×

Мы используем cookie-файлы, чтобы сделать работу LingQ лучше. Находясь на нашем сайте, вы соглашаетесь на наши правила обработки файлов «cookie».

image

Storybooks Canada Turkish, Büyükannemin muzları

Büyükannemin muzları

Büyükannemin bahçesinde bütün güzel meyvelerden vardı. Ama en iyileri muzlardı. Büyükannenin bir çok torunu olduğu halde beni özellikle sevdiğini gizliden gizliye biliyordum. Beni sık sık evine davet ederdi. Hatta benimle küçük sırlarını da paylaşırdı. Benimle paylaşmadığı bir sırrı vardı : muzları nerede olgunlaştırdığı.

Bir gün Büyükannemin evinin dışında samandan yapılmış büyük bir sepet gördüm. Ne olduğunu sorduğumda sadece “Benim sihirli sepetim,” dedi. Sepetin yanında büyükannemin zaman zaman ters yüz ettiği muz yaprakları vardı. Merak etmiştim. “Bu yapraklar ne işe yarıyor büyükanne?” Tek aldığım cevap şuydu, “Onlar benim sihirli yapraklarım.”

Büyükannemi, muzları, muz yapraklarını, ve büyük saman sepetini izlemek çok ilginçti. Ama beni bir iki iş için anneme yolladı. “Büyükanne lütfen kalıp senin hazırlıklarını izleyeyim…” “İnadı bırak çocuğum, sana ne diyorsam onu yap,” diye ısrar etti. Bende hemen eve koştum.

Geri döndüğümde büyükannem dışarıda oturuyordu ama görünürde ne sepet ne de muzlar vardı. “Büyükanne, sepet nerede, muzlar nerede....” Ama aldığım tek cevap şuydu, “Benim sihirli yerimdeler.” Çok can sıkıcı bir durumdu.

İki gün sonra, büyükannem beni yatak odasından bastonunu getirmeye gönderdi. Odanın kapısını açar açmaz olgunlaşmakta olan muzların keskin kokusunu duydum. İçerdeki odada büyükannenin büyük saman sepeti vardı. Eski bir battaniye ile örtülmüştü. Örtüyü kaldırıp o nefis kokuyu içime çektim.

Büyükannenin sesiyle irkildim. “Haydi, nerede kaldın? Çabuk bastonumu getir bana.” Hemen bastonunu ona yetiştirdim. “Neden gülümsüyorsun sen?” diye sordu büyükannem. O anda fark ettim ki onun sihirli yerinin sırrını keşfettiğim için hâlâ gülümsüyordum.

Ertesi gün büyükannem annemi ziyarete geldiğinde hemen onun evine koşup muzlara bir kez daha baktım. Bir sürüsü olgunlaşmıştı. Birini alıp elbisemin içine sakladım. Sepeti tekrar örttükten sonra evin arkasına geçip onu çabucak yedim. Şimdiye kadar yediğim en lezzetli muzdu.

Sonraki gün, büyükannem bahçede sebze toplarken, gene gizlice muzlara bakmaya gittim. Aşağı yukarı hepsi olgunlaşmıştı. Dayanamayıp dört tanesini aldım. Yavaşça kapıya yaklaştığımda, büyükannemin dışarıda öksürdüğünü duydum. Hemen muzları elbisemde saklayıp yanından yürüyüp geçtim.

Ertesi gün semt pazarı günüydü. Büyükannem hep erkenden uyanıp olgunlaşan muzları ve diğer meyveleri toplar pazara satmaya götürürdü. O gün onu ziyaret etmek için çok acele etmedim. Ama yakında nasılsa görecektim.

O akşam annem babam ve büyükannem toplanıp beni yanlarına çağırdılar. Ne diyeceklerini biliyordum. O gece yatağıma yattığımda bir daha hiç bir şey çalamayacağımı da biliyordum, ne büyükannemden, ne annemden, ne babamdan, ve tabii ki ne de herhangi bir kimseden.

Learn languages from TV shows, movies, news, articles and more! Try LingQ for FREE

Büyükannemin muzları бабушкины|бананы My grandmother's|grandmother's bananas Großmutters Bananen Οι μπανάνες της γιαγιάς grandma's bananas Los plátanos de la abuela Bananes de grand-mère おばあちゃんのバナナ 할머니의 바나나 Oma's bananen As bananas da avó Бабушкины бананы Mormors bananer

Büyükannemin bahçesinde bütün güzel meyvelerden vardı. |в саду|||фрукты|было много my grandmother's|in the garden|all the||of the fruits|there were My grandmother had all the beautiful fruits in her garden. В саду моей бабушки росли только хорошие фрукты. Min mormor hade alla vackra frukter i sin trädgård. Ama en iyileri muzlardı. ||лучшие|были бананами ||the best ones|were the bananas |||le banane But the best were the bananas. Но бананы были самыми вкусными. Men det bästa var bananerna. Büyükannenin bir çok torunu olduğu halde beni özellikle sevdiğini gizliden gizliye biliyordum. бабушки|||внука||хотя|||что ты любила|втайне|в тайне|знала |||Enkel||obwohl||insbesondere|dass du mich lie|heimlich|| "Grandmother's"|a|many|grandchild|"had"|even though||especially|loves me|secretly|secretly|I knew |||||||||segretamente|| Insgeheim wusste ich, dass Oma zwar viele Enkelkinder hatte, mich aber besonders mochte. Even though grandma had many grandchildren, I secretly knew that she loved me especially. Втайне я знал, что, хотя у бабушки много внуков, я ей особенно нравлюсь. Jag visste i hemlighet att din mormor älskade mig särskilt, även om hon hade många barnbarn. Beni sık sık evine davet ederdi. меня|||к себе домой||приглашал ||häufig||einladen| |often||to your home|invite|would invite ||||invito| Er lud mich oft in sein Haus ein. She often invited me to his house. Он часто приглашал меня к себе домой. Han bjöd ofta in mig till sitt hus. Hatta benimle küçük sırlarını da paylaşırdı. даже|||свои секреты||делилась |mit mir|kleinen|Geheimnisse||teilte Even|||little secrets||would share |||piccoli segreti||condivideva She even shared his little secrets with me Он даже делился со мной маленькими секретами. Han delade till och med sina små hemligheter med mig. Benimle paylaşmadığı bir sırrı vardı : muzları nerede olgunlaştırdığı. |которую не дел||секрет||||где созревали |nicht mit mir||Geheimnis||Bananen||reif werden with me|did not share||secret|had|the bananas||ripened them |||||||dove maturava There was a secret she didn't share with me: where she (kept) the bananas to ripe. У него был секрет, которым он со мной не делился: где он дозревает бананы. Han hade en hemlighet som han inte delade med mig: där han mognade bananerna.

Bir gün Büyükannemin evinin dışında samandan yapılmış büyük bir sepet gördüm. |||дома бабушки||из соломы|из соломы|||корзина|я увидел |||"her house's"|outside of|straw|made of|||basket|saw |||||di paglia||||cesto di paglia| One day I saw a big straw basket outside my grandmother's house. Однажды я увидел большую корзину из соломы возле дома моей бабушки. En dag såg jag en stor halmkorg utanför min mormors hus. Ne olduğunu sorduğumda sadece “Benim sihirli sepetim,” dedi. ||когда я спросил|||волшебный|корзина|сказал |"it was"|"when I asked"|"only"||magical|my magic basket|"he said" |||||magico|| Als ich ihn fragte, was das sei, sagte er nur: "Mein Zauberkorb". When I asked what it was, he simply said, "My magic basket." Когда я спросил его, что это, он просто ответил: "Моя волшебная корзина". När jag frågade vad det var sa han bara: "Min magiska korg." Sepetin yanında büyükannemin zaman zaman ters yüz ettiği muz yaprakları vardı. корзине|||||перевернутые||переворачивала|банан|листья банана| The basket|"beside"|my grandmother's|from time to time||flipped over|turn over|"turned over"|banana leaves|banana leaves|"there were" |||||rovesciava|rovesciava|||foglie di banana| Neben dem Korb lagen Bananenblätter, die meine Großmutter gelegentlich umgestülpt hatte. Next to the basket were banana leaves that my grandmother occasionally turned inside out. Рядом с корзиной лежали банановые листья, которые бабушка иногда выворачивала наизнанку. Bredvid korgen låg bananblad som min mormor då och då vände ut och in. Merak etmiştim. интересовался|я интересовался I was curious.|I had wondered. I wondered. Jag undrade. “Bu yapraklar ne işe yarıyor büyükanne?” Tek aldığım cevap şuydu, “Onlar benim sihirli yapraklarım.” |листья|||служат|||я получил||это было||||мои волшебные |leaves||use for|are for||Only|"the only"|answer|"was this"|they|my|magical|my magic leaves ||||funzionano||||||||| “What good are these leaves for, grandma?” All I got was the answer, "They're my magic leaves." "Vad är dessa löv till för, mormor?" Allt jag fick var svaret, "De är mina magiska löv."

Büyükannemi, muzları, muz yapraklarını, ve büyük saman sepetini izlemek çok ilginçti. my grandmother|the bananas|the bananas|banana leaves|||straw|her large basket|to watch||"very interesting" Es war sehr interessant, meine Großmutter, die Bananen, die Bananenblätter und den großen Strohkorb zu beobachten. It was very interesting to watch my grandmother, the bananas, the banana leaves, and the big hay basket. Det var väldigt intressant att titta på min mormor, bananerna, bananbladen och den stora hökorgen. Ama beni bir iki iş için anneme yolladı. ||||work||to my mom|sent me Aber er hat mich für ein oder zwei Jobs zu meiner Mutter geschickt. But she sent me to my mom for a job or two. Но он отправил меня к маме на какую-то работу. Men han skickade mig till min mamma för ett jobb eller två. “Büyükanne lütfen kalıp senin hazırlıklarını izleyeyim…” “İnadı bırak çocuğum, sana ne diyorsam onu yap,” diye ısrar etti. ||stay||your preparations|"let me watch"|stubbornness|"give up"|my child|||"I tell you"||do||insisted|insisted ||||preparativi||Ostinazione|lascia stare||||||||insistette| "Großmutter, bitte lass mich bleiben und deine Vorbereitungen beobachten..." "Sei nicht so stur, Kind, und tu, was ich dir sage", beharrte er. “Grandma, please let me stay and watch your preparations…” “Stop being stubborn, child, do as I tell you,” she insisted. "Бабушка, пожалуйста, позволь мне остаться и понаблюдать за твоими приготовлениями..." "Перестань упрямиться, дитя, и делай то, что я тебе говорю", - настаивал он. "Mormor, låt mig vara kvar och titta på dina förberedelser..." "Sluta vara envis, barn, gör som jag säger till dig," insisterade han. Bende hemen eve koştum. |right away||I ran Also rannte ich nach Hause. I immediately ran home. Jag sprang genast hem.

Geri döndüğümde büyükannem dışarıda oturuyordu ama görünürde ne sepet ne de muzlar vardı. |when I returned|my grandmother|outside|was sitting||apparently||basket|||| ||||||in vista|||||| When I came back, my grandmother was sitting outside, but there was no basket or bananas in sight. Когда я вернулся, моя бабушка сидела на улице, но ни корзины, ни бананов не было видно. När jag kom tillbaka satt min mormor utanför, men det fanns ingen korg eller bananer i sikte. “Büyükanne, sepet nerede, muzlar nerede....” Ama aldığım tek cevap şuydu, “Benim sihirli yerimdeler.” Çok can sıkıcı bir durumdu. ||||||I got|||was||magical|they are in my place||annoying|boring|a|was ||||||||||||they are in my place||||| "Oma, wo ist der Korb, wo sind die Bananen?" Aber die einzige Antwort, die ich bekam, war: "Sie sind in meinem Zauberladen." Das war sehr ärgerlich. “Grandma, where is the basket, where are the bananas…” But the only answer I got was, “They're in my magic place.” It was very annoying. "Бабушка, где корзина, где бананы?". Но единственный ответ, который я получала, был: "Они в моем волшебном месте". Это очень раздражало. "Farmor, var är korgen, var är bananerna..." Men det enda svaret jag fick var: "De är på min magiska plats." Det var väldigt irriterande.

İki gün sonra, büyükannem beni yatak odasından bastonunu getirmeye gönderdi. ||||||from her room|his cane||sent |||||||il suo bastone|| Zwei Tage später schickte mich meine Großmutter, um ihren Stock aus dem Schlafzimmer zu holen. Two days later, my grandmother sent me from the bedroom to fetch her walking stick. Через два дня бабушка послала меня принести ее трость из спальни. Två dagar senare skickade min mormor mig från sovrummet för att hämta sin käpp. Odanın kapısını açar açmaz olgunlaşmakta olan muzların keskin kokusunu duydum. of the room|door||as soon as|ripening||bananas'|sharp|smell| ||||maturazione|||intenso|| Sobald ich die Zimmertür öffnete, roch ich den stechenden Geruch von reifenden Bananen. As soon as I opened the door to the room, I smelled the pungent smell of ripening bananas. Как только я открыл дверь в комнату, я почувствовал резкий запах созревающих бананов. Så fort jag öppnade dörren till rummet kände jag den skarpa lukten av mogna bananer. İçerdeki odada büyükannenin büyük saman sepeti vardı. inside|||||basket| ||||paglia|| In the room inside was grandma's big hay basket. I rummet innanför stod mormors stora hökorg. Eski bir battaniye ile örtülmüştü. ||blanket||it was covered ||Era coperto con una vecchia coperta.||era coperto It was covered with an old blanket. Den var täckt med en gammal filt. Örtüyü kaldırıp o nefis kokuyu içime çektim. the cover|lifting||delicious|smell|into my lungs|I inhaled |||delizioso||| Ich nahm die Hülle ab und atmete diesen köstlichen Duft ein. I took the cover off and inhaled that delicious scent. Jag tog av locket och andades in den där läckra doften.

Büyükannenin sesiyle irkildim. |with her voice|startled ||Mi sono spaventato. I was startled by my grandmother's voice. Меня поразил голос вашей бабушки. Jag blev förvånad över min mormors röst. “Haydi, nerede kaldın? |where|stayed “Come on, where have you been? "Ну же, где ты был? "Kom igen, var har du varit? Çabuk bastonumu getir bana.” Hemen bastonunu ona yetiştirdim. |my cane|bring|||||I brought |||||||gliel'ho portato Quickly bring me my cane.” I immediately brought his cane to him. Ge mig snabbt min käpp." Jag förde genast hans käpp till honom. “Neden gülümsüyorsun sen?” diye sordu büyükannem. |you are smiling|||| “Why are you smiling?” asked my grandmother. "Varför ler du?" frågade min mormor. O anda fark ettim ki onun sihirli yerinin sırrını keşfettiğim için hâlâ gülümsüyordum. |moment|I realized|||||place|secret|I had discovered|||was smiling |||||||||avevo scoperto||| In diesem Moment wurde mir klar, dass ich immer noch lächelte, weil ich das Geheimnis seines magischen Ortes entdeckt hatte. At that moment I realized that I was still smiling as I discovered the secret of her magic place I det ögonblicket insåg jag att jag fortfarande log när jag upptäckte hemligheten bakom hans magiska plats.

Ertesi gün büyükannem annemi ziyarete geldiğinde hemen onun evine koşup muzlara bir kez daha baktım. |||my mother|to visit|||||running|||||I looked Am nächsten Tag, als meine Großmutter meine Mutter besuchte, lief ich zu ihrem Haus und sah mir die Bananen noch einmal an. The next day, when my grandmother came to visit my mother, I immediately ran to her house and took another look at the bananas. Nästa dag, när min mormor kom för att hälsa på min mamma, sprang jag genast hem till henne och tittade på bananerna igen. Bir sürüsü olgunlaşmıştı. A|a bunch|had ripened ||Era maturato. A lot of them had matured. Многие из них были спелыми. Många av dem hade mognat. Birini alıp elbisemin içine sakladım. ||my dress||I hid ||||ho nascosto I took one and hid it in my dress. Я взяла один и спрятала его в платье. Jag tog en och gömde den i min klänning. Sepeti tekrar örttükten sonra evin arkasına geçip onu çabucak yedim. |again|after covering|||to the back of|passed||quickly| ||dopo aver coperto||||||| After I covered the basket again, I went behind the house and ate it quickly. Накрыв корзину снова, я пошел за дом и быстро съел его. Efter att jag täckt korgen igen gick jag bakom huset och åt den snabbt. Şimdiye kadar yediğim en lezzetli muzdu. ||I have eaten||delicious|was It was the most delicious banana I've ever eaten. Det var den godaste banan jag någonsin ätit.

Sonraki gün, büyükannem bahçede sebze toplarken, gene gizlice muzlara bakmaya gittim. next||||vegetable|gathering vegetables||secretly||to look at| |||||raccogliendo verdure|di nuovo|di nascosto||| The next day, while my grandmother was picking vegetables in the garden, I went back to peek at the bananas. Dagen efter, medan min mormor plockade grönsaker i trädgården, gick jag tillbaka för att kika på bananerna. Aşağı yukarı hepsi olgunlaşmıştı. down|about|all| Fast alle waren gereift. Almost all of them had matured. Nästan alla hade mognat. Dayanamayıp dört tanesini aldım. couldn't resist|||I bought Non ho resistito||| I couldn't resist and bought four of them. Jag kunde inte motstå och köpte fyra av dem. Yavaşça kapıya yaklaştığımda, büyükannemin dışarıda öksürdüğünü duydum. ||when I approached|||coughed|I heard As I slowly approached the door, I heard my grandmother coughing outside. När jag sakta närmade mig dörren hörde jag min mormor hosta utanför. Hemen muzları elbisemde saklayıp yanından yürüyüp geçtim. ||in my clothes|I hid|by|walking|I passed Ich versteckte die Bananen sofort in meinem Kleid und ging an ihnen vorbei. I immediately hid the bananas in my dress and walked past them. Я тут же спрятала бананы в платье и прошла мимо него. Jag gömde genast bananerna i min klänning och gick förbi dem.

Ertesi gün semt pazarı günüydü. the next||neighborhood|market| ||quartiere|| Am nächsten Tag war Straßenmarkttag. The next day was the day of the neighborhood market. На следующий день был день районного рынка. Dagen efter var det gatumarknadsdag. Büyükannem hep erkenden uyanıp olgunlaşan muzları ve diğer meyveleri toplar pazara satmaya götürürdü. ||early|waking up|ripening|||||picks||to sell|she would take Meine Großmutter wachte immer früh auf und pflückte reife Bananen und andere Früchte und brachte sie zum Markt. My grandmother would always wake up early and pick ripe bananas and other fruits and take them to the market. Min mormor vaknade alltid tidigt och plockade mogna bananer och andra frukter och tog med dem till marknaden. O gün onu ziyaret etmek için çok acele etmedim. ||||to visit|||hurry|I did I was in no hurry to visit him that day. В тот день я не очень спешил к нему. Jag hade ingen brådska att besöka honom den dagen. Ama yakında nasılsa görecektim. ||anyway|I would see ||Comunque|Ma presto avrei visto. Aber ich würde es sowieso bald sehen. But I would soon see anyway. Но скоро я это увижу. Men jag skulle snart se ändå.

O akşam annem babam ve büyükannem toplanıp beni yanlarına çağırdılar. ||||||gathered||to them|called me That evening, my parents and grandmother gathered and invited me to join them. В тот вечер мои родители и бабушка собрались и позвали меня к себе. Den kvällen samlades mina föräldrar och mormor och bjöd in mig att vara med. Ne diyeceklerini biliyordum. |what they would say| I knew what they were going to say. Jag visste vad de skulle säga. O gece yatağıma yattığımda bir daha hiç bir şey çalamayacağımı da biliyordum, ne büyükannemden, ne annemden, ne babamdan, ve tabii ki ne de herhangi bir kimseden. ||to my bed|when I lay down||||||I would not be able to steal||||from my grandmother||||from my father||||||||from anyone |||||||||non ruberò|||||||||||||||| Als ich an diesem Abend ins Bett ging, wusste ich auch, dass ich nie wieder etwas stehlen könnte, nicht von meiner Großmutter, nicht von meiner Mutter, nicht von meinem Vater und natürlich von niemandem. When I went to bed that night, I also knew that I would never be able to steal anything again, not from my grandmother, not from my mother, not from my father, and of course not from anyone. Когда я ложился спать в ту ночь, я также знал, что больше никогда ничего не украду - ни у бабушки, ни у мамы, ни у отца, и уж точно ни у кого другого. När jag gick och la mig den kvällen visste jag också att jag aldrig mer skulle kunna stjäla något, inte från min mormor, inte från min mamma, inte från min pappa och naturligtvis inte från någon.