×

Мы используем cookie-файлы, чтобы сделать работу LingQ лучше. Находясь на нашем сайте, вы соглашаетесь на наши правила обработки файлов «cookie».

image

Nancy Türkçe, Newport

Newport

Şimdi Newport'tayım. Burada arkadaşımın evindeyim. Arkadaşımın ismi Suzanne ve o bir avukat. O şimdi Alabama'ya gitti. Alabama buradan dört bin kilometre uzakta. Tabii ki uçakla gitti.

Onun bir köpeği var ve köpeğinin ismi Boots. Ben evde Boots'a bakıyorum. Ben Suzanne ile kırk beş yıl önce tanıştım ve biz kırk beş yıldır tanışıyoruz. Boots çok iyi bir köpektir.

Arkadaşımın eşi öldü, yani o bir dul.

Şimdi onun mutfağındayım. Onun evi güzel ve plaja yakın. Buradan plaja yürüyebiliyorum. Buradan denizi görebiliyorum. Şu anda denize bakıyorum.

Bugün hava soğuk ve rüzgarlı. Şimdi yaklaşık on beş derece. Böyle havaları sevmiyorum.

Geçen hafta eşimle onun doktoruna gittik. Onun yirmi yıl önce kanseri vardı. Gırtlak kanseri… Radyasyon tedavisi gördü, ve bunun şimdi yan etkileri var.

Portland'dan New Port'a üç saat araba kullandım. Bu mesafe bence çok uzun değil, ama Pazartesi günü tatil idi. Bu yüzden çok trafik vardı. Yollar kalabalıktı çünkü üç gün hafta sonu idi ve Newport turistik bir yer. Bu yüzden çok kişi Portland'dan plaja geldi.

Newport'a gelirken komşum da benimle idi. Onun burada Newport yakınında bir arkadaşı var.

Portland'a gittiğimde, bahçede çalışacağım. Portland'a gittiğimde, golf oynayacağım. Portland'a gittiğimde alışveriş yapacağım.

had something done (-tir-)

Bilgisayarımı ben tamir ettim. Bilgisayarımı tamirciye tamir ettirdim.

Saçımı ben kestim. Saçımı kuaföre kestirdim.

Yeni bir bilgisayarı ben satın aldım. Yeni bir bilgisayarı babama satın aldırdım.

Bahçedeki ağacı ben kestim. Bahçedeki ağacı komşuma kestirdim.

Bilgisayarı ben açtım. Bilgisayarı babama açtırdım.

-dığı zaman

Portland'a döndüğüm zaman, …

Kitap okuduğum zaman, …

Markete gittiğim zaman, …

Kalktığım zaman, …

Eve geldiğim zaman, …

Portland'a gittiğimde, …

-an

Türkçe konuşan insanlar çalışkan.

Araba kullanan insanlar dikkatli.

Futbol oynayan çocuklar sevimli.

Merdivenler

İçiyorum.

Çay içiyorum.

Bahçede çay içiyorum.

Arkadaşlarımla bahçede çay içiyorum.

Her gün arkadaşımla bahçede çay içiyorum.

Her gün arkadaşımla bahçede televizyon izliyorum.

Her gün arkadaşımla bahçemde televizyon izliyorum.

Learn languages from TV shows, movies, news, articles and more! Try LingQ for FREE

Newport Newport Newport نيوبورت Newport Newport Newport ニューポート Newport Newport Newport Ньюпорт

Şimdi Newport'tayım. |je suis à Newport أنا في نيوبورت الآن. I'm in Newport now. Burada arkadaşımın evindeyim. ||дома у друга |mon ami|chez mon ami ||I am at أنا هنا في منزل صديقي. I'm here at my friend's house. Arkadaşımın ismi Suzanne ve o bir avukat. ||Сюзанна|||| ||Suzanne||||avocat ||My friend's name is Suzanne and she is a lawyer.|||| اسم صديقتي سوزان وهي محامية. My friend's name is Suzanne and she's a lawyer. O şimdi Alabama'ya gitti. ||в Алабаму| ||à Alabama|est allé ||to Alabama| لقد ذهب الآن إلى ألاباما. He's gone to Alabama now. Alabama buradan dört bin kilometre uzakta. Alabama||four|quatre mille||loin Alabama is ||||| ألاباما على بعد أربعة آلاف كيلومتر من هنا. Alabama is 4,000 kilometers from here. Tabii ki uçakla gitti. Bien sûr|que|en avion| بالطبع ذهب بالطائرة. Of course he went by plane.

Onun bir köpeği var ve köpeğinin ismi Boots. ||le chien||||| ||dog||||| لديه كلب واسمه بوتس. He has a dog and his dog's name is Boots. Ben evde Boots'a bakıyorum. ||Бутсу| ||Boots|je regarde ||to Boots| أنا في المنزل لأعتني بـ(بووتس). I'm looking at Boots at home. Je suis en train de regarder Boots à la maison. Ben Suzanne ile kırk beş yıl önce tanıştım ve biz kırk beş yıldır tanışıyoruz. |||||||||||||знакомимся |||quarante|forty-five|||j'ai rencontré|||||depuis qu|nous nous connaissons |||forty||||||||||have known each other التقيت بسوزان منذ خمسة وأربعين عامًا، ونحن نعرف بعضنا البعض منذ خمسة وأربعين عامًا. I met Suzanne forty-five years ago and we have known each other for forty-five years. J'ai rencontré Suzanne il y a quarante-cinq ans et nous nous connaissons depuis quarante-cinq ans. Я встретил Сюзанну сорок пять лет назад, и мы знаем друг друга уже сорок пять лет. Boots çok iyi bir köpektir. ||||собака ||||un bon chien ||||is a dog بوتس هو كلب جيد جدا. Boots is a very good dog. Boots est un très bon chien.

Arkadaşımın eşi öldü, yani o bir dul. ||||||вдова |épouse|||||veuve |spouse|died||||widow or widower زوجة صديقي ماتت، فهي أرملة. My friend's wife died, so she is a widow. La femme de mon ami est décédée, elle est donc veuve. Жена моего друга умерла, значит, она вдова.

Şimdi onun mutfağındayım. ||dans sa cuisine ||I'm in his kitchen. الآن أنا في مطبخه. I'm in his kitchen now. Сейчас я на его кухне. Onun evi güzel ve plaja yakın. |||||proche de منزلها جميل وقريب من الشاطئ. His house is beautiful and close to the beach. Sa maison est magnifique et proche de la plage. Его дом красивый и близко к пляжу. Buradan plaja yürüyebiliyorum. ||I can walk ||je peux marcher ||I can walk يمكنني المشي إلى الشاطئ من هنا. I can walk to the beach from here. Отсюда можно дойти до пляжа. Buradan denizi görebiliyorum. ||могу видеть ||je peux voir |the sea|I can see أستطيع أن أرى البحر من هنا. I can see the sea from here. D'ici, je peux voir la mer. Отсюда видно море. Şu anda denize bakıyorum. |||je regarde أنا أنظر إلى البحر الآن. I'm looking at the sea right now. Je regarde la mer maintenant.

Bugün hava soğuk ve rüzgarlı. ||||windy الطقس بارد وعاصف اليوم. It is cold and windy today. Il fait froid et il y a du vent aujourd'hui. Сегодня погода холодная и ветреная. Şimdi yaklaşık on beş derece. |environ|||degrés ||||degrees Celsius تبلغ درجة الحرارة الآن حوالي خمسة عشر درجة. Now it's about fifteen degrees. Aujourd'hui, il fait une quinzaine de degrés. Сейчас примерно пятнадцать градусов. Böyle havaları sevmiyorum. ||je n'aime pas |weather like this| أنا لا أحب الطقس مثل هذا. I don't like this kind of weather. Je n'aime pas ce genre de temps. Мне не нравится такая погода.

Geçen hafta eşimle onun doktoruna gittik. ||||к врачу| ||avec ma femme|son|son médecin| ||with my spouse||her doctor| في الأسبوع الماضي، ذهبت أنا وزوجتي إلى طبيبها. Last week my wife and I went to his doctor. Ma femme et moi avons vu son médecin la semaine dernière. Onun yirmi yıl önce kanseri vardı. ||||рак| |vingt|année||le cancer| |twenty|||cancer| أصيب بالسرطان منذ عشرين عاما. He had cancer twenty years ago. Il a eu un cancer il y a vingt ans. У него был рак двадцать лет назад. Gırtlak kanseri… Radyasyon tedavisi gördü, ve bunun şimdi yan etkileri var. |рака гортани||||||||| gorge||radiothérapie|traitement par radiothérapie|||||effets secondaires|effets secondaires| Throat||Radiation therapy|radiation therapy|received treatment||||side effects|side effects| سرطان الحنجرة.. كان يخضع للعلاج الإشعاعي، والآن له آثار جانبية. Laryngeal cancer... He underwent radiation treatment, which now has side effects. Cancer du larynx... Il a subi une radiothérapie qui a maintenant des effets secondaires. Рак гортани... Получал лечение радиацией, и теперь есть побочные эффекты.

Portland'dan New Port'a üç saat araba kullandım. из Портленда|||||| de Portland||Newport|three|||j'ai conduit from Portland||to New Port||||I drove قدت سيارتي لمدة ثلاث ساعات من بورتلاند إلى نيو بورت. I drove three hours from Portland to New Port. J'ai fait trois heures de route entre Portland et New Port. Я три часа ехал на машине из Портленда в Ньюпорт. Bu mesafe bence çok uzun değil, ama Pazartesi günü tatil idi. |la distance|||long|||lundi||| |distance||||||Monday||| أعتقد أن هذه المسافة ليست طويلة جدًا، لكن يوم الاثنين كان يوم عطلة. Diese Entfernung ist meiner Meinung nach nicht zu lang, aber der Montag war ein Feiertag. I think this distance is not too long, but Monday was a holiday. Cette distance n'est pas trop longue à mon avis, mais le lundi était un jour férié. Это расстояние, по-моему, не очень длинное, но в понедельник был праздник. Bu yüzden çok trafik vardı. ولهذا السبب كان هناك الكثير من حركة المرور. So there was a lot of traffic. Il y avait donc beaucoup de circulation. Поэтому было много трафика. Yollar kalabalıktı çünkü üç gün hafta sonu idi ve Newport turistik bir yer. Les routes|||||||||||| The roads|crowded||||||||||| كانت الطرق مزدحمة لأنها كانت عطلة نهاية أسبوع مدتها ثلاثة أيام ونيوبورت مقصد سياحي. The roads were crowded because it was a three-day weekend and Newport is a tourist destination. Les routes étaient bondées car c'était un week-end de trois jours et Newport est une destination touristique. Дороги были переполнены, потому что три дня были выходными, и Ньюпорт - это туристическое место. Bu yüzden çok kişi Portland'dan plaja geldi. |||personne||| لهذا السبب جاء الكثير من الناس إلى الشاطئ من بورتلاند. That's why so many people came to the beach from Portland. C'est la raison pour laquelle tant de gens venaient de Portland à la plage.

Newport'a gelirken komşum da benimle idi. в Ньюпорт||||| à Newport|en venant|mon voisin||avec moi|was to Newport|"on the way"|my neighbor||| كان جاري معي عندما أتيت إلى نيوبورت. My neighbor was with me when I came to Newport. Mon voisin m'a accompagné à Newport. Мой сосед поехал со мной в Ньюпорт. Onun burada Newport yakınında bir arkadaşı var. |||в окрестностях||| ||Newport|près de||| لديه صديق هنا بالقرب من نيوبورت. He has a friend here near Newport. Il a un ami ici, près de Newport.

Portland'a gittiğimde, bahçede çalışacağım. в Портленд||| |||je travaillerai to Portland|when I go||I will work عندما أذهب إلى بورتلاند، سأعمل في الحديقة. Wenn ich nach Portland gehe, werde ich im Garten arbeiten. When I go to Portland, I'm gonna work in the garden. Quand j'irai à Portland, je travaillerai dans le jardin. Когда я поеду в Портленд, я буду работать в саду. Portland'a gittiğimde, golf oynayacağım. в Портленд||| ||golf|I will play عندما أذهب إلى بورتلاند، سألعب الجولف. When I go to Portland, I'm gonna play golf. Quand j'irai à Portland, je jouerai au golf. Когда я поеду в Портленд, я буду играть в гольф. Portland'a gittiğimde alışveriş yapacağım. عندما أذهب إلى بورتلاند سأتسوق. I'll shop when I'm in Portland. Je ferai des achats lorsque je serai à Portland. Когда я поеду в Портленд, я буду делать покупки.

**had something done (-tir-)** |||позволить сделать avait|quelque chose|fait| got something done|something|had done|had something done had something done (-tir-)

Bilgisayarımı ben tamir ettim. Mon ordinateur||réparer|ai réparé My computer||repaired| I fixed my computer. J'ai réparé mon ordinateur. Я починил свой компьютер. Bilgisayarımı tamirciye tamir ettirdim. |||отдал на ремонт |||fait réparer |to the repairman||had it repaired Ich habe meinen Computer von einem Mechaniker reparieren lassen. I had my computer repaired by a mechanic. J'ai fait réparer mon ordinateur par un mécanicien. Механик отремонтировал мой компьютер.

Saçımı ben kestim. mes cheveux||j'ai coupé My hair||cut قصصت شعري. I cut my hair. Je me suis coupé les cheveux. Я постриг свои волосы. Saçımı kuaföre kestirdim. ||постригла |hairdresser|had cut لقد قمت بقص شعري عند مصفف الشعر. I got a haircut. Je me suis fait couper les cheveux chez le coiffeur. Я постриг свои волосы у парикмахера.

Yeni bir bilgisayarı ben satın aldım. ||computer||acheter| اشتريت جهاز كمبيوتر جديد. I bought a new computer. J'ai acheté un nouvel ordinateur. Я купил новый компьютер. Yeni bir bilgisayarı babama satın aldırdım. |||||позволил купить ||ordinateur|à mon père|acheté| |||to my father||had bought لقد طلبت من والدي شراء جهاز كمبيوتر جديد. I made my father buy a new computer. J'ai demandé à mon père de m'acheter un nouvel ordinateur. Я уговорил папу купить мне новый компьютер.

Bahçedeki ağacı ben kestim. в саду||| dans le jardin|||j'ai coupé in the garden|the tree|| لقد قطعت الشجرة التي في الحديقة. I cut down the tree in the garden. J'ai coupé l'arbre dans le jardin. Я срубил дерево в саду. Bahçedeki ağacı komşuma kestirdim. ||моему соседу| ||à mon voisin|fait couper in the garden||to my neighbor|had it cut لقد طلبت من جارتي أن تقطع الشجرة في الحديقة. Ich ließ meinen Nachbarn den Baum im Garten fällen. I had my neighbor cut down the tree in the yard. J'ai demandé à mon voisin de couper l'arbre dans le jardin. Я попросил соседа срубить дерево в саду.

Bilgisayarı ben açtım. ||j'ai allumé ||I opened قمت بتشغيل الكمبيوتر. Ich schaltete den Computer ein. I turned on the computer. J'ai allumé l'ordinateur. Я включил компьютер. Bilgisayarı babama açtırdım. ||I had opened |to dad|fait ouvrir ||had opened لقد طلبت من والدي تشغيل الكمبيوتر. I had my father turn on the computer. J'ai demandé à mon père de l'allumer. Я заставил папу включить компьютер.

**-dığı zaman** что| qu'il|temps when he/she/it| متى -wenn -quand - когда

Portland'a döndüğüm zaman, … |когда я вернусь| |je suis retourné| |when I return| Als ich nach Portland zurückkam. When I got back to Portland. Quand je suis rentré à Portland. Когда я вернусь в Портленд, …

Kitap okuduğum zaman, … |que j'ai lu| When I read a book, ... Lorsque je lis des livres, ... Когда я читаю книгу, …

Markete gittiğim zaman, … When I go to the market, ... Quand je vais au supermarché, ... Когда я иду в магазин, …

Kalktığım zaman, … когда я встаю| When I get up| When I get up, ... Quand je me lève, ... Когда я встал, …

Eve geldiğim zaman, … |when I arrived| When I came home, ... Quand je suis rentré à la maison. Когда я пришел домой, …

Portland'a gittiğimde, … When I went to Portland, ... Quand je suis allé à Portland. Когда я поехал в Портленд, …

**-an** -an

Türkçe konuşan insanlar çalışkan. الأشخاص الناطقون باللغة التركية يعملون بجد. Turkish-speaking people are hardworking. Les turcophones sont travailleurs. Говорящие на турецком люди трудолюбивы.

Araba kullanan insanlar dikkatli. car||| الناس يقودون السيارة حذرين. People driving are careful. Les conducteurs sont prudents. Люди, управляющие автомобилем, внимательны.

Futbol oynayan çocuklar sevimli. |playing||cute الأطفال الذين يلعبون كرة القدم لطيفون. Die Jungs, die Fußball spielen, sind süß. Kids playing soccer are cute. Les garçons qui jouent au football sont mignons. Дети, играющие в футбол, милые.

**Merdivenler** Лестницы(1) Stairs Stairs سلالم Stairs Escaliers Лестницы

İçiyorum. I am drinking I'm drinking. Je bois. Я пью.

Çay içiyorum. I am drinking tea. Я пью чай.

Bahçede çay içiyorum. I'm having tea in the garden. Je prends le thé dans le jardin. Я пью чай в саду.

Arkadaşlarımla bahçede çay içiyorum. I'm having tea with my friends in the garden. Je prends le thé avec mes amis dans le jardin. Я пью чай в саду с друзьями.

Her gün arkadaşımla bahçede çay içiyorum. ||with my friend||| Every day I have tea with my friend in the garden. Chaque jour, je prends le thé avec mon amie dans le jardin. Каждый день я пью чай в саду с другом.

Her gün arkadaşımla bahçede televizyon izliyorum. |||||I am watching أشاهد التلفاز في الحديقة مع صديقي كل يوم. Every day I watch TV with my friend in the garden. Tous les jours, je regarde la télévision dans le jardin avec mon ami. Каждый день я смотрю телевизор в саду с другом.

Her gün arkadaşımla bahçemde televizyon izliyorum. |||||I watch أشاهد التلفاز في حديقتي مع صديقي كل يوم. Every day I watch TV with my friend in my garden. Tous les jours, je regarde la télévision avec mon ami dans mon jardin. Каждый день я смотрю телевизор в своем саду с другом.