138: Expresiones usando colores 3
||색상
138: Ausdrücke mit Farben 3
138: Expressions using colors 3
138 : Expressions utilisant les couleurs 3
138: Uitdrukkingen met kleuren 3
- Busco a mi media naranja.
I search||||
- I'm looking for my better half.
- Daha iyi olan yarımı arıyorum.
- ¿Por amor?
- For love?
- No, para hacerme un zumo.
||make||juice
- No, to make myself a juice.
- Hayır, bana meyve suyu yapmak için.
¡Hola a todos!
Hepinize merhaba!
Soy Òscar, fundador de unlimitedspanish.com y me gustan las naranjas.
Quiero ayudarte a hablar español fluidamente.
¡Hablar español es más fácil de lo que parece!
Solo tienes que usar el material y técnicas adecuadas.
Hoy, en este episodio… • Vamos a ver las últimas expresiones que utilizan colores.
||||||||||||색상
¡Saldremos de aquí más coloridos que un camaleón!
We will leave||||colorful|||chameleon
Wir werden hier bunter als ein Chamäleon bleiben!
We'll leave here more colorful than a chameleon!
Buradan bir bukalemun kadar renkli olarak ayrılacağız!
• A continuación, un divertido punto de vista donde practicarás la gramática…sin estudiar.
||||||||you will practice||||
• Next, a fun perspective where you'll practice grammar... without studying.
- İşte dilbilgisi pratiği yapabileceğiniz eğlenceli bir bakış açısı... ders çalışmadan.
Conocerás a Verónica, una chica muy ambiciosa que acaba…mejor te lo cuento al final.
||Veronica||||ambitious|||better|||||
You'll meet Verónica, a very ambitious girl who ends up... I'd better tell you at the end.
Veronica ile tanışacaksınız, çok hırslı bir kız... Sonunda size anlatacağım.
Recuerda que puedes conseguir el texto de este episodio en www.unlimitedspanish.com Bien…¡Aquí estamos otra vez!
|||||||||||||||있어요||
Bu bölümün metnine www.unlimitedspanish.com adresinden ulaşabileceğinizi unutmayın Bien... İşte yine karşınızdayız!
¿Cómo llevas la semana?
How|are you handling||
¿Mucho trabajo?
¿Mucho estrés?
|stress
|스트레스
Bueno, no te preocupes porque aquí tienes un estupendo nuevo episodio.
||||||||great||
Recién salido del horno :) Vamos a ver.
Fresh|||oven|||
방금||||||
Fresh out of the oven :) Let's see.
Fırından yeni çıktı :) Bakalım.
En los dos últimos episodios he hablado de colores.
|||last|||||
||||||||색상
In the last two episodes, I have talked about colors.
Son iki bölümde renkler hakkında konuştum.
Bueno, más bien te he presentado algunas expresiones que usan colores.
||||I||||||
|||||제시한|||||
Well, rather I have presented you with some expressions that use colors.
Hoy vamos a ver algunas más.
Hay un dicho que dice: No hay dos sin tres.
There is a saying that goes: There are no two without three.
Bir söz vardır: Üç olmadan iki olmaz.
Que quiere decir que una vez que hay dos, muy posiblemente hay más.
Which means that once there are two, it is very likely that there are more.
Bu da demek oluyor ki, iki kişi olduktan sonra daha fazlası da olabilir.
Por eso tenemos un tercer episodio de colores.
||||세 번째|||
That is why we have a third episode of colors.
Bu yüzden üçüncü bir renkli bölümümüz var.
Por supuesto voy a dar ejemplos para que se entienda mejor.
|||||||||understand|
|||||||||이해되다|
Of course I will give examples to make it easier to understand.
Anlaşılmasını kolaylaştırmak için elbette örnekler vereceğim.
Empecemos con el primero: Prensa amarilla ¿Qué piensas que puede ser la prensa amarilla?
||||Press|||||||||
|||||노란 신문||||||||
İlkiyle başlayalım: Sarı basın Sizce sarı basın ne olabilir?
Es fácil.
Es la prensa que le gusta presentar las noticias de forma sensacionalista.
|||||||||||sensationalist
||||||전달하다||뉴스|||
Haberleri sansasyonel hale getirmeyi seven basındır.
Es decir, no hay demasiada seriedad y se exageran muchas cosas.
|||||seriousness|||they exaggerate||
||||||||과장된다||
Başka bir deyişle, fazla ciddiyet yok ve çok fazla abartı var.
Por ejemplo:
Örneğin:
El Canal de televisión Mira Lo que Pasa no tiene demasiada credibilidad.
|||||||||||credibility
The television channel Mira Lo que Pasa does not have much credibility.
Телеканал Mira Lo que Pasa не пользуется большим доверием.
Mira Lo que Pasa adlı TV kanalının fazla güvenilirliği yoktur.
Siempre exageran y buscan el morbo.
|||||sensationalism
|과장한다||||흥미
They always exaggerate and look for sensationalism.
Они всегда преувеличивают и стремятся к болезненности.
Her zaman abartırlar ve hastalık ararlar.
Es prensa amarilla.
||노란
It is yellow journalism.
Magazin gazeteleri.
Ahora que lo pienso, prácticamente toda la prensa de hoy en día se puede catalogar como prensa amarilla, pero eso es otra historia.
|||||||press|||||||to categorize||||||||
Come to think of it, virtually all of today's press can be categorized as tabloids, but that's another story.
Düşününce, günümüz basınının neredeyse tamamı magazin olarak kategorize edilebilir, ancak bu başka bir hikaye.
Prensa rosa Ah, la prensa rosa.
Press|||||
프렌사|연예인 뉴스||||
Magazin gazeteleri. Ah, magazin gazeteleri.
¿Qué curioso no?
Komik, değil mi?
Dos colores para dos tipos de prensa.
İki tip basın için iki renk.
¿Aún no sabes lo que es la prensa rosa?
|||||||언론|
Don't you know what the gossip press is yet?
Hala magazinin ne olduğunu bilmiyor musun?
Te doy una pista: También se llama la prensa del corazón, y no, no es para cardiólogos.
|||clue|Also||||||||||||cardiologists
I'll give you a hint: It's also called the heart press, and no, it's not for cardiologists.
İşte bir ipucu: Buna kalp presi de deniyor ve hayır, kardiyologlar için değil.
¿Aún no?
Still not?
Henüz değil mi?
Otra pista: Puedes encontrar muchas revistas de prensa rosa en la consulta del dentista, por ejemplo.
|||||magazines||||||||dentist||
|힌트||||||||||||치과의사||
Bir başka ipucu: Örneğin dişçinin muayenehanesinde çok sayıda magazin gazetesi bulabilirsiniz.
La prensa rosa es el tipo de prensa que se dedica a hablar sobre la vida de famosos.
|||||||||||||||||famous
||연예인 뉴스|||||||||||||||
Magazin basını, ünlülerin hayatları hakkında konuşmaya adanmış bir basın türüdür.
Quién se divorcia, quien tiene un nuevo amor, la nueva casa que se compró cierto actor, etc.
||divorces||||||||||||||
|||||||사랑||새로운|||||||
Kim boşanıyor, kimin yeni bir aşkı var, belli bir aktör hangi yeni evi aldı, vb.
Por ejemplo: - ¿Sabías que el actor de mi telenovela favorita tiene una novia veinte años más joven que él?
||||||||soap opera||||||||||
||||||||드라마||||||||||
For example: - Did you know that the actor from my favorite soap opera has a girlfriend twenty years younger than him?
Örneğin: - En sevdiğim pembe dizideki aktörün kendisinden yirmi yaş küçük bir kız arkadaşı olduğunu biliyor muydunuz?
- ¿Otra vez leyendo la prensa rosa?
||reading|||
- Reading gossip magazines again?
- Yine magazin mi okuyorsun?
Verlo todo de color de rosa También, con el rosa, esta conocida expresión.
See it||||||||||||
Seeing everything through rose-colored glasses Also, with the rose, this well-known expression.
Her şeyi pembe görmek Ayrıca, pembe ile bu iyi bilinen ifade.
Verlo todo de color de rosa quiere decir ser muy optimista e ingenuo.
||||||||||||naive
|||||분홍색|||||||
Her şeyi güllük gülistanlık görmek çok iyimser ve naif olmak demektir.
Por cierto, ingenuo en inglés es naive.
||naive||||naive
||순진한||||
Bu arada, İngilizce'de naive saf demektir.
Un ejemplo: - Otra vez Javier viéndolo todo de color de rosa.
|||||seeing it|||||
Bir örnek: - Javier yine her şeyi toz pembe görüyor.
- Seguramente se ha enamorado otra vez.
Certainly|||||
|||사랑에 빠졌어요||
- Muhtemelen tekrar aşık olmuştur.
- Sí…a ver cuando le dura.
|||||long
- Yes... let's see how long it lasts.
- Evet... Bakalım ne kadar sürecek.
Media naranja Y hablando de enamorarse.
Media|||||to fall in love
Better half And speaking of falling in love.
Yarım ruh ve aşık olmaktan bahsetmişken.
A veces, cuando te enamoras y lo ves todo de color de rosa, es porque has encontrado a tu media naranja.
||||you fall in love||||||||||||||||
||||||||||||분홍색||||||||오렌지
Sometimes, when you fall in love and see everything through rose-colored glasses, it's because you've found your better half.
Bazen aşık olduğunuzda ve her şey güllük gülistanlık göründüğünde, bunun nedeni en iyi yarınızı bulmuş olmanızdır.
Esto quiere decir una persona que es perfecta para ti como pareja.
Bu, eş olarak sizin için mükemmel olan bir kişi anlamına gelir.
En inglés es my better half.
||||mejor|better half
İngilizcede "my better half" demek.
Un ejemplo: - Acabo de encontrar a mi media naranja…inteligente, lista, atenta… - Javier, pero, ¿cuántas medias naranjas has escontrado en los últimos tres meses?
||||||||||smart|attentive||||orange halves|||found|||||
An example: - I just found my better half ... intelligent, smart, attentive ... - Javier, but how many orange half have you hidden in the last three months?
Bir örnek: - Daha iyi yarımı yeni buldum... akıllı, zeki, özenli... - Javier, ama son üç ayda kaç tane iyi yarı buldun?
Mejor que te hagas un zumo con todas ellas, que tiene muchas vitaminas.
|||make yourself||juice|||||||
Hepsiyle bol vitaminli bir meyve suyu yapsanız iyi olur.
Chiste verde Un chiste verde es un chiste (joke en inglés) que utiliza un humor relacionado con el sexo.
Joke|||joke|||||||||||||||sex
Edepsiz şaka Edepsiz şaka, cinsellikle ilgili mizahın kullanıldığı bir şakadır.
Por ejemplo:
- Francisco me explicó un chiste muy bueno.
||explained|a|||
- Francisco bana çok iyi bir fıkra anlattı.
- ¿Ah sí?
¡Cuenta, cuenta!
|count
- No puedo.
Es muy verde.
- ¿¡Entonces porqué lo mencionas!?
|for what reason||mention
- So why do you mention it!?
- O zaman neden bahsediyorsun?!
Ya sabes que no me gustan ese tipo de chistes.
|||||좋아해||||
You know I don't like that kind of jokes.
Böyle şakaları sevmediğimi biliyorsun.
Estar verde Continuamos con este color.
to be|||||
||계속합니다|||
Being green Let's continue with this color.
Yeşil olmak Bu renkle devam ediyoruz.
Estar verde no tiene nada que ver con los chistes verdes, aunque lo parezca.
Being green has nothing to do with green jokes, even though it may seem like it.
Yeşil olmanın, öyle görünse bile, kirli şakalarla hiçbir ilgisi yoktur.
Quiere decir que casi no sabes nada sobre algo.
It means that you know almost nothing about something.
Bir şey hakkında neredeyse hiçbir şey bilmediğiniz anlamına gelir.
Por ejemplo: - Laura lleva una semana en el trabajo, pero aún le cuesta adaptarse.
|||has been|||||||||it is hard for|
|||||||||||||적응하다
For example: - Laura has been at work for a week, but she still finds it difficult to adapt.
Örneğin: - Laura bir haftadır iş yerinde, ancak hala uyum sağlamakta zorlanıyor.
- Sí, pero pobre, está muy verde todavía.
|||is|||still
||||||아직
- Yes, but poor thing, it is still very green.
Dale tiempo.
Give|
Give it time.
Poner verde a alguien.
To speak ill of someone.
¡Y más verde!
And even more so!
Ve daha yeşil!
Vale, poner verde a alguien significa criticar o hablar mal de una persona.
||||||to criticize||||||
Por ejemplo: - Estoy harto de mi jefe: es egoísta, desorganizado, perezoso y maleducado.
|||fed up|||||selfish|disorganized|lazy||rude
||||||상사||||||
Örneğin: - Patronumdan bıktım: bencil, düzensiz, tembel ve kaba biri.
- Vaya manera de poner verde a tu jefe.
- Was für ein Weg, deinen Boss zu erneuern.
- What a way to badmouth your boss.
- Patronunu yeşile çevirmek için ne güzel bir yol.
Por cierto, está justo detrás de ti.
|||just|behind||
By the way, he's right behind you.
Bu arada, tam arkanda.
- ¡Ooops!
Oops
- Oops!
- Ooops!
Príncipe azul Un príncipe azul sería un hombre ideal para una mujer.
Prince|||||||||||
Beyaz Atlı Prens Beyaz Atlı Prens bir kadın için ideal bir erkektir.
Es un concepto muy romántico.
||||romantic
Bu çok romantik bir konsept.
Por ejemplo: - ¡Ojalá encuentre a mi príncipe azul pronto!
Örneğin: - Umarım yakında beyaz atlı prensimi bulurum!
- Vale, Juana, pero ya tienes 48 años.
|Juana||||
- Okay, Juana, but you are already 48 years old.
- Tamam Jeanne, ama sen zaten 48 yaşındasın.
Quizás si no fueras tan exigente, lo encontrarías antes.
|||||demanding|||
|||||요구가 많은||찾을|
Maybe if you weren't so demanding, you would find it sooner.
Belki bu kadar seçici olmasaydınız, daha çabuk bulurdunuz.
Ponerse morado Ponerse morado significa comer mucho, hasta no poder más.
to get||||||||||
To pig out means to eat a lot, until you can't eat anymore.
Mora dönüşmek Mora dönüşmek, daha fazla yiyemeyecek hale gelene kadar çok fazla yemek anlamına gelir.
Un ejemplo: - Ayer en la fiesta de aniversario me puse morado.
|||||||||got|
Bir örnek: - Dün yıldönümü partisinde mora döndüm.
Comíamos de todo: pasta, carne, pescado, dulces, … Para gustos, colores Vale, ya por último, esta expresión.
We ate||||||||tastes|||||||
Her şeyi yedik: makarna, et, balık, tatlılar, ... Her zevke, her renge uygun.
En esencia quiere decir que todo el mundo puede tener gustos diferentes.
||||||||||tastes|
Özünde bu, herkesin farklı zevklere sahip olabileceği anlamına gelir.
También se puede referir a opiniones.
|||refer||opinions
Ayrıca görüşlere de atıfta bulunabilir.
A veces se utiliza para justificar gustos poco habituales.
Sometimes it is used to justify unusual tastes.
Bazen alışılmadık zevkleri haklı çıkarmak için kullanılır.
Por ejemplo: - A mi me justa mucho ir de vacaciones a Siberia en invierno.
|||||like||||||||
For example: - I really like going on vacation to Siberia in winter.
Örneğin: - Kışın Sibirya'ya tatile gitmeyi severim.
- Bueno, para gustos, colores.
- Well, to each their own.
MINI-HISTORIA (mejora tu fluidez) Muy bien.
MİNİ TARİH (akıcılığınızı geliştirin) Çok iyi.
Ahora vamos a practicar un poco de gramática.
|let's go||||||
Now let's practice a little grammar.
Şimdi biraz dilbilgisi pratiği yapalım.
Como sabes, te voy a contar una misma historia dos veces.
|||||to tell|||||
Bildiğiniz gibi, size aynı hikayeyi iki kez anlatacağım.
La segunda vez cambiaré algunos aspectos gramaticales para que veas cómo funcionan los cambios.
|||I will change|||||||how|||
|||||||||||||변화
İkinci seferde bazı dilbilgisi unsurlarını değiştireceğim, böylece değişikliklerin nasıl çalıştığını görebilirsiniz.
Es la forma más divertida y efectiva de aprender estructuras gramaticales sin esfuerzo.
||||||||||||effort
|||||||||구조를|||
Gramer yapılarını zahmetsizce öğrenmenin en eğlenceli ve etkili yoludur.
¡Solo tienes que prestar atención!
|||pay|
Just pay attention!
Muy bien, ¡allá vamos!
||there|
Pekala, işte başlıyoruz!
En pasado, tercera persona En su primer día de trabajo, Verónica sentía que estaba muy verde.
Había empezado a trabajar para la famosa revista de prensa rosa llamada Corazón de Melón.
|||||||magazine|||||||Melon
Melon Heart adlı ünlü magazin dergisi için çalışmaya başlamıştı.
Su anterior trabajo, en el periódico de prensa amarilla llamado ¡Mira Lo Que Pasó!, cubría todo tipo de sucesos con el máximo sensacionalismo.
||||||||||||||covered||||events||||sensationalism
Önceki işi olan tabloid gazete ¡Mira Lo Que Pasó! 'da her türlü olayı son derece sansasyonel bir şekilde ele alıyordu.
Pero en ese momento el reto era diferente.
|||||challenge||
Tenía que hablar de aspectos del corazón de forma cursi.
|||||||||corny
El primer gran reportaje de Verónica, con título “Descubre la media naranja del actor José Roberto,” fue un gran éxito.
|||report||||||||||||||||success
Su segundo reportaje, “Quién pone verde a quién en el matrimonio del torero Manolito” tuvo incluso más éxito.
Your||report||||||in||marriage||bullfighter|Manolito the bullfighter|had|even||
Her second report, 'Who puts a bad name on whom in the marriage of the bullfighter Manolito,' was even more successful.
Aún así, Verónica no veía nada de color de rosa.
Still|||||||||
Still, Verónica didn't see anything in a rosy light.
Estaba deprimida.
|depressed
She was depressed.
Lo estaba porque le faltaba su príncipe azul.
||||was missing|||
She was because she was missing her prince charming.
Un día se enamoró de un famoso y se acabaron casando.
|||fell in love|||||||getting married
One day she fell in love with a famous person, and they ended up getting married.
En el banquete de celebración, todos los invitados se pusieron morados.
||banquet||||||||purple
At the celebration banquet, all the guests turned purple.
Kutlama yemeğinde tüm konuklar morardı.
Verónica finalmente era feliz, pero…pasó algo que no le gustó nada.
Al convertirse en famosa, era el centro de todas las portadas de prensa rosa.
||||||||||covers|||
As she became famous, she was the center of all the tabloids.
Ünlü olduğunda, tüm magazin dergilerinin merkezindeydi.
Verónica se dio cuenta de que ya no era tan divertido pertenecer a ese mundo.
|||||||||||belong|||
Verónica realized that it was no longer as fun to belong to that world.
En pasado, segunda persona.
In the past, second person.
Imagínate que un amigo o amiga de Verónica le está recordando algo del pasado.
||||||||||remembering|||
Imagine that a friend of Verónica is reminding her of something from the past.
En tu primer día de trabajo, sentías que estabas muy verde.
||||||you felt||||
||||||||너는||
On your first day on the job, you felt you were very green.
Habías empezado a trabajar para la famosa revista de prensa rosa llamada Corazón Chillón.
|started||||||||||||Screaming
||||||||||||코라손|
You had started working for the famous pink press magazine called Squeaky Heart.
Tu anterior trabajo, en el periódico de prensa amarilla llamado ¡Mira Lo Que Sucedió!, cubrías todo tipo de asuntos con el máximo sensacionalismo.
|||||||||||It||Happened|you covered||||issues||||
|||||신문|||||||||||||사안||||선정적임
Pero en ese momento, el reto era diferente.
|||||challenge|was|
Tenías que hablar de aspectos del corazón de forma cursi.
|||||||||corny
|||||||||진부한
Tu primer gran reportaje, con título “La frutera del actor José Roberto, su media naranja,” fue un gran éxito.
|||||||fruit seller|||||||||||
||||||||||호세||||||||
Your first great report, titled "The fruit bowl of actor José Roberto, his better half," was a great success.
Tu segundo reportaje, “Bruce Banner pone verde a Hulk” tuvo incluso más éxito.
||||Banner|puts|||Hulk|had|even||
Your second report, 'Bruce Banner makes Hulk green' was even more successful.
Aun así, no veías nada de color de rosa.
|||you saw|||||
Even so, you didn't see anything in a positive light.
Estabas deprimida.
|depressed
You were depressed.
Lo estabas porque te faltaba tu príncipe azul.
||||||prince|
Un día te enamoraste de un famoso y os acabasteis casando.
|||you fell in love|||||you|you all finished|
One day you fell in love with a famous person and ended up getting married.
En el banquete de celebración, todos los invitados se pusieron morados.
Finalmente eras feliz, pero…sucedió algo que no te gustó nada.
||||happened||||||
Al convertirte en famosa, eras el centro de todas las portadas de prensa rosa.
|becoming|||||center||||covers|||
|||||||||||||연예지
Te diste cuenta de que ya no era tan divertido pertenecer a este mundo.
||account||||||||belong|||
|다시||||||||||||
¡Muy bien!
Este es el final de este pequeño ejercicio.
Esta técnica la llamo Punto de Vista, porque ves la misma historia desde diferentes ángulos gramaticales.
||||||||||||||angles|
Puedes conseguir mis cursos completos que utilizan esta técnica y muchas otras en: www.unlimitedspanish.com (sección productos) Antes de irme, me gustaría agradecer a todas las personas que me enviáis mensajes dando las gracias por este podcast.
||||||||||||||||||||go|||||||||||||||||
¡Es un placer ayudaros!
||pleasure|to help you
It's a pleasure to help you!
Si quieres, puedes dejar una reviews en Itunes con tu opinión.
|||||review|||||
If you want, you can leave a review on iTunes with your opinion.
¡Las leo todas!
I read them all!
Bueno, pues nada más, y por cierto, si encuentras a tu media naranja, recuerda que es solo una expresión.
¡No intentes hacer zumo!
|try||juice
¡Hasta la semana que viene!