×

Nós usamos os cookies para ajudar a melhorar o LingQ. Ao visitar o site, você concorda com a nossa política de cookies.

image

ZihinX, Yeni doğan kızım için...

Yeni doğan kızım için...

Kızım, birkaç gün önce sen dünyaya geldin. Her türlü tuhaf ve sıradışı şeyler göreceğin bu dünyaya.

Hem kötülükler, hem iyilikler göreceğin,

hem dertli, hem de sevinçli zamanlar yaşayacağın bir dünyaya.

Daha 9 ay önce gözle görülemeyen küçücük bir hücreyken,

100 milyonlarca hücrenin arasından sen en güçlüsü olarak ana rahmine girmeyi başardın

ve böylece bu hayattaki ilk başarını kazanmış oldun.

Şimdiyse dünyaya gelecek büyüklüğe ulaştın ve hayattasın artık.

Yani bir sonraki aşamadasın.

Yani senin gibi 100 milyonlarca hücrenin arasından dünyaya gelmeyi başaran

7 milyar başarılı insanın olduğu yeni rekabet ortamında.

Ben de artık bir süredir bu ortamda yaşayıp az çok bir şeyleri görmüş ve anlamış biri olarak,

bu videoyu izleyip anlayacak yaşa geldiğinde,

senin bunlardan az da olsa ders çıkarabilmen için sana birkaç öğütte bulunmak istiyorum.

Çünkü bunları sana en samimi şekilde söyleyebilecek bu hayattaki 3-4 kişiden biriyim.

Diğer bütün insanların da kendi yakınları olduğundan,

belki de hiçbir zaman benim olduğum kadar içten sana nasihat edemiyecekler.

İlk önce şunu bilmelisin,

senin bu videoyu izleyip anlayabileceğin zamanlar gelinceye kadar,

bu kanalı halen devam ettirip ettiremeyeceğimi şu an bilemiyorum.

Ama hazırladığım diğer videoları izlediğinde,

o videoların hepsini genelde tanımadığım insanlar için yaptığımı anlayacaksın.

Fakat bu video sadece senin için.

Ben henüz babalığın nasıl bir şey olduğunu bilmiyorum.

Bildiğim şey şu ki, bu dünyaya geldiğin günden itibaren sen hem öğrencisin, hem de öğretmen.

İlk dakikadan itibaren hayatı, yaşamayı ve insanları öğrenmeye başlayacaksın.

Yani yeni şeyler öğrenmekte bir öğrenci olacaksın.

Fakat aynı zamanda bana ve annene, babalık ve anneliğin nasıl birşey olduğunu öğreteceksin.

Böylece öğretmen olmuş olacaksın.

Sen daha dünyaya gelmeden öğretmenlik yapmaya başladın.

Çünkü senin doğacağını öğrendiğimiz günden bu yana, benim düşüncelerimde çok şey değişmeye başladı.

Daha da olgunlaşmaya başladım.

Sorumluluğumun ne kadar büyük olduğunu anlamaya başladım

ve şu ana kadar birçok şey beynimde değişmeye başladı bile. Şimdiye kadar benim gecem gündüzüm farklı iş ve sosyal projelerdi,

fakat şimdi öyle değil.

Artık en büyük projem sensin.

Artık gelecekte kendi ayakları üzerinde durabilecek, doğacak çocukları için iyi bir anne olabilecek, ailesi için gerçek bir yuva kurabilecek ve kendi ailesinin temelini güçlendirecek birini yetiştirip hazırlamak, yani seni hazırlamaktır en büyük projem.

Öncelikle, var olduğum sürece seni korumaya çalışacağımı

ve bunun için elimden geleni yapacağımı bilmeni isterim.

Ama, bu bir yere kadar.

Ben seni her zaman koruyamam.

Sen gittikçe daha özgür bir kişi olacaksın.

Bu yüzden önemli olan şey, benim ve annenin yanında olmadığı zamanlarda

senin doğru kararlar verebilmeyi öğrenmendir.

Sana ilk nasihatım, ne durumda olursan ol, ne gibi zorluklarla karşılaşırsan karşılaş,

hep hayallerinin peşinden git.

Düşün ki, hepimizin bu dünyada belli bir misyonu var.

Sen de kendi misyonunun ne olduğunu anlamak için hayallerinebakabilirsin.

Seni sen yapan hayallerin.

Belki de o kadar tuhaf ,farklı ilgi alanların ve hayallerin olacağı bir zaman gelecek ki

ben bir baba olarak onlara karşı çıkmak isteyebilirim.

Kendi tecrübe ve bilgilerime dayanarak senin seçtiğin yolun doğru olmadığını söylebilirim. Çünkü sonuçta ben bir babayım,

kendimce senin için en iyisinin ne olduğunu bildiğimi sanacağım.

Ama sana bir şey söyleyeyim mi?

Ben sana ne nasihat etsem de , yol göstersem de , hep son kararı sen kendin ver.

Önündeki engellere rağmen senin kendi içindeki karar değişmiyorsa, demek ki doğru yol odur.

Sana çok engel olursam da bu videoyu aç ve bana izlet, izin veriyorum.

De ki, ‘ bak baba, gençken bana bunları söylüyordun.'

Ben de bu şekilde farkına varıp, hatırlayayım ve senin yolundan çekileyim.

Hep hayal kur, kızım.

Hayallerinin ucu bucağı olmasın.

Çok uzaklara gitsin hayallerin.

Hayatta başarabileceğin şeyler hayal ettiklerinin sınırını geçemez.

O yüzden hayallerin çok geniş olmalı.

Geniş olmalı ki, başarıların da o derece büyük olabilsin.

O kadar hayal et ki, hayalin bu dünyanın sınırlarını bile aşsın.

Etraftakiler ancak 3 boyutu düşünebilirken,

sen 4, 5, 6 veya daha çok boyutu düşünüp hayal etmeye çalış.

Asla beynine sınırlar koyma.

Amaçların yolunda da kendine limitler koyma

Büyük amaç yoktur.

Bu dünya çok küçük.

Etrafına ve dünyaya baktığın zaman kendini büyük ve heybetli biri olarak düşün

ve sanki küçük bir küreye uzaktan baktığını farzet.

Bak o zaman bütün o zor işler sana nasıl da kolay gelecektir.

Yanlış yapmaktan da korkma.

Ben zaten yaşadığım sürece, hep sana doğru bildiklerimi söylemekle yol gösteriyor olacağım.

Tüm kalbinle inandıklarının peşinden koşarak gitmeye çalış.

O kadar hızlı git ki, eğer yanlış yoldaysan, bunu çabucak anla ve yolunu zaman kaybetmeden hemen değiştirebil.

Hepimiz insanız ve doğamız gereği hatalar yapıyoruz, merak etme....

Sen de çok hata yapacaksın.

Ama, önemli olan şu ki, hataların çok zamanını almasın

ve doğru şeyleri yapmaya daha çok zamanın kalsın.

Hiçbir engel seni yıldırmasın.

Hiçbir şeyden ve hiç kimseden korkma. Mert ol.

Hayat cesur insanları ödüllendirir hep.

Karşına çıkan engeller aslında senin bu yolda daha güçlü olmanı sağlayan şeylerdir.

Korkarak üstesinden geleceğin engeller...

Olaylara 2 tür bakış açısı vardır, kızım.

Bazı insanlar karşılarına bir dağ çıktığı zaman onu yolun sonu olarak görür ve dururlar.

Başka yollar ararlar.

Bazı insanlarsa karşılarına çıkan dağın arkasındaki aydınlık yolu görürler.

Ve o dağa tırmanarak o dağı aşarlar.

Bak o insanlar var ya, milyonlarca insanı da, dağın diğer tarafında bırakarak yollarına devam edip

istedikleri yere varmayı başarırlar.

Sen hep o ikinci insanlardan olmayı seç

Her zaman kendini geliştir.

Hep öğren. Ölünceye kadar.

Hiçbir zaman öğrendiklerinin yeterli olduğunu ve artık başka bir şeye ihtiyacının olmadığını düşünme.

Öğrendiklerin buz dağının gözükən kısmı sadece Henüz öğrenmediklerinse buz dağının suyun altında kalan büyük kısmı.

Şunu bil ki, bir şeyin var olup olmadığını ve senin onu bilip bilmediğini onu öğrenmeden bilemezsin. Uzaktan her şey çok açıkmış gibi gözükebilir.

O şeyi kulaktan dolma bilgilerle yeterince bildiğini de sanabilirsin.

Ama emin ol, sadece okuyarak, izleyerek ve gezerek öğrendikten sonra ‘

evet, ben bunu aslında bilmiyordum' dediğini farkedeceksin.

İşte bu yüzden az okuyan ve az öğrenen kişiler her şeyi bildiklerini sanırlar.

Çünkü neyi bilmediklerini bilmezler ki.

Ama hep öğrenmeye açık olan kişilerse, yeni şeyler öğrenirken şimdiye kadar ne kadar az şey bildiklerinin hep farkına vardıkları için,

bu mantıkla henüz bilmedikleri milyonlarca, milyarlarca faydalı bilginin olduğunu da tahmin edebiliyorlar.

“Bir insan her şeyi bilemez ki” diye düşünebilirsin.

Elbette, bilemez.

Sen sadece elinden geleni yap.

Hiçbir zaman durma.

Bir de en azından bir alanı digerlerinden çok ama çok iyi bilmeye çalış.

Çünkü o alan seni ilerleyen dönemde, kendi ayaklarının üzerinde tutan ve seni maddien destekleyen bir alan olabilir.

Ders çalıştığın zaman bil ki, çoğu insan ders çalışmayı sevmez.

Bu gayet normal bir şey.

Unutma ki, çoğu zaman insanın faydasını gördüğü şeyler hoşuna gitmeyerek yaptığı şeylerdir.

Etrafındaki insanları kınamamaya çalış.

Kim ne yaparsa yapsın, kendisi için yapıyor.

Sadece sen onlarda yanlış olarak gördüğün davranışları kendin yapma.

Sadece kendi yanlışlarından değil, başkalarının da yanlışlarından öğrenmeyi öğren.

Seni kim kınarsa kınasın, takılma ve o kınamaları bir şans olarak gör.

Bak ve anlamaya çalış,

gerçekten sana, seni iyiye doğru götürecek ve seni geliştirecek şeylerden mi bahsediyorlar?

Eğer öyleyse, hemen kendini düzeltmeye çalış.

Etrafını değiştirmeye çalışma.

Kendi kendini değiştir ve onlara örnek ol.

onlar da sana bakıp zamanla kendilerini değiştirecekler.

Değişmezlerse de, o noktadan sonra bu senin sorunun veya sorumluluğun değil artık.

Herkes kendi hayatını yaşar, iyi ya da kötü.

Sana mantıksız eleştiriler yapıldığında da umursama.

Şevkini kırmaya çalışanların seni de kendi bataklıklarına çekmesine izin verme.

Umursamamak nasıl olur diye düşünebilirsin.

Sana söyleyeyim nasıl olduğunu.

Umursamamak, bir eleştiriyi duyduktan sonra moralin bozulsa da,

cevap vermemen ve görmezden gelmen anlamına gelmiyor.

Eğer mantıklı olmayan eleştiri moralini bozuyorsa,

sen ona cevap versen de vermesen de, artık onu umursamışsın demektir.

Umursamamak, o eleştiriyi duymamış gibi davranmak demek. Diyelim ki, kulağında kulaklık var ve sevdiğin bir şarkıyı dinliyorsun.

Seni eleştiren kişi de karşında oturmuş ve sana bir şeyler söylüyor.

Sen onun dudaklarının hareket ettiğini görüyorsun ve negatif veya mantıksız bir şey söylediğinin farkındasın.

Ama ne söylediğini duymadığın için elbette moralin bozulmayacak.

Senin ruh halin o sırada dinlediğin o güzel şarkıyla dolu olacak.

İşte umursamamak böyle birşey.

Sanki o kişinin ne söylediğini duymuyorsun bile.

İnanarak gittiğin yol, senin kulağındaki o güzel şarkı olsun.

Ama hangi yolda gidersen git, hiçbir zaman sadece kendini düşünme.

Hep bildiklerini ve öğrendiklerini paylaşmaya çalış.

Başkalarının seni geçeceğinden korkma.

Onların senden öğrenmeye çalışırken harcadıkları zamanda,

sen daha da çok şey öğrenmiş ve daha gelişmiş olacaksın.

Sen kendinde varolan bilgiyi başkalarıyla paylaştıkça, o bilgi senin kafanda daha iyi oturacak

ve bu şekilde o bilgiyi çok yönlü kullanabilecek bir seviyeye gelebileceksin.

Biriyle tartıştığın zaman, mümkün olduğunca sakin kalmaya çalış.

Karşındaki senin için önemli biriyse, ondan 2-3 saat ara isteyip sonra tartışmaya devam etmeyi teklif et.

İnan bana, eğer tartıştığınız konu gereksiz bir şeyse, 2-3 saat sonra ikiniz de sakinleşmiş olacak

ve ikiniz de bu konunun yeniden açılmasını istemeyeceksiniz bile.

Eğer, karşındaki senin için o kadar da önemli biri değilse, o zaman hiç tartışmak için zaman harcama.

Gereksiz insanların senin zamanını, huzurunu ve enerjini almasına izin verme.

Elinden geldiğince az insanın kalbini kırmaya çalış kızım.

Eğer birinin kalbini kırdıysan, hemen özür dile.

Kendini ne pahasına olursa olsun, haklı çıkarmaya çalışma.

Gururunu böyle şeylerle doyurma.

Gururun senin düşmanın, hep aklında olsun.

Elinden geldiğince gururunun farkında ol ve sana yanlış şeyler yaptırmasına izin verme.

Özür dilemek, küçülmek veya gururunun kırılması demek değil.

Hem kendinin, hem de karşındakinin hayatını iyileştirme çabasıdır.

Biri senden özür dilediğinde de onu affetmeyi bil.

İnan bana, hayat bu tarz şeyleri çok anlamsız kılacak kadar kısa. Şöyle düşün,

sen de bu dünyayı terk ettikten sonraki zamanda,

bu dünyada yaşayanların senin kimden özür dileyip, kimi affettiğinden haberleri bile olmayacak.

Bütün bunlar sen var oldukça anlamlı olacak,

sen yok olduktan sonraysa silinip gidecek.

Böyle basit şeylerle hayatını mahvetme.

Sen birini affettikten sonra, o kişi tekrar tekrar aynı yanlışları yapmaya devam ediyorsa,

o zaman sadeceo insandan uzaklaş ve onunla ilgili beklentilerini yok et.

İleriye bak.

Biliyor musun?

Ben gecemi gündüzüme katıp bu dünyada iyi bir iz bırakmaya çalışıyorum.

Başarıp başaramayacağımı da henüz bilmiyorum.

Ama şayet bir gün başarırsam, asla benim başarılarımı kendine pay biçme.

Benim kızım olduğun için kendinle gurur duyma.

Benim kazandığım veya kazanacağım saygıyı hayatının hiçbir evresinde kullanmaya çalışma.

Benim başarılarımda ne kadar katkın olmuşsa, ancak o ölçüde kendine pay biçebilirsin.

Diğer şeylerdeyse senin bir katkının olmadığını anla ve şunu bil ki, senle ben ayrı bireyleriz.

Kendinle gurur duyman için kendi sebeplerin olsun.

Kendin tek başına bir birey olarak öyle başarılara imza at ki, onlarla gurur duyabilesin.

Kendi kazandıklarınla gurur duymak senin bu hayattaki en doğal hakkın.

Ama benim başarılarımı kendi başarınmış gibi sahiplenip, kendinle gurur duymaya senin hakkın yok. Çünkü eğer ben hayatta başarılı olursam, benim kızım olman sadece bir şans.

Senin aslında hayatta az başarıya imza atmış insanların evlatlarından hiçbir farkın veya üstünlüğün yok.

Kendi gücüne inan,benim veya başkalarının değil.

Ben sana inanıyorum.

Ama sen kendine benim sana inandığımdan daha çok inanmalısın. Unutmadan bir şey daha söyleyeyim.

Ne kadar başarılı olsan da, ne kadar başkaları için ulaşılmaz gözüksen de, hep mütevazı ol.

Hiç bir zaman kendini beğenmişlik yapma.

Çünkü maddi başarılar seni başkalarından daha üstün yapmıyor.

Seni başkalarından daha üstün kılan asıl şey, maddi başarıların olsa da

kibirlenmemen ve alçak gönüllüğünü korumandır.

Gerçek başarı, işte o samimiyeti, mütevazılığı ve başarı kazanmadan önceki orjinal halini korumaktır.

Hiçbir zaman herkes bir şey yapıyor diye sen de aynı şeyi yapmaya kalkma.

Sürü psikolojisiyle hareket etme.

Sen farklı olabilirsin.

Kendi düşüncelerin, kendi bakış açın olsun.

Bu, hep diğerlerinin söylediğinin tam tersini yapmak anlamına da gelmiyor.

Sadece ölçüp biçerek, tartararak karar ver.

Eğer herkes doğru yapıyorsa, sen de yap.

Yok yapmıyorsa da, farkında ol.

Çoğunluk bu şekilde yapıyor diye sen de o şekilde yapma.

Sorunlardan kaçma. Onları çözmeye çalış.

Çok sorun çözdükçe, daha hızlı çözümler üretebilen,daha yaratıcı birine dönüşeceksin.

Yaratıcı olmaya çalış ve olaylara farklı açılardan bakmayı öğren.

Yaratıcı olabilmek için, çok donanımlı olman ve elinden geldiğince çok şey öğrenmen gerekli.

Eğer az önce söylediğim gibi bolca hayal kurmayı alışkanlık edinmişsen

ve hergün yeni şeyler öğreniyorsan, yaratıcı olman için uğraşmana gerek bile kalmayacak.

Çünkü yaratıcılık senin bildiklerinin sentezi, yani birleşmesi sonucunda ortaya çıkan farklılıklardır.

Onları birleştiren ise senin geniş hayal gücündür.

Matematik, bilimlerin şahı diyorlar ya.

Ben de bu fikre sonuna kadar katılıyorum.

Matematiğe her zaman ilgili ol.

Matematik sorularını çözmeyi öğrendikçe daha yaratıcı olmaya başladığını sen de farkedeceksin

ve hayattaki diğer sorunları da kolayca çözebileceksin.

Emin ol, bu özelliği kazandığında, diğerlerinden daha çok fazla şeyi başarma şansın olacak.

Analizini yaptığın şeyler bir tek etrafındaki olaylar ve onların sebepleriyle sınırlı kalmasın.

Bunu yapmaktan daha çok insanları analiz et.

Daima onları derinlemesine analiz et.

Her insan yeni bir kitaptır.

İnsanın neyi niçin yaptığını bildikçe, sana karşı yapabileceği potansiyel kötülükleri

önceden görebilip ona göre kararlar verebileceksin.

Bu şekilde, kötü niyetli insanların sana büyük zararlar vermesinden kendini koruyabilmiş olacaksın.

Ama unutma ki, sana en yakın ve senin için en ulaşılır kişi her zaman sensin. Kendini ve hareketlerini herkesten çok tahlil et.

En büyük kitap sen, yani kendinsin.

her tür insanla karşılaşacaksın.

Etrafında seni kendi çıkarları için kullanmak isteyen de olacak,

kendisini daha önemli biri olarak göstermek isteyen de olacak,

seni seven de olacak, sevmeyen de olacak,

seni kıskanan da olacak, iyiliğini isteyen de olacak,

karamsar ve hiçbir şeyle mutlu olmayanı da olacak,

hayatından çok memnun olan ve hayat dolu insanlar da olacak.

Herkesin karakterini ve niyetini anlamaya çalış.

Kendini onların yerine koy ve niye böyle yaptıklarını kavramaya çalış.

Onlara hak ver.

Hak verdikçe, onları daha iyi anlayacak ve ‘ onların yerinde olsaydın ne yapardın' sorusuna

daha iyi cevaplar bulmuş olacaksın.

Bu şekilde de onlardan gelebilecek zararlardan daha iyi korunabileceksin.

Unutma ki, en iyi silah düşmanını iyi tanımaktır.

Tabii ki bunlar kötü niyetli insanları önceden belirleyip tespit edebilmen için.

Etrafında iyi niyetli insanlar da çok olacak.

Muhtemelen birbirinizi çok seveceğiniz kız arkadaşların da olacak Onların kıymetini bil ve onları koru.

Asla onların kalbini kırma ve onlara hep sadık ol.

Ama şunu da aklının bir köşesinde her zaman tut,

en yakın bildiğin insan da gün gelir seni rakip olarak görebilir.

Bu yüzden tedbiri elden bırakma.

Karamsar insanlardan ise hep uzak durmaya çalış.

Karamsarlık bulaşıcı bir hastalık gibidir.

Onunla çok temasta bulunursan mutlaka sana da bulaşacak ve iyileşmen uzun sürecektir. O yüzden herşeyde bir olumsuzluk arayan insanlardan uzak durmaya çalış ve kendin gibilerle kaynaş.

Hayatta sana karşılıksız ve bedava verilen şeyler karşısında her zaman dikkatli ol.

Şunu bil ki, çok ender durumlarda karşılıksız verilen şeyden hayır gelir.

Çoğu zaman beleş şeyin verdiği zarar, beleş olmayan şeylerden daha çok fazla olur.

O yüzden böyle bir durumla karşılaştığında bin ölç, bir biç.

Bir de bedeninin sağlığına çok dikkat et. Sık sık spor yap ki, vücudun hep zinde kalsın.

Çoğu zaman içimizdeki sıkıntının sebebi psikolojik sebeplerden değil, bedensel sebeplerden kaynaklanıyor.

Vücudunun zindeliği ve sağlığı, direk beynin performansını etkiliyor.

Bu yüzden de, vücudunu hep zinde tut.

En çok dikkat edeceğin şey de uyku olsun.

Ne kadar uyuduğunda uykuya doymuş ve kendini daha zinde hissettiğini anlamaya çalış

ve uyku düzenini bozma.

Başarılı insanlar 4 saat uyur, 5 saat uyur gibi klişe laflara da inanma.

Herkesin biyolojik yapısı farklıdır.

Bunlar doğru da olabilir, yanlış da.

Kendin için doğru olanı bulup uygulamaya çalış.

Başarılı olmakta uyku süresinin katkısı varsa, o süreyi senin vücudun daha iyi biliyor.

Az uyumak başarıya giden yol değildir.

Eğer vücudunun ihtiyacı olduğundan az uyuyorsan, bu başarısızlığa giden yoldur.

Kızım, sana vereceğim en önemli ve en son nasihatım ise şu,

asla herşeye hemen inanma.

Sorgulamayı öğren.

Her şeyin arkasındaki NİÇİN sorusunu araştır ve cevabını bul, sonra inan.

Elinden geldiğince herşeyi sorgula ve inandığın şeye gerçekten inanman gerekip gerekmediğine emin ol.

Mesala, benim bu videoda söylediklerimi muhtemelen doğru şeyler olarak algıladın ve kabul ettin.

Çünkü bunları, sana en yakın olan insan, baban söylüyor

ve kendi tecrübelerinden, bildiklerinden yola çıkarak söylüyor.

Ama hayır,

hatta benim söylediklerimi dahi sorgulamayı öğren

ve dediklerimi, öncelikle niye dediğimi tam kavrayıp sonra uygula.

Bunu yaptığın zaman, artık bunları ben sana dedim diye değil,

kendin anlayıp karar verdin diye yapmış olacaksın.

Bak o zaman gerçekten özgür bir birey olacaksın.

Hoş geldin dünyaya kızım...

Yaşamayı haketmeye çalış!!! 😊

Learn languages from TV shows, movies, news, articles and more! Try LingQ for FREE

Yeni doğan kızım için... Für meine neugeborene Tochter... Για τη νεογέννητη κόρη μου... For my newborn daughter... Para mi hija recién nacida... 生まれたばかりの娘のために...。 Для моей новорожденной дочери...

Kızım, birkaç gün önce sen dünyaya geldin. |||||Welt| My daughter, you were born a few days ago. Her türlü tuhaf ve sıradışı şeyler göreceğin bu dünyaya. ||||extraordinaire||tu vas voir|| |verschiedene Arten|seltsam||extraordinary|Dinge|sehen wirst|| Eine Welt, in der Sie alle möglichen seltsamen und ungewöhnlichen Dinge sehen werden. Into this world where you will see all kinds of strange and unusual things.

Hem kötülükler, hem iyilikler göreceğin, |зла|||увидишь |les méchancetés||les bienfaits| |Übel||Wohltaten|sehen wirst Sie werden sowohl Gutes als auch Schlechtes sehen, You will see both bad and good,

hem dertli, hem de sevinçli zamanlar yaşayacağın bir dünyaya. ||||||в которой ты будешь жить|| |triste|||||tu vivras|| |leidvoll|||freudig||du leben wirst|| eine Welt, in der Sie sowohl Leid als auch Freude erleben werden. to a world where you will experience both troubled and joyful times.

Daha 9 ay önce gözle görülemeyen küçücük bir hücreyken, |||||||клетка ||||invisible|||étant une cellule |||sichtbar|nicht sichtbar|||cell Noch vor neun Monaten war ich eine winzige, für das Auge unsichtbare Zelle, When it was a tiny cell that could not be seen 9 months ago,

100 milyonlarca hücrenin arasından sen en güçlüsü olarak ana rahmine girmeyi başardın ||||||||матку||удалось |cellules||||la plus forte|||utérus||tu as réussi |Zelle||||stärksten|||Gebärmutter|einzutreten|du hast es geschafft Von 100 Millionen Zellen warst du die stärkste, die in den Mutterleib kam. Out of 100 millions of cells, you managed to enter your mother's womb as the strongest.

ve böylece bu hayattaki ilk başarını kazanmış oldun. |so hast du||||deinen Erfolg|erreicht| und Sie haben Ihren ersten Erfolg in diesem Leben erzielt. and thus you have achieved your first success in this life.

Şimdiyse dünyaya gelecek büyüklüğe ulaştın ve hayattasın artık. |||размеру|достиг размера||| |||à la taille|tu as atteint||tu es vivant| Jetzt jedoch|||Größe|du bist angekommen||du lebst|jetzt endlich Und jetzt bist du groß genug, um auf die Welt zu kommen, und du lebst. Now you have reached the size of the world and you are alive now. Maintenant, tu as atteint la grandeur qui va venir dans le monde et tu es en vie.

Yani bir sonraki aşamadasın. |||на этапе |||étape |||Phase Sie befinden sich also in der nächsten Phase. So you are at the next stage. Donc, tu es à l'étape suivante.

Yani senin gibi 100 milyonlarca hücrenin arasından dünyaya gelmeyi başaran Also|deinen||Millionen von|Zelle|||kommen| Ich meine, Sie sind eine von 100 Millionen Zellen. In other words, the one who managed to come into the world from among 100 millions of cells like you. C'est-à-dire que tu es né parmi des centaines de millions de cellules comme toi.

7 milyar başarılı insanın olduğu yeni rekabet ortamında. ||||||среде ||||||environnement de |||||Wettbewerbsumfeld|Umgebung 7 Milliarden erfolgreiche Menschen in einem neuen Wettbewerbsumfeld. In the new competitive environment where there are 7 billion successful people.

Ben de artık bir süredir bu ortamda yaşayıp az çok bir şeyleri görmüş ve anlamış biri olarak, ||now||||||||||seen|||| Als jemand, der schon eine Weile in diesem Umfeld lebt und mehr oder weniger Dinge gesehen und verstanden hat, As someone who has lived in this environment for a while now and has seen and understood something more or less,

bu videoyu izleyip anlayacak yaşa geldiğinde, ||||Alter| wenn du alt genug bist, dieses Video zu sehen und zu verstehen, when you are old enough to watch and understand this video,

senin bunlardan az da olsa ders çıkarabilmen için sana birkaç öğütte bulunmak istiyorum. ||||||||||совет|| ||||||pouvoir tirer||||conseils|| |dara|few||wenigstens||herausziehen kannst||||Ratschlag|vorhanden sein| Ich möchte Ihnen einige Ratschläge geben, damit Sie einige Lektionen lernen können. I would like to give you some advice so that you can learn a little from them.

Çünkü bunları sana en samimi şekilde söyleyebilecek bu hayattaki 3-4 kişiden biriyim. ||||||сказать|||| ||||ehrlich||say|||Person|einer Denn ich bin einer der 3-4 Menschen in diesem Leben, die Ihnen diese Dinge aufrichtig sagen können. Because I am one of the 3-4 people in this life who can tell you these in the most sincere way. Parce que je suis l'une des 3-4 personnes dans cette vie qui peuvent te le dire de la manière la plus sincère.

Diğer bütün insanların da kendi yakınları olduğundan, |alle||||Verwandten|da Und all die anderen Leute haben selbst Verwandte, Since all other people have their own relatives, Tous les autres gens ayant aussi leurs proches,

belki de hiçbir zaman benim olduğum kadar içten sana nasihat edemiyecekler. ||||||||||не смогут |||||||sincèrement|||ne pourront pas vielleicht|||||||aufrichtig||Ratschläge|werden nicht vielleicht werden sie Sie nie so aufrichtig beraten können wie ich es kann. perhaps they will never be able to advise you as sincerely as I am. peut-être qu'ils ne pourront jamais te conseiller aussi sincèrement que moi.

İlk önce şunu bilmelisin, ||das hier|du musst wissen Zunächst einmal sollten Sie dies wissen, First you should know that

senin bu videoyu izleyip anlayabileceğin zamanlar gelinceye kadar, ||||когда сможешь понять||| ||||tu pourras comprendre||jusqu'à| ||||verstehen kannst||bis zu| bis die Zeit kommt, in der Sie dieses Video sehen und verstehen können,

bu kanalı halen devam ettirip ettiremeyeceğimi şu an bilemiyorum. |||||не смогу продолжить||| ||encore||continuer|je pourrai||| ||||fortführen|fortführen kann||| Ich weiß nicht, ob ich in der Lage sein werde, diesen Kanal am Laufen zu halten. I don't know if I can still continue this channel.

Ama hazırladığım diğer videoları izlediğinde, ||||когда ты смотришь ||||en regardant ||||when you watch Aber wenn du dir die anderen Videos ansiehst, die ich gemacht habe, But when you watch the other videos I've made,

o videoların hepsini genelde tanımadığım insanlar için yaptığımı anlayacaksın. ||||незнакомых|||| |||en général||||| ||||I don't know|||| werden Sie feststellen, dass ich all diese Videos für Leute mache, die ich normalerweise nicht kenne. You'll understand that I usually make all those videos for people I don't know. Tu comprendras que je fais toutes ces vidéos généralement pour des personnes que je ne connais pas.

Fakat bu video sadece senin için. Aber dieses Video ist nur für Sie. Mais cette vidéo est uniquement pour toi.

Ben henüz babalığın nasıl bir şey olduğunu bilmiyorum. ||отцовство||||| |encore|la paternité||||| ||fatherhood||||| Ich weiß noch nicht, wie es ist, ein Vater zu sein. I don't know yet what it's like to be a father. Je ne sais pas encore ce que c'est que d'être père.

Bildiğim şey şu ki, bu dünyaya geldiğin günden itibaren sen hem öğrencisin, hem de öğretmen. ||||||tu es venu|||||||| ||||||you came||from the moment|||you are a student||| Ich weiß, dass Sie seit dem Tag, an dem Sie auf die Welt kamen, sowohl Schüler als auch Lehrer sind. What I do know is that from the day you came into this world, you are both a student and a teacher.

İlk dakikadan itibaren hayatı, yaşamayı ve insanları öğrenmeye başlayacaksın. |from the minute||||||| Von der ersten Minute an werden Sie etwas über das Leben, das Wohnen und die Menschen lernen. From the first minute you will start learning about life, living and people.

Yani yeni şeyler öğrenmekte bir öğrenci olacaksın. |||to learn|||you will be Sie werden also ein Student sein, der neue Dinge lernt.

Fakat aynı zamanda bana ve annene, babalık ve anneliğin nasıl birşey olduğunu öğreteceksin. ||||||||материнство||||научишь |||||ta mère|paternité||la maternité||||tu vas enseigner |||||your mother|fatherhood||motherhood||thing||you will teach Aber du wirst mir und deiner Mutter auch beibringen, wie es ist, Vater und Mutter zu sein. But you're also going to teach me and your mom what it's like to be a father and a mother.

Böylece öğretmen olmuş olacaksın. thus||| Dann wirst du Lehrer.

Sen daha dünyaya gelmeden öğretmenlik yapmaya başladın. ||||||tu as commencé ||||||you started Sie haben schon vor Ihrer Geburt mit dem Unterrichten begonnen. You started teaching before you were even born.

Çünkü senin doğacağını öğrendiğimiz günden bu yana, benim düşüncelerimde çok şey değişmeye başladı. ||ты родишься|||||||||| ||tu naîtras||||depuis||mes pensées|||| ||to be born||||||my thoughts|||to change| Denn seit dem Tag, an dem wir erfahren haben, dass du geboren wirst, hat sich vieles in meinem Denken verändert. Because since the day we learned that you were going to be born, a lot of things started to change in my thoughts.

Daha da olgunlaşmaya başladım. ||maturer| ||to mature| Ich werde reifer.

Sorumluluğumun ne kadar büyük olduğunu anlamaya başladım моей ответственности|||||| ma responsabilité|||||| my responsibility|||||| Ich beginne zu begreifen, wie groß meine Verantwortung ist. I'm starting to realize how big my responsibility is

ve şu ana kadar birçok şey beynimde değişmeye başladı bile. ||||||in my brain||| und bis jetzt hat sich in meinem Kopf schon einiges verändert. and by now many things have already started to change in my brain. Şimdiye kadar benim gecem gündüzüm farklı iş ve sosyal projelerdi, |||ночь|днем|||||проектами |||nuit|ma journée|||||projets |||night|day|||||were Bis jetzt habe ich Tag und Nacht mit verschiedenen geschäftlichen und sozialen Projekten verbracht, Until now, my night and day were different business and social projects,

fakat şimdi öyle değil. aber nicht jetzt.

Artık en büyük projem sensin. |||проект| |||projet|tu es |||project| Du bist jetzt mein größtes Projekt.

Artık gelecekte kendi ayakları üzerinde durabilecek, doğacak çocukları için iyi bir anne olabilecek, ||||||naître|||||| no longer|||||will be able to stand|will be born|||||| Sie wird nun in der Lage sein, in Zukunft auf eigenen Füßen zu stehen und ihren zukünftigen Kindern eine gute Mutter zu sein, Now she will be able to stand on her own feet in the future, be a good mother for her children, Elle pourra désormais se tenir sur ses propres jambes dans le futur, devenir une bonne mère pour ses enfants à naître, ailesi için gerçek bir yuva kurabilecek ve kendi ailesinin temelini güçlendirecek birini yetiştirip hazırlamak, ||||||||||укрепит основу||воспитать| ||||foyer|pouvoir fonder|||||renforcer||élever| ||||home|could build||||foundation|will strengthen|someone|to raise| jemanden heranzuziehen und vorzubereiten, der ein echtes Zuhause für seine Familie bauen und das Fundament seiner eigenen Familie stärken kann, raising and preparing someone who can build a real home for his family and strengthen the foundation of his own family, établir un vrai foyer pour sa famille et renforcer les fondations de sa propre famille, yani seni hazırlamaktır en büyük projem. ||подготовка||| ||préparer||| ||to prepare||| Mein größtes Projekt ist es also, Sie vorzubereiten. So my biggest project is to prepare you. c'est-à-dire te préparer, est mon plus grand projet.

Öncelikle, var olduğum sürece seni korumaya çalışacağımı ||||||я буду стараться |||||protéger|je vais essayer |||as long as||to protect|I will try Zunächst einmal werde ich versuchen, dich zu beschützen, solange es mich gibt. First, that I will try to protect you as long as I exist.

ve bunun için elimden geleni yapacağımı bilmeni isterim. ||||||ты знал| ||||ce que je peux||que tu saches| |||my hand|to|that I will do|that you know| And I want you to know that I will do my best for it. Et je veux que tu saches que je ferai tout ce que je peux pour cela.

Ama, bu bir yere kadar. |||to| Aber das war's dann auch schon. But that's only up to a point. Mais, jusqu'à un certain point.

Ben seni her zaman koruyamam. ||||не смогу защитить ||||je peux pas te protéger ||||can’t protect Ich kann dich nicht immer beschützen. Je ne peux pas toujours te protéger.

Sen gittikçe daha özgür bir kişi olacaksın. |increasingly||free||| Sie werden zu einem immer freieren Menschen. You will become a more and more free person.

Bu yüzden önemli olan şey, benim ve annenin yanında olmadığı zamanlarda |||||||mother||nicht da| Das Wichtigste ist also, dass du, wenn du nicht bei mir und deiner Mutter bist. That's why the important thing is when you're not around me and your mom

senin doğru kararlar verebilmeyi öğrenmendir. ||||это обучение |||savoir prendre|ton apprentissage ||Entscheidungen|vermitteln zu können|lernen ist, dass Sie lernen, die richtigen Entscheidungen zu treffen. It's your learning to make the right decisions.

Sana ilk nasihatım, ne durumda olursan ol, ne gibi zorluklarla karşılaşırsan karşılaş, ||мой совет||||||||встретишься| ||mon conseil||||||||tu rencontres|tu rencontreras ||mein Rat||||||||encounter|konfrontieren Mein erster Rat an Sie ist: Egal, in welcher Situation Sie sich befinden, egal, welche Schwierigkeiten Sie haben, My first advice to you is that no matter what situation you are in, no matter what difficulties you face,

hep hayallerinin peşinden git. |tes rêves|la poursuite de| |Träume|behind| verfolge immer deine Träume. always follow your dreams.

Düşün ki, hepimizin bu dünyada belli bir misyonu var. |||||||миссия| |||||||mission| ||unsere|||||Mission| Denken Sie darüber nach, dass wir alle eine Aufgabe in dieser Welt haben. Think about it, we all have a certain mission in this world.

Sen de kendi misyonunun ne olduğunu anlamak için hayallerinebakabilirsin. ||||||||смотри на мечты |||ta mission|||||tes rêves |||Mission|||||deine Träume anschauen Auch Sie können sich an Ihren Träumen orientieren, um zu verstehen, was Ihre eigene Mission ist. You can look at your dreams to understand what your mission is.

Seni sen yapan hayallerin. |||твои мечты |||tes rêves |||deine Träume Es sind deine Träume, die dich zu dem machen, was du bist. It's your dreams that make you you.

Belki de o kadar tuhaf ,farklı ilgi alanların ve hayallerin olacağı bir zaman gelecek ki |||||||области интересов||||||| ||||||intérêts|domaines d'intérêt||||||| ||||seltsam|||Interessen||Träume|werden wird|||| Vielleicht wird es eine Zeit geben, in der du so viele seltsame und unterschiedliche Interessen und Träume hast. Maybe there will come a time when you will have such strange, different interests and dreams.

ben bir baba olarak onlara karşı çıkmak isteyebilirim. |||||||могу хотеть |||||||je peux ||||||entgegen treten|ich könnte

Kendi tecrübe ve bilgilerime dayanarak senin seçtiğin yolun doğru olmadığını söylebilirim. ||||||выбранный тобой||||могу сказать |expérience||mes connaissances|||choix||||je peux dire |Erfahrung||meinen Informationen|basierend auf||gewählten||||I can say Aufgrund meiner eigenen Erfahrungen und Kenntnisse kann ich sagen, dass der von Ihnen gewählte Weg nicht der richtige ist. Çünkü sonuçta ben bir babayım, ||||я отец ||||je suis un père |schließlich|||Ich bin Vater Denn schließlich bin ich ein Vater,

kendimce senin için en iyisinin ne olduğunu bildiğimi sanacağım. |||||||я знаю|я подумаю à ma façon||||le meilleur|||je sais|je penserai auf meine Weise||||besten|||ich weiß|glauben werde Ich denke, ich weiß, was das Beste für dich ist.

Ama sana bir şey söyleyeyim mi? Aber lassen Sie mich Ihnen etwas sagen.

Ben sana ne nasihat etsem de , yol göstersem de , hep son kararı sen kendin ver. |||||||покажу||||||| ||||je te conseille|||je montre||||||| ||||geben|||zeige||||||| Ganz gleich, welche Ratschläge und Hinweise ich Ihnen gebe, die endgültige Entscheidung treffen Sie immer selbst.

Önündeki engellere rağmen senin kendi içindeki karar değişmiyorsa, demek ki doğru yol odur. |||||||не меняется||||| |||||||ne change pas||||| Vor dir|Hindernisse|trotz|||||wenn es nicht|||||der richtige Weg Wenn sich Ihre innere Entscheidung trotz der vor Ihnen liegenden Hindernisse nicht ändert, dann ist es der richtige Weg.

Sana çok engel olursam da bu videoyu aç ve bana izlet, izin veriyorum. ||||||||||покажи мне|| ||||||||||me montrer|| ||hindern|will be|||||||zeigen|| Wenn ich dich zu sehr störe, kannst du das Video öffnen und es mir zeigen.

De ki, ‘ bak baba, gençken bana bunları söylüyordun.' |||||||говорил |||||||tu disais |||||||sagtest Sag: "Sieh mal, Papa, das hast du immer zu mir gesagt, als ich noch klein war.

Ben de bu şekilde farkına varıp, hatırlayayım ve senin yolundan çekileyim. ||||||||||отступлю |||||réaliser|je me souvienne|||chemin|je m'éloigne ||||bewusst|realize|lass mich erinnern|||deinen Weg|zurückziehen Damit ich es erkenne und mich erinnere und dir aus dem Weg gehe.

Hep hayal kur, kızım. ||des rêves| ||träumen| Träum weiter, Mädchen.

Hayallerinin ucu bucağı olmasın. ||угол| ||de l'angle| |Ende|Ecke|sei nicht endlos Lass deine Träume endlos sein. Que le bout de tes rêves ne connaisse pas de limites.

Çok uzaklara gitsin hayallerin. ||s'en aille| ||geh weg| Lass deine Träume in die Ferne schweifen. Que tes rêves aillent très loin.

Hayatta başarabileceğin şeyler hayal ettiklerinin sınırını geçemez. |||||границу|не превысят |tu peux|||ce que tu as rêvé|limite|ne dépassent |kannst|||was du träumst|Grenze|nicht überschreiten Was Sie im Leben erreichen können, kann nicht über das hinausgehen, was Sie sich vorstellen. Dans la vie, les choses que tu peux réussir ne peuvent pas dépasser les limites de ce que tu as imaginé.

O yüzden hayallerin çok geniş olmalı. |c'est pourquoi|||| Deshalb sollten Ihre Träume sehr groß sein.

Geniş olmalı ki, başarıların da o derece büyük olabilsin. ||||||||можешь быть |||tes réussites|||||puisses être breit|||deine Erfolge|||Grad Maß||möglich sein Sie muss groß sein, damit Ihre Leistungen ebenso groß sein können.

O kadar hayal et ki, hayalin bu dünyanın sınırlarını bile aşsın. ||||||||||превышает ||||||||||dépassent |||||Traum|||||überschreiten Stellen Sie sich so viel vor, dass Ihre Vorstellungskraft die Grenzen dieser Welt überschreitet.

Etraftakiler ancak 3 boyutu düşünebilirken, окружающие|||могут думать ceux autour||dimensions|pouvaient penser Die Umstehenden||Größe|denken kann Während die Menschen um sie herum nur in drei Dimensionen denken können, Ceux qui t'entourent ne peuvent penser qu'à 3 dimensions,

sen 4, 5, 6 veya daha çok boyutu düşünüp hayal etmeye çalış. ||||Größe|nachdenken über|||arbeiten Sie versuchen, sich 4, 5, 6 oder mehr Dimensionen vorzustellen. tandis que tu essaies de penser et d'imaginer 4, 5, 6 ou même plus de dimensions.

Asla beynine sınırlar koyma. |||не ставь |||limites |dein Gehirn||setzen Setzen Sie Ihrem Gehirn keine Grenzen. Ne mets jamais de limites à ton esprit.

Amaçların yolunda da kendine limitler koyma Целям||||ограничения| objectifs||||| Ziele|auf deinem Weg|||Grenzen|setzen Setzen Sie sich keine Grenzen bei der Verfolgung Ihrer Ziele

Büyük amaç yoktur. |Zweck| Es gibt kein großes Ziel.

Bu dünya çok küçük. Diese Welt ist so klein.

Etrafına ve dünyaya baktığın zaman kendini büyük ve heybetli biri olarak düşün |||tu regardes|||||||| um sich|||blickst|||||majestätisch||| Wenn du dich und die Welt um dich herum ansiehst, stelle dir vor, du wärst eine große und imposante Person

ve sanki küçük bir küreye uzaktan baktığını farzet. |||||||представь себе |||||||imagine ||||Kugel|von weitem|geschaut hast|assume und tun Sie so, als würden Sie eine kleine Kugel aus der Ferne betrachten.

Bak o zaman bütün o zor işler sana nasıl da kolay gelecektir.

Yanlış yapmaktan da korkma.

Ben zaten yaşadığım sürece, hep sana doğru bildiklerimi söylemekle yol gösteriyor olacağım. |||||||то что знаю|||| |||||||ce que je sais|||| |||||||was ich weiß|||| Je te donnerai toujours la bonne direction tant que je vivrai en te disant ce que je crois.

Tüm kalbinle inandıklarının peşinden koşarak gitmeye çalış. ||в чем ты веришь|||| |avec tout ton cœur||||| |deinem Herzen|an das, was du glaubst|||| Essaie de courir après tout ce en quoi tu crois de tout ton cœur.

O kadar hızlı git ki, eğer yanlış yoldaysan, bunu çabucak anla ve yolunu zaman kaybetmeden hemen değiştirebil. ||||||||||||||не теряя времени||изменишь ||||que||||||comprends-le||||||changer |||||||auf dem falschen Weg bist|||||||||ändern Va si vite que si tu es sur le mauvais chemin, tu le comprennes rapidement et que tu changes de route sans perdre de temps.

Hepimiz insanız ve doğamız gereği hatalar yapıyoruz, merak etme.... |||природа||||| |||nature||||| |||Natur|||||

Sen de çok hata yapacaksın.

Ama, önemli olan şu ki, hataların çok zamanını almasın |||||ошибки||| |||||les erreurs||| |||||Fehler|||

ve doğru şeyleri yapmaya daha çok zamanın kalsın.

Hiçbir engel seni yıldırmasın. |||побеждает |||décourage |||entmutigen

Hiçbir şeyden ve hiç kimseden korkma. Mert ol. ||||||sois courageux| ||||||mutig|

Hayat cesur insanları ödüllendirir hep. |||вознаграждает| |courageux||récompense toujours| |||belohnt| Das Leben belohnt mutige Menschen immer.

Karşına çıkan engeller aslında senin bu yolda daha güçlü olmanı sağlayan şeylerdir. перед тобой|||||||||||вещи devant toi|||||||||te rendre||choses dein Weg|||||||||||Dinge

Korkarak üstesinden geleceğin engeller...

Olaylara 2 tür bakış açısı vardır, kızım. |||point of view|| Es gibt zwei Arten, die Dinge zu betrachten, Mädchen.

Bazı insanlar karşılarına bir dağ çıktığı zaman onu yolun sonu olarak görür ve dururlar. ||devant eux||||||||||| ||vor sich|||||||||||

Başka yollar ararlar. ||ищут пути

Bazı insanlarsa karşılarına çıkan dağın arkasındaki aydınlık yolu görürler. ||||||lumière|| ||||Berg||helle (1)||

Ve o dağa tırmanarak o dağı aşarlar. ||||||перепрыгнут через |||en grimpant|||ils la franchissent |||steigend|||

Bak o insanlar var ya, milyonlarca insanı da, dağın diğer tarafında bırakarak yollarına devam edip

istedikleri yere varmayı başarırlar. |||достигнут ||atteindre|ils réussissent |||schaffen

Sen hep o ikinci insanlardan olmayı seç

Her zaman kendini geliştir. |||развивайся |||améliore |||verbessern

Hep öğren. Ölünceye kadar. ||до смерти| ||jusqu'à la mort| ||bis zum Tod|

Hiçbir zaman öğrendiklerinin yeterli olduğunu ve artık başka bir şeye ihtiyacının olmadığını düşünme. ||что ты узнал||||||||нужды|| ||ce que tu as appris|||||||||| ||was du gelernt hast||||||||||

Öğrendiklerin buz dağının gözükən kısmı sadece то что ты узнал|||видимая|| ce que tu as appris|iceberg|de la montagne|visible|| das, was du gelernt hast|||sichtbaren|| Ce que tu as appris n'est que la partie visible de l'iceberg. Henüz öğrenmediklerinse buz dağının suyun altında kalan büyük kısmı. |что ты не изучал||||||| |ce que tu as appris||||||| noch|was du nicht gelernt hast||||||| Ce que tu n'as pas encore appris est la grande partie sous l'eau de l'iceberg.

Şunu bil ki, bir şeyin var olup olmadığını ve senin onu bilip bilmediğini onu öğrenmeden bilemezsin. |||||||||||зная это|что ты знаешь|||не можешь знать ||||||||||||||sans l'apprendre| ||||||||||||||lernen|bist Sache ceci : tu ne peux pas savoir si quelque chose existe et si tu le sais ou non, sans l'apprendre. Uzaktan her şey çok açıkmış gibi gözükebilir. ||||clair|| ||||offen|| De loin, tout peut sembler très clair.

O şeyi kulaktan dolma bilgilerle yeterince bildiğini de sanabilirsin. ||||||||можешь думать ||||||||tu peux penser ||aus dem Ohr|hörensagen|mit Informationen|||| Sie denken vielleicht, Sie wüssten genug über diese Sache vom Hörensagen.

Ama emin ol, sadece okuyarak, izleyerek ve gezerek öğrendikten sonra ‘

evet, ben bunu aslında bilmiyordum' dediğini farkedeceksin. ||||||заметишь ||||||tu vas remarquer ||||||wirst du merken

İşte bu yüzden az okuyan ve az öğrenen kişiler her şeyi bildiklerini sanırlar.

Çünkü neyi bilmediklerini bilmezler ki. ||не знают|| ||ils ne savent|ils ne savent| |||wissen|

Ama hep öğrenmeye açık olan kişilerse, yeni şeyler öğrenirken |||||люди||| |||||wenn es um Personen geht||| şimdiye kadar ne kadar az şey bildiklerinin hep farkına vardıkları için, ||||||что они знают|||что они осознали| ||||||ils savent|||ils ont réalisé| |||||||||sie erkannt haben|

bu mantıkla henüz bilmedikleri milyonlarca, milyarlarca faydalı bilginin olduğunu da tahmin edebiliyorlar. |||||||информации|||| |avec cette logique||ils ne savent||milliards|||||| |Logik||||||||||

“Bir insan her şeyi bilemez ki” diye düşünebilirsin. ||||не может знать|||можешь подумать ||||ne peut savoir|||tu peux penser |||||||denken

Elbette, bilemez. |kann nicht

Sen sadece elinden geleni yap.

Hiçbir zaman durma. ||не останавливайся ||ne t'arrête jamais ||stoppe

Bir de en azından bir alanı digerlerinden çok ama çok iyi bilmeye çalış. ||||||других|||||знать| ||||||des autres|||||savoir| ||||||von den anderen|||||| Essaye aussi de bien connaître au moins un domaine beaucoup mieux que les autres.

Çünkü o alan seni ilerleyen dönemde, kendi ayaklarının üzerinde tutan ve seni maddien destekleyen bir alan olabilir. ||||||||||||материально|||| ||domaine||futur proche|||tes propres pieds||||||||| |||||||deinen Füßen|||||materiell|||| Parce que ce domaine pourrait, dans le futur, te maintenir sur tes propres pieds et te soutenir matériellement.

Ders çalıştığın zaman bil ki, çoğu insan ders çalışmayı sevmez. ||le moment où||||||| Sache que quand tu étudies, la plupart des gens n'aiment pas étudier.

Bu gayet normal bir şey. |sehr||| Das ist völlig normal.

Unutma ki, çoğu zaman insanın faydasını gördüğü şeyler hoşuna gitmeyerek yaptığı şeylerdir. |||||||||не нравятся|| |||||son intérêt||||en n'aimant pas|| |||||Nutzen||||||

Etrafındaki insanları kınamamaya çalış. ||не осуждать| ||ne pas juger| ||nicht zu verurteilen|

Kim ne yaparsa yapsın, kendisi için yapıyor.

Sadece sen onlarda yanlış olarak gördüğün davranışları kendin yapma. ||||||поведение|| ||||||Verhalten||

Sadece kendi yanlışlarından değil, başkalarının da yanlışlarından öğrenmeyi öğren. ||||||ошибок|| ||ses erreurs|||||| ||Fehler||||||

Seni kim kınarsa kınasın, takılma ve o kınamaları bir şans olarak gör. ||||не обращай внимания|||критики|||| ||te juge|tu critiques|ne t'en fais pas|||critiques|||| ||verurteilt|kinen||||Kritik||||sehen

Bak ve anlamaya çalış,

gerçekten sana, seni iyiye doğru götürecek ve seni geliştirecek şeylerden mi bahsediyorlar? ||||||||развивать||| ||||||||améliorera|||

Eğer öyleyse, hemen kendini düzeltmeye çalış. ||||исправь себя| ||||corriger| ||||verbessern|

Etrafını değiştirmeye çalışma.

Kendi kendini değiştir ve onlara örnek ol.

onlar da sana bakıp zamanla kendilerini değiştirecekler. ||||||изменят себя ||||||changeront

Değişmezlerse de, o noktadan sonra bu senin sorunun veya sorumluluğun değil artık. Если не изменятся|||||||||ответственность|| s'ils ne changent pas|||||||||ta responsabilité|| wenn sie sich nicht ändern|||||||||Verantwortung||

Herkes kendi hayatını yaşar, iyi ya da kötü.

Sana mantıksız eleştiriler yapıldığında da umursama. |||||не обращай внимания |irrationnelles||quand on fait||ne t'en fais pas |||gemacht werden||kümmere

Şevkini kırmaya çalışanların seni de kendi bataklıklarına çekmesine izin verme. твою страсть|сломать энтузиазм|||||болота|втянуть в|| ta motivation|briser|||||marécages|t'entraîner|| ||||||Sümpfen|ziehen||

Umursamamak nasıl olur diye düşünebilirsin. не заботиться|||| ne pas se soucier|||| nicht kümmern|||| Vielleicht fragen Sie sich, wie es wäre, wenn es Sie nicht interessieren würde.

Sana söyleyeyim nasıl olduğunu.

Umursamamak, bir eleştiriyi duyduktan sonra moralin bozulsa da, ||||||если испортится| ||critique|avoir entendu||moral|tu te décourages| ||||||verdirbt|

cevap vermemen ve görmezden gelmen anlamına gelmiyor. ||||приходить|| |ne pas répondre|||ignorer|| |nicht geben|||kommen|| cela ne signifie pas que tu ne réponds pas et que tu ignores.

Eğer mantıklı olmayan eleştiri moralini bozuyorsa, |||||портит |||||si cela affecte |||Kritik||verdirbt Si une critique illogique affecte ton moral,

sen ona cevap versen de vermesen de, artık onu umursamışsın demektir. |||||||||ты заботился| |||tu réponds||tu ne répondes pas||||tu t'en soucies| |||||||||umge kümmert| que tu lui répondes ou non, cela signifie que tu t'en es déjà préoccupé.

Umursamamak, o eleştiriyi duymamış gibi davranmak demek. Diyelim ki, kulağında kulaklık var ve sevdiğin bir şarkıyı dinliyorsun. ||в ушах|||||||ты слушаешь ||à l'oreille|écouteurs|||ta chanson préférée|||tu écoutes ||in deinem Ohr|||||||

Seni eleştiren kişi de karşında oturmuş ve sana bir şeyler söylüyor. ||||перед тобой|||||| ||||en face|||||| ||||vor dir||||||

Sen onun dudaklarının hareket ettiğini görüyorsun ve negatif veya mantıksız bir şey söylediğinin farkındasın. |||||||||||||осознаешь ||ses|||tu vois||||||||tu es conscient ||||||||||||sagst|bist dir bewusst

Ama ne söylediğini duymadığın için elbette moralin bozulmayacak. |||не слышал||||не упадет |||tu n'entends pas||||ne sera pas affecté |||hörst||||wird nicht kaputtgehen |||||||won't be upset

Senin ruh halin o sırada dinlediğin o güzel şarkıyla dolu olacak. |||||которую ты слушал|||песней|| |l'esprit|état d'esprit||à ce moment|tu écoutes|||la chanson|| |||||you listen to||||| ||||||||Lied||

İşte umursamamak böyle birşey.

Sanki o kişinin ne söylediğini duymuyorsun bile. |||||не слышишь| |||||tu n'entends| |||||you don't hear| |||||hörst|

İnanarak gittiğin yol, senin kulağındaki o güzel şarkı olsun. ||||в твоем ухе|||| ||||à ton oreille|||| ||||deinem Ohr||||

Ama hangi yolda gidersen git, hiçbir zaman sadece kendini düşünme.

Hep bildiklerini ve öğrendiklerini paylaşmaya çalış. |||what they learned|| Versuchen Sie immer, das, was Sie wissen und gelernt haben, weiterzugeben.

Başkalarının seni geçeceğinden korkma. ||обгонят| ||te dépasser| anderen Menschen||überholen wird|hab keine Angst Haben Sie keine Angst, dass Sie von anderen überholt werden.

Onların senden öğrenmeye çalışırken harcadıkları zamanda, ||||le temps qu'ils passent| ||||aufgewendete Zeit| In der Zeit, in der sie versuchen, von Ihnen zu lernen,

sen daha da çok şey öğrenmiş ve daha gelişmiş olacaksın. werden Sie noch mehr gelernt und sich verbessert haben.

Sen kendinde varolan bilgiyi başkalarıyla paylaştıkça, o bilgi senin kafanda daha iyi oturacak |||||по мере того как||||в голове||| ||existante|||en partageant||||ta tête||| |in dir|existing||mit anderen|as you share||||in deinem Kopf|||sich festigen Je mehr Sie Ihr Wissen mit anderen teilen, desto besser wird es in Ihrem Kopf sitzen.

ve bu şekilde o bilgiyi çok yönlü kullanabilecek bir seviyeye gelebileceksin. ||||||многостороннем|использовать|||дойдёшь до ||||||multidimensionnelle|pourras utiliser|||tu pourras ||auf diese Weise||das Wissen||vielseitig|verwenden||Level|du wirst kommen ||||||||||will be able Auf diese Weise können Sie dieses Wissen vielseitig einsetzen.

Biriyle tartıştığın zaman, mümkün olduğunca sakin kalmaya çalış. |с кем ты споришь|||||| |tu discutes|||||| |discussed|||||| Wenn Sie sich mit jemandem streiten, versuchen Sie, so ruhig wie möglich zu bleiben.

Karşındaki senin için önemli biriyse, ondan 2-3 saat ara isteyip sonra tartışmaya devam etmeyi teklif et. la personne en face|||||||||||||| The one in front||||jemand ist|||||||||Vorschlag| Wenn Ihnen die andere Person wichtig ist, bitten Sie sie, eine Pause von 2-3 Stunden einzulegen, und bieten Sie dann an, das Gespräch fortzusetzen. Si la personne en face de toi est importante pour toi, demande-lui de faire une pause de 2-3 heures, puis propose de continuer la discussion.

İnan bana, eğer tartıştığınız konu gereksiz bir şeyse, 2-3 saat sonra ikiniz de sakinleşmiş olacak ||||||||||||успокоитесь| ||||||||||||calme| Glaub mir|||diskutiert ihr|||||||ihr beide||beruhigt| Glauben Sie mir, wenn das, was Sie besprechen, unnötig ist, werden Sie beide nach 2-3 Stunden beruhigt sein. Crois-moi, si le sujet de la discussion est quelque chose d'inutile, dans 2-3 heures, vous serez tous les deux calmés.

ve ikiniz de bu konunun yeniden açılmasını istemeyeceksiniz bile. ||||||открытия этого|| ||||||réouverture|| ||||||Öffnung|werdet wollen|sogar und keiner von Ihnen wird das Thema noch einmal aufgreifen wollen. Et même vous ne voudrez pas rouvrir ce sujet.

Eğer, karşındaki senin için o kadar da önemli biri değilse, o zaman hiç tartışmak için zaman harcama. |||||||||||||diskutieren|||Ausgaben Wenn Ihnen die andere Person nicht so wichtig ist, dann verschwenden Sie keine Zeit mit Streitereien.

Gereksiz insanların senin zamanını, huzurunu ve enerjini almasına izin verme. ||||||энергию|забирают у|| ||||tranquillité||||| Überflüssig||||Ruhe||Energie|nehmen|erlauben| Lassen Sie nicht zu, dass Ihnen unnötige Menschen Ihre Zeit, Ruhe und Energie rauben.

Elinden geldiğince az insanın kalbini kırmaya çalış kızım. ||||le cœur||| |as much as|||das Herz|brechen|| Versuche, so wenige Herzen wie möglich zu brechen, Mädchen. Fais de ton mieux pour ne pas briser le cœur de trop de gens, ma fille.

Eğer birinin kalbini kırdıysan, hemen özür dile. |||если ты сломал||| |||si tu as brisé||| |someone's|Herz|du gebrochen hast||| Wenn Sie jemandem das Herz gebrochen haben, entschuldigen Sie sich sofort. Si tu as brisé le cœur de quelqu'un, excuse-toi immédiatement.

Kendini ne pahasına olursa olsun, haklı çıkarmaya çalışma. ||zu welchem Preis||||rechtfertigen| Versuchen Sie nicht, sich um jeden Preis zu rechtfertigen. Ne cherche pas à te justifier à tout prix.

Gururunu böyle şeylerle doyurma. |||утолять |||nourris deinen Stolz|||stillen Gönnen Sie Ihrem Stolz nicht solche Dinge.

Gururun senin düşmanın, hep aklında olsun. Гордость||||| Gururun||ennemi||| Dein Stolz||Feind||in deinem Kopf| Stolz ist dein Feind, vergiss das nie.

Elinden geldiğince gururunun farkında ol ve sana yanlış şeyler yaptırmasına izin verme. |||||||||позволить делать|| ||de ta fierté|||||||te fasse faire|| ||deinen Stolz|||||||machen||

Özür dilemek, küçülmek veya gururunun kırılması demek değil. |||||ударение на гордость|| ||se rétracter|||blessure d'orgueil|| |wünschen|klein werden||seiner Ehre|Verletzung des Stolzes|| Sich zu entschuldigen bedeutet nicht, sich zu erniedrigen oder gedemütigt zu werden.

Hem kendinin, hem de karşındakinin hayatını iyileştirme çabasıdır. ||||собеседника|||стремление |ta propre|||l'autre||amélioration|effort de |yourself|||deines Gegenübers||Verbesserung|Bemühung

Biri senden özür dilediğinde de onu affetmeyi bil. ||||||прощать его| |||tu souhaites|||savoir pardonner| |dir||wenn er möchte|||verzeihen|wissen Und wenn sich jemand bei Ihnen entschuldigt, wissen Sie, wie Sie ihm verzeihen können.

İnan bana, hayat bu tarz şeyleri çok anlamsız kılacak kadar kısa. |||||||insignifiant|rendra|| |||||||sinnlos|machen|| Glauben Sie mir, das Leben ist zu kurz, um solche Dinge bedeutungslos zu machen. Şöyle düşün, Betrachten Sie es einmal so,

sen de bu dünyayı terk ettikten sonraki zamanda, nachdem du diese Welt verlassen hast,

bu dünyada yaşayanların senin kimden özür dileyip, kimi affettiğinden haberleri bile olmayacak. ||||||||прощения||| ||||||s'excuser de||tu as pardonné||| ||Lebenden||||wünschen||vergeben hast||| Diejenigen, die in dieser Welt leben, werden nicht einmal wissen, bei wem Sie sich entschuldigt und wem Sie vergeben haben.

Bütün bunlar sen var oldukça anlamlı olacak, |||||significatif| All dies wird von Bedeutung sein, solange Sie existieren, Tout cela aura du sens tant que tu es là,

sen yok olduktan sonraysa silinip gidecek. ||||s'effacera| |||after you|gelöscht| und wenn du weg bist, ist es weg. mais après ta disparition, tout s'effacera.

Böyle basit şeylerle hayatını mahvetme. ||||ne ruine pas ||||ruin Ruinieren Sie Ihr Leben nicht mit solch einfachen Dingen. Ne gâche pas ta vie avec des choses si simples.

Sen birini affettikten sonra, o kişi tekrar tekrar aynı yanlışları yapmaya devam ediyorsa, ||прощая|||||||||| ||avoir pardonné|||||||||| ||nach dem Verzeihen||||||||||wenn er tut Wenn Sie jemandem vergeben haben und diese Person immer wieder das gleiche Unrecht begeht,

o zaman sadeceo insandan uzaklaş ve onunla ilgili beklentilerini yok et. ||только|||||||| ||seulement||éloigne-toi|||||| ||nur||sich entfernen||||||

İleriye bak. vers l'avant|

Biliyor musun?

Ben gecemi gündüzüme katıp bu dünyada iyi bir iz bırakmaya çalışıyorum. |||смешивая||||||| |||mélange|||||trace|| |||verbindend|||||||

Başarıp başaramayacağımı da henüz bilmiyorum. успевши|||| réussir|je vais réussir||pas encore| erfolgen|ich werde nicht schaffen||| |I can succeed|||

Ama şayet bir gün başarırsam, asla benim başarılarımı kendine pay biçme. ||||если я добьюсь||||||присваивай |si|||si je réussis|||mes succès|||attribue |falls||||||meine Erfolge|||zuweisen |||||||my achievements||| Aber wenn ich jemals Erfolg habe, darfst du nie die Lorbeeren für meinen Erfolg ernten. Mais si un jour je réussis, ne prends jamais mes succès pour toi.

Benim kızım olduğun için kendinle gurur duyma. ||||toi-même|| Ne sois pas fier de toi simplement parce que tu es ma fille.

Benim kazandığım veya kazanacağım saygıyı hayatının hiçbir evresinde kullanmaya çalışma. |||||||жизни|| ||||le respect|||phase de la vie|| ||||Respekt|||Phase|| Ne tente pas d'utiliser le respect que j'ai gagné ou que je vais gagner à aucun moment de ta vie.

Benim başarılarımda ne kadar katkın olmuşsa, ancak o ölçüde kendine pay biçebilirsin. ||||вклад|если ты внес||||||можешь отвести |mes succès|||tailles|tu as été||||||tu peux attribuer |my achievements||||||||||"claim credit" |meinen Erfolgen|||Beitrag|gewesen ist|||||| Tu ne peux te donner de mérite que dans la mesure où tu as contribué à mes succès.

Diğer şeylerdeyse senin bir katkının olmadığını anla ve şunu bil ki, senle ben ayrı bireyleriz. ||||вклад|||||||||| ||||contribution|||||||||| ||||Beitrag||||||||||individuen Dans d'autres choses, comprends que tu n'as pas apporté de contribution et sache que toi et moi sommes des individus séparés.

Kendinle gurur duyman için kendi sebeplerin olsun. ||гордись собой|||причины| ||sois fier|||raisons| |||||Gründe| Aie tes propres raisons pour être fier de toi-même.

Kendin tek başına bir birey olarak öyle başarılara imza at ki, onlarla gurur duyabilesin. |||||||||||||можешь гордиться ||||individu|||||||||tu puisses en être fier |||||||||||||du kannst

Kendi kazandıklarınla gurur duymak senin bu hayattaki en doğal hakkın. |своими достижениями|||||||| |tes gains||||||||droit |deinen Verdiensten||||||||Recht

Ama benim başarılarımı kendi başarınmış gibi sahiplenip, kendinle gurur duymaya senin hakkın yok. ||||||присваивая|||||| ||||tu as réussi||t'approprier|||||| ||||Erfolg|||||||| Çünkü eğer ben hayatta başarılı olursam, benim kızım olman sadece bir şans.

Senin aslında hayatta az başarıya imza atmış insanların evlatlarından hiçbir farkın veya üstünlüğün yok. ||||||||||||превосходство| ||||||||enfants||différence||supériorité| ||||||||||||Überlegenheit| Tu n'as en réalité aucune différence ou supériorité par rapport aux enfants des gens qui ont peu de succès dans la vie.

Kendi gücüne inan,benim veya başkalarının değil. Crois en ta propre force, pas en celle des autres ou en la mienne.

Ben sana inanıyorum. Je crois en toi.

Ama sen kendine benim sana inandığımdan daha çok inanmalısın. ||||||||должен верить |||||je crois|||tu dois croire |||||||more|must believe ||||||||glauben Unutmadan bir şey daha söyleyeyim.

Ne kadar başarılı olsan da, ne kadar başkaları için ulaşılmaz gözüksen de, hep mütevazı ol. |||||||||недостижимым||||скромным| |||||||||inaccessible|tu parais|||| ||||||||||aussiehst|||bescheiden|

Hiç bir zaman kendini beğenmişlik yapma. ||||самодовольство| ||||arrogance| ||||Eitelkeit| Werden Sie niemals übermütig.

Çünkü maddi başarılar seni başkalarından daha üstün yapmıyor. ||les succès|||||

Seni başkalarından daha üstün kılan asıl şey, maddi başarıların olsa da |||||eigentlich|||||

kibirlenmemen ve alçak gönüllüğünü korumandır. не гордись||||сохранять её ne pas être arrogant|||humilité|devoir de garder nicht stolz sein||||bewahren nicht arrogant zu sein und die Demut zu bewahren.

Gerçek başarı, işte o samimiyeti, mütevazılığı ve başarı kazanmadan önceki orjinal halini korumaktır. ||||||||||оригинальное||сохранять ||||sincérité|humilité|||sans gagner||original|état original|préserver ||||||||||original||bewahren Le vrai succès consiste à préserver cette sincérité, cette modestie et son état original avant d'avoir réussi.

Hiçbir zaman herkes bir şey yapıyor diye sen de aynı şeyi yapmaya kalkma. Ne te lance jamais dans quelque chose simplement parce que tout le monde le fait.

Sürü psikolojisiyle hareket etme. |психология стаи|| groupe|psychologie de groupe|| |Psychologie|| Ne te laisse pas influencer par la psychologie de groupe.

Sen farklı olabilirsin.

Kendi düşüncelerin, kendi bakış açın olsun. |tes pensées|||| |Gedanken|||| Que tes propres pensées, ta propre perspective soient.

Bu, hep diğerlerinin söylediğinin tam tersini yapmak anlamına da gelmiyor. Cela ne signifie pas non plus faire l'exact opposé de ce que les autres disent.

Sadece ölçüp biçerek, tartararak karar ver. |||взвешивая|| |||en pesant|| ||schneidend|abwägend|| |||weighing carefully|| Wiegen Sie es ab, wiegen Sie es ab, wiegen Sie es ab. Décide simplement en pesant et en mesurant.

Eğer herkes doğru yapıyorsa, sen de yap. |||le fait||| |||is doing||| Wenn alle anderen es richtig machen, machen Sie es auch.

Yok yapmıyorsa da, farkında ol. |не делает||| |ne fait pas||| |macht|||

Çoğunluk bu şekilde yapıyor diye sen de o şekilde yapma. Nur weil die Mehrheit es so macht, sollten Sie es nicht so machen.

Sorunlardan kaçma. Onları çözmeye çalış. |избегай||| |fuir||| |fliehen|||

Çok sorun çözdükçe, daha hızlı çözümler üretebilen,daha yaratıcı birine dönüşeceksin. ||решая проблемы||||||||станешь ||en résolvant|||solutions|capable of producing||créatif||tu deviendras ||the more you solve|||||||| ||||||||||wirst du werden Je mehr Probleme Sie lösen, desto kreativer werden Sie und desto schneller können Sie Lösungen finden.

Yaratıcı olmaya çalış ve olaylara farklı açılardan bakmayı öğren. ||||||углами|| ||||||angles|| ||||||von verschiedenen Perspektiven||

Yaratıcı olabilmek için, çok donanımlı olman ve elinden geldiğince çok şey öğrenmen gerekli. |||||||||||учиться| ||||bien équipé|||||||apprendre| ||||fähig|||||||| Um kreativ zu sein, muss man sehr gut ausgerüstet sein und so viel wie möglich lernen.

Eğer az önce söylediğim gibi bolca hayal kurmayı alışkanlık edinmişsen |||||||||приобрел привычку |||||||rêver||tu as pris |||||viel||träumen||eingewöhnt

ve hergün yeni şeyler öğreniyorsan, yaratıcı olman için uğraşmana gerek bile kalmayacak. ||||||||стараться||| ||||tu apprends||||tes efforts||| ||||lernst||||dein Bemühen|||

Çünkü yaratıcılık senin bildiklerinin sentezi, yani birleşmesi sonucunda ortaya çıkan farklılıklardır. ||||синтез||объединение||||различия |la créativité|||synthèse||fusion||||les différences ||||||Vereinigung|||| Denn Kreativität ist die Synthese dessen, was man weiß, das heißt, die Unterschiede, die sich aus der Kombination ergeben.

Onları birleştiren ise senin geniş hayal gücündür. ||||||творческая сила |qui les unit|||||imagination |verbindet|||||ist

Matematik, bilimlerin şahı diyorlar ya. ||царь наук|| |des sciences|roi des sciences|| ||König|| Mathe ist die Königsklasse der Wissenschaften, wie man sagt.

Ben de bu fikre sonuna kadar katılıyorum. |||идее||| |||idée|||je suis d'accord |||Idee||| Je suis également complètement d'accord avec cette idée.

Matematiğe her zaman ilgili ol. математике|||| à la mathématiques|||| Sois toujours intéressé par les mathématiques.

Matematik sorularını çözmeyi öğrendikçe daha yaratıcı olmaya başladığını sen de farkedeceksin |||по мере того как||||||| ||résoudre|en apprenant||||||| ||lösen|je mehr||||||| Tu constateras également que tu deviens plus créatif à mesure que tu apprends à résoudre des problèmes mathématiques.

ve hayattaki diğer sorunları da kolayca çözebileceksin. ||||||сможешь решить ||||||tu pourras résoudre ||||||lösen

Emin ol, bu özelliği kazandığında, diğerlerinden daha çok fazla şeyi başarma şansın olacak. ||||когда ты получишь|||||||| ||||en gagnant||||||réussir à|| ||||wenn du es erwirbst||||||erreichen||

Analizini yaptığın şeyler bir tek etrafındaki olaylar ve onların sebepleriyle sınırlı kalmasın. Анализируй это|||||||||причинами которых||не ограничивайся Analyse|||||||||causes||ne reste pas |||||||||mit ihren Gründen||bleiben Que les choses que tu analyses ne soient pas limitées uniquement aux événements autour de toi et à leurs causes.

Bunu yapmaktan daha çok insanları analiz et. Analysieren Sie die Menschen mehr als Sie dies tun. Analyse davantage les gens que les choses.

Daima onları derinlemesine analiz et. ||в глубину|| ||en profondeur|| immer||gründlich|| Analysieren Sie sie stets gründlich. Analyse-les toujours en profondeur.

Her insan yeni bir kitaptır.

İnsanın neyi niçin yaptığını bildikçe, sana karşı yapabileceği potansiyel kötülükleri ||||по мере того как|||может сделать|| ||||en sachant|||il pourrait|potentiel|mauvaises actions |||||||||Übel

önceden görebilip ona göre kararlar verebileceksin. |||||сможешь принимать |||||tu pourras |sehen können||||vergeben Tu pourras voir à l'avance et prendre des décisions en conséquence.

Bu şekilde, kötü niyetli insanların sana büyük zararlar vermesinden kendini koruyabilmiş olacaksın. |||||||вред|причинения вреда||сможешь защитить| |||malveillant||||dommages|||| |||||||Schaden|||koruyabilst| De cette façon, tu pourras te protéger des dommages graves causés par des personnes malveillantes.

Ama unutma ki, sana en yakın ve senin için en ulaşılır kişi her zaman sensin. ||||||||||accessible|||| ||||||||||erreichbar|||| Mais n'oublie pas que la personne qui te connaît le mieux et qui est toujours à ta portée, c'est toi-même. Kendini ve hareketlerini herkesten çok tahlil et. |||||анализируй| ||tes actions|||analyser| |||von allen||analysieren|

En büyük kitap sen, yani kendinsin. |||||сам |||||toi-même |||||du bist

her tür insanla karşılaşacaksın. |||встретишься |||tu rencontreras |||wirst du treffen

Etrafında seni kendi çıkarları için kullanmak isteyen de olacak, |||intérêts||||| |||Interessen||||| Sie werden von Menschen umgeben sein, die Sie zu ihrem eigenen Vorteil nutzen wollen,

kendisini daha önemli biri olarak göstermek isteyen de olacak, um sich wichtiger zu machen, als er wirklich ist,

seni seven de olacak, sevmeyen de olacak,

seni kıskanan da olacak, iyiliğini isteyen de olacak, |завидующий|||твое благо||| |jaloux|||ton bien||| ||||dein Wohl|||

karamsar ve hiçbir şeyle mutlu olmayanı da olacak, |||||celui qui n'est pas|| pessimistisch|||||das, was nicht ist|| pessimistisch und unzufrieden mit allem,

hayatından çok memnun olan ve hayat dolu insanlar da olacak.

Herkesin karakterini ve niyetini anlamaya çalış. |||намерение|| |caractère||intention|| |||Absicht||

Kendini onların yerine koy ve niye böyle yaptıklarını kavramaya çalış. ||||||||понять это| ||||||||comprendre| ||||||||verstehen|

Onlara hak ver.

Hak verdikçe, onları daha iyi anlayacak ve ‘ onların yerinde olsaydın ne yapardın' sorusuna |||||||||если бы ты||бы бы сделал| |en jugeant||||||||tu étais||tu ferais| |||||||||wäre||würdest du machen|

daha iyi cevaplar bulmuş olacaksın.

Bu şekilde de onlardan gelebilecek zararlardan daha iyi korunabileceksin. ||||||||сможешь защититься |||||dommages|||tu pourras te protéger ||||||||kannst du dich schützen

Unutma ki, en iyi silah düşmanını iyi tanımaktır. |||||||знать врага |||||ton ennemi||connaître bien |||||||kennen

Tabii ki bunlar kötü niyetli insanları önceden belirleyip tespit edebilmen için. |||||||||можешь определить| ||||||||identifier|pouvoir identifier| |||||||bestimmen||kannst| Dies dient natürlich dazu, böswillige Personen im Voraus zu identifizieren und zu erkennen.

Etrafında iyi niyetli insanlar da çok olacak.

Muhtemelen birbirinizi çok seveceğiniz kız arkadaşların da olacak |друг друга|||||| |vous vous||aimerez|||| |||||Freundinnen|| Onların kıymetini bil ve onları koru.

Asla onların kalbini kırma ve onlara hep sadık ol. |||briser||||loyal| |||||||treu| Brich ihnen niemals das Herz und sei ihnen gegenüber immer loyal.

Ama şunu da aklının bir köşesinde her zaman tut, ||||||||garde

en yakın bildiğin insan da gün gelir seni rakip olarak görebilir. ||||||||rival||

Bu yüzden tedbiri elden bırakma. ||меры|| ||précaution|la main| ||Vorsichtsmaßnahme|lassen| Bleiben Sie also wachsam.

Karamsar insanlardan ise hep uzak durmaya çalış.

Karamsarlık bulaşıcı bir hastalık gibidir. пессимизм|||| pessimisme|contagieuse||| Pessimismus|ansteckend||| Pessimismus ist wie eine ansteckende Krankheit.

Onunla çok temasta bulunursan mutlaka sana da bulaşacak ve iyileşmen uzun sürecektir. ||контакте|находишься||||заразит тебя||твое выздоровление||долго продлится ||contact|tu es en contact||||contaminera||ta guérison||durera longtemps |||bist||||||deine Genesung||dauern O yüzden herşeyde bir olumsuzluk arayan insanlardan uzak durmaya çalış ve kendin gibilerle kaynaş. ||во всем||||||||||подобными тебе|смешивайся ||dans tout||||||||||comme toi|socialise |||||||||||||vertraut sein

Hayatta sana karşılıksız ve bedava verilen şeyler karşısında her zaman dikkatli ol. ||безвозмездно||||||||| ||sans retour||gratuit||||||| ||unentgeltlich|||||||||

Şunu bil ki, çok ender durumlarda karşılıksız verilen şeyden hayır gelir. ||||||unentgeltlich||||

Çoğu zaman beleş şeyin verdiği zarar, beleş olmayan şeylerden daha çok fazla olur. ||gratuit|||||||||| Oft ist der Schaden, der durch kostenlose Dinge entsteht, viel größer als der Schaden, der durch unfreie Dinge entsteht.

O yüzden böyle bir durumla karşılaştığında bin ölç, bir biç. |||||когда столкнешься||измерь|| |||||face à||mesure||une forme |||||||||Maß Wenn Sie also mit einer solchen Situation konfrontiert werden, messen Sie tausendmal nach. C'est pourquoi quand tu fais face à une telle situation, pèse bien le pour et le contre.

Bir de bedeninin sağlığına çok dikkat et. ||тела|||| ||de ton corps|||| ||seiner Gesundheit|||| Fais aussi très attention à la santé de ton corps. Sık sık spor yap ki, vücudun hep zinde kalsın. |||||||fit| Fais du sport régulièrement afin que ton corps reste toujours en forme.

Çoğu zaman içimizdeki sıkıntının sebebi psikolojik sebeplerden değil, bedensel sebeplerden kaynaklanıyor. |||беспокойства|||||||происходит от |||l'angoisse|||||physiques||provient de ||||||||körperlichen|| Oft ist die Ursache für unsere Not nicht psychologisch, sondern physisch.

Vücudunun zindeliği ve sağlığı, direk beynin performansını etkiliyor. |жизненной силы|||||| |vitalité|||directement||performance| |Fitness||||||

Bu yüzden de, vücudunu hep zinde tut. |||ton corps||| |||deinen Körper||| Also, halten Sie Ihren Körper fit.

En çok dikkat edeceğin şey de uyku olsun. |||будешь обращать|||| |||tu feras attention|||| |||achte||||

Ne kadar uyuduğunda uykuya doymuş ve kendini daha zinde hissettiğini anlamaya çalış ||когда спишь||||||||| ||when you sleep||||||||| ||schläft|||||||||

ve uyku düzenini bozma. |||нарушай ||rythme de sommeil|perturbe ||Regelmäßigkeit|stören

Başarılı insanlar 4 saat uyur, 5 saat uyur gibi klişe laflara da inanma. |||||||клише|||не верь |||||||cliché|phrases clichés|| |||||||Klishe|||glaube

Herkesin biyolojik yapısı farklıdır.

Bunlar doğru da olabilir, yanlış da.

Kendin için doğru olanı bulup uygulamaya çalış.

Başarılı olmakta uyku süresinin katkısı varsa, o süreyi senin vücudun daha iyi biliyor. |||времени сна||||||||| |||durée de sommeil||||||||| |||dauer|||||||||

Az uyumak başarıya giden yol değildir.

Eğer vücudunun ihtiyacı olduğundan az uyuyorsan, bu başarısızlığa giden yoldur. |||||если ты спишь||||путь к ||||moins|tu dors||||voie |||||schläfst||||Weg

Kızım, sana vereceğim en önemli ve en son nasihatım ise şu,

asla herşeye hemen inanma. |всё|| |à tout|| |alles||

Sorgulamayı öğren. Запросы учись| interroger| das Abfragen|

Her şeyin arkasındaki NİÇİN sorusunu araştır ve cevabını bul, sonra inan. |||||cherche||||| |||||untersuchen|||||

Elinden geldiğince herşeyi sorgula ve inandığın şeye gerçekten inanman gerekip gerekmediğine emin ol. |||||вера|||верить|нужно|нужно ли|| |||question||ce en quoi tu crois|||croire|dois|il n'est pas nécessaire|| ||||||||glauben|muss|ob es notwendig ist||

Mesala, benim bu videoda söylediklerimi muhtemelen doğru şeyler olarak algıladın ve kabul ettin. ||||то что я сказал|||||воспринял||| |||||||||tu as perçu||| |||||||||hast du wahrgenommen|||

Çünkü bunları, sana en yakın olan insan, baban söylüyor

ve kendi tecrübelerinden, bildiklerinden yola çıkarak söylüyor. ||опыта|||| ||ses expériences|||en se basant sur| ||Erfahrungen||||

Ama hayır,

hatta benim söylediklerimi dahi sorgulamayı öğren |||sogar||

ve dediklerimi, öncelikle niye dediğimi tam kavrayıp sonra uygula. ||||||осознай это||применяй |mes paroles|||||comprendre||applique |was ich gesagt habe|||||verstehst||

Bunu yaptığın zaman, artık bunları ben sana dedim diye değil,

kendin anlayıp karar verdin diye yapmış olacaksın.

Bak o zaman gerçekten özgür bir birey olacaksın.

Hoş geldin dünyaya kızım...

Yaşamayı haketmeye çalış!!! 😊 |заслуживаешь| |mériter| |verdienen|