığı için bizi rahatlatıyor, stresimizi azaltıyor. journal||nos pensées|nos sentiments|écrire|permettant de|||nous soulage|notre stress|réduit ||our thoughts|our feelings|"to write"|allows us to|||relieves|our stress|reduces ||أفكارنا|مشاعرنا|كتابة|يوفر||||التوتر| ||私たちの考え|私たちの感情|書くこと|提供する|||リラックスさせてくれます|ストレス|減らしている |||unsere Gefühle||||||unseren Stress| Ein Tagebuch zu führen entspannt uns und reduziert unseren Stress, da es uns erlaubt, unsere Gedanken und Gefühle aufzuschreiben. Keeping a diary helps us to write down our thoughts and feelings, so it relieves us and reduces stress. Ведение дневника расслабляет и снимает стресс, поскольку позволяет записывать свои мысли и чувства.

Ayrıca günlük tuttuğumuzda, yıllar sonra günlüğümüzü tekrardan okuyup o zamanki düşüncelerimizi, hislerimizi, yaşadığımız şeyleri hatırlayabiliyoruz. ||||потом|||||||||вещи| aussi|journal|tenons|les années||notre journal|à nouveau|||à l'époque|nos pensées|sentiments|nous avons vécu|les choses|nous pouvons rappeler Additionally||we keep|years later||our journal|again|read|that|that time|our thoughts|our feelings|we experienced||we can remember |||||||||||unsere Gefühle||| |||||||قراءة|||||||نستطيع ||つけている|||私たちの日記||||その時の||感情|生きていた||思い出せます Außerdem können wir, wenn wir ein Tagebuch führen, unser Tagebuch nach Jahren noch einmal lesen und uns an unsere damaligen Gedanken, Gefühle und Erlebnisse erinnern. In addition, when we keep a diary, we can read our diary again after many years and remember our thoughts, feelings, things we experienced. De plus, lorsque nous tenons un journal, nous pouvons le relire des années plus tard et nous souvenir de nos pensées, de nos sentiments et de nos expériences à ce moment-là. Кроме того, когда мы ведем дневник, мы можем перечитывать его через годы и вспоминать свои мысли, чувства и переживания того времени.

Türkçe öğrenirken de Türkçe bir günlük tutmaya çalışarak yazma becerilerinizi geliştirebilirsiniz. |en apprenant||||journal||en travaillant|écriture|vos compétences en écriture|développer |while learning||||||by trying||your writing skills|develop |||||||بالعمل||| ||||||つける|働きながら||| |||||||indem Sie versuchen||Ihre Schreibfähigkeiten|können verbessern Während du Türkisch lernst, kannst du deine Schreibfähigkeiten verbessern, indem du versuchst, ein Tagebuch auf Türkisch zu führen. While learning Turkish, you can improve your writing skills by trying to keep a diary in Turkish. Tout en apprenant le turc, vous pouvez améliorer vos compétences en écriture en essayant de tenir un journal en turc. Изучая турецкий, вы можете улучшить свои навыки письма, пытаясь вести дневник на турецком языке. Ayrıca yeni kelimeler öğrenmenize de çok faydası olacaktır. aussi||mots nouveaux|votre apprentissage|||bénéfice|sera bénéfique "Additionally"||words|your learning|||beneficial| |||学ぶこと|||利益| Es wird Ihnen auch helfen, neue Wörter zu lernen. It will also help you learn new words. Çünkü her gün yeni bir şeyler yaşıyorsunuz ve bu yeni şeyleri günlüğünüze anlatmak için yeni kelimelere ihtiyacınız olabilir. ||||||vous vivez||||choses|dans votre journal|expliquer|||mots nouveaux|votre besoin|pouvez avoir ||||||you are living|||||journal|describe to|||words|you need| |||||||||||إلى يومياتكم||||كلمات|| |||||こと||||||あなたの日記に||||言葉|必要があります| Weil Sie jeden Tag etwas Neues erleben und möglicherweise neue Worte brauchen, um diese neuen Dinge in Ihrem Tagebuch zu beschreiben. Because you have something new every day, and you might need new words to explain these new things to your diary. Parce que chaque jour, vous vivez quelque chose de nouveau et que vous pouvez avoir besoin de nouveaux mots pour décrire ces nouvelles choses dans votre journal. Ve böylelikle de yeni kelimeler öğrenebilirsiniz günlüğünüzü yazarken.O yüzden az da olsa her gün günlük yazmakta fayda var. |ainsi|||mots|vous pouvez apprendre|votre journal|en écrivant||c'est pourquoi|peu|de|un peu|||journal|écrire|avantage| |in this way||||learn new words|your diary|while writing||therefore|a little|even|even if it's|||journal|writing|benefit| |بهذه الطريقة||||يمكنكم التعلم|يومياتكم||||قليل||||||الكتابة|| ||||||あなたの日記|書くとき|||||||||書くこと|| Und auf diese Weise können Sie während des Tagebuchschreibens neue Wörter lernen, deshalb ist es sinnvoll, jeden Tag ein Tagebuch zu schreiben, auch wenn es ein wenig ist. And so you can learn new words while you write your diary. Ainsi, vous pouvez apprendre de nouveaux mots en écrivant votre journal, et il est donc utile d'écrire un journal tous les jours, même si c'est un peu. А чтобы вы могли учить новые слова во время ведения дневника, полезно вести дневник каждый день, даже если он небольшой. Bunu deneyebilirsiniz. cela|vous pouvez essayer |you can try |試すことができます Sie können dies versuchen. You can try it. Вы можете попробовать это.

Evet, yavaş yavaş programımızın sonuna geliyoruz. |||de notre programme|fin|nous arrivons Yes|||our program's||we are coming |||برنامجنا||نصل |遅い||||来ています Yeah, we're slowly coming to the end of our program. Oui, nous arrivons lentement à la fin de notre programme. Да, мы медленно подходим к концу нашей программы. Şimdi sizinle kendi günlüğümden, çocukluğumda yazdığım sayfalardan bazılarını paylaşmak istiyorum. |avec vous|my|de mon journal|mon enfance|que j'ai écrit|pages|certains passages|partager| ||my|my diary|in my childhood||pages from|some of them|share| |||من يومي|في طفولتي||صفحات||| |||日記から|子供の頃|書いた|ページ||共有する| Now I want to share with you some of my own diary, some of the pages I wrote in my childhood. Je voudrais maintenant partager avec vous quelques pages de mon journal, des pages que j'ai écrites dans mon enfance. Теперь я хотел бы поделиться с вами некоторыми страницами из моего собственного дневника, который я вел в детстве. Tabii o zamanlar çocuk olduğum için basit bir dil kullanmışım. |||enfant|était||simple|||j'ai utilisé |||child|||simple|||I've used |||||||||استخدمت もちろん|||子供|だった||簡単な|||使っていた Natürlich habe ich mich damals, seit ich ein Kind war, einer einfachen Sprache bedient. Of course, since I was a child, I used a simple language. Конечно, я использовал простой язык, потому что в то время был ребенком. Tabii o zamanlar çocuk olduğum için basit bir dil kullanmışım. Kolay bir dil kullanmışım.Bu da sizin daha rahat anlamanızı sağlayacaktır. |||j'ai utilisé|||votre||aisé|votre compréhension|permettra |||I have used|||||easier|your understanding|will ensure ||||||||||سيضمن |||||||||理解|提供する Ich habe eine einfache Sprache verwendet, die Ihnen das Verständnis erleichtern wird. I used an easy language. This will help you to understand more easily. Я использовал простой язык, чтобы вам было легче понять. Kolay bir dil kullanmışım.Bu da sizin daha rahat anlamanızı sağlayacaktır. O zaman başlayalım... ||commençons Fangen wir dann an... Lets start then...

---

06/12/2004 06/12/2004

Altı -Aralık-İki bin dört Six|décembre|deux|deux| |December||| Sechs – Dezember – Zweitausendvier Six-December-Two thousand four Шестое декабря две тысячи четвертого года

Günlüğüm, Mon journal 私の日記 mein Tagebuch, my diary, Мой дневник

Bugün okuldan sonra arkadaşıma gittim. |de l'école||à mon ami| |||my friend|I went 今日は||後|友達に| Ich war heute nach der Schule bei meinem Freund. I went to my friend after school today. Сегодня после школы я пошел к своему приятелю. Onunla oyun oynadım. Avec lui|jeu|joué with him||played |اللعبة| 彼と||しました I played with him. Eve geldim. Ich kam nach Hause. I came home. Sonra gazete vermek için Zehra Teyze'lerin evine gittim. |journal|donner||tante Zehra|la tante|chez Zehra Tey| |newspaper|to give||Aunt Zehra|Aunts|Aunt Zehra's house| ||إعطاء الجريدة||زهرة|عمة|| |||||おばさんの|| Dann ging ich zu Zehra Teyze nach Hause, um die Zeitung auszuliefern. Then I went to Aunt Zehra's house to give a newspaper. Затем я отправился к дому Зехры Тейзе, чтобы доставить газету. Kapıda onların  kedisi vardı. at the door|their|chat|avait At the door|their|cat| عند الباب||| Da war ihre Katze an der Tür. They had their cat at the door. У дверей стоял их кот. Beni tırmalamaya çalıştı. Me|griffer|a essayé أنا|خدشني| |scratch me| |引っかくこと| Er hat versucht, mich zu kratzen. He tried to scratch me. Il a essayé de me griffer. Он пытался поцарапать меня. Kaçtım. J'ai fui I ran away. هربت 逃げた Ich renne weg. I ran. Neyse eve geldim. bon je suis rentré|à la maison|je suis rentré Anyway|| Jedenfalls bin ich nach Hause gekommen. Anyway, I came home. Так или иначе, я пришел домой. Akşam oldu. le soir|it became There was evening. Babamla pastaneye gittik. Avec mon père|à la pâtisserie| with my dad|to the bakery| مع والدي|المخبز| 父と|パティスリー| Ich war mit meinem Vater beim Bäcker. Dad and I went to the bakery. Kocaman bir pastayla eve döndük. ||||вернулись Énorme||with a cake||returned Huge||with a cake||returned كبير||كعكة كبيرة||عدنا 大きな||ケーキ||帰った Wir kamen mit einem großen Kuchen nach Hause. We came home with a big cake. Мы вернулись домой с большим тортом. Dişimi fırçalayıp yattım. mes dents|en brossant|je me suis couché My tooth|brushed|I went to bed أسناني|فرشت|نمت 歯|ブラシをかけて|寝ました Ich putzte mir die Zähne und ging ins Bett. I brushed my teeth and went to bed. Я почистил зубы и пошел спать.

Hoşça kal! Stay well!|Stay |ابق |さようなら Bye!

--- ---

15/01/2004 15/01/2004

On beş-Ocak-İki bin dört |quinze|Janvier||| ||January||| Fünfzehn – Januar – Zweitausendvier Fifteen-January-Two thousand four

Sevgili Günlüğüm, cher| Dear| عزيزي| Liebes Tagebuch, Dear Diary,

Bu sabah bol bol çizgi film izledim. ||viel|||| |this morning|a lot of||cartoons||watched ||||dessin||j'ai regardé Ich habe mir heute Morgen viele Zeichentrickfilme angesehen. I watched lots of cartoons this morning. J'ai regardé beaucoup de dessins animés ce matin. Kahvaltıda da salamla kaşar peyniri yedim. Au petit déjeuner||salami|fromage|cheese|j'ai mangé for breakfast||with salami|cheddar cheese|cheese| ||سلام|جبن|الجبن| ||サラミ|チーズ|チーズ| |||Käse|| Ich habe Cheddar-Käse mit Salami zum Frühstück gegessen. For breakfast I ate salami and cheddar cheese. J'ai mangé du salami et du cheddar au petit-déjeuner. Я ел сыр чеддер с салями на завтрак. Günler güzel geçiyor. Jours||passe ||passing by The days are going well. Ce fut une bonne journée. Это был хороший день. Hayat devam ediyor.Ayşe ve Zehra adlı iki arkadaşım bugün bize geldiler. la vie|continue|fait|||Zehra|appelé|deux|mes amies||chez nous|came Life|goes on|||||named|||||came |||عائشة|||المسمات|||||جاءوا |||||||||||来ました Das Leben geht weiter Zwei meiner Freundinnen, Ayşe und Zehra, sind heute zu uns gekommen. Life continues. My two friends, Ayşe and Zehra, came to us today. Deux de mes amies, Ayşe et Zehra, sont venues aujourd'hui. Жизнь продолжается, сегодня к нам пришли две мои подруги Айше и Зехра. Akşama kadar oynadık.Sonra ben kendime bir cappichino hazırladım. ce soir|jusqu'à||||à moi||cappuccino|préparé evening|until|played|||||cappuccino|I made |||||||كابتشينو| |||||||カプチーノ| Wir spielten bis zum Abend, dann machte ich mir einen Cappichino. Then I made myself a cappichino. Nous avons joué jusqu'au soir et je me suis préparé un cappichino. Мы играли до вечера, потом я сделал себе капучино. Bir yandan capichino'yu yudumlarken, bir yandan da "Sihirli Annem" i büyük bir keyifle izledim. |||||||Сказочная мама||||||смотрел(а) |d'un côté|cappuccino|en sirotant||de côté||Magique|ma mère||||avec plaisir|watched |on one hand|capuccino|sipping||on one hand||Magical||on one hand|great||with great pleasure| |gleichzeitig||yudumlarken||||Sihirli|||||| ||كابتشينو|يحتسي||||سحرية||ها|||| ||カプチーノ|飲みながら||||マジック|||||| Während ich einerseits Capichino schlürfte, schaute ich mir auch mit großem Vergnügen „Magic Mom“ an. While sipping Capichino, I watched "My Magic Mother" with great pleasure. Tout en sirotant un capichino, j'ai regardé avec grand plaisir "My Magic Mum". Потягивая капичино с одной стороны, я с большим удовольствием смотрела и "Волшебную маму".

--- ---

22/12/2004 22/12/2004

Yirmi iki -Aralık-İki bin dört vingt|deux|décembre||deux mille| ||December||| Zweiundzwanzig – Dezember – zweitausendvier Twenty-two -December-Two thousand four Двадцать два декабря две тысячи четвертого года

İçimi döktüğüm günlüğüm, mon cœur|versé|mon journal my heart|poured out|my diary |أكتب| |吐き出す| Mein Tagebuch, das ich mein Herz ausschüttete, My diary, Mon journal intime où je m'épanche, Мой дневник, в котором я изливаю свое сердце,

Bugün Elif'e kırgınım. Bugün öğretmenin bize verdiği ödevi yapmak için onlara gittik. |à Elif|je suis fâché||du professeur||donné|devoir|faire||à eux|nous sommes allés today|to Elif|I'm upset|today|the teacher's||gave|homework|||| ||أنا زعلان من||المعلم||أعطى||||| |エリフに|私は怒っています|今日|先生の||||||| Ich bin heute wütend auf Elif. Heute sind wir zu ihnen gegangen, um die Hausaufgaben zu machen, die der Lehrer uns gegeben hat. Today I went to Elif to do the homework the teacher gave us today. Aujourd'hui, je suis vexé avec Elif. Aujourd'hui, nous sommes allés chez eux pour faire les devoirs que le professeur nous a donnés. Я сегодня злюсь на Элиф. Сегодня мы пошли к ним, чтобы сделать домашнее задание, которое нам дал учитель. El resmi kesip boyayacaktık. |||раскрасим il|officiel|découpant|allions peindre We|the picture|cutting out|were going to paint |الصورة|قطع|سنرسم ||切って|塗る Wir wollten ein Handbild schneiden und malen. We would cut and paint the hand picture. Nous devions découper et colorier un dessin à la main. Мы собирались вырезать и нарисовать ручную картину. Elif'in yaptıkları biraz güzel oldu. |actions||| Elif's|Elif's actions||nice| Was Elif gemacht hat, war ziemlich gut. What Elif did was nice. Le travail d'Elif est un peu beau. Работы Элиф очень красивы. Ama benimkiler daha güzeldi. Mais|les miens|| لكن|أشيائي|| |mine|| |私のもの|| Aber meiner war besser. But mine was better. Но моя была лучше. Elif bunu çekemedi, kıskandı.Ve bana "Nur, seninkiler çok çirkin oluyor. |cela|couldn't stand|jalousie||||tes amis||très moches|devient Elif|this|couldn't stand|got jealous|||light|"yours"||ugly| ||لم تستطع|غارَت||||أهلك||| ||撮れなかった|嫉妬した||||あなたの人たち||醜い| |||sie wurde eifersüchtig||||||| Elif konnte es nicht ertragen, sie wurde eifersüchtig und sagte zu mir: „Nur, deine sind so hässlich. Elif could not pull it, jealous.And me, "Nur, yours are very ugly. Elif ne l'a pas supporté, elle était jalouse et m'a dit : " Nur, les tiens sont très laids. Элиф не выдержала, заревновала и сказала мне: «Нур, у тебя такие уродливые. Bırak ben yapayım!" |я|сделаю Laisse||let me Let me do it!||do it |أنا|أفعل Lass mich das machen!" Let me do it! " Laissez-moi faire !" Позвольте мне сделать это!" dedi. said said.

Ondan böyle bir şey beklemiyordum. de lui|comme ça|||je ne m'y attendais pas from him|like this|||didn't expect ||||كنت لا أتوقع ||||期待していなかった So etwas habe ich von ihm nicht erwartet. I didn't expect that from her. Je ne m'attendais pas à une telle chose de sa part. Я не ожидала от него ничего подобного. Çok üzüldüm. |je suis triste |I'm sorry. |悲しかった Es tat mir sehr leid. I was very sorry. Je suis vraiment désolée. Мне очень жаль. Sonra eve geldim. Dann kam ich nach Hause. Then I came home. Babam bana "Kızım sen ondan daha üstünsün, onun o çirkin sözleriyle kendini üzme! " ||ma fille||lui||tu es supérieure|lui||laid|ses paroles|toi-même|tristez My dad|to me|my daughter||him||better than|of him||ugly|with words|yourself|"get upset" |||أنت|||أنت أفضل||||||تحزني ||||||優れている|||醜い|言葉で||悲しまないで ||||||überlegen||||||ärgern Mein Vater sagte zu mir: "Tochter, du bist ihr überlegen, ärgere dich nicht über ihre hässlichen Worte!" My father said to me, "My daughter, you are better than her, don't upset her with her ugly words!" Mon père m'a dit : "Ma fille, tu es supérieure à lui, ne t'énerve pas avec ses vilaines paroles !". Отец сказал мне: «Дочь, ты выше ее, не расстраивайся ее некрасивыми словами!» dedi.

Ayrıca bugün babam para kazandı. De plus||||a gagné Also||my dad|money|earned ||||كسب Auch heute verdiente mein Vater Geld. Besides, my dad made money today. De plus, mon père a gagné de l'argent aujourd'hui. Также сегодня мой отец заработал деньги. Canım babam bize pasta aldı. mon cœur|mon père|à nous|gâteau|a acheté my dear|||cake| |||كيكة| |||ケーキ| Mein lieber Vater hat uns einen Kuchen gekauft. My father bought us a cake. Mon cher papa nous a acheté un gâteau. Мой дорогой папа купил нам торт. Ben pastacının hesap makinesinden daha hızlı hesapladım. |pâtissier|calcul|machine|||j'ai calculé I|the baker's|calculation|calculator||fast|I calculated faster |الخباز|حساب|الآلة|||حسبت |パティシエの|計算|計算機から|||計算した ||||||gerechnet Ich habe schneller gerechnet als der Taschenrechner des Bäckers. I calculated it faster than the pie maker's calculator. Je l'ai fait plus vite que la calculatrice du boulanger. Я считал быстрее, чем калькулятор пекаря. Bana "aferin" dediler. à moi|bien fait|ils m'ont dit |Well done|said |أحسنت| |おめでとう| Sie sagten mir "gut gemacht". They called me "well done." Ils m'ont dit "bravo". Они сказали мне "молодец".

Güle Güle Goodbye| |ابتسامة Tschüss Bye

---

4/2/2005 4/2/2005

Dört-Şubat-İki bin beş |February||| |2月||| Fourth-February-Two thousand five Четыре-февраля-две-тысячи-пять

Sevgili Günlük, Cher|journal intime Dear Diary, Дорогой дневник

Bugün okulda kendimi çok yalnız hissettim. ||moi-même||seul|je me suis senti ||myself||lonely|I felt Ich habe mich heute in der Schule sehr einsam gefühlt. I felt very lonely at school today. Сегодня в школе мне было так одиноко. En sevdiğim arkadaşım Büşra artık en çok beni sevmiyordu. |préférée|mon amie|Büşra|now||||n'aimait plus |||Büşra|anymore|most|||didn't love |||بشرى|||||لم تكن تحبني |||ビュシュラ|||||好きではなかった Meine beste Freundin Büşra liebte mich nicht mehr am meisten. My favorite friend Büşra didn't love me anymore. Mon amie préférée, Büþra, ne m'aimait plus du tout. Моя любимая подруга Бюжра больше не любила меня больше всех. O da yalan bir dostmuş. ||lie||faux ami he||a lie||a false friend O(1)||||صديق ||||友達だったようだ ||Lüge|| Er war auch ein falscher Freund. He was a lying friend. C'était aussi un faux ami. Он тоже был ложным другом. İnsanın çok az gerçek dostu var. l'homme||très peu|vrai|friend| a person|||true|friend| Der Mensch hat sehr wenige wahre Freunde. A man has very few true friends. L'homme a très peu de vrais amis.

Hoşça kal! Goodbye!

---

Evet sanırım bu kadar yeterli. |je pense|||suffisant |"I think"|||sufficient Ja, ich denke das reicht. Yeah, I guess that's enough. Oui, je pense que c'est suffisant. Bunları yazarken 8 -10 sekiz-on  yaşlarındaydım. ces choses|en écrivant|huit||eight to ten these||eight||I was around ||ثمانية||كنت في سن الثامنة إلى العاشرة これらを|書いている|8||歳 Ich war etwa 8-10 Jahre alt, als ich dies schrieb. I was 8 -10 eight-ten years old. O yüzden biraz sıkıcı olabilir. |||ennuyeux|could be it|that||a bit boring| Es kann also etwas langweilig werden. So it can be a bit boring. Так что это может быть немного скучно. Çok renkli bir hayatım yoktu. Très|||ma vie|n'était pas |colorful||my life|did not have Ich hatte kein sehr buntes Leben. I didn't have a very colorful life. Je n'ai pas eu une vie très colorée. Günlüğümü okurken şunu fark ettim; Genellikle mutsuzken, üzgünken günlük yazmışım. Мой дневник||||||||| Mon journal|en lisant|this|écouter|||malheureux|triste|journal|I have written my diary|reading|this|realize||usually|when unhappy|while sad||I have written |أقرأ|||||عندما أكون حزينًا|عندما أكون حزينًا||كتبت |||||通常|不幸な時|悲しいとき|日記|書いていた Beim Lesen meines Tagebuchs wurde mir das klar; Normalerweise schrieb ich ein Tagebuch, wenn ich traurig oder traurig war. While reading my diary, I noticed that; I usually write diaries when I'm sad, sad. En lisant mon journal, je me suis rendu compte que je l'écrivais généralement lorsque j'étais malheureuse et triste. Читая свой дневник, я поняла, что обычно писала его, когда была несчастна и грустна. Mutluyken , her şey yolundayken kalemi elime almak gelmemiş aklıma. en étant heureux|||sur la bonne voie|stylo|ma main|prendre un stylo|pas venu|mon esprit While happy|||on track|the pen|my hand||hadn't occurred|to my mind عندما أكون سعيدًا|||على ما يرام|قلمي|إلى يدي||لم يخطر|عقلي 幸せな時に|||順調な時に|ペン|手に||| Wenn ich glücklich war, wenn alles in Ordnung war, kam ich nicht auf die Idee, zur Feder zu greifen. When I was happy, when I was all right, I did not think of taking the pen. Quand j'étais heureux, quand tout allait bien, je ne pensais pas à prendre le stylo. Когда я был счастлив, когда все было хорошо, мне и в голову не приходило взяться за перо. Aldıysam bile hızlı hızlı bir şeyler karalamışım, bir şeyler yazmışım. если я взял||||||||| si je l'ai pris|même|rapidement|rapide|||j'ai griffonné|||j'ai écrit "If I took"|even if|fast||||scribbled something down|||I wrote Wenn ich genommen habe||||||hingeschmiert||| إذا كنت قد أخذت||سريع||||كتبت||| たとえ||||||メモした||| Selbst wenn ich es gekauft habe, habe ich schnell etwas gekritzelt, ich habe etwas geschrieben. Even if I did, I quickly scribbled something, wrote something. Même si c'était le cas, j'ai rapidement griffonné quelque chose, écrit quelque chose. Даже если и купил, то быстро что-то строчил, что-то писал. Üzüntü her ne kadar kötü bir şeymiş gibi görünse de diğer insanlara yaptığı gibi beni de farklı alanlarda beslemiş, farklı alanlarda geliştirmiş. Tristesse|||autant|||c'était une chose||semble||autres|aux autres|a fait||moi||different|domaines|nourri|différents|domaines|développé الحزن||ما||||شيء||||الآخر|للناس|||أنا||مختلف|مجالات|أغذى|مختلف||طور Sorrow||||||seems to be||"may seem"||other||"has done"|||||fields|nourished|different|in different areas|nurtured 悲しみ||||||こと||見える||||||||||育ててくれた|||発展させてくれた Traurigkeit||||||||||||||||||genährt hat||| Obwohl Traurigkeit wie eine schlechte Sache erscheinen mag, hat sie mich in verschiedenen Bereichen genährt und mich in verschiedenen Bereichen entwickelt, wie sie es auch für andere Menschen tut. Although sadness seems to be a bad thing, it has fed me in different areas as it has done to other people and has developed in different areas. Bien que la tristesse semble être une mauvaise chose, elle m'a nourri dans différents domaines et m'a développé dans différents domaines, comme elle l'a fait pour d'autres personnes. Хотя грусть может показаться чем-то плохим, она питала меня в разных областях и развивала меня в разных областях, как и других людей. ortaya bir şeyler koymama yardım etmiş. sur la table|||ne pas mettre|aide|a aidé come up with|||"putting something"|help|helped إلى|||عدم وضعي||ساعد |||置かない|| zuletzt||||| Es hat mir geholfen, mir etwas einfallen zu lassen. He helped me put things together. m'a aidé à faire sortir quelque chose. Это помогло мне кое-что придумать. O zaman iyi ki üzüntü beni bulmuş. |||good that|sorrow||m'a trouvé O(1)|that time|||sadness||found ||||||وجد ||||||見つけた Dann ist es gut, dass die Traurigkeit mich gefunden hat. Then I'm glad the sadness found me. Alors je suis heureux que la tristesse m'ait trouvé. Тогда хорошо, что печаль нашла меня. iyi ki üzülmüşüm. ||j'ai été triste ||I'm glad I ||لقد حزنت ||私は悲しんでいた Nun, ich bin traurig. Good thing I'm sorry. хорошо, что я был огорчен.

Küçükken çok küçük şeylerden mutlu olabiliyormuşum , ya da çok gereksiz şeyleri kafamda büyütebiliyormuşum. ||petit|choses||could be||||inutile||dans ma tête|je pouvais agrandir When I was little|||small things||I could be|or|||unnecessary||"in my head"|"could magnify" |||||كنت أستطيع||||غير ضرورية||في رأسي|أكبرها 小さい頃||小さな|こと||できていた||||||頭の中で|大きくできていた Als ich klein war, konnte ich mit ganz kleinen Dingen zufrieden sein, oder ich konnte mir unnötige Dinge im Kopf ausdenken. When I was little, I could be happy with very little things, or I could grow very unnecessary things in my head. Quand j'étais petite, je pouvais être heureuse avec de toutes petites choses, ou je pouvais faire toute une histoire avec des choses inutiles. В детстве я мог радоваться очень мелким вещам, или же мог раздуть в своей голове совершенно ненужные вещи. Ama en önemlisi ne kadar da masummuşum. ||le plus important||||je suis innocent But||most important||||so innocent ||الأهم||||كنت بريئًا ||||||無邪気だった ||||||so unschuldig war Aber am wichtigsten, wie unschuldig ich war. But most importantly, how innocent I was. Mais surtout, à quel point j'étais innocente. Но самое главное, насколько же я был невинен. Adı üstünde çocukmuşum.İyi ki bu günlüğü yazmışım. Nom|on|j'étais enfant||||journal|j'ai écrit Name|"as it says"|I was a child|Good||||I wrote ||كنت طفلاً||||اليوميات| ||子供だった||||日記|書いた Ich war schließlich ein Kind und ich bin froh, dass ich dieses Tagebuch geschrieben habe. Good thing I wrote this diary. J'étais un enfant. Je suis heureux d'avoir écrit ce journal. В конце концов, я был ребенком и рад, что написал этот дневник. Çocuk beni hatırlamışım. l'enfant|moi|me souviens Child||I remembered الطفل||تذكرتني ||覚えていた ||mich erinnert Junge, erinnere dich an mich. Boy, I remembered me. Мальчик вспомнил меня. Çocukluğun nasıl bir şey olduğunu hatırlamışım.. Az önce de dediğim gibi, iyi ki bu günlüğü yazmışım,iyi ki bugüne kadar saklamışım ve iyi ki sizinle paylaşmışım. enfance|comment|||be|je me suis souvenu|un peu|tout à l'heure||comme j'ai dit|||||journal|écrit|||jusqu'à aujourd'hui|jusqu'à|gardé||||vous|partagé "Your childhood"||||"it is like"|I remembered||a moment ago||"I said"|||||diary||||to this day||I have kept|||||shared with you ||||||||||||||||جيد||إلى اليوم||لقد احتفظت|||||شاركت 子供時代|||||覚えていた||||||||||書いていた|||||隠しておいた||||あなたと|共有した Ich erinnerte mich daran, wie die Kindheit war. Wie ich gerade sagte, ich bin froh, dass ich dieses Tagebuch geschrieben habe, ich bin froh, dass ich es bis heute aufbewahrt habe, und ich bin froh, dass ich es mit Ihnen geteilt habe. I remembered what childhood was like .. As I said just before, I am glad I wrote this diary, I am glad that I have kept it to this day and I am glad that I shared it with you. Я вспомнил, каким было детство.. Как я только что сказал, я рад, что написал этот дневник, я рад, что сохранил его до сегодняшнего дня, и я рад, что поделился им с вами.