×

Мы используем cookie-файлы, чтобы сделать работу LingQ лучше. Находясь на нашем сайте, вы соглашаетесь на наши правила обработки файлов «cookie».

image

Barış Özcan 2020, Kaç paralık adamım?

Kaç paralık adamım?

Bu gezegendeki 16770. günüm. Doğduğumdan beri 174 cm uzunluğa ve 63 kg ağırlığa ulaştım. Ekonomik olarak değerim $1839.

Evet. Bir tartışmada bana “sen kaç paralık adamsın?” diye sorsalar verebileceğim cevap bu: $1839.

Bunu vücudumdaki kimyasal elementlerin miktarına bakarak hesapladım. Yarısından fazlası Oksijen. Bildiğiniz, havadan soluduğumuz Oksijen. Yani aynı zamanda boş bir adamım. Sahip olduğum 38.5 kg Oksijeni satabilseydim, $116 ederdi. Ondan çok daha az olsa da vücudumdaki 6.5 kg'lık Hidrojeni satabilseydim oksijenden daha çok para kazanırdım: $755. Hidrojen yakıt olarak kullanıldığı için daha değerli. Normalde 60 çeşit element var vücudumuzda ama bunlardan 7 tanesi %99'umuzu oluşturuyor. Geriye kalan %1'in içinde neler var, neler… Mesela zehirli bir madde olan Arsenik var içimde. Normalde 1 gramı beni öldürmeye yeter. Ama 1 gram Arsenik için benim gibi 159 kişiden bu maddeyi toplamanız gerekir. İçimde altın da var. Herkesin içinde olduğu gibi. Birine “altın gibi bir kalbin var” dediğinizde kelimenin tam anlamıyla doğruyu söylemiş oluyorsunuz. Ama biraz abartıyorsunuz. Çünkü benim boyutlarımda 5291 kişi üzerinde madencilik yapıp da içindeki tüm altını çıkardığınızda 1 gram ediyor. Eğer 15873 kişi toparlayabilirseniz, 1 gram Uranyum da çıkartılabilir. Evet, içimizde çok az miktarda da olsa böyle radyoaktif elementler var.

Sadece bendeki elementlerden işe yarayacak bir şeyler yapamaz mıyız? Yaparız. İçimdeki 702 gram fosforumla 3,5 milyon kibrit çöpünün ucunu kaplayabiliriz. 89 gram sodyumla 39 çay kaşığı tuz üretebiliriz. 87 gram klorla olimpik bir yüzme havuzunun 2 metresini temizleyebiliriz. 5 gram demirle bir çivi yapabiliriz.

Eğer fiyatımı kimyasal elementlerin satışından değil de içimdeki atomların sayısından belirleseydik ne olurdu? İşte o zaman sadece dünyanın değil, evrenin en zenginlerinden biri olurdum. Çünkü içimde 6.3 oktilyon atom var. Bu gerçekten de çok büyük bir sayı. 1 oktilyon bin kere trilyon kere trilyon demek. Gözlemlenebilir evrende 100 oktilyon yıldız var ve görebildiğiniz Barış'ta 6.3 oktilyon atom var. Bu atomların arasında da çok büyük boşluklar var, evrendeki yıldızların arasında boşlukların olması gibi.

Bir tartışmada bana “ya sen ne boş bir adamsın” deseler verebileceğim cevap bu: evet, bomboş bir adamım.

Gerçekten öyle. Eğer içimdeki tüm atomları birbirine değecek şekilde sıkıştırabilseydik beni göremeyeceğiniz kadar küçük olurdum. Kırmızı bir kan hücresi kadar. Damarlarınızda gezen kanın içindeki tek bir alyuvar kadar küçük…

Peki, atomlardan değil, hücrelerden söz edelim o zaman… Bu gördüğünüz nokta Samanyolu Galaksisindeki yıldızların tamamı olsun: 0.1 trilyon yıldız. Dünyada bunun yaklaşık 30 katı kadar ağaç var: 3 trilyon ağaç yaşıyor gezegenimizde. Benim vücudumda bunun 7 katından daha fazla kırmızı kan hücresi -alyuvar- var: 22.3 trilyon. Eğer bunları yan yana dizebilseydim 178.164 km uzunlukta olurdu. Dünyadan Ay'a giden yolun neredeyse yarısını kaplayacak kadar hücre var içimde. Toplam 31.5 trilyon tane.

Bu sizi etkilediyse bir de içimdeki mikrop sayısını vereyim: 100 trilyon. Yanlış duymadınız. Hücreden çok mikrop taşıyorum. Karaciğerim 1,5 kg, beynim 1.4 kg. Taşıdığım mikropların ağırlığı 1.3 kg.

Bir tartışmada bana “ya sen ne mikrop bir adamsın” deseler verebileceğim cevap bu: evet, vücudumdaki mikrop sayısı hücre sayısından fazla, neredeyse beynimle aynı ağırlıkta.

Bu mikroplar 2 milyon farklı ve özgün gen içeriyorlar. Oysa o çok övündüğüm cinsi, ırkı, karakteri ve daha pek çok şeyi belirleyen protein-kodlayıcı genlerimin sayısı sadece 20.000 tane. Yani içimdeki mikropların gen çeşitliliği benimkinden 100 kat daha fazla.

Evde bulabildiğim en küçük kapasiteli SD kart bu: 8 GB. Benimkiler dahil toplam 10 kişinin DNA'sında bulunan tüm bilgileri bu minik karta kaydedebiliriz. DNA'mda 800 MB'lık bilgi var. Bu sayı size çok küçük mü geldi? O zaman şunu göstereyim. Evde bulabildiğim en büyük kapasiteli hard disk bu: 10 TB. Hayatım boyunca üreteceğim toplam 2.6 trilyon sperm hücresinde taşınan genetik bilgi 2 milyar TB olacak. Eğer onları spermlerle değil de hard disklerle iletmek zorunda kalsaydım bunlardan 200 milyon tane kullanmam gerekecekti.

420 tane kirpiğim var. Kaşlarımda 600 tane kıl, kafamda 120.000 tane saç var. Ama vücudumdaki toplam kıl sayısı bundan çok daha fazla: 5 milyon tane.

Bir tartışmada bana “ya sen ne kıl adamsın” deseler… Neyse, konuyu anladınız.

Biliyorsunuz dünyanın üçte ikisi sularla kaplı. Benim de neredeyse öyle… %60'ım suyla dolu. Beni sıksanız 38 L su çıkar. 1.23 metre uzunluğundaki kalın bağırsaklarıma 2.46 metre uzunluktaki ince bağırsaklarımı ekleseniz boyumun iki katından daha fazla olur. Tek bir hücremdeki DNA'yı dizseniz 2.20 metre uzanır. İşleri biraz daha büyütelim. Organ ve dokular boyutunda vücuda bakalım. Beynimin 1.4 kg olduğunu söylemiştim. Mikroplarımdan 100 gramcık daha ağır. Kalbim sadece 300 gr, ama 120 gramlık mideme göre daha ağır. Akciğerlerim 1 kg, karaciğerim 1.5 kg. Derim 2.3, kanım 4.5 kg, kemiklerim 9.4, yağlarım ve diğer organlarım 23 kg.

Vücudumdaki bu en büyük kütlenin hücreleri bugüne kadar 7 kez değişti. Onların ömürleri benimkinden farklı. 2920 gün yaşayıp ölüyorlar. 1.5 kg'lık karaciğerimdeki hücrelerse tam 50 kez değişti. 337 gün yaşayıp ölüyorlar. Her yıl yepyeni bir karaciğerim oluyor. Tüm bu organları kaplayan deri hücrelerim 621 kez değişti. Çünkü bu hücreler sadece 27 gün yaşayıp ölüyorlar.

Bir tartışmada bana “ya sen ne kadar değişmişsin, eskiden böyle değildin” deseler verebileceğim cevap bu: evet, sadece gördüğün kısmım, kabuğum, dış yüzeyim bile her ay değişiyor, yenileniyor. Bir de içimdekileri bilsen… Midem bugüne kadar 3354 kez değişti. Daha bu sabahtan beri beynim 1500 yeni nöron üretti. Değişiyorum tabi.

Her gün kan, ter ve gözyaşı dökerek daha farklı biri olmaya çalışıyorum. Kelimenin tam anlamıyla. Bugüne kadar 15 L göz yaşı, 6561 L ter ve toplam 110 milyon L'lik kan ürettim. Bunlarla 44 olimpik havuzu doldurup içinde yüzebilirsin. Çıktıktan sonra hemen duşa gir, çünkü köşede ürettiğim dışkılar duruyor. 10 tane telefon kulübesi var görüyor musun? İşte onların içi olduğu gibi 2581 kg. 'luk dışkıyla dolu. Arka taraftan çıkan katı olanıyla… Diğer türdeki dışkıları yani 18623 L. sıvıyı ve 20503 L. gazı saymıyorum çünkü onlar çoktan havaya ve suya karıştılar bile.

Saçlarımı hiç kesmeseydim şimdiye kadar 5.47 metre olurdu. Tırnaklarımı hiç kesmeseydim, en hızlı uzayan orta parmağımın tırnağı 1.52 metre olurdu.

O yüzden bir tartışmada bana hareket yapmadan önce bir kez daha düşünün.

Peki bu ben miyim? Bugüne kadar 1.7 milyar kez kalbim attı. 446 milyon kez nefes aldım. 282 milyon kez göz kırptım. 251520 kez esnedim. 251521. 226368 kez yellendim. 20122 kez hapşırdım.

Bu hesaplamaları çeşitli ortalamalara göre yaklaşık olarak yaptım. Doğum tarihinizi, cinsiyetinizi, boyunuzu ve kilonuzu girerek internetteki pek çok kaynaktan kendiniz için benzer hesaplamaları siz de yapabilirsiniz. Aşağıya benim kullandığımı link olarak ekledim.

Peki ben bu muyum? Söyledikten birkaç saniye sonra unuttuğum bir sürü sayı. Beni kimyasal elementlerime ayırıp satsanız $1839 ediyor. Sizinkinde de çok farklı çıkmayacaktır. Malvarlığı 160 milyar dolar olan Jeff Bezos'unkini hesapladım $2043 çıktı. Dünyanın en zengini bile kaç paralık adammış, öğrenmiş olduk.

Ama galiba soruları doğru sormak lazım. Bu cümledeki adam yerine insanı, para yerine değer kelimesini koymak lazım.

Bir sonraki tartışmada karşınızdakine “kaç paralık adamsın?” diye sormak yerine “ne kadar değerli bir insansın” demeyi deneyin.

Çünkü ne kadar tırnak, ne kadar saç ürettiğimizi değil; ne kadar değer ürettiğimizi ölçmek lazım. Ama bu hiç de kolay değil.

Bugün, bu gezegendeki 16770. günüm. Bunca gün içerisinde 6.3 oktilyon atomum, 100 trilyon mikrobum, 31.5 trilyon hücrem, 5 milyon kılımla birlikte değiştim. Kaç paralık adamım bilmiyorum. Ama bana miras kalan 800 MB'lık DNA'yı ve her gün 1500 yenisini eklediğim beynimdeki 100 milyar nöronu kullanarak sadece içimde değil, dışımda da bir değer üretmeye çalışıyorum.

Learn languages from TV shows, movies, news, articles and more! Try LingQ for FREE

Kaç paralık adamım? چند|| |valeur| |worth|"am I worth" Wie viel bin ich wert? How old am I man? ¿Cuánto valgo? Combien je vaux ? Quanto é que eu valho? Сколько я стою? Hur mycket är jag värd? 我值多少钱?

Bu gezegendeki 16770. günüm. |on this planet| Heute ist mein 16770. Tag auf diesem Planeten. It's my 16770th day on this planet. Doğduğumdan beri 174 cm uzunluğa ve 63 kg ağırlığa ulaştım. depuis ma naissance||||||poids|j'ai atteint "Since I was born"||174 cm|height||63 kg weight|weight|I reached Since I was born, I have reached a length of 174 cm and a weight of 63 kg. Ekonomik olarak değerim $1839. ||ma valeur ||my worth Mein wirtschaftlicher Wert beträgt 1839 Dollar. I'm economically worth $1839.

Evet. Yup. Bir tartışmada bana “sen kaç paralık adamsın?” diye sorsalar verebileceğim cevap bu: $1839. ||||||tu es quel type|||je peux donner|| |"in a debate"||||"worth"|you're||"if they ask"|"I could give"|| Wenn man mich bei einem Streit fragt: "Wie viel bist du wert?", kann ich Folgendes antworten: 1839 Dollar. In an argument he asked me "how much money man are you?" This is the answer I can give if they ask: $1839.

Bunu vücudumdaki kimyasal elementlerin miktarına bakarak hesapladım. |dans mon corps||éléments chimiques||| |"in my body"||chemical elements||| Ich habe dies berechnet, indem ich mir die Menge der chemischen Elemente in meinem Körper angeschaut habe. I calculated this by looking at the amount of chemical elements in my body. Yarısından fazlası Oksijen. "More than half"|| Mehr als die Hälfte davon ist Sauerstoff. More than half is Oxygen. Bildiğiniz, havadan soluduğumuz Oksijen. |هوايی|که تنفس می‌کنیم| |de l'air|nous respirons| ||we breathe| Sie wissen schon, der Sauerstoff, den wir aus der Luft atmen. You know, the Oxygen we breathe from the air. Yani aynı zamanda boş bir adamım. Ich bin also auch ein leerer Mann. So I'm also an empty man. Sahip olduğum 38.5 kg Oksijeni satabilseydim, $116 ederdi. |||l'oxygène|je l'aurais vendu| |"I have"||oxygen|if I could sell|would be Wenn ich die 38,5 kg Sauerstoff, die ich habe, verkaufen könnte, wären sie 116 Dollar wert. If I could sell the 38.5kg Oxygen I have, it would be $116. Ondan çok daha az olsa da vücudumdaki 6.5 kg'lık Hidrojeni satabilseydim oksijenden daha çok para kazanırdım: $755. |||||||environ 65 kg|Hydrogène||oxygène||||gagnerais plus ||||if it were|||kg|hydrogen||oxygen||||I would earn Wenn ich die 6,5 kg Wasserstoff in meinem Körper verkaufen könnte, obwohl es viel weniger sind, würde ich mehr Geld verdienen als mit Sauerstoff: 755 $. If I could sell the 6.5 kg of Hydrogen in my body, even if it was much less, I would make more money on oxygen: $755. Hidrojen yakıt olarak kullanıldığı için daha değerli. Hydrogen|fuel||used|||more valuable Wasserstoff ist wertvoller, weil er als Brennstoff verwendet wird. Hydrogen is more valuable because it is used as a fuel. Normalde 60 çeşit element var vücudumuzda ama bunlardan 7 tanesi %99'umuzu oluşturuyor. ||éléments||dans notre corps||||notre corps| |varieties|element||in our body||||body|makes up Normalerweise gibt es 60 Arten von Elementen in unserem Körper, aber 7 von ihnen machen 99 % von uns aus. Normally, there are 60 kinds of elements in our body, but 7 of them make up 99% of us. Geriye kalan %1'in içinde neler var, neler… remaining|remaining||||| Was ist in dem restlichen 1 Prozent, was ist in dem restlichen 1 Prozent... What's in the remaining 1%, what's… Mesela zehirli bir madde olan Arsenik var içimde. |toxic||||Arsenic|| Ich habe zum Beispiel Arsen, eine giftige Substanz. For example, I have arsenic, a poisonous substance in me. Normalde 1 gramı beni öldürmeye yeter. |gramme||| |gram||to kill me| Normally 1 gram is enough to kill me. Ama 1 gram Arsenik için benim gibi 159 kişiden bu maddeyi toplamanız gerekir. |||||||||vous devez collecter| ||||||people like me||substance|collecting| Aber für 1 Gramm Arsen müssten Sie es von 159 Menschen wie mir sammeln. But for 1 gram of Arsenic, you need to collect this substance from 159 people like me. İçimde altın da var. I also have gold in me. Herkesin içinde olduğu gibi. Just like everyone else. Birine “altın gibi bir kalbin var” dediğinizde kelimenin tam anlamıyla doğruyu söylemiş oluyorsunuz. ||||||||||la vérité|| Wenn Sie jemandem sagen, "Sie haben ein Herz aus Gold", dann sagen Sie buchstäblich die Wahrheit. When you tell someone "you have a heart of gold" you are literally telling the truth. Ama biraz abartıyorsunuz. ||vous exagérez But you're exaggerating a bit. Çünkü benim boyutlarımda 5291 kişi üzerinde madencilik yapıp da içindeki tüm altını çıkardığınızda 1 gram ediyor. ||mes dimensions|||||||||vous extrayez|| |||||mining|||||||| Denn wenn Sie auf 5291 Menschen meiner Größe schürfen und das ganze Gold darin herausholen, ist es 1 Gramm. Because when you mine on 5291 people of my size and remove all the gold in it, it costs 1 gram. Eğer 15873 kişi toparlayabilirseniz, 1 gram Uranyum da çıkartılabilir. ||vous pouvez rassembler||uranium||peut être extrait Wenn man 15873 Menschen auftreiben kann, kann man 1 Gramm Uran extrahieren. If you can collect 15873 people, 1 gram of Uranium can also be mined. Evet, içimizde çok az miktarda da olsa böyle radyoaktif elementler var. ||||||||radioactifs|éléments radioactifs| Ja, es gibt solche radioaktiven Elemente in uns, wenn auch in sehr geringen Mengen. Yes, there are such radioactive elements in us, albeit in very small quantities.

Sadece bendeki elementlerden işe yarayacak bir şeyler yapamaz mıyız? |celui que j'ai|éléments|à l'œuvre|seront utiles|||| Can't we just make something useful out of my elements? Ne pouvons-nous pas faire quelque chose qui serait utile avec les éléments que j'ai ? Yaparız. We do. Nous pouvons le faire. İçimdeki 702 gram fosforumla 3,5 milyon kibrit çöpünün ucunu kaplayabiliriz. ||phosphorus||||| Mit 702 Gramm Phosphor in mir könnten wir die Spitzen von 3,5 Millionen Streichhölzern abdecken. With 702 grams of phosphorus in me, we can cover the ends of 3.5 million matchsticks. Avec les 702 grammes de phosphore en moi, nous pouvons recouvrir les extrémités de 3,5 millions d'allumettes. 89 gram sodyumla 39 çay kaşığı tuz üretebiliriz. |sodium with|||sel de cuisine|nous pouvons produire With 89 grams of sodium, we can produce 39 teaspoons of salt. 87 gram klorla olimpik bir yüzme havuzunun 2 metresini temizleyebiliriz. |chlore||||de la piscine|deux mètres|nous pouvons nettoyer Mit 87 Gramm Chlor können wir 2 Meter eines Schwimmbeckens von olympischer Größe reinigen. With 87 grams of chlorine, we can clean 2 meters of an Olympic swimming pool. 5 gram demirle bir çivi yapabiliriz. |fer à béton||| |||nail| Mit 5 Gramm Eisen können wir einen Nagel herstellen. We can make a nail with 5 grams of iron.

Eğer fiyatımı kimyasal elementlerin satışından değil de içimdeki atomların sayısından belirleseydik ne olurdu? |mon prix||||||||nombre|nous aurions déterminé|| Was wäre, wenn mein Preis nicht durch den Verkauf von chemischen Elementen, sondern durch die Anzahl der Atome in mir bestimmt würde? What if we determined my price not from the sale of chemical elements, but from the number of atoms in me? İşte o zaman sadece dünyanın değil, evrenin en zenginlerinden biri olurdum. Then I would be one of the richest not only in the world, but in the universe. Çünkü içimde 6.3 oktilyon atom var. ||oktilyon|| Because I have 6.3 octillion atoms inside of me. Bu gerçekten de çok büyük bir sayı. This is indeed a huge number. 1 oktilyon bin kere trilyon kere trilyon demek. 1 octillion means a thousand trillion trillion trillion. Gözlemlenebilir evrende 100 oktilyon yıldız var ve görebildiğiniz Barış'ta 6.3 oktilyon atom var. |||||||Barış'ta||| Es gibt 100 Oktillionen Sterne im beobachtbaren Universum und 6,3 Oktillionen Atome in dem für uns sichtbaren Frieden. There are 100 octillion stars in the observable universe, and in the Peace you can see, there are 6.3 octillion atoms. Bu atomların arasında da çok büyük boşluklar var, evrendeki yıldızların arasında boşlukların olması gibi. ||||||espaces||dans l'univers|les étoiles||espaces|| There are also very large spaces between these atoms, just like there are spaces between the stars in the universe.

Bir tartışmada bana “ya sen ne boş bir adamsın” deseler verebileceğim cevap bu: evet, bomboş bir adamım. |||||||||s'ils disent||||||| This is the answer I can give if they say to me, "What an empty man you are" in an argument: yes, I am an empty man.

Gerçekten öyle. It really is. Eğer içimdeki tüm atomları birbirine değecek şekilde sıkıştırabilseydik beni göremeyeceğiniz kadar küçük olurdum. |||||toucher||nous pouvions compresser||vous ne verrez pas||| Wenn wir alle Atome in mir zusammenpressen könnten, um mich zu berühren, wäre ich so klein, dass man mich nicht sehen könnte. If we could squeeze all the atoms in me to touch, I would be too small for you to see me. Kırmızı bir kan hücresi kadar. |||cellule| Die Größe eines roten Blutkörperchens. Damarlarınızda gezen kanın içindeki tek bir alyuvar kadar küçük… vos vaisseaux||du sang||||globule rouge|| ||||||rotes Blutkörperchen|| So klein wie ein einzelnes rotes Blutkörperchen im Blut, das durch Ihre Adern fließt. As small as a single red blood cell in the blood coursing through your veins…

Peki, atomlardan değil, hücrelerden söz edelim o zaman… Bu gördüğünüz nokta Samanyolu Galaksisindeki yıldızların tamamı olsun: 0.1 trilyon yıldız. |atomes||les cellules||||||||Voie lactée|de la Galaxie||||| |||Zellen||||||||Milchstraße|||||| Nun, sprechen wir von Zellen, nicht von Atomen... Dieser Punkt, den Sie sehen, ist die Gesamtheit der Sterne in der Milchstraßengalaxie: 0,1 Billionen Sterne. Dünyada bunun yaklaşık 30 katı kadar ağaç var: 3 trilyon ağaç yaşıyor gezegenimizde. ||||||||||sur notre planète Es gibt etwa 30 Mal so viele Bäume auf der Welt: 3 Billionen Bäume leben auf unserem Planeten. Benim vücudumda bunun 7 katından daha fazla kırmızı kan hücresi -alyuvar- var: 22.3 trilyon. There are more than 7 times more red blood cells - red blood cells - in my body: 22.3 trillion. Eğer bunları yan yana dizebilseydim 178.164 km uzunlukta olurdu. ||||je pouvais aligner||| Wenn ich sie nebeneinander legen könnte, wären sie 178.164 Kilometer lang. If I could string them together, it would be 178,164 km long. Dünyadan Ay'a giden yolun neredeyse yarısını kaplayacak kadar hücre var içimde. ||||||va occuper|||| Toplam 31.5 trilyon tane. A total of 31.5 trillion.

Bu sizi etkilediyse bir de içimdeki mikrop sayısını vereyim: 100 trilyon. ||vous a affecté||||microbe||| Wenn Sie das beeindruckt, lassen Sie mich Ihnen die Anzahl der Mikroben in mir nennen: 100 Billionen. If that impressed you, let me give you the number of microbes in me: 100 trillion. Yanlış duymadınız. You did not hear wrong. Hücreden çok mikrop taşıyorum. la cellule|||je porte I carry more germs than cells. Karaciğerim 1,5 kg, beynim 1.4 kg. Mon foie||| Meine Leber wiegt 1,5 kg, mein Gehirn 1,4 kg. Taşıdığım mikropların ağırlığı 1.3 kg. que je porte|les microbes||

Bir tartışmada bana “ya sen ne mikrop bir adamsın” deseler verebileceğim cevap bu: evet, vücudumdaki mikrop sayısı hücre sayısından fazla, neredeyse beynimle aynı ağırlıkta. |||||||||||||||||||||mon cerveau|| This is the answer I can give if they say to me in an argument, "What a germ man you are": yes, the number of germs in my body is more than the number of cells, it's almost the same weight as my brain.

Bu mikroplar 2 milyon farklı ve özgün gen içeriyorlar. |||||original|gènes|contiennent Diese Mikroben enthalten 2 Millionen verschiedene und einzigartige Gene. These microbes contain 2 million different and unique genes. Oysa o çok övündüğüm cinsi, ırkı, karakteri ve daha pek çok şeyi belirleyen protein-kodlayıcı genlerimin sayısı sadece 20.000 tane. |||dont je suis fier|espèce|||||||||protéine|gènes codant|mes gènes||| Die Anzahl meiner proteinkodierenden Gene, die die Rasse, die Rasse, den Charakter und viele andere Dinge bestimmen, auf die ich so stolz bin, beträgt jedoch nur 20.000. Whereas, the number of my protein-coding genes, which determine the breed, race, character and much more that I am so proud of, is only 20,000. Yani içimdeki mikropların gen çeşitliliği benimkinden 100 kat daha fazla. ||||diversité génétique|que le mien||| So the gene diversity of the microbes in me is 100 times greater than mine.

Evde bulabildiğim en küçük kapasiteli SD kart bu: 8 GB. |pouvais trouver|||de capacité|carte SD|||Goût de beurre This is the smallest capacity SD card I could find at home: 8GB. Benimkiler dahil toplam 10 kişinin DNA'sında bulunan tüm bilgileri bu minik karta kaydedebiliriz. ||total (1)||de 10 personnes||||||carte|nous pouvons enregistrer Auf dieser winzigen Karte können wir alle Informationen über die DNA von 10 Personen, einschließlich meiner, aufzeichnen. We can record all the information in the DNA of 10 people, including mine, on this tiny card. DNA'mda 800 MB'lık bilgi var. dans mon ADN|de 800 Mo|| Bu sayı size çok küçük mü geldi? Does this number seem too small to you? O zaman şunu göstereyim. Then let me show you this. Evde bulabildiğim en büyük kapasiteli hard disk bu: 10 TB. |||||disque dur|disque||10 To Hayatım boyunca üreteceğim toplam 2.6 trilyon sperm hücresinde taşınan genetik bilgi 2 milyar TB olacak. ||je produirai|||spermatozoïdes|sperm cell|||||| ||||||Zelle|||||| Die genetische Information in den 2,6 Billionen Samenzellen, die ich in meinem Leben produzieren werde, wird 2 Milliarden TB betragen. The genetic information carried in the 2.6 trillion sperm cells that I will produce throughout my life will be 2 billion TB. Eğer onları spermlerle değil de hard disklerle iletmek zorunda kalsaydım bunlardan 200 milyon tane kullanmam gerekecekti. ||des disques durs||||disques durs|transmettre||je devrais||||j'aurais utilisé| Wenn ich sie auf Festplatten statt auf Sperma übertragen müsste, bräuchte ich 200 Millionen davon. If I had to deliver them with hard disks and not sperm, I would have to use 200 million of them.

420 tane kirpiğim var. |mes cils| |my eyelashes| Ich habe 420 Wimpern. I have 420 eyelashes. Kaşlarımda 600 tane kıl, kafamda 120.000 tane saç var. sur mes sourcils||poils|||| ||hair strand|"in my head"||| Ich habe 600 Haare an meinen Augenbrauen und 120.000 auf meinem Kopf. I have 600 hairs on my eyebrows and 120,000 hairs on my head. Ama vücudumdaki toplam kıl sayısı bundan çok daha fazla: 5 milyon tane. Aber die Gesamtzahl der Haare auf meinem Körper ist viel höher: 5 Millionen. But the total number of hairs on my body is much more than that: 5 million.

Bir tartışmada bana “ya sen ne kıl adamsın” deseler… Neyse, konuyu anladınız. ||||you||||||| Wenn sie bei einem Streit zu mir sagen: "Was für ein haariger Mann du bist"... Sie verstehen schon, worum es geht. If they say to me, "What a hairy man you are" in an argument... Anyway, you got the point.

Biliyorsunuz dünyanın üçte ikisi sularla kaplı. ||||les eaux| ||two-thirds||| Wie Sie wissen, sind zwei Drittel der Erde mit Wasser bedeckt. Benim de neredeyse öyle… %60'ım suyla dolu. ||||je suis|| Bei mir ist es fast genauso... Ich bin zu 60 Prozent mit Wasser gefüllt. Beni sıksanız 38 L su çıkar. |vous pressez||| |"squeeze me"||| Wenn du mich ausquetschst, bekommst du 38 Liter Wasser. If you squeeze me, 38 L of water comes out. 1.23 metre uzunluğundaki kalın bağırsaklarıma 2.46 metre uzunluktaki ince bağırsaklarımı ekleseniz boyumun iki katından daha fazla olur. |||mes intestins épais||long de 246 mètres||mes intestins|vous ajoutez|ma taille||||| |||my intestines|||||||||"more than"|| Wenn man meinen 1,23 Meter langen Dickdarm und meinen 2,46 Meter langen Dünndarm zusammenzählt, wäre ich mehr als doppelt so groß. If you add my 2.46 meters long small intestines to my 1.23 meters long large intestines, it would be more than twice my size. Tek bir hücremdeki DNA'yı dizseniz 2.20 metre uzanır. ||dans ma cellule|l'ADN|si vous l'assemblez|| ||"in my cell"||if you sequence|| Würde man die DNA in einer einzigen Zelle aneinanderreihen, wäre sie 2,20 Meter lang. If you sequence the DNA in a single cell, it would stretch 2.20 meters. İşleri biraz daha büyütelim. |||let's grow Lassen Sie uns die Dinge größer machen. Let's make things a little bigger. Organ ve dokular boyutunda vücuda bakalım. ||tissus|de taille|| Betrachten wir den Körper in Form von Organen und Geweben. Let's look at the body in terms of organs and tissues. Beynimin 1.4 kg olduğunu söylemiştim. mon cerveau||| Mikroplarımdan 100 gramcık daha ağır. mes microbes|un peu|| 100 grams heavier than my germs. Kalbim sadece 300 gr, ama 120 gramlık mideme göre daha ağır. ||||en poids|estomac||| My heart is only 300 grams, but heavier than my 120 gram stomach. Akciğerlerim 1 kg, karaciğerim 1.5 kg. mes poumons||| Meine Lungen||| Meine Lunge wiegt 1 kg, meine Leber 1,5 kg. My lungs are 1 kg, my liver is 1.5 kg. Derim 2.3, kanım 4.5 kg, kemiklerim 9.4, yağlarım ve diğer organlarım 23 kg. Je dis|mon sang||mes os|mes graisses|||mes organes| Mein Körper|||||||| Meine Haut wiegt 2,3 kg, Blut 4,5 kg, Knochen 9,4 kg, Fett und andere Organe 23 kg.

Vücudumdaki bu en büyük kütlenin hücreleri bugüne kadar 7 kez değişti. ||||masse|les cellules|||| ||||Masse||||| ||||mass's||||| Die Zellen der größten Masse in meinem Körper haben sich siebenmal verändert. The cells of this largest mass in my body have changed 7 times to date. Onların ömürleri benimkinden farklı. |leurs vies|| |Their lives|| Ihr Leben ist anders als meines. Their lives are different from mine. 2920 gün yaşayıp ölüyorlar. ||ils meurent Sie leben und sterben 2920 Tage lang. They live 2920 days and die. 1.5 kg'lık karaciğerimdeki hücrelerse tam 50 kez değişti. |de mon foie|les cellules||| ||"as for cells"||| Die Zellen in meiner 1,5 kg schweren Leber haben sich 50 Mal verändert. The cells in my 1.5 kg liver changed exactly 50 times. 337 gün yaşayıp ölüyorlar. ||"they die" Her yıl yepyeni bir karaciğerim oluyor. I get a brand new liver every year. Tüm bu organları kaplayan deri hücrelerim 621 kez değişti. |||recouvrant||mes cellules|| Die Hautzellen, die all diese Organe bedecken, haben sich 621 Mal verändert. My skin cells covering all these organs have changed 621 times. Çünkü bu hücreler sadece 27 gün yaşayıp ölüyorlar. ||les cellules|||| Denn diese Zellen leben und sterben nur 27 Tage lang.

Bir tartışmada bana “ya sen ne kadar değişmişsin, eskiden böyle değildin” deseler verebileceğim cevap bu: evet, sadece gördüğün kısmım, kabuğum, dış yüzeyim bile her ay değişiyor, yenileniyor. ||||||||||tu n'étais pas||||||||partie de moi|ma coquille||ma surface||||| |||||||you've changed|||||||||||my part|my outer shell||my outer surface||||| Bir de içimdekileri bilsen… Midem bugüne kadar 3354 kez değişti. ||ce que je ressens|tu savais|mon estomac|||| ||||My stomach|||| If only you knew what's inside of me… My stomach has changed 3354 times so far. Daha bu sabahtan beri beynim 1500 yeni nöron üretti. ||||||neurones| |||since||||produced Seit heute Morgen hat mein Gehirn 1.500 neue Neuronen produziert. Değişiyorum tabi. je change|

Her gün kan, ter ve gözyaşı dökerek daha farklı biri olmaya çalışıyorum. |||sueur||larmes|en versant||||| |||sweat||tears|shedding||||| I try to be a different person by shedding blood, sweat and tears every day. Kelimenin tam anlamıyla. Literally. Bugüne kadar 15 L göz yaşı, 6561 L ter ve toplam 110 milyon L'lik kan ürettim. ||||||||||lira||j'ai produit ||||||sweat||||||produced Bis heute habe ich 15 Liter Tränen, 6561 Liter Schweiß und insgesamt 110 Millionen Liter Blut produziert. Bunlarla 44 olimpik havuzu doldurup içinde yüzebilirsin. |||||tu peux nager Man könnte 44 Becken von olympischer Größe füllen und darin schwimmen. With these you can fill 44 Olympic pools and swim in them. Çıktıktan sonra hemen duşa gir, çünkü köşede ürettiğim dışkılar duruyor. |||||||que j'ai produit|les excréments| ||||get in||in the corner|I produced|feces| |||||||produzierten|Fäkalien| Wenn du raus bist, gehst du unter die Dusche, denn ich habe Fäkalien in der Ecke. Take a shower right after you get out, because I have the excrement I produced in the corner. 10 tane telefon kulübesi var görüyor musun? ||téléphone cabine||| ||Telefonzelle||| ||phone booth||| See there are 10 phone booths? İşte onların içi olduğu gibi 2581 kg. Hier sind sie, 2581 kg, wie sie innen sind. Here is 2581 kg, as is their inside. 'luk dışkıyla dolu. luke|excréments de| |with feces| voll mit Fäkalien. filled with feces. Arka taraftan çıkan katı olanıyla… Diğer türdeki dışkıları yani 18623 L. sıvıyı ve 20503 L. gazı saymıyorum çünkü onlar çoktan havaya ve suya karıştılar bile. ||||qui est solide||type|les excréments|||liquide||||je ne compte pas|||||||se sont mélangés| |||solid matter|solid one||||||||||I don't count|||||||mixed with| Die anderen Arten von Fäkalien, 18623 l. Flüssigkeit und 20503 l. Gas, zähle ich nicht mit, da sie sich bereits in der Luft und im Wasser befinden. With the solid one coming out from the back side... I don't count the other types of excrement, namely 18623 L. liquid and 20503 L. gas, because they have already mixed into the air and water.

Saçlarımı hiç kesmeseydim şimdiye kadar 5.47 metre olurdu. ||je n'avais pas coupé|||| ||"if I hadn't cut"|||| Wenn ich meine Haare nie geschnitten hätte, wären sie jetzt 5,47 Meter lang. Tırnaklarımı hiç kesmeseydim, en hızlı uzayan orta parmağımın tırnağı 1.52 metre olurdu. mes ongles|||||||doigt du milieu|ongle|| My nails|||||growing|||nail|| Wenn ich meine Nägel nie schneiden würde, wäre der Nagel meines Mittelfingers, der am schnellsten wächst, 1,52 Meter lang. If I had never cut my nails, my fastest growing middle finger would be 1.52 meters.

O yüzden bir tartışmada bana hareket yapmadan önce bir kez daha düşünün. So think twice before you act on me in an argument.

Peki bu ben miyim? So is this me? Bugüne kadar 1.7 milyar kez kalbim attı. Mein Herz hat 1,7 Milliarden Mal geklopft. My heart has beaten 1.7 billion times to date. 446 milyon kez nefes aldım. 282 milyon kez göz kırptım. |||j'ai cligné |||blinked I blinked 282 million times. 251520 kez esnedim. |je me suis étiré |I yawned Ich habe 251520 Mal gegähnt. I yawned 251520 times. 251521. 226368 kez yellendim. |j'ai crié |ich habe geschrien |I yelled Ich bin 226368 Mal angeschrien worden. I fanned 226368 times. 20122 kez hapşırdım. |j'ai éternué |"I sneezed" 20122 times I sneezed.

Bu hesaplamaları çeşitli ortalamalara göre yaklaşık olarak yaptım. |calculations||moyennes|||| |calculations|various||||| Ich habe diese Berechnungen ungefähr nach verschiedenen Durchschnittswerten durchgeführt. Doğum tarihinizi, cinsiyetinizi, boyunuzu ve kilonuzu girerek internetteki pek çok kaynaktan kendiniz için benzer hesaplamaları siz de yapabilirsiniz. |votre date de naissance|votre sexe|votre taille||votre poids|||||||||||| |your birth date|your gender||||||||||||||| By entering your date of birth, gender, height and weight, you can make similar calculations for yourself from many sources on the Internet. Aşağıya benim kullandığımı link olarak ekledim. ||ce que j'ai utilisé|lien (1)||

Peki ben bu muyum? So is this me? Söyledikten birkaç saniye sonra unuttuğum bir sürü sayı. ||||que j'ai oublié||| ||||"I forgot"||a lot of| Lots of numbers that I forgot a few seconds after I said it. Beni kimyasal elementlerime ayırıp satsanız $1839 ediyor. ||mes éléments||si vous vendez| |||break down|| It's $1839 if you split me up into my chemical elements and sell them. Sizinkinde de çok farklı çıkmayacaktır. la vôtre||||ne sera pas ||||"will not differ" Bei Ihnen wird es nicht viel anders sein. It won't be much different with yours. Malvarlığı 160 milyar dolar olan Jeff Bezos'unkini hesapladım $2043 çıktı. patrimoine|||||de Bezos|| Vermögen||||||| Net worth||||||| Ich habe das Vermögen von Jeff Bezos berechnet, der 160 Milliarden Dollar besitzt, und bin auf 2043 Dollar gekommen. I calculated Jeff Bezos, whose assets are $160 billion, and it came out $2,043. Dünyanın en zengini bile kaç paralık adammış, öğrenmiş olduk. ||||||un homme|| Wir haben gelernt, wie viel selbst der reichste Mann der Welt wert ist. We learned how much money even the richest person in the world is.

Ama galiba soruları doğru sormak lazım. Aber ich denke, wir müssen die richtigen Fragen stellen. But I guess you have to ask the right questions. Bu cümledeki adam yerine insanı, para yerine değer kelimesini koymak lazım. |dans cette phrase||||||||| In this sentence, it is necessary to replace the man with the word human, and instead of money, the word value.

Bir sonraki tartışmada karşınızdakine “kaç paralık adamsın?” diye sormak yerine “ne kadar değerli bir insansın” demeyi deneyin. |||votre interlocuteur||||||||||||| In the next discussion, you will be asked "how much money man are you?" Try saying "what a valuable person you are" instead of asking.

Çünkü ne kadar tırnak, ne kadar saç ürettiğimizi değil; ne kadar değer ürettiğimizi ölçmek lazım. |||||||nous avons produit||||||mesurer| |||nail||||"we produce"||||||measure| Because how much nails, not how much hair we produce; We need to measure how much value we produce. Ama bu hiç de kolay değil. But this is not easy at all.

Bugün, bu gezegendeki 16770. günüm. Heute ist mein 16770. Tag auf diesem Planeten. Bunca gün içerisinde 6.3 oktilyon atomum, 100 trilyon mikrobum, 31.5 trilyon hücrem, 5 milyon kılımla birlikte değiştim. ||||atome||microbes||mes cellules||kilos||j'ai changé ||||||||my cells||with my hairs|| In diesen Tagen habe ich mich zusammen mit meinen 6,3 Oktillionen Atomen, 100 Billionen Mikroben, 31,5 Billionen Zellen und 5 Millionen Haaren verändert. In all these days, I have changed with my 6.3 octillion atoms, 100 trillion microbes, 31.5 trillion cells, and 5 million hairs. Kaç paralık adamım bilmiyorum. Ama bana miras kalan 800 MB'lık DNA'yı ve her gün 1500 yenisini eklediğim beynimdeki 100 milyar nöronu kullanarak sadece içimde değil, dışımda da bir değer üretmeye çalışıyorum. ||||||||||que j'ajoute|dans mon cerveau||neurones||||||||||