×

Мы используем cookie-файлы, чтобы сделать работу LingQ лучше. Находясь на нашем сайте, вы соглашаетесь на наши правила обработки файлов «cookie».


image

Beyhan Budak, Üniversite Asla Yetmez!

Üniversite Asla Yetmez!

Üniversite okumak birçok insanın hayali

Çünkü

üniversite okuduğun zaman hayatın ve başarının

kapılarının sana kolayca açılacağını zannediyorsun.

ancak moralini bozmak istemem ama günümüzde

Türkiye'de 200'e yakın üniversite 7 milyondan

fazla üniversite öğrencisi var.

neredeyse belki önümüzdeki 10-15 sene sonra herkes

üniversite mezunu olacak.Böyle bir durumda üniversite okumuş olmak

senin için anlamlı bir fark yaratmayacak.

Ben

gözlemlerim neticesinde şöyle bir sonuca varıyorum kendi açımdan

üniversite asla yetmez

peki üniversite asla yetmezse ne yapman lazım fark yaratabilmek için, ortaya bir şeyler koyabilmek için

ya da başarılı olmak için

işte bu videoda sana bunlardan bahsetmek istiyorum.

Üniversite süreci sonrasında yaptığımız en büyük hatalardan birisi

kendimizi sadece KPSS'ye odaklamak

ama bu konuda seni suçlamıyorum kesinlikle yanlış anlama ben de senin gibiydim.

İlk başta üniversiteden mezun oldum çok kısa bir süre

Dört ay kadar özelde çalıştıktan sonra

bugün aslında iyi de sayılabilecek bir devlet kurumuna atandım.

orada aslında dediler ki şu işi yapacağız ve ilk

işe başladım takım elbisemi giydim. Nasıl böyle havalıyım

artık ben devlette çalışıyorum diye. Sonrasında bana çok güzel bir bilgisayar verdiler

bir masa verdiler oturuyorum orada.

ve bekliyorum bana iş gelsin diye

Bir hafta oldu, on gün oldu, bir ay oldu ve hala ortada iş yok ve ben bu arada o sıralar Lost vardı

Lost izliyorum. Dedim ki hayat ne güzelmiş

memuriyet ne güzelmiş Allahım!

Bütün hayatım böyle güzel Lost izleyerek geçecek

Lost'un sonunun kötü bitmesi ayrı ama ben bu süreçten çok sıkıldım.

3-4 ay böyle keyifle geçtikten sonra dedim ki ya

hayatın amacı bu olmaması lazım

yani böyle boş boş oturup ya da çok az iş yaparak

ya da aslında üretken olmayarak

kendi kendimi öldürdüğümün farkına vardım ve ben oradan istifa ettim.

Birçok insan bana dedi ki ya sakın ayrılma

bak devlet işinden ayrılınmaz.

ama ben oradan sonra da başka bir devlet işine geçtim.

ama çok daha hareketli çok daha yoğun çalışabileceğim..

oradan da ayrıldım.

Dedim ki

bir noktadan sonra, ben ortaya bir şeyler koymak istiyorsam özelde çalışmalıyım.

daha böyle özgür bir alanım olması lazım, daha farklı çalışmalar yapmam lazım

evet, devletinde çok avantajlı olduğu noktalar var özelinde çok avantajlı olduğu noktalar var.

ama sadece hedefin devlette çalışmak olursa

işte orada işler biraz sıkıntıya giriyor.

ya atanamazsan ya KPSS'yi kazanamazsan

çünkü herkes bunu istiyor.

Düşünsene 7 milyondan fazla üniversite öğrencisi var diyorum ve mezun olduğu zaman bütün bu insanlar

devlete girmek isteyecek belki bir çoğu

Baktığın zaman bütün şehirlerin ana caddeleri KPSS kursları ile dolu

Neden?

Herkes KPSS'ye hazırlanıyor.

Sen bu noktada birazcık farklı düşünmelisin.

Evet, devlet belki avantajlı olabilir ama

özel ihtimalini asla es geçme

Çok sevdiğim bir hikaye var.

Eski zamanlarda bir yerde bir yol çalışması, yol inşaatı yapıyorlarmış

bu süreçte de işçiler var, ustalar var, ustabaşları var.

İşçilerden birisi hiç çalışmıyormuş, devamlı kaytarıyormuş. bi lavaboya gideceğim diye gidiyor, ortalarda görünmüyor 1-2 saat kayboluyormuş.

ustabaşı

bu işçiyi adı da Ahmet diyelim

Ahmet'i şirketin, o işin sahibine şikayet ediyor.

Efendim diyor, Ahmet diye bir işçi var hiç çalışmıyor.

iş sahibi, patron hiç bozuntuya vermiyor

ustabaşıya diyor ki

Ahmeti bana çağır

Ahmet geliyor,

Ahmet içeriye girdiği zaman ustabaşı da yanlarında..

Ahmet diyor seni ustabaşı yaptım.

Ahmet ama..

kovulacağını düşünürken bir yandan ustabaşı olunca inanılmaz seviniyor.

Havasından geçilmiyor, sevinçten havalara uçuyor.

Sonrasında aradan 1-2 ay geçtikten sonra

ilk baştaki ustabaşıyı çağırıyor patron

diyor ki bana Ahmet'i bi git çağır.

Ahmet'i çağırıyor bizim patron.

Sonrasında Ahmet'i işten çıkartıyor.

Ustabaşı, bizim ilk Ahmet'i şikayet eden ustabaşı bu duruma çok şaşırıyor.

Efendim diyor, madem kovacaktınız ilk başta neden onu ustabaşı yaptınız diyor.

Aslında diyor ki bizim patron

Eğer diyor ben onu direkt kovsaydım

Ahmet işçi olarak gidip başka yerlerde başka insanların işlerini de yavaşlatacaktı onlara da zarar verecekti.

ama ben Ahmet'i ustabaşı yapıp kovdum

Ahmet bundan sonra hiçbir yerde işçi olarak çalışmaz.

her yerde ustabaşı olmak isteyecektir.

kimse de Ahmet'i ustabaşı olarak işe almaz.

yani Ahmet artık boşta kaldı diyor.

Şimdi ben bu durumu üniversite mezunlarına da benzetiyorum.

Üniversite mezunu olan bir insan diyor ki

Artık ben üniversite mezunuyum, öyle her işi yapmam

öyle olunca ne oluyor, biliyor musun?

Çok fazla seçici oluyorsun.

Çok fazla eliyorsun.

ve bir bakmışsın ki..

bekleye bekleye çok uzun zaman geçmiş.

ben, kendim şöyle söyleyeyim

mezun olduktan sonra

İlk rehabilitasyon merkezinde çalıştım

ve yaptığım işin çok aslında ulvi bir tarafı olmasına rağmen çok zor tarafları da vardı.

Hijyenik anlamda, fiziksel anlamda çok şeylere maruz kaldım rehabilitasyon merkezinde çalışırken.

ve kendi kendime diyordum.

Beyhan..

İşin başlangıcı bu hiç şikayet etme

o yüzden

Sende

ya ben üniversite mezunuyum diye havalara girmeden önüne ne geliyorsa iş olarak bir yerden başlamalısın. Eğer çok uzun süre beklersen, başlaman git gide zorlaşacaktır.

Ben İstanbul Üniversitesi'ni kazandığımda

buradan daha önce yaşça benden büyük olan bir abimiz benden önce İstanbul'a gitmişti.

Orada 4. Sınıfını okuyordu Son senesini. Onun yanına gittim ben daha 1. Sınıftayım. Çok heyecanlıyım

İstanbul'da görmediğim yerleri görmek istiyorum.

Abi dedim, Adalar nerede beni bi Adalara götürsene valla dedi Beyhan dedi Adalar diye bir yerden bahsediyorlar ama ben hiç gitmedim, görmedim de sanırım bi sorarsak tarif ederler.

ve ben şoka girdim.

o abimiz Üsküdar'da oturuyor o zaman ve aslında çokta kolayca Adalara gidebilir.

İstanbul Adalara ..

Dört senedir İstanbul'da kalmasına rağmen Adalara gitmemiş.

Sıfır deneyim , sıfır heves , sıfır merak

Şimdi birçok insanda aslında ben bu özelliği görüyorum

Sadece önümüze gelen şeyi

yapmak zorunda olduğumuz şeyleri yapıyoruz ama daha fazlasını merak edip heves edip yola çıkmıyoruz.

Ne yapıyoruz?

Üniversiteyi okumamız gerekiyor, sınavlara girmemiz gerekiyor.. Tamam yeter.

Ya da bir işe girdin.

Önüne bir iş geliyor sadece senden istenilenleri yapıyorsun asla daha fazlasına bir adım bile atmıyorsun

inisiyatif almıyorsun

Kendin çorbada bi tuzun olsun diye yola çıkmıyorsun

Ya da bir fikirle karşındaki insana benimde böyle bir fikrim var benimde böyle bir katkım olsun diye ortaya bir katkı sağlamıyorsun.

Böyle olunca ne oluyor biliyor musun?

Özelde de çalışsan devlette de çalışsan sadece görev adamı oluyorsun.

Çok iyi bir çalışan oluyorsun ama iş ortaya farklı bir şey koymak ve hayatta başarı noktasında ilerlemek olunca hep aynı yerdesin hiç ilerlemiyorsun .

O yüzden inisiyatif alabilmek , katkıda bulunabilmek ve senden istenilenden fazlasını ortaya koyabilmek bence çok önemli.

Bir de risk alabilmek

şimdi risk yoksa hayatta ödülde yok

sen riske girmediğin müddetçe hep garanti şeylere odaklandığın müddetçe hayat sana minimum.. minimum ödül verecektir.

Ve sen diyeceksin ki ben bununla mı yaşamak zorundayım bu kadarcıkla mı?

Eğer fazlasını istiyorsan kontrollü şekilde risk almalısın.

Ortaokul yıllarından itibaren kitaplarla, okumayla aram hep çok iyi oldu.

o zaman babamdan aldığım harçlığın büyük bir kısmını kitaplara, dergilere, gazetelere verirken

kalan kısmıyla da kola içiyordum.

hakikaten o zaman bakıyorum da çok fazla kola içiyormuşum, çok pişmanım.

çok uzun bir zamandır kola içmemeye gayret ediyorum.

Babam aslında böyle benim kitap almamı, gazete almamı çok teşvik ederdi.

Ben gazete alıyorum. O zaman örnek veriyorum A gazetesini alıyorum.

Babam bir gün geldi, bana dedi ki

ya Beyhan bak A gazetesini alıyorsun ama hep aynı gazeteyi okuyorsun.

bir de mesela A gazetesinin tersi görüşe sahip, biri sağ ise biri sol görüşe sahip B gazetesini de al oku

Böyle olunca iki şeyi değerlendirirsin

Kendi kararını kendi düşünceni kendin oluşturursun.

ve ben o zaman bana garip gelse de babamın bu isteği

onun dediği gibi yapmaya başladım ve hakikaten bana çok katkısı oldu bunu sonrasında düşündüğüm zaman

insanların bir çoğu ezbere düşünüyor

Kendisine dayatılan

sadece kendi görüşünden olan şeylerle muhatap olunca başka bir görüşe çok kapalı oluyor.

Ezbere düşünüyor birçok insan

Benim babam ilkokul mezunu, taksi şoförü

Şimdi böyle bir bakış açısını sunuyor bana

ve ben şu aşamada diyorum ki

İyi ki bana böyle bir bakış açısı sağlamış

ve ben bir çok şeyi okurken hep farklı kaynaklardan okumaya çalışıyorum.

Bu bana eleştirel düşünceyi katıyor.

Böyle olunca dediğim gibi

A,B,C herkes bir şeyler söyleyebilir ama ben ne yapıyorum

biraz daha yukarıdan bakarak bir perspektif kazanıyorum.

sende sahip olduğun görüşten başka, kendi görüşünü oluştur.

Bunu nasıl yapabilirsin ?

Farklı farklı kaynaklarla muhatap olarak

gazete, kitap, dergi takip ederek

Bazı insanlar var ki

ders kitabından başka kitapla hiçbir şekilde yolu kesişmemiş

Şimdi sen kitap okumazsan

kendini geliştirmezsen bu konuda

ne yapacaksın hayatta ?

yani düşünsene çok kısır bir düşünce dünyasına sahip oluyorsun.

O yüzden..

Bir farklı kaynaklara ulaşabilmek ezbere düşünmeyi engelleyecek, seni eleştirel bir düşünce seviyesine getirecek

İkincisi kitap okuyarak düşünce dünyanı zenginleştireceksin.

Bu da üniversiteden sonraki hayatta

seni çok aslında başarılı bir noktaya getirecek.

Ben birçok insanın içinde bir yerlerde aç kalma açıkta kalma korkusu olduğunu düşünüyorum.

Bu aç kalma ve açıkta kalma korkusu bizim kararlarımızı çok fazla etkiliyor.

Eğer bu korkuya çok fazla sahipsen

önüne çıkan ilk iş imkanına atlarsın.

Bu senin için iyi olacak mı, yükselme imkanları var mı ya da ileride sana bir kariyer imkanı sağlayacak mı, sana bir şeyler katacak mı diye düşünmüyorsun

Ne oluyor böyle bir durumda ?

Önüne sana garanti bir iş çıktığı zaman hiç sonrasını, arkasını düşünmüyorsun.

Tamam diyorsun..

Ben artık aç kalmam açıkta kalmam

ama bu korku evet bir tarafı ile gerçekçi olabilir

ama bazen abartılı bir durum olabiliyor.

Belki bundan elli sene önce altmış sene önce bu korku ve bu tehdit çok daha ciddi bir ihtimaldi ama

günümüzde belki bu konuda daha rahat olma şansımız var

eğer iyi bir eğitime sahipsen

Ne olacak ?

Böyle olunca ne yapıyorsun?

Önüne çıkan ilk işe atlıyorsun

Ben şöyle düşünüyorum.

Diyelim mezun oldun

elinde bazı becerilerin, yeteneklerin olduğunu düşünüyorsun.

Eğer yanlış bir iş seçersen

senin bu becerilerini kullanmana imkan sağlamayan iş

benim o bahsettiğim ilk Lost izlediğim işte olduğu gibi

ben o işte üç sene kalsaydım

bir daha hayatta oradan ayrılamazdım.

Ne olurdum ?

Akşama kadar bilgisayar başında takılırdım

komikli mailler gönderirdim

kedi videoları izlerdim

Akşama kadar hayat böyle geçerdi, akşam eve dönerdim.

Nasıl bir hayat bu?

Bilmiyorum bazısı için uygun olabilir ama bana kesinlikle ama kesinlikle uymuyor.

şimdi

Baştan seçeceğin iş seni geliştirmeye açık olmalı

Bir yandan kolaylığına, rahatlığa odaklanma lütfen

En kolayı, en rahatı genelde seni en çok geliştirmeyecek iş olabilir.

Böyle olunca diyeceksin ki

Bu zor da olabilir, parası da az olabilir

ama şuna bakarsın

Eğer sen o noktada kendini geliştirebiliyorsan

o ilk başlarda kazandığın para hiç mi hiç önemli değil

Bırak gerekirse başka bir yerin yarısı kadar kazan

ama kendini geliştiriyorsan, zorluyorsan

bence o iş en güzel iştir.

Dediğim gibi rahatlık değil, seni geliştirecek sahip olduğun becerileri kullandırtabilecek işler seçilmeli

Benim bu konuda söyleyeceklerim şimdilik bu kadar.

Beni dinlediğin için çok teşekkür ediyorum güzel insan

Kendine iyi davran. Görüşmek üzere.


Üniversite Asla Yetmez! L'université ne suffit jamais !

Üniversite okumak birçok insanın hayali Étudier à l'université est le rêve de nombreuses personnes

Çünkü

üniversite okuduğun zaman hayatın ve başarının quand vous étudiez à l'université, votre vie et votre réussite

kapılarının sana kolayca açılacağını zannediyorsun. vous pensez que les portes s'ouvriront facilement pour vous.

ancak moralini bozmak istemem ama günümüzde mais je ne veux pas vous démoraliser, mais aujourd'hui

Türkiye'de 200'e yakın üniversite 7 milyondan Près de 200 universités en Turquie accueillent plus de 7 millions d'étudiants

fazla üniversite öğrencisi var.

neredeyse belki önümüzdeki 10-15 sene sonra herkes presque, peut-être dans les 10 à 15 prochaines années, tout le monde

üniversite mezunu olacak.Böyle bir durumda üniversite okumuş olmak Il sera diplômé de l'université. Dans ce cas, le fait d'avoir un diplôme universitaire

senin için anlamlı bir fark yaratmayacak. cela ne fera aucune différence significative pour vous.

Ben

gözlemlerim neticesinde şöyle bir sonuca varıyorum kendi açımdan À la suite de mes observations, j'en arrive, de mon point de vue, à la conclusion suivante

üniversite asla yetmez l'université ne suffit jamais

peki üniversite asla yetmezse ne yapman lazım fark yaratabilmek için, ortaya bir şeyler koyabilmek için de faire la différence, de mettre quelque chose en avant.

ya da başarılı olmak için

işte bu videoda sana bunlardan bahsetmek istiyorum. et c'est ce dont je veux vous parler dans cette vidéo.

Üniversite süreci sonrasında yaptığımız en büyük hatalardan birisi L'une des plus grandes erreurs que nous ayons commises après le processus universitaire

kendimizi sadece KPSS'ye odaklamak se concentrer uniquement sur le KPSS

ama bu konuda seni suçlamıyorum kesinlikle yanlış anlama ben de senin gibiydim. mais je ne te blâme pas pour cela, ne te méprends pas, j'étais comme toi.

İlk başta üniversiteden mezun oldum çok kısa bir süre Au début, j'ai obtenu mon diplôme universitaire pour une période très courte

Dört ay kadar özelde çalıştıktan sonra Après avoir travaillé à titre privé pendant environ quatre mois

bugün aslında iyi de sayılabilecek bir devlet kurumuna atandım. Aujourd'hui, j'ai été nommée dans une institution publique, ce qui est une bonne chose.

orada aslında dediler ki şu işi yapacağız ve ilk Ils ont dit que nous allions faire ce travail et la première fois, ils ont dit que nous allions faire ce travail et la première fois, ils ont dit que nous allions faire ce travail.

işe başladım takım elbisemi giydim. Nasıl böyle havalıyım J'ai commencé à travailler, j'ai mis mon costume. Comment suis-je si cool ?

artık ben devlette çalışıyorum diye. Sonrasında bana çok güzel bir bilgisayar verdiler maintenant que je travaille pour le gouvernement. Ensuite, ils m'ont offert un très bel ordinateur.

bir masa verdiler oturuyorum orada. ils m'ont donné une table et je suis assis là.

ve bekliyorum bana iş gelsin diye et j'attends qu'un emploi se présente à moi

Bir hafta oldu, on gün oldu, bir ay oldu ve hala ortada iş yok ve ben bu arada o sıralar Lost vardı Cela fait une semaine, dix jours, un mois et il n'y a toujours pas de travail et j'avais perdu à l'époque.

Lost izliyorum. Dedim ki hayat ne güzelmiş Je regarde Lost. Je pensais que la vie était belle.

memuriyet ne güzelmiş Allahım!

Bütün hayatım böyle güzel Lost izleyerek geçecek Je vais passer ma vie à regarder ce magnifique Lost.

Lost'un sonunun kötü bitmesi ayrı ama ben bu süreçten çok sıkıldım. C'est une chose que Lost se termine mal, mais je suis tellement ennuyé par ce processus.

3-4 ay böyle keyifle geçtikten sonra dedim ki ya Après 3-4 mois de ce plaisir, je me suis dit, et si

hayatın amacı bu olmaması lazım ce n'est pas censé être le but de la vie.

yani böyle boş boş oturup ya da çok az iş yaparak Je veux dire, rester assis à ne rien faire ou faire très peu de travail.

ya da aslında üretken olmayarak ou, en fait, en étant improductif.

kendi kendimi öldürdüğümün farkına vardım ve ben oradan istifa ettim. J'ai compris que j'étais en train de me tuer et j'ai démissionné.

Birçok insan bana dedi ki ya sakın ayrılma Beaucoup de gens m'ont dit de ne pas partir.

bak devlet işinden ayrılınmaz. On ne quitte pas son emploi au gouvernement.

ama ben oradan sonra da başka bir devlet işine geçtim. mais j'ai ensuite occupé un autre poste au sein du gouvernement.

ama çok daha hareketli çok daha yoğun çalışabileceğim.. mais je pourrai travailler de manière beaucoup plus intensive.

oradan da ayrıldım.

Dedim ki

bir noktadan sonra, ben ortaya bir şeyler koymak istiyorsam özelde çalışmalıyım. À un moment donné, si je veux proposer quelque chose, je dois travailler en privé.

daha böyle özgür bir alanım olması lazım, daha farklı çalışmalar yapmam lazım

evet, devletinde çok avantajlı olduğu noktalar var özelinde çok avantajlı olduğu noktalar var. Oui, il y a des points où l'État est très avantageux, il y a des points où il est très avantageux dans le privé.

ama sadece hedefin devlette çalışmak olursa mais seulement si votre objectif est de travailler pour le gouvernement.

işte orada işler biraz sıkıntıya giriyor. et c'est là que les choses se compliquent.

ya atanamazsan ya KPSS'yi kazanamazsan Si vous ne pouvez pas être nommé ou si vous ne réussissez pas le KPSS

çünkü herkes bunu istiyor.

Düşünsene 7 milyondan fazla üniversite öğrencisi var diyorum ve mezun olduğu zaman bütün bu insanlar

devlete girmek isteyecek belki bir çoğu Peut-être qu'un grand nombre d'entre eux voudront entrer dans l'État.

Baktığın zaman bütün şehirlerin ana caddeleri KPSS kursları ile dolu Quand on regarde, les rues principales de toutes les villes sont pleines de cours de KPSS.

Neden?

Herkes KPSS'ye hazırlanıyor.

Sen bu noktada birazcık farklı düşünmelisin. À ce stade, il faut penser différemment.

Evet, devlet belki avantajlı olabilir ama

özel ihtimalini asla es geçme ne jamais exclure la possibilité d'une

Çok sevdiğim bir hikaye var. Il y a une histoire que j'aime beaucoup.

Eski zamanlarda bir yerde bir yol çalışması, yol inşaatı yapıyorlarmış Dans les temps anciens, ils faisaient des travaux de construction de routes quelque part.

bu süreçte de işçiler var, ustalar var, ustabaşları var. Dans ce processus, il y a des ouvriers, des maîtres, des contremaîtres.

İşçilerden birisi hiç çalışmıyormuş, devamlı kaytarıyormuş. L'un des travailleurs ne travaillait jamais, il était toujours en train de se dérober. bi lavaboya gideceğim diye gidiyor, ortalarda görünmüyor 1-2 saat kayboluyormuş. il va aux toilettes, ne revient pas, disparaît pendant une heure ou deux.

ustabaşı

bu işçiyi adı da Ahmet diyelim

Ahmet'i şirketin, o işin sahibine şikayet ediyor. Il se plaint d'Ahmet au propriétaire de l'entreprise.

Efendim diyor, Ahmet diye bir işçi var hiç çalışmıyor. Monsieur, dit-il, il y a un ouvrier nommé Ahmet qui ne travaille jamais.

iş sahibi, patron hiç bozuntuya vermiyor le propriétaire, le patron, il s'en fout.

ustabaşıya diyor ki dit-il au contremaître

Ahmeti bana çağır Appelez-moi Ahmet

Ahmet geliyor, Ahmet arrive,

Ahmet içeriye girdiği zaman ustabaşı da yanlarında.. Lorsque Ahmet est entré, le contremaître était avec eux.

Ahmet diyor seni ustabaşı yaptım. Ahmet dit que je t'ai nommé contremaître.

Ahmet ama..

kovulacağını düşünürken bir yandan ustabaşı olunca inanılmaz seviniyor. Il pense qu'il va être licencié, mais il est incroyablement heureux lorsqu'il devient contremaître.

Havasından geçilmiyor, sevinçten havalara uçuyor. Il est de bonne humeur, il est aux anges.

Sonrasında aradan 1-2 ay geçtikten sonra

ilk baştaki ustabaşıyı çağırıyor patron Il appelle le premier contremaître, patron.

diyor ki bana Ahmet'i bi git çağır. Il me dit d'aller appeler Ahmet.

Ahmet'i çağırıyor bizim patron. Notre patron appelle Ahmet.

Sonrasında Ahmet'i işten çıkartıyor. Puis il a licencié Ahmet.

Ustabaşı, bizim ilk Ahmet'i şikayet eden ustabaşı bu duruma çok şaşırıyor. Le contremaître, notre contremaître qui s'est plaint le premier d'Ahmet, est très surpris par cette situation.

Efendim diyor, madem kovacaktınız ilk başta neden onu ustabaşı yaptınız diyor. Monsieur, dit-il, pourquoi l'avoir nommé contremaître si vous alliez le licencier ?

Aslında diyor ki bizim patron En fait, notre patron dit

Eğer diyor ben onu direkt kovsaydım Il dit que si je l'avais viré

Ahmet işçi olarak gidip başka yerlerde başka insanların işlerini de yavaşlatacaktı onlara da zarar verecekti. Ahmet partait comme ouvrier et ralentissait le travail d'autres personnes dans d'autres endroits et leur nuisait également.

ama ben Ahmet'i ustabaşı yapıp kovdum mais j'ai nommé Ahmet contremaître et je l'ai renvoyé.

Ahmet bundan sonra hiçbir yerde işçi olarak çalışmaz. Ahmet ne travaillera plus comme ouvrier nulle part.

her yerde ustabaşı olmak isteyecektir.

kimse de Ahmet'i ustabaşı olarak işe almaz. et personne n'embauchera Ahmet comme contremaître.

yani Ahmet artık boşta kaldı diyor. Il dit donc qu'Ahmet n'est plus disponible.

Şimdi ben bu durumu üniversite mezunlarına da benzetiyorum. Je compare cette situation à celle des diplômés universitaires.

Üniversite mezunu olan bir insan diyor ki Une personne titulaire d'un diplôme universitaire dit

Artık ben üniversite mezunuyum, öyle her işi yapmam Maintenant que j'ai obtenu un diplôme universitaire, je ne peux pas faire n'importe quoi.

öyle olunca ne oluyor, biliyor musun?

Çok fazla seçici oluyorsun. Vous êtes trop pointilleux.

Çok fazla eliyorsun.

ve bir bakmışsın ki.. et la chose suivante que vous savez.

bekleye bekleye çok uzun zaman geçmiş.

ben, kendim şöyle söyleyeyim

mezun olduktan sonra

İlk rehabilitasyon merkezinde çalıştım

ve yaptığım işin çok aslında ulvi bir tarafı olmasına rağmen çok zor tarafları da vardı. Et même si le travail que je faisais avait un côté très sublime, il avait aussi des côtés très difficiles.

Hijyenik anlamda, fiziksel anlamda çok şeylere maruz kaldım rehabilitasyon merkezinde çalışırken. J'ai été exposée à beaucoup de choses en termes d'hygiène et physiquement en travaillant dans le centre de réadaptation.

ve kendi kendime diyordum. et je me disais.

Beyhan.. Beyhan.

İşin başlangıcı bu hiç şikayet etme C'est le début, alors ne vous plaignez pas.

o yüzden

Sende

ya ben üniversite mezunuyum diye havalara girmeden önüne ne geliyorsa iş olarak bir yerden başlamalısın. Il faut bien commencer quelque part par un travail, tout ce qui se présente à vous, sans pour autant me faire passer pour un diplômé d'université. Eğer çok uzun süre beklersen, başlaman git gide zorlaşacaktır. Si vous attendez trop longtemps, vous aurez de plus en plus de mal à démarrer.

Ben İstanbul Üniversitesi'ni kazandığımda Lorsque j'ai gagné l'Université d'Istanbul

buradan daha önce yaşça benden büyük olan bir abimiz benden önce İstanbul'a gitmişti. Un frère plus âgé que moi s'était rendu à Istanbul avant moi.

Orada 4. Sınıfını okuyordu Son senesini. Onun yanına gittim ben daha 1. Sınıftayım. Çok heyecanlıyım Elle y étudiait depuis quatre ans, sa dernière année. Je suis allée la voir, je ne suis qu'en première année. Je suis très enthousiaste.

İstanbul'da görmediğim yerleri görmek istiyorum. Je veux voir des endroits que je n'ai pas encore vus à Istanbul.

Abi dedim, Adalar nerede beni bi Adalara götürsene J'ai dit : "Où sont les îles ?" Emmenez-moi aux îles. valla dedi Beyhan dedi Adalar diye bir yerden bahsediyorlar ama ben hiç gitmedim, görmedim de sanırım bi sorarsak tarif ederler. Valla a dit Beyhan, ils parlent d'un endroit appelé Adalar, mais je n'y suis jamais allée, je ne l'ai jamais vu, je pense que si nous leur demandons, ils le décriront.

ve ben şoka girdim. et j'étais en état de choc.

o abimiz Üsküdar'da oturuyor o zaman ve aslında çokta kolayca Adalara gidebilir. Notre frère vit donc à Üsküdar et il peut se rendre très facilement dans les îles.

İstanbul Adalara .. Istanbul Adalara ...

Dört senedir İstanbul'da kalmasına rağmen Adalara gitmemiş. Bien qu'il vive à Istanbul depuis quatre ans, il n'est jamais allé dans les îles.

Sıfır deneyim , sıfır heves , sıfır merak

Şimdi birçok insanda aslında ben bu özelliği görüyorum Aujourd'hui, je vois cette caractéristique chez de nombreuses personnes

Sadece önümüze gelen şeyi Nous ne pouvons faire que ce qui se présente à nous.

yapmak zorunda olduğumuz şeyleri yapıyoruz ama daha fazlasını merak edip heves edip yola çıkmıyoruz.

Ne yapıyoruz?

Üniversiteyi okumamız gerekiyor, sınavlara girmemiz gerekiyor.. Tamam yeter. Nous devons aller à l'université, nous devons passer des examens. OK, ça suffit.

Ya da bir işe girdin. Ou vous avez trouvé un emploi.

Önüne bir iş geliyor sadece senden istenilenleri yapıyorsun asla daha fazlasına bir adım bile atmıyorsun Un emploi se présente à vous et vous ne faites que ce qu'on vous demande de faire, vous ne faites jamais un pas de plus.

inisiyatif almıyorsun

Kendin çorbada bi tuzun olsun diye yola çıkmıyorsun Vous n'avez pas l'intention d'être votre propre sel dans la soupe.

Ya da bir fikirle karşındaki insana benimde böyle bir fikrim var benimde böyle bir katkım olsun diye ortaya bir katkı sağlamıyorsun. Ou bien vous n'apportez pas de contribution à l'autre personne qui a une idée, en disant : "J'ai telle idée, j'ai telle contribution".

Böyle olunca ne oluyor biliyor musun? Vous savez ce qui se passe alors ?

Özelde de çalışsan devlette de çalışsan sadece görev adamı oluyorsun. Que vous travailliez dans le privé ou pour l'État, vous n'êtes qu'un homme de devoir.

Çok iyi bir çalışan oluyorsun ama iş ortaya farklı bir şey koymak ve hayatta başarı noktasında ilerlemek olunca hep aynı yerdesin hiç ilerlemiyorsun . Vous êtes un très bon employé, mais lorsqu'il s'agit de proposer quelque chose de différent et de progresser sur la voie de la réussite dans la vie, vous êtes toujours au même endroit, vous ne progressez jamais.

O yüzden inisiyatif alabilmek , katkıda bulunabilmek ve senden istenilenden fazlasını ortaya koyabilmek bence çok önemli. C'est pourquoi je pense qu'il est très important de pouvoir prendre l'initiative, de contribuer et de proposer plus que ce que l'on vous demande.

Bir de risk alabilmek Et être capable de prendre des risques

şimdi risk yoksa hayatta ödülde yok Aujourd'hui, pas de risque, pas de récompense.

sen riske girmediğin müddetçe hep garanti şeylere odaklandığın müddetçe hayat sana minimum.. minimum ödül verecektir. Tant que vous ne prendrez pas de risques, tant que vous vous concentrerez sur des choses garanties, la vie vous donnera une récompense minimale... minimale.

Ve sen diyeceksin ki ben bununla mı yaşamak zorundayım bu kadarcıkla mı? Et vous vous demanderez si je dois vivre avec ça.

Eğer fazlasını istiyorsan kontrollü şekilde risk almalısın. Si vous voulez plus, vous devez prendre des risques contrôlés.

Ortaokul yıllarından itibaren kitaplarla, okumayla aram hep çok iyi oldu. J'ai toujours été très douée pour les livres et la lecture depuis mes années d'école secondaire.

o zaman babamdan aldığım harçlığın büyük bir kısmını kitaplara, dergilere, gazetelere verirken alors que je dépensais la majeure partie de l'argent de poche que me donnait mon père pour acheter des livres, des magazines et des journaux.

kalan kısmıyla da kola içiyordum. et je buvais du Coca avec le reste.

hakikaten o zaman bakıyorum da çok fazla kola içiyormuşum, çok pişmanım. Je pense vraiment à cette époque, je buvais trop de cola, je le regrette beaucoup.

çok uzun bir zamandır kola içmemeye gayret ediyorum. Cela fait très longtemps que j'essaie de ne plus boire de cola.

Babam aslında böyle benim kitap almamı, gazete almamı çok teşvik ederdi. Mon père m'encourageait à acheter des livres et des journaux.

Ben gazete alıyorum. O zaman örnek veriyorum A gazetesini alıyorum. J'achète des journaux, puis j'achète le journal A, par exemple.

Babam bir gün geldi, bana dedi ki

ya Beyhan bak A gazetesini alıyorsun ama hep aynı gazeteyi okuyorsun. Regardez Beyhan, vous achetez le journal A mais vous lisez toujours le même journal.

bir de mesela A gazetesinin tersi görüşe sahip, biri sağ ise biri sol görüşe sahip B gazetesini de al oku Vous pouvez aussi, par exemple, acheter le journal B, qui a un point de vue opposé à celui du journal A, dont l'un a un point de vue de droite et l'autre un point de vue de gauche.

Böyle olunca iki şeyi değerlendirirsin

Kendi kararını kendi düşünceni kendin oluşturursun. Vous vous faites votre propre opinion.

ve ben o zaman bana garip gelse de babamın bu isteği et j'ai trouvé cela étrange à l'époque.

onun dediği gibi yapmaya başladım ve hakikaten bana çok katkısı oldu J'ai commencé à faire ce qu'il m'a dit et cela m'a beaucoup aidé. bunu sonrasında düşündüğüm zaman

insanların bir çoğu ezbere düşünüyor la plupart des gens pensent par cœur

Kendisine dayatılan lui a été imposée

sadece kendi görüşünden olan şeylerle muhatap olunca başka bir görüşe çok kapalı oluyor. Lorsqu'il n'aborde les choses qu'à partir de son propre point de vue, il est très fermé aux autres points de vue.

Ezbere düşünüyor birçok insan Beaucoup de gens pensent par cœur

Benim babam ilkokul mezunu, taksi şoförü Mon père est diplômé de l'école primaire et chauffeur de taxi.

Şimdi böyle bir bakış açısını sunuyor bana Il m'offre maintenant un tel point de vue

ve ben şu aşamada diyorum ki et je dis qu'à ce stade

İyi ki bana böyle bir bakış açısı sağlamış Je suis heureux qu'il m'ait donné ce point de vue.

ve ben bir çok şeyi okurken hep farklı kaynaklardan okumaya çalışıyorum. Et lorsque je lis beaucoup de choses, j'essaie toujours de lire à partir de sources différentes.

Bu bana eleştirel düşünceyi katıyor. Cela me permet d'avoir une pensée critique.

Böyle olunca dediğim gibi Donc, comme je l'ai dit.

A,B,C herkes bir şeyler söyleyebilir ama ben ne yapıyorum

biraz daha yukarıdan bakarak bir perspektif kazanıyorum. Je prends du recul en regardant d'un peu plus haut.

sende sahip olduğun görüşten başka, kendi görüşünü oluştur. vous vous forgez votre propre opinion, autre que celle que vous avez.

Bunu nasıl yapabilirsin ?

Farklı farklı kaynaklarla muhatap olarak En traitant avec différentes sources

gazete, kitap, dergi takip ederek en suivant les journaux, les livres, les magazines

Bazı insanlar var ki

ders kitabından başka kitapla hiçbir şekilde yolu kesişmemiş qui n'a jamais rencontré d'autre livre que le manuel scolaire

Şimdi sen kitap okumazsan Si vous ne lisez pas de livres

kendini geliştirmezsen bu konuda si vous ne vous améliorez pas.

ne yapacaksın hayatta ? Qu'allez-vous faire de votre vie ?

yani düşünsene çok kısır bir düşünce dünyasına sahip oluyorsun. Je veux dire, réfléchissez-y, vous avez un monde de pensée très stérile.

O yüzden..

Bir farklı kaynaklara ulaşabilmek ezbere düşünmeyi engelleyecek, seni eleştirel bir düşünce seviyesine getirecek Le fait d'avoir accès à différentes sources permet d'éviter de penser par cœur et d'atteindre un niveau de pensée critique.

İkincisi kitap okuyarak düşünce dünyanı zenginleştireceksin. Deuxièmement, vous enrichirez votre univers de pensée en lisant des livres.

Bu da üniversiteden sonraki hayatta

seni çok aslında başarılı bir noktaya getirecek. vous amènera en fait à un point très fructueux.

Ben birçok insanın içinde bir yerlerde aç kalma açıkta kalma korkusu olduğunu düşünüyorum. Je pense que beaucoup de gens ont peur de mourir de faim et de s'exposer.

Bu aç kalma ve açıkta kalma korkusu bizim kararlarımızı çok fazla etkiliyor. Cette peur de la famine et de l'exposition affecte beaucoup nos décisions.

Eğer bu korkuya çok fazla sahipsen Si vous avez trop de cette peur

önüne çıkan ilk iş imkanına atlarsın. vous sautez sur la première opportunité d'emploi qui se présente.

Bu senin için iyi olacak mı, yükselme imkanları var mı ya da ileride sana bir kariyer imkanı sağlayacak mı, sana bir şeyler katacak mı diye düşünmüyorsun Vous ne vous demandez pas si c'est bon pour vous, s'il y a des possibilités de promotion, si cela vous donnera une opportunité de carrière à l'avenir, si cela vous apportera quelque chose.

Ne oluyor böyle bir durumda ?

Önüne sana garanti bir iş çıktığı zaman hiç sonrasını, arkasını düşünmüyorsun. Lorsqu'un emploi garanti se présente à vous, vous ne pensez jamais à l'après.

Tamam diyorsun..

Ben artık aç kalmam açıkta kalmam

ama bu korku evet bir tarafı ile gerçekçi olabilir mais cette crainte peut être réaliste dans une certaine mesure.

ama bazen abartılı bir durum olabiliyor. mais il peut parfois s'agir d'une exagération.

Belki bundan elli sene önce altmış sene önce bu korku ve bu tehdit çok daha ciddi bir ihtimaldi ama Peut-être qu'il y a cinquante ou soixante ans, cette crainte et cette menace étaient beaucoup plus sérieuses, mais...

günümüzde belki bu konuda daha rahat olma şansımız var Aujourd'hui, nous avons peut-être la possibilité d'être plus détendus à ce sujet.

eğer iyi bir eğitime sahipsen si vous avez une bonne éducation

Ne olacak ?

Böyle olunca ne yapıyorsun? Que faites-vous lorsque cela se produit ?

Önüne çıkan ilk işe atlıyorsun

Ben şöyle düşünüyorum. Voici ce que je pense.

Diyelim mezun oldun Supposons que vous soyez diplômé

elinde bazı becerilerin, yeteneklerin olduğunu düşünüyorsun. vous pensez avoir des compétences, des talents.

Eğer yanlış bir iş seçersen Si vous choisissez le mauvais emploi

senin bu becerilerini kullanmana imkan sağlamayan iş un emploi qui ne vous permet pas d'utiliser ces compétences

benim o bahsettiğim ilk Lost izlediğim işte olduğu gibi comme dans le premier Lost dont je parlais.

ben o işte üç sene kalsaydım si j'étais resté trois ans à ce poste.

bir daha hayatta oradan ayrılamazdım. Je ne quitterais plus jamais cet endroit.

Ne olurdum ? Que serais-je ?

Akşama kadar bilgisayar başında takılırdım J'avais l'habitude de rester devant l'ordinateur jusqu'au soir.

komikli mailler gönderirdim J'enverrais des e-mails amusants.

kedi videoları izlerdim

Akşama kadar hayat böyle geçerdi, akşam eve dönerdim.

Nasıl bir hayat bu?

Bilmiyorum bazısı için uygun olabilir ama bana kesinlikle ama kesinlikle uymuyor. Je ne sais pas, cela peut convenir à certaines personnes, mais cela ne me convient absolument pas.

şimdi

Baştan seçeceğin iş seni geliştirmeye açık olmalı L'emploi que vous choisissez dès le départ doit être ouvert à votre développement.

Bir yandan kolaylığına, rahatlığa odaklanma lütfen Ne vous focalisez pas sur la facilité et le confort d'une part.

En kolayı, en rahatı genelde seni en çok geliştirmeyecek iş olabilir.

Böyle olunca diyeceksin ki

Bu zor da olabilir, parası da az olabilir

ama şuna bakarsın mais regardez ça.

Eğer sen o noktada kendini geliştirebiliyorsan Si vous pouvez vous améliorer à ce moment-là

o ilk başlarda kazandığın para hiç mi hiç önemli değil l'argent que vous avez gagné au début n'a aucune importance.

Bırak gerekirse başka bir yerin yarısı kadar kazan Laissez-le gagner la moitié de ce qu'il gagne ailleurs s'il le faut.

ama kendini geliştiriyorsan, zorluyorsan mais si vous vous améliorez, si vous vous surpassez

bence o iş en güzel iştir.

Dediğim gibi rahatlık değil, seni geliştirecek sahip olduğun becerileri kullandırtabilecek işler seçilmeli Comme je l'ai dit, il ne s'agit pas de confort, vous devez choisir des emplois qui vous permettront de vous développer et d'utiliser les compétences que vous possédez.

Benim bu konuda söyleyeceklerim şimdilik bu kadar. C'est tout ce que j'ai à dire sur ce sujet pour l'instant.

Beni dinlediğin için çok teşekkür ediyorum güzel insan Merci beaucoup de m'avoir écouté, belle personne.

Kendine iyi davran. Görüşmek üzere.